TEKİRDAĞ

Yüzölçümü   : 6218 km2

Nüfûsu          : 468.842

İlçeleri          : Merkez, Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmara Ereğlisi, Muratlı, Saray, Şarköy.

Marmara bölgesinin Ergene kısmında kalan bir ilimiz. İl toprakları 40° 36’ ve 41° 31’ kuzey enlemleriyle 26° 43’ ile 28° 08’ doğu boylamları arasında yer alır. Doğudan İstanbul, kuzeyden Kırklareli, batıdan Çanakkale illeri ve güneyden Marmara Deniziyle çevrilidir. Kuzeydoğuda Karadeniz’e çok küçük bir kıyısı vardır. Trafik numarası 59’dur.

İsminin Menşei

Tekirdağ isminin Tekfur Dağından geldiği rivâyet edilir. Türk akınlarına iki sene direnen Bizans kalesine “Tekfur Dağı” demişlerdir. Diğer bir rivâyete göre bu şehrin tekfuru avlanırken yaraladığı geyik yuvasına koşar ve yavrularını emzirirken ölür. Bu hâdiseyi gören tekfur inzivâya çekilir. İnzivâya çekildiği bu dağa Tekfur Dağı denir. Hangisinin doğru olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bilinen husus Türkler bu şehri fethettiklerinde ilk önce “Tekir Dağı” sonradan “Tekirdağ” ismini vermiş olmalarıdır. Tekirdağ’ın eski ismi de “Rodosto”dur.

Târihi

Tekirdağ il toprakları çok eski çağlardan bu yana bir yerleşim merkezi olarak eski bir târihe sâhiptir. Anadolu’da ilk siyasî birliği kuran Hititler, Marmara Denizinin ötesini geçmemiş olup bu bölge Hititlerin sınırları dışında kaldı.

Trakya’ya adını veren Orta Asya menşeli Trak Türkleri uzun müddet bu toprakları ellerinde bulundurdular. M.Ö. 1200 târihlerinde Frigler bu bölgeyi ve Trakya’yı ele geçirdiler. Anadolu’ya geçerek Frigya Devletini kurdular. Frigleri yıkan ve Anadolu’da hâkim olan Lidyalılar bilâhare M.Ö. 6. asırda Pers Kralı Dârâ’ya yenilince Anadolu’nun mühim bir kısmı ve Trakya, Perslerin eline geçti. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers Devletini yenerek ortadan kaldırınca Trakya, Anadolu ve İran topraklarına katıldı. İyonlar devrinden beri bu bölgeye ve Yunanistan’a gelen göçmenler, sâhillerde küçük siteler, koloni şehirler kurdular. M.S. 46’da Romaİmparatorluğu bu bölgeyi kendi topraklarına kattı. 395’te Roma ikiye bölününce bölge Anadolu ve Trakya gibi Doğu Roma (Bizans) payına düştü.

Balkanlardan, kuzeyden, Orta ve Doğu Avrupa’dan zaman zaman bu topraklara akınlar yapıldı. Bu akınların çoğu muhtelif Türk kavimleri tarafından düzenlendi. Beşinci asırda Attila emrindeki Hunlar, Avar Türkleri ve Peçenek Türkleri bunların başlıcalarıdır. Gotlar, Moğollar, Slavlaşmamış Bulgar Türkleri ve Lâtinlerin bu bölgeye akınları oldu. Bölgeye İslâm akıncıları da akınlar yaptılar, fakat feth edilen yerleri uzun müddet ellerinde tutamadılar.

Rumeli Fâtihi ünvânıyla anılan Şehzâde Gâzi Süleymân Paşa(Orhan Gâzinin büyük oğlu) Gelibolu’yu fethettikten sonra 1356’da Şarköy ve Malkara’yı alarak Tekirdağ topraklarınıOsmanlı sınırına yaklaştırdı. Gâzi Süleymân Paşanın vefâtından sonra Bizanslılar bölgeyi geri aldılarsa da, Sultan Birinci Murâd Hüdâvendigâr tahta çıkar çıkmaz 1362’de, bu toprakları yeniden, aynı târihte Gâzi Evrenos Bey de Malkara’yı fethetti. Bizanslıların Çorlu’yu geri alma teşebbüsü başarısızlıkla netîcelendi.

1402 Ankara Savaşından sonra Sultan Yıldırım Bâyezîd Hanın Tîmûr Han karşısında yenilmesiyle Osmanlı Devleti sarsıntı geçirdi. Osmanlı Devleti yeniden birliği temin ve kaybedilen toprakları geri almak için geçen devrede bölge ve Trakya’ya sırasıyla Süleymân, Mûsâ ve Mustafa Çelebi hâkim oldular.

Sultan Birinci Mehmed (Çelebi) Hanla oğlu Sultan İkinci Murâd Han, Osmanlı Devletinin bütünlüğünü ve otorite birliğini yeniden tesis ettiler. Fâtih Sultan Mehmed Hanın 1453’te İstanbul’u fethiyle Tekirdağ bir iç şehir hâline geldi. Bu bölgeyi Türkleştirmek için Anadolu’dan Yörük Türkleri getirilerek yerleştirildi.

Osmanlı devrinde Tekirdağ, şimdi Kırklareli sınırlarında bulunan Vize’ye bağlı bir sancaktı. Bu sancak merkezi Sofya’da bulunan oldukça geniş Rumeli Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 26 sancağından birini teşkil ediyordu. Tanzimattan sonra Tekirdağ, Edirne eyâletinin (vilâyetinin) altı sancağından birine merkez oldu. Dört kazâsı vardı. Cumhûriyet devrinde Sancaklar (mutasarrıflıklar) il (vilâyet) olunca, Tekirdağ da il oldu.

Balkan Harbinde Bulgarlar Tekirdağ’ın büyük bir bölümünü işgâl ettiler. Nesillerden nesillere anlatılacak tüyler ürpertici büyük cinâyetler işlediler. İhtiyar, çocuk, kadın demeden binlerce mâsum insanı şehit ettiler. Annelerin gözleri önünde küçük çocukları süngülere takmaktan, fırına atmaktan büyük zevk duydular. Eski Bahriye Nâzırı Ferik (Korgeneral) Hurşit Paşa, Tekirdağ’ı tamâmen Bulgarlardan kurtarmak için Marmara’dan bir kolorduyla çıkarma yaptı. Şarköy’ü aldı. Fakat Tekirdağ’ı kurtaramadan geri döndü.

Birinci Dünyâ Harbi sonunda Osmanlı Devleti toprakları muhtelif devletler tarafından işgâl edilince, Tekirdağ Yunanlıların istilâsına uğradı. 1922 sonlarına kadar burada kalan Yunanlılar en az Bulgarlar kadar mâsum halka zulmettiler. İstiklâl Harbi sonunda diğer yerlerden olduğu gibi buradan da çekilmek mecburiyetinde kaldılar. Lozan Antlaşmasıyla buradaki Rumlar Yunanistan’daki Türklerle mübâdele edildi.

Fizikî Yapı

Tekirdağ il topraklarının % 9’u dağlardan, % 75’i platolardan ve % 16’sı ovalardan ibârettir. İl toprakları genel olarak az engebeli dalgalı düzlükler hâlindedir. Ekime müsâit toprakları çok bereketlidir.

Dağlar: Dağların yüksekliği 1000 m’nin altındadır. En yüksek dağı Ganos Tepesi 924 m’dir. Tekir Dağları (Işıklar Dağı) güneyde olup, denize paralel uzanır. Karabağ’dan başlayıp Mürefte’ye doğru uzanan dağlar denize dik olarak iner. İlin kuzeyinde Yıldız (Istranca) Dağları alçalarak tepeler hâlinde yer alır. Bunların en yüksek yeri karatepe (484 m) dir. Platolar il topraklarının büyük kısmını teşkil eder. Alçak tepeler ve geniş düzlükler hâlinde olup, Malkara ve Hayrabolu platoları başlıcalarıdır. Tekirdağ, Kurudağ ve Istranca dışında diğer yükseklikler Ergene Vâdisine doğru alçalıp kaybolurlar. Ortalama yükseklik 150-200 m’dir.

Ovaları: Ovaların çoğu deniz kenarında ve akarsu ağızlarındadır. Başlıca ovaları; Kınık Ovası, Kumluca Ovası, Şerefli Ovası, Naipköy Ovası, Şarköy Ovası ve Değirmenaltı Ovasıdır. Akarsu vâdileri de genişleyerek ova hâlini almıştır. Bunlar Ergene, Hayrabolu, Çene ovalarıyla Kurtdere, Çongora, Çorlu, Gölcük ve Çengelköy vâdileridir.

Akarsuları: Tekirdağ ilinde büyük akarsular yoktur. Trakya’nın büyük akarsularının kolları vardır. Ergene Çayı başlıca akarsuyudur. Bu çay Kırklareli’nden gelir, Saray ilçesinden geçer. Muratlı ilçesi kuzeyinde dirsek yaparak il topraklarını terk eder. Çorlu Çayı, Karıştıran Çayı ve Hayrabolu Çayı, Ergene ile birleşir. Araplıdere ve Değirmendere ise Marmara’ya dökülür. Olukbaşı Deresiyle Işıklar Deresi vardır.

Göller: Tabii göl yoktur. Kadıköy Baraj Gölüyse küçük bir göldür.

İklim ve Bitki Örtüsü

İklimi: Marmara kıyılarında Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak geçer. Yağışlar kış ve ilkbaharda olur. İç kısımlardaysa, kara iklimi hâkimdir ve kışlar kıyılara nazaran soğuk geçer. Senelik yağış ortalaması 590 mm’dir. Bâzı yerlerde 725 mm’ye yükselir. Senede 30 gün 0°C altında ve 15 gün +30°C’nin üstünde olur. Senede ortalama 5 defâ kar yağar ve 10 güne yakın karla örtülü kalır. Sıcaklık -13,5°C ile +37,6°C arasında seyreder.

Bitki örtüsü: İlin büyük bir kısmı bozkır görünümündedir. Orman varlığı azdır. İl topraklarının % 17’si orman ve fundalıktır. Saray ilçesinin Bahçeköy bölgesinde çam ormanlarıyla Saray ve Çerkezköy ilçelerinin kuzeyinde Istranca Dağları uzantısında meşe ormanları bulunur. İl topraklarının % 5’i çayır ve mer’a, % 77’si ekili-dikili alanlardır.

Ekonomi

Tekirdağ ilinin ekonomisi tarım ve sanâyiye dayanır. Turizm sektörü de gelişmektedir.

Tarım: Verimli toprakları ve uygun iklim şartlarıyla çok çeşitli ve bol ürün alınır. Türkiye’nin ayçiçeği bahçesidir. Türkiye’de yetişen ayçiçeğinin % 25’i bu bölgede yetişir. Tahıl ve sanâyi ürünleri başta gelir. Bağcılık, kavun-karpuz ve sebzecilik oldukça gelişmiştir. Başlıca tarım ürünleri arasında buğday, arpa, yulaf, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, kolza ve soğan yetişir. Sebze üretimi çok ilerlemiştir. Elde edilen domatesle bol miktarda patlıcan, kabak, bezelye, bakla, semizotu, tâze soğan ve sarmısak İstanbul’a sevkedilir.

Meyvecilik de çok gelişmiş olup kavun, karpuz, üzüm ve çok miktarda erik, iğde, muşmula ve kiraz yetişir. Toprağı az, ürünü bol il olarak tanınır.

Hayvancılık: Tekirdağ ili hayvancılık bakımından da zengindir. Çayır ve mer’aları boldur. Platolar, bitki örtüsü ve iklimi hayvancılığa çok müsâittir. Sığır, koyun, kıl keçisi, hindi beslenir. Arıcılık gelişmiştir. Tekirdağ ilinin kıyıları çeşitli ve değerli balıklarla doludur. Her mevsimde bol balık bulunur. Başlıca balık cinsleriyse barbunya, tekir, karagöz, mırmır, ispari, istavrit, kefal, levrek ve lüferdir.

Ormancılık: İlin orman varlığı azdır. Orman ve fundalık alanı 100 bin hektar olup, ilin kuzey doğusundadır. Senede 250 bin ster yakacak odunu ile 2000 m3 sanâyi odunu ve 10 ton ıhlamur çiçeği elde edilir.

Mâdenler: Tekirdağ ili mâden bakımından fakirdir. Sâdece linyit ve manganez yatakları olup, senede yaklaşık 40.000 ton linyit çıkarılır.

Sanâyi: 1970 senesine kadar tarıma dayalı sanâyiye sâhip olan Tekirdağ ili, 1970’ten sonra hızla sanâyileşmiştir. Çerkezköy, Çorlu ve Tekirdağ merkez ilçelerinde sanâyi kuruluşları daha fazladır. Türkiye’nin en büyük 100 kuruluşundan 3’ü ve en büyük 500 kuruluştan 15’i bu il sınırları içindedir. Metal eşyâ ve makina îmâlâtı gelişmiştir. İstanbul’a yakınlık, ulaşım, pazarlama imkânları sanâyinin gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Başlıca sanâyi kuruluşları şunlardır: Ayçiçeği ve kolza yağı üreten çok sayıda fabrika, un ve kiremit-tuğla fabrikaları, Tekel Fabrikası, Çimento Fabrikası, Mobilya Fabrikası, Yem Fabrikası, Profilo Elektrik Âletleri Sanâyii, Hidrolik Makina Sanâyii ve Ticâret A.Ş. (HRMA), Profilo Elektrik Motorları ve Kompresör Sanâyii A.Ş., Gümüşsuyu Halı Sanâyii A.Ş., Dinarsu Îmâlât ve Ticâret A.Ş., Narin Mensucat Fabrikaları A.Ş., Aksu İplik Dokuma ve Boya Fabrikaları A.Ş., Yünsa Yünlü Sanâyii ve Ticâret A.Ş., Akip Tekstil Sanâyii ve Ticâret A.Ş., Boya Apre Fabrikası, Trakya İplik Sanâyii A.Ş, Trakya Kâğıt Sanayii A.Ş., Modern Karton Sanâyii ve Ticâret A.Ş., Tekirdağ Ağaç Sanâyii ve Ticâret A.Ş. ve diğer fabrikalar.

Ulaşım: Tekirdağ ili ulaşım bakımından çok iyi imkânlara sâhiptir. Karayolları ağı mükemmeldir. Yollar kaliteli ve geniştir. Merkez ilçe Tekirdağ’dan 5 ayrı istikâmete giden asfalt yollarla Trakya’nın her yanına bağlanır. 378 km devlet yolu ve 270 km il yolu vardır. İstanbul-Tekirdağ-İpsala-Avrupa yolu çok işlektir. Yolsuz köy yoktur.

Demiryolu: İstanbul-Edirne-Avrupa demiryolu il sınırları içinden geçer. Muratlı, Çorlu ve Çerkezköy ilçeleriyle beş köy bu demiryolu güzergâhı üzerindedir. İl sınırları içinde demiryolu uzunluğu 62 km’dir.

Denizyolu: İlin Marmara kıyısında 4 iskelesi vardır. 400 m uzunluktaki Tekirdağ İskelesi ihrâcât ve ithâlât iskelesidir. Marmara Ereğlisi İskelesi, akaryakıt yükleme ve boşaltma yeridir. Şarköy ve Mürefte iskelelerine yolcu vapurları uğrar.

Nüfus ve Sosyal Hayat

1990 nüfus sayımına göre toplam nüfûsu 468.842 olup, 258.940’ı ilçe merkezlerinde, 209.902’si köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 6218 km2 olup nüfus yoğunluğu 75’tir.

Örf ve âdetleri: Avrupa ile Asya arasında bir köprü, geçit olan Trakya ve bunun bir parçası olan Tekirdağ il toprakları târih boyunca pekçok medeniyet, kültür ve milletlerin geçiş ve yerleşme yeri olmuşsa da bu bölgenin Türkler tarafından fethinden sonra Türk-İslâm kültürüyle yoğrulmuş ve bu kültür silinmez bir şekilde kökleşmiştir. Bu bölgenin Türkleşmesinde Yörüklerin çok mühim rolü ve hizmeti olmuştur. Tekirdağ Trakya’da Türkleşen ilk yerlerden biridir.

Mahallî oyunları: Tekirdağ ili mahallî halk oyunları ve halk türküleri bakımından zengin bir ildir. Oyunlar genel olarak karşılama, hora ve kahramanlık oyunlarıdır. Tekirdağ karşılaması, Sirto, Güzelkız, Hasancık, İstemem Babacığım İstemem, Kampana, Tekirdağ Oyunu, Gayda, Keklik, Galamata, Reyhan, Kara Çalı, Kasap, Kaçamak, Subaşı, Horon, Çoban ve Yeşilim başlıcalarıdır.

Mahallî kıyafetleri: Ancak düğün ve folklor gösterilerinde giyilir. Kadınlar kare şeklinde rengarenk ve etrafı oyalı başörtü kullanır. İçliğin üzerine basma veya divitinden yapılmış fistan giyilir. Fistan yerine bürümcek de kullanılır.

Mahallî yemekleri: Tekirdağ köftesi, keşkek, çeneçarpan çorbası, çıllık, elbasan tava, gülbarak böreği, hakuk, kodrul, mangır, kalle, pireşe, yoğurtlu borana, peynirli helvası ve Tekirdağ baklavasıdır.

Yağlı ve karakucak güreşleri Tekirdağ’da çok yaygındır. 1935-1942 arasında 8 yıl Kırkpınar’da başpehlivanlığı kazanan Tekirdağlı Hüseyin Alkaya, yurt dışında da sırtı yere gelmemiş bir Türk güreşçisidir. Hayrabolulu Süleyman ve Malkaralı Fehmi Özkan da meşhur güreşçilerdir.

Eğitim: Okur-yazar nispeti en yüksek olan iller arasında olup, bu oran % 98’dir. İl dâhilinde 58 anaokulu, 350 ilkokul, 39 ortaokul, 7 meslekî ve teknik ortaokul, 10 lise, 14 meslekî ve teknik lise vardır. Edirne’de bulunan Trakya Üniversitesine bağlı Tekirdağ Ziraat Fakültesiyle Meslek Yüksek Okulu açılmıştır. Merkez ilçede 1955’te kurulmuş olan Nâmık Kemâl Kütüphânesinde 50.000 eser bulunur. Üç halk ve çocuk kütüphânesi vardır.

İlçeleri

Merkez ilçe, Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmara Ereğlisi, Muratlı, Saray, Şarköy Tekirdağ ilinin ilçeleridir.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 117.455 olup, 80.442’si ilçe merkezinde, 37.013’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 10, Banarlı bucağına bağlı 12, Barbaros bucağına bağlı 10, İnecik bucağına bağlı 24 köyü vardır. Yüzölçümü 1033 km2 olup, nüfus yoğunluğu 114’tür.

İlçe merkezi deniz kıyısında Ördekli Derenin denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Son yıllarda hızla gelişmiştir. İlçede un, yağ, tuğla fabrikalarının çok sayıda olmasına karşılık, genelde zengin bir tarım merkezidir. Kıyı kesiminde balıkçılık da yapılmaktadır. Tekirdağ limanı aracılığıyla karayolunun yanısıra deniz ulaşımında da faydalanılmaktadır.

Çerkezköy 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 41.317 olup, 23.102’si ilçe merkezinde, 18.215’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 9 köyü vardır. Yüzölçümü 296 km2 olup, nüfus yoğunluğu 10’dur.

İlçe toprakları Ergene Havzasında olup, genelde düzdür. Ergene Irmağının kollarından olan Çorlu Deresi Istranca Dağlarından doğar. İlin toprak yönünden en küçük ilçesidir.

Ekonomisi 1980’li yıllara kadar tarıma dayalıydı. Temel tarım ürünü ayçiçeğidir. Son senelerde İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım kaynaklarının zenginliği sebebiyle İstanbul sanâyii için gelişme alanı oldu. Türkiye’nin en büyük sanâyi kuruluşları arasında yer alan bâzı firmaların burada fabrikaları vardır.

İlçe merkezi, Çorlu Deresi üzerinde kurulmuştur. İl merkezine uzaklığı 61 km olup, İstanbul’a ise 100 km uzaklıktadır. İstanbul-Edirne demiryolu ilçenin yakınından geçmektedir. 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında kurulmuştur. İlk adı Türbedere’dir. Daha sonra Çerkezköy olarak değiştirilmiştir. Çerkezköy belediyesi 1911’de kurulmuştur.

Çorlu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 104.303 olup, 74.681’i ilçe merkezinde, 29.622’si köylerde yaşamaktadır. Merkez ilçeye bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü 946 km2 olup, nüfus yoğunluğu 110’dur.

İlçe toprakları, bölgenin en verimli arâzisi olan Ergene Havzasında yer alır. Genelde ova görünümündedir. Ergene Irmağıyla kolu olan Çorlu Deresi toprakları sular. Ulaşım rahatlığı ve stratejik önemi yüzünden Tekirdağ’ın en gelişmiş ilçesidir.

Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, yulaf, şekerpancarı, ayçiçeğidir. Hayvancılık da tarım kadar gelişmiştir. Köylerin hepsinde besi hayvancılığı da yapılır. En çok kıvırcık koyun ve sığır beslenir. Elde edilen süt ve süt ürünleri büyük ölçüde İstanbul’a gönderilir. Tarıma dayalı sanâyi dışında, kimyâ ürünleri, orman ürünleri, metal eşyâ ve makina îmâlâtı fabrikaları vardır.

İlçe merkezi önemli ulaşım bağlantıları üzerinde kurulmuştur. Milletlerarası E-5 karayoluyla Haydarpaşa-Edirne demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 37 km, İstanbul’a ise 111 km uzaklıktadır. Çorlu Belediyesi 1877’de kurulmuştur.

Hayrabolu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 45.640 olup, 16.923’ü ilçe merkezinde, 28.717’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 16, Dambaslar bucağına bağlı 11, Susuzmusellim bucağına bağlı 19 köyü vardır. Yüzölçümü 1035 km2 olup, nüfus yoğunluğu 44’tür.

İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeybatı kesimi Ergene Havzası içinde kalır. Batı kesimindeyse Işıklar Dağının uzantıları yer alır. Topraklarının diğer bölümleriyse yer yer engebeli platodur. En önemli akarsuyu Hayrabolu Deresidir.

Ekonomi tarıma dayalıdır. Ayrıca tarıma dayalı sanâyi de gelişmiştir. Başlıca tarım ürünleri ayçiçeği, şekerpancarı ve buğdaydır. Diğer ilçelerde olduğu gibi hayvancılık gelişmiştir. Çok miktarda süt ve süt ürünleri üretilir. Un, nebâtî yağ ve tarım araçları üreten işyerleri de vardır.

İlçe merkezi, Hayrabolu Deresinin batısında kurulmuştur. İl merkezine 51 km mesâfede olup, İstanbul-Edirne yoluna 19 km’lik bir karayoluyla bağlanır. Hayrabolu belediyesi 1869’da kurulmuştur.

Malkara: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 62.524 olup, 20.180’i ilçe merkezinde, 42.344’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 19, Ballı bucağına bağlı 15, Şahin bucağına bağlı 22, Yörük bucağına bağlı 14 köyü vardır. Yüzölçümü 1224 km2 olup, nüfus yoğunluğu 51’dir.

İlçe toprakları Ergene ve Meriç’i besleyen dereler tarafından parçalanmış dalgalı düzlüklerden meydana gelir. En yüksek noktası güneybatısında yer alan Kuru Dağı Tepesidir (676 m). Hayrabolu ve Büyükdoğanca (Çamlıca) dereleri başlıca akarsularıdır. Sulama, içme ve taşkınları önleme gâyesiyle Kadıköy ve Karaiğdemir barajları vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği, şekerpancarı, üzüm ve arpadır. Hayvancılık gelişmiştir. Un ve yağ fabrikaları ilçenin başlıca tarıma dayalı sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında bulunan linyit yatakları özel kuruluşlar tarafından işletilir.

İlçe merkezi Tekirdağ-Yunanistan karayolu üzerinde kurulmuştur. Tekirdağ ve Çorlu’dan sonra üçüncü büyük ilçe merkezidir. İl merkezine 58 km uzaklıktadır. Malkara belediyesi 1880’de kurulmuştur.

Marmara Ereğlisi: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 12.455 olup, 5957’si ilçe merkezinde, 6498’i köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 5 köyü vardır. Çorlu’ya bağlı bucak merkeziyken 16 Haziran 1987 târih ve 3392 sayılı kânunla ilçe merkezi oldu. Yüzölçümü 183 km2 olup, nüfus yoğunluğu 68’dir.

İlçe toprakları genelde düz ve ovalarla kaplıdır. Deniz kıyılarında geniş kumsallar olup, çok sayıda tabiî plaj vardır. Bu yüzden ilçe merkezi ve çevresi İstanbulluların dinlenme yerlerinden biri durumundadır. Kıyı şeridi yazlık evler ve turistik tesislerle doludur.

Ekonomisi tarım ve balıkçılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday ve ayçiçeğidir.

İlçe merkezi deniz kenarında ve İstanbul-Edirne karayolu üzerindedir. İl merkezine 39 km mesâfededir. Limanı ilin akaryakıt yükleme ve boşaltma görevini yapmaktadır. Belediyesi 1958’de kurulmuştur.

Muratlı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 22.952 olup, 13.192’si ilçe merkezinde, 9760’ı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 16 köyü vardır. Yüzölçümü 407 km2 olup, nüfus yoğunluğu 56’dır.

İlçe toprakları Ergene Havzasında yer alır ve genellikle düzdür. Topraklardan kaynaklanan sular Ergene Irmağı ve Çorlu Suyunu besler. Bir kısmıysa Marmara Denizine dökülür.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği, şekerpancarı ve üzümdür. İlçede un fabrikaları ve peynir yapımıyla uğraşan mandıralar vardır.

İlçe merkezi, Çorlu Suyunun Ergene Irmağına katıldığı bölgenin güneydoğusunda kurulmuştur. Sultan Birinci Murâd bir sefer dönüşü sırasında buraya otağ kurmuş ve bölgeyi çok beğendiğinden buraya “Murâd Eli olsun!” diye ferman buyurmuştur. Daha sonra Hacı Selim Bey adlı bir kişi bu bölgede çiftlik kurarak Muratlı’nın çekirdeğini meydana getirmiştir. Cumhûriyetten sonra göçmenlerin yerleştirilmesiyle küçük bir yerleşme alanı olan Muratlı gelişmiştir. İl merkezine 24 km uzaklıkta olup, Tekirdağ’ı, İstanbul-Kırklareli karayoluna bağlayan yolla İstanbul-Edirne demiryolu ilçe merkezinden geçer.

Saray: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 33.716 olup, 13.038’i ilçe merkezinde 20.678’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13, Anıttepe bucağına bağlı 8 köyü vardır. Yüzölçümü 610 km olup, nüfus yoğunluğu 55’tir.

İlçe topraklarının büyük bir bölümü Ergene Havzasında yer alır. Kuzeydoğu kesiminde Yıldız Dağları vardır. İlçe topraklarından doğan dereler Ergene Irmağına karışır. Karadeniz’de yaklaşık 8 km’lik bir kıyısı bulunur. Dağlık kesimleri ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, ayçiçeği, arpa ve yulaftır. Hayvancılık da gelişmiştir. İlçede un ve yağ fabrikaları vardır. İlçe topraklarında düşük kaliteli linyit yatakları özel sektör tarafından işletilmektedir. Çıkarılan kömür genelde İstanbul’a satılır.

İlçe merkezi, İstanbul-Kırklareli karayolu üzerinde kurulmuştur. İl merkezine 81 km uzaklıktadır. İlçe merkezine 17 km mesâfede olan Karadeniz kıyılarındaki tabiî bir güzelliğe sâhip olan Kastro 2,5 km’lik kumsalıyla ilin önemli turizm merkezlerindendir. Zamânımızda Çamköy olarak adlandırılan bölgenin bir özelliği de, Trakya’nın tek karaçam meşceresi (korusu) burada bulunmaktadır.

Şarköy: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 28.480 olup, 11.425’i ilçe merkezinde, 17.055’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 15, Mürefte bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 481 km2 olup, nüfus yoğunluğu 59’dur.

İlçe toprakları genelde dağlıktır. Işıklar Dağı, Uçakbaşı doruğunda 924 m’ye ulaşır. Bu dağ, Istranca Dağlarından sonra Tekirdağ’ın en yüksek dağıdır. Dağlık bölgeler meşe ve gürgen ağaçlarıyla kaplıdır. Kıyıyla Işıklar Dağı arasında tepecik alanlar yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri üzüm, buğday, ayçiçeği, şekerpancarı, yulaf ve arpadır. Balıkçılık ve turizm ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. Kıyılarındaki tabiî plajların kenarlarında turistik tesisler vardır.

İlçe merkezi, Marmara kıyısında kurulmuştur. Marmara kıyısını tâkip eden Tekirdağ-Eceabat karayolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 83 km uzaklıktadır.

Târihî Eserler ve Turistik Yerleri

Marmara ve Karadeniz’de kıyıları bulunan Tekirdağ, güzel ormanları, târihî eserleri ve tabiî kumsallarıyla güzel bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:

Rüstem Paşa Külliyesi: Ertuğrul Mahallesinde Kânûnî Sultan Süleymân Hanın damadı Rüstem Paşa tarafından 1553’te Mîmar Sinân’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, hamam, bedesten, medrese ve kitaplıktan meydana gelmiştir. Günümüze orijinal şekliyle câmi, kütüphâne ve bedesten ulaşmıştır. Câminin tek ve geniş kubbesi ve yazıları bir sanat şaheseridir. Medrese yıkıntı hâlindedir. Hamamın sâdece taş ve tuğla duvarlarından bir kısmı kalmıştır. Bedesten altı kubbeli dikdörtgen bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımından inşâ edilmiştir. Câmiye 1841’de Sultan Abdülmecîd devrinde son cemâat yeri ilâve edilerek ortaya beşgen saçaklı ve on musluktan şadırvan inşâ edilmiştir.

Eski Câmi: Ertuğrul Mahallesinde olup, kitâbesi yoktur. İlk yapı şekli yanmıştır. Daha sonra yapılan câmi 1830’da Zâhire Nâzırı Tekirdağlı Ahmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Çatısı ahşap, üstü kiremit kaplıdır. 1912 zelzelesinde yıkılan minâre, Cumhûriyet devrinde yeniden yapılmıştır.

Orta Câmi: Kürkçü Sinân Ağa tarafından yaptırılmıştır. Eski câmi yıkılmış olup, günümüzdeki câmi 1854’te eskisinin yerine yapılmıştır. Câmi duvarları kalın taşlardan olup, çatısı kiremitle kaplıdır.

Hasan Efendi Câmii: Hasan Efendi Mahallesinde olup, 1627’de Hasan Efendi tarafından yaptırılmıştır. Hasan Efendinin mezarı yanındadır. Minâresi tâmir görmüştür.

Sultan Süleyman Câmii: Çorlu ilçesinde çarşı içindedir. 1521’de yapılan câmi kesme taştan kare plânlı yapı yuvarlak kubbeyle örtülüdür. Tek şerefeli minâre silindirik gövdelidir.

Gâzi Ömer Bey Câmii: Malkara ilçesinde Fâtih’in meşhur komutanı ve Mora Yarımadası Fâtihi Gâzi Ömer Bey tarafından yaptırılmıştır. Eski Osmanlı câmilerindendir ve hâlen sağlamdır. Yanında 1490’da yapılmış Ömer Beyin türbesi vardır. 1830’da câmi tâmir görmüştür.

Ayas Paşa Câmii: Saray ilçesinde Sadrâzam Ayaz Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan küçük bir yapıdır. Ana mekan kubbeyle örtülüdür. İnce silindirik gövdeli minâre tek şerefelidir. 1569’da yapılmış olan câminin avlusunda Kırım hanlarından İkinci Devlet Giray Hanın (v. 1725), İkinci Fetih Giray Hanın (v. 1746), İslâm Giray Sultanın (v. 1772), Üçüncü Selim Giray Hanın (v. 1785), Dördüncü Devlet Giray Hanın (v. 1780) ve Şahbaz Giray Hanın (v. 1792) kabirleri vardır.

Tekirdağ Müzesi: Eski çağlarla Osmanlı devrine âit eserler sergilenir. Oldukça zengin sayılır.

Rakoczi Müzesi: Macar Kralıİkinci Ferenc Rakoczi’nin 1720-1735 arasında Tekirdağ’da kaldığı ev, müze hâline getirilmiştir. Burada kullandığı eşyâlar, silâhlar, yaptığı yağlıboya tabloları ve tahta oymalar sergilenmektedir. Avusturya İmparatoruyla savaşan Rakoczi, Fransa’ya sığınmış ve Sultan Üçüncü Ahmed Han, Rakoczi’yi Macar Kralı tanımış ve Osmanlı Devletine dâvet etmiştir. 1735’te ölmüştür. Sonradan kemikleri Macaristan’a nakledilmiştir.

Eski Eserler: Marmara Ereğlisi: M.Ö. 601’de Samoslar tarafından kurulmuş eski bir şehirdir. Karaevli Köyü: Târihî bir Trak şehridir. Eski adı Mokapora (Mocasura) idi. Germeyan Köyü: Roma Devrinde Aproi-Apros-Apri isimli bir şehirdi. İnecik: Eski Trak şehridir. Roma devrinde gelişmiştir. Barbaros (Banados): M.Ö. 6. asırda kurulmuş târihî bir şehirdir. Mesinli Kale Kalıntıları: Çorlu ilçesine bağlı Mesinli köyündedir. Beşiktepe: Merkez ilçeye bağlı Ahmedikli ve Hacıköy arasında beşiğe benzer tepede kale kalıntıları vardır. Güneşli: Saray ilçesi yakınında eski bir yerleşim merkezidir.

Mesire yerleri: Tekirdağ, uzun kumsalları, bağları ve ormanlarıyla tabiî güzellikler açısından zengin bir ilimizdir. Yaz ortasında deniz kıyıları yöre halkının ve İstanbulluların akınına uğrar. Başlıca mesire yerleri şunlardır:

Barbaros; Tekirdağ’ın 8 km yakınında kumsalı çok güzel bir sâhil şerididir. Kumbağ: Tekirdağ’ın 15 km yakınında deniz kıyısında bir tâtil köyüdür. Sığ Deniz: Kumsalı, tabiî plajı, bağları ve ormanıyla çok sayıda turistin geldiği bir yerdir. Çamlıköy: Saray ilçesinin Karadeniz kıyısındaki çok güzel manzaralı, tabiî plajlı ormanla denizin kucaklaştığı bir yerdir. Bahçeköy Deresinin Kastro’da Karadeniz’e döküldüğü yerde bir gölcük meydana gelmiştir. Bu gölcükte kayıkla gezilir ve gölcükte bol miktarda kefal balığı bulunur. Çorlu Çamlığı: Çorlu-Lüleburgaz arasında soğuk ve güzel suları ve gür çam ağaçlarıyla süslü bir mesire yeridir. Değirmenaltı: Tekirdağ’a 8 km mesâfede deniz kıyısında güzel bir mesire yeridir. Mürefte: Denizi, kumsalı, üzümü, balığı ve manzarasıyla meşhur bir kıyı kasabasıdır. Marmara Ereğlisi: Yaz turizmine çok müsâittir. Her zaman bol balığı vardır. Neresi kazılsa târihî eser çıkmaktadır. Şarköy: Denizi, meyveleri, güzel suları ve yeşilliğiyle şirin bir dinlenme yeridir. Kıyıda faytonlar bulunmaktadır. Eriklice, Gaziköy, Hoşköy, Karaevli, Topağaç ve Uçmakdere tabiî güzellikleriyle isim yapmış diğer tâtil ve dinlenme yerleridir.

Tekirdağ av turizmine müsâittir. Çil, çulluk, keklik, sarıasma, üveyik, yaban ördeği, yaban kaz ve tavşanı avlanır. Tekirdağ’ın Marmara’da 130 km, Karadeniz’de 3 km sâhili vardır.

Kaplıca ve İçmeleri: İlde önemli sayılacak kaplıca yoktur. Olanlarda da konaklama tesisleri mevcut değildir.

Avşar İçmesi: Tekirdağ’a 21 km uzaklıkta Barbaros bucağının Çanakçı köyü yakınındadır. Mîde rahatsızlıklarına faydalıdır.

Yarapsun Çamuru: Tekirdağ-Muratlı arasında Tekirdağ’a 7 km mesâfede bulunan 21-24°C sıcaklıktaki bir çamurdur. Bikarbonat bakımından zengin olan çamur, romatizma ağrılarına iyi gelir.

TEKKE

İslâm ahlâkının, tasavvuf ilminin öğretildiği ve tatbik edildiği yer. Dînî eğitim ve öğretimin yapıldığı müesseselerden biri. Tekke, Farçsa bir kelime olan “tekye”den dilimize “tekke” olarak geçmiştir. Lügâtta “dayanılacak yer” anlamına gelmektedir. Çoğulu “tekâyâ”dır. Tekkelere “zâviye, dergâh, hankâh ve âsitâne” de denilirdi.

İslâmiyetin öğretilmesinde medreseler gibi tekkelerin de önemli hizmetleri olmuştur. Tekkeler, Müslümanlar tarafından tevhid inancını, Allahü teâlânın birliğine inanmayı bütün insanlığa yaymak ve gönüllere yerleştirmek için vakıf esaslarına uyularak kurulmuş sosyal vasıflı dînî eğitim ve öğretim kurumlarıdır. Tekke en önce, Ebû Hâşim Sofî için, Suriye’de Remle şehrinde yapılmıştır.

Medreselerde, İslâmiyetin îmân bilgilerini, emir ve yasaklarını öğreten derslerden kelâm, fıkıh, hadîs, tefsir vs. gibi dînî ilimlerle birlikte fen bilgilerinden matematik, geometri, tıp, astronomi vs. okutulurken, aynı devirde tekkelerde de her Müslümana lâzım olan ahlâk bilgileri okutuluyor ve yaşatılıyordu. Buraya devam eden genç, orta yaşlı, yaşlı her zümreden insan emir ve yasakları, İslâm ahlâkını öğrenerek güzel ahlâk sâhibi ve herkes tarafından sevilen, topluma faydalı bir şahıs olarak yetişiyordu.

Tekke ve Medreseler târih boyunca hep tevhid inancını savunmak üzere teşkilatlanmışlardır. Medreseler, sistemli bir tâlim ve terbiye proğramıyla genç nesilleri İslâmî ve dünyevî ilimlerle donatıp, mukaddes İslâm dîninin hizmetine verirken, tekkeler, genç, yaşlı, okumuş, okumamış bütün halk kitlelerini öbek öbek, bir aşk ve gönül ordusu biçiminde teşkilâtlandırıyordu. Bu sebeple Medrese ve Tekkeler, kitleleri kucaklayan, saran iki kol gibidir.

Tekkelerden yetişenlerden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, Erzurumlu İsmâil Hakkı gibi sayısız büyük velîler, yaşadıkları asırlara, eserleri ve yaşayışlarıyla mühür vurmuşlardır. Bu büyükler, insanlık târihinin şeref levhalarıdır.

Tekkeler, genellikle şehir, kasaba ve köylere kurulmakla berâber bâzan, sosyal hizmetleri görmek için, büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda, kırlık alanlarda, bâzan da, cihad etmek ve düşmanı gözetlemek için hudut boylarında kurulurdu.

Issız yol boylarındaki kırlık alanlara kurulan tekkelerde, kış veya yaz yorgun kervancılar misâfir edilir, bunlara yeme, içme, yatma, hayvanlarının bakımı dâhil, sosyal hizmetler verilir, karşılığında para da alınmazdı.

Hudut boylarındaki tekkelere gelince; bunlar, stratejik ehemmiyeti olan mevkilerde kurulurdu. Bu tekkelerde bilhassa cihad için gelen gönüllüler ordusundan Alp erenler, gâziler, akıncılar ve hudut bekçileri bulunurdu. Bunlar, sulh zamânında herhangi bir düşman hücumu karşısında müdâfaasız durumda kalan civar halkını, Müslüman köylerini korurlardı. Sefer durumundaysa, akıncı yiğitler, hududu aşarak düşman memleketine dalar, onlara korku salarak ve mallarını ganîmet alarak düşmanı sindirir ve Müslüman ordusunun zâyiât vermeden ilerlemesini sağlarlardı. Evranos Bey, Malkoçoğlu, Hüsrev Bey, Kara Şahin gibi Osmanlıların meşhur akıncılarının birçoğu tekkelerde yetişmiş eşsiz kahramanlardı. Hudut boyu tekkeleri ayrıca komşu devletin şahıslarına Müslümanlığı tanıtmakla ve oralarda İslâmiyeti yaymakla da görevliydiler. Tekkelerin bu bakımdan da hizmetleri çok olmuştur.

Tekkeler bu hizmetlerin yanında çeşitli dert ve sıkıntılarını, gönül yorgunluklarını dindirmek için, Müslümanların bir araya gelip dertleşmelerini, birbirlerine yardımcı olmalarını sağlamış, böylece ferdin toplum hayâtına kazandırılmasında mühim bir rol oynamıştır. Bir çeşit ruh sağlığı, ahlâk okulu olmuştur.

Ayrıca tekkeler, boş zamanları değerlendirmede de faydalı olmuşlardır. Tekke edebiyatının gelişmesiyle edebiyat dünyâsı da, mânen zenginleşme imkânı bulmuştur. Burada yetişen şâirler, ilâhî aşkın verdiği haz ve zevki, kasîde, nât gibi şiir türleriyle dile getirmişlerdir. Böylece edebî sahadaki zenginliğin artması sağlanmıştır. Bu edebiyata âit birçok eser, dîvânlar hâlinde toplanmıştır.

Ne yazık ki, son devirlerde tekkeler, sahte şeyhlerin ve ehliyetsiz kimselerin ellerine geçmiş, aslî görevini yapamaz hâle gelmişlerdir. Cumhûriyetin îlânından sonra kapatılmışlardır.

Tekke edebiyatına âit bir şiir:

Gönül hûn oldu şevkinden, boyandım yâ Resûlallah

Nasıl bilmem, bu nîrâna dayandım yâ Resûlallah

Ezel bezminde bir dinmez figandım yâ Resûlallah

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen

Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rûnümâsın sen

Habîb-i kibriyâsın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilâhî nûrun olmazsa

Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa

Fırâk ağlar, visâl ağlar, ezel mesrûrun olmazsa

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Erir canlar o gülbûy-i revanbahşın hevâsından

Güneş titrer, yanar didârının, bak, ihtirâsından

Perişan bir niyâz inler hayâtın müntehâsından

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Susuz kalsam yanan çöllerde, can versem elem duymam

Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlarda nem duymam

Alev yağsa göklerden ve ben masseylesem duymam

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında can vermek

Nasib olmaz mı Sultanım Haremgâhında can vermek

Sönerken gözlerim âsân olur âhında can vermek

Cemâlinle ferehnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

 

Boyun büktüm, perişânım, bu derdin sende tedbîri

Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri

Ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle Kıtmîri

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallah!

TEKNESYUM

Alm. Ecnetium (m), Fr. Technétium (m), İng. Technetium. Periyodik tablonun VII B grubunda bulunan bir element. Tabiatta bulunmaz. İlk defâ 1937 yılında Perrier ve Serge tarafından sun’î yoldan elde edilmiştir. Molibdenin, siklotronda hızlandırılan döteryum çekirdekleriyle bombardıman edilmesiyle elde edilir.

Atom numarası 43, atom ağırlığı 99’dur. Elektron düzeni: (Kr) 4d55s2 olup, oksidasyon sayısı da 7+’dır. Erime noktası 2200°C olarak bulunmuştur. Kimyevî yönden mangana benzeyen teknesyumun, radyoaktif bozunma özelliği vardır.

TEKNOKRASİ

Alm. Technokratie (f), Fr. Technocratie (f), İng. Technocracy. ABD’de 1930’lu yıllarda ileri sürülen ve ekonominin yönetiminde bankaların, tâcirlerin ve sanâyicilerin başarısız olduklarını ileri süren görüş. Teknokratların görüşüne göre başlıca gâyesi kâr peşinde koşmak olan işadamları, sanâyide kullanılan makina ve tesislerin teknik özelliklerini dikkate almadan daha fazla üretim için bunları zorlamakta, stokları arttırmakta, bundan da toplum zarara uğramaktadır. Teknokratların görüşüne göre, bu sebeple işletmelerin ve ekonominin yönetiminin, teknik bilgileri olan makina mühendislerine bırakılması gerekir.