Kırâat, hadîs, Arabî ilimler ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebü’l-Hasen olup ismi, Ali bin Asâkir bin Merhâb bin Avam’dır. 490 (m. 1097) yılında doğdu. Irak’ta Basra ile Vâsıt arasında bulunan, nehir kıyısındaki köylerden Betâih’de doğduğu için Betâihî nisbet edildi. Gözleri görmediği için Darir ve kırâat âlimi olduğu için Mukrî denildi. 572 (m. 1177) yılında Bağdad’da vefât edip, İsmâil bin Cevâlikî’nin kıldırdığı cenâze namazından sonra, Bâb-ı Harb kabristanına defnedildi.
Gözleri görmeyen Ebü’l-Hasen Betâihî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Temel dîn bilgilerini ve âlet ilimlerini öğrendi. Arabî ilimlerde ilerledi. Hâfızası ve zekâsı çok kuvvetli idi. Ezberlediğini hiç unutmazdı. Ezberlemesi için de bir defa duyması kâfi gelirdi. Bu vasıflara sahip olması, onun; kırâat, hadîs ve fıkıh ilminde ilerlemesine vesile oldu. Zamanın meşhûr kırâat âlimlerinden Ebü’l-İzz Kalânisî, Ebû Abdullah Debbâs Bari’, Sıbt-ül-Hayyât, Ebû Bekr Mezrufî, Ebû Sa’d Tayûrî, Ebû Tâlib bin Yûsuf, Ebü’l-Hüseyn bin Ferrâ ve daha birçok âlimden kırâat ilmini öğrendi. Edebiyat ilmini Ebü’l-Berekât Ömer bin İbrâhim Zeydî’den Kûfe’de öğrendi. İbn-i Husayn, Ebü’l-Hüseyn bin Zagvânî, Ebû Bekr bin Abdülvâkî, Ebû Mensûr Kazzâz Mezrufî, Ebü’l-Kâsım Semerkandî ve daha birçok âlimden hadîs-i şerîf işitti. Kırâat ilminde, çeşitli okuyuş şekillerini, yanlış kırâatleri, kırâatlerin çeşitli âlimlerden geliş yollarını, kırâatin zabtı ve tecvîd ilimlerini çok güzel öğrendi. Zamanında Irak’ın kırâat ilminde İmâmı oldu. Nahiv ve lügat ilminde mehâret sahibi, hadîs-i şerîf ilminde âlim, doğru ve güvenilir idi. Fıkıh ilminde dört mezhebin hükümlerini bilir, Hanbelî mezhebine göre fetvâ verirdi. Bağdad’da Hilâfet sarayında Kasr Câmii’nde kırâat ve hadîs ilimleri öğretirdi. İlimdeki üstünlüğü, haramlardan sakınması, dünyâya değer vermemesi, güzel ahlâkı ve cömertliği ile insanlara örnek oldu. İnsanlara nasihatlerde bulunur, Ehl-i sünnet i’tikâdını doğru olarak öğrenip, öğrendiğine göre îmânını düzeltmeyen kimsenin, sapıkların tuzağına düşeceğini, fıkıh bilgilerini öğrenip uygun amel etmeyenin günahtan kurtulamayacağını anlatırdı. Yalnız Allahü teâlânın rızâsı için çalışır, O’nun kullarını Cehennem azâbından kurtarmaya gayret ederdi.
Daha sonra Abbasî halîfesi olacak olan Nasır ve vezîr İbn-i Hûbeyre başta olmak üzere, devlet büyüklerinden birçoğu ondan kırâat ilmi öğrenip icâzet aldı. Abdülazîz bin Dülef, Ebü’l-Hasen İbn-ül-Cümrâ ve daha birçok âlim ondan kırâat ilmini öğrendi. Ondan hadîs-i şerîf ilmini öğrenip rivâyette bulunanlar arasında; Hâfız İbn-i Ahdar, Abdülganî Makdisî, Abdülkâdir Ruhâvî, Ahmed bin Benderîcî, Şeyh Muvaffıkuddîn, Şihâb bin Râcih gibi âlimler vardı. Talebeleri de hocaları gibi, dîn-i İslâmın yayılması ve dînî ilimlerin öğrenilip öğretilmesi için gayret ettiler. Ebü’l-Hasen Betâihî, yetiştirmiş olduğu yüksek ilim sahibi talebeleri yanında, kıymetli eserler de yazdı. Bunlardan “Kitâb fil-kırâat” bilinen yegâne eseridir.
Ebü’l-Hasen Betâihî’nin hilâfet sarayına alınması, vezîr ve halîfeye kırâat ilmi öğretmesi hâdisesini talebesi Ahmed bin Bendericî şöyle anlatır:
Ebü’l-Hasen Betâihî’nin de bulunduğu bir mecliste, hilâfet sarayında namaz kıldırıp ders veren Mes’ûd bin Hüseyn de vardı. Ebü’l-Hasen, o zamana kadar kenarda kalıp, kendisini bildirmediği için, insanlar tarafından tanınmıyordu. O, mecliste de halkın arasında oturuyordu. Mes’ûd bin Hüseyn, kırâat ilmi üzerinde söz sahibi olduğunu iddia edip, kırâat âlimi İbn-i Süvâr’dan kırâat öğrendiğini söyledi. Ebü’l-Hasen, onun Bağdad’a İbn-i Süvar’ın ölümünden sonra geldiğini biliyordu. “Sen yalan söylüyorsun” dedi. Haber vezîre ulaştığında, tahkîkat yaptırdı. Mes’ûd bin Hüseyn, iddiasını isbât için, İbn-i Süvâr’ın yazısına benzer şekilde yazan Kâtib Ebû Rüveyh’in hattı ile icâzet olduğunu söylediği bir vesîka getirdi. Ebü’l-Hasen Betâihî, icâzetnamenin sahte ve hattının İbn-i Süvâr’a değil, Kâtib Ebû Rüveysh’e âit olduğunu isbât etti. Vezîr, Mes’ûd bin Hüseyn’i huzûrundan kovdu. Mes’ûd, elde ettiği ilim ve makamla gurûrlanması ve yalan söylemesi sebebiyle, insanlar arasında hor ve hakîr oldu. Namaz kıldırması men edildi. Betâihî’nin ilmini ve faziletini takdîr eden vezîr İbn-i Hübeyre, Mes’ûd bin Hüseyn’in yerine namaz kıldırıp, saray mensûplarına din ve kırâat bilgileri öğretmek üzere hilâfet sarayındaki Kasr Câmii’nde ona vazîfe verdi. Vefâtına kadar bu vazîfeyi îfâ etti. Vefâtından sonra kitaplarının, Bâb-ı Ezc’deki Hanbelî medresesine vakfedilmesini vasıyyet etti. Kendi hattıyla yazdığı birçok kitap; vefâtından sonra medrese talebelerinin istifâdesine sunuldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-ı Hanâbile zeyli cild-1, sh. 335
2) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 242
3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 150
4) Vefeyât-ül-a’yân cild-1, sh. 172