TÜRKİSTAN
Asya kıtasında Türklerin yurdu mânâsına gelen büyük bir ülke. Tabiî coğrafyası, etnoğrafik ve târihî mânâsıyla Türkistan’ın hudutları şöyledir: Güneyden Gürgan Nehri, Horasan Dağları, Kopet Dağı, Kuhî Baba, Mezdûran, Tapcak ve Ak Dağları, Hindukuş Sırtları, Mustag-Kuenker Sıradağları; doğudan, Doğu Türkistan’ın doğu hudutları, Sucav civârında 98°50’ kuzey paraleli, 40°50’ doğu meridyeni noktası; kuzeyden Cungarya ve Kazakistan’ın kuzey hudutlarını meydana getiren İrtiş Havzası ve Aral-İrtiş su ayırımı hattının kuzey yamaçları; batıdan Kuzey Ural Dağı, Yayık Nehri, İdil’in denize döküldüğü yer olan Bökey Orda ve Hazar Deniziyle çevrilidir. Yüzölçümü altı milyon kilometrekare civârındadır.
Türkistan; Batı Türkistan, Doğu Türkistan, Afgan yâhut Güney Türkistan ve İran Türkistan’ı olmak üzere dört bölüm hâlinde incelenir. Batı Türkistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tâcikistan, Kırgızistan, Kazakistan; Doğu Türkistan Çin Halk Cumhûriyeti; Güney Türkistan, Afganistan; İran Türkistan’ı da İran hudutları içindedir. Güneydeki Afgan Türkistan’ı; Afganistan’ın kuzeyinde bend-i Türkistan ve Hindukuş dağ sırası önünde Seyhun Vâdisine ve Batı Türkistan Çukureli’ne doğru uzanan alçak sahadır. Afgan Türkistan’ının en büyük şehri Mezar-ı şeriftir. İran Türkistan’ı; İran’ın Estarâbâd ve Deregiz vilâyetlerini içine alır.
Türkistan, Türklerin yurdu mânâsınadır. Târihî geçmişi çok uzundur. Binlerce yıldan beri Türklerin yurdu olup, topraklarında pekçok devlet kuruldu. Üzerinde çok büyük hâdiseler olup, tesiri hâlâ mevcuttur. Türkistan’ın târihi eskiden Türk devletleri, Çinliler, Moğollar, 19. yüzyıldan îtibâren de Ruslar, Çinliler, Afganlılar, İranlılarla alâkalıdır. Türkistan’a hâkim Türk devletleri kuran Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar olup, 13. yüzyılın başında da Moğolların işgâline geçti. Moğollardan sonra da çeşitli hanlıkların idâresinde kaldı. Batı Türkistan 1867 yılında Rusya’nın işgalindeyken 1991 yılında Özbekistan ve Türkmenistan’ın öz toprakları oldu. Doğu Türkistan Çin’in işgâlinde, Güney Türkistan ise Afganistan’ın hâkimiyetinde bulunmaktadır. İran Türkistan’ı İran’dadır.
Batı Türkistan
Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan topraklarıdır.
VolgaNehri ağzından Hazar Denizine kadar uzanan Ural Dağlarından Güney Sibirya’ya kadar uzanıp, doğuda Altay Dağları ile güneyde Kopet Dağı, Bend-i Türkistan, Hindukuş ve Tanrı Dağları ile çevrilidir. Moğolistan, Çin, Afganistan ile de huduttur. Yüzölçümü 3.999.400 km2dir. Batı Türkistan’da Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, 1991 yılına kadar Sovyet Sosyalist Cumhûriyetler Birliğine dâhil otonom devletlerdendi.
İklim ve Fizikî Yapı
Türkistan’da tam bir kara iklimi hüküm sürer. Yazlar kuru ve sıcak, kışlar ise soğuk geçer. Değişik bölgelerinde değişik ısılar mevcuttur. Kuzey güney arasında da ısı farkları mevcut olup, kış aylarında ısı sıfırın altında seyreder. Türkistan; vâdi, çöl, dağ, göl ve nehirlerle kaplı bir arâzi yapısına sâhiptir.
Türkistan vâdiler ülkesi olarak bilinir. 30’dan ziyâde önemli yayla mevcuttur. Fergana Vâdisi 800.000 km2 ve deniz seviyesinden 900 m yüksekliktedir. Bu bölgede Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan devletlerinin pamuk ve ipek ürünü elde edilmektedir. Burası Türkistan’ın bahçesi olarak bilinmektedir.
Balkaş Gölü ve Sarı Nehir arasında 180.000 km2lik Petpak Çölü, 350.000 km2lik Karakum, 300.000 km2lik Kızılkum çölleri Türkistan’ın belli başlı çölleri olarak bilinmektedir.
Bölgede irili ufaklı on beş dağ ve silsile mevcut olup, Altay Dağı, Tanrı Dağı, Alax, Pamir ve Kopet dağları en yaygın tanınan dağlardır. Türkistan’da 35.000 civarında küçük-büyük göl mevcuttur. Hazar, Aral, Balkaş ve Işıkkal gölleri en önemlileridir.
Türkistan’da sekiz tânesi 1000 km’nin üzerinde 4500 adet nehir mevcuttur. Kırk adedi de 500 km’nin üzerinde uzunluğa sâhiptir. Ural, Topal, Siri Derya, Amu Derya bu nehirlerin başlıcalarıdır.
Jeopolitik durumu: Türkistan; Avrasya’nın merkezidir. Buradan Yakındoğu, Avrupa ve Asya’nın diğer ülkelerine ulaşmak kolaydır. Türkistan sınırından kuş uçuşu Moskova 1000 km olup, bu mesâfeler Ukrayna’ya 700 km, Rostov’a 710 km, Erzurum’a 1010 km, Tahran’a 640 km, Kâbil’e 290 km, İslâmâbad’a 700 km, Lahor’a 840 km, Moğolistan’a 740 km ve İran Körfezine 1000 km kadardır. Bu mesâfeler ışığında Türkistan’ın jeopolitik mevkiinin önemi çok daha iyi anlaşılacaktır.
Nüfûsu: 40.000.000 üzerinde nüfûsa sâhip Türkistan’da Türkistan’ın yerlileri olan Türkler 28.000.000 nüfûsa sâhiptir. Türkler; Özbek, Kazak, Kırgız, Tacik, Türkmen, Karakalpak ve Tatarlardan müteşekkildir (Bkz. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Karakalpaklar, Tatarlar). Tabiî nüfus artışı yıllık % 3,5 oranındadır. Bölgedeki Âzerbeycanlı, Başkırt ve Tatarlar Türkistanlı olarak Müslüman ve Türk olmaları hasebiyle çok tutkun olup, aynı örf, âdet ve geleneklere sâhiptirler.
Grup içerisinde Özbekler 12.5 milyon nüfusla en güçlü topluluğu teşkil ederler. Türkistanlılar aynı dile (Türkçe), aynı târihe, aynı kültüre ve aynı dîne (İslâm) sâhip olmaları sebebiyle birbirlerine sıkı sıkıya bağlı bir bütün teşkil ederler.
Tacik Türklerini Ruslar ve Batılılar Türkistanlı saymak istemezler. Buna sebep olarak Tacik dili konuşulmasını gösterirler. Tacik dili mevcuttur. Ancak Tacik Türklerinin bir kısmı Özbek Türkçesini de konuşur, diğer taraftan da bir kısım Özbek Türk’ü Tacik dilini konuşur veya en azından dili anlar ve bilir. Bu genellemenin dışında kalabilecek küçük bir dağlı azınlık vardır. Kaldı ki bunlar da Tacik dili konuşmazlar. Orijinal Türkistan nüfûsu ile her bakımdan içiçe ve müşterek bir hayat yaşayan Tacikler, Türkistanlıların ayrılmaz bir parçası kabul edilir.
Türkistan’da Rus azınlıklar yanında Ukraynalı, Alman, Koreli, Ermeni, Gergiyan, Estonyalı ve benzeri azınlıklar da bulunmaktadır.
İktisadî durum: Hammadde kaynakları:
Türkistan hammadde açısından büyük önem taşır.
a) Kömür: Dağılmadan önce Rusya’nın toplam kömür rezervlerinin % 45’inden fazlasını üreten Türkistan’da elli adet kömür mâdeni işletilmektedir.
b) Petrol: Türkistan’da bugüne kadar henüz açılmamış seksen adet petrol yatağı mevcuttur. En önemli petrol yatakları; ikinci Bakû olarak adlandırılan Ural, Neft Dağı, Andijan, Aktuba ve Mangişlak’tır. Mangişlak’taki petrol rezervleri Venezüella’daki kapasiteye sâhiptir. Aktuba ise bundan daha zengin petrole sâhip yataklar olarak bilinmektedir.
c) Tabiî Gaz: Yine dağılmadan önceki Rusya’nın tabiî gaz rezervlerinin % 50’si Türkistan’daydı. Buhara yakınlarındaki Gasli, tabiî gazın en zengin olduğu bölgedir.
Hayvancılık: Türkistan hayvancılık yönüyle müstesna bir yere sâhiptir. Yeterli yeşil saha ve yem mevcuttur. Sığır ve koyun, Ruslar tarafından yetiştirilmektedir. 620 milyon hektar elverişli arâzi tarıma tahsis edilmiştir.
Nakliye: Türkistan bölgesinde toplam 248.400 km’lik karayolu mevcut olup, bu miktarın 184.990 km’si asfaltlanmıştır. Demiryolu ulaşım şebekesinin 20.720 km’yi bulduğu bilinmektedir.
Sosyal yapı: Türkistan halkı bütün Türkler gibi örf, âdet ve geleneklerine bağlı bir millettir. Din; bütün baskılara rağmen tesirini sürdürmektedir. Hiçbir din eğitimi olmasa bile Türkistan halkı her vesileyle Müslüman olduğunu göstermektedir. Dinsizlik Türkler için çok ayıplanacak bir husus olma özelliğini muhâfaza etmektedir. Türkistan sosyal yapısında ciddî tahribat açmış olmasına rağmen komünizm Türk Milletinin dînî inançlarını yok edememiş, bilakis din konusunda yeni nesiller daha da istekli yetişmektedir.
Gerek Çarlık ve gerekse komünist Rus idârelerinin tek gâyesi Türkistan ahâlisini Ruslaştırmaktı. Akıl almaz baskı ve işkenceler bir asırdır Türkistan’da uygulana gelmiştir. Buna rağmen arzulanan Ruslaşma yerine millî benliğe dönüş hızlanmış ve böylece Türkistan’da bulunan Türk devletleri tek tek hürriyet ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Rus komünist idâresi karşısında millî benliğin esas kaynağını da İslâmiyet teşkil etmiştir.
Türkistan Müslüman bir ülkedir. Müslüman olan Türkistan nüfûsunun % 94’ü de Ehl-i sünnet îtikâdına mensuptur. Her ne kadar İslâmiyet Sovyet rejimi tarafından kaldırılmaya çalışılmışsa da bölge halkı üzerinde İslâmiyetin çok büyük tesiri vardır. Rusya’da komünistler iktidara gelince, Türkistan’da on dört bin câmi ve mescidi yıkıp, tahrip etmişlerdi.
Târih boyunca bölgede pekçok İslâm âlimi, ilim adamı yetişmiştir. Bunlardan bazıları:
İmâm-ı Buhârî: Meşhur hadîs âlimi.
Ali ibni Sînâ: Tıp ilminin önemli şahsiyeti.
Fârâbî: Meşhur filozof.
Tirmîzî: Meşhur hadis âlimi.
El-Bîrûnî: Matematik ve astronomi âlimi.
Hârezmî: Cebir ilminin kurucusu.
Serahsî: Meşhur İslâm hukukçusu.
Uluğ Bey: Meşhur astronom ve âlim.
Dil: Türkistan nüfûsunun ana dili Türkçe olup, Özbek, Kazak, Kırgız, Karakalpak Türkmen lehçeleri konuşulur. Bu lehçelerden teşekkül eden Türkçe, nüfusun % 90’ı tarafından konuşulan dildir. Bunun dışında % 10 halkın konuştuğu dil Tacik dili olup, Türkçenin bir lehçesi gibidir. Türkistan Türkçesine, Çağatay Türkçesi de denmektedir.
Türk dilini inceleyen ilk Türk âlimi Mahmûd Kaşgarî’dir. Türkistanlı lenguistikçi (dil bilgini) olan Kaşgarlı Mahmûd’un 11. yüzyılda yazdığı Dîvânü Lügât-it-Türk adlı eseri Türk dili sözlüğü niteliğindedir.
İdârî yapı: Bugün Türkistan’da beş idârî bölüm mevcut olup bunlar: Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dır. Türkistan’da 43 bölge, 506 eyâlet, 246 şehir, 446 kazâ ve 4445 köy mevcuttur.
Şehirler: Günümüz Türkistan’ında 246 şehir mevcuttur. Semerkand bundan 2500 yıl önce kurulmuş eski bir yerleşme yeridir. Taşkent, Oş, Merv, Buhara, Tirmiz gibi vilâyetlerin de iki bin yıllık mâzileri vardır.
Sovyet rejimi birçok yeni şehir inşâ etmek yoluna gitmiştir. Endüstri yerleşme merkezleri olan bu yeni şehirler Türkistan şehirciliğine benzememekte ve yerleşim tarzlarına uymamaktadır. Bu yönüyle Türkistan’da eski ve yeni yerleşim merkezlerini ayırt etmek gâyet kolaydır. Ayrıca eski yerleşim yerlerinde târihî bağlılık ve mâziyi yaşatma gayretlerinin daha fazla olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır.
Doğu Türkistan
Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhûriyeti hudutları içindedir. Çinliler, Sinkiang derler. Kuzeybatıda Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan Cumhûriyetleri, Kuzeydoğuda Moğolistan, doğuda Çin, güneyde Tibet, güneybatıda Keşmir, Afganistan’la sınırlanmıştır. Uzakdoğu ile orta ve yakındoğuyu birleştiren târihî yollar buradan geçer. Yüzölçümü 1.828.418 km2dir.
Doğu Türkistan, Çungarya, Tarım ve Çaydam olmak üzere üç büyük parçaya ayrılır. Ülke ahâlisinin % 85’i Türk’tür. Gerisinin çoğu Çinli’dir. Bir miktar Moğol, Tibetli, Rus da vardır. Buradaki Türkler Uygur Türklerindendir. Edebî dil Kaşgar şivesi olup, Yeni Uygurcadır. Türklerin hepsi Ehl-i sünnet olup, Hanefî mezhebindendir.
Başlıca şehirleri Aksu, Huten, Sayram, Turfan, Beşbalık, Hami (Koml), Kulça’dır. Bu şehirlerin hepsi de târihî Türk şehirleridir. Ruslar ve Çinliler bu Türk ülkesinin bağımsız olmasını önlemek için her türlü baskı usûlüne başvurmuşlardır. Bugün tamâmen Çin hâkimiyetindedir.
Doğu Türkistan târihte ilk Türk Devleti olarak bilinen Hun İmparatorluğundan îtibâren birçok büyük Türk Devletinin çekirdeğini teşkil eder. Göktürk Devleti, Uygur Devleti, Karahanlı Devleti bunların en meşhurlarındandır.
Siyâsî, ekonomik ve askerî yönden Asya’nın en stratejik bölgelerindendir. Asırlar boyunca hür ve bağımsız yaşamış olan Doğu Türkistan, Rus ve Çin devletlerinin târih boyunca dikkatini çekmiş, açık veya sinsi düşmanlıklarına mâruz kalmıştır. Asya ile Avrupa arasında sâhip olduğu târihî ipek yolu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Rusya ile Çin arasında paylaşılmaz bir ülke hâline gelen Doğu Türkistan, 1760 yılında Mançur Çin İmparatorluğu tarafından işgâl ve istilâ edilmiştir. 1863 yılında bir ara yeniden hürriyetine kavuştu. 1870’e doğru Yakup Han merkezi Kaşgar olmak üzere Doğu Türkistan’ın en büyük parçasını bir devlet hâlinde topladı. Bu devletin Osmanlı Devletine bağlı olduğunu îlân ederek, Osmanlı Pâdişâhı Sultan Abdülazîz Hana bîat edip, onun adına hutbe okuttu. Bâbıâli (Osmanlı Hükümeti) bu bağlılığı kabul etti. Ülkeye askerî mütehassıslar gönderildi. Doğu Türkistan, Yakup Han idâresinde 1876 yılına kadar on üç yıl müstakil olarak yaşadı. Ancak, Asya’da güçlü bir Müslüman Türk Devletinin kurulmasından ve hele bunun Osmanlı Devletiyle alâkasından korkan Rusya ve Çin, işbirliği yaptılar. İngiltere’nin de işe karışmasıyla devlet yıkıldı. 1867 yılında Yakup Hanın zehirlenmesiyle Türk Devletinin parçalanmasından istifâde eden Mançur-Çin İmparatorluğu Doğu Türkistan’ı yeniden istilâ etti. İkinci istilâdan sonra Mançur-Çin emperyalizmi Doğu Türkistan’da tam bir baskı ve terör idâresi kurmuştur. Bu istilâdan sonra Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme demek olan asimilasyon hareketlerine hız verilmiştir. Bu maksatla Doğu Türkistan’ın adı değiştirilip “yeni sömürge” mânâsına gelen “Sinkiang” (Şincan) adı takılmış, bunun dışında birçok şehir ve kasabanın da isimleri değiştirilip, Çince isimler verilmiştir. Çin’in başka eyâletlerinden yüzbinlerce Çinli göçmen getirtilip, Türk unsuru eritilmek istenmiştir. Türkler Çinlilerle evlenmeye zorlanmış, İslâm dîni ve Türk gelenekleri yasaklanmıştır. Câmiler ve medreseler kapatılmış veya devamlı kontrol altında tutulmuştur.
Çin zulmüne karşı 1931’de millî bir ayaklanma olmuş, 1933’te ise Doğu Türkistan ekseriyet îtibâriyle Çin esâretinden kurtulup, merkezi Kaşgar olmak üzere, müstakil Türk İslâm Devleti kurulmuştur. Fakat Çinliler Rusların askerî yardımıyla bu millî ayaklanmayı bastırıp, devleti yıkıp dağıtmıştır. 1944’te İli vilâyetinden başlayarak yine Çin mezâlimine karşı bir millî ayaklanma daha meydana gelmiştir. Kısa zamanda “Torbagatay” ve “Altay” adındaki zengin ve stratejik ehemmiyete sâhip vilâyetler kurtarılmış, merkezi İli vilâyeti olmak üzere yine müstakil Doğu Türkistan devleti kurulmuştur. Kurulan bu millî devlet, Doğu Türkistan’ı kurtarmak üzere harekete geçmiş ve her cephede Çinlileri mağlubiyete uğratmış, bundan Çinliler büyük korku ve endişeye kapılmıştır. Bunun üzerine Çinliler yine Ruslardan yardım istemişlerdir. Rusya da baskı ve tehditle Doğu Türkistan Devletini Milliyetçi Çin ile anlaşmaya mecbur etmiştir.
1949 yılında Komünist Çin kuvvetlerince işgâl edilmesinden sonra Doğu Türkistan Türk-İslâm kültüründen tamâmen koparılmış ve komünist bir ülke hâline getirilmek istenmiştir. Tam bir hâkimiyet sağlayabilmek için onun târihteki yeri ve şöhreti unutturulmak istenmiş ve dünyâ kamuoyuna Doğu Türkistan “Yasak Bölge” olarak îlân edilmiştir. Yakın bir zamana kadar hiçbir kimse Doğu Türkistan hakkında doğru bilgiyi alamamış, seyâhat etme imkânı bulamamıştır. Şu var ki Doğu Türkistan’da hürriyet mücâdelesi durmamış, hemen her sene birkaç direniş hareketi vukûbulmuştur. Bunların sonucunda bâzan kısa ömürlü müstakil cumhûriyetler îlân edilmiş, bâzan da korkunç katliamlar yapılmıştır.
Kızıl Çin’deki Türklerin millî mukâvemet hareketleriyse daha ağır şartlar altında yürütülmektedir. Ancak bu hürriyet hareketleri ve mücâdeleleri kamuoyuna kapalı tutulmakta Birleşmiş Milletlere aksettirilmemektedir.
İklim ve Fizikî Yapı
Doğu Türkistan’ın güneyinde Kûn-lûn Sıradağları batıda Bağımsız Devletler Topluluğu ile sınırı meydana getiren çeşitli dağ kütleleri, doğuda Turfan Hendeğinin Lob-nor’un alçak çöküntüleri vardır. Kuzeydoğudaki Moğolistan sınırı önemli coğrafi şekilleri olmayan bozkırlardan geçer. Tanrı Dağları Doğu Türkistan’ı net bir şekilde ikiye böler. Kuzeyde Çungarya, Altay Dağlarına yaslanan bir bozkır bölgesidir. Dağların eteğinde bol olan ırmaklar, geçitleri aşarak Rusya’daki göllere ulaşır. Bunların en önemlisi Balkaş Gölüne dökülen İli’dir.
Tanrı Dağları ve Kûn-lûn arasındaki bölge Çin topraklarının en çölsü bölgesidir (Taklamakan Çölü). Dağlardan birçok akarsu iner: Kaşgar Derya, Yarkent Derya, Huten Derya. Bu nehirler birbirine yaklaşarak çöküntünün ortasındaTarım’ı meydana getirirler. Tarım havzasının kuzeyinde çölsü Turtan çöküntüsü daha da alçaktır (Deniz seviyesinden 277 m aşağıda). İklim burada çok serttir. Ocak ortalaması -10°C, Temmuz ortalaması 32,5°C’dir.
Tabiî kaynaklar: Doğu Türkistan tabiî kaynaklar bakımından çok zengin bir ülkedir. Petrol ve benzeri zenginliklerin yanında demir, uranyum ve çeşitli mâden yatakları bulunmaktadır. Doğu Türkistan’ın kömür alanları jeologlara göre dünyânın kömür ihtiyacını altmış yıl karşılayabilecek zenginliktedir. Çungarya’da petrol, demir ve mâden kömürü yatakları, Tien-şan kenarında kükürt, tuz, petrol ve mâden kömürü yatakları vardır. Ulaşım güçlüğü ülkenin kalkınmasına başlıca mânidir. Yeni demiryolları yapımına hız verilmektedir.
Ekonomi: Çinli nüfûsun âniden artması Doğu Türkistan’a açlık ve felâket getirmiştir. İşsizlik çoğalmıştır. Yeni Çinli liderler halkın hayat standardını düzeltmek için kendi işlerini yürütmelerine izin vermiştir. Fakat yatırım için sermâyenin zor sağlanmasından dolayı çok az kimse bu imkândan faydalanabilmektedir. Çiftçilere her âilenin nüfûsuna göre toprak verilmiştir. Bu toprak kişi başına 990 m2dir. Ekilecek mahsûl hükümet tarafından tâyin edilmektedir. Her çiftçiden “yer parası” ve “su parası” adı altında çeşitli vergiler alınmaktadır. Bunun dışında çiftçiler elde ettikleri mahsulün % 20’sini devlete teslim etmek mecburiyetindedir. Ev yapmak için her çiftçi âilesine küçük arsalar verilmiştir. Evlerin inşâsı çiftçilerin kendi imkânlarına terk edilmiştir. Bu şartlar altında ev yapmak mümkün olmamakta ve çiftçi halk kerpiç harâbelerde yaşamaya devam etmektedir.
El işleriyle uğraşan sanatkârlara ve küçük esnafa devlet iş vermekten âciz olduğu için bunların sanatlarını icrâ etmekte serbest bırakmış, ancak halkın yoksul olması sebebiyle esnaf iş yapamamaktadır.
Kızıl Çin’in yıllık millî gelirinin % 40’ını Doğu Türkistan temin etmekte olduğu halde, Müslüman Doğu Türkistan halkı sefâlete terk edilmiştir. Bütün yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Çin’e akıtılmakta, Doğu Türkistan dünyâda emsâli görülmemiş şekilde sömürülmektedir. Doğu Türkistanlı Müslümanlar zarûrî ihtiyaçlarını karneyle temin etmektedirler.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Resmî istatistiklere göre bugün Doğu Türkistan’da yaşayanların sayısı yaklaşık on iki milyondur. Nüfûsun etnik ana bölümleri şöyledir:
Uygurlar |
5.800.000 |
Kazaklar |
870.000 |
Diğer Türk kaynaklı gruplar |
90.000 |
Moğollar |
100.000 |
Mançular |
70.000 |
Çinliler |
5.000.000 |
Bununla birlikte eyâlette yerleşmiş Çinli sayısı resmî kayıtlarda belirtilenin çok üstünde tahmin edilmektedir. 1949 yılından önce Doğu Türkistan’daki Çinli nüfûsun 200.000 kişi olduğu tahmin edilmekteydi. Urumçi’nin nüfûsu o günden buyana 80.000 kişiden 800.000 kişiye çıkarak on katına ulaşmıştır. Şehirlerde oturanların yaklaşık % 80’i Çinli’dir. Doğu Türkistan’daki Çinli nüfûsun çoğalması Çinlilerle yerli halk arasında gerilimin artmasına yol açmıştır. Aksu, Kaşgar, İli ve Kargalık’ı da içine alan bir kısım şehirlerde geçmişte kargaşalıklar çıkmıştır.
Eğitim imkânları mahdut olan Doğu Türkistan’da yalnızca bir üniversite, 12 yüksek okul, 800 lise, 1400 orta ve ilkokul bulunmaktadır. Urumçi Üniversitesinin on fakültesinde 1727’si Doğu Türkistanlı olmak üzere, 3154 öğrenci vardır. Yabancı dil olarak Türkçe, İngilizce ve Rusça okutulmaktadır. Ayrıca eğitimin yalnızca Çince yapıldığı Çin okulları da vardır. Çin eğitim teşekküllerinde Uygurca mecburî dil olmadığı halde, Uygur okullarında Çince mecburîdir.
Doğu Türkistan’da toplam 24.000.000 km’yi bulan yol şebekesinin 5.200 km’si asfaltlanmıştır. Çin’den gelip, Urumçi üzerinden Korla’ya giden bir de demiryolu vardır. Bu demiryolunun toplam uzunluğu 2.350 km’dir. Urumçi’den Korla, Kuçar, Hoten gibi şehirlere düzenli uçak seferleri de yapılmaktadır.
Mao (1949-1976) devrinde dînî, kültürel ve siyâsî bakımdan baskı yapılan Doğu Türkistan halkına onun ölümünden sonraki Çinli liderler daha pragmatik davranmışlar, özellikle Afganistan’ın Sovyetlerce işgâli Çinlilerin davranışlarını değiştirmelerini gerektirmiştir. Hükümetin baskı siyâsetinde bir gevşeme olmuş ve Doğu Türkistanlılara dînî ve kültürel alanlarda belli bir derecede hürriyet verilmiş, önceleri zorla kabul ettirilmiş olan yabancı Lâtin alfabesi fesh edilmiştir. Yerli halk Çincenin fonetiğine dayanılarak hazırlanmış Lâtin alfabesinin uygulanmasını, kimliklerinin yok edilmesi Arap ve Müslüman dünyâsıyla olan kardeşlik ve kültürel bağların çözülmesi için eğitimde yapılan devrimleri Çin komplosu saydığından, tedirgin edici faktörlerden biri böylece ortadan kalkmıştır. Lâtin alfabesinin feshini Doğu Türkistanlıların yaklaşık bin yıldır kullanmakta olduğu Kur’ân harflerinin yeniden kabul edilmesi tâkip etmiştir.
Doğu Türkistan târihinde ilk defâ Çinliler halkın Türk asıllı olduğu gerçeğini kabul etmiştir. Uygur halkına kendi târihlerini yazma izni verilmiştir. Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Tatarlar ve Taciklerden meydana gelen Doğu Türkistanlı halk Müslümandır. İslâmiyeti 934 yılında başşehri Kaşgar olan Karahanlı Devletinin hükümdarı Abdülkerim Satuk Buğra Hanın idâresinde kabul etmişlerdir.
Mao idâresi esnâsında Doğu Türkistanlı Müslümanlara, Kur’ân-ı kerîm okumak, İslâm ahkâmını yerine getirmek, câmiye gitmek ve İslâmî konularda vâz vermek yasaklanmıştı. Câmiler kapatılmış, birçoğu da değiştirilerek baraka, komünist parti merkezleri, büroları, hattâ mezbahalar hâline getirilmiştir.
Son yıllarda bu hassas konularda hükümet politikasında biraz gevşeme olmuş, câmiler açılmış, bir kısmı da yenilenmiştir. Doğu Türkistan’ın birkaç şehrinde medreselerin yeniden açılması için hükümetle mutabakata varılmıştır. Bu ümit verici gelişmelere rağmen ülkenin tamâmında dînî eğitim yasağı yine de devam etmektedir.
Doğu Türkistanlı halkın siyâsî hürriyeti ve hükümet reisinin gerçek yetkisi yoktur. Bütün güç Doğu Türkistan Komünist Parti Sekreterinin elindedir. Bütün önemli mevkileri Çinliler tutmaktadır. “Gerekirse mevki verin, fakat yetkiyi teslim etmeyin” formülü hâlâ geçerlidir. Akrabalarını görmek, vatanı ziyâret etmek maksadıyla Doğu Türkistan’a giden Türklere kara yolculuğu yapma izni verilmemektedir. Hattâ turistik geziler için Doğu Türkistan’a giden yabancılara da kara yolculuğu yaptırılmamaktadır. Siyâsî gözlemcilere göre bunun sebebi Doğu Türkistan’a geniş ölçüde Çinli göçmen yerleştirilmesini gözden uzak tutmaktır. Doğu Türkistan’ın pekçok bölgesine Çinlilerden başkasının girmesi yasaktır.
Çin’de son yıllarda tatbik edilen birden fazla çocuk yapmama kânunu Doğu Türkistanlı Türklere de uygulanmaya başlanmıştır. Fabrikada çalışan Türk asıllı işçiler Çinlilerin onda birine bile ulaşamamakta ve Çinlilere sağlanan lojman ve sıhhî tesisler, Türklere sağlanmamakta, sefâlete itilmektedirler.
1949 yılında Kızıl Çin tarafından işgâl edildikten sonra Doğu Türkistan’da tam bir şiddet ve baskı rejimi uygulamıştır. 1954’ten 1955’e kadar yürütülen “reform hareketi” sırasında Doğu Türkleri feodal, karşı devrimci gibi ithamlar adı altında müthiş bir işkence ve baskıya mâruz bırakılmış, bütün maddî varlıkları komünistler tarafından gaspedilmiştir. Böylece Doğu Türkistan Müslümanları bitmeyen yoksulluklara itilmiştir. Münevver Müslümanlar işkencelerle yok edilmiştir.
Çin’in hâkimiyetinde yaşayan milletlerin kültürleri, millî sanat, örf ve âdetleri, dînî inançları ibâdetleri ortadan kaldırılmıştır. On yıl devam eden bu devrim sırasında, Türklerin mânevî değerleri yok edilmek istenmiş, İslâmiyete saldırılmış, Çinlilere benzemeye zorlanmışlardır.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
Alm. Institut (n), der Turkischen sprache (u), Literatur, Fr. Institut (m), de la langue et littérature Turque, İng. Turkish language and literature institute. Türk târihi, Türk edebiyatı, Türk dili, Türk etnoğrafyasıyla Türk coğrafyasını araştırarak yayınlarda bulunan bir merkez. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı olarak 1924 yılında Türkiyat Enstitüsü adı altında kurulmuştur. 1926 yılından beri husûsî bir bütçeye sâhip olmuş ve faaliyeti o zamandan başlamıştır. Gâyesi Türk kültürünü araştırarak yayınlarda bulunmak, benzer kurumlarla ilgi kurmak, ilim adamlarına rehberlik etmektir.
1982 yılından sonra adı Türkiyat Araştırma Merkezi şeklinde değiştirilen enstitü, son olarak 1991 yılında çıkan bir kânunla Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü adını almıştır. Bugün 50.000 kitabın üstünde bir kütüphâneye sâhip olan Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphânesinin temelini Katanov isimli bir şahsın kitapları teşkil etmiştir. Kurulduğu zaman kitap sayısı 7 bin olan kütüphâne gittikçe zenginleşmiştir.
İlk önce üniversite kapısı sağ yanındaki köşkte faaliyete geçen Türkiyat Enstitüsü, kuruluşundan 25 yıl sonra Vezneciler’de eski Zeynep Hanım Konağı (şimdi Edebiyat Fakültesi) karşısındaki Birinci Mahmûd Han devri sadrâzamlarından Hasan Paşa (1689-1748) tarafından yaptırılan ve kendi adıyla anılan medreseye taşınmıştır.
Enstitüde, sırayla; Ord. Prof. M. Fuad Köprülü, Ord. Prof. M. Câvid Baysun, Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat, Prof. Fahir İz, Prof. Dr. Ahmed Caferoğlu, Prof. Dr. Sadettin Buluç, Prof. Dr. Mehmed Kaplan, Prof. Dr. Ali Alparslan, Prof. Dr. Mertol Tulum müdürlük yapmışlardır. Bugün bu vazifeyi Prof. Dr. Kemal Eraslan (1994) yürütmektedir.
Kuruluşundan beri gâyesi doğrultusunda, çeşitli neşriyâtı olan merkezin muntazam çıkardığı Türkiyat Mecmuası yirmi cildin üstündedir. İlmî bir kadroya sâhip olan, Yüksek Lisans ve Doktora öğrencisi olarak lisans üstü tedrisât yapan Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, bugün Horhor Caddesi, Kavalalı Sokağı 5/4 FATİH/İSTANBUL adresinde faâliyet göstermektedir. Ayrıca Marmara, Selçuk, Ege ve Atatürk Üniversitelerine bağlı olarak bu adla başka enstitüler de kurulmuştur.