Hadîs, tasavvuf ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi, Ebü’l-Kâsım olup ismi, Cüneyd bin Muhammed bin Ali’dir. Ebü’l-Kâsım bin Ebî Mensûr da denildi. Babası Debbâg diye bilinirdi. 462 (m. 1069) yılında Nişâbûr’la İsfehân arasında bir köy olan Kâyin’de doğdu. İsmi ve künyesi, meşhûr Cüneyd-i Bağdadî hazretleriyle karıştırıldığı için, Cüneyd-i Müteahhir (sonraki Cüneyd) denildi. Doğum yerine nisbetle Kâyinî denildi. 547 (m. 1152) yılında Herat’ta vefât, etti.
Küçük yaşta, babası Ebû Mensûr Debbâg’ın verdiği derslerle ilim tahsiline başlayan Ebü’l-Kâsım Cüneyd Kâyinî, kendi memleketinde yüksek din ilimlerini tahsil edebilecek bir ilmî seviyeye erişti. Hadîs-i şerîf ilimleri ile ilgili tahsiline de, babasının dersleriyle başladı. Tabes’te Ebü’l-Fadl Muhammed bin Ahmed Taberî’den hadîs-i şerîf ilmi tahsil etti. Vezir nizâm-ül-mülk, fakîh Muhammed bin Abdurrezzâk Mâhuvânî, Ebü’l-Feth Mutahhar bin Muhammed bin Ca’fer Beyî ve daha birçok kimseden ilim öğrendi. İsfehân, Nişâbûr, Merv ve Herat’a gitti, İmâm Ebü’l-Muzaffer Sem’ânî, Ebü’l-Ferec Zâz ve daha birçok âlimden fıkıh ilmi öğrendi. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde âlim oldu. Tasavvuf âlimi Abdülazîz bin Abdullah Kâyinî’nin sohbet ve feyzlerinden istifâde etti. O mübârek zâtın temiz gönlünden akan, ölü kalbleri dirilten nûrlarla, kalbi canlanıp parladı. Onun rehberliğinde tasavvufta yüksek derecelere yükseldi. Eli, Allahü teâlânın rızâsı için uzanır, gözü Allahü teâlânın rızâsı için bakar, kulağı O’nun rızâsı için duyar, ayakları O’nun rızâsı için gider, kalbi O’nun rızâsı için çarpar oldu. İnsanlara devamlı iyilik eder, kimseyle münâkaşa etmez, kimseye kızmaz, Allahü Teâlâ’nın emir ve yasaklarını yaymak ve O’nun dînini öğretmekten başka iş düşünmez, oldu. Resûlullahın (s.a.v.) ahlâkıyla ahlâklanıp, hâlleriyle hâllendi. Vakitlerini, yalnız Allahü teâlânın dînine hizmette kullandı. İlim öğrenmek ve öğretmekle uğraşır, arta kalan zamanda da ibâdetle vakit geçirirdi.
İran’da Firûzâbâd şehrinde yerleşti. Oradaki dergâhında, yıllarca ilim ve irfanı yayıp, birçok karanlık gönlü aydınlattı. Ömrünün sonuna doğru Herat’a gitti ve orada vefât etti. Pekçok talebe yetiştirdi. Onları hem ilimde ilerletti, hem de tasavvufta yüksek derecelere ulaştırdı. Onun talebeleri arasında; Hâfız Ebû Sa’d Sem’anî, Hâfız Ebü’l-Kâsım bin Asâkir ve Hâfız Ebü’l-Fadl bin Nasır ve daha birçok âlim vardı.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-7, sh. 54
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-1, sh. 365