Fıkıh âlimlerinden. Künyesi Ebû Bekr’dir. Kendine çok kere Abdullah (Allahın kulu) derdi.
Şafiî mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, doğum târihi bilinmemektedir. 535 (m. 1140)’de vefât etti. Fıkıh ilmini Muhy-is-Sünne el-Begavî’den öğrendi. Nişâbûr’da Ebû Bekr bin Halef’den, Herat’ta Ebû Atâ el-Melihiyyî’den, İsfehan’da Ali Haddâd’dan, Bağdad’da el-Bâniyâsî’den ilim aldı. Vera’ sahibi, hüsn-i sîret sahibi idi. Kendisinden bir fetvâ sorulunca istihâre yapar, Kur’ân-ı kerîm okur, isâbetli fetvâ vermek için duâ ederdi.
İmâm-ı Râfiî “Emâli” kitabında, babasının ondan rivâyet isnadım anlatırken onu şöyle methetmiştir: “Selefi sâlihînin (Eshâb-ı Kirâmın ve Tabiînin) yolunda olan bir âlim idi. Gazvin’de senelerce fetvâ verdi. Faziletli, doğruyu bildiren, heybetli bir âlim idi. Hergün âdeti üzere erkenden câmiye ders vermeye giderdi. Oğlu Muhammed, daha gençliğinin ilk yıllarında vefât etti. Ders verdiği bir sırada oğlunun vefât haberini aldı. Defn için hazırlıkların yapılmasını söyledi. O anda, durumu dersinde bulunanlara söylemedi. Dersi bitirdi. Sonra şöyle dedi: “Oğlum Muhammed çağırıldı, o da gitti (vefât etti). Arzu eden cenâze namazına gelsin.”
Ömrü boyunca ilme hizmet etmiş, bereketli, çok fâideli bir âlim idi. Kendi memleketinden ve diğer memleketlerden pekçok kimse ondan ilim öğrenip icâzet (diploma) almıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-7, sh. 302