İBN-İ MERZÛK MISRÎ (Sa’d bin Osman)

Hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi Künyesi bilinmeyen İbn-i Merzûk’un ismi, Sa’d bin Osman bin Merzûk bin Humeyd bin Selâme’dir. Mısır evliyâ ve ulemasının meşhûrlarından Osman bin Merzûk Kurâşi’nin oğludur. Mısır’da doğduğu için Mısrî denildi. İbn-i Merzûk diye tanındı. 592 (m. 1196) yılında Bağdad’da vefât etti. Ma’rûf-i Kerhî’nin yakınına defnedildi.

Mısır’da yüksek din bilgilerine temel olan din ve âlet ilimlerini öğrenen İbn-i Merzûk, oradaki âlimlerin ilimlerinden istifâde ettikten sonra Bağdad’a gitti. Ebü’l-Feth bin Mûsâ’dan Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerini öğrendi. Ebû Muhammed bin Hassâb’dan hadîs-i şerîf ilmini tahsil etti. O sırada Bağdad’da evliyâ sultânı, feyzler menbâı Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri sohbet ediyor, ölü kalbleri diriltiyordu. O mübârek zâtın sohbetlerine iştirâk etti. Kalbi pisliklerden, günahların kirlerinden temizlendi. Peygamber efendimizin (s.a.v.) güzel ahlâkını, örnek hayatını öğrendi. Bütün hâl ve hareketlerini Resûlullaha (s.a.v.) uydurmak için çalıştı. Allahü teâlânın rızâsını kazanabilmek için ilim tahsil etti. Selef-i sâlihînin örnek yaşayışlarını ve güzel sözlerini öğrendi. Öğrendiklerini, yine Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için insanlara öğretmeye gayret etti. Başkasına muhtaç olandan hiçbir şey istemedi, istek ve hacetlerini, kimseye muhtaç olmayan Allahü teâlâdan talep ederdi. Emânet mala göz dikmedi. Mülkün asıl sahibi olan Allahü teâlâyı düşündü. Onun kendisine lütfettiği bir nefeslik hayatın bile şükrünü eda etmeğe, gücünün yetmeyeceğini düşünürdü. Ya hayır söyler veya sükût eylerdi. Haram ve şüpheli şeylerden kendisini korur, mübahların da bir çoğunu terk ederdi. Elindekini fakirlere verir, kendisi aç kalmayı tercih ederdi. Allah için ağlar, insanların yaptığı eziyetlere sabreder, eline geçene kanaat eder, herkese ikram ederdi. Çok merhametli idi. Kul hakkına çok dikkat eder, birinin bir gram hakkı kalmaması için i’tinâ gösterirdi. Hayatının sonlarında; insanların fitnesinden kurtulmak için inzivâya çekildi. Evinden dışarı çıkmaz oldu. Sultanlardan, halktan ve devlet adamlarından bir kuruş kabûl etmezdi. Birçok talebe yetiştirdi. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin tekkesinde sohbet ederdi. Namaz kıldığı bir sırada, secde hâlinde iken vefât etti.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tabakât-ı Hanâbile (zeyli) cild-1, sh. 384

2) Kalâid-ül-cevâhir sh. 113