Fıkıh ve kelâm âlimi. İsmi, Mahfûz bin Ahmed bin Hasen el-Kelvezânî el-Bağdâdî el-Eczî olup, künyesi Ebü’l-Hattâb’dır. Kelvez, Bağdad’ın kasabalarındandır. 432 (m. 1041) senesi Şevval ayında doğdu.
Cevherî, Uşârî, Ebû Ali el-Câzerî, el-Mübârekî, Ebü’l-Fadl bin el-Kûfi, Kâdı Ebû Ya’lâ, Ebû Ca’fer bin el-Mesleme, Ebü’l-Hüseyn bin el-Mühtedî ve bunlardan başka âlimlerden hadîs-i şerîf öğrendi. Öğrendiklerini kitaplarına kaydederdi.
Kâdı Ebû Ya’lâ’dan fıkıh ilmi tahsil etti. Mezhebine âit bilgilerde ve hılâf ilminde geniş bilgilere sahip oluncaya kadar Ebû Ya’lâ’nın derslerine devam etti. Yazdığı ba’zı eserlerini ona okudu. Ebû Abdullah’dan ferâiz ilmini öğrendi. Bu ilimde de âlim oldu. Fıkıh ilminde vaktinin İmâmı, asrının en büyüklerinden oldu. İnsanlara ilim öğretti. Fetvâ verdi. Her taraftan talebeler kendisinden ilim öğrenmeye geldiler. Kâdı’l-Kudât Ebû Abdullah bin ed-Dâmegânî’nin yanında bulundu. Ondan öğrendiklerini başkalarına öğretti. Kendisinden İbn-i Nasır, Ebü’n-Nizâm el-Ensârî, Ebû Tâlib bin Hudayr, Sa’dullah bin ed-Decâcî, Vefâ bin Es’ad et-Türkî, Ebü’l-Feth bin Şâteyl ve başka âlimler rivâyette bulundular.
Mezhebindeki âlimlerden bir topluluk, kendisinden fıkıh ilmi okudular. Abdülvehhâb bin Hamza, Ebû Bekr ed-dîneverî, Şeyh Abdülkâdir el-Ceylî ez-Zâhid bunlardandır.
Silefî der ki; “Ebü’l-Hattâb”, İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’in mezhebindeki âlimlerdendir. Onun mezhebine göre fetvâ verirdi. “23 Rebî’ül-âhır Çarşamba günü, akşam üstü 510 (m. 1116)’da vefât etti. Ertesi gün Kasr Câmii’nde cenâze namazı kılındı. Ahmed bin Hanbel’in kabri yakınına defnedildi.
Perşembe günü vefât edip, Cum’a günü defnedildi diyenler de vardır.
İbn-i Şafi der ki: “Ebü’l-Hasen bin Fâ’ûs ez-Zâhid cenâze namazını kıldırdı. Cenâze namazına büyük bir cemâat ve çok sayıda asker de katıldı.”
Ahlâkı güzel, çok zarif olup, hazırcevap bir kimse idi. Hâfızası kuvvetli, dînine çok bağlı, çok akıllı, sûreti çok güzel idi. Âdil, güvenilir bir âlim idi.
Üstâdları silsilesi yoluyla, Ebû Sa’îd-i Hudrî’den şu hadîs-i şerîfi rivâyet etti: “Bir kimse, “Yâ Resûlallah! Seni görene ve sana îmân edene Tûbâ vardır öyle mi?” Peygamberimiz (s.a.v.), “Beni gören ve bana îmân edene Tûbâ vardır, Tûbâ vardır, Tûbâ vardır. Beni görmeden îmân edene Tûbâ vardır, Tûbâ vardır” buyurdu. O kimse, “Yâ Resûlallah! Tûbâ nedir?” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Cennette bir ağaç olup, bir ucundan bir ucuna yüz yılda gidilir.”
Mezhebindeki bilgilerle, usûl ve hilafa âit güzel eserler yazdı. Eserleri: “Et-Temhîd fî usûl-il-fıkh”, “Ruûs-ül-mesâil”, “El-İntisâr fil-Mesâil-il-kibâr”, “El-ibâdât-ül-hams”, “Menâsik-ül-hac”, “El-Hidâye fî fürû’-il-fıkh-il-Hanbelî”, “Et-Tehzîb fil ferâiz”dir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-8, sh. 188
2) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-1, sh. 116
3) El-Bidâye ven-nihâye cild-12, sh. 180
4) Tezkiret-ül-huffâz cild-5, sh. 1261
5) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 27-28
6) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 6
7) Keşf-üz-zünûn sh. 2031