TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

1.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

MUHAMMED (Aleyhisselâm)

Bİ’SETİ (PEYGAMBERLİĞİ)

Muhammed aleyhisselâm daha otuzyedi yaşında iken gaibden “Yâ Muhammed” diye nida olunduğunu duyardı. Otuzsekiz yaşında iken de bir takım nurlar görmeye başladı. Bu halini sadece Hz. Hatice’ye anlatırdı. Muhammed aleyhisselâma peygamberliğin bildirilmesi yaklaştığı bu sırada, o zamanın meşhûr edîblerinden Kus bin Sa’de, Ukkaz panayırında deve üzerinde büyük bir kalabalığa karşı okuduğu hutbede onun geleceğini müjdelemişti. Bu hutbeyi dinleyenler arasında Muhammed aleyhisselâm da bulunmuştu. Kus bin Sa’de bu meşhûr hutbesinin bir bölümünde şöyle demiştir. “Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, bekleyiniz, ibret alınız, yaşayan ölür, ölen fena bulur, olacak olur... Kulak veriniz iyi dinleyiniz? Gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var... Allahın indinde bir din... Ve Allahın gelecek olan bir peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakın oldu. Gölgesi başınızın üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki, ona îmân edip de o dahi ona hidâyet eyleye. Vay ona isyan ve muhalefet eden bedbahta! Yazıklar olsun ömürleri gaflet ile geçen Ümmetlere!..”

Muhammed aleyhisselâm otuzdokuz yaşında iken sadık rüyalar görmeye başladı. Rüyasında ne görürse aynen çıkardı. Bu hal altı ay devam etti. Vahiy gelmesi yaklaşınca “Ya Muhammed” diye sesler işitirdi. Bundan sonra yalnızlığı sevip insanlardan uzaklaşarak Hira Dağında bir mağarada tefekküre dalardı. Bazen Mekke’ye gelir, Kâ’beyi tavaf ettikten sonra evine giderdi. Evinde bir müddet kalıp yanına biraz yiyecek alarak yine Hira Dağı’nda mağaraya gidip tefekkür ve ibadetle meşgul olurdu. Bu halini gören Mekkeliler (Muhammed (s.a.v.) Rabbine âşık oldu) demişlerdi.

Muhammed aleyhisselâm kırk yaşında iken yine bir Ramazan ayında Hira Dağı’ndaki mağaraya çekilmiş ve tefekküre dalmıştı. Ramazanın 17. Pazartesi gecesi, gece yarısından sonra kendisini adıyla çağıran bir ses işitti. Başını kaldırıp etrafa baktığı sırada ikinci defa bir ses işitti ve her tarafı birdenbire bir nûr kapladığını gördü. Sonra Cebrâil aleyhisselâm karşısına geldi. “Oku!” dedi. “Ben okumuş değilim” cevabını verdi. O zaman melek Muhammed aleyhisselâmı tutup takatı kesilinceye kadar sıktı ve “Oku!” dedi. Yine, “Ben okumuş değilim.” cevabını verdi. İkinci defa sıktı ve “Oku!” dedi. “Ben okumuş değilim” dedi. Cebrâil aleyhisselâm üçüncü defa tutup sıktı ve sonra bıraktı ve “Oku! Her şeyi yaratan Rabbinin ismiyle ki. O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı! Oku! ki senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini öğreten bol kerem ve ihsan sahibidir.” meâlindeki Alâk sûresinin ilk beş âyetini getirdi. Muhammed aleyhisselâm da onunla beraber okudu. İlk vahiy bu suretle başladı ve bütün cihanı aydınlatan İslâm güneşi doğdu.

Muhammed aleyhisselâm Peygamberlik vazifesinin mes’ûliyetini düşünerek büyük bir ürperti ve heyecanla Hira Dağı’ndaki mağaradan çıkıp aşağıya inmeye başladı. Dağın ortasına geldiği sırada bir ses duydu. Cebrâil aleyhisselâm “Yâ Muhammed, Sen Allahın Resûlüsün; ben de Cibrîlim.” diyordu. Cebrâil’in (a.s.) hem sesini duydu, hem de kendisini gördü. Evine dönünceye kadar yanından geçtiği her taşın, her ağacın (Esselâmü Aleyke Yâ Resûlallah) dediğini işitiyordu... Bundan sonra evine gelip “Beni örtünüz” buyurarak ürpermesi geçinceye kadar bir miktar yattı. Biraz istirahat ettikten sonra gördüklerini Hz. Hatice’ye anlattı. Hz. Hatice “Biliyorum ki sen doğru sözlüsün... Emanete riâyet edersin... Güzel huylu ve iyi ahlaklısın... Senin bu ümmetin peygamberi olacağını umarım...” dedi. Sonra bu durumu sormak üzere Hz. Hatice’nin amcasının oğlu Varaka bin Nevfel’e gittiler, İbraniceyi bilen, çok kitap okumuş ve dinler hakkında bilgi sahibi olan Varaka bin Nevfel’e durumu anlattılar. Varaka bin Nevfel Muhammed aleyhisselâmın anlattıklarını dinledikten sonra “Müjde yâ Muhammed! Allaha yemin ederim ki sen İsâ’nın (a.s.) haber verdiği son peygambersin! Sana görünen melek, senden evvel Musa’ya (a.s.) gelen Cebrâil’dir. Ah! Ne olurdu! Genç olsaydım. Seni Mekke’den çıkardıkları zamana yetişseydim de sana yardım etseydim!” dedi.

Muhammed aleyhisselâma ilk vahiy geldikten sonra üç sene vahiy gelmedi. Bu arada Mikâil (a.s.) adındaki melek gelip bazı şeyler öğretti. Fakat vahiy getirmedi. Bu sırada Peygamberimiz (s.a.v.) üzüldükçe Cebrâil aleyhisselâm gözüküp “Ey Muhammed! Sen Allah’ın Peygamberisin!” der, üzüntüsünü yatıştırırdı.

İlk vahyin gelmesiyle Peygamberliği başlayan Muhammed aleyhisselâmın tebliğinin 13 senesi Mekke’de, 10 senesi de Medine’de geçti.

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider