MA’MER BİN FÂHİR KURÂŞÎ

Hadîs, târih, Arabî ilimler ve lügat âlimi, vâ’iz. Künyesi Ebû Ahmed olup ismi, Ma’mer bin Abdülvâhid bin Muhammed bin Fahir bin Ahmed’dir. 494 (m. 1101) yılında doğdu. Abşimî, Semerkandî, İsfehânî ve Kurâşî nisbet edildi. 564 (m. 1169) yılında hacca giderken, çölde vefât etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Temel din bilgilerini ve Arabî ilimleri öğrendi. Ebü’l-Feth Ahmed bin Muhammed Hıza, Ebü’l-Mehâsin Rûyânî, Gânimen Bercî ve Ebû Ali Haddâd’dan ders aldı. Bağdad’a gitti. Ebü’l-Kâsım bin Husayn, Ebü’l-İzz bin Kâdiş ve Kâdi-i Mâristânî’den hadîs-i şerîf dinledi. Bağdad’a yedi defa ilim öğrenmek için gitti. Çocukları da babalarıyla beraber, Bağdad’da aynı hocalardan hadîs-i şerîf dinledi. Hocalarından duyduğu hadîs-i şerîfleri yazıp ezberledi. Yüzbin hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte ezberden bilirdi. Târih, siyer, ahbâr ve râvîlerin hayatları ile ilgili ilimlerde çok ilerledi. Durup dinlenmeden ilim öğrenmek için çalıştı. Öğrendiği bilgileri, Allahü teâlânın dîninin yayılması için insanlara öğretti. Sabrı, cömertliği, kimseyle münâkaşa etmemesi, güler yüzü ve tatlı dili, insanlara merhameti, Resûlullahın sünnetine uyması, hâl ve hareketlerini Selef-i sâlihîne uydurmak için çalışması, devamlı emr-i ma’rûf yapıp insanlara doğru yolu göstermeye gayret etmesi ile tanındı. Haram ve şüpheli şeyleri terk eder, mübahları da zarûret miktarı kullanırdı. Talebe yetiştirmekten ve ilimden arta kalan zamanında ibâdetle meşgûl olurdu. Sık sık va’z ve nasihatlerde bulunurdu. Va’zlarında, insanlara Allahü teâlânın dînini anlatır, O’nun emir ve yasaklarını öğrenip tatbik etmeyenin Cehennem ateşinden kurtulamayacağını bildirirdi. Çeşitli yerleri dolaşıp ilim öğretti. İsfehan’a yerleşip, orada ders verdi.

Kendisinden; Ebû Sa’d Sem’ânî, İbn-i Cevzî, Hâfız Abdülganî, İbn-i Kudâme, Sühreverdî, Ömer bin Câbir, İbn-ül-Ahdâr, Ebü’l-Hasen bin Mukîr ve daha birçok âlim hadîs-i şerîf rivâyet etti. Reşîd bin Mesleme de, Ma’mer bin el-Fâhir’den icâzet alanlardandı.

Onun için İbn-i Cevzî; “Ma’mer, hafız ve vâ’izlerindendir. Hadîs-i şerîfleri çok iyi bilirdi. Hadîs-i şerîfleri tahric edip yazdırıyordu. Ben kendisinden Medîne-i münevverede hadîs-i şerîf dinledim” derken, İbn-i Neccâr da: “O, çabuk yazardı. Hıfz, ma’rifet, salâh, hadîs ilminde güvenilir olmak, vera’ ve iyilik severliği ile sıfatlanmış idi” demektedir.

Hadîs, târih ve Arabî ilimlerde birçok eser yazdı.

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden birinde Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Allahü teâlâ, kulun tövbesi sebebiyle, sizden birinin geniş bir çölde kaybettiği devesini ansızın bulmasından doğan sevincinden daha fazla sevinir.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1319

2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-12, sh. 309