Şam’da yetişen evliyânın büyüklerinden. Altıncı asrın sonlarında vefât etti. Zamanında bulunan tasavvuf büyüklerinin önde gelenlerinden idi. Hâl ve hareketleri, güzel ahlâkı ile herkes tarafından sevilir, çok hürmet edilirdi. Kendi hâlinde yaşar, sıkıntıda olanların yardımına koşardı. Apaçık kerâmetleri herkes tarafından görülürdü.
Birgün, Şam kadısı hayvanına binmiş olarak bir yerden geçiyordu. Baktı ki, Berk hazretleri ileride bir yerde ayakta duruyor, önünde bir hırka ve elinde de kalın, büyük bir sopa var. Çok hiddetli bir şekilde, elindeki sopayla o hırkaya hücum ediyor ve sopayla vuruyordu. Her vurduğunda da, o hırkadan kan fışkırıyor, çıkan kanlar etrâfa yayılıyordu. Kendinden geçmiş bir hâlde, arada bir “Allah!” diye haykırarak, sanki harb meydanında imiş gibi o hırkayı dövüyordu. Bu hâli dikkatle ve hayretle seyreden kadı efendi, hayvanından indi. Yerde, bir miktar daha Berk hazretlerini seyretti. Allahü teâlânın izni ile basiret (kalb) gözü açıldı. Bu durumun, Berk hazretlerinin bir kerâmeti olduğunu anladı. Fakat teferruatını bilemiyordu.
Bir zaman sonra Berk hazretleri o hâlden ayrılıp, normal (zâhir) hâline gelince, “Efendim! Bu ne hâldir? Bu durumu izah eder misiniz?” dedi. Berk hazretleri cevâbında şöyle anlattı: “Şu anda Mensûre vak’ası meydana geldi. Müslümanlarla kâfirler harb ediyorlardı. Müslümanlara yardım ettim. Allahü teâlânın izni ile müslümanlar gâlib, kâfirler zelîl ve perişan oldular. Bu gördüğün kanlar, kâfirlerin kanlandır. Sen, şimdi bu günün târihini tut. Bir zaman sonra bu hâdisenin haberi gelir. Bu târih ile karşılaştırırsın. Aynı gün ve saatte olduğunu görünce, bu söylediklerime daha yakînen inanmış, iyice anlamış olursun.” Berk hazretlerinin bu sözlerini hayretle dinleyen kadı efendi, bu hâdisenin târihini, saatini not edip ayrıldı. Aradan bir zaman geçtikten sonra, bu hâdisenin haberi geldi. Bu hâdisede bulunanlardan bir grup kadının huzûruna geldiler. Hâdiseyi şöyle anlattılar: “Harbin şiddetli ânında, havada bir kimse görüldü. Elinde büyük bir sopa vardı. O sopa ile düşmanların başlarına vuruyor, vurdukça da kan fışkırıyordu. O kimsenin sıfatları da şöyle idi.” Kâdı efendi bunları dinledikten sonra, hayreti ve Berk hazretlerine olan muhabbeti daha da arttı. Çünkü anlatılan hâdisenin târihi ve müslümanlara yardım eden zâtın vasıfları, Berk hazretlerine aynen uyuyordu.
Berk hazretlerinin, buna benzer daha nice kerâmetleri zikredilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 366