VAN GÖLÜ
Memleketimizin en büyük gölü. Büyüklük bakımından Avrupa’nın beşinci gölüdür. Yüzölçümü 3713 km2, en derin yeri 451 m ile Ahlat ile Adilcevaz arasındadır. Denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün en geniş yeri, körfezdeki Bendimai Çayının döküldüğü yerle güneybatıdaki Tuğ arasıdır. Bu mesâfe 125 km, kuzey-güney doğrultusunda azamî genişlikse 75 km’dir. Van ile Tatvan arası ise 90 km’dir.
Lav seddi göllerinin en büyüğü olan Van Gölünün çok girintili çıkıntılı muntazam olmayan bir kenarı vardır. Göl esas bir gövdeyle kuzeydoğuda geniş bir geçitle bağlı büyük bir körfezden meydana gelir. Gölün bulunduğu bölge batıdaki Muş Ovası ile birlikte Geniş bir çöküntü havzasıdır. Nemrud Dağından çıkan volkanların meydana getirdiği setle Muş Ovasından ayrılmıştır. Muş Ovasının zamanla alüvyonlarla dolmasına karşılık, kapalı havza durumunda olan Van depresyon bölgesi, sularla dolarak göl hâline gelmiştir. Kapalı havza durumundaki göle büyük akarsular dökülmemekte, ancak çok sayıda dere sularını buraya boşaltmaktadır. Bütün dereler kar ve yağmur sularıyla beslenirler. Suları kış mevsiminde oldukça az, ilkbahar ve yaz aylarında fazladır. Yaz aylarındaki fazlalığa yüksek yerlerdeki karların erimesi sebep olmaktadır. Göl seviyesi temmuzda en yüksek, ocak ayında ise en düşüktür. Yıl içindeki seviye farkı ortalama 50 cm civârındadır. Gölün doğu kesiminde adalar bulunur. Bunlar Erciş Körfezinde yer alan Andır Adası, Van koyunun ağız kesimindeki Çarpanok Adası, Gevaş boyundaki Akdamar Adası ve bu koyun 3 km kuzey batısında yer alan Kuş Adasıdır.
Van Gölünün dışarıya akıntısı olmadığından sular ancak buharlaşmayla kaybolmakta, bu ise suda tuz birikimine sebep olmaktadır. Zamanla biriken tuzlar sebebiyle tuzluluk nispeti binde 22,4’e yükselmiştir. Gölü besleyen dereler volkanik araziden geçtiklerinden fazla miktarda sodyum karbonat getirirler. Bu bakımdan göle sodalı göl denir. Gölün suyu acı, tuzlu ve sodalıdır. Yaz aylarında kenarlarında görülen soda birikintileri toplanıp satılır. Soda üretim yeri olarak Van Gölü önemli bir potansiyele sâhiptir.
Göl ve çevresinde Doğu Anadolu’nun sert iklimi, hüküm sürer. Büyük ve derin göl civardaki çok sert iklimin biraz yumuşamasına sebep olmuştur. Etrafında çok şiddetli donlar görülmez. Çevresindeki yüksek dağlara iki metre yüksekliğe kadar varan kar yağar. Bunlar yaz aylarında eriyerek gölü beslerler. Gölün hemen çevresinde ormana rastlanmaz, yalnız güneydeki yamaçlarda çalılık ve bozulmuş ormanlar vardır.
Göle dökülen akarsu ağızlarında çok miktarda balık yaşar. (En çok tatlı su kefalının avlandığı) balıklardan havyar da elde edilir.
Tatvan-Van arasında feribot seferlerinin devamlı yapılması nakliye bakımından önemlidir. Elazığ-Muş demiryolu, Tatvan-Van feribot seferleriyle İran’a bağlanır. Ayrıca karayolları ile etrâfa bağlantıların olması bölgenin ticaretine müspet olarak tesir eder.
Alm. Ventil (n), Verschlussdeckel (m), Fr. Aile, aube (f), robinet (m), İng. Vane. Suların akışını durdurmak, serbest bırakmak veya isteğe göre ayarlamak üzere iki yatak arasında düşey yönde hareket eden kapak. Birçok vana çeşitleri mevcuttur. Bunlardan bâzıları:
Sürgülü vana: Düşey olarak yerleştirilmiş bir disk vâsıtasıyla kapanan vana.
Dengeleme vanası: Her defâsında eşit hacimde suyu boşaltacak tarzda ayarlanan tahliye vanası.
Ayar vanası: Hidroelektrik santrallarda türbinlerin hemen yanına yerleştirilen vana. Savaklara ters yönde çalıştırılır. Su debisini sâbit tutmaya yarar. Türbinler âniden durursa koç darbelerini önler.
Otomatik vana: Buna kontrol vanası da denir. Elektrik veya hava basınçlı servomotorla donatılmış vanadır.
Boşaltım vanası: Bir havuzdaki fazla suların bir sızma kanalına alınmasını temin eden vanadır.
Seyyar vana: Eğik bir tabladan meydana gelir. Her yere taşınabilen, temizlenecek lâğıma dahi götürülebilen portatif vanadır.
Temizleme vanası: Çamur birikintilerini temizlemek için kullanılır. Birikintideki suları önce toplar sonra da birden boşaltır.
Alm. Vanadium (n), Fr. Vanadium (m), İng. Vanadium. V sembolüyle gösterilen metalik bir element. Bulunuşu: Vanadyum arz kabuğunun % 0,017 nispetinde ve tabiatta dağılmış olarak bulunur. Daha ziyâde demir mineralleri yanında bulunduğu gibi vanadyum sülfür bileşiminde patronit ve klor ihtivâ eden kurşun vanadat bileşiminde vanadinit adlı mineralleri de vardır. Tabiatta çok dağılmış olması biyolojik bir öneminin olduğu intibaını verir. Meselâ deniz hıyarı gibi bâzı deniz yaratıklarının kanında mevcuttur. Deniz suyunda 100 ton su başına 0,3 gram vanadyum bulunur.
Özellikleri: Vanadyum çelik parlaklığında, gri renkte olan bir metaldir. Atom numarası 23 atom ağırlığı 50,95 ve özgül ağırlığı 6,1 g/cm3tür. 1710°C’de erir. 3000°C’de kaynar. Elektron düzeni (Ar) 3d34s2 şeklinde olup, bileşiklerinde 2+, 3+, 4+ ve 5+ değerliklerini alabilmektedir.
Metalik vanadyum havada kararlıdır ve seyreltik asit veya bazların çoğundan etkilenmez. Saf metal soğukta işlenebilecek yumuşaklıktadır ve işlendiğinde de gerilme direnci artar. Az miktarlardaki oksijen, azot veya karbon mevcudiyetinde metal oldukça sertleşir.
Elde Edilişi: Vanadyum, birçok cevherinden kireç tozu, karbonat veya bunların bir karışımıyla fırında kızdırılmakla elde edilir. Meydana gelen sodyum vanadat suyla çekilir. Dönüşüme uğramayan vanadyum bileşikleriyse sülfürik asitle ekstrakte edilir (ortamdan çekilir). Gerektiğinde her iki yolla elde edilen vanadyumlu çözeltiler karıştırılır ve ortamın asitliği kontrol edilerek ticarî ismi vanadyum pentoksit olan sodyum (veya kalsiyum) heksavanadat çökeltileri elde edilir. Metalik vanadyum, vanadyum pentoksidin (V2O5) alüminyumla indirgenmesi sonucu elde edilir.
Kullanılışı: Vanadyum üretiminin % 90’dan fazlası demir ve çelik alaşımlarında kullanılır. Yapı çelikleri % 0,03-0,2 arasında vanadyum ihtivâ ederler. Bu az orandaki vanadyum ilâvesi çeliklerin mekanik özelliklerini iyileştirir. Nitekim vanadyum çelikleri özel yerlerde meselâ lokomotif konstrüksiyonlarında, uçak motorlarının parçalarında, yay ve dişlilerde vs. kullanılır. % 4 kadar vanadyum ihtivâ eden çelikler, âlet çelikleridir. Bunların sertlik, dayanıklılık ve sağlamlıkları yüksektir.
Kimyâ endüstrisinde vanadyum bileşikleri katalizör olarak kullanılırlar. Meselâ naftalinin oksidasyonla ftalitik anhidrite dönüştürülmesinde ve benzer reaksiyonlarda, kezâ amonyağın nitrik aside oksitlenmesinde kullanılır. V2O5 bileşiği sülfat asidi üretiminde kükürt dioksitten kükürt trioksit elde edilmesinde katalizör olarak geniş çapta kullanılır.
Vanadyum tuzları fotoğrafçılıkta, seramiklerde bir boya olarak, cam sanâyiinde renk verici ve ultraviyole ışınlarının geçişini engelleyici olarak kullanılırlar. Mürekkep yapımında kullanılan az miktardaki vanadyum bileşikleri mürekkebe çabuk kuruma özelliği verirler.
Alm. Vandalen (pl.), Fr. Vandales (pl.), İng. Vandals. Eski kavimlerden. Romalılar zamânında Avrupa’da bulunup, onlarla mücâdele ettiler. Yurtları ve asılları bilinmemektedir. Beşinci yüzyılda Afrika’ya göç ettiler. Kartaca’ya hâkim oldular. Altıncı yüzyılda Bizanslılara yenilip, onların hâkimiyetine girince; kendilerini muhâfaza edemeyip eridiler. Vandallar önceleri Ariusçu iken sonra Hıristiyanlaşmışlardır.
Osmanlı âlim ve devlet adamlarından. Van civârındaki Hoşap Kasabasında yetişti. Fâzıl Ahmed Paşa 1661 yılında Van’dan İstanbul’a getirdi. Kısa zamanda yaptığı vâz ve güzel konuşmalarıyla tanındı. Sadrâzam Fâzıl Ahmed Paşa vâsıtasıyla Sultan Dördüncü Mehmed’e tanıtılarak saraya girdi. Pâdişâh tarafından çok sevilen Vânî Efendi sarayda ona vâz ederdi. İkinci Mustafa Hanın hocası oldu.
Dînimize sonradan sokulan hurâfeler ve bozuk mezheplerle mücâdele etti. 1666 yılında Mevlevîlerin simâlarını ve Halvetîlerin rakslarını yasak ettirdi. Babaeski’deki Hurûfî tekkesini yıktırdı (Bkz. Hurûfîlik). Dînimizin içilmesini, satılmasını yasak ettiği şarabın, 1671’de satılmasını yasak ettirdi.
Sultan Dördüncü Mehmed Han, Vâlide Turhan Sultan, vezirler ve âlimlerin açılışında hazır bulunduğu Yeni Câmideki ilk Cumâ vâzını yaptı (1664). Vânî Mehmed Efendi, çeşitli beyannâmeler yayınlayarak Osmanlı Devletine karşı çıkan, bu beyannâmeleri bütün dünyâ Yahûdîlerine göndermeye çalışan, kendisinin Mesih olduğunu iddiâ eden meşhur dönme Sabatay Sevi’nin yargılandığı yüksek dîvânda üye olarak bulundu. Sabatay Sevî kendisinin Mesih olmadığını ve yaptıklarını inkâr ve Müslüman olduğunu îlân etti. Mehmed Efendi ismini aldı. Onun Müslüman olmuş görünmesiyle ilgili olarak Vânî Mehmed Efendi; “Bu adamın Müslümanlığı kalbî hisler ve ihlâs ile kabul ettiğine kâni değilim. Fakat dînimiz şüpheyi reddeder ve kişinin îmânı üzerinde hüküm ancak cenâb-ı Hakk’ındır. Bu îtibârla ihlâsla Müslüman olmasını niyâzdan başka şey yapamam.” dedi.
1682 yılında Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana’daki Haçlı orduları karşısında bozguna uğradığında, Vânî Muhammed Efendi ordu şeyhiydi. Bunun için ordunun dönüşünde Bursa’daKestelKöyüne sürgün gönderildi. Kestel’de büyük bir câmi ve mektep yaptırdı. 1684’te Kestel’de vefât etti.
Boğaziçindeki Vaniköy Câmiini de yaptırdı. Bu semt ismini Vânî Efendiden almıştır ve Vânîköy denmiştir.
Alm. Vanillin (n), Fr. Vanilline (f), İng. Vanillin. Kimyâda 4-hidroksi- 3-metoksibenzaldehid ismiyle bilinen, tabiî olarak vanilyanın meyvesinde glikozid hâlinde bulunan hoş kokulu bir madde. İğne kristaller hâlinde, renksiz, erime noktası 82°C olan bu aromatik bileşik, alkolde, eterde ve yağlarda soğukta dahi çok iyi çözünür. Fakat kaynar suda çok az çözünür. Kapalı formülü C8H8O5 olan vanilinde (-OH), (-C=O) ve eter grupları bulunmaktadır. Vanilya bitkisinden elde edildiği gibi sentetik olarak da elde edilir. (Bkz. Vanilya)
Alm. Vanille (f), Fr. Vanille (f), İng. Vanilla. Familyası: Salepgiller (archidaceae), Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’de bulunmaz.
Birçok tropikal ülkelerde yetiştirilen, tırmanıcı gövdeli bitkiler. Vatanı Meksika, Madagaskar, Java ve Antillerdir. Bitkinin yaprakları sapsız, yassı ve etlidir. Meyveleri 15-20 cm uzunlukta, yassı, iki uca doğru incelmiş, parlak siyahımsı renkli bir kapsüldür. Kokusu özel ve tadı acıdır.
Kullanıldığı yerler: Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra kurutulan meyveleri kullanılır. Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Vanilin meyveden glikosit ile bağlı durumdadır. Ancak böyle bir kurutma esnâsındaki mayalanma ile serbest hâle geçmektedir. Mîde ve sinir sistemini uyarıcı etkilere sâhiptir. Koku verici olarak gıdâ sanâyiinde kullanılmaktadır.
Osmanlılar zamânında yetişen fıkıh ve lügât âlimi. Aslen Vanlı olduğu için Vâni veya Vankulî nisbeleriyle meşhur olmuştur. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 1591 (H. 1000) senesinde Medîne’de vefât etti.
Zamânının âlimlerinden ilim öğrenip, tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. 1562 senesinde İstanbul’da Mahmûd Paşa, daha sonra Atik Ali Paşa Medresesine müderris olarak tâyin edildi. 1568 senesinde Rodos’ta müftü ve Kânûnî Sultan Süleyman Han Medresesi Müderrisliğine tâyin edildi. 1573 senesinde Sahn-ı Semân (Fâtih) medreselerinden birine müderris oldu. Manisa müftülüğü ve Selânik kâdılığı yaptı. Tâyin edildiği Amasya kâdılığını kabul etmeyince Kütahya kâdılığına tâyin edildi. 1582 senesinde emekli oldu. Yedi sene müddetle aralıksız ilim ve ibâdetle meşgul oldu. Faydalı eserler yazdı. 1590 senesinde Medîne-i münevvere kâdılığına gönderildi. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabrini ziyâret etmekle ve hizmet etmekle şereflendi. 1591 (H.1000) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti.
Arapçada üstâd olan Vankulî Mehmed Efendi İslâm dîninin emirlerine uymakta ve yasaklarından kaçınmakta çok gayretliydi. Müslümanlara nasîhat edip doğru yoldan ayrılmamaları için çalışmayı, kâfirleri İslâmiyete dâvet için çalışmaktan daha mühim görürdü.
Eserleri:
1. Vankulî Lügati: Sıhah-ı Cevherî adlı meşhur Arapça lügatın Türkçeye tercümesidir. Eserin aslında bulunmayan ve Kâmûs-ı Muhit’te bulunmayan pek faydalı bilgileri de esere ilâve etti. İbrâhim Müteferrika tarafından kurulan matbaada ilk olarak basılan eser Vankulî Lügatı’dır.
2. Tercih-i Beyyinât: Fıkıh ilminde tercih ehli olarak bilinen âlimlerin tecrih ettikleri müftâbih (fetvâ verilen) kavillerin hangi kitaplarda bulunduğuna ve kolayca nasıl istifâde edilebileceğine dâir bir eserdir. Bu kitap bir nevi anahtar kitaptır.
3. Seyyid Şerif Cürcânî’nin, Sirâcüddîn Muhammed Secâvendî’nin Ferâiz-üs-Secâvendî adlı eserine yaptığı şerh üzerine yazdığı hâşiye.
4. Şerh-i Miftâh-ün-Necat.
5. İmâm-ı Gazâlî’nin Farsça olan Kimyâ-yı Seâdet adlı eserinin Türkçeye tercümesi.
6. Nakd-üd-Dürer: Molla Hüsrev’in Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan Dürer-ül-Hükkâm adlı eserine yazdığı hâşiye.
Alm. Ventilator (m), Fr. Aérateur, ventilateur (m.), İng. Ventilator; fan. Basınçlı hava akımı elde etmekte kullanılan âlet. Evlerde, umûmî yerlerde mahâllerin içini serinletmekte kullanılır. Ayrıca büyük işyerlerinin, mâden ocaklarının, sinema ve tiyatro gibi büyük salonların havalandırılmasında da vantilatörlerden faydalanılır.
Emici vantilatörler, kullanıldıkları mahâlde hafif bir boşluk meydana getirirler. Halbuki basıcı vantilatörler kullanıldıkları yerde hafif basınç fazlalığının meydana gelmesine sebep olurlar. O halde zararlı gazları, kokuları, toz ve dumanı önlemek gibi sıhhî bakımlardan emici vantilatörleri kullanmak uygun olmaktadır. Başka havanın girmesi istenilmeyen yerlerde basıcı vantilatörleri kullanmak iyidir.
Tatbikatte ençok santrifuj (radyal) vantilatörler kullanılmaktadır.
(Bkz. Yapışkan Balığı)
DEVLETİN ADI |
Vanuatu Cumhûriyeti |
BAŞŞEHRİ |
Vila |
NÜFÛSU |
154.000 |
YÜZÖLÇÜMÜ |
12.190 km2 |
RESMÎ DİLİ |
İngilizce ve Fransızca |
DÎNİ |
Hıristiyan |
PARA BİRİMİ |
Avustralya Doları ve Vanuatu frankı |
Güneybatı Pasifik’te yeni Kaledonya’nın 400 km kuzeydoğusunda ve Fiji adalarının 800 km batısında yer alan Yeni Hebrid adlı adalar grubu üzerinde yeni kurulmuş bir devlet. Yeni Hebrid Avustralya’nın Brisbane şehrinin 1920 km kuzeydoğusunda bulunur.
Târihi
Yeni Hebrid takımadaları 1606’da Portekizli bir denizci tarafından keşfedildi. İlk olarak ülkeye yerleşenler Fransız ve Avustralyalı misyonerler oldu. Fransa ve İngiltere 1878’de Yeni Hebrid’i tarafsız bölge îlân etti. 1906’dan îtibâren Fransız-İngiliz ortak yönetimi altına girdi. 30 Temmuz 1980’de bağımsız Vanuatu Cumhûriyeti oldu. 1981 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilâtına üyeliğe kabul edildi.
Fizikî Yapı
Takımadalar kuzey-güney istikâmetinde yaklaşık 640 km boyunca uzanır. Vanuatu’yu meydana getiren adaların en büyükleri Banks adaları (Vanua Lava, SantaMaria, Mota ve Mota Lava) ile Espirutu Santo, Malakula, Epi, Efate, Erromango, Pentecote, Aoba, Amrim, Tanave Aneityum’dur. Adalar volkanik ve dağlık bir yapıdadır. En yüksek nokta Espiritu Santo Adasında olup, 1888 m’dir. Hâlâ faal olan üç volkan vardır. Zelzeleler yaygın olarak görülür.
İklim: İklim iki mevsime bölünür. Kasımdan nisana kadar sıcak ve yağışlı, mayıstan ekime kadar soğuk ve kuraktır. Adalara güneydoğu alizeleri eser, yağış miktarı güneydeki adalarda ortalama yılda 2286 mm, kuzeydeki adalarda ise 3937 mm’dir.
Tabiî Kaynaklar: Adalar, çoğunluğu sık ormanlarla kaplıdır. Fakat kurak bölgelerde savana ağaçları bulunur. Adalarda bol miktarda kuş ve böcek bulunmakla birlikte, hayvan sayısı azdır. Yeraltı zenginliği olarak manganez vardır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
154.000 nüfuslu Vanuatu halkını esas îtibâriyle Melanezyalılar meydana getirir. Diğer etnik gruplar olarak bir miktar Avrupalı, Çinli, Vietnamlı, Polinezyalı ve Mikronezyalı vardır. Ülkede büyük yerleşim merkezi, 15.100 nüfuslu başşehir Vila olup, Éfaté Adasındadır. Halkın çoğunluğu tarafından Bislama dili konuşulur. Vanuatu Cumhûriyetinde İngilizce ve Fransızca olmak üzere iki resmî dil vardır. Halkın çoğunluğu İhtiyarlar Meclisince yönetilen kilise sistemine üyedir. Ayrıca başka dînî gruplar olarak Anglikanlar, Katolikler ve Putperestler bulunur. Öğrenim mecburî değildir. Bununla birlikte ilkokul çağındaki çocukların % 85-90’ı ilkokullara devam etmektedir.
Ekonomi
Vanuatu’nun ekonomisi esas îtibâriyle tarıma dayanır. Yetiştirilen belli başlı bitkiler hindistancevizi, kakao ve kahve olup, kurutulmuş hindistancevizi içi ihraç mallarının % 38’ini teşkil eder. Hayvanlardan sığır önemli ölçüde yetiştirilir. Balıkçılık, et, konserve ve turizm gelişmiştir. Ekonomide önemli yer tutan balıkçılık, büyük bir filoya sâhip bir Japon firmasının denetimindedir. Ormanlar önemli bir gelir kaynağı teşkil etmektedir. Vanuatu en çok Avustralya, Belçika, Fransa ve Japonya ile ticâret yapar.
Ulaşım
Ulaşım daha çok deniz yoluyla sağlanır. Vila ve Santo’da büyük limanlar vardır. Vila yakınlarındaki Baner Field ve Santo yakınındaki Pekoa havalimanlarından uluslararası seferler yapılır.
(Bkz. Gemi)
Alm. Varan. Fr. Varan, İng. Varan, monitor lizard. Familyası: Varangiller (Varanidae). Yaşadığı yerler: Afrika, Güney Asya ve Avustralya ormanlarında, su kenarlarında ve çöllük bölgelerde. Özellikleri: Uzun ve çataldilli, büyük kertenkeleler. Hepsi etçil olup, kuyrukları uzun, bacakları güçlüdür. 2-3 metre boyunda olanları vardır. Çeşitleri: 40 kadar türü mevcuttur. Nil varanı (Varanus niloticus), şeritli su varanı(V. salvator), Dev varan (V. komodoensis), Çöl varanı (V. griseus) iyi bilinen türlerdir.
Varangiller familyasından, büyük kertenkele cinsi. Uzun başlı ve boyunlu, kuvvetli ayaklı, uzun kuyruklu, çatal dilli, etçil sürüngenlerdir. Üzerleri küçük pullarla örtülü olup, dişleri çenelerinin iç kenarında dizilidir. Uzun çatallı dilleri bir kın içine çekilebilmekte, başlarının yarısı uzunluğunda dışarı uzanabilmektedir. Dillerini av ararken yılanlar gibi koku alma organı olarak kullanırlar. Ayrıca ince ve Uzun kuyrukları, diğer kertenkeleler gibi ne kopar ne de yenilenir. Gelişmiş güçlü bacaklarının her ayağında beşer parmak ve keskin kuvvetli tırnaklar bulunur. Hepsi etçil ve saldırgandır. Büyük varanlar oldukça iri memelileri de avlarlar. Yumurta da yerler özellikle timsah yumurtasına düşkündürler. Boyları 20-25 cm ile 3 metre arasında değişir. Güney yarıkürenin her tarafına yayılmışlardır. Özellikle Afrika, Güney Asya ve Avustralya ormanlarında yaşarlar. Bir kısmı ise çöl, su ve bataklık kenarlarında barınırlar. Tehlike karşısında suya dalar, iyi yüzer, koşabilirler kaçamadıkları zaman saldırganlara karşı üzerine sıçrayarak sağlam dişlerini ve sivri tırnaklarını etkili birer silah olarak kullanırlar.
Yumurta ile ürerler. Parşömen kadar ince kabuklu yumurtalarını toprakta kazdıkları çukurlara bırakırlar. En büyük düşmanları insandır. Doğu Hindistan gibi bâzı bölge insanları varanları avlayarak etlerini yerler.
40 kadar türleri bilinmektedir. Nil varanı (Varanus niloticus), Afrika’da su kenarlarında yaşar. Boyu 2 metreye yaklaşır. Bâzan termit yuvalarını bozarak içine yumurtalarını bırakırlar. Şeritli su varanı (V. salvator), Tayland ve Doğu Hindistan, arasındaki alanlarda akarsu yakınlarında yaşar. Uzunluğu 220 cm’yi aşar. Zamânının büyük bir bölümünü su içinde geçirir. Çöl varanı (V. griseus) Kuzey Afrika ve Güney batı Asya’nın yarı çöllük bölgelerinde yaşar. Boyu 130 cm kadardır. Çoğunlukla akşam serinliğinde avlanmaya çıkar. Küçük memelilerle beslenir. Kertenkele, yılan ve yumurta da yer, kuyruğunun desteğiyle bir metre kadar yükseğe kalkarak büyük bir hızla insanın ve binek hayvanlarının üzerine sıçrayarak ısırır. Araplar bundan çok çekinirler. Dev varan (V. komodoensis) Komodo Adasında yaşar. Komodo ejderi olarak da bilinir. Uzunluğu bâzan 3 metreyi aşar. Görünüşü timsaha benzer gündüzleri dolaşır. Geyik iriliğindeki hayvanları bile avlar. Ölü ve canlı avlarını yutarak yer. Kısa kuyruklu varan (V. brevicauda) Avustralya’da kayalık gölgelerdeki ağaçların tepesinde ve kayalıklar arasında yaşar. Boyu 20 cm olup, varanların en küçüğüdür.
Alm. Varikozele (f), Krampfaderbruch (m), Fr. Varicocèle (f), İng. Varicocele. Yumurtalık (haya veya testis)ların kanını götüren toplardamarlar şebekesinin genişlemesi. Damarlar uzamış ve kıvrıntılı hale gelmiştir. Genellikle 15-35 yaşları arasında ve % 98 sol taraftadır. Sağda ise karın veya böbrek kanseri açısından hasta değerlendirilmelidir. Damar duvarları serttir ve küçük miktarda iltihabî hâdise yıllar süresince damar duvarında meydana gelir. Genellikle belirti vermez. Nâdiren torbada rahatsızlık ve ağrı olur ki, torbaların askıya alınmasıyla rahatsızlık ve ağrı giderilebilir.
Sperm yapımının varikosel ile ilgisi vardır. Varikosellilerde sperm sayısında ve özellikle sperm hareketliliğinde azalma tespit edilmiştir. Varikosel ameliyatından sonra % 80 belirgin düzelme, kısır erkeklerde % 35 çocuk sâhibi olabilme oranı tespit edilmiştir.
Tedâvide, spermatik toplardamarın yüksek bağlanması genellikle uygulanan ameliyat olmasına rağmen, bâzıları varikoselin torbadan direkt alınmasını tavsiye etmektedirler.
Alm. Krampfader (f), Fr. Varice (f), İng. Varix; varicose vein. Orta ve büyük yüzey venlerin (kirli kan damarları) uzaması, kıvrılması ve kanla dolarak genişlemesi (Bkz. Toplardamar). Bu terim aynı zamanda atardamar ve lenfatik damarlardaki benzer anormallikler için de kullanılır. Variköz venler sıklıkla bacaklarda olmakla berâber, çeşitli bölgelerde de meydana gelir. Makat civârındaki variköz venler hemoroid (basur) meydana getirebilir. Hayalarda (Scrotum) meydana gelen varislere varikosel denir. Özofagus (yemek borusu) ve mesâne venlerinde de varis görülebilir. Hemoroid ve özofagus varisi karaciğer portal venindeki basınç artışı sonucunda meydana gelir.
Varisler en sık bacaklarda görülür. Erişkin toplumda % 10-17 nispetinde bulunur. Kadınlarda erkeklere göre iki kat fazladır. Bunda muhtemelen hamilelikte venlerdeki kan göllenmesinin etkisi vardır. Varislerin gelişmesinde en önemli faktör irsî olarak ven duvarları ve kapakçıklarının zayıf olmasıdır. Ven kapakçıkları iyi çalışmadığı zaman kan yüzey venlerde toplanır, genişleme ve kıvrılmalara yol açar. Diğer muhtemel sebepler arasında bacakları uygun olmayan bir biçimde sıkan uzun botlar sayılabilir. (Bacağın alt kısmını boylu boyunca sıkan botlar varis yapmazlar). Büyümüş lenf düğümleri ve kalça tömürleri de varise sebep olabilir. Hâmilelik esnâsında varislerin artmasında hormonal faaliyetlerdeki anormalliğin de rolü düşünülebilir.
Varisler nâdiren belirti verirler. İlerleyicidir, ayakta durmakla şikâyetler artar. Sıklıkla ağırlık hissi, ağrı, kramp veya günün sonunda ayaklarda şişme gibi hemen hepsi bacakların yukarı kaldırılmasıyla geçen şikâyetlere sebep olurlar. Daha ileri vak’alarda; uzun süren venöz yetmezlik, ciltte kararma, cilt, cilt-altı iltihabı gibi venöz staz belirtilerine yol açar. Topuk çevresinde iyileşmeyen yaralar, kan damarlarında pıhtılar olabilir. Venler nâdiren yırtılarak, çevre dokuları kanayabilir. Bütün varislerde ven duvarları sertleşir.
Bacak varisleri, elâstik bandaj veya çoraplarla desteklenebilir. Şikâyet fazla ise, venöz staz belirtilir varsa, yüzey tromboflebit, ani kanama olmuşsa cerrâhî olarak varisler çıkarılır.
Alm. Vermögensabgabe (f), Fr. Impôt (m), sur le capital et foncier, İng. Capital tax; property tax. İkinci Dünyâ Savaşında Türkiye’de uygulanan bir servet vergisi. 1942 yılında uygulamaya konulan bu verginin gâyesi harp zamânındaki karaborsa ve spekülasyon kazançlarını bir defâya mahsus olmak üzere vergilemekti. Ancak verginin matrahı ve nispetinin kânunla tespit edilmemiş olması idârenin keyfî takdirine yol açmış ve vergi mükelleflerinin arasında adâletsiz bir yük dağılımı meydana gelmiştir.
Varlık vergisinde mükellefiyetin parayla ödenmemesi hâlinde bedenî olarak îfâsı söz konusuydu. Karaborsa spekülasyon kazançlarıyla hiç ilgisi olmayan halktan vergisini ödeyemeyenler Anadolu’da yol inşaatlarında, taş ocaklarında çalıştırılmışlardır. Ne var ki, bu vergi gâyesine ulaşamamış ve beklenilen hâsılatı sağlayamamıştır.
10 Kasım 1444’te Varna’da yapılan Osmanlı-Haçlı muhârebesi. Sultan İkinci Murâd Hanın Rumeli fütûhâtları sonunda Macaristan ve Lehistan ile 12 Temmuz 1444 târihinde imzâlanan Segedin Antlaşması on yıllık bir sulh devresi getiriyordu. Sultan Murâd Han, sulh devresinden istifâdeyle, velîahd Mehmed’in idâresini görmek için, yorulduğunu ileri sürerek saltanattan çekildi. Oğlu Sultan İkinci Mehmed Han on üç yaşında Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı tahtına tecrübesiz zannettikleri birinin çıktığını öğrenen Haçlılar, hazırlığa giriştiler. Fırsatı kaçırmak istemeyen Bizans İmparatoru ile Venedik senatosu, Osmanlıları Rumeli’den çıkarmanın zamânının geldiği iddiâsıyla, Macar kralı Vladislas’a yeminini bozdurdular.
Bizans imparatoru, kardinal Çesarini ve Macar kralı Vladislas, Haçlı seferi için hazırlıklara başladılar. Yaptıkları plâna göre; Haçlı gemileri, Çanakkale ve Karadeniz boğazını tutacaklar, Anadolu’da bulunan Sultan İkinci Murâd’ın Rumeli’ye geçmesine mâni olacaklar ve zincirleme savaşlarla yorulmuş ve çocuk yaştaki Sultan İkinci Mehmed’in kumandasında olan Osmanlı ordusunu kolayca imhâ edeceklerdi.
Kısa zamanda hazırlanan Haçlı ordusunu; Macarlar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri teşkil etmekteydi. Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti. Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da mühim kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı.
Hıristiyan müttefiklerin harp îlânı ve giriştikleri hazırlıklar, Osmanlılar tarafından haber alınınca, Edirne’de endişeli bir hava esmeye başladı. Edirne’de toplanan saltanat şûrâsında, alınacak tedbirler düşünüldü ve ordunun başında tecrübeli bir hükümdârın bulunmasına karar verildi. Sadrâzam Çandarlı Halîl Paşanın isteğiyle İkinci Mehmed Han babasını başkumandan olarak ordunun başına dâvet etti.
Sultan Murâd Han, oğlunun dâvetine uyarak süratle Anadolu askerini topladı. O sırada Papa ve Venedik gemileri Çanakkale boğazı önünde toplanmış, Türklerin şimdiye kadar kuvvetlerini Rumeli’ye naklederken kullandıkları Çanakkale boğazı yolunu kesmişlerdi. Buradan Rumeli’ye geçmek imkânsızdı. Murâd Han Çanakkale tarafına az bir kuvvet gönderip, düşmanı yanıltarak süratle İstanbul boğazına (Anadolu Hisarı’na) geldi. Sadrâzam Halîl Paşa, yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askeriyle İnceğiz’de bekliyordu. Sultanın boğaza ulaştığını haber alınca, bugünkü Rumeli Hisarının bulunduğu yere geldi ve yanında getirdiği topları yerleştirdi. Böylece târihte ilk defâ İstanbul Boğazı top ateşiyle kontrol altına alındı. Sultan Murâd Han derhâl maiyyetindeki 40.000 kişilik Anadolu askerini, topçunun himâyesinde, asker başına bir düka altını vermek sûretiyle Ceneviz gemileriyle karşıya geçirdi. Bizanslılar, İstanbul surları yakınından sancak ve bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra ilerleyen Osmanlı ordusunu seyretmekten başka bir şey yapamadılar.
20 Ekim 1444 târihinde Rumeli’ye ayak basan Sultan Murâd Han, bu geçişin emniyetle başarılmasında hizmeti dokunan topçu kumandanı Saruca Paşaya ihsânlarda bulundu. Geçişi Edirne’ye bildirmek için kapıcıbaşı ile Muhtesibzâde acele yola çıkarıldı. Murâd Han Edirne’ye yaklaşınca, devlet adamları ve halk tarafından karşılandı. Fakat Edirne’ye girmeyerek şehrin dışında konakladı. Sultan Mehmed ve vezîriâzam Halîl Paşayı Edirne’nin muhâfazasına bırakıp süratle Varna üzerine yürüdü.
Macar Kralı Vladislas da sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1 Eylül 1444 târihinde Segedin’den hareket ederek 16 Eylül’de Orsova’ya vardı. Meşhur Macar komutanı Jan Hunyad 4000 seçme zırhlı süvariyle burada asıl kuvvetlere iltihak etti.
Orsova’da yapılan toplantıda Jan Hunyad, Haçlı ordusunun başkumandanlığına getirildi. Ayrıca ordunun harekât plânı kararlaştırıldı. 18-22 Eylül’de Tuna’yı aşan Haçlı kuvvetleri 24 Ekim’de Yenipazar’a girdiler ve şehirdeki Müslümanları kılıçtan geçirdiler. 26 Ekim 1444 günü Şumnu, Tırnova, Prevadi, Retric, Mihaliç’te de aynı katliâmı yaptılar. 9 Kasım 1444 günü Varna önüne gelen Haçlı ordusu, şehrin güneyindeki Galatahisar, Makropolis, Kavarna köylerini ele geçirdi ve Varna’nın kuzey bölgesinde ordugâhını kurdu.
Haçlı ordusunun sol kanadı, Varna bataklıklarıyla çevriliydi ve bu cenâhta Ulahlarla bir kısım Macarlar bulunuyordu. Sağ cenah tamâmen açık bulunduğundan Macarların hemen bütün kuvvetleri bu taraftaydı. Siyah Macar bayrağı, Erlau piskoposunun muhâfazasına verilmişti. Alemdâr, Franko idi. Ordu kuvvetleri, meşhur kardinal Çesarini, Franko ve Erlan piskoposunun arasında taksim edilmişti. Varadin piskoposu, ordunun arkasını, eşyâ ve top mühimmâtını muhâfaza etmekteydi. Kral Vladislas ortada yer aldı.
Haçlıların bu nizâmına mukâbil Osmanlı ordusunun başkumandanı Sultan Murâd Han, kademeli olarak tertibât aldı. Kuvvetlerin en mühim kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi. Harp Rumeli’de olduğundan, usûl mûcibince Rumeli beylerbeyi Turhan Bey Rumeli askeriyle sağda, Anadolu beylerbeyi Karaca Bey de, Anadolu askeriyle sol cenâhta yerlerini aldılar. Osmanlı ordusunun başkumandanı Murâd Han da yanında yeniçeriler olduğu hâlde ortada üçüncü sırayı teşkil eden bölümdeydi. Muhârebe idâre yeri biraz yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştu.
Sultan Murâd Han, Varna Sahrâsında saf tutan Haçlı ordusuyla muhârebeye başlamadan evvel iki rekat namaz kıldı ve şöyle duâ etti: “İlâhî! Mümin kullarını, benim günâhımın çokluğundan ötürü küffâr elinde zebûn etme. İlâhî! Habîbinin hürmeti için ümmetini sen sakla ve sen mansûr ve muzaffer eyle.”
Târihin en mühim meydan muhârebelerinden biri olan Varna Muhârebesi, 10 Kasım 1444 sabahı Osmanlı askerinin Allah Allah nidâlarıyla başladı. Murâd Han, azabları ve akıncıları düşmanın en zayıf tarafı olan sağ kanada doğru sürdü. Öğleye doğru savaş şiddetlendi. Düşman başkumandanı Jan Hünyad, yanına Eğri piskoposunun alayını da alarak sağ kanat üzerine yüklenen Türklere karşı taarruza geçti. Haçlı süvârîleri zırhlı olduğu için az telefât veriyor, Türkler bu yüzden müşkil vaziyete düşüyordu. Kardinal Jülyen Çesarini’nin alayları taarruza kalkınca, Osmanlı akıncı ve azabları gerilemeye başladı. Karaca Bey kumandasındaki Anadolu sipâhîleri, derhâl Jan Hunyad’ın tarafına doğru taarruza geçtiler. Bu hücum karşısında Hırvatlar gerilemeye başladı. Düşmanın sağ kanadı çökmeye yüz tuttu. Haçlıların bir kısmı Varna’ya doğru şehir kapılarına kadar çekildiler.
Sağ kanat kuvvetlerinin müşkil vaziyete düşerek gittikçe eridiğini gören Jan Hunyad, Kral Valdislas’ın kumandasındaki alayları da alarak Bosna piskoposu ile birlikte ileri atıldı. Bu şiddetli saldırılar karşısında Osmanlı sol cenahı geriledi. Bu sırada sol kanat kumandanı Karaca Paşa şehit düştü. Anadolu sipâhîleri de savaş meydanından dışarı itildi. O sırada sol cenahla merkez bölümü arasında meydana gelen boşluktan içerilere ilerleyen düşman kuvvetleri, yeniçerilerin tuttuğu hatta kadar sokuldular ve taarruzlarının en şiddetlisini Osmanlı karargâhına yönelttiler. Mevkiini azim ve metânetle muhâfaza eden Murâd Han, muhârebenin aldığı şekle göre askerinin harekâtına mâhirâne müdâhalelerde bulunarak, fazla zaman kaybetmeden cephenin sıkışan kısımlarını düzeltebilme kudretini gösterdi.
Öbür taraftan Haçlı ordusunun tekmil kuvvetlerini muhârebenin seyrine ve ihtiyâcına göre kullanmak isteyen Jan Hunyad, Kral Vladislas’ın kendisinden haber almadan müdâhalede bulunmamasını istemişti. Fakat savaşın Haçlılar lehine gelişmesi üzerine, kazanılacak zaferin şerefini tamâmen Jan Hunyad’a kaptırmak istemeyen Vladislas ise, ondan habersiz ihtiyattaki mevkiini terk ederek işe müdâhale etti. Bu sırada Jan Hunyad’ın Osmanlı ordusunun merkezine doğru ilerlediğini gören Murâd Han, yeniçerileri yanlara doğru açarak düşmanı boşluğa çekti. Boş alana taarruz eden Haçlı birlikleri arasında Macar kralı ve emrindeki alaylar da vardı. Haçlılar kısa bir süre sonra kuşatma çemberinin içine girdiklerini anladılar.
Düşman kıskaç arasına alınınca, çok şiddetli bir taarruza geçildi. Yeniçeriler zafere ulaşmak şevk ve heyecânıyla kat’î hücûma geçtiler. Bu arada Kral Vladislas bir balta darbesiyle yere düşürüldü. Bir yeniçeri yetişerek kralın başını kesti ve Sultan Murâd’a götürdü. Vladislas’ın başı bir mızrağın ucuna geçirilerek, yemînine rağmen bozduğu muâhede nüshasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi. Macar kralının ölümü ve teşhir edilen başı, Haçlı ordusunun mâneviyâtını bozdu. Jan Hunyad’ın çabalamaları bozgunu durduramadı. Sabahtan başlayan muhârebe ikindi vakti sona ermişti.
Jan Hunyad muhârebenin kaybedildiğini anladığı vakit, ordusuna haber vermeden yanındaki Ulahlarla birlikte geri çekildi ve Karadeniz’in kuzey kısmını tâkip ederek kaçmaya muvaffak oldu. Dâvûd Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, Jan Hunyad’ı iki gün tâkip ettilerse de yakalayamadılar.
Erlau ve Grosvaradin piskoposları ile ahitnâmenin bozulmasına sebep olan papa vekîli kardinal Çesarini, ölüler arasında olup, düşmanın kaybı 65.000 civârındaydı.
Kralın kıymetli eşyâlarıyla dolu 250 araba Türklerin eline geçti. Bu muhârebede Osmanlı ordusu 15.000 şehit verdi.
Zaferi müteâkip Müslüman hükümdârlara fetihnâmeler yazıldı. Bütün İslâm âlemi Osmanlının zafer sevincine iştirâk etti.
Târihte büyük netîceler doğuran harplerden olan Varna Zaferiyle Balkanlarda Osmanlının güç ve kuvvetine karşı koyacak bir kuvvet kalmadı. Lehistan ve Macaristan, Kral Vladislas’ın ölümüyle bir daha birleşememek üzere ayrıldı ve Baltık kıyısından Adriyatik Denizine kadar uzanan Lehistan-Macaristan Devleti ortadan kalktı.
Varna Muhârebesi; Bizans’ın, Balkanlardan ve Avrupa’dan ümidini kesmesine ve yıkılacağı günlerini beklemesine sebep oldu; İstanbul’un fethine zemin hazırladı.
(Bkz. Edebî Akımlar)
(Bkz. Nazım Şekilleri)
Oğuzların Üçok koluna bağlı bir Türk Boyu. Ulaş, Elvanlı ve Kusun gibi obalara ayrılırlar. On üçüncü asırda Anadolu’ya gelerek Tarsus-Mersin civârındaki dağlık arâziye yerleştiler. Osmanlı-Karamanlı mücâdelesinde Karamanoğulları tarafında yer aldılar. Memlûklerle de komşu olduklarından zaman zaman Karâmanlılara karşı da tavır aldılar. Varsakların bir kısmı Çelebi Sultan Mehmed zamânında Osmanlı idâresi altına alındı. Osmanlı-Akkoyunlu savaşında bir kısım Varsaklar, Akkoyunlu tarafını tuttu. Savaş sonunda Uzun Hasan’la birlikte İran’a gittiler (1473). Anadolu’da kalanları Fâtih Sultan Mehmed Hana tâbiiyyetlerini arz ettiler. İkinci Bâyezîd’e karşı Cem Sultanı destekleyen Varsaklar, Yenişehir Savaşından sonra bu işten vazgeçtiler. Osmanlı-Memlûk mücâdelesinde Memlûkler lehine hareket edip, İçel sancak beyliğini ele geçirdiler. Ancak Sadrâzam Dâvûd Paşa, bunları denetim altına alarak çoğunluğunu; Karaman, Kırşehir, Antalya, Aydın ve Maraş tarafına sürgün edip yerleştirdi (1487). Bu durum, Varsakların bir daha devlet aleyhine birleşmelerine imkân vermedi.