Büyük hadîs
âlimlerinden. Künyesi, Ebû Abdurrahmân'dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 142
(m. 760) târihinde vefât etti. Basralı'dır. Kûfe'de fiyatların kontrolü ve umûmi
ahvâlin murakabesi ile görevlendirildi. Medâyin'de kadılık (hakimlik) yaptı.
Zühdü (şüpheli olmak korkusu ile, mubahların çoğunu terk etmek) ve çok ibâdet
yapması ile meşhûrdur. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir âlimdir. Enes bin
Mâlik, Abdullah bin Sercis, Amr bin Seleme el-Cermî, Bekir bin Abdullah
el-Müzenî, Muhammed bin Sîrîn, Mû-sâ bin Enes ve diğer büyük âlimlerden (r.anhüm)
hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Ondan da, Katâde, Süleymân et-Teymî, Dâvûd bin
Ebî Hind, İsrâîl bin Yûnus, Şu'be, Hasen bin Sâlih ve daha başka büyük zatlar
hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Kütüb-i Sitte'de (meşhûr altı hadîs kitabında)
rivâyet ettiği hadîs-i şerîf-ler mevcuttur.
Alimlerin
hakkında buyurdukları:
İbn-i Mübârek, Süfyân-ı Sevrî'den şöyle
nakleder: "Hadîs ilminde hâfız olan dört kişiye yetiştim. Bunlar İsmâîl bin Ebî
Hâlid, Âsım el-Ahvel, Yahyâ bin Saîd el-Ensârî, Hişâm Düstüvânî'dir."
Muhammed bin
Abbad'ın babası dedi: "Âsım el-Ahvel, orucu Ramazan-ı şerîfin dışında bazan
tutar, bazan tutmazdı. Yatsı namazını kıldıktan sonra, bir kenara çekilir, sabah
namazı vaktine kadar namaz kılardı."
Ali bin
Medinî'ye, Âsım el-Ahvel sorulduğunda; "O sikadır yani hadîs-i şerîf hususunda
güvenilir, bir âlimdir" cevabını vermiştir.
Rivâyet ettiği
hadîs-i şerîfler:
Enes (r.a.)
rivâyet etti. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: "Ümmetimin
arasından, ümmetime en merhametlisi Ebû Bekir, Allahü teâlânın dininde en
kuvvetli olanı Ömer, en hayâlısı Osman, ferâiz
ilmini en iyi bilen
Zeyd bin Sâbit, Kur'ân-ı kerîmi en güzel okuyan Ubey, helâl ve harâmı en iyi
bilen Muaz bin Cebel'dir. Her ümmet içinde emin
(güvenilir, itimad edilir)
birisi vardır.
Bu ümmetin emini Ebû Ubeyde bin Cerrâh'tır."
Muhammed bin
Sîrîn'den rivâyet etti. Resûlullah efendimiz "Allahü
teâlânın doksandokuz ismi vardır. Kim onları okursa, Cennete girer."
buyurdu.
Enes bin
Mâlik'den rivâyet etti. Ali bin Ebî Tâlib'in annesi Fâtıma binti Esed bin Hâşim
vefât ettiği zaman, Resûlullah efendimiz onun yanına girdi. Başının yanına
oturdu ve şöyle duâ buyurdu: "Allahü
teâlâ sana rahmet eylesin. Sen, benim annemden sonra annem idin. Kendin aç
kalırdın, beni doyururdun. Kendin giymez, bana giydirirdin. En güzel yiyecekleri
yemez, bana yedirirdin. Sen bunu sırf Allahü teâlânın rızâsı ve âhıret
düşüncesiyle yapardın."
Resûlullah (s.a.v.) onun üç
kerre yıkanmasını emretti. Kâfur bulunan su ile yıkanmasını ve mübârek
gömleklerini çıkararak ona kefen yapılmasını emrettiler. Üsâme bin Zeyd. Ebû
Eyyüb el-Ensârî, Ömer bin Hattab ve birisinin iki küçük hizmetçisine, kabir
kazmalarını emretti. Lahde (kabrin kıble tarafındaki çukur) kadar kazdıklarında,
ondan sonrasını Resûlullah (s.a.v.) efendimiz kazıp, toprağını da bizzat mübârek
elleriyle çıkardılar. Sonra "Hamd, hayy (diri) ve lâyemut
(ölmeyen) dirilten ve öldüren Allahü teâlâ'ya mahsustur. (Allahım!) Nebînin ve
önceki peygamberlerin yüzü suyu hürmetine annem, Fâtıma binti Esed'i afv ve
mağfiret eyle. Ona hüccetini
(delilini) söyliyebilmesini
ihsan eyle, kabrini geniş eyle. Sen merhamet e-denlerin en merhametlisisin."
buyurarak
üzerine dört tekbir getirdi. Namazdan sonra Hz. Fâtıma binti Esed'i kabre
koydular.
Enes bin
Mâlik'den rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdular ki: "Ölüm,
her müslüman için keffârettir."
Âsım el-Ahvel,
Fudayl bin Rakkâsî'nin şöyle dediğini bildirir "Ey Âsım! İnsanların çokluğu seni
nefsinden, kendin ile alâkadar olmaktan alıkoymasın. Bu kadar çok insan varken,
bana ölüm kolay kolay gelmez deyip, aldanmıyasın. Belki ölüm sana onlardan daha
önce gelebilir. Yine şunu da düşünme. Ben burada doğdum, burada ölürüm. Ömrümü,
memleketimde bitiririm, deme. Çünkü ölümün gizlidir. Nerede takdir edilmişse
orada ölürsün. Geçmiş günahlarını yok etmek için, yeni yeni hayırlar, iyilikler
yapıp, Allahü teâlâya kulluğunu elinden geldiği kadar yerine getirip, âhirete
hazırlanan kimseden daha akıllısını görmedim."
KAYNAKLAR
1)
Hilyet-ül-evliyâ,
cild-3, sh-120
2)
Tehzîb-üt-tehzîb,
cild-5, sh-42
3)
Tezkiret-ül-Huffâz,
cild-1, sh-149
4) El-A'lâm,
cild-3, sh-248
5) Târîh-i
Bağdâd, cild-12, sh-243
6) Mîzân-ül-i'tidâl,
cild-2, sh-350
|