YÜZ
Alm. Gesicht (n), Fr. Fare, figure (f), visage (m), İng. Face. Başın ön kısmında alında saçların bitim yerinde başlayıp, kulak önünden çene altına kadar sınırlanan bölge. Yüzde alın kemiği, göz çukuru kemikleri, üst çene kemiği, alt çene kemiği, elmacık kemikleri ve şakak kemiklerinin bir kısmı yer alır.
Yüzün hareket eden uzuvları, alın, göz kapakları, yanaklar, burun uçları, alt çene ve dudaklardır. Alın derisinin hareketi, ince, geniş ve örtülü bir adale ile olur. Aynı zamanda gözleri, yummaya da yardımcı olur. Üst göz kapaklarının hareketiyle gözleri tamâmen yummak mümkündür. Alt göz kapaklarının hareketine ihtiyaç kalmamıştır. Yanaklarda çiğneme işini gören kuvvetli adaleler vardır. Üst çene hareket etmez. Alt çene hareket eder. Üç hareketi vardır: Ağzı açma, kapama ve çiğneme-öğütme hareketi. Yüzün adaleleri; ağız çevresi kasları, burun adaleleri, baş derisini hareket ettiren kaslar, çiğneme kasları ve göz çevresi kaslarıdır. Yüzün sinirleri fasiyal (ana yüz) sinir ve bunun dalları ile trigeminus siniridir.
İnsan yüzü tipleri ırklara göre farklılık arz eder. Kara ırkta bütün vücut derisinde olduğu gibi yüz derisinde de, gözündeki iriste ve kıllarda melanin denen kara madde vardır. Alt çene kemiği ileri doğru uzundur. Burun yassıdır. Yüzündeki kıllanma seyrektir. Dudakları kalındır. Sarı ırkta, deri rengi sarımtrak veya bakır rengindedir. Yüz kısa ve enli, elmacık kemikleri büyüktür. Göz çekik ve koyudur. Sibiryalılar, Moğollar, Eskimolar ve Amerikalı kızılderilileri bu gruptandır. Beyaz ırkın kesin yüz vasıfları mevcut değildir. İnsanların çoğu bu ırktandır ve dünyânın her tarafına yayılmışlardır.
Yüzün umûmî görünümü tıbbî açıdan çok büyük ehemmiyeti hâizdir. Bâzan hemen teşhis koydurtabilecek belirtiler taşıyabilir. Eskiden beri hekimler yüz ifâdesinden mânâ çıkarmışlardır. Yüz ve gözlerin ifâdesinden kişinin karekteri, zekâ durumu hakkında fikir sâhibi olunabilir. Korku, şaşkınlık, heyecan, bunalma, kızgınlık, ümitsizlik, ağrı ve ızdırap gibi değişik durumlar yüz ifâdesinden anlaşılabilir. Akıl hastalıklarının bâzıları ve zekâ geriliği de yüze bakılarak tanınabilir.
“Hipokrat yüzü” denen yüz manzarasında gözler çukura kaçmış, burun sivrilmiş, göz kapakları düşmüş, yanaklar çökük, alt dudak sarkıktır. Kaşeksiden veya ağır hastalıktan ölmek üzere olan kimselerde görülür. Parkinsonizm denilen asabiye hastalığında yüz ifâdesiz, maske gibidir (mimikler kaybolmuş, yâni ifâdesizdir). Miksödemde (tiroid yetersizliği) bütün yüz şiş gibi durur. Göz kapakları şiştir. Dudaklar kalın, burun kaba, dil büyüktür. Deri kuru ve kalındır. Kaşların dış kısımları dökülmüş olabilir. Doğuştan olan tiroid yetersizliği (Kretenizm= cücelik) göz yuvarlak, dudaklar kalın, dil ağıza sığmayacak kadar büyük, göz kapakları şiştir. Alın buruşuktur. Toksik guatrda her iki göz dışarı fırlamış gibi görünür. Akromegali denilen hipofiz bezi hastalığında ve jigantizm (devlik)de kafatasıyla birlikte yüz de büyür ve uzar. Alt çene uzun ve öne fırlamıştır.
Böbreküstü bezinin fazla çalışmasıyla müterâfık Cushing hastalığında ve aşırı kortizon tedâvisi görenlerde yüz yuvarlaklaşır (aydede yüz). Yanaklar, dudaklar kırmızıdır (pletora). Alında akneler bulunur. Gerdan belirginleşmiştir. Kadınlarda kıllanma (hirsutizm) da mevcuttur. Hirsutizm, yüzde ve gövdede erkek tipi kıllanmaya denir. Cüzzamda yüz derisinde ve deri altı dokusunda kalınlaşma ve fındık büyüklüğünde şişlikler meydana gelir. Kaşlar dökülür. Yüz felci gelişebilir. Yüz şekli arslan yüzüne benzer. Müzmin alkoliklerin yüzleri yorgun görünümünde, yanaklar ve burun kırmızıdır. Üzerinde telanjiektaziler (genişlemiş kapiller damarlar) mevcuttur. Gözler de kırmızıdır.
Sol kalp kulakçığı ve karıncığı arasındaki mitral kapağın darlığında yanaklar kırmızı, dudaklar mordur. Aort kapağının yetersizliğinde ise yüz soluktur. Ağır tam kalp yetersizliğinde ve sağ kalp yetersizliğinde yüz menekşemsi kırmızı, burun ucu, dudak ve kulaklar morarmış, boyun toplardamarları şiştir.
Yüz renginden her zaman anemi (kansızlık) anlaşılamayabilir. Soluk olanlarda alyuvar sayısı normal, normal renklilerde ise eksik olabilir. Anemiyi anlamak için göz kapaklarının içine bakmak gerekir.
Sarılıkta önce göz akında sarı renk ortaya çıkar. Kuvvetli sarılıklarda yüz de sapsarıdır. Kızamık, kızıl, çiçek, kızamıkçık gibi hastalıklarda yüzde döküntü meydana gelir. Böbreküstü bezi yetersizliği olan Addison hastalığında yüz esmerleşmiştir.
Yüzde şişlik bulunduğunu fark etmek güç bir iştir. Yüzde şişlik göz kapaklarından başlar. Çünkü göz kapaklarının deri altı dokusu gevşektir. Had nefritte ve müzmin nefritin âni şiddetlenmelerinde, nefrotik sendromda ve trişinozda göz kapaklarında ve yüzde şişlik bulunması tipiktir. Tam kalp yetersizliğinde hem yüz şişer hem de boyun toplardamarları genişleyip, belirginleşir.
Alm. Gesichtslahmung (f), Fr. Paralysie (f) du visage, İng. Paralysis of the face. Merkezi, beyin sapında olan yedinci kafa çiftinin (yüz siniri, fasyal sinir) çeşitli sebeplerle hastalanması neticesinde meydana gelen felç. Fasyal sinir (nervus facialis), orta kulakta oldukça uzun bir yol tâkip eder.
Yüz felci umûmîyetle soğuğa mâruz kalmakla ortaya çıkar. Sıcaktan soğuğa çıkmak, hava ceryanına mâruz kalmak gibi sebeplerle yüz siniri, kanal içinde kemik zarının ve sinir kılıfının şişmesi neticesinde sıkışır. Çok ağır zehirli madde ortaya çıkaran (hipertoksik) iltihaplar sırasında bizzat toksinlerin tesiriyle husûle gelen sıvı birikmesi, kapalı kemik kanalı içinde sinirin sıkışmasına ve buna bağlı olarak felcin meydana çıkmasına sebep olabilir. Diğer taraftan yüze gelen darbeler de kanal içinde komşu atardamarın kanamasından husûle gelen göllenmenin tazyiki; darbelerde veya cerrahî müdâhalelerde sinirin kesilmesi ve kopması, yüz felcine sebep olabilir.
Yüz felcinde hasta olan tarafta yüz hatları siliktir. Yüz ifâdesizdir. Hareket ettirilmek istendiğinde o taraf kas ve alın derisi hareket etmez. Göz kapağı kapanmaz. Teneffüs esnâsında burun kanadı diğer taraf gibi açılıp kapanmaz. Islık çalmada hava felç olan taraftan kaçar, dudaklar büzülmez. Ağızda sağlam tarafa doğru kayma görülür.
Felcin sebebi bilindiği takdirde buna uyan tedâviye süratle geçmek lâzımdır. Soğuktan dolayı olduğu düşünülen yüz felcinde hastanın soğukla alâkası kesilmelidir. İki hafta müddetle hastanın yıkanması, üç hafta süreyle dışarı çıkması yasaklanır. Günde 2 grama kadar salisilat (aspirin), 30 mgr kortizon (prednizolon) verilir. B grubu vitaminler de tedâviye eklenir. 10 günlük sıkı tedâviden sonra fizik tedâvi usulleri denenir. Yüze sıcak havlu konur. Elektronik akupunktur, kulağın bir santimetre altındaki ve dudak ile üst kulak kepçesinin başladığı yer arasındaki hayali doğrunun tam ortasındaki akupunktur noktalarına sabah, akşam 5’er dakika uygulanırsa bu safhada çok faydalı olur.
Had orta kulak iltihâbı esnâsında meydana gelen yüz felcinde orta kulak iltihâbının tedâvisiyle birlikte vitamin ve kortizon verilir. Müzmin orta kulak iltihâbı sebebiyle olanlarda ameliyat gerekir. Darbeye bağlı ezilme ve kesilmelerde, saha, cerrâhî mikroskop altında açılarak yüz siniri açığa çıkarılır, tazyik kaldırılır, kesik sinir uçları bulunarak birleştirilir
Alm. (Ober-) Fläche (f), Fr. Surface (f), İng. Surface. Cisimlerin uzay ile temas eden kısmı. İki boyutludur. Bir insanın, bir ağacın, bir dağın yüzeyi gibi karmaşık olanları olduğu gibi; masanın üstü, top, soba borusu, şeker külahı gibi geometrik olanları da vardır.
Analitik geometri, kurallı yüzeylerin genel özelliklerini ve denklemlerini inceler. Diferansiyel geometri ise, yüzeyi nokta nokta inceler.
Yüzeyin genel denklemi: Dik koordinat sisteminde bir yüzeyin genel denklemi, üç boyutlu uzayda:
F(x,y,z)= 0
veya
Z= G (x,y)
şeklindedir. Yüzey denklemi polinom şeklinde ise yüzey cebirsel olur. Birinci ve ikinci dereceden polinom şeklinde denkleme sâhip olan yüzeyler, analitik geometrinin temel konularını teşkil eder.
Yüzeylerin bir de parametrik denklemleri vardır. u ve v gibi iki parametriye bağlı olan yüzey denklemi:
x= f(u,v), y= g(u,v), z= h (u,v)
şeklindedir. u ve v parametrileri, açı veya uzunluktur. (0,2 p) aralığı, bütün reel sayılar veya bunların alt aralıklarında değişirler.
Denklemi birinci dereceden olan yüzey (Düzlem): a,b,c,d birer reel sayı olmak üzere, denklemi:
ax+by+cz+d= 0
şeklinde olan yüzeyler, bir masanın yüzeyi gibi düzlem denkleminin genel hâlidir. Buradaki a,b,c,d sayılarından bir veya birkaçının sıfır olmasına göre düzlemlerin durumu değişir.
İrdeleme:
1. d= 0 ise düzlem, başlangıç noktasından geçer.
2. a= 0 ise düzlem, x eksenine paraleldir. Benzer şekilde b= 0 ise y eksenine ve c= 0 ise düzlem “z” eksenine paralel olur.
3. a= 0, b= 0 ise düzlem, “z” eksenine dik olur. Örnek olarak x= 2 denklemi, üç boyutlu uzayda “x” ekseni üzerinde apsisi 2 olan noktadan bu eksene çizilen dik düzlemi gösterir.
4. a= b=d=0 ise, düzlem denklemi z= 0 olur ki “xoy” koordinat düzleminin kendisidir. Diğer koordinat düzlemleri y= 0 ve x= 0’dır. Aşağıda bu dört halden her birine birer misâl, dik koordinat sisteminde gösterilmiştir.
dšo denklem 3x+y+2.z= 6
2x+3y= 6 düzlemi aşağıdaki gibidir:
x= 2 düzlemi aşağıdaki gibidir:
ŞEKİL VARRRRRR-3
x= 2 düzlemi
ŞEKİL VARRRRRR-4
Koordinat düzlemleri aşağıdaki gibidir:
Denklemi ikinci dereceden olan yüzeyler (Kuadrikler):
Silindir, koni, küre ile kesitleri birer konik olan elipsoit, hiperbolit, paraboloid (Konikoitler) bu gruba girerler. Hepsine birden kuadrikler denir.
Genel denklemi:
a1x2+a2y2+a3z2+b1xy+b2xz+b3yz+c1x+c2y+c3z+d= 0 şeklindedir.
Katsayılardan bir kısmının sınır olması hâlinde çeşitli kuadrik yüzey denklemleri elde edilir.
Küre yüzeyi: Kuadriklerin genel denkleminde a1= a2= a3 ise yüzey bir küre olur. Merkezi orjinde olan küre denklemi; x2+y2+z2= R2 şeklindedir.
Koni yüzeyi: Kuadriklerin genel denkleminde C1= C2= C3= d= 0 ise tepe noktası orjinde olan özel bir koni elde edilir.
Denklemi:
f (x,y,z)=a1x2+a2y2+a3z2+b1xy+b2xz+b3yz’dir.
ŞEKİL VARRRRRR-5
Silindir yüzeyi: Genel olarak silindir yüzeyi, bir eğriye dayanarak ve bir doğruya paralel olarak hareket eden bir doğrunun taradığı yüzeye denir.
En çok kullanılan, ana doğrusu z eksenine paralel olup tabanı merkezî çember olan dâiresel silindir yüzeyin denklemi x2+y2=R2 şeklindedir.
ŞEKİL VARRRRRR-1
Konikoitler:
1. Elipsoit: Denklemi, yüzeyin eksenleri kestiği noktaların koordinatları a,b,c olmak üzere:
FORMÜL ve ŞEKİL VARRRRRR-7
2. Hiperboloit 2 türlüdür:
a) Bir parçalı hiperboloit, bir hiperbolün yedek ekseni etrâfında döndürülmesiyle elde edilir.
FORMÜL ve ŞEKİL VARRRRRR-8
b) İki parçalı hiperboloit; bir hiperbolün asal ekseni etrâfında döndürülmesiyle elde edilir.
DENKLEM VE ŞEKİL VARRRRRR-9
3. Paraboloit; bu da iki türlüdür:
a) Eliptik paraboloit: Bu parabolün simetri ekseni etrâfında döndürülmesiyle elde edilir.
DENKLEM VE ŞEKİL VARRRRR-10
b) Hiperboloit paraboloit (Eyer yüzeyi):
DENKLEM VE ŞEKİL VARRRRR-11
Bu yüzey at eyerine benzediği için bu ismi almıştır.
Regle yüzeyler: Bir doğrunun hareketi ile meydana gelen yüzeylere regle yüzeyler denir. Silindir ve koniler birer regle yüzeydir.
Tor yüzeyi: Aynı düzlem içinde, eğrinin kendisini kesmeyen bir doğru etrâfında dönmesiyle elde edilen yüzeye dönel yüzey denir. Bu eğri bir dâire olursa elde edilen yüzey simit veya tekerlek lastiği şeklinde sınırlı bir yüzey olur ki bu yüzeye tor yüzeyi adı verilir.
Merdiven yüzeyi: Herkesin bildiği vidada bir koni yüzeyi üzerine sarılmış helis eğrisi vardır. Dâiresel silindir üzerine sarılmış bir helis eğrisi düşünüldüğünde helis eğrisi üzerindeki noktalardan silindirin eksenine çıkılan dik doğruların geometrik yerine, merdiven yüzeyi (Helikoit) denir. Denklemi: z= Arctg y/x’dir. Minâre merdiveni veya yangın merdiveni bu yüzeye benzediğinden bu isim verilmiştir.
Alm. Oberflächenspannung, Fr. Tension superficielle, İng. Surface Tension. Sıvıların yüzeylerinin gerilmiş bir zar gibi davranması özelliği. Su damlacığının küresel biçimde olması yüzey gerilimi etkisindendir. Bir sıvının içindeki moleküller çevrelerindeki moleküllerce bütün yönlerde eşit kuvvetle çekilir. Halbuki sıvı yüzeyindeki moleküller sıvının içerisine doğru çekilirken dışarıya doğru çekim kuvveti olmaz. Böylece sıvı yüzeyindeki moleküller sıvının içerisine doğru çekilmiş olurlar. Bunun sonucunda da sıvı yüzeyi gerilmiş esnek bir zar gibi davranır. Bir sıvının birim yüzeyindeki molekülleri uzaklaştırmak için gerekli enerji, yüzey geriliminin birimini verir. Meselâ suyun yüzey gerilimi 0,07275 joule/m2dir. Alkol ve benzen gibi organik maddelerin yüzey gerilimi suyunkinden düşüktür. Cıvanınki ise daha büyüktür.
Yüzey gerilimi sıcaklıkla azalır. Ayrıca yüzey aktif maddeler olarak tanımlanan bâzı maddeler de yüzey gerilimini düşürürler. Meselâ sabun ve deterjanlar yüzey aktif maddeler olup suyun yüzey gerilimini düşürerek köpük denilen gaz-sıvı karışımı meydana getirirler.
Alm. Adsorption, Fr. Adsorption, İng. Adsorption. Katı maddelerin, elektriksel ve kimyâsal özelliklerine göre gazları veya çözünmüş maddeleri yüzeylerine çekerek birkaç molekül kalınlığındaki tabakalar hâlinde tutması olayı. “Adsorbsiyon” veya “yüze tutma” olarak da bilinir. Bütün katı maddelerin, gaz ve sıvı maddeleri yüzeylerinde tutup yapıştırması özelliği mevcuttur. Odun kömürü en yaygın bilinen yüze tutucu maddedir. Adsorbsiyon, katının yüzeyinde meydana gelen özel bir yoğunlaşma olayı olarak düşünülebilir. Tuz eriyiğine batırılan katı bir cisim, eriyikteki tuzun bir kısmını yüzeyine çeker. Fuksin boyası eriyiğine batırılan odun kömürünün, eriyiği renksiz bırakması adsorbsiyona tipik bir misâldir.
Bir maddenin adsorbsiyon kâbiliyeti yüzeyinin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Çok ince toz hâline getirilmiş maddelerin yüzeyleri, aynı miktardaki maddenin kristal durumundaki yüzeyinden milyonlarca defâ daha büyüktür. Toz hâlindeki bir gram kömürün yüzeyi 200 cm2dir.
Birçok maddenin boyar maddelerle boyanması adsorbsiyon olayına dayanır. Boyar maddelerin çoğu gevşetilmiş elektronlara sâhip olduklarından katı yüzeylere kolayca tutunurlar. Renk gidermede de adsorbsiyon olayından faydalanılır. Şeker ve alkaloid fabrikasyonlarında meydana gelen sarı ve kahverengi ekstrelerin, renklerinin giderilmesi için aktif kömür, ağartıcı toprak, mikroskobik diatome kabukları (kieselgur) kullanılır. Bu maddelerin yüzeyleri fevkalâde büyük olduğu gibi suda da çözünmezler. Renginin giderilmesi istenen bir çözelti, aktif kömür tozu ile çalkalanır veya ısıtıldıktan sonra aktif kömür üzerinden süzülürse elde edilen çözelti renksiz olur. Organik maddelerin havasız bir yerde ısıtılmasıyla sanâyide kullanılan amorf ve geniş yüzeyli kömür miligram madde başına iki metrekareye kadar olan yüzeylerinde, çeşitli aktif maddeler, boyalar, kokulu maddeler, sis ve zehirli gazlar adsorbe edilerek tutulur.
Kan kömürü, kemik kömürü ve odun kömürü bu maksatlarla kimyâ sanâyiinde fazla miktarda kullanılır. Ayrıca gaz maskelerinin süzgeçlerinde ve barsaklardaki bakteri ve zehirlerin tutulması için “adsorbsiyon kömürü” adıyla ilâç olarak da kullanılır. Aktif kömür, odunların havasız bir yerde 500°C’ye kadar ısıtılması sonucu elde edilir. Su arıtma cihazlarında da, sudaki bulanıklığı, bilumum koku ve gazları (özellikle kloru), organik maddeleri ve bakterileri tutar.
Bir maddeyi adsorbe etmiş olan bir adsorbsiyon maddesi üzerine, saf çözücü ilâve edilmek suretiyle adsorbe edilmiş maddeyi çözmek mümkündür. Buna “elüe etmek” denir. Yüze tutucu maddeler tarafından adsorbe edilmiş olan boyar maddeler, yoğun çözücülerle elüe edilerek ayrı ayrı alınabilir. Çözücünün uçurulmasıyla da saflaştırılmış olur.