AMR BİN DİNÂR

Tabiînin meşhûr fıkıh, hadîs âlimlerinden. Künyesi, Ebû Muhammed el-Esnem Mekkî’dir. Cümehî kabilesine mensûb olup, bu kabilenin azatlılarından idi. Aslen İranlı’dır. Doğum yeri, târihi, ailesi bilinmemektedir. Vefâtı, 115, 116 ve 126 olarak rivâyet edilirse de umûmiyetle 126 (m. 743) târihi kabûl edilir. Eshâb-ı kiram ve Tabiînin büyüklerinden ders aldı. Onların sohbetinde bulundu. Abâdile-i Erbaa’dan yani Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Amr bin Âs gibi Eshâb-ı kiramın büyüklerinden, Sa’îd bin Müseyyeb, Atâ bin Ebî Rebâh, Mücâhid (r.anhüm), gibi Tabiînin büyüklerinden hadîs ilmini öğrendi. Onlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Sika (güvenilir, sağlam) hadîs imamıdır. Kendisinden Tabiînin büyüklerinden İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe, Katâde bin Diâme, Eyyüb Sahtiyanî, Şu’be bin el-Haccac, Süfyân bin Dînar, Süfyân bin Ziyâd Asfurî, Hammâd bin Seleme, Hammâd bin Zeyd ve daha pek çok Tabiîn ve Tebe-i tâbiîn âlimleri hadîs-i şerîf öğrenip, rivâyet etmiştir. Fıkıhta mezheb sahibi müctehid olup, büyük âlimdi. Zamanında Mekke-i Mükerreme müftîsi idi. Çok yüksek mertebe sahibi olan Amr bin Dinar müslümanlar arasında her bakımdan büyük bilindi ve sevildi. Ahlâkı güzel olup, devrinin seçkinlerindendi. Hadîs âlimlerinden Şu’be bin el-Haccâc, Amr bin Dinar’ın üzerine başkalarını tercih etmezdi. Ve buyurdu ki, “Hadîs-i şerîfler husûsunda Amr bin Dinar’dan daha emîn bir kimse görmedim.” Muhaddislerden İbn-i Müceyh; “Ben Amr bin Dinar’dan daha fakîh (dinde büyük âlim) görmedim” buyurdu. Ahmed bin Hanbel ve Yahyâ bin Main, O’nu Katâde’ye tercih etmişlerdir. Çok ibâdet eder, geceyi üçe bölerdi. Üçte birinde hadîs okur, üçte birinde uyur, üçte birinde namaz kılardı.

Câbir bin Abdullah’tan O da Muâz bin Cebel’den rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz buyurdular ki: “Bir kimse inanarak “Lâ ilahe illallah” derse, muhakkak Cennete girer” Yine Câbir (r.a.)’dan rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “En’am sûresi, 65. “Yâ Muhammed de ki! Allahü teâlâ size üstünüzden bir azâb göndermeğe kadirdir” âyeti gelince Resûlullah efendimiz “Rabbim, senin zâtına sığınırım!” buyurdu. “Yâhud ayaklarınızın altından bir azâb göndermeye kadirdir” cümlesini müteakib “Rabbim senin zâtına sığınırım!” buyurdu. “Yahud fırkalarınızı birbirine katıp bâzınızın hıncını bâzınıza tattırmağa kadirdir” cümlesini müteakib de “Bu hafiftir, yahud kolaydır” buyurdu.

“Eshâbıma söğmeyiniz. Kim Eshâbıma söğerse, Allahü teâlânın la’neti onun üzerine olsun.”

“Hilâli görünce oruca başlayınız. Hilâli görünce bayram yapınız. Eğer hava bulutlu olur da hilâli göremezseniz, otuza tamamlayınız.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tabakât-ı İbn-i Sa’d, cild-5, sh. 479

2) Tehzîb-üt-tehzîb, cild-8, sh. 30

3) Tezkiret-ül-huffâz, cild-1, sh. 113

4) Hilyet-ül-evliyâ, cild-3, sh. 347