Yüksek din ilimlerinde yetişip, ilme büyük hizmetleri olan İslâm âlimlerinden.
İsmi Vekî', künyesi Ebû Süfyân'dır. Babası Kûfe Beyt-ül-mal nâzırı el-Cerrâh
idi. Nesebi Ebû Süfyân Vekî' bin el-Cerrâh bin Melîh bin Adiyy'l-Fers bin Süfyân
bin el-Hâris bin Amr bin Ubeyd bin Ruâs bin Kilâb bin Rebîâ bin Âmir bin
Sasâ'dır. Aslen Nişâbûrlu veya Sindli olup, Rûvâr kabilesine mensûbtur. Irak'ta
Kûfe şehrinin Feyd köyünde 127, 128, 129 (m. 746) târihlerinde doğduğu rivâyet
edilir. Feyd Köyü'nde 197 (m. 812) senesi hac dönüşü vefât etti. Kabri hac
yolunda "Ahırü'l-Kubûr" sayılan Cebel'dedir.
Vekî', devrin en meşhûr ilim merkezlerinden
Kûfe'de büyüyüp, yetişti. İslâm terbiyesiyle yetişip, ahlâklandı. Ehl-i sünnetin
amelde en büyük mezhebi Hanefî mezhebinin kurucusu İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe
(r.a.) ve O'nun talebelerinden Züfer bin Huzeyl, Ebû Yûsuf, büyük İslâm
âlimlerinden müctehid Süfyân-ı Sevrî (r.anhüm) dâhil, devrin pek çok âliminden
ders aldı. Onların sohbetinde bulunup, ilmin derinliklerine vâkıf olarak, yüksek
mertebelere kavuştu. Hişâm bin Urve, Süfyân bin Uyeyne, Süfyân-ı-Sevrî, Evzâî,
Şu'be bin Haccâc gibi muhaddislerden hadîs-i şerîf dinledi, ilmi geniş, hâfızası
fevkalâde kuvvetli olup, işitmiş olduğu hiçbir hadîs-i şerîfi unutmazdı. Hem
ilim öğrenmeye çalışır, hem gece ve gündüzün çoğu zamanında ibâdetle meşgul
olur, hem de ilmi yayardı. Şâfiî mezhebirin kurucusu İmâm-ı Şâfiî, Hanbelî
mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel ve büyük İslâm âlimlerinden Abdullah bin
Mübârek, İbni Râheveyh, Yahyâ bin Âdem (r.anhüm) ondan hadîs-i şerîf dinlediler.
Fıkıh ilmini öğrendiler.
Hanbelî mezhebinin reisi İmâm-ı Ahmed bin Hanbel buyurdu ki, "O dînî ilimlerde
üstâd idi; gözlerim Vekî'nin mislini (benzerini) görmemiştir. O hadîs ezberler,
fıkıh müzâkere eder, ibâdet ve tâatle uğraşır, hepsinde güzelce muvaffak olur,
kimsenin aleyhinde söz söylemezdi. Vekî'nin eserlerine itinâ ediniz. Ben ondan
ziyâde ilmi kavramış kimse görmedim."
Hadîs ilminde sika ya'nî güvenilir, sağlamdır, senet ve hüccettir. Alimler O'nun
muhaddisliğini (hadîs ilmini) çok övmüşlerdir. Vekî' bin Cerrâh hazretleri
hadîslerin tasnif edilmesinde büyük hizmeti geçti. Hadîs ilmine dâir, el-Müsned,
Kitabü's-Sünen, el-Cüz'adlı eserleri yazdı. Müfessir olup, ikinci tabakaya
mensûbtur. Tefsîre dâir, Tefsîr-i Vekî de denilen Tefsîrul-Kur'ân adındaki
eserinden, İbni İshâk'ın el-Keşfü ve'l-beyân adlı tefsîrinde rivâyetler vardır.
Fıkıhta İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'nin ictihâdlarına uyardı. Ebû Hanîfe'nin reyi
ile fetva verirdi. Hocası ise İmâm-ı a'zam ve O'nun talebelerinden Ebû Yûsuf ve
İmâm-ı Züfer'dir. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (r.a.) O'nun fıkıh ilmi hakkında;
"Fıkhı güzel müzâkere eder, ictihâdını da güzel yapardı" buyurdu. İbni Ammar'ın
rivâyetine göre zamanında Kûfe'nin en fakîhi idi. Abbasî halifelerinden Hârûn
Reşîd kadılık teklif ettiyse de, kabul etmedi.
Vekî' bin Cerrâh, vaktinin çoğunu ilim
meclislerinde geçirirdi. Gece sahura kalkıp, sabah namazından öğle vakti
öncesine kadar ilim meclisinde, muhaddislerin yanında bulunurdu. Öğle namazına
kadar kaylûle yapıp, uyurdu. Öğle namazını cemaatta kıldıktan sonra tekrar ilim
meclisine gidip, ikindiye kadar fıkıh ile meşgul olurdu. İkindiden akşam namazı
vaktine kadar Kur'ân-ı kerîmin tedrisi ve ibâdet ile meşgul olurdu. İftar için
evine gidip, hazırlanan yiyeceklerden akrabalarına da ikrâm ederdi. Geceleri
nafile namaz kılıp, Kur'ân-ı kerîm okur, istiğfâr (tövbe) ederdi. Bütün
günlerini böyle geçirirdi. Bayramlar ve yevm-i şek hariç, senenin diğer
günlerini oruçla geçirirdi. Oruçlu olduğunu saklamaya çalışırdı. Yahyâ bin
Eksem, O'nun günlük hayatını şöyle anlatır: "Vekî' ile hazar ve seferde beraber
arkadaşlıkta bulundum. Bütün günlerini oruçlu geçirip, her gece Kur'ân-ı kerîmi
hatm ederdi" Âlimler ve devrinde yaşayanlar O'nun hakkında şunları söylerler:
Ahmed bin Hanbel; "İlim ve harâmlardan
kaçmada, ihlâs ile ibâdet etmede onun gibi birini görmedim."
Bizzat kendisi, "Biz ilmin talebini, oruçla takviye ettik ve ilmin gösterdiği
yolda amel ettik" ve "Kırk sene kadar dünyâ lezzetlerinden bir şey tatmadık"
buyurdu.
Talebesi İmâm-ı Şâfiî, bir gün kendisine gelip hâfızasının zayıfladığından
bahsedince, O da günahlardan kaçınmanın lüzumunu anlattı. İmâm-ı Şâfiî bunu Şu
şiir ile dile getirdi: "Vekî'e hâfızam zayıftır dedim, Bana, her günahtan uzak
dur, dedi. İlim, ilâhi nurlardan bir nurdur, Bu nuru âsîye vermez, diye
söyledi."
Birisi kendisine eziyet etse, hemen oracıkta oturur, çok üzülür ve "Eğer Allahü
teâlâya karşı bir günah işlemeseydim, Allahü teâlâ bunu başıma musallat
etmezdi." der, istiğfâra başlar, cenâb-ı Haktan günahının bağışlanmasını
yalvarırdı.
Vekî'nin tefsîr, hadîs, fıkıh, ahlâk ve
çeşitli ilimlere dâir eserleri vardır. Tefsîr-ul-Kur'ân, el-Cüz', Kitab-üz-Zühd'ün
yazma nüshaları mevcut olup, el-Musannef, el-Müsned, Kitabü's-Sünen, Kitab'ül-Ma'rife,
Târih kitaplarının nüshaları mevcut değilse de adları kaynaklarda zikr edilir.
Buyurdular ki: "Hak ehline tarif edilen yol, esas gayedir. Ona girmek ve ötelere
ulaşmak için, sâdık olmak lâzımdır. Başka türlü olmaz.."
"Dünyalığa düşkün olmayınız. Ondan sadece ihtiyâcınız kadar alınız. O aldığınız
da helâl yoldan olsun."
"Helâlin hesabı, harâmın cezası vardır." "Vera", şüpheli şeylerden sakınmaktır."
"Akıllı, Hak teâlânın azamet ve kudretini anlayandır. Yoksa, dünyânın hîle ve
desiselerine saparak, dolap çeviren kimse değildir."
"Kim, Kur'ân-ı kerîm mahlûktur derse, küfre girmiştir."
Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden biri:
"Her kim rıfktan
(yumuşaklıktan) mahrum, olursa, hayırdan
mahrum olur."
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-ı
İbni Sa'd cild-6, sh-380, 394
2)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-1, sh-280
3)
El-Bidâye ven-nihâye cild-10, sh-213
4)
Vefeyât-ül-a'yân
cild-2, sh-215
5)
Fevâid-ül-behiyye
sh-222
6)
Kilâb-ül-ümm
sh-3
7)
Hilyet-ül-evliyâ
cild-8, sh-369
8)
Takdimet-ül-cerh
sh-219
9)
Târîh-i Dımaşk, cild-11, sh-140
10)
Târîh-i Bağdâd, cild-13, sh-466
11)
Miftâh-üs-se'âde, cild-2, sh-254
12)
Tabakât-ı
Hanâbile, cild-1, sh-257
13)
Kevâkib-ad-düriyye,
cild-1, sh-177
14)
Fâideli
Bilgiler, sh-114
|