TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

1.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

CÜBEYR BİN NÜFEYR (Radıyallahü Anh)

Tabiînin büyüklerinden. Hadîs âlimidir. Künyesi Ebû Abdurrahman Hadramî’dir. Doğum tarihi bilinmemektedir. 80 (m. 699) senesinde vefât etti. Bazı kaynaklar Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan’ın halifeliği zamanında hayatta idi, şeklinde kaydetmiştir. Buna göre 80 tarihinden daha sonra vefât ettiği anlaşılmaktadır. Humus ve Şam’da yaşamıştır.

Cübeyr bin Nüfeyr, Peygamberimiz hayatta iken henüz müslüman olmamıştı. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği sırasında müslüman olmakla şereflendi. Eshâb-ı kirâmı görüp onlardan ilim öğrendi. Hz. Ebû Bekir’den Hz. Ömer’den, Ebû Zer Gıfari’den, Ebüdderdâ’dan, Muaz bin Cebel, Ubade bin Samit, Avf bin Mâlik, Ka’b bin İyâd, Sevbân, Abdullah bin Amr bin Âs, Abdullah bin Ömer, Ukbe bin Âmir, Ebû Hureyre, Enes bin Mâlik (r.anhüm) ve diğer Eshâb-ı kirâmdan hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyet etmiştir. Kendisinden ise, oğlu Abdurrahman bin Cübeyr, Hâlid bin Ma’den, Ebû Osman, Selim bin Âmir ve diğer hadîs âlimleri, hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir. Taberî tarafından fıkıh ilminde de âlim olduğu bildirilip, fukaha tabâkatından zikredilmiştir. Hadîs ilminde sika (sağlam, güvenilir) bir âlim olduğu bildirilmiştir. Cübeyr bin Nüfeyr’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler, Sahih-i Müslim’de ve meşhûr dört sünen kitabında kaydedilmiştir. Babasından naklen anlatıyor: “Kıbrıs feth edildikten sonra Hz. Muâviye ganimetleri Antarsus (Humus yakınlarında bir belde)’da topladı. Sonra İslâm askerlerine hitaben buyurdu ki: “Ganimetlerinizi üç kısma ayıracağım; Bir kısmı size (Îslâm askerlerine) bir kısmı gemicilere, bir kısmını da Mısırlılara vereceğim. Çünkü gemiler (gemiciler) ve Mısırlılar olmadıkça sizin denizdeki düşmana karşı bir kuvvetiniz olmaz.” Ebû Zer-i Gıfârî (r.a.) ayağa kalktı ve: “Ben Resûlullah’a (s.a.v.) Allah için olan bir meselede kötü söyleyecekler dahi olsalar, onlara aldırmadan hakkı söylemeğe söz verdim. Yâ Muâviye (r.a.) ganimetler tamamen bizim hakkımız olduğu halde sen gemicilere bir pay mı veriyorsun? Mısırlıları biz para ile kiraladık. Böyle olduğu halde sen onlara da mı pay vereceksin.” Bunun üzerine Hz. Muâviye, Ebû Zerr-i Gıfârî (r.a.)’nin sözü üzerine ganimetleri taksim etti. Cübeyr bin Nüfeyr buyurdu: Hz. Ebû Bekir bir gün Medine-i Münevverede, Hz. Peygamberin (s.a.v.) minberi yanında durdu. Hz. Peygamberi hatırladı, ağladı. Sonra “Hz. Peygamber (s.a.v.) hicretin birinci yılında burada durdu ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Allahü teâlâdan afiyet dileyiniz. Çünkü Allahü teâlâ yakinden sonra afiyetin benzeri olan bir ni’meti hiç kimseye vermemiştir.” (Afiyet: Kalbin günah lekesine bulaşmadığı, günahlardan sâlim olduğu zamandır. Evliyadan birisi “Yâ Rabbi! Afiyette olduğum bir gün ihsan eyle” diye yalvarıyordu. Dediler ki, “Siz afiyette değil misiniz?” Buyurdu ki, “Afiyette olduğum gün; Allahü teâlâya hiç bir günâh işlemediğim gündür”)

Cübeyr bin Nüfeyr, Muaz bin Cebel’den (r.a.) rivâyetle Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimseyi severseniz omunla, münakaşa etmeyiniz, birbirinize kızmayınız ve zulmetmeyiniz ve ondan bir şey istemeyiniz. Belki Onun bir düşmanına rastlarsınız da o; sana onda olmayan bir şey söyler ve seninle o dostunun arası açılabilir” yine Ubâde bin Sâmit (r.a.)’dan rivâyetle, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir müslüman, günâh ile duâ etmediği, sılâ-i rahmi (akrabayı ziyâreti) terk etmediği müddetçe, Allahü teâlâ onun her duasını kabul eder ve o kadar günâhdan da muhafaza eder” Cübeyr bin Nüfeyr Ebî Zerr-i Gıfarî’den rivâyetle Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Allahü teâlâ buyurdu: Ey Âdemoğlu günün başında dört rekât (sabah namazı) ile bana rükû’ ediniz geri kalanına (diğer dört vakit namazı) ben sizlere kâfiyim (sizlere kolaylaştırırım. Kılmayı nasib ederim.)” Hadîs-i Kudsîsini rivâyet etti. Cübeyr bin Nüfeyr hazretlerine sordular. “Kibirler içerisinde en kötüsü hangisidir.” Buyurdu ki: “İbâdet edenlerin kibiridir.” Yine buyurdu ki: “Her an dilleriyle Allahü teâlâyı zikredip, onu bir an unutmayanlardan her biri; güler bir halde Cennete gireceklerdir.” Cübeyr bin Nüfeyr: Ebüd-derdâ’nın (r.a.) “Allahü teâlâ bir kimseye sadece yemek ve içmekden (yani dünyâlık şeylerden) ni’met verir de; başka ni’meti (âhıret nimeti) vermezse onun fıkh ilmi az olur ve Allahü teâlânın âzâbı o kimseyi yakalar.” dediğini bildirmektedir. Yine Eshâb-ı kirâmdan Muhammed İbn-i Ebî Umeyre’den rivâyetle buyurdu ki: “Eğer bir kul doğumundan, ihtiyar bir halde ölünceye kadar her an secde ederek ibâdet etse (yani pek çok ibâdet etse) de kıyâmet günü, bu çok olan ecir ve sevabı kendisine yetmez, sevablarını az görürdü.” Yine Cübeyr bin Nüfeyr buyurdu ki: İslâm askerleri Hz. Ömer’e hitaben: Yâ Emir-el-mü’minîn, Allahü teâlâya yemin ederiz ki, biz senden daha doğru sözlü, münafıklara daha şiddetli ve daha doğru hükmeden bir kimse görmedik. Sen Resûlullahdan (s.a.v.) sonra insanların en hayırlısısın” dediler. Hemen bunun üzerine Avf bin Mâlik (r.a.): “Yanılıyorsunuz. Biz Resûlullah’dan (s.a.v.) sonra Ömer (r.a.)’dan daha hayırlı kimseyi gördük. Hz. Ömer (O kimdir yâ Avf’ diye sorunca “Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.) diye cevab verdi. Hz. Ömer, “Avf doğru söylüyor. Allahü teâlâya yemin ederim ki, Ebû Bekir misk kokusundan çok daha güzel kokardı. Ben onun derecesinde değilim” buyurdu.

 

KAYNAKLAR 

1) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-2, sh-155

2) Tehzîb-ül-tehzîb cild-2, sh-64

3) Hilyet-ül-evliyâ cild-6, sh-133

4) Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh-88

5) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-52

6) Tabakât-i İbn-i Sa’d cild-7, sh-440

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider