YONCA (Medicago)
Alm. Luzerne (f), Fr. Luzerne (f), İng. Lucerne, alfalfa, medick. Familyası: Baklagiller (leguminosae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Yaygın olarak yetişir.
Yaprakları üç parça olan otsu bitkiler. Meyveleri küçük fasulye gibidir veya helezon şeklinde kıvrıktır. Gerek tırfıl (Torijolium) türleri gerek Yonca (Medicago) türleri genel olarak yonca adıyla bilinir. Yoncanın hayvan yemi bakımından önemi oldukça büyüktür. Bu maksatla memleketimizin çoğu yerinde ekimi yapılmaktadır. Tıbbî olan türü kokulu yonca (Melilotus officinalis) olarak bilinir. Bu tür haziran-eylül ayları arasında güzel kokulu, sarı renkli, küçük çiçekler açan 25-100 cm boylarında tarla ve yol kenarlarında rastlanan otsu bitkilerdir. Çiçekleri dalların ucunda, uzunca ve dik salkımlar teşkil ederler.
Kullanıldığı yerler: Kokulu yonca yumuşatıcı olarak, romatizma ağrılarını teskin edici ve kabız edicidir.
Su yoncası (Menyanthes trifoliata): Avrupa ve Kuzey Asya’da yetişen çok yıllık otsu bir su bitkisidir. Memleketimizde Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde görülür. Rizomları kalın, silindirik ve sürünücü, yaprakları uzun saplı üç parçalıdır. Çiçekler pembemsi beyaz renklidir. Bitki glikozit taşır.
Kullanıldığı yerler: Yaprak ve kökleri iştah açıcı, kuvvet verici ve ateş düşürücü olup yüksek dozları zararlıdır.
Alm. Müdigkeit, Ermüdung, Erschöpfung (f), Fr. Lassitude, fatigue (f), İng. Weariness, fatigue. Tekrarlanan uyarılara karşı adalenin kasılma şeklinde verdiği cevâbın giderek azalması ve vücutta bitkinlik, iyi olmama hâlinin meydana gelmesi. Ayrıca yorgunluk muhtelif hastalık hallerinde bitkinlik, kırgınlık, güçsüzlükle bir arada görülen bir belirtidir.
Kasların kuvvetli ve uzun süreli kasılması yorulmasına yol açar. Bu durum kas liflerinin aynı işi yapabilmek için gerekli kasılma ve metabolik faaliyetleri devam ettirememesinden ileri gelir. Kas lifine olan sinir uyarıları devam etmekte, fakat kasılma kas liflerindeki enerjiyi sağlayan ATP (Adenosin Trifosfat)nin gittikçe tükenmesi sebebiyle zayıflamaktadır. Kasılmakta olan bir adaleye gelen kan akımı engellenecek olursa, bir dakika veya daha uzun bir sürede adalenin beslenmesi engellendiği için adalede tam bir bitkinlik hâli ortaya çıkacaktır. Aşırı bir egzersizden sonra kasların glikojen muhtevası büyük ölçüde azalırken kandaki laktik asit miktarı artmaktadır.
Yorgunluk ve kırgınlık; önemi, derecesi hastaya göre değişen birçok şikâyetlerden meydana gelir. Bir hastâneye başvuran hastaların yarısından fazlası yorgunluk, bitkinlik, kırgınlık gibi şikâyetleri olduğunu söyler ve sorulduğunda kabul eder.
Eğer yorgunluk, uzun fizikî çalışmaların sonunda meydana gelmişse normal bir fizyolojik cevap olarak kabul edilir. Bu tip bir sebebe bağlanamıyorsa hastalık belirtisi olarak şüphelenilebilir. Doktorun görevi burada hastanın şikâyetinin, fark etmediği bir aşırı çalışmanın, fizikî ve zihnî tesirinin sonucu olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu tip şahıslar toplumda her zaman görülebilirler, bunlar genellikle vazifesini yapma isteği ile dolu, kendi sıhhatini düşünemeyen kimselerdir. Veya bâzan da kendisinden mevcut bir eksikliği telâfî etmek için vazifesinden başka bir faaliyette bulunan insanlarda bu durum görülebilir.
Normal bir insanda yorgunluğun bâzı âşikâr ve gizli tesirleri vardır. Yorgunluk; çeşitli organlarda birçok fizyolojik ve biyoşimik değişikliklere yol açar, davranışında âşikar bir değişikliğe, iş gücünde azalmaya, dışa vurulan bir tatminsizlik ve yorgunluk hissine sebep olur.
Sürekli bir kas çalışması, kas glikojenini tüketir. Laktik asit ve diğer artıkların birikmesine yol açar. Bunlar kasılma kuvvetini azaltır ve iyileşmeyi geciktirirler. Aşırı derecedeki kas faaliyeti kas liflerinin parçalanmasına, normal insanda bile serumda “kreatin fosfokinaz” ve aldolaz gibi bâzı mayaların artmasına sebep olur. Kaslar hafifçe şişer ve birkaç gün ağrır. Kasın faaliyeti devam ettikçe kasılmaların gittikçe zayıfladığı, titremelerin meydana geldiği görülür. Solunum sayısı artar, nabız hızlanır, kan basıncı yükselir, metabolik hız artar. Bu değişiklikler yorgunluğun artan metabolizmanın bir belirtisi olduğu fikrini destekler.
Yorgun insan zor meseleleri çözmede yeterince etkili değildir, mantıksız hareketler yapar. Karara varma kâbiliyeti azalmıştır. Ev işlerini pek yapamaz. Zihninde aşağılık (küçüklük) hissi hâkimdir.
Bir hastâneye, izah edilemeyen yorgunluk, bitkinlik şikâyetiyle başvuran hastaların büyük bir çoğunluğunda bâzı psikiyatrik hastalıklar tespit edilmiştir. Bu gibi durumlar eskiden nevrasteni diye adlandırılırdı. Şimdi daha çok genel klinik tabloya göre isimlendirilmektedir. Genellikle sinirlilik, huzursuzluk, anksiyete, depresyon, uykusuzluk, baş ağrısı, iştahsızlık gibi belirtilerle birlikte görülür. Bu hastalarda anksiyete nevrozu depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar vardır. Bu grupta bitkinlik sabahları daha fazladır.
Mikrobik hastalıklar müzmin yorgunluğun diğer bir sebebidir. Kaslarda bir yorgunluk ağrısı ve bitkinliğin arkasından ekseriya bir grip hâli gelebilir.
Çeşitli metabolik ve endokrin (hormonal) hastalık hallerinde değişik derecelerde bitkinlik ve yorgunluğa sebep olur. Addison hastalığında, hipotiroidi’de bu tablo sık görülür. Kontrolsuz şeker hastalığında bitkinlik olabilir. Orta veya şiddetli bir anemi (kansızlık)de, beslenme yetersizliğinde, kalp infarktüsü gibi durumlardan sonra da bu tabloyla karşılaşılabilir Yorgunluk hissinin belirgin olduğu nörolojik hastalıklar arasında; felçler, parkinson hastalığı, multiple skleroz hastalığı, miyasteni ve miyotoni gibi kas hastalıkları sayılabilir.
Alm. Algen (pl.), Fr. Algues (pl.), İng. Algae. Tatlı veya tuzlu sularda yaşayan tek veya çok hücreli organizmalar. Su yosunları; mavi-yeşil su yosunları (Cyanophyceae) ve gerçek su yosunları Algler= Phycophyta) olarak ikiye ayrılır.
Mavi-yeşil su yosunları: Tek hücreli ilkel organizmalardır. Ototrofturlar. Klorofil, karatinoitler ve fikoeritin maddesini taşırlar. Bu iki maddenin oranına göre hücreler mavimsi veya kırmızımsı görünürler. Hücrelerinin gerçek çekirdekleri yoktur. Bunlar serbest veya koloniler hâlinde yaşarlar. Üremeleri eşeysizdir ve hücrelerinin ikiye bölünmeleri sûretiyle olur. Bu su yosunları yeryüzünün bütün bölgelerine yayılmıştır. Nemli topraklarda, özellikle tatlı sularda, bâzan tuzlu sularda, ağaç kabuklarında, kayalar üzerinde ve arktik bölgelerde yaşarlar. Bâzı türleri kaplıca sularında 70-80 dereceye kadar dayanabilirler. Su üzerinde bilhassa göl ve havuzların yüzeylerinde “suçiçeği” denilen ve diğer plankton bitkilerin de katıldığı yeşilimsi bir örtü hâsıl ederler. Mavi-yeşil su yosunlarının bir kısmı mantarlarla birlikte likenleri meydana getirirler. Mavi-yeşil su yosunlarının bâzı türleri hayvanlar için zehirlidir. Bu su yosunları bakımından zengin olan suyu içtiklerinde ölümle neticelenen zehirlenmeler görülür. Mavi-yeşil su yosunlarına örnek olarak şunlar verilebilir: Nostoc, Gloeocapsa, Microcystis flos-equae (Su çiçeği yapar.), Arabaena gibi.
Gerçek su yosunları (Algler= Phycophyta): Tek veya çok hücreli, çeşitli renklerde, ototrof, ipliksi su bitkileridir. Klorofil taşırlar. Hücrelerinin gerçek çekirdekleri vardır. Eşeysiz üremeleri yanında eşeyli üremeleri de vardır. Eşeyli üremeleri izogami, anizogami, ovogami şekillerinde olur. Spor ve gametleri meydana getiren organları bir hücreden meydana gelir. Bu bölümdeki su yosunları yedi sınıfa ayrılır: 1) Öglenalar, 2) Ateş rengi su yosunları, 3) Altın rengi su yosunları, 4) Yeşil su yosunları, 5) Sarı su yosunları, 6) Esmer su yosunları, 7) Kızıl su yosunları.
Bu bölümdeki su yosunları içerisinde tek hücreli ve mikroskobik formlardan, çok hücreli ve denizlerde zayıf, kısa dalgalı ışığın girebileceği yerlere (60-200 m) kadar inebilenleri, boyları 100 metreye ve ağırlıkları 100 kg’a kadar varan su yosunları ile gıdâ olarak ve sanâyide kullanılan türlerine rastlanılır. Bunlara âit bâzı misâller verilebilir. Yeşil su yosunlarından Cheorella türleri çabuk üreyen kolayca yetiştirilen tatlı su algleridir.
Protein ve vitamin A, C bakımından zengindir ve besleyici özelliktedir. Kurutularak una ilâve etmek sûretiyle gıdâî önem kazandırılır. Antibiyotik elde edilmesinde (krorellin) kullanılabilmektedir. Yine bâzı Ulva türleri salata olarak kullanılmaktadır. Bâzıları (Chara ve Nigalla) kalsiyum karbonatça zengindirler.
Tek hücreli su yosunlarından olan diatome’ler bugün sanâyide kullanılan en önemli su yosunlarındandır. Jeolojik devirlerde üremiş olan diatomeler suların, denizlerin dibine çökerek silisli kabuklarından meydana gelen kalın tabakalar meydana getirmişlerdir. Bu tabakalar bugün ya göl diplerinde veya toprak arasında kalmıştır. Bu tabakaların kalınlığı bâzan 15-25 m’yi bulmaktadır. Diatomeler ve kalıntılarından meydana gelen bu toprağa diatome toprağı, kieselgur, diatomit veya tripoli gibi isimler verilir. Memleketimizde Ankara, Erzurum, Kayseri ve Afyon civârında rastlanmaktadır. Bu toprağın rengi kirli beyazımsı veya beyazdır ve hafiftir. % 60-90 silis taşır. Sanâyide önemlidir. Meselâ hacminin 2-4 misli su çektiğinden asit gibi zararlı maddelerin ambalajlanmasında, yanmadığından ve ısıyı nakletmediğinden fırınların izolasyonunda; sert olduğundan mâdenî eşyâların temizlenmesinde; nitrogliserin ile karıştırılarak dinamit yapımında; flitrasyonda vs. kullanılır.
Esmer su yosunlarından bâzı laminoria türleri alginik asit ve tuzların elde edilmesinde kullanılır. Bu ise eczâclık tekniğinde tablet ve süspansiyon hazırlanmasında, gıdâ sanâyiinde, konservecilikte, kozmatik sanâyiinde, tekstil sanâyiinde çok kullanılır. Fucus türlerinden iyot elde edilmesinde çok faydalanılmıştır. Ayrıca kızıl su yosunlarından olan Gelidium türlerinden Agar elde edilmesinde çok faydalanılır. Agar yapısında polisakkaritler taşır. Tedâvide, bakteriyolojide, eczâcılık sanâyiinde, gıdâ sanâyiinde kullanılır.
Bugün memleketimizin sâhillerinde de yukarıdaki sınıflara âit 120 civârında su yosun türü tespit edilmiştir. Fakat dünyâ üzerinde su yosunlarından en çok faydalanan ve onların kültürünü yapan ülkelerin başında Japonya gelmektedir.
İlin Kimliği
Yüzölçümü : 14.123 km2
Nüfûsu : 579.150
İlçeleri : Merkez, Akdağmâdeni, Aydıncık, Boğazlıyan, Çandır, Çayıralan, Çekerek, Kadışehri, Saraykent, Sarıkaya, Sorgun, Şefaatli, Yenifakılı, Yerköy.
İç Anadolu bölgesinin Orta Kızılırmak bölümünde yer alan bir ilimiz. İl toprakları 34°02’ ve 36°09’ doğu boylamları ile 38°54’ kuzey enlemleri arasında kalır. Doğudan Sivas, kuzeyden Tokat ve Çorum, batıdan Kırıkkale, güneybatıdan Kırşehir, güneyden Nevşehir ve Kayseri illeri ile çevrilidir. Türkiye’nin beş tahıl ambarından biridir. Trafik numarası 66’dır.
İsminin Menşei
Türkmenler “ot” a “yoz” derler. Çapanoğlu Aşireti Horasan’dan bu bölgeye geldiklerinde yemyeşil uzanıp giden bir otlakla karşılaşınca sürülerini bu otlağa bırakıp çadırlarını kurmuşlardır. Zamanla çadırların yerini taş ve kerpiç binâlar almış ve küçük bir kasaba meydana gelmiştir. Türkmenler bu kasabaya “Yoz Kant” (Otlak Kenti) ismini vermişlerdir. Zamanla bu kelime “Yozgat” olarak halk dilinde yerleşmiştir.
Yozgat ili ile ilgili efsâne şöyledir: Çapanoğlu Aşireti henüz Yozgat bölgesine varmış, sürüler otlağa bırakılmıştı. Çadırların yanında aşiretin en yaşlısı CabbarAğa koyunlarını otlatırken bir yandan da, elinde tesbih kalben zikrederken, nur yüzlü ak sakallı bir derviş Cabbar Ağadan su istedi. “Suyum yok ama buz gibi bir bakraç süt var. Az önce gelinim GülsümHâtun getirdi. Kabul edersen çok sevinirim.” dedi. Nur yüzlü zât oturdu ve üç nefeste bütün sütü içti. CabbarAğa hepsini içtiği için çok memnun oldu.
Nur yüzlü zâtCabbarAğanın sırtını okşadı ve; “Gönlün gani, mülkün de fâni olsun. Yozuna yoz katılsın, köyün oban Yozkent olsun.” dedi ve kayboldu. Bakraç içindeki süt yine ilk hâlini almış olup, ağzına kadar dolu haldeydi. Bu hâdiseyi, aşiret beylerine anlattı ve hepsi bu zâtın Hızır aleyhisselâm olduğuna inandılar ve bulundukları yerde kalarak “Yozkent” kurmaya karar verdiler.
Târihi
Yozgat ili Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Alişar Höyüğünde 5000 sene önceye âit eserler bulunmuştur. Yozgat il toprakları Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran ve Anadolu’da târih devrinin başlangıcı kabul edilen Hititlerin sınırları içinde ve en kalabalık yerleşme merkezlerinden biriydi. M.Ö. 1500-2000 yılları arasında kurulan Hitit Krallığının merkezi Hattuşaş, Yozgat il sınırları içindedir.
Sâmi Asurlular Kızılırmak’ı geçerek buraya kadar gelmişlerse de, bu bölgeye hâkim olamamışlardır. Frikya ve Lidya krallıkları bu bölgeye devamlı hâkim olamadılar.
M.Ö. 6. asırda Presler Anadolu’nun mühim kısmını ve bu bölgeyi istilâ ettiler. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers Devletini yenerek Anadolu ve İran’ı krallığına kattı. İskender’in ölümü üzerine imparatorluk komutanları arasında taksim edilerek Anadolu, Asya İmparatorluğu (Selevkoslar Devleti)nin payına düştü. Az sonra bu bölge Kapadokya Krallığına geçerek Kayseri’den idâre edilmiştir.
M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bütün Anadolu gibi bu bölgeyi de kendi toprakları içine kattı. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü.
İslâm orduları ve Sâsânîler zaman zaman Bizans’ın elindeki bu bölgeye akınlar yapmışlarsa da bu bölgeyi devamlı olarak ellerinde tutamadılar.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu fâtihi ve Anadolu’da ilk Türk devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Gâzi Süleymân Şah başkumandanlığındaki Selçuklu Oğuz orduları, bütün Anadolu gibi Yozgat bölgesini de fethederek 1077’de kurulan Selçuklu Türk Devletine kattı. Bir ara Danişmendoğullarının nüfûzuna giren bu bölge, devamlı Konya’ya yâni, Anadolu Selçuklu Türk Devletine bağlı kaldı. 1308’de Selçukoğulları Hânedanı düşünce, Anadolu gibi bu bölge de İlhanlı Devletine bağlandı.
İlhanlıların sonuncu Anadolu Genel Vâlisi Uygur Türklerinden Eratna Bey 1335’te Sivas’ta istiklâlini îlân edince bu bölge Eretna Beyliğine geçti. Bu topraklar 1380’de Selçukoğullarından Melik Rükneddîn’e intikal etti. 1398’de Kâdı Burhâneddîn öldürülünce Sultan Yıldırım Bâyezîd Han bu bölgeyi 1398’de Osmanlı Devletine kattı.
Tîmûr Han 1402-1403 senelerinde Yozgat’ı ele geçirdi. Tîmûr Han Anadolu’yu terk edince Çelebi Sultan Mehmed Han bu bölgeyi Osmanlı Devleti sınırlarına yeniden kattı. Bu târihten îtibâren Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar Yozgat bir İç Anadolu şehri olarak Osmanlı idâresinde yaşadı.
Türkmen beylerinden Çapanoğlu Ahmed Paşa Yozgat’ı yeni baştan îmâr etti. Bu zat 1762-1813 arasında 51 yıl vâlilik yaptı. Bir ara Çorum, Kayseri, Ankara, Amasya, Çankırı, Niğde, Tarsus bu âilenin idâresine verildi. Sultan İkinci Mahmûd Han zamânında idârî değişiklikler olunca, Üçüncü Çapanoğlu Süleymân Beyin büyük oğlu Celâleddîn Paşa vezir (mareşal) olarak devlet hizmetinde çalıştı. Diyarbakır, Halep, Maraş, Erzurum, Adana ve Kayseri vâliliği yaptı ve 1846’da vefât etti. Çapan (Çapar) veya Cebbaroğullarından Ahmed Paşa ve oğulları Hacı Mustafa ile Süleymân Bey; Ömer Ağa ve Müderris Abdülcebbar ve Abdülfettah Efendiler bu âileden olup, devlete büyük hizmetleri oldu.
Osmanlı devrinde “Bozok” denilen ve aşağı yukarı bugünkü Yozgat topraklarını içine alan Sancak (vilâyet), Sivas Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 8 sancağından biriydi. Tanzimattan sonra ise Ankara vilâyetinin (eyâletinin) beş sancağından biri oldu. Üç kazâsı vardı.
Cumhûriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) vilâyet (il) denilince Yozgat vilâyet oldu.
Fizikî Yapı
Yozgat ilinin % 38’i dağlardan, % 51’i platolardan ve % 11’i ovalardan ibârettir. Genel olarak “Bozkır” görünümündedir.
Dağları: Yozgat ilinde dağların daha çoğu doğu, batı ve orta kısmındadır. Başlıca dağları Akdağlar, Karababa Dağları ile Çamlıbel Dağları ve bunların uzantılarıdır. Akdağ (Hamza Sultan Tepesi 2281 m), Sivritepe (2076 m), Sırıklıdağ (2090 m), Karababa Dağı (2235 m), Deveci Dağı (1907 m), Geyiklidağ (1933 m), Kokenez Dağı (1524 m), Yazır Dağı (1683 m), Dağnı Dağı (1755 m) ve Keklicek Dağı (1350 m)dir.
Yozgat il topraklarının yarısı plato ve yaylalarla kaplıdır. Bunlardan Bozok Yaylası Orta Anadolu’nun başlıca platosudur. Ortalama yüksekliği 1200-1400 metredir.
Ovaları: Yozgat ili vâdileri büyük ovalar hâlinde geniş değildir. Delice Irmak Vâdisi ile Çekerek Suyu Vâdisi bâzı yerlerde genişliyerek verimli ovalar meydana getirmişlerdir. Delice Irmak Vâdisi boyunca Sorgun, Boğazlıyan, Şefaatli ve Yerköy Ovaları meydana gelir. Çekerek Suyu Vâdisi boyunca da Kümbet, Koyunculu ve Kadışehri düzlükleri meydana gelir.
Akarsuları: Başlıca akarsuları Delice Irmak ve Çekerek Suyudur.
Delice Irmak: Akdağların batı eteklerinden çıkar, Kanat Suyu adıyla batıya akar, Sorgun Deresini alarak Şefaatliye ulaşır. Yerköy yakınında il sınırını meydana getirir. İl sınırını aşarak biraz ileride Kızılırmak’la birleşir.
Çekerek Suyu: Yeşilırmak’ın önemli bir koludur. Sivas’ın Çamlıbel Dağlarından çıkar. Yozgat il sınırlarına girer. Akdağmâdeni çevresindeki derelerin sularını toplayıp Çekerek ilçesi yakınında il sınırlarını terk ederek Amasya il sınırına girer ve Yeşilırmak ile birleşir.
İklim ve Bitki Örtüsü
Yozgat ilinde sert kara iklimi hüküm sürer. Yaz ile kış, gece ile gündüz arasında büyük ısı farkı vardır. Isı -23°C ile + 37,1°C arasında seyreder. Senenin 40 günü kar yağışlı geçer ve 20 günü -10°C’nin altındadır. Senelik yağış ortalaması 540 mm’dir.
Bitki örtüsü: Yozgat il topraklarının % 56’sı ekili-dikili alanlardan, % 28’i ormanlardan, % 15’i çayır ve mer’alardan ibârettir. Akdağlar, Bozok Yaylasının tepeleri ile Merkez ilçede 270 hektarlık bir bölge orman ve fundalıklarla kaplıdır.
Ekonomi
Yozgat ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfûsun % 80’i tarım sektöründe çalışır.
Tarım: Yozgat ilinde en fazla tahıl ekimi yapılır. Buğday, arpa ve çavdar en çok yetişen ürünlerdir. Türkiye’nin beş tahıl ambarından biridir. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, fasulye, mercimek, şekerpancarı, patates, soğan ve ayçiçeğidir. Sebze ve meyve üretimi il ihtiyacını karşılar. Elma, armut, ayva, üzüm, kayısı ve zerdali en çok yetişen meyvelerdir.
Hayvancılık: Yozgat ilinde geniş mer’alar bulunur. İlde besi hayvancılığı yapılmaz, mer’a hayvancılığı yaygındır. En çok koyun, sığır, kıl keçisi ve tiftik keçisi beslenir. Tavukçuluk ve arıcılık gelişmiştir. Hindileri meşhurdur.
Ormancılık: Yozgat ili, İç Anadolu bölgesinde orman varlığı zengin sayılabilecek bir ildir. Yaklaşık 240.000 hektar orman ve 160.000 hektar fundalığa sâhiptir. Orman içinde 86 ve orman kenarında 73 köy vardır. Yüksek yerlerde iğne yapraklı, daha az yükseklerde meşe ağaçları çoğunluktadır. Bu ormanlardan bol miktarda sanâyi odunu ile yakacak odunu elde edilir.
Mâdenleri: Yozgat ili mâdenler bakımından zengin sayılmaz. Akdağmâdeni ilçesinde kurşun ve çinko, Sorgun ilçesinde kömür yatakları işletilmektedir.
Sanâyi: Yozgat ilinde sanâyi 1970’ten sonra gelişmeye başlamıştır. 10 kişiden fazla işçi çalıştıran sanâyi iş yeri 40, 10 kişiden az işçi çalıştıran sanâyi iş yeri sayısı 600 civârındadır. Başlıca fabrika ve sanâyi kuruluşları: Çimento Fabrikası, Orta Anadolu Köyişbir Deri Sanâyii A.Ş., yem fabrikaları, un fabrikaları, Deri Sanâyi ve Ticâret A.Ş., Ayça Yağ Fabrikası, Topel Ticâret ve Sanâyi A.Ş., Gentaş Tuğla Fabrikası, Tuğsan Tuğla Fabrikası, prefabrike konut îmâl eden Teknik İnşaat ve Ticâret A.Ş., Akdağ İnşaat ve İnşaat Malzemeleri Sanâyii ve Ticâret A.Ş. başlıcalarıdır (1994).
Ulaşım: Yozgat, İzmir-Afyon-Ankara-Yozgat-Erzurum-İran’a uzanan E-23 karayolu ile bütün bölgelere ulaşır. İl sınırları içinde devlet yolları 444 km, il yolları 510 kilometredir. Köylerinin % 85’inin yolları vardır. Ankara’dan Doğu Anadolu’ya uzanan demiryolu Yozgat ilinin güney batısından geçer. Yozgat merkez ilçe, demiryolu hattı üzerinde değildir. İlin Yerköy, Şefaatli ve Boğazlıyan ilçeleri demiryolu hattı üzerindedir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfûsu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 579.150 olup, bunun 208.183’ü şehirlerde ve 370.967’si köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 14.123 km2 olup, nüfus yoğunluğu 41’dir.
Örf ve âdetleri: Yozgat ve çevresi 5000 senelik bir târihe sâhiptir. Fakat 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bu bölgeye yerleşen Orta Asya menşeli Türkmenlerle bu bölge tamâmen Türkleşmiş ve Türk-İslâm kültürü bu bölgede hâkim olmuştur. Diğer kültürler tamâmen unutulmuştur. Yozgat ilinde gelenek ve görenekler iç Anadolu’nun diğer şehirleri gibidir. Folkloru Çankırı, Ankara, Niğde, Amasya, Tokat ve Kayseri ile aynı özelliğe sâhiptir.
Mahallî kıyâfet: Kadınlarda üç etek, büzmeli şalvar, çizgili mintan, delme yelek, pullu fes, tepelik üzerine renkli yazma; yaşlılarda kadife ve aba başlık, bele gümüş kemer, ayağa yün çorap, lapçin, kundura veya çarık giyilir.
Erkeklerde yakasız mintan, geniş kollu hırka, salta veya yelek giyilir.
Mahallî halk oyunları ve mûsikî: Mûsikî ve halk oyunları İç Anadolu’nun etkisindedir. Melodi yapısı hareketli fakat hüzünlüdür. Karşılama oyunları yaygındır. Oyunlar davul ve zurna eşliğinde oynanır. Başlıcaları: Halaylar, karşılamalar, çifte telli, tek ayak, kamalı, pobbili, yerli gelin, cema ve bozok semahıdır. Yozgat ili türküler bakımından da oldukça zengindir.
Mahallî yemekler: Madımak, çiğdem pilavı, testi kebabı, arabaşı, teltek ve haside tatlısıdır.
Yozgat ilinin güreş bakımından önemli bir yeri vardır. Güreş bu ilde târih boyunca îtibârlı bir spor olmuştur. Olimpiyat ve Dünyâ ve Avrupa şampiyonluğunu kazanan Celal Atik ve Nasuh Akar Yozgatlıdır.
Yozgat’ın her yanında halı dokunur. Halıların renkleri parlak, desenleri geometriktir. Yozgat, Boğazlıyan, Sorgun ve Çiçekdağ Türkmen halısı meşhurdur.
Eğitim: Okur-yazar nispeti % 80’e varmıştır. Okulsuz köy yoktur. İlde 44 anaokulu, 719 ilkokul, 68 ortaokul, 11 meslekî ve teknik ortaokul, 15 lise, 21 meslekî ve teknik lise vardır (1994). Erciyes Üniversitesine bağlı Yozgat Meslek Yüksek Okulu, ilin tek yüksek öğretim kurumudur.
İlçeleri
Yozgat ili, biri merkez olmak üzere 14 ilçeden ibârettir.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 93.424 olup, 50.335’i ilçe merkezinde, 43.089’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 50, Musabeyli bucağına bağlı 31, Osmanpaşa bucağına bağlı 19 köyü vardır. Yüzölçümü 2039 km2 olup, nüfus yoğunluğu 46’dır. İlçe toprakları hafif dalgalı olup, akarsu vâdileriyle parçalanmıştır. Çorum Suyu, Delice, Sorgunözü, Yozgat ve Killi Çayları, ilçe topraklarını sulayan başlıca akarsulardır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, fasulye, patates, soğan, keten, kenevir, haşhaş ve şekerpancarıdır. Vâdi tabanlarında daha çok meyve ve sebze yetiştirilir. Yamaçlarda ise bağcılık yapılır. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. En çok küçükbaş hayvan beslenir.
İlçe merkezi, Yozgat Çayı Vâdisinin yamaçlarında kurulmuştur. Ankara-Sivas karayolu ilçe merkezinden geçer. Ankara’ya 217 km mesâfededir.
Akdağmâdeni: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 62.776 olup, 12.220’si ilçe merkezinde, 50.556’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 71 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Akdağ doğu ve güneyinde yer alır. Dağlardan kaynaklanan suları Çekerek Suyunun kolları olan Göndelen, Akdağmâdeni ve Saray dereleri toplar. Batısında Orta Anadolu’nun önemli platolarından olan Bozok Platosu yer alır. Kara iklimi hâkim olması yüzünden bitki örtüsü zengin değildir.
Ekonomisi tarım, hayvancılık ve mâdenciliğe dayanır. Meyvecilik yaygındır. Başlıca yetiştirilen meyveler elma, armut, kayısı, vişne, ceviz ve üzümdür. Ayrıca arpa ve çavdar üretilir. En çok koyun, tiftik ve kıl keçisi beslenir. İlçe topraklarındaki çinko ve kurşun yatakları işletilir. İlçede sanâyi kuruluşu olarak bir deri farikası vardır.
İlçe merkezi Akdağ’ın kuzey eteklerinde, çam ormanları içinde kurulmuştur. Yozgat-Sivas karayolunun orta kesimlerinde yer alır. İl merkezine 113 km mesâfededir. 1815’ten sonra bölgedeki gümüş ve kurşun yatakları işletilmeye başlanınca, ilçe merkezinde yerleşmeler başladı ve hızla nüfûsu arttı. 1839’da nâhiye 1860’da kazâ oldu.
Aydıncık: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 22.098 olup, 5734’ü ilçe merkezinde, 16.364’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 28 köyü vardır. İlçe toprakları Çekerek Suyu Vâdisinden ve etrâfındaki orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden meydana gelir.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri patates, soğan, şekerpancarı, buğday, arpa ve ayçiçeğidir. Akarsu boylarında sebzecilik yapılır. İlçe merkezi Çekerek Suyu Vâdisinde kurulmuştur. Çekerek-Alaca karayolu ilçenin kuzeyinden geçer. Çekerek ilçesine bağlı bir bucakken 16 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu.
Boğazlıyan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 55.576 olup, 16.895’i ilçe merkezinde, 38.681’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 28, Yenipazar bucağına bağlı 5 köyü vardır. İlçe toprakları İç Anadolu Platosu üzerinde olup, doğusunun küçük bir bölümünde Akdağlar yer alır. İlçe topraklarını Delice Irmağının kolu olan Karasu sular. Düz arâzi az olup, Boğazlıyan Ovası, Karasu Vâdisinde yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates, şekerpancarı, fasulye ve mercimektir. Hayvancılık gelişmiştir. En çok koyun ve sığır yetiştirilir. Yün ve yapağı üretimi önemli gelir kaynağıdır. Deri fabrikası başlıca sanayi kuruluşudur.
İlçe merkezi Keklicek Dağı ile Yatırdağı arasında kalan vâdide kurulmuştur. Yozgat-Kayseri karayolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 120 km mesâfededir. Ticârî yönden Kayseriye bağlıdır. İlçe belediyesi 1879’da kurulmuştur.
Çandır: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 11.317 olup, 8432’si ilçe merkezinde, 2885’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 4 köyü vardır. İlçe topraklarının büyük bölümü dağlar ve platolarla kaplıdır. Doğusunda Akdağlar, kuzeyinde Gevencik Dağı yer alır. Başlıca akarsuyu Pınar Deresidir. Akdağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates, ayçiçeği, şekerpancarı ve baklagillerdir. Meyvecilik ve hayvancılık gelişmiştir. El tezgahlarında halı dokunur. İlçe merkezi Pınar Deresi kenarında kurulmuştur. Çayıralan ilçesine bağlı bucakken 16 Haziran 1987’de 3992 sayılı kânunla ilçe oldu.
Çayıralan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 24.381 olup, 7644’ü ilçe merkezinde, 16.737’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 27 köyü vardır. İlçe topraklarının büyük bölümü dağlar ve platolarla kaplıdır. Doğusunda Akdağlar, kuzeydoğusunda Karababa Dağı, kuzeyinde Sırıklıdağı, batısında ise Gevencik Dağı yer alır. Dağlardan kaynaklanan suları Kanak Çayı toplar Ayrıca Kızılırmak ve Delice Irmağını besleyen irili ufaklı birçok akarsu vardır. Akarsu kıyılarında dar düzlükler vardır. Akdağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates, ayçiçeği, şekerpancarı ve baklagillerdir. Meyvecilik son senelerde gelişmiş olup, en çok elma yetiştirilir. Hayvancılık eski metodlarla yapılır. En çok koyun ve sığır beslenir. Orman varlığına rağmen, ormancılık gelişmemiştir. Ev tezgahlarında halı dokunur.
İlçe merkezi Akdağların batı eteklerinde kurulmuştur. İl merkezine 119 km mesâfededir. 1948’de ilçe olmuştur. İlçe ortasından Pınar Deresi geçer. İlçe belediyesi 1926’da kurulmuştur.
Çekerek: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 38.420 olup, 10.398’i ilçe merkezinde, 28.022’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 43 köyü vardır. Yeşilırmak Havzasında kalan ilçe topraklarının büyük bölümü Bozok Platosunda yer alır. İlçe topraklarını Çekerek Irmağı sular. Çekerek Vâdisinin genişlediği yerlerde Kümbet ve Koyunculu ovaları yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri patates soğan, şekerpancarı, buğday, arpa, ayçiçeğidir. Sebzecilik gelişmiştir. Tarımda makina kullanımı yaygındır. Hayvancılık fazla yaygın değildir.
İlçe merkezi Çekerek Irmağının batısında kurulmuştur. Gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. Zile ilçesine bağlı Hacıköy isimli bir köyken, 1928’de Yozgat’a bağlanarak bucak hâline getirildi. 1944’te ilçe merkezi oldu ve aynı yıl belediyesi kuruldu. İl merkezine 88 km mesâfededir.
Kadışehri: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 24.400 olup, 4195’i ilçe merkezinde, 20.205’i köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Kuzeyinde Deveci Dağları, güneyinde Bozok Platosu yer alır. Başlıca akarsuyu Çekerek Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri patates, buğday, arpa, şekerpancarı ve ayçiçeğidir. İlçe merkezi Deveci Dağları eteklerinde kurulmuştur. Çekerek ilçesine bağlı bucakken 16 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu.
Saraykent: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 9842 olup, 6059’u ilçe merkezinde, 3783’ü köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları Bozok Platosunda yer alır. Topraklarını Çekerek Suyunun kolları sular.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Meyvecilik gelişmiştir. Başlıca yetiştirilen meyveler elma, armut, kayısı, vişne, ceviz ve üzümdür. En çok koyun, tiftik ve kıl keçisi beslenir. İlçe merkezi, Bozok Platosunda kurulmuştur. Yozgat-Sivas karayolu ilçenin güneyinden geçer. Eski ismi Karamağra’dır. Akdağmâdeni ilçesine bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.
Sarıkaya: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 44.857 olup, 11.586’sı ilçe merkezinde, 33.271’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 39, Hasbek bucağına bağlı 18 köyü vardır. Yüzölçümü 976 km2 olup, nüfus yoğunluğu 46’dır. İlçe toprakları, akarsu vâdileriyle parçalanmış olup, Bozok Platosunun güneyinde yer alır. İlçe topraklarını Delice Irmağının kolları sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri; buğday, şekerpancarı, arpa, mercimek, patates, çavdar ve üzüm olup, ayrıca az miktarda soğan, fasulye, elma ve armut yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. İlçe topraklarında demir yatakları vardır.
İlçe merkezi, Güllerözü Deresinin kuzey kıyısında geniş bir düzlükte kurulmuştur. Eskiden merkez Aşağısarıkaya idi. Daha sonra Hamam adlı şimdiki yerine taşındı ve daha sonra Sarıkaya ismiyle anılmaya başlandı. 1957’de İlçe merkezi oldu. Yozgat-Kayseri karayolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 77 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1957’de kurulmuştur.
Sorgun: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 96.046 olup, 31.179’u ilçe merkezinde, 64.867’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 89 ve Eymir bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 1769 km2 olup, nüfus yoğunluğu 54’tür. İlçe toprakları Bozok Platosunun orta yükseklikteki dağlık düzlüklerinden meydana gelir. Sorgunözü ve Çekerek Çayına karışan bâzı dereler ilçe topraklarını sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, mercimek, nohut, üzüm, şekerpancarı, patates, çavdar ve fasulyedir. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok sığır, koyun ve Ankara keçisi beslenir. Tuğla, kiremit ve un fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında linyit yatakları vardır.
İlçe merkezi, Sorgunözü Deresi Vâdisinde kurulmuştur. Osmanlılar zamânında Köhne-i Kebir adıyla anılıyordu. Yozgat-Sivas karayolu ilçe merkezinden geçer. Tarım ürünlerinin pazarlandığı bir ticâret merkezi olan ilçe, il merkezine 34 km mesâfededir. 1926’da ilçe olmuş ve aynı yıl belediyesi kurulmuştur.
Şefaatli: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 36.246 olup, 13.171’i ilçe merkezinde, 23.075’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 44 köyü vardır. Yüzölçümü 833 km2 olup, nüfus yoğunluğu 43’tür. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Bu düzlükler akarsu vâdileriyle parçalanmış olup, topraklardan kaynaklanan sular Delice Irmağına karışır. İlçe toprakları orman yönünden çok fakir olup, step görünümündedir.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, arpa, mercimek ve üzüm olup, ayrıca az miktarda elma, patates, soğan, çavdar ve armut yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. En çok koyun, Ankara keçisi ve sığır beslenir. İlçe topraklarında flüorit yatakları vardır.
İlçe merkezi Konak Çayı ile Boğazlıyan Çayının birleştiği yerde kurulmuştur. Gelişmemiş bir yerleşim merkezi olan ilçeden Kayseri-Ankara demiryolu geçer. İl merkezine 42 km mesâfededir. Şefaatli 1934’te ilçe olmuş ve aynı yıl belediyesi kurulmuştur.
Yenifakılı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 11.305 olup, 4087’si ilçe merkezinde, 7218’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 8 köyü vardır. İlçe toprakları genelde düzdür. Karasu Çayı ilçe topraklarını sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates, şekerpancarı, fasulye ve mercimektir. Hayvancılık gelişmiştir. İlçe merkezi Karasu Çayı Vâdisinde kurulmuştur. Ankara-Kayseri demiryolu ilçeden geçer. Boğazlıyan’a bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. İlçe belediyesi 1951’de kurulmuştur.
Yerköy: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 48.462 olup, 26.248’i ilçe merkezinde, 22.214’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 32, Salmanlı bucağına bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü 1245 km2 olup, nüfus yoğunluğu 39’dur. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Kuzeybatısında Zincirli Dağı yer alır. İlçe topraklarından kaynaklanan suları Delice Irmağı toplar. Bu akarsu vâdisinin genişlediği bölümde Yerköy Ovası yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, şekerpancarı, patates, soğan ve elmadır. Hayvancılık gelişmiştir. En çok küçükbaş hayvan beslenir. Sarayköy’de bulunan çimento fabrikası başlıca sanâyi kuruluşudur. Diğer sanâyi kuruluşları ise kraft torba, tuğla ve briket fabrikalarıdır.
İlçe merkezi DeliceIrmağı Vâdisinde kurulmuştur. Ankara-Yozgat ve Ankara-Kayseri karayolu üzerindedir. İl merkezine 39 km mesâfededir. Türkiye’nin hiçbir yerinde görülmeyen bir şekilde Kırşehir’in Çiçekdağ kasabası ile birleşmiş durumdadır. İlçe belediyesi 1945’te kurulmuştur.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Yozgat tabiî güzellikler ve târihî eserler bakımından zengindir. Târihte önemli ticârî yollar üzerinde olan Yozgat’ın birçok târihî eseri zamânımıza ulaşmamıştır. Başlıca eserleri şunlardır:
Ulu Câmi: Çapanoğlu Mustafa Bey tarafından 1779’da yaptırılmıştır. İlin en eski câmisi olup Çapanoğlu Câmii olarak da bilinir.
Capanoğlu Süleyman Bey Câmii: Çapanoğlu Süleyman Bey tarafından 1794’te yaptırılmıştır. Kesme taş işçiliği, iç ve dış süslemelerinin sanat değeri büyüktür. Ulu Câminin ön kısmında olduğundan bu iki câmi iç ve dış câmi olarak anılır.
Cevahir Ali Efendi Câmii: Ali Efendi tarafından 1788’de yaptırılmıştır. Günümüzde oldukça yıkık vaziyettedir.
Başçavuşoğlu Câmii: 1880 târihinde yapılmıştır. Ahşap bezemelerinin sanat değeri büyüktür. Tavanı Barok motiflerle kaplıdır.
Çapanoğlu Câmii: Ahmed Paşa tarafından 1749’da yaptırılmıştır. Yerköy ilçesindedir. Taş işçiliği ve iç süslemeleri çok güzeldir.
Saat Kulesi: 1870’te Belediye Reisi Tevfikizâde Ahmed Efendi yaptırmıştır.
Eski eserler:
Ankova Harâbeleri: Sorgun ilçesinin Alişar köyünde eski bir Hitit şehri olan Ankova’nın kalıntıları vardır. Hitit târihine ışık tutacak pekçok eser bulunmuştur. Çoğu Ankara Etnoğrafya Müzesindedir. Bu höyükte 5000 senelik eserlere rastlanmıştır. Bunların bakır ve tunç devirlerine âit olduğu ifâde edilmektedir. Çengeltepe Höyüğü: Merkez ilçenin Çengelköyü köyünde târih öncesi ilk tunç devrine âit eserler bulunmuştur. Dört bin sene önce yapılan binâların duvarları hâlen ayaktadır. Kerkenez: Eski bir Hitit şehridir. Hattuşaş: Hitit başşehridir. Yedi kilometrelik bir surla çevrilidir. Şehre 7 kapıdan girilir. Yeraltı geçitleriyle Hitit mîmârîsinin eşsiz örneğidir. Bu harâbelerin yanında dînî inançları sembolize eden yazılı kayalar bulunmaktadır. Türüdüler Köyü Mağaraları: Şefaatlı ilçesindedir. Târihin çok eski çağlarından kalma mağaralardır.
Kaleler: Boğazkale; târihî bir kaledir. Çeşka Kalesi: İl merkezine 5 km mesâfededir. Keçi Kalesi: Yerköy iline 25 km uzaktadır.
Mesîre yerleri: İlin çeşitli yerlerine yayılmış birçok mesîre yeri vardır. Bunların bâzıları şunlardır:
Çamlık: İl merkezine 5 km mesâfededir. 264 hektara yakın olan Çamlık 1956’da millî park hâline getirilmiştir. Temiz havası, bol suyu ve şahâne bitki örtüsü ile bir dinlenme yeridir.
Çayıralan Ormanları: Çayıralan ilçesindedir. Karaçam, ladin, meşe, kayın ve kavak ağaçlarından meydana gelmiş gür bir ormandır. Av yapmaya ve kamp kurmaya müsâittir.
Karanlık Dere: Yerköy ile Şefaatli arasında yer alır. Çekerek Suyu ortasından akar. Yeşillik, av hayvanları ve balığı bol bir mesîre yeridir.
Akdağ Ormanları: Akdağmâdeni çevresi ormanlarla kaplıdır. Soğuk su kaynakları ve yaylaları ile güzel bir piknik yeridir. Av hayvanları boldur.
İçmeler ve kaplıcalar: Yozgat kaplıcalar ve şifâlı sular bakımından zengin bir ilimizdir. Önemli kaplıcaları şunlardır:
Sarıkaya Kaplıcaları: İl merkezine 79 km mesâfede, Sarıkaya ilçesindedir. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıcanın suları, romatizma, nevralji, nefrit, cilt ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir.
Karadikmen Kaplıcası: Akdağmâdeni ilçesine bağlı Karadikmen köyündedir. Tesisleri mevcut olmayan kaplıcanın suları içme olarak günde 4-5 bardak içmek sûretiyle karaciğer, safra yolları, barsak hastalıkları ile idrar yolları hastalıklarına, banyo olarak romatizma ve kadın hastalıklarına iyi gelir.
Yeşilova Ilıcası: Sorgun ilçesine 2 km mesâfededir. Tesisleri mevcut olan kaplıca suları banyo olarak romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına, içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına faydalıdır. İl merkezine 38 km mesâfededir.
Yerköy Kaplıcası: Yerköy ilçesine 3 km mesâfededir. Tesisleri yetersiz olan kaplıca suyu romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına faydalıdır. İl merkezine 36 km mesâfededir.