Tanınmış bir hadîs âlimi, Ömerî diye tanınır. 184 (m. 800) senesinde Medine-i
Münevvere'de vefât etti. Babasından ve başkalarından hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Ondan da, Süleymân bin Muhammed bin Yahyâ bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i
Mübârek, Mûsâ bin İbrâhîm gibi âlimler (r.anhüm) hadîs-i şerîf bildirmişlerdir.
İbn-i Hibbân buyurdu ki: O, zamanının en zahid (dünyâya düşkün olmıyan ve
âbidlerinden (çok i-bâdet edenlerden; olup, hadîs ilminde sika (güvenilir) bir
âlim idi.
Fudayl bin İyâd buyurdu ki: "Abdullah bin Abdülazîz ile İbn-i Mübârek'in
huzuruna gidip, yanında bulunmayı çok seviyorum."
Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları:
Enes bin Mâlik'den rivâyet etti: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Dünya
hususunda, kendisinden yukarı olanlara, dîni hususunda kendisinden aşağıda
olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükre-dici ve sabredici olarak yazmaz.
Dünya hususunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din hususunda kendisinden
yukarıda olana bakan kimseyi Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak
yazar."
İbrâhîm bin Sa'd'dan rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Eshâbım
hakkında, Allahü teâlâdan korkun. Sakın benden sonra onlara düşmanlık
yapmayınız. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğz eden, kin tutan,
bana düşmanlığından dolayı böyle yapmış olur. Onlara eziyet eden, bana eziyet
etmiş olur. Bana eziyet eden, Allahü teâlâya eziyet etmiş olur. Kim Allahü
teâlâya eziyet ederse, Allahü teâlânın onu cezalandırması çok yaklaşmıştır
demektir."
Sâlim bin Abdullah'dan rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Allahü
teâlâya yalvarıp, duâ etmeden önce Ma'rufu (iyiliği) emredip, Münker'den
(kötülükten) nehyediniz (alıkoyunuz.) Günahınıza pişman olup,
Allahü teâlâdan afv ve mağfiret dilemeden önce, elbette Allahü teâlâ sizin
duâlarınızı kabul etmiyecek. O zaman afv mağfiret de olunmıyacaksınız. Yahudi
âlimler ve hıristiyan din adamları Emr-i ma'ruf ve Nehy-i an-il münkeri terk
ettikleri için, Allahü teâlâ onları, kendi Peygamberlerinin lisânı üzere
lanetleyip, umumî bir belâ vermiştir."
Ebû Ca'fer el-Hızâ: Abdullah Ömerî'nin (r.a.) bir gün büyüklerden birisinin şu
sözünü naklettiğini bildirdi: "Kur'ân-ı kerîmi çok okumalı. Çünkü, Kur'ân-ı
kerîm, okunup emirlerine uyulduğu zaman, Cennete götürür."
Abdullah Ömerî hazretleri daima kitaplarıyla beraberdi. Onları yanından hiç
ayırmazdı. Mutlaka yanında bakacağı bir kitap bulunurdu. Ona, niçin, kitapları
bu kadar seviyorsun dediler. O, bunlara şu sözlerle cevap verdi. "İnsana
kabirden daha ibret verici ve daha çok nasîhat eden bir şey yoktur. Yalnızlık,
bir takım sıkıntı ve kötülüklerden uzak tutar. Kitap ise, insana yakın ve samimi
bir arkadaştır."
Birgün şöyle duâ etti: "Yâ Rabbi! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz tövbe ederiz.
Tövbelerimizi, doğru kıl. Bizi tövbesine uymayanlardan eyleme, Allahım!"
Ebû Münzir İsmâil bin Ömer anlattı. Abdullah Ömerî (r.a.) şöyle diyordu:
"İnsanoğlu gaflete dalar da, Allahü teâlâ'nın emirlerini yapmaz olur.
Yasakladığı şeyleri yapmağa başlar, insanlardan korkarak, Emr-i ma'ruf ve Nehy-i
an-il-münker (iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma) farzını terk eder."
Muhammed bin Harb el-Mekkî dedi: Abdullah bin Abdülazîz Ömerî hazretleri
yanımıza gelmişti. Onun etrafına toplandık. Mekke-i Mükerreme'nin ileri
gelenleri de toplanmıştı. Bu sırada başını kaldırınca, Kâ'be-i Muâzzama'nın
etrafında yükselen sarayları gördü. Şiddetli bir şekilde bağırarak "Ey bu
köşkleri bu mukaddes mekanın yanına dikenler; "Ölünce, yapayalnız kalacağınız,
mezarların zifiri karalıklarını hatırlayınız. Ey zevk ve sefa sahipleri, ey
dünyâ nimetleri içerisinde yüzenler! Kabirde, kurtların, böceklerin, yiyecekleri
ve gıdaları olacağınızı, şu güzel vücutlarınızın, toprağın altında çürüyeceğini,
o gören gözlerinizin akacağını, konuşan dillerinizin susacağını hiç düşünmüyor
musunuz?" Abdülazîz hazretleri bunları söyleyince gözleri doldu.
Birisi Abdullah bin Abdülazîz'e, "Bana nasîhat et" dedi. Bunun üzerine, o zâta
dönerek: "Verâ çok kıymetli bir haslettir, insanın kalbinde verânın (şüpheli
şeylerden sakınma) bulunması, bütün dünyâya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli
ise ondan sakın. Yoksa harâm işlersin" dedi.
KAYNAKLAR
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-8,
sh-283
2) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5,
sh-302
3) Tabakât-ı İbn-i Sa'd
cild-5, sh-435
|