TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

1.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

EBÛ KATÂDE (Radıyallahü Anh)

Resûl-i Ekrem efendimizin (s.a.v.) süvarilerinden. İsmi, Hâris, künyesi Ebû Katâde, lakabı Fâris-i Resûlullah (Resûlullah’ın (s.a.v.) süvarisi) dır. Tahminen m. 602 yıllarında Medine’de doğup 54 (m. 674) senesinde de Kûfe’de vefât etmiştir. Hazrec kabilesindendir. Babası Rebi’ bin Beldehe, annesi Kebşe binti Mazhar’dır. Ebû Katâde (r.a.) Sülâfe binti Berrâ bin Ma’rur ile evli idi. Sülâfe de kadın Sahabîlerden idi. Ebû Katâde’nin bu zevcesinden Abdullah, Ma’bed, Abdurrahman ve Sâbit adlarında dört oğlu oldu.

Ebû Katâde ikinci Akabe bîatinden sonra müslüman oldu. Bedir Muharebesine katıldığı ihtilaflıdır. Bedir’den sonraki muharebelere iştirak etmiştir. Hicretin altıncı senesinde meydana gelen Zikared gazâsında büyük başarılar göstermiştir. Resûlullah (s.a.v.) 6 (m. 628) senesinde müşriklerle Hudeybiye anlaşmasını imzaladıktan sonra, artık geri dönülüyordu. Hz. Seleme ve Resûlullah’ın azâdlısı Ribah hazretleri de yük ve develerle yola çıkmışlardı. Yolda Abdurrahman El-Fezârî’nin saldırısına uğradılar. Eşkıya topluluğu develerin çobanını öldürmüş, Resûlullah’ın develerini götürmek istemişti. Seleme bin El-Ekvâ (r.a.), Hz. Ribahı kalan develerle gönderip, durumu Resûlullah’a (s.a.v.) bildirmiş, kendisi de çevreden yardım istemişti. Yanına gelenlerle, Abdurrahman El-Fezârî’nin peşine düştü. Nihayet onlara yetişti. Vuruşmaya başladılar. Ancak, eşkıya grubu orada bulunan dağ geçidine doğru çekilerek kendilerini emniyete aldılar. Bu sırada, Resûl-i Ekrem’in süvari kuvveti ile birlikte Ebû Katâde (r.a.) de yetişmişti. Eşkıyalara hücum ettiler. Ancak, Abdurrahman El-Fezârî, Ahrem El-Esedî’yi (r.a.) şehîd etti. Bunun üzerine Hz. Ebû Katâde bu azılı düşmana saldırarak, onu katletti. Neticede eşkiyalar kaçmak zorunda kaldılar. Resûlullah’ın (s.a.v.) develeri geri alındı. Hz. Ebû Katâde’nin bu muvaffakiyetini Resûl-i Ekrem (s.a.v.) duyunca “Bütün atlılarımızı en hayırlısı Ebû Katade idi.” buyurmuşlardır.

Ebû Katâde (r.a.) birçok seriyyelere (küçük süvari birliği) iştirak etti. Bunların bir kısmında kumandan mevkiinde, bir kısmında süvari olarak bulunmuştur. Hicretin sekizinci senesinde 15 kişilik bir keşif kuvvetinin başında Hadre tarafına gönderildi. Hadre havâlisinde Gatafan kabilesi bulunuyordu. Bunlar zaman zaman müslümanların bulunduğu yerlere baskınlar düzenler, yağma ederler ve müslümanları rahatsız ederlerdi. Ebû Katade (r.a.) bunları muhasara edip, fena halde sıkıştırınca sonunda, mallarını bırakarak kaçtılar. Ebû Katade (r.a.) elde ettiği ganimetlerle geri döndü. Ganimetlerin beştebiri Resûlullah’a arz edildikten sonra, geri kalanı mücâhidler arasında dağıtıldı. Aynı senenin Ramazan ayı idi. Batnı Eham, Zî Haşab, Zî Merve taraflarında yine eşkiya meselesi vardı. Hz. Ebû Katade bunun için gönderildi. Oralardaki eşkıyayı temizleyerek emniyet ve huzuru te’min etti. Bu hâdiselerin peşinden Mekke fethine katıldı. Daha sonra hicretin sekizinci senesinde Ocak ayı sonlarında meydana gelen Huneyn gazâsına da iştirak eden Ebû Katade (r.a.) bu muharebede bir ara görülen bozulma sırasında, çok büyük kahramanlıklar göstermiş ve bu yüzden de herkesin takdirini kazanmıştı.

Ebû Katâde (r.a.) Tebük gazvesinde de bulundu. Veda Haccına Resûl-i Ekremle birlikte gittiler. Medine’ye dönünce Resûl-i Ekrem âhirete teşrif buyurdular. Resûl-i Ekrem’den (s.a.v.) sonra Hulefâ-i Râşidin (dört halife) devirlerini de gördü. Bu zaman zarfında Medine-i Münevvere’de kaldı. Hz. Ali’nin devrinde kendisi için Mekke valiliği düşünülmüş, ancak yerine Kasem İbni Abbas tayin edilmiştir. Valilik olmayınca Hz. Ali’nin yanında kaldı 38 (m. 658) senesinde Haricîlerle yapılan Nevrevân muharebesine katılarak, Hz. Ali’nin piyade kuvvetleri kumandanlığını yapmıştır.

Ebû Katâde (r.a.) Resûl-i Ekrem’in mübârek sohbetinde yetişip feyz aldı. 170 civarında hadîs-i şerîf rivâyet etti. Eshâb-ı kirâm’ın (r.a.) ve tabiînin büyüklerinden bir kısmı ondan hadîs rivâyet etti. Hz. Enes bin Mâlik, Cabir bin Abdullah, Ebû Muhammed bin Nâfî’el-Ekra, Abdullah bin Ribâh, Abdullah bin Ma’bed, Saîd bin El-Mûseyyeb (r.a.) bunlardandır. Hz. Ebû Katade hadîs rivâyet ederken son derece dikkatli ve titiz hareket eder, ufak bir hata olmasından çok sakınırdı. Bu konuda Resûl-i Ekrem’den (s.a.v.) şu hadîs-i şerîfi bildirmiştin “Ey insanlar! Benden, çok hadîs rivâyet etmekten sakınınız. Benden bir sözü nakleden, sadece hakkı ve doğruyu söylesin. Bana söylemediğim bir sözü nisbet eden (söyledi diyen) kendine, Cehennemden yer hazırlamış olur.” Ebû Katâde’nin (r.a.) oğlu Ma’bed, aralarında Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu, böyle buyurdu diye konuşurlarken, Ebû Katâde’nin (r.a.) gelip siz ne konuştuğunuzu biliyor musunuz, ben Resûlullah’ın (s.a.v.) “Benim söylemediğimi bana atfedenler Cehennemden kendilerine yer hazırlasınlar” buyurduğunu duydum, dediğini nakletmiştir.

Hz. Ebû Katâde, İslâm kardeşliğini, yaşayışı ile bilfiil gösteren mübârek bir sahabîdir. Bir gün bir cenaze getirildi. Resûl-i Ekrem efendimiz’den (s.a.v.) nama-zmitt kılınması istirham edildi. Fakat Resûlullah (s.a.v.) borcu olup olmadığını, sordular, iki dînâr borcu olduğu cevâbı verildi. Resûl-i Ekrem efendimiz (s.a.v.) tekrar borcu için bir karşılık bırakıp bırakmadığını sordular. Birşey bırakmadığı bildirildi. Bunun üzerine, götürünüz, namazını siz kılınız, buyurdular. Ebû Katâde (r.a.) orada bulunuyorlardı. Yâ Resûlallah! Onun borcunu ödemeyi ben üzerime alıyorum, dedi. O zaman Resûlullah (s.a.v.) cenaze namazını kıldılar. Böylece o zatın Resûlullah (s.a.v.) tarafından cenaze namazının kılınması bahtiyarlığına kavuşmasına vesile oldular.

Hz. Ebû Katâde, Emri ma’ruf ve Nehy-i anil münker (iyiliği emredip, kötülükten alıkoyma) farzına çok ehemmiyet verir, Resûl-i Ekrem’in sünnet-i seniyyesine son derece riâyet ederdi. Onun gönlü Resûl-i Ekrem’in sevgisiyle dolup taşardı. Hatta Resûlullahın (s.a.v.) yüksek dualarına da kavuşmuşlardı. Resûl-i Ekrem efendimizle beraber bir seferde bulunuyorlardı: Resûlullah (s.a.v.) binekleri üzerinde idi. Bir ara uyumak istemişlerdi. Bu sırada uyku haliyle biraz eğilmişlerdi. Ebû Katâde (r.a.) gidip, Resûlullah’ın (s.a.v.) vücudunu kaldırıp, doğrulttular. Biraz sonra, mübârek bedenleri tekrar eğilmiş, düzecek bir vaziyet almıştı. Hz. Ebû Katâde tekrar koşarak gitti. Resûlullah’ı (s.a.v.) tekrar kaldırdı. Sonra, Resûlullah (s.a.v.) uyanmışlar, kim olduğunu sormuşlar, Ebû Katâde olduğu söylenmişti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ebû Katâde’ye şöyle duâ buyurmuşlardı: “Ey Ebû Katâde! Sen Allah’ın Resûlünü muhafaza, ile meşgul oldun. Allahü teâlâ da seni muhafaza eylesin”

Eshâb-ı kirâm (r.anhüm) Resûlullah’ın (s.a.v.) etrafında pervane olmuşlar, onun her sözünü, her hareketini ve tavrını kendilerinden sonrakilere titizlikle, emânet edâ eder gibi aktarmışlardır.

Katâde’nin (r.a.) rivâyet ettiği bazı hadîs-i şerifler “Sâlih rü’ya Allahü teâlâdandır: Kötü rüya şeytandandır. Kim sevmediği bir rü’ya görürse, sol tarafına üç defa tükürsün. Şeytandan da Allahü teâlâya sığınsın. Böylece, o kötü rü’ya kendisine zarar vermez.”

 

KAYNAKLAR 

1) El-Esâbe cild-4, sh-158

2) El-A’lâm cild-2, sh-154

3) El-İstiâb cild-4, sh-161

4) Kâmûs-ul-a’lâm cild-1, sh-754

5) Tabakât-ı İbn-i Sa’d cild-2, sh-80

6) Müsned-i Ahmed bin Hanbel cild-5, sh-297

7) Sîret-i İbn-i Hişâm cild-3, sh-297

8) Megâzî (Vâkidî) cild-2, sh-544

9) İnsân-ul-uyûn cild-2, sh-683

10) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh-999

11) Eshâb-ı Kirâm sh-326

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider