KÂDI EBÛ YA’LÂ (Abdullah bin Ali)

Hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi, kadı. Künyesi Ebü’l-Kâsım olup ismi, Abdullah bin Ali bin Muhammed bin Muhammed bin Hüseyn bin Muhammed bin Halef İbn-i Ferrâ’dır. Künyesi ile tanındığı gibi, Kâdı Ebü’l-Kâsım İbni Kâdı Ebî Ferec bin Kâdı Ebî Hâzim diye de bilinir, İbn-i Kâdı Ebî Ya’lâ diye meşhûr oldu. 527 (m. 1133) yılında doğdu. 578 (m. 1183) yılında Bağdad’da vefât edip, Bâb-ı Harb kabristanında babasının yanına defnedildi.

Baba ve dedeleri âlim olan İbn-i Kâdı Ebû Ya’lâ’nın ilk hocaları aile çevresindendi. Temel ilimleri öğrenip yüksek ilimleri tahsil edecek seviyeye geldikten sonra, bir taraftan kadı olan babasından ders aldı. Diğer taraftan da babasının uygun gördüğü âlimlerin ilimlerinden istifâde etti. Bu âlimler arasında başta amcası Ebû Muhammed Abdurrahîm İbni Kâdı Ebî Hâzim olmak üzere, Ebû Mensûr Kazzâz, Ebû Mensûr bin Havrûn. Abdülhâlık bin Beden, Ebû Sa’d Zûzenî, Ebü’l-Beder Kerhî, Ebü’l-Hasen bin Âbdüsselâm, Ebü’l-Fadl Ermevî, Hayyat’ın torunu Ebû Muhammed gibi zamanın meşhûr hadîs, fıkıh ve kırâat âlimleri vardı. Daha sonra Hâfız İbn-i Nasır Ebû Bekr bin Zâgûnî, Sa’îd bin Bennâ, İbn-i Bâtır, Ebü’l-İzz bin Kâdis, Hüseyn bin Talhâ, Tırâd ve daha birçok âlimden ilim tahsil edip hadîs-i şerîf işitti. Birçok hadîs-i şerîfi ezberledi, fakat pek az rivâyet etti. Dört mezhebin fıkıh bilgilerini öğrendi. Bağdad’a kadı ta’yin edildi. Hanbelî mezhebine göre âdil hükümler verdi. İnsanların huzûr içinde yaşamalarına vesile oldu. Herkes tarafından sevildi. Evi âlimlerin toplantı yeri, diğer insanların istifâde mahalli oldu. Ehl-i ilimle beraber olmaktan, öğretici veya öğrenici olmaktan çok hoşlanırdı. Evinde toplanan âlimlerle dîni mes’eleler üzerinde müzâkerelerde bulunur, kendi bilmediği varsa öğrenir, bildiğini öğretirdi. Bu arada dinleyici olarak gelen insanlar da çok istifâde ederlerdi, ilim ve malda çok cömertti. Kendi hattıyla pekçok kitap yazdı. Evinde kendi yazdığı ve elde ettiği kitaplardan meydana gelen bir kütüphâne vardı. Kitaplarından insanların istifâdesini kolaylaştırırdı. Kâdılık vazîfesiyle insanlar arasında hüküm vermek, fıkıh, hadîs ve kırâat ilimlerini öğretmek ve emr-i ma’rûf yapmak maksadıyla evinden çıkar, diğer zamanlarda hep evinde bulunurdu. Güzel ahlâkı, cömertliği ve âdil hükümleri ile insanlar tarafından çok sevildi. Yaptıklarında ve söylediklerinde yalnız Allahü teâlânın rızâsını düşünür, harama düşerim korkusuyla şüpheli şeylere yaklaşmaz, mübahların birçoğunu da terk ederdi.

Birçok talebe yetiştirip onlara ilmini cömertçe aktardı. Duyduklarından en iyisini yazdı. Yazdıklarının en iyisini ezberledi. Ezberlediklerinin en iyisini rivâyet etti. Çok çocuğu vardı. Onların hepsi âlim kimseler oldu. Ondan ilim öğrenenler arasında amcasının oğlu Ebü’l-Abbâs Ahmed, Ebü’l-Hasen Zeydi, İbn-ül-Ahdâr, fıkıh âlimi Ebü’l-Abbâs Katî’î, Abbasi halifesi Nasır ve daha birçok âlim vardı. Bu mübârek insanlar da hocaları gibi, din bilgilerinin yayılması ve herkes tarafından öğrenilmesi için gayret ettiler. İnsanlara emr-i ma’rûf yapıp, doğru yolun Ehl-i sünnet yolu olduğunu, ondan ayrılanların maksada (kastedilen şeye) kavuşamayacaklarını anlatırlardı.

İşitmiş olduğu hadîs-i şerîflerden seçtiklerini, konularına göre tasnif eden İbn-i Kâdı Ebû Ya’lâ, Hanbelî mezhebi üzerine birçok fıkıh kitapları yazdı. Bilinen en meşhûr eseri “Er-Ravd-ün-nazîr fî hayât-i Ebi’l-Abbâs el-Hadar”dır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-1, sh. 351

2) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 264

3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 93