TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

4.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

EBÜ'L-ABBÂS AHMED BİN YAHYÂ EŞ-ŞİRÂZÎ (Radıyallahü Anh)

Evliyânın büyüklerinden. Şirazlıdır. Ebû Abdullah-ı Hafîfin (r.a.) hocasıdır. Hz. Sehl bin Abdullah, Hz. Ruveym ve Cüneyd-i Bağdâdî hazretleriyle sohbet etti. Dördüncü asrın başlarında vefât etmiştir.

Talebesi Ebû Abdullah-ı Hafîf anlattı: "Bir gece beraber toplanmış idik. Evliyâlık hâlleriyle ilgili konuşuluyordu. Hocam Ebü'l-Abbas, vecde geldi. Bu sırada orada bulunan çocuklardan biri evine gitmek istediğini bildirdi. Hocam, ocakta yanmakta olan ateşin korlarından iki parça alıp avucunda tuttu ve üzerine gömleğinin yenini çekti. O çocuğa dönerek, "Benimle gel" dedi. Karanlıkta çocuğu evine götürürken, avucundaki ateşin koru elbisenin altında parlıyordu. Bir müddet sonra, kor siyahlaşıp kömürleşince elinden attı. Çocuğu eve teslim ettikten sonra mescide geldi. Sabaha kadar namaz kıldı. Ben hayatımda çok hal sahibi kimseleri gördüm, fakat hocam gibisini hiç görmedim. Hocam, ormanda aslanlar ile konuşurdu."

Ebü'l-Abbâs (r.a.) câmide ikâmet ederdi. Hergün yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kılardı. Yolculukta dahi hep beyaz elbise giyerdi.

Ebü'l-Abbâs Ahmed bin Yahyâ (r.a.) kendisi anlatır: "Irak'a gitmeye niyet ettim ve istedim ki, oradaki evliyâları göreyim. Yola çıkmadan önce Hz. Sehl'i gördüm, "Nereye gitmeye niyetlisiniz?" dedi "Bağdâd'a gideceğim" deyince, "Benim de ba'zı suallerim var, onları da, sorar mısınız?" dedi. Ben de "Peki" diyerek yola çıktım. Yolda konaklaya konaklaya gidiyordum. Ebû Ya'kûb-ı Nehrecârî'ye geldim. Bir hafta Ebû Ya'kûb'un mescidinin merdiveni altında ikamet ettim. Dışarıya sadece abdest almak için çıkıyordum. Hafta sonunda mescidin kayyımı Ebû Ya'kûb'a gidip, "Mescide bir kimse geldi. Bir haftadır ikamet ediyor. Hiç yemek yemiyor" demiş. Ebû Ya'kûb da "Git, onun halini ve kim olduğunu araştır" deyince, kayyım gelip durumumuzu araştırıp Ebû Ya'kûb'a, "Şirâz'ın ileri gelen evliyâlarından Ebü'l-Abbas Ahmed, Bağdâd'a gidiyor" demiş. Bunun üzerine Ebû Ya'kûb kalkıp mescide geldi, özür diledi. Bir kimseyi gönderip yiyecek getirmesi için izin istedi. Ben müsaade etmedim. Kalktım pazara gittim. Bir paltom vardı. Onu sattım ve parasıyla yiyecek birşeyler satın aldım. Dostların önüne getirdim. Orada birgün daha kalarak yola çıkmak istedim. Ebû Ya'kûb biraz daha kalmam için ısrar ettiyse de kabul etmedim. O zaman bir gemi tutup gemiciye, ekmek, et, helva teslim edip, "Ona ne gibi hizmet gerekiyorsa yerine getir. Sohbetini ganîmet bil" diye tenbih etmiş. Vedalaştık. Gemici çok izzet ikrâm etti. Yemek vakti gelince önüme yemekleri getirdi. Ona "Bunlar neredendir? Kim, kim için gönderdi?" dedim. Gemici de, "Sizin içindir. Ebû Ya'kûb'un emri böyledir" dedi. Ben de "Başka var mi? Varsa onları da getir" dedim. Diğer yiyecekler de geldi. Gemide ne kadar kimse varsa hepsinin gelmesini söyledim ve bütün yiyecekleri onlara verdim. Yolculuk boyunca hiç yemek yemedim. Bundan onbeş gün sonra Bağdâd'a ulastım. Bağdâd'a geldiğimde, gemiciler halka, "Bizim aramızdan yanşıngünıza, yemeyen, içmeyen, melek suretli, çok kıymetli bir kimse geldi" demişler. Bağdâdlılar etrafıma toplandılar.Çok ikrâmlarda bulundular. Onlara "Cüneyd-i Bağdâdî, Ruveym bin Ahmed ve diğer büyük zâtları görmeye geldim. Onlar nerede otururlar?" dedim. Önce Ruveym'e (r.a.) gittim. Selâm verdim. O da çok iltifatlarda bulundu ve "Suallerinizi sorunuz" dedi. Suallerimi sordum. Cevap vermeden önce, "Cüneyd hazretlerine gittiniz mi?" dedi. "Gitmedim" deyince, "Önce ona gidiniz, sonra buraya bekleriz" dedi. Yanından ayrılıp, Hz. Cüneyd'in yanına geldim. Suallerimi sordum. Cevaplarını bir kâğıda yazdı. Sonra Ruveym bin Ahmed'in yanına geldim. Hz. Cüneyd'in verdiği cevapları okumak isteyince, "Cevapları okumayınız. Sualleri okuyunuz" dedi. Okudum. Suallere ayrı ayrı cevap verdi. Verdiği cevaplar aynen Hz. Cüneyd'in cevapları gibi idi. Onlarla bir müddet görüştükten sonra Şirâz'a geldim. Sehl'in yanına gittiğimde, onu kendinden geçmiş, baygın bir halde buldum. "Bu ne haldir?" diye etraftakilere sorduğumda, "Bir kimse buradan geçerken bir âyet-i kerîme okudu. Hz. Sehl bunu işitince bu hâle geldi" dediler. Biraz başında bekledik. Kendisine geldiğinde, suallerin cevaplarını söyledim. "Bundan daha iyisi olamazdı" diye cevap verdi.

 

KAYNAKLAR

1) Sîret-i İbn-i Hafîf, sh-129

2) Nefehât-ül-Üns, sh-194

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider