Tâbiîn devrinde Mısır'da yetişen hadîs â!imlerinden. Adı, Şefî' bin Mâti' bin
Abdullah el-Esbahî'dir. Ebû Osman, Ebû Sehl ve Ebû Ubeyd el-Mısrî künyeleri ile
anılmıştır. Eshâb-ı kirâm ile görüştü, onlardan ilim alıp rivâyetlerde bulundu.
105 (m. 723) yılında vefât etti. Eshâb-ı kirâmdan olduğu da söylendi ise de, bu
rivâyet zayıftır.
Hadîs ilminde büyük âlim ve rivâyetlerinde sika (güvenilir, sağlam) bir râvidir.
Resûlullah efendimizden mürsel olarak hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Eshâb-ı
kirâmdan Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Âs ve Ebû Hüreyre'den (r.anhüm) ilim
alıp, hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de, oğlu Hüseyin, Ukbe bin
Müslim, Ebû Kubeyl, İbni Hânî, Eyûb bin Beşîr, Ebû Hânî Hamîd bin Hânî ve daha
pekçok âlim hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundular. Nesâî, İdî ve İbn-i Hibbân,
onun sika bir râvi olduğunu haber, verdiler. İbn-i Yûnus da, "O, âlim bir zât
olup hikmet sahibi idi" dedi ve şöyle İlâve etti. "Biz, bir gün Abdullah bin Amr
ile oturuyorduk. Şefi geldi ve size gelen Abdullah, bizim bildiğimiz kimselerin
en âlimidir." İbn-i Sa'd da: "O, çok hadîs-i şerîf rivâyet edenlerdendir. Yezîd
bin Abdülmelik'in hilâfeti zamanında Mısır'da vefât, etti" dedi. Hişâm'ın
halifeliği zamanında Mısır'da vefât ettiğini bildirenlerde oldu. Ya'kûb bin
Süfyân, onun Mısırlı sika râvilerden olduğunu bildirdi.
Şefi bin Mâti' hazretlerinin pek kıymetli ve hikmetli sözleri vardır. Buyurdu
ki: "Çok konuşan, çok hatâ yapar." "Hatâyı terk etmek, tövbe yapılmasını
istemekten daha kolaydır."
Onun rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir:
"Dört şey vardır ki, Cehennemdekilere bile eziyet
verirler: Cehennemliklerin ba'zısı ba'zısına şöyle der: Bunlara ne oluyor ki,
kendilerinde bulunan şeylerle bize eziyet veriyorlar? Bunlardan birisi ateşten
bir tabutun içinde kilitlidir. Birisinin bağırsakları dışarı çıkmıştır. Diğer
birisinin ağzından irin ve kan akmaktadır. Diğeri de etini yemektedir. Ateşten
tabut içinde-kine: "Bize eziyet vermene sebep olan bu hâl nedir?" denir. O da
cevâbında: "Üzerimde insanların haklarının bulunmasıdır" der. Bağırsakları
dışarı çıkmış olana: "Bize eziyet veren bu hâline sebep nedir?" diye sorulunca,
o da: "Helada üzerime idrar sıçramasına ehemmiyet vermiyor ve onu yıkamıyordum"
der. Ağzından irin ve kan akana, aynı soru sorulunca, o da "Cima' etmekten zevk
aldığım gibi müstehcen ve fuhuş konuşuyordum" der. Kendi etini yiyene: "Senin
bize eziyet veren bu hâline sebep nedir?" diye sorulunca, O da "Buna sebep,
gıybet etmek suretiyle insanların etini yememdir" diye cevap verir."
KAYNAKLAR
1)
Hilyet-ül-evliyâ
cild-5, sh-166
2)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-4, sh-360
|