ZİYÂEDDÎN NURŞÎNÎ
Son devir din adamlarından. İsmi Muhammed Ziyâeddîn’dir. Nurşînî nisbesiyle meşhur olmuştur. Büyük velî Abdurrahmân Tâgî’nin oğludur. 1857 (H. 1273) senesi Ocak ayında Bitlis’in Hizân ilçesinin İspayirt bucağına bağlı Üsb köyünde doğdu. 1924 (H. 1342) senesi Şubat ayında Nurşin’de vefât etti. Kabri Nurşin’dedir.
Âlim ve evliyâ bir zâtın oğlu olan Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî ilk tahsilini babası Abdurrahmân Tâgî’den gördü. Babasının yanında terbiye görüp ilim öğrendi ve tasavvufa çalıştı. Zâhirî ilimlerde ve tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Daha sonra babasının talebelerinden Şeyh Fethullah Verkânisî’nin sohbetlerinde ve ilim meclislerinde bulundu. Nakşibendiyye yolunun esaslarına göre yetişti. Hocası, ona ilimde ve tasavvufta icâzet (diploma) verip, ilim öğretmekle ve talebe yetiştirmekle vazifelendirdi. Hocasının sağlığındayken on sene, vefâtından sonra da yirmi dört sene dînî ilimleri öğretti. Sohbetlerinde insanlara İslâm dîninin emir ve yasaklarını anlattı. 1914 senesinde başlayan Birinci Dünyâ Harbi sırasında akrabâ, tâbî ve talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı kahramanca savaştı. Kardeşi Muhammed Said, Muhammed Eşref ve birçok sevenleri şehit oldular. Kendisi de bir merminin isâbeti neticesinde bir kolunu kaybetti. Dînine ve milletine yaptığı hizmet ve fedâkarlıklarından dolayı bütün âlimlerin ve devlet adamlarının hürmet ve takdirlerini kazandı.
Ömrü boyunca Allahü teâlânın dînini öğrenmeye ve öğretmeye çalışan Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî pekçok talebe yetiştirdi. Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretlerinin önde gelen talebelerinden Muhammed Alâeddîn Uhînî onun çeşitli kimselere yazdığı mektuplarını Mektûbât adıyla topladı. Ahmed Haznevî, Muhammed Ma’sum-ı Sânî, Seyyid Muhammed Şerîf Arabkendi ve Adıyamanlı Abdülhakim Hüseynî onun önde gelen talebelerinden olup, ondan ilim, irfan ve feyz aldılar. Başka talebeler de yetiştiren Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî 1924 (H.1342) senesinde Nurşîn’de vefât etti. Babası Abdurrahmân Tâgî hazretlerinin türbesi yanında defn edildi.
İran’daki Müslüman hânedanlardan. Taberistan ve Gürgan’a hâkim olan hânedanın kurucusu, Deylemli ücretli askerlerin kumandanlarından Merdâviç bin Ziyâr idi. Sâmânilerin iç mücâdelesinden faydalanıp, hâkimiyetini İsfehan ve Hemedan’ın güneyine kadar genişletti. Merdaviç bin Ziyâr, 395’te kendi askerlerince öldürüldü. Ziyârîler, geçici olarak parçalandı. Merdaviç’in kardeşi Vuşmegir, sâdece Hazar Denizi eyâletinde Sâmânilere bağlı kaldı. Ziyârîler, 10. yüzyılda, Kuzey İran’daki Büveyhî-Sâmânî mücâdelelerinde mühim rol oynadılar. Şems el-Me’âlî Kabus bin Vuşmegir (978-1012) zamânında kültür hayâtına önem verildi. Kendileri gibi Ehl-i sünnet olan Gaznelilerin hâkimiyetini tanıdılar. Evlilik yolu ile iki hânedan arasında akrabalık da tesis edildi. Ziyârî emirlerinden Keykâ’ûs, Fars edebiyatının meşhur eserlerinden Kâbusnâme’yi yazmıştır.
Ziyârî Emirleri:
Merdâviç bin Ziyâr |
(927-935) |
Zahireddevle Vuşmegir |
(935-967) |
Zahireddevle Busutûn |
(967-978) |
Şems el-Me’âlî Kâbus |
(978-1012) |
Felek el-Me’âlî Menûçihr |
(1012-1029) |
Anûşirvan |
(1029-1049) |
Unsur el-Me’âlî Keykâ’ûs |
(1049-?) |
Gilân Şah |
(?-1090) |
Fransız romancı. 2 Nisan 1840 senesinde Paris’te doğdu ve 29 Eylül 1902’de orada öldü. Babası, Mûsevî asıllı İtalyan mühendisidir. Zola düzenli bir eğitim görmemesine rağmen gençlik yıllarından îtibâren yazmaya karşı istidatlıydı. Romantik şiirler yazarak işe başladı ama pek başarılı olamadı. Realizme kayarak denemeler yaptı. Bu arada gazetelerde makâle yazarı olarak çalıştı.
Zola, Balzac, Stendhal, Flaubert’in tesiri altında kalarak insanlığın kirli, suçlu, çirkin yüzlerini tam çıplaklığı ile anlatmayı prensip edinmiş, bu tarzda birçok eser vermiştir. Bu eserlerinde realizmin ilmî temelini teşkil eden naturalizmi esas almıştır. Çalışmalarında pornografik (müstehcen) ifâdelere çekinmeden yer verdiği için tenkitlere uğramıştır.
Emile Zola, roman yanında siyâsî yazılar da yazmıştır. Albay Alfred Dreyfus’un suçsuzluğu üzerine yazdığı yazıları menfi tesir etmiş, hüküm giyeceğini, anlayınca İngiltere’ye gitmiştir. Bir süre sonra Dreyfus’un suçsuzluğu ispat edilince tekrar Fransa’ya dönmüş ve eserlerini yazmaya devam etmiştir.
Zola insan tabiatının, nesilden nesile geçen bir özellik taşıdığına inanarak işe koyulmuştur. Bir kişide bulunan karakter zâfiyetinin, o kişinin dedelerinden birinden intikal ederek geldiğine inanıyor ve savunuyordu. Romanlarında insan rûhunun çelişkiler içinde verdiği mücâdeleyi anlatır.
Zola, 1902 senesi sonbaharında evinin şöminesinden çıkan zehirli gazlardan ölmüştür.
Zola’nın Türkçeye çevrilen eserlerinden bâzıları: Bir Aşk Hikâyesi, Doktor Pascal, Gerçek, Germinal, Thérése Raquin, Dreyfüs Meselesi-İtham Ediyorum adlı eserleridir. Sosyalist fikirleri savunduğu için zamânında birçok kişi tarafından ağır tenkitlere uğramıştır.
Alm. Gürtelrose (f), Fr. Zona(m), İng. Zona. Herpesvirus varicella tarafından ortaya çıkarılan akut, tek taraflı ve sinir dağılımı üzerinde gelişen veziküllerle (içi su dolu kabarcık) seyreden döküntülü bir hastalık. Genellikle erişkinlerde (en sık 50 yaş üstü) ortaya çıkar ve şiddetli sınır ağrısı yapar. Herpesvirus varicella aynı zamanda çocuklarda yaygın döküntülerle seyreden su çiçeği hastalığının da âmilidir.
Zona arka kök sinir düğümünde sessiz yaşayan virüsün; yaralanma, habis hastalıklar (bilhassa lenfoma) ve röntgen şuasına mâruz kalma gibi hazırlayıcı faktörlerle aktif hâle geçmesi sonucunda gelişir.
Hastalık; ateş ve kırgınlıkla başlar. 2-4 gün içinde gövde ve nâdiren kol ve bacaklarda şiddetli ağrı, kaşıntı ve duyu değişiklikleri çıkar. Ağrı keskin, künt, yanıcı ve devamlı veya gelip geçici karakterde olabilir ve genellikle 1-4 hafta sürer. Başlangıçtan iki hafta sonra ağrılı sahalarda sert, küçük (1 cm kadar), kırmızı döküntüler çıkar. Bunlar bir sinir dağılımı üzerinde olduğundan gövdede tek taraflı kemer tarzı veya kol ve bacaklarda yukarıdan aşağı istikâmettedir. Sonra bunların içi saydam sıvı veya irinle dolar. 10 gün içinde kurur ve kabuklanırlar. Sıklıkla iz bırakırlar. Patlarsa çevre lenf bezleri büyür ve bazan gangrene sebep olabilir. Bazan da döküntü bütün vücûda yayılır. Yaşlılarda en yaygın görülen komplikasyon olarak postherpetik nevralji (Zona sonrası sinir ağrısı) yıllarca sürebilir.
Zona en sık göğüste görülür. Ayrıca boyun, bel ve nâdiren kafa sinirleri tutulabilir. Kafa sinirleri tutulumu daha ağır seyreder ve tek taraflı yüz felci, sağırlık, tad kaybı, görme bozukluğu ortaya çıkabilir.
Hastalık genellikle tipik deri döküntüleri çıkmadan teşhis edilemez. Vezikül sıvısında virüs görülmesi teşhis koydurucudur.
Tedâvi: Kaşıntı ve sinir ağrısını azaltmak için kalamin losyon, aspirin, kodein kullanılır. Benzoin tentürü de kullanılabilir. Sâkinleştirici verilir. Veziküller patlarsa antibiyotik tedâvisi eklenir.
Gözdeki kornea zonasında iodoksiüridin merhemi gibi antiviral ilâç kullanılır. Postherpetik nevralji açısından kortikosteroid tedâvisi yapılır. Elektronik akupunktur cihazı göz ağrısı noktasına tutulur. Hasta çok faydasını görür. Geçmeyen ağrılarda siniri kesmek gerekebilir. Gözde katiyen kortikosteroid kullanılmaz.
İlin Kimliği
Yüzölçümü : 6489 km2
Nüfûsu : 867.726
İlçeleri : Merkez, Alaplı, Çaycuma, Devrek, Eflani, Ereğli, Gökçebey, Karabük, Safranbolu, Yenice.
Batı Karadeniz bölümünde yer alan bir ilimiz. Güneyden Bolu,Çankırı, doğudan Bartın ve Kastamonu illeri, batıdan ise Karadeniz ile çevrilidir. Türkiye’nin kara elmas (kömür) yatağıdır. Trafik numarası 67’dir.
İsminin Menşei
Zonguldak, toprağının altındaki kömürün henüz varlığının bilinmediği sıralarda bir köydü. Sazlık ve bataklık bir arâzide bulunduğu için (Sazlık) mânâsına gelen “Zongalık” adıyla anılırdı. Yirminci asır başında küçük bir kasabayken Cumhûriyet devrinde hızla gelişmiştir. Bu mütevâzi köy bilâhare modern kasaba ve büyük bir şehir hâline gelmiş ve (Zongalık) kelimesi de halk lisanında “Zonguldak” olarak yerleşmiştir.
Târihi
Zonguldak ve çevresinin târihi Hititlerle başlar. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğu bu bölgeyi sınırları içine dâhil etti. Bu devirde bu bölgeye verilen isim “Palla”dır. Hitit İmparatorluğu iç savaşlar ve iktidar kavgaları ile zayıfladı ve nihâyet yıkıldı.
Hititlerden sonra Anadolu’ya ve dolayısıyla bu bölgeye Firigya Krallığı hâkim oldu. Frigya Krallığının yıkılışı ile Anadolu’ya ve bu bölgeye Lidya Krallığı hâkim oldu. M.Ö. 6. asırda Pers İmparatorluğu Lidya ordusunu yenerek topraklarını kendisine kattı. Bu sıralarda Dorlu Rumları Ereğli’de (Herakleis) ve Amasra’da (Amastris) ticârî koloniler kurdular. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers İmparatorluğunu yenerek Anadolu ve İran’ı Makedonya Krallığına kattı.
Makedonya Kralı İskender’in ölümü üzerine bu bölge Pers asıllı, fakat Rumlaşmış, Pontus Krallığı tarafından alındı. Karadeniz’in kuzeyi (Kırım) ve güneyi(Kuzey Anadolu sâhilleri) Pontus Krallığının elinde olup, batısında Bitinya Krallığı ve güneyinde Galata Krallığı bulunuyordu.
M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu Anadolu’da bulunan Pontus, Bitinya, Galata, Bergama, Kapadokya ve diğer krallıklara son vererek bütün Anadolu’yu Roma İmparatorluğu sınırları içine kattı. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bizanslılar devrinde Bizans topraklarına İslâm orduları ve İranlı Sâsânîler pekçok akınlar yapmışsa da bu bölge akınlardan uzak kalabilen nâdir bölgelerden biridir.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu gibi bu ölgeyi de Anadolu Fâtihi ve Anadolu Türk Devletinin kurucusu Selçuklu Oğuzlarından Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah fethetmiştir. Bunun üzerine Hıristiyan dünyâsı, Bizans’ın dâveti ve papalığın teşviki ile Haçlı Seferlerini başlatmışlardır. Yirmi beş sene Haçlı Seferleri sebebiyle Anadolu içlerine çekilen Selçuklulardan Batı, bilhassa sâhil şehirlerinden çoğunu Bizans yeniden işgal etmiştir. Zonguldak bölgesi de Bizans’ın geri aldığı yerlerden biriydi. 1204’te Dördüncü Haçlı Seferinden sonra Cenevizliler Karadeniz ticâretine hâkim oldular. Amasra, Ereğli ve Filyos’ta Ceneviz siteleri kurdular.
On üçüncü asırda bu bölge (Amasra hâriç) tamâmen Türkler tarafından yeniden fethedilmiştir. 1291’de Candaroğulları Beyliği başşehrini Eflani’de kurmuştur. Daha sonra başşehir Kastamonu’ya taşındı. (Eflani Zonguldak’a bağlı bir kaza merkezidir). Candaroğulları sonraki isimleri (İsfendiyaroğulları) 1326’da Safranbolu’yu fethettiler.
Candaroğulları 1309 senesine kadar Selçuklu Devletine (Konya’ya) bağlı oldular. 1309’dan sonra İlhanlılara tâbi oldular. 1392’de Yıldırım Bâyezîd Han, Zonguldak ve Kastamonu bölgesini ele geçirdi. Bu sırada Osmanlı Devletiyle Cenevizliler arasında dostluk devam ettiğinden Ereğli ve Amasra Cenevizlilerin elinde kaldı.
Yıldırım Bâyezîd Han 1402 Ankara Savaşında Tîmûr Hana yenilince, Osmanlı Devleti “Fetret Devri” denilen bir devre içinde sıkıntılı günler geçirdi. Osmanlı Devleti taht kavgaları ile parçalanma durumuna geldi. Osmanlı Devletini yeniden şahsında birleştiren Çelebi Sultan Mehmed Han bu bölgeye hâkim oldu. Fetret Devrinden sonra Osmanlı Devleti yeniden eski gücüne ulaştı ve seferler ve genişleme başladı.
Fâtih Sultan Mehmed Han 1459’da Amasra’yı Cenevizlilerden alarak fethetti. Bu sefer Fatih’in Güney Karadeniz’i (Anadolu’nun kuzey sâhillerini) Osmanlı Devletine katan üç seferinden ilki idi. Zonguldak’ın toprakları içinde Osmanlı devrinde hiçbir sancak (vilâyet) yoktu, hepsi Anadolu Beylerbeyliğine bağlı 14 sancaktan biri olan Bolu’ya bağlı idiler.
Tanzimattan sonra bu kazâlar Kastamonu vilâyeti (eyâletine) bağlandılar.
Osmanlı devrinde her türlü istilâ ve savaştan uzak kalan bu topraklar üstünde insanlar sükûnet içinde yaşamıştır. Târihî hiçbir mühim vak’aya sahne olmamıştır. On dokuzuncu asır başlarında gemilerde buhar gücü kullanıldığı için kömür büyük önem kazandı. Ticâret gemileri gibi savaş gemileride buharla çalışıyor ve buhar da kömürle temin ediliyordu. Henüz Osmanlı topraklarında kömür bulunamamıştı. Sultan İkinci Mahmûd Han, Osmanlı toprakları içinde mâden kömürü bulacaklara mükâfat vereceğini bir fermanla îlân etti. Orduda da askerlere mâden kömürü tanıtılarak terhislerinde memleketlerinde bu mâdeni aramaları ders olarak anlatıldı.
1829 senesinde Ereğli ilçesinin Kestanelik Köyünde oturan Uzun Mehmed bir gün deniz kenarına inmişti. Bir fırtına sebebiyle “limancık” isimli kuytu bir köşeye sığındı. Isınmak için ateş yaktı. Az sonra ateş etrafındaki siyah taşların yanarak kor hâline geldiğini görünce “Buldum, kömürü buldum” diye bağırdı. Çünkü askerlikte deniz eri iken öğretilenlere çok benziyordu. Bu yerden bir küfe dolusu kömürü sırtına yükleyip “Alaplı” yolundan İstanbul’a geldi. İstanbul’daki ilgililere başvurdu. Yapılan incelemelerde bunun kömür olduğu anlaşılarak Pâdişâhın fermanı ile Uzun Mehmed’e 30 altın mükâfat ve ölünceye kadar 6 altın maaş bağlandı. “Kara elmas” denilen kömür yatağını bulan ve ülkeye önemli bir yeraltı zenginliğinin kazandırılmasında yer alan Uzun Mehmed’in hâtırası için Zonguldak’ta bir anıt dikilidir.
Kömür mâdeni sebebiyle Zonguldak gittikçe gelişti. Cumhûriyet devrinde ise en çok gelişen birkaç şehirden biridir. Ereğli Demir ve Çelik Tesisleri ile Zonguldak daha büyük hızla kalkınmıştır. Cumhûriyet devrinde il olan Zonguldak demiryolu ile Ankara’ya bağlanmış ve liman tesisleri yapılmıştır.
Fizikî Yapı
Zonguldak il topraklarının % 49’u dağlardan % 35’i platolardan ve % 16’ya yakını ovalardan ibârettir. Karadeniz’de uzunca bir kıyısı olup, dağlar denize paraleldir. Dağlar genel olarak 2000 metrenin altındadır.
Dağlar: Zonguldak ilinde dağların tipik bir özelliği vardır. Dağlar denize paralel üç sıra hâlindedir. Denizden içeriye gittikçe bu sıra dağlar Zonguldak Dağları olup, yükseklikleri 1000 metreden alçaktır. Başlıca tepeleri ise Göldağı (771 m), Boğma Tepe (663 m) dir.
İkinci sıradaki dağlar birinci sıraya nazaran daha yüksektir. Fakat batı kısmında yükseklik bin metrenin altındadır. Doğudaki kısım daha yüksektir. Kızılcaören Tepesi (1379 m), Göktepe (1416 m), Sarıçiçek Tepesi (1726 m), başlıca yüksek tepeleridir.
Üçüncü sıra daha yüksek olup, Bolu Dağlarının kısmen uzantısıdırlar. Başlıca dağları ise Keltepe (1999 m), il’in en yüksek dağıdır. Kızıltaç Tepesi (1486 m), Kaklıcak Tepesi (1462 m), Karatepe (1517 m) vePanayır Tepe (1544 m) dir. Dağların etekleri ve araları plato ve yaylalarla kaplıdır. Başlıcaları Karabük ve Safranbolu platoları ve Avdan ve Çetiören yaylalarıdır.
Ovalar: Zonguldak ilinde akarsuların meydana getirdiği pekçok vâdi vardır. Bazıları genişliyerek ovalar meydana gelir.
Akarsular: Zonguldak ili akarsu bakımından oldukça zengindir. Başlıca akarsuları: Filyos Çayı, Köroğlu Tepesinden gelen Gerede Çayı ve Bolu’dan gelen Bolu suyu ile beslenir. Zonguldak içinden geçerken Soğanlı ismini alır. Karabük’te Araç Çayı ile birleşir. Hisarönü doğusunda Karadeniz’e dökülür.
Diğer akarsular Araplı Irmağı, Üzülmez Deresi ve Gülünçırmak gibi küçük akarsulardır.
Göller: Zonguldak ilinde önemli tabiî ve sun’î göl yoktur.
İklim ve Bitki Örtüsü
İklim: Zonguldak ilinde Karadeniz iklimi hüküm sürer. Balkanlar üzerinden gelen soğuk hava akımlarına karşı açık olduğundan Doğu Karadeniz bölgesine nazaran kışlar daha soğuk geçer. Ortalama senelik yağış miktarı 1250 mm’dir. Her mevsim yağışlıdır. Kıyıdan içlere gidildikçe yağış azalır. Karadeniz’in en serin bölgesidir. Sıcaklık -8°C ile +40,5°C arasında seyreder.
Bitki Örtüsü: Zonguldak ili bitki örtüsü bakımından çok zengin sayılır. İl topraklarının % 65’i orman ve fundalıklar, % 32’si ekili-dikili alanlar, % 3’ü çayır ve mer’alarla kaplıdır. Yüksek yerlerdeki ormanlar iğne yapraklı, daha alçaklardaki ormanlar ise yayvan yapraklı ağaçlardır. Kuzeydeki ormanlarda kayın, güneydeki ormanlarda ise köknar, karaçam, kayın ve meşe çoğunluktadır. Ormanaltı bitkileri ise kızılcık, alıç, ahlat, üvez, çayır otları, sarmaşık, çalısüpürgesi, ormangülü, kuş üvezi, eğreltiotları, fındık, ısırgan, karayemiş, çoban püskülü ve böğürtlen olarak çok zengin bir ormanaltı bitki örtüsüne sâhiptir.
Ekonomi
Zonguldak ilinin ekonomisi mâdenciliğe ve sanâyiye dayanır. Ormancılık, hayvancılık ve tarla tarımı ikinci önemli bir kaynaktır. İl sınırları içinde zengin kömür (kara elmas) yatakları bulunur. Bunlara dayalı demir-çelik fabrikaları ve bunlara bağlı yan sanâyii ekonominin belkemiğidir. Zonguldak bir nevi işçi şehridir.
Tarım: Zonguldak il ekonomisi büyük ölçüde mâdenciliğe ve sanâyiye dayanmasına rağmen, faal nüfûsun yarısı tarım sektöründe (tarım, ormancılık, avcılık ve hayvancılıkta) çalışır.
Ormanlar geniş bir bölgeyi kaplamasına rağmen ekili alan azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, yulaf, mısır, bakla ve fasulyedir. Sebze ve meyvecilik gelişmiş olup, en çok karalahana, hıyar, sakızkabağı, pırasa, ıspanak, armut, fındık, erik, dut, ceviz, kestâne, kızılcık ve kiraz yetiştirilir.
Ekime müsâit alanlar az ve engebeli olduğu için tarım araçlarının kullanılmasına izin vermez fakat tarımda sulama gübreleme ve modern araçlar kullanılır.
Hayvancılık: Zonguldak ilinde çayır ve mer’a çok az olmasına rağmen hayvancılık (besi hayvancılığı) oldukça gelişmiştir. “Jersey” ırkı inekleri ile sığır cinsi ıslah edilmiştir. Sığır sayısı daha fazladır. Ayrıca koyun, kılkeçisi ve tiftik keçisi beslenir. Tavukçuluk ve arıcılık gelişmiştir.
Zonguldak ilinde balıkçılık da önemli yer tutar. Zonguldak ve Bartın kıyılarının açıkları hamsi sürülerinin yuvalandığı yerlerdir. Ereğli ve Amasra’da balıkçı barınakları vardır. Bu ilde hamsinin yanında kalkan, istavrit, palamut, mezgit, lüfer ve torik de avlanır.
Ormancılık: Zonguldak ili orman varlığı bakımından çok zengin sayılır. 540.000 hektara yakın orman ve 30.000 hektara yakın fundalık alanı vardır. Orman içinde 254 ve orman kenarında 269 köy vardır. İl genelinde bol miktarda sanâyi odunu ve yakacak odunu elde edilir.
Mâdenler: Zonguldak ili mâden kömürü bakımından Türkiye’nin en zengin ilidir. Mâden kömürü Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun Ereğli Kömür İşletmesi tarafından çıkarılır. Faal nüfûsun % 15’i ve 50.000’e yakın kişi mâden çıkarma işlerinde çalışır. Mâden kömürü çıkarılan üretim havzasında 14 milyar ton kömür rezervi vardır. Zonguldak ilinde zengin mâden kömürü yanında demir, manganez, barit, kalker, dolamit, kuvarsit, alüminyum ve kil de bulunmaktadır.
Kömür yatakları Ereğli’nin doğusunda Köseağzı yakınından başlar, Kozlu, Zonguldak, Kilimli arasında büyük damarlar hâlinde bulunur. Çatalağzı bölgesinde yer yer kaybolur. Kömür havzasının boyu 180 km, eni 50 km’dir. 1829’da bulunan kömür 20 sene sonra işletilmeye başlanmıştır. Bu bölgedeki kömürün enerjisi bol, kalitesi üstün ve dünyânın en iyi cins taşkömürleri arasında yer alır. Senelik istihsal 10 milyon tona yakındır. Devrek’te bakır ve Çaycuma’da volfram çıkarılır.
Zonguldak’ta bir kısmı yer üstünde çalışırken, çok sayıda kişi de yerin çok derinliklerinde mâden kömürünü yer üstüne çıkarmak için çalışır.
Enerji: Zonguldak ilinde kömür artıkları ile çalışan Çatalağzı Termik Santrali vardır. Üretilen elektrik enerjisi Marmara bölgesine ve Batı ve İç Anadolu’ya verilir. Termik Santral, Etibank tarafından işletilir.
Sanâyi: Zonguldak ili sanâyi bakımından İstanbul, Kocaeli ve İzmir’den sonra gelir. Zengin mâden kömürü, enerji santrali, liman şehri oluşu, gür orman varlığı, başta demir-çelik tesisleri olmak üzere pekçok sanâyi tesisinin kurulmasına ve ilin ileri bir sanâyi bölgesi hâline gelmesinin başta gelen sebebi olmuştur. Zonguldak limanı 1893’te yapılmıştır. Karabük Demir-Çelik Fabrikasının yapımına 1937’de başlandı. 1948’de Karadeniz Ereğlisi limanı yapıldı. 1949’da Filyos Ateş Tuğla Fabrikası açıldı. Eskiden beri Ereğli ve Bartın’da bulunan büyük tekne tersâneleri geliştirildi. Çok sayıda, mobilya fabrikaları, kireç, kâğıt ve bisküvi fabrikaları; 1970’ten sonra artan özel sektöre âit fabrikalar önemli sanâyi kuruluşlarıdır.
Çaycuma’da Türkiye’nin üçüncü büyük kâğıt fabrikası, yem fabrikası, deri ve kösele atölyeleri, CDK Demir Sanâyi Koll, Şti., Devrektaş, Çaytaş, Dokap Orman Ürünleri işleten fabrikalar bulunmaktadır.
İlin en önemli sanâyi kuruluşları Karabük Demir-Çelik İşletmeleri (KDÇİ) ile Ereğli Demir Çelik İşletmeleri (Erdemir)’dir. Türkiye’de ağır sanâyiinin kalbi Ereğli ve Karabük’te atar. Ereğli’deki tesisler Ortadoğu’nun en büyük tesisleridir. Karabük’teki fabrika genel olarak inşaat demiri, pik boru benzeri yuvarlak maddeler, Ereğli saç levhalar, teneke gibi yassı maddeler îmâl eder.
Ulaşım: Karayolu: Milletlerarası E-5 karayolunun İstanbul-İzmit-Bolu-Ankara bölümü Gerede yakınından ayrılan Devrek-Çaycuma ile Zonguldak’a ulaşır. Karasu’dan îtibâren Karadeniz’e (kıyıya) paralel olarak uzanan yol Adapazarı’ndan ayrılan bir yol ile birleşerek E-5 karayoluna bağlanır. Gerede yakınından ayrılan diğer bir yol Karabük-Safranbolu-Bartın-Kurucaş’a ulaşır. Bu hat üzerindeki yerleşim merkezleri de Gerede vâsıtasıyla E-5 karayoluna bağlanır.
İl sınırları içinde devlet yolları uzunluğu 1003, il yolları 490 km olup, bu yollar oldukça iyi kalitededir. 3000 km yol vardır (1994).
Demiryolu: Ankara-Kayseri hattından ayrılan Çankırı ilinin güneydoğu ve güneybatı doğrultusundan geçerek Eskipazar’ın kuzeyinde Zonguldak il topraklarına giren hat; Karabük-Çaycuma-Bartın ilçelerinden sonra kıyıya paralel giderek Zonguldak’a ulaşır. Ankara-Zonguldak arasında hergün Kara Elmas Ekspresi karşılıklı olarak çalışır. Ayrıca Zonguldak-Karabük, Zonguldak-Çaycuma ve Zonguldak-Gökçebey arasında karşılıklı olarak günde 3 posta treni sefer yapar.
Denizyolu: 1953’te işletmeye açılan Zonguldak limanı 460 m uzunlukta ve 25 m genişlikte kuzey mendireği ile 412 m uzunlukta ve 12 m genişlikte güney mendireği vardır. Aynı anda 7 gemi doldurma ve boşaltma yapabilmektedir. Rıhtımlarda havzada üretilen kömür yüklenir ve ocaklarda kullanılacak direkler boşaltılır. Yolcu gemileri ve feribotlar 300 m uzunluktaki rıhtıma yanaşırlar.
Ereğli’de iki ayrı liman vardır. Ayrıca Deniz Kuvvetlerinin 8640 m’lik kapalı ambarı ile Ereğli Kömür İşletmesinin açık kömür depoları da bulunur. Bartın limanında da 1500 m’lik bir kapalı ambar ile yükleme boşaltma kapasitesi 800 ton olan bir liman bulunmaktadır (1994).
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfus: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 867.726 olup, bunun 370.106’sı şehirlerde ve 497.620’si köylerde yaşar. Yüzölçümü 6489 km2 olup nüfus yoğunluğu 134’tür.
Örf ve âdetler: Zonguldak bölgesinde Hititler’den bu yana birçok millet ve kültürler gelip geçmiştir. On üçüncü asırda Türkler bu bölgeyi ikinci defâ fethedince buraya Türkmen boyları yerleştirilmiştir. Bu bölge kısa zamanda nüfus ve kültür bakımından Türkleşti ve Türk-İslâm kültürü bu bölgede hâkim oldu. Diğer kültürler, örf ve âdetler unutulmuştur.
Mahallî kıyâfet: Devrek ve Safranbolu’da an’anevî giyimler devam etmektedir. Kadınlar; başlarına fes geçirir ve üzerine “çatkı” veya “atça” denilen örtüler örterler. Gövdeye önü boydan boya açık kol ağızları ve yakası oyalı “ustufa” giyilir. Özel günlerde telli yelekler, ipekliden sırmalı yelekler “kutnu”lar giyilir. İş esnâsında pazenden şalvar üzerine bol büzgülü etek, bunun üzerine aynı kumaştan çarşaf giyilir. Ayakkabılar kısa topukludur. Yemeni veya takunya giyilir. Erkeklerde; “seymen” kıyâfeti hâkimdir. Keçe külah veya fes, bürümcek, gömlek, zıpka ve poturdan ibârettir. Zıpka bol ağlı olup, paçaları dar, dizden yukarısı geniştir. El dokuması bezden veya ketenden yapılır. Sık düğmeli mintan ve üstüne körüklü yelek, ayaklara kabaralı ayakkabı giyilir.
Halk oyunları: Safranbolu, Devrek ve Eflani folklor bakımından zengindir. Kıyılarda Karadeniz, iç kısımlarda Bolu, Kastamonu ve Çankırı ilinin özellikleri görülür. Halk türküleri ve müziği zengindir. Halk oyunlarında davul oyunları, seymen, köçek ve efe oyunları yaygındır. Köroğlu, Sepetçioğlu-Çardak, Açkapı, Beylere, Aman gibi zeybek oyunları, Amani, Kaşık oyunu, Çıtırdağ ve Gençosman gibi çengi oyunları en çok oynanan oyunlardır.
El sanatları: Amasra’nın şimşir torna işleri Türkiye çapında meşhurdur. Bu ilde yetişen ketenden yapılan keten el dokumalar meşhurdur. Ereğli’nin çileği de çok tanınmıştır.
Mahallî yemekleri: Kuyu kebabı, bandırma ve beyaz baklavası meşhurdur.
Eğitim: Zonguldak ilinde okur-yazar nispeti % 95’e yakın olup, eğitim seviyesi oldukça yüksektir. Okulsuz köyü yoktur. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi 1992 senesinde kurulmuştur. Buna bağlı olarak Bartın Orman Fakültesi, Çaycuma İktisâdî ve İdârî Bilimler Fakültesi, Devrek Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Alaplı, Safranbolu, Zonguldak ve Zonguldak Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulları bulunmaktadır.
İlçeleri
Zonguldak biri merkez olmak üzere 13 ilçeden ibârettir.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 249.610 olup, 116.725’i ilçe merkezinde, 132.885’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 7, Beycuma bucağına bağlı 16, Kilimli bucağına bağlı 7 ve Kozlu bucağına bağlı 14 köyü vardır. Yüzölçümü 637 km2 olup, nüfus yoğunluğu 392’dir.
İlçe topraklarını Bolu Dağlarının kuzey uzantıları engebelendirir. Kıyı şeridinde dar bir düzlük vardır. İlçe ekonomisi sanâyi ve mâdenciliğe dayanır. Türkiye’nin zengin taşkömürü yatakları ilçe topraklarında bulunur.
İlçe merkezi Üzülmez Deresinin denize döküldüğü kesimde kurulmuştur. Kozlu ve Kilimli bucakları ile birleşme durumundadır. Limanı mevcut olup, buradan taşkömürü ihrâç edilir. İlçe Ankara’ya 268 km, İstanbul’a ise 377 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1899’da kurulmuştur.
Alaplı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 41.267 olup, 12.105’i ilçe merkezinde, 29.162’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 37 köyü vardır. İlçe toprakları genelde düzdür. İlçe topraklarını Alaplı Deresi sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri mısır, buğday, arpa ve patatestir. Akarsu boylarında sebze ve meyve yetiştirilir. Elma, armut ve fındık en çok yetişen ürünlerdir. Kıyı kesimlerde balıkçılık yapılır.
İlçe merkezi deniz kıyısında Akçakoca-Ereğli sâhil yolu üzerinde kurulmuştur. Ereğli’ye bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kanunla ilçe oldu.
Çaycuma: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 105.586 olup, 13.308’i ilçe merkezinde, 92.278’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 30, Hisarönü bucağına bağlı 8, Perşembe bucağına bağlı 28 ve Saltukova bucağına bağlı 20 köyü vardır. Yüzölçümü 490 km2 olup, nüfus yoğunluğu 215’tir.
İlçe toprakları genelde düzdür. Batısında yüksek olmayan Batı Karadeniz Dağları yer alır. En önemli akarsuyu Filyos Çayıdır. Bu çayın vâdisinin genişlediği yerlerde Çaycuma ve Filyos ovaları vardır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü mısırdır. Akarsu boylarında sebze ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok manda beslenir. Deniz kıyısında olan Hisarönü bucağında başlıca gelir kaynağı balıkçılıktır. Avlanan balıkların büyük kısmı İstanbul’a gönderilir. Sümerbank Filyos Ateş Tuğlası Fabrikası ve Seka Kâğıt Fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi, Çaycuma Ovasının batı kıyısında kurulmuştur. Deniz kıyısından 25 km içeridedir. Eski ismi Coycami idi. Devrek’e bağlı bucakken, 1944’te ilçe oldu. Zonguldak-Bartın karayolu ve Ankara-Zonguldak demiryolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 53 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1944’te kurulmuştur.
Devrek: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 74.138 olup, 16.442’si ilçe merkezinde, 57.696’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 46, Eğerci bucağına bağlı 13 köyü vardır. İlçe toprakları Batı Karadeniz ile Bolu Dağları arasında hafif engebeli alanda yer alır. Devrek Çayı ilçe topraklarını sular. Filyos Çayının küçük bir bölümü ilçe sınırları içine girer. Devrek Çayı Vâdisinde Devrek Ovası yer alır. Topraklarının büyük bölümü ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, mısır ve patates olup, akarsu boylarında sebze ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok koyun ve keçi beslenir. Köylü nüfûsunun büyük kısmı Ereğli-Zonguldak kömür havzasında dönüşümlü olarak çalışır. Ormancılık ve orman ürünlerinin işlenmesi yaygındır. İlçede sunta, kereste ve yapı malzemesi fabrikaları vardır.
İlçe merkezi, Devrek Çayı Vâdisinde kurulmuştur. Ankara-Zonguldak karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 61 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1887’de kurulmuştur.
Eflani: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 17.266 olup, 2894’ü ilçe merkezinde, 14.372’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 53 köyü vardır. Yüzölçümü 619 km2 olup nüfus yoğunluğu 28’dir. İlçe toprakları dağlık olup, küçük akarsularla parçalanmıştır. Dağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayalıdır. Topraklarının ancak üçte biri ekilebilir. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates, ayrıca az miktarda soğandır. Meyvecilik yaygın olarak yapılır. En çok ceviz, elma ve armut yetiştirilir. Ormancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. Toprakları otlak bakımından zengindir. En çok sığır, koyun ve tiftik keçisi beslenir. Arıcılık yaygındır.
İlçe, dağlık bir alanda, ulaşımı zor bir bölgede kurulmuştur. Gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. Bartın-Safranbolu-Karabük karayoluna bağlayan 26 kilometrelik yol, zaman zaman ulaşıma kapalı kalır. İl merkezine en uzak ilçedir ve 187 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1953’te kurulmuştur.
Ereğli: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 152.710 olup, 63.987’si ilçe merkezinde, 88.723’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 76, Ormanlı bucağına bağlı 17 köyü vardır. İlçe topraklarının büyük kısmı fazla yüksek olmayan dağlarla kaplıdır. Dağlar küçük akarsu vâdileriyle parçalanmıştır.
Ekonomisi ağır sanâyiye dayalıdır. Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşudur. Mâdencilik ve tarım ilçenin diğer gelir kaynaklarıdır. Başlıca tarım ürünleri mısır, buğday, arpa ve patatestir. Sebze ve meyvecilik yaygındır. Elma, armut ve fındık en çok üretilen meyvelerdir. İç kesimlerde hayvancılık, kıyı kesimlerinde balıkçılık önemli gelir kaynağıdır. Türkiye’nin en zengin kömür yatakları bu ilçededir.
İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. İlçe merkezi, Zonguldak ve Karabük’ten sonra ilin üçüncü büyük yerleşim merkezidir. Ereğli Demir-Çelik İşletmelerinin kurulması ilçenin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. İl merkezine 56 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1890’da kurulmuştur.
Gökçebey: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 30.428 olup, 5081’i ilçe merkezinde, 25.347’si köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 20 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte dağlarla kaplıdır. Filyos Irmağı Vâdisinde düzlükler vardır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, mısır ve patates olup, akarsu boylarında sebze ve meyve yetiştirilir. Orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır. İlçe merkezi Filyos Çayı vâdisinde kurulmuştur. Devrek ilçesine bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da ilçe merkezi oldu.
Karabük: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 123.361 olup, 105.373’ü ilçe merkezinde, 17.988’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 38 köyü vardır. İlçe topraklarının güneyinde Demiroluk Dağları yer alır. Bu dağlardaki Keltepe (1999 m) ilin en yüksek noktasıdır. Dağlar sarıçam, karaçam, köknar, kayın, ıhlamur, meşe ve gürgen ormanları ile kaplıdır. Dağlardan kaynaklanan suları Filyos Çayı toplar.
Ekonomisi sanâyiye dayalıdır. Karabük Demir-Çelik İşletmeleri, Türkiye’nin üç büyük demir-çelik tesislerinden ilkidir. Ayrıca ilçede orman ürünlerini işleyen çok sayıda atölye vardır. Kırsal kesimde yaşayan halkın bir bölümü tarımla uğraşır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates, elma ve armuttur. Dağ köylerinde ormancılık önemli gelir kaynağıdır.
İlçe merkezi Filyos Çayı vâdisinde kurulmuştur. Demir-Çelik İşletmelerinin kurulmasından sonra hızla gelişen ilçe, önemli bir sanâyi ve ticâret merkezi oldu. 1953’te ilçe merkezi yapılan Karabük il merkezine 115 km mesâfededir. Yüz binden fazla nüfûsu ile Karadeniz bölgesinin dördüncü büyük yerleşim merkezidir. İlçe belediyesi 1939’da kurulmuştur.
Safranbolu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 42.815 olup, 24.351’i ilçe merkezinde, 18.464’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 43, Ovacuma bucağına bağlı 14 köyü vardır. Yüzölçümü 1013 km2 olup, nüfus yoğunluğu 42’dir. İlçe toprakları dağlık olup, akarsu vâdileriyle parçalanmıştır. Dağlar ormanlarla kaplıdır. Güneyde tabiî sınırı çizen Filyos Çayı bölgede Soğanlı Çayı olarak isimlendirilir. Diğer bir akarsuyu da Araç Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, elma ve üzümdür. Eskiden çok miktarda yetiştirilen safran üretimi günümüzde önemini kaybetmiştir. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok sığır beslenir. Orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır. Halkın büyük kesimi 10 km mesâfedeki Karabük’e çalışmak için gider.
İlçe merkezi Karabük-Bartın ve Karabük-Kastamonu yollarının kesiştiği yerde Bartın Çayına katılan küçük akarsuların meydana getirdiği bir vâdide kurulmuştur. İl merkezine 125 km mesâfededir. Bir sanâyi şehri olan Karabük’e olan göç hareketi 1970’li yıllarda Safranbolu’yu da etkiledi. Karabük’e olan yakınlığı dolayısı ile hızla Karabük’e doğru gelişti. Eski evleri meşhûr olup, Çarşı ismi verilen eski mahalleler “sit alanı” îlân edilerek muhâfaza altına alınmıştır.
Yenice: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 30.545 olup, 9.840’ı ilçe merkezinde, 20.705’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18 köyü vardır. Toprakları genelde dağlıktır. Filyos Çayı vâdisinde küçük düzlükler vardır. Dağlar ormanlarla kaplıdır. Dağlardan kaynaklanan suları Filyos Çayı toplar.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayalıdır. Akarsu vâdilerinde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates, elma ve armuttur. Dağ köylerinde ormancılıkla uğraşılır. İlçe merkezinde Orman ÜrünleriSanâyi kurumuna bağlı Kereste Fabrikası vardır.
İlçe merkezi Filyos Çayı kenarında, Zonguldak-Karabük demiryolu üzerinde kurulmuştur. Karabük’e bağlı bucakken, 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Zonguldak ili çok sayıda tabiî güzelliklere, av bölgelerine, târihî eserlere, içme ve kaplıcalara sâhiptir. Târihî eserlerin çoğunluğu Osmanlı devrine âittir. Başlıca târihî eserler şunlardır:
Köprülü Câmii: Safranbolu ilçesindedir. Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1622’de yaptırılmıştır. İlçenin en büyük câmisidir.
Gâzi Süleymân Paşa Câmii: Safranbolu ilçesinde Câmi-i kebir mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen eser, çok bakımsızdır.
Hidâyetullah Câmii: Safranbolu ilçesi İzzet Mehmed Paşa Mahallesindedir. Hidâyet Ağa tarafından 1718-1719 senesinde yapılmıştır. Birkaç defâ tâmir gören câminin minâresi bezemelerle süslüdür.
İzzet Mehmed Paşa Câmii: Safranbolu’da İzzet Mehmed PaşaMahallesindedir. Sultan Üçüncü Selim Hanın sadrâzamı İzzet Mehmed Paşa tarafından 1779’da yapılmıştır. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Kubbelerinin hepsi kurşunla kaplıdır.
Lütfiye Câmii: Safranbolu’da Akçasu Mahallesindedir. Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından 1879’da yaptırıldığı kitâbesinden anlaşılmaktadır. Kaçak Câmii de denir. Ahşap minâresi ilgi çekicidir.
Gâzi Süleymân Medresesi: Safranbolu Câmi-i kebir Mahallesindedir. Candaroğlu Gâzi Süleymân Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sultan Abdülmecîd Han 1846’da medreseyi tâmir ettirmiştir. İlk yapıdan günümüze sâdece duvarların bir bölümü kalmıştır. Diğer kısımlar tâmirlerle değişmiştir.
Taş Köprü: Safranbolu ilçesinde Eflâni Çayı üzerindedir. Kitâbesi olmayan köprü, Candaroğulları zamânında yapıldığı tahmin edilmektedir. Uzunluğu 3.4 km olup, iki kemerli bir köprüdür.
Tokatlı Köprüsü: Safranbolu ilçesinin kuzeyinde, Gümüş Deresi üzerinde inşâ edilmiştir. 1179’da su kemeri olarak yaptırılmış olup, 1797’de köprüye çevrilmiştir. 40 m uzunluğundadır.
Safranbolu Evleri: Anadolu Türk sivil mîmârîsinin en güzel örneğidir. On dokuzuncu asırdan beri orijinalliğini muhâfaza eden bu evlerin bulunduğu bölge “sit alanı” îlân edilmiştir. Koruma altına alınan bu evlerin tavanları, oymalı duvarları, pencereleri ve kapı tokmakları ile ilgi çekmektedir. Kaymakam Konağı, Saraçoğlu Konağı, Safranbolu Arasta Çarşısı, Havuzlu Asmalar Konağı restore edilmiştir.
Safranbolu, koruma ve restore çalışmalarının çok ehemmiyet arz ettiği ve turistik değeri gittikçe artan bir ilçedir. Türkiye’nin târihî ve an’anevî husûsiyetlerini burada bulmak mümkündür.
Folklor araştırmacı ve uzmanları dikkati bu şehre çevirince, târihî değeri olan bu evler, korunma altına alındı. Safranbolu neredeyse bütünüyle muhâfaza altına alınmış bir şehir hâline gelmiştir.
Roma Devri Kilisesi: Roma devrinde bir mağarada yapılan bu kilise, dünyânın kilisesi kabul edilmektedir. Ereğli’dedir. Romalılar Hıristiyanlığı serbest bırakınca Ereğli metropolis olmuştur.
Mesîre Yerleri: Zonguldak tabiî güzellikler bakımından oldukça zengindir. Zengin ormanları, kıyı boyunca uzanan tabiî kumsalları ilde birçok mesîre yeri meydana gelmesine yol açmıştır. Başlıca mesîre yerleri şunlardır: Yedigöller: Devrek ilçesindedir. Bölgede yedi küçük göl vardır. Gür ormanlarla kaplıdır. Yedigöller bölgesi millî park îlân edilmiştir. Gölde bol balık ve civârında av hayvanları vardır. Yayla: Zonguldak-Devrek karayolu üzerinde olup, il merkezine 18 km mesâfededir. Orman içi dinlenme yeridir. Çamlık: Karabük’e 1 km mesâfede orman içi dinlenme yeridir. Manzarası güzel, bitki örtüsü zengin ve suyu boldur.
Filyos Kıyıları: Filyos Çayının denize döküldüğü bu yerin tabiî güzelliği emsalsizdir. Ereğli Kıyısı: Çeliği ve çileği meşhur olan Ereğli’nin deniz sâhilleri çok güzeldir.
İçme ve Kaplıcalar: Zonguldak ilinde çok sayıda mâden suyu ve kaplıca vardır. Fakat bunlardan yeterli derecede istifâde edilmez. Başlıca kaplıcaları şunlardır: Aşağıçayır Kaplıcası: Ereğli-Kozlu yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km mesâfededir. Konaklama tesisleri yetersiz olan kaplıcanın suyu içme olarak; mîde, karaciğer, safra yolları hastalıklarına faydalıdır. Banyo olarak vücûdu dinlendirici özelliği vardır. Bostanbükü İçmesi: Safranbolu ilçesine bağlı Bostanbükü köyündedir. İlçe merkezine 4 km mesâfededir. Tesisleri mevcut olmayan içmenin suyu barsak, karaciğer ve safra yolları hastalıklarına tavsiye edilir.