Kelâm, ferâiz, kırâat ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Sa’d olup ismi Abdullah bin Muhammed bin Hibetullah bin Mutahhar bin Ali bin Ebî Asrûn’dur. 493 (m. 1099) yılında Musul’da doğdu. Doğduğu yere nisbetle Mûsulî, yerleştiği yere nisbetle Dımeşkî, Temimî ve Hadîsi denildi. Şerefüddîn lakabı verildi. İbn-i Ebî Serî ve İbn-i Ebû Asrûn diye meşhûr oldu. 585 (m. 1189) yılında Şam’da vefât edip, kendi adıyla anılan medreseye defnedildi.
Küçük yaşta, yüksek din bilgilerine temel olan din ve âlet ilimlerini öğrendi. Musul’da, Kâdı Mürtezâ İbni Şehrezûri, Ebû Abdullah Hüseyn bin Hamîs Mûsulî, Müslim Surûcî’den fıkıh ilmi öğrendi. Doğum yeri olan Musul’dan ayrılıp, Bağdad’a geldi. Bağdad’da, meşhûr yedi kırâat imamının kırâatlerini, Ebû Abdullah Hüseyn bin Muhammed Bârî’den öğrendi. Bu yedi kırâat imamının kırâati ile birlikte, diğer üç meşhûr kırâat İmâmı’nın kırâatini, Ebû Bekr Mezrukî, Devan bin Ali Hammâd ve Sıbt-ü Ebû Mensûr Hayyâd diye bilinen Abdullah bin Ali bin Ahmed’den öğrendi. Bağdad’dan Vâsıt şehrine geçip, Kâdı Ebû Ali Fârîkî’den fıkıh öğrendi. Bağdad’da Es’ad Mihenî’ye talebe oldu. Usûl bilgilerini Ebü’l-Feth bin Burhân’dan tahsil etti. Ebü’l-Kâsım İbni Husayn ve Ebü’l-Hasen bin Tavk’den hadîs-i şerîf işitip ilim öğrendi. Bağdad’dan memleketi Musul’a dönerken, birçok ilimde asrının en âlimi idi. 523 (m. 1129) yılında Musul’da ders vermeye başladı. Sonra Sincar’a, bir müddet orada kaldıktan sonra, 545 (m. 1150) yılında Haleb’e gitti. Haleb’te Melik Nûreddîn Zengî tarafından karşılanıp çok iltifât edildi. O asırda Melik Nûreddîn Zengî, Ehl-i sünnet ulemâsı için medreseler tesis etmekteydi. Haleb’te inşâ ettirdiği medresede, İbn-i Ebû Asrûn’un ders vermesini rica etti. Orada 549 (m. 1154) yılına kadar ders verdi. Daha sonra Dımeşk’a gitti. Gazâliyye’de ders verdi. Evkaf nezâretine ta’yin edildi. Sonra Haleb’e gitti. Sincâr, Harran ve Diyâr-ı Rabî’a’da kadılık yaptı. Gittiği yerlerde; Melik Nûreddîn Zengî tarafından kendisi için yaptırılan medreselerde dersler verdi. Nûreddîn Zengî, onun için Hama, Humus ve Ba’lebek’de birer, Dımeşk ve Haleb’te ikişer tane medrese yaptırdı. Dımeşk’daki medrese, “Asrûniyye Medresesi” diye meşhûr oldu. 570 (m. 1174) yılında tekrar Dımeşk’a döndü. 573 (m. 1177) yılında Kâdı’l-kudât ta’yin edildi. Oraya yerleşip bir daha dışarı gitmedi, ömrünün sonuna doğru gözleri görmez oldu. Vefâtına kadar kadılığa devam etti. A’mânın kadılık yapmasının caiz olduğuna dâir de bir kitap yazdı. Zamanının en âlimi, ahlâkı en güzel olanı, dîni en sağlam olanı idi. Usûl ve mezhebde imâm idi. Haram ve şüphelilerden çok sakınır, günaha düşmek korkusuyla mübahların bir çoğunu terkederdi. Müslümanlara emr-i ma’rûf, nehy-i anilmünker yapardı. Dîn bilgilerinin doğru olarak; öğrenilmesi ve öğretilmesi için gayret ederdi. Bilhassa ferâiz ilminin gençlere öğretilmesini arzu eder, Resûlullahın (s.a.v.) “Ferâiz ilmini öğrenmeye çalışınız! Bu ilmi gençlere öğretiniz! Ferâiz ilmi, din bilgisinin yarısı demekdir. Ümmetimin en önce unutacağı, bırakacağı şey, bu ilim olacaktır” buyurduğunu hatırlatırdı. Şeyh-ül-İslâm Fahreddîn İbni Asâkir ve daha birçok âlim İbn-i Ebî Asrûn’dan fıkıh, ilmini öğrendi. Ebü’l-Kâsım Sasri, Ebû Nasr İbni Şirâzî, Ebû Muhammed bin Kudâme ve daha birçok âlim ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti.
İbn-i Ebî Asrûn, yetiştirdiği birçok talebenin yanında, pekçok kitap da yazdı. Bu kıymetli eserlerinden ba’zıları şunlardır: “Safvet-ül-mezheb alâ nihâyet-il-matlab”, “El-İntisâr”, “Mürşid”, “Ez-Zerî’a fî ma’rifet-iş-şerî’a”, (Mezheblerdeki ayrılıklardan bahseder) “Et-Teysîr”, “Mebâhis-ün-nazar”, (Ferâiz hakkındadır.) “Muhtasar”, “El-İrşâd”, “Fevâid-ül-Mühezzeb”, “Et-Tenbîh fî ma’rifet-il-ahkâm”, “El-Muvâfık’ vel-muhâlif.
İbn-i Ebî Serî’nin (İbn-i Ebî Asrûn) eserleri, onun dinine bağlılığını ve vera’ını, ilminin büyüklüğünü göstermektedir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-üş-Şafiiyye cild-7, sh. 132
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-12, sh. 333
3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 143
4) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 283
5) El-A’lâm cild-4, sh. 124