SİNOP
İlin Kimliği
Yüzölçümü : 5862 km2
Nüfûsu : 265.153
İlçeleri : Merkez, Ayancık, Boyabat, Dikmen, Durağan, Erfelek, Gerze, Saraydüzü, Türkeli.
Karadeniz Bölgesinin batı ve orta bölümünde yer alan bir ilimiz. İl toprakları 41° 12’ ve 42° 06’ kuzey enlemleriyle 34° 14’ ve 35° 26’ doğu boylamları arasında kalır. Doğudan Samsun ve Çorum, batıdan Kastamonu illeriyle çevrilidir. Sinop’taki İnceburun, Türkiye’nin kuzeyindeki en uç noktasıdır. Trafik numarası 57’dir.
İsminin Menşei
Amazonlu kadınların cengâver kraliçeleri Sinova’nın isminin bu şehre verildiği rivâyet edilir. Romalılar bu şehre Sinepolis demişlerdir. Bâzı kaynaklar Hititçe Sanova’dan geldiğini, bâzıları Asurların Sin kelimesinden geldiğini, başka kaynaklar Sinip’ten geldiğini, bâzı tarihçiler Sen-ha-pi kökünden türediğini, bâzıları da Farsça Sîne-i âb (Suyun göğsü) kelimesinden geldiğini ifâde ederler. Roma kayıtlarında General Pompeius’un idâresine verilen 11 şehir arasında Sinop Teium kaydı vardır.
Fâtih Sultan Mehmed Han Sinop’a Cezîretül-Uşşak demiştir. Türkler şehri fethettiklerinde bu şehre Sinop ismini vermişler ve isim gümüze kadar devam etmiştir.
Târihi
Sinop şehrinin târihi çok eskilere dayanır. Târihte savaşçı kadınlar topluluğu olarak tanınan, efsanevî Amazonlara kadar uzanır. Nitekim Hititlere âit belgelerde, bölgede Amazon ve Kaşkarların yaşadığı yazılıdır. Asurlular ve Sâmi kavimleri, bölgeyi hiçbir zaman ele geçirememişlerdir. Sinop, Anadolu’da ilk siyasî birliği kuran Hitit İmparatorluğunun sınırları içinde bir bölgeydi. Hititler bu bölgeye “Gasgas” (Kaşka, Gaşka, Kaska) ismini verdiler.
M.Ö. 8. asırda Kimmerler bölgeyi istilâ ettiler. Bilâhare Frikya ve Lidya kralları ele geçirdi. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Krallığını yenerek bölgeyle birlikte Anadolu’nun mühim kısmına hâkim oldular. Daha sonra Miletoslular yerleşerek, bu asırlarda Sinop bir “İyon” sitesi hâline geldi.
Bir ara Sinop, Kapadokya Krallığının eline geçti. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek, Anadolu ve İran’ı Makedonya Krallığına ilhak etti. İskender’in ölümünden sonra Yunanlaşmış Persler bu bölgede Pontus Krallığını kurdular. Pontus, Yunanlaşmış bir Pers Devletidir. M.Ö. 169 senesinde Sinop, Pontus Krallığının başşehri oldu. Pontus Kralı Mithridates bir ara Anadolu’nun bir kısmını ele geçirdi. Roma İmparatorluğu ile savaştı. Neticede Romalılar, Mithridates’i yenerek M.Ö. 1. asırda bu bölgeyi kendilerine katarak Bitinya eyâletine bağladılar.
M.S. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce bu bölge Anadolu gibi Doğu Roma (Bizans) nın payına düştü. Anadolu’ya akınlar yapan İslâm orduları, Anadolu’nun birçok şehrini fethetmişse de, bu bölgeye girmediler. Sâsâni akınları da bu bölgeye ulaşamadı.
Sinop ilk olarak 1085’te AnadoluFâtihi ve Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şahın komutanı Karatekin tarafından fethedildi.
Haçlı Seferlerinin başlaması üzerine genç Türkiye Devleti, Anadolu içlerine geri çekildi. Birinci Haçlı Seferinden sonra Bizanslılar sâhildeki Türk şehirlerini ele geçirdi. Sinop da yeniden Bizanslıların hâkimiyeti altına girdi. Dördüncü Haçlı Seferinden sonra Bizanslı Kommenoslar başşehir Trabzon olmak üzere 1204’te Sinop’u da içine alan Pontus-Bizans Devletini kurdular.
Selçuklu Sultanı Birinci İzzeddin Keykâvus, Bizans İmparatoru Alexius Commenus’u yenerek esir aldı. Böylece Karadeniz’de işlek bir limana sâhip olundu.
Türk tüccarları Sinop’a gelerek kısa zamanda Karadeniz ticâretine hâkim oldular.
Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubâd devrinde Kırım Seferi Sinop’tan hareket eden Türk Karadeniz Donanması tarafından başarıyla neticelendi. Sinop, Selçukluların Karadeniz üzerindeki en mühim şehri oldu.
Sinop bir ara Trabzon’daki Pontus-Bizans Devleti tarafından 1259’da yeniden işgal edildiyse de Selçuklu veziri Muinüddin Süleyman Pervâne tarafından 1261’de geri alındı. Daha sonra Sinop’ta Pervâneoğulları Beyliği kuruldu. 1326 senesine kadar devam etti.Pervâneoğullarından sonra Melik Altınbaş Gâzi Çelebi, Sinop Vâlisi oldu. Selçuklu Sultanlarının sonuncusu İkinciMes’ud’un oğludur. Babasının ölümü üzerine İlhanlılar Gâzi Çelebi’yi tahta çıkarmadılar. Tahtı kendilerine aldılar. Gâzi Çelebi’den sonra büyük oğlu İbrâhim Bey, Sinop Vâlisi oldu. İbrâhim Beyin ölümünden sonra Candaroğulları (sonraki isimleri İsfendiyaroğulları) Sinop’u ele geçirdiler. Bâzıları beyliğin Kastamonu olan başşehrini Sinop’a taşıdılar. Candaroğulları 14. asrın sonlarına doğru Osmanlı Devletine tâbi olmuşlardır. Osmanlı ve Candaroğulları, kız alıp vermelerle akrabâ olmuşlardır. Candaroğullarının mühim kısmı Sinop’ta gömülüdür.
Fâtih Sultan Mehmed Han Sinop’un iç bağımsızlığına son vermek isteyince, Fâtih ile kardeş çocuğu olan İsmâil Bey Sinop Kalesini ve limanını Fâtih’e teslim etmiştir. Fâtih, İsmâil Beyi Filibe’ye sancak beyi olarak gönderdi.
Osmanlılar zamanında Sinop Trabzon’un yanında ikinci dereceye düştü. On yedinci asırda Sivas eyâletinin (beylerbeyliğinin) 8 sancağından (vilâyetinden) biri olan Canik (Samsun)e kazâ olarak bağlandı.
Tanzimattan sonra Kastamonu vilâyeti (eyâleti) kurulunca bu eyâletin 4 sancağından birine merkez oldu. 3 kazâsı vardı. Bilâhare müstakil sancak oldu.
Osmanlı devrinde Sinop çok önemli bir liman ve tersâne şehriydi. Önemli olan bu liman ve tersânede 1571 İnebahtı’da kaybedilen gemiler yapıldı.
Kıbrıs Seferine çıkarılan 72 gemi de burada yapılmıştır. 1853’te Ruslar Sinop’a baskın yaparak Türk donanmasını tahrip ettiler. Târihin her devrinde önemini muhâfaza eden Sinop, Cumhûriyet devrinde il merkezi oldu.
Fizikî Yapı
Sinop il topraklarının % 74’ü dağlardan, % 23,5’i platolardan ve % 2,5’e yakını ovalardan ibârettir. Sinop Yarımadası kıyılarındaki tepeler alçaktır. Kıyıdan güneye gidildikçe yükseklik artar ve geçit zorlaşır. Daha sonra Gökırmak Vâdisi ve çevresinde düzlükler yer alır.
Dağlar: Sinop ilinde dağların sayısı çok fakat yükseklikleri azdır. En önemli dağ silsilesi İsfendiyar (Küre) Dağlarıdır. İli doğu-batı istikâmetinde ikiye ayırır. Yüksekliği 1500 m’yi geçen birkaç tepe vardır. Önemli olanları Sandökük Tepesi (1680 m), Zindan Dağı (1730 m), Çangal Dağı (1605 m), Göktepe (1375 m) dir. Bu dağlar arasında Zindan Dağı, Sinop ilinin en yüksek noktasıdır.
Plato ve yaylalar Gerze ile Boyabat arasındadır. Başlıca yaylalar Altmışdört, Güdekoğlu, Avlağısökü, Altınyayla, Çam, Kuzfındık, Aluç, Mehmetli, Gündüzlü, Maruf, Kumlu, Yaylacık, Darıözü, Doğaçam, Bayat, Sakızlı, Yassıalan, Gökalan ve Buzluk’tur. Sinop Yarımadası da bir yayla görünümündedir.
Ovalar: Kıyıda Sinop ve içerde Boyabat Ovası başlıca büyük ovalardır. Boyabat Ovası Gökırmak, Asarcık, Arın ve Gâzidere ovalarının birleşmesinden meydana gelmiştir. Kıyıda ise Karasu, Aksaz ve Sarıkum ovaları bulunur. Bütün ovalar verimlidir.
Akarsular: Sinop ilinin en önemli akarsuyu Gökırmaktır. Gökırmak Kastamonu topraklarından çıkar, birçok kolları alarak doğuya akar. Durağan ilçesi güneyinde Kızılırmak ile birleşir. Boyabat Ovasında çeltik tarlalarını sular. Sinop-Samsun sınırını çizerek Samsun il topraklarında kuzeye akarak, Bafra Burnunda Karadeniz’e dökülür.
Küre Dağlarından çıkarak Karadenize dökülen başlıca akarsular Karasu Çayı, Ayancık Çayı, Karlık Çayı, Kanlı Çayı ve Kabalı Çaydır. Bölgede zengin yeraltı suları vardır.
Göller: Sinop il sınırları içinde büyük göller yoktur. Küçük birkaç göl vardır. Sarıkum Gölü: Uzunluğu 2 km genişliği 750 m’dir. 400 hektarlık bir alanı kaplar. Keçideresinin getirdiği alüvyonlar ve fırtınaların taşıdığı kumlarla küçülmektedir. Karagöl kıyıya 50 metre mesâfededir. 80 hektarlık bir alanı kaplar. SülükGölü: Sinop Yarımadası üzerindedir. Eski bir yanardağ krateri olup 210 m yüksekliktedir. Civarındaki ovanın sulamasında kullanılır.
İklim ve Bitki Örtüsü
İl dâhilinde genel olarak ılık bir iklim hüküm sürer. Mevsimler arasında ısı farkı azdır. İsfendiyar (Küre) Dağlarının kuzey kısmı daha çok yağış alır. Güneyde ise yağış az olur. Küre Dağlarının kuzey kısımları sık ormanlarla, güneyi bodur ağaçlarla kaplıdır.
Senelik yağış ortalaması ilçelere göre değişir. Boyabat’ta 388 mm iken Ayancık’ta 1003 mm’dir. Yazın sıcaklık +30°C üstüne birkaç gün çıkar. Kışın 0°C altındaki gün sayısı 10 günü geçmez. Sıcaklık +34,5°C ile -8,4°C arasında seyreder.
Bitki Örtüsü: Sinop il topraklarının % 62’si orman ve fundalıklarla, % 33’ü ekili ve dikili alanlarla, % 4’ü çayır ve mer’alarla kaplıdır.
Ormanlar gür ve ağaç çeşitleri çoktur. Başlıca ağaçlar çam, meşe, köknar, gürgen, kayın, dışbudak, kavak, karaağaç, defne, fındık, kızılcık, karaçam ve sarıçamdır.
Ormanlar çok yerde denize kadar sokulmuştur. Ayancık’ta Türkiye’nin en büyük kereste fabrikası bulunmaktadır.
Sinop ormanlarının orman altı bitkileri de zengindir.
Ekonomi
Tarıma elverişli arâzisi az olmasına rağmen faal nüfûsun % 80’i tarımla uğraşır. Sanâyi gelişmemiştir. Sinop ilinin ekonomisi balıkçılığa, ormancılığa, hayvancılığa ve tarla tarımına dayanır. Tarım yapılan arâzi 200 bin hektarı geçmez.
Tarım: Sinop ilinde en çok tarla tarımı yapılır. İl sebze ihtiyacını kendi imkânlarıyla karşılar. Meyvecilik önemli yer tutar. Kestâne, armut, kiraz, muşmula ve kızılcık yetişir ve diğer illere de satılır. Keten de önemli yer tutar. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, mısır, pirinç, mahlut, fasulye, bezelye, tütün ve şekerpancarıdır. Bu miktar ortalama olup, senelere göre değişmektedir. Meyve istihsaliyse, 20 bin ton civârındadır. Başlıca meyveleri ceviz ve kestânedir. Boyabat’ın pirinci meşhurdur.
Hayvancılık: Sinop ilindeki yaylalar hayvancılığa çok müsâittir. Hayvan sayısı gittikçe artmaktadır. İlde koyun, sığır, kıl keçisi, tiftik keçisi ve hindi beslenir. Arıcılık gelişmektedir.
Balıkçılık: Kıyı kısımlarında balıkçılık önemli bir geçim kaynağıdır. Avlanan balıkların başlıcaları; hamsi, barbunya, lüfer, mezgit, istavrit, palamut, kefal, çinekop, kalkan, tatlısu kefali ve sazandır.
Ormancılık: Sinop ili orman varlığı bakımından oldukça zengindir. Ormanlar gür ve ağaç çeşidi boldur. 310 bin hektar orman sahası ve 53 bin hektar fundalık vardır. 210 köy orman içinde, 147 köy orman sınırındadır.
Sanâyi: İl topraklarının engebeli oluşu, karayollarının ihtiyacı karşılamaması, ulaşım zorluğu ve Sinop limanının Samsun limanına göre yetersiz oluşu gibi sebeplerle sanâyi gelişmemiştir. Başlıca sanâyi kuruluşları: Ayancık Kereste Fabrikası, tuğla-kiremit fabrikaları, Lider Ağaç Sanâyii Kollektif Şirketi, Söksa İç ÇamaşırlarıÖrme ve Konfeksiyon A.Ş., Untek Boyabat Gıdâ Sanâyii A.Ş., Balıksan Balık Ürünleri İşletme Sanâyii A.Ş., Çeltik Fabrikaları, Sinop Cam Fabrikası ve Peynir-Tereyağı Fabrikasıdır.
Ulaşım: Sinop, kara ve deniz yolu ulaşımından faydalanır. Karayolu yetersizdir. Orta ve Doğu Karadeniz kıyısını tâkip ederek Hopa’ya kadar uzanan devlet yolu Sinop’tan başlar. Boyabat-Taşköprü istikâmetine uzanarak Kastamonu’ya ulaşır. Bu yolla İstanbul’a bağlanır. Karadeniz kıyı yolu Samsun’dan ayrılan bir kolla güneybatıya ayrılarak ili İç Anadolu’ya bağlar. İl sınırları içinde 160 km il ve 348 km devlet yolu vardır. Sinop limanı işlek sayılır. İskelenin boyu 180 m, genişliği 8-12 m’dir. 700 grostonluk gemiler yanaşır, fakat vinç olmadığı için gemiler kendi imkânları ile yüklerini boşaltırlar. Sinop’un Karadeniz kıyısı 175 km’dir. Karadeniz’e doğru uzanan “İnceburun” Anadolunun en kuzey ucudur. Aynı yarımadanın doğuya uzanan ikinci burnu Sinop Burnu’dur. Sinop bu burun üzerindedir. Şehrin, biri kuzeybatıda diğeri güneydoğuda iki limanı vardır. Güneydoğudaki olanı daha kullanışlıdır. Sinop sâhilinde 3 adacık vardır. Gâzibey Kayalığı Adası, Sara Ada ve Kara Ada’dır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfus: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 265.153 olup, 86.314’ü ilçe merkezinde, 178.839’u köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 5862 km2 olup, nüfus yoğunluğu 45’tir.
Örf ve âdetleri: Sinop çok eski bir yerleşim merkezidir. Türklerin fethiyle birlikte bu şehirde Türk-İslâm Kültürü hâkim olmuş, diğer kültürler unutulmuştur. Fâtih Sultan Mehmed Hanın Sinop’u Osmanlı Devletine katması ile, burada bulunan Pontuslular, İstanbul ve batıya nakledilmiş ve Asya’dan gelen Türkmen boyları ile Kafkasya ve Karadeniz’den gelen Türkler yerleşerek tamâmen Türkleşmiş, Türk örf ve âdetleri bütün bölgede hâkim olmuştur.
Mahallî kıyâfet: Kıyâfette Kafkasya, Kırım ve Karadeniz’in diğer bölgelerinden gelen göçmenlerin tesiri büyük olmuştur.
Halk oyunları: Halk oyunları ve halk mûsikîsinde İç Anadolu’nun tesiri büyüktür. Sâhile yakın kısımlardaki oyunlar, ritm ve figürleri yönüyle Kafkas oyunlarına benzer. İç kısımlarda ise İç Anadolu ve Kastamonu yöresi oyunlarının özelliği görülür. Bu oyunlara davul, zurna, bağlama, mızıka, tulum gibi çalgılar eşlik eder.
En çok oynanan oyunlar şunlardır: Çiftetelli, Horon, Karşılama, Geldi Geldi, Kadın Oyunu, Halay, Ayancık Eymeleri, Karasu’da Pazar Var.
Mahallî yemekleri: Mısır unu tarhanası, mısır pastası, nişasta helvası ve etli hamurdur. Etli ekmek, nokul, pekmez helvası ve çeşitli pideler. Keşkek, katlama, saç böreği, kulak hamuru, ayva yemeği, kestâne helvası ve kırlangıç çorbası.
El sanatları: Tahta oymacılık ve dokumacılık çok ileri durumdadır.
Eğitim: Sinop’ta okur-yazar oranı % 93’ü aşmıştır. İlde 1 anaokulu, 45 anasınıfı, 600 ilkokul, 40 ilköğretim okulu, 4 pratik kız sanat okulu, 13 meslek lisesi, 12 genel lise ile Su Ürünleri Fakültesi vardır. Sinop’ta 1924 yılında kurulan Rıza Nur Halk Kütüphânesi ile 1952 yılında aynı binâda kurulan Çocuk Kütüphânesi yer almaktadır. Ayrıca 8 ilçede ilçe halk kütüphâneleri bulunmaktadır.
İlçeleri
Sinop’un biri merkez olmak üzere, sekiz ilçesi vardır.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 49.844 olup, 25.537’si ilçe merkezinde, 24.307’si köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 402 km2 olup, nüfus yoğunluğu 123’tür. Merkez’e bağlı 17, Kabalı bucağına bağlı 19 köyü vardır.
İlçe merkezi, Karadeniz kıyı şeridinin kuzeye doğru sivrilerek uzandığı yarımadanın en dar yerindeki düzlük alanda kurulmuştur. Karadeniz’in en eski yerleşim merkezi olduğu halde, büyük bir nüfûsa sâhip olamamıştır. Ulaşım güçlüğü ilçenin gelişmesini önlemiştir. İlçenin, kuzey ve güneyinde iki tabii liman vardır. Kuzey limanı zamanla dolarak kullanılmaz hâle gelmiştir.
Ayancık: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 36.543 olup, 10.418’i ilçe merkezinde 26.125’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 876 km2 olup, nüfus yoğunluğu 42’dir. Merkez bucağa bağlı 41, Yenikonak bucağına bağlı 28 köyü vardır.
İlçe toprakları dar kıyı şeridi ve hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Her mevsim yağış aldığından toprakları içinde kalan dağların kuzey yamaçları sık ve gür ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar ağaç denizi olarak isimlendirilen ünlü Cangal ve Zindan ormanları olup, ekonomik değeri yüksek olan köknar, çam, kayın, gürgen, meşe, ıhlamur, kavak, kestane ve çınar gibi ağaçlar yetişir.
İlçe ekonomisi birinci derecede ormancılığa dayanır. Türkiye’nin en büyük kereste fabrikası bu ilçede olup, devlete âittir. Tarıma elverişli toprakları azdır. Meyve ve sebzecilik gelişmiştir. Kestâne ve elma üretimi fazladır. Tahıllardan en çok mısır elde edilir. Küçük çapta deniz ve tatlı su balıkçılığı yapılır. Arıcılık gelişmektedir.
İlçe merkezi, Karadeniz sâhilinde 1870’li yıllarda Ayan Tepesi eteklerinde kurulmuştur. Eski ismi İsfehan’dır. Türkeli-Sinop karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 81 km mesâfededir. Belediyesi Cumhûriyet öncesinden beri faaliyetini sürdürmektedir.
Boyabat: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 50.648 olup, 21.506’sı ilçe merkezinde, 29.142’si köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 102 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Kuzeyinde İsfendiyar Dağları, batı ve güneyinde Ilgaz Dağları, orta kesimde ise Boyabat Ovası yer alır. Gökırmak Vâdisi boyunca uzanan Boyabat Ovası çok verimlidir. Ovanın çevresinde yer yer ormanlık arâziler vardır.
Ekonomisi; tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayanır. Boyabat Ovasının pirinç ekimine elverişli iklime sâhip olması ve sulama imkânının fazla olması, pirinci başlıca geçim kaynağı yapmıştır. Ayrıca buğday, mısır ve şekerpancarı yetiştirilir. Patates ve soğan üretiminin yanında sebze ve meyvecilik de gelişmektedir. En çok elma ve armut üretilir. İlçe halkının önemli geçim kaynaklarından biri de hayvancılıktır. Arıcılıkta modern usuller kullanılır. Gökırmak çevresinde koyun yetiştiriciliği yapılır. Büyükbaş hayvanların ıslahı için bir laboratuvar vardır.
İlçede el sanatları oldukça gelişmiştir. Halı ve kilim dokumacılığının yanı sıra deri ve kundura imâlatı da önemlidir. Sanâyisi tarıma ve ormancılığa bağlı olarak gelişmiştir. Faaliyet hâlinde çok sayıda çeltik ve kiremit-tuğla fabrikası vardır. Un fabrikaları ile kereste ve ağaç ürünleri işleyen fabrikalar diğer sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında zaman zaman çıkarılmış olan linyit ve çimentonun hammaddesi olan kalker yatakları vardır.
İlçe merkezi Gökırmak’ın kolu olan Gâzideresinin aktığı vâdide kurulmuştur. Kastamonu-Sinop karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 94 km mesâfededir.
Dikmen: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 14.872 olup, 2412’si ilçe merkezinde, 12.460’ı köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 27 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı ovası ve hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Başlıca akarsuyu Kanlıdere’dir.
Ekonomisi; tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılığa dayanır. Dar kıyı şeridi ve akarsu vadilerinde; buğday, arpa, elma, armut, patates, soğan yetiştirilir. Kıyı şeridinde balıkçılık yapılır. Ormanlarla kaplı dağlık bölgelerde hayvancılık ve ormancılık başlıca geçim kaynağıdır. İlçe merkezi Kanlıdere Vâdisinde kurulmuştur. Gerze’ye bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. İl merkezine 73 km mesâfededir.
Durağan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 34.131 olup 7432’si ilçe merkezinde, 26.699’u köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 1103 km2 olup, nüfus yoğunluğu 31’dir. Merkez bucağa bağlı 33, Çerçiler bucağına bağlı 15 köyü vardır. İsfendiyar Dağları kuzey ve doğudan ilçe topraklarına girer. Ormanlarla kaplı olan bu dağların güneyinde ise Gökırmak Vâdisi uzanır.
İlçe Sinop ilinin başta gelen tarım alanlarındandır. Dağlık kesimlerde hayvancılık gelişmiş olup, Gökırmak Vâdisinde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri; buğday, arpa mısır, pirinç ve şekerpancarıdır. Hayvancılığın yanında arıcılık da gelişmektedir. İlçede çok çeşitli küçük sanâyi kuruluşları bulunur. Çeltik, tuğla-kiremit fabrikaları, halı ve kilim dokuma atölyeleri başlıcalarıdır. İlçe topraklarında bulunan linyit yatakları zaman zaman işletilmiştir. İlçe merkezi Gökırmak’ın Kızılırmak’a karıştığı yere yakın bir bölgede kurulmuştur. Boyabat-Vezirköprü karayolu, ilçeden geçer. İl merkezine 121 km mesâfededir. Belediyesi 1954’te kurulmuştur.
Erfelek: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu, 19.288 olup, 4262’si ilçe merkezinde, 15.026’sı köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 1063 km2 olup, nüfus yoğunluğu 18’dir. Merkez bucağına bağlı 38 köyü vardır. İlçe toprakları dağlık olup, İsfendiyar Dağları, topraklarının büyük kısmını kaplar. Kıyılarda dar düzlükler vardır. En önemli akarsuyu Küre Dağlarından doğup güney-kuzey doğrultusunda akıp daha sonra doğuya yönelen Karasu Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri; buğday, şekerpancarı, mısır ve arpadır. Meyvecilik gelişmiş olup, kestâne, armut ve elma üretimi önemlidir. Dağlık kesimlerde hayvancılık ve ormancılık gelişmiştir. Kıyı kesimlerinde balıkçılık yapılır.
İlçe merkezi kıyıdan içeride, Sinop-Ayancık karayolu üzerinde kurulmuştur. İl merkezine 29 km mesâfededir. Eski ismi Karasu’dur. Belediyesi 1960’ta faaliyete geçmiştir.
Gerze: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 28.215 olup, 8609’u ilçe merkezinde, 19.606’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 43 köyü vardır. İlçe topraklarının batı ve güneyi İsfendiyar Dağlarının uzantıları ile kaplıdır. Bu dağların Karadeniz’e bakan yamaçları; kayın, gürgen ve köknar ağaçlarından meydana gelen ormanlarla kaplıdır. İlçe topraklarını Sarımsak Çayı sular.
Ekonomisi tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılığa dayalıdır. Dar kıyı şeridinde ve akarsu vâdilerinde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, mısır, arpa, elma, armut, patates, soğan, tütün ve ketendir. Tarıma elverişli olmayan kıyı şeridinde balıkçılık yapılır. Dağlık ve engebeli arazide ormancılık ve hayvancılık gelişmiştir. En çok koyun ve keçi yetiştirilir. Arıcılık ve tavukçuluk gelişmiştir. İlçe merkezi Karadeniz sâhilinde kurulmuştur. Sinop-Samsun karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 40 km mesâfededir. Belediyesi 1901’de kurulmuştur.
Saraydüzü: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu, 9065 olup, 1591’i ilçe merkezinde, 7474’ü köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 25 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelir. Gökırmak’ın kolları ilçe topraklarını sular.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. En çok pirinç üretimi yapılır. Ayrıca buğday, mısır ve şekerpancarı yetiştirilir. Halı ve kilim dokumacılığı yaygın olarak yapılır. İlçe merkezi Kargı-Durağan karayolu üzerinde yer alır. Boyabat’a bağlı bir bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.
Türkeli: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 22.547 olup, 4547’si ilçe merkezinde, 18.000’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 295 km2 olup, nüfus yoğunluğu 76’dır. Merkez bucağa bağlı 23, Helaldı bucağına bağlı 9 köyü vardır.
İlçe toprakları çoğunlukla dağlık olup, ormanlarla kaplıdır. Ormanlar meşe, gürgen, kayın ve köknar ağaçlarından meydana gelmiştir. Kıyıdaki düzlükten başka düzlüğü yoktur.
Ekonomisi ormancılığa dayanır. Hayvancılık fazla gelişmemiştir. Az olan tarım alanlarında mısır ve buğday yetiştirilir. Az miktarda patates, soğan, kestâne, elma, armut ve fasulye yetiştirilir. Helaldı bucağındaki özel sektöre âit kereste ve parke fabrikası en önemli sanâyi kuruluşudur.
İlçe merkezi, Karadeniz kıyısında küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur. İnebolu-Ayancık karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 99 km mesâfededir. Rum Pontus saldırılarına karşı koyan bir Türk yerleşim merkezi olduğundan bu ismi almıştır. 1957’de ilçe olan Türkeli’nin belediyesi aynı sene kurulmuştur.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Sinop, tabii güzellikleri ve târihî eserleri zengin bir ilimizdir. Karadeniz’in bütün özellik ve güzelliğini toplayan bir yarımadadır. Çok eski devirlerden beri bir yerleşim merkezi olduğundan, târih ve kültür hazinesi bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:
Sinop Kalesi: Hititler zamânında yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonraki dönemlerde tâmir edilmiş ve ilâveler yapılmıştır. Selçuklular 1215’te bir iç kale yaparak, gerekli gördükleri burç ve kuleleri güçlendirmişlerdir. Surların yüksekliği 30-35 m’dir. Dış surlar doğuda 500, batıda 270, kuzeyde 800, güneyde ise 400 metredir. Sultan İzzeddîn Keykavus’un yaptırdığı iç kale sağlam durumdadır. Kalenin; Kumkapı, Meydankapı, Tersanekapı, Tabakhânekapısı, İçhisar, Kale ve Yonca kapıları vardır. Kale, meşrûtiyetten sonra siyâsîlerin konduğu bir hapishâne hâline gelmiştir.
Alaeddîn Câmii: Sinop’un en eski câmisi olup, Selçuklu devri eseridir. Kitâbesinden anlaşıldığına göre Muinüddîn Süleyman Pervâne tarafından 1267’de yaptırılmıştır. Büyük Câmi diye de bilinir. Çeşitli zamanlarda tâmir gören câmi, en son olarak 1950’de onarılmıştır. Bir sanat şaheseri olan som mermerden yapılmış minberin bâzı parçaları, kubbenin yıkılmasıyla kırılmıştır. Bu parçaları, Türk-İslâm Eserleri Müzesindedir. Şimdiki minber ise 1851’de yapılmıştır.
Saray Câmii: Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd tarafından 1374’te yaptırılmıştır. Kare plânlı, tek kubbeli bir câmidir.
Seyyid Bilâl Câmii: Cezâyirli Ali Paşa tarafından 1867’de yaptırılmıştır. Cezâyirli Ali Paşa Câmii de denir. Sultan Abdülhamîd Han tarafından 1896’da tâmir ettirilmiştir.
Fethi Baba Mescidi: Mehmed Ağa tarafından 1353’te Candaroğlu İsmâil Beyin emriyle yaptırılmıştır. Tersâne Câmii olarak da bilinir. Mermer mihrabı oldukça ince işçiliklidir.
AlâeddînMedresesi: Vezir Muinüddîn SüleymanPervâne tarafından 1262’de Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubat adına yaptırılmıştır. Girişin karşısındaki ana eyvan 1889’da tâmir sırasında derslik oldu. Hâlen müze olarak kullanılmaktadır.
Şehitler Çeşmesi: Kırım Harbinde Rusya’nın baskınında şehit olan askerlerin cebinden çıkan parayla yapılmıştır. Günümüzde harap bir haldedir.
Seyyid Bilâl Türbesi: Türbede Peygamber efendimizin soyundan gelen Seyyid İbrâhim Bilâl hazretleri medfundur. 675 yılında İstanbul’un Ömer ibni Abdülaziz tarafından kuşatıldığında, rivâyetlere göre, Orta Asya’dan yanında Müslüman Türklerle bu sefere iştirak için yola çıktı.
Karadeniz’de gemiyle İstanbul’a giderken fırtınaya tutuldu. Sinop limanına girdi. Liman gümrük vergisini ödediler. Bugün Alâeddîn Câmiinin bulunduğu yerde kardeşi Seyyid Ali Ekber ve Orta Asyalı Müslüman Türk askerleriyle dinlenip, hasta olan askerlerin tedâvisini yaparken Sinop’taki Bizanslı Tekfurun emriyle Bizanslı askerler geceleyin saldırdılar. Çarpışma sabaha kadar ve hatta gündüz de devam etti. Seyyid İbrâhim Bilâl ve yanındakiler Bizans askerlerinin kuşatmasını yararak bugün Hükümet Konağının bulunduğu semtteki Meydan Kapısından çıkmak üzereyken Seyyid İbrâhim Bilâl şehit düştü. Bu zât kerâmetini göstererek kılıç darbesiyle yere düşen mübârek başını koltuğunun altına alarak kabirlerinin bulunduğu yere kadar birkaç yüz metre yürüyüp kıble istikâmetine yüzünü dönerek ve başını da yerine koyup, kabre konulmuş gibi uzandılar. Bu hâdiseyi seyreden halk hayret, dehşet ve korku içinde Bizans Tekfuru aleyhine bu mübârek insanları neden öldürdün diye bağırmaya başlayınca, halkın tepkisini yatıştırmak için Tekfur çarpışmayı durdurdu. Şehit olanların İslâm usüllerine göre gömülmesine müsâde etti. Seyyid İbrâhim Bilâl de aynı yere defnedildi. Yaralı Türk asıllı Müslümanlara iyi davrandı. Sinop’un ilk Müslüman sâkinleri bu Orta Asyalı Türkler olmuştur. Müslüman olan Sinoplu kızlarla evlenerek çoğalmışlardır. Seyyid Ali Ekber de şehit olanlar arasındadır.
Seyyid Ali Ekber hazretlerinin kabri Alâeddin Câmii yanındaki Yeşil Türbede, Seyyid Bilâl hazretlerinin kabriyse Ada Mahallesinde Cezâyirli Ali Paşa Câmii bitişiğindeki Tayboğa (Seyyid Bilâl) türbesindedir.
Sinop tekfuru yaptığına sonradan çok pişman olmuş ve Seyyid Bilâl hazretleri için yaptırdığı türbenin kapı eşiğine gömülmesini vasiyet etmiştir. Önceleri türbeyi ziyâret edenler tekfurun mezarını çiğneyerek türbeye girerlerken, daha sonra bu kapı iptal edilerek, türbeye başka bir kapı açılmıştır. Şu anda türbeye Cezâyirli Ali Paşa Câmii içinden geçilmektedir.
Câminin avlusunda Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünce yazdırılan bir levhada şu bilgiler vardır: Türbe Çepni Türklerinin Beyi Emir Tayboğa için torunu Emir Belgamiş tarafından 1297 yılında yaptırılmıştır. Emir Tayboğa 1259 yılında Sinop’a baskın yapan Trabzon Rum Devleti ordusunun geri püskürtülmesinde büyük rol oynamıştır. Vasiyeti üzerine H.91 yılında İstanbul’un fethi için giderken Sinop’ta şehit düşen Seyyid Bilâl’in yanına gömülmüştür. Türbenin bitişiğine 1876 yılında Kaptan-ı Deryâ Cezâyirli Ali Paşa tarafından dikdörtgen plânlı bir câmi yaptırılmıştır.
Gâzi Çelebi Türbesi: Süleyman Pervâne Medresesinin sağ bitişiğindedir. Pervâneoğullarının son hükümdârı olan ve 1322 senesinde vefât eden Gâzi Çelebi’ye âittir.
İsfendiyaroğulları Türbesi: Alâeddîn Câmii bahçesinde bulunan türbede, Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd ile oğlu İsfendiyar’ın oğlu İbrâhim Beylerle bu âileye mensup daha 8 zâtın kabri bulunmaktadır. Türbenin hangi târihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Türbe içindeki sandukalar Türk taş işleme oymacılığının eşsiz örneklerindendir.
Sultan Hâtun Türbesi (Aynalı Kadın): Halk arasında “Aynalı Kadın Türbesi” adıyla geçer. 1335 târihinde Birinci Murâd’ın kardeşi Süleyman Paşanın kızı İsmet SultanHâtun için yaptırılmıştır. Sinop Müzesi bahçesindedir.
Hâtunlar Türbesi: Candaroğulları zamânında yapılmış olan türbe, Cezayirli Ali Paşa Câmii yanındadır. Celâleddîn Bâyezîd’in oğlu İskender’in karısı ile kızı Ture Hâtun için yaptırılmıştır.
Eski eserleri
Serapis Tapınağı: Şehir merkezindeki Şehitler Parkı içinde 1954’te bir kazı esnâsında çıkmış olup Romalılara âittir. Sinop Müzesi: 1541’de açılmış ve 1970’te yeni binâsına taşınmıştır. Müzede arkeolojik ve etnoğrafik eserler sergilenir. Türklere ve Türklerden önceki devirlere âit eserler mevcuttur. Müzede ayrıca Şer’i Mahkeme Sicilleri de vardır. Boyabat Kalesi: Eski ve yeni kale olarak iki kaledir. Yeni kale eski kale üzerine yapılmıştır. Kaleden Gâzidere Çayına inen 252 basamak vardır. Kaya tünelinden ayrılan gizli bir yeraltı yolu şehrin altından geçerek, Erenlik Tepesine ulaştığı anlatılır. Yeni kale Osmanlı yapısıdır. Fâtih Sultan Mehmed Hanın Uzun Hasan’a karşı Otlukbeli Seferine giderken, bu kalede kaldığı rivâyet edilmektedir.
Mesire yerleri: Sinop, tabii güzellikler bakımından oldukça zengindir. Zengin orman dokusu, Karadeniz’deki uzun kıyısı, tabiî kumsallarıyla şirin bir ilimizdir. Başlıca mesire yerleri şunlardır:
Hamsaroz Körfezi: Bir yanı deniz, bir yanı ormandır. Çok çeşitli çiçeklerle süslüdür. Berrak denizi, bol çiçeği ve ağacı ile güzel bir dinlenme yeridir. İl merkezine 3 km mesâfededir. Körfezde bir av hayvanları parkı vardır.
Ayancık Çamlığı: Ayancık ilçesinde, orman içi dinlenme yeridir. Sarıçam ve karaçam korularından meydana gelen bölge, tabii güzellikleriyle meşhurdur.
Türkeli Çamlığı: Türkeli ilçesi yakınlarında orman içi dinlenme yeridir. Karaçam, kayın ve sarıçam ormanlarıyla kaplı güzel bir mesire yeridir.
Akliman Kumluğu: İl merkezine 2 km mesâfededir. Deniz ve ormanın iç içe olduğu kumluk, Boztepe ile Akliman burunları arasında kalır ve aynı zamanda tabii gemi barınağıdır. Denizi çok sığdır.
Kaplıca ve İçmeler: Sinop, şifâlı su kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen bu kaynakların çoğunda tesis yoktur. Başlıca kaplıca ve içmeler şunlardır:
Aloğlu İçmesi: İl merkezi yakınlarındadır. Konaklama tesisleri yoktur. Kaplıca suyu içme olarak mîde, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
Acısu İçmesi: Gerze ilçesinin Acısu köyündedir. Konaklama tesisleri yoktur. Suyu çeşitli mîde rahatsızlıklarına faydalıdır.
Soğuk Su: Sinop-Boyabat yolunun 47. km’sinde Cankurtaran Karakolu olarak da bilinir. Soğuk suyun etrâfı köknar ağaçları ile kaplıdır. Orman içinde yer alan bu su şifalı olarak bilinmektedir.
Buzluk Yaylası: Durağan ilçesi sınırları içinde olup, ilçe merkezine 10 km mesâfededir. En önemli özelliği yaylada bulunan mağaranın içinde yaz aylarında buzların meydana gelmesi, kışın ise erimesidir. Bu sebeple halk arasında Buzluk Mağarası adıyla bilinir.
Alm. Syntigraphie, Fr. Scintigraphie, İng. Scintigraphy. Belli bir ortama verilen radyoaktif maddeyle görüntü elde etme tekniği.
Sintigrafi tekniği; ileri teknolojinin tıbba kazandırdığı bu invazif olmayan (hastaya zarar vermeyen) metodla hastalıklar kısa bir süre içinde tespit edilebilmektedir. Radyoaktif maddelerle işâretlenmiş proteinlerin vücûda verilmesi ve belirli dokularda tutulması sonucu bu tutulma miktarlarının hassas cihazlarla ölçülmesi ve görüntülenmesi esâsına dayanır. Kullanılan radyoizotoplar ve taşıyıcı maddeler, kullanılan tekniğe ve muâyenesi yapılacak organa göre değişir.
Dokulardan yayılan radyoaktiviteyi tespit eden uca prob denir. Radyoaktif madde sodyum iodid kristallerince tutulur ve taşıdığı enerjiyle orantılı olarak görünen ışık hâsıl olur bu da fotoğraf filmiyle tespit edilir.
Sintigrafinin sık kullanıldığı organlar ve faydaları:
Tiroid: En sık kullanıldığı organdır. Radyoaktif iyot tiroid bezince tutulur. Damardan izotop verildikten sonra tiroid bezinde tutulma oranı ve bölgesel tutulma farkları ölçülür. İzotopu fazla tutan bölgeye sıcak nodül, az veya hiç tutmayan bölgeye de soğuk nodül denir. Soğuk nodüllerin görülmesi daha anlamlıdır, çünkü bu bölgelerin % 20 kanser olma ihtimali vardır. Sıcak nodül bölgeleri diğer bölgelerden daha aktiftir ve hipertiroiditi gösterir. Bu nodüllerin yerlerinin belirlenmesinin ameliyatı yönlendirmesi ve çıkarılacak bölgeyi kolayca tespit etmeyi sağlaması diğer bütün tekniklere üstünlük sağlar.
Karaciğer ve Dalak: Bu organların çalışması ve yapısının anlaşılmasını sağlar. Teknesyum 99m ile işâretlenmiş kolloidin retiküler sistemce daha fazla tutulması esasına dayanır. Ultrason ve bilgisayarlı tomografi bu organların yapısı hakkında bilgi verdiği halde çalışması hakkında izotop sintigrafi daha üstün bilgiler sağlar.
Safra kesesi: Teknesyumla işâretlenmiş iminodiasetik asitle yapılır. Bu madde karaciğerden safraya akıtılır. Safra sisteminin çalışması ve yapısı hakkında bilgi sağlanır. Akut kolesistitler de safra sistemi çalışmadığından iyi görüntü elde edilemez bu da bize fonksiyon hakkında bilgi verir.
Mîde ve Barsaklar: Sindirim kanalından kanamaların yeri ve şiddeti bu metodla çok belirgin olarak tespit edilebilir. İzotop taşıyıcı olarak teknesyumlu kükürt kolloid veya kırmızı kan hücreleri kullanılır.
Akciğer perfüzyon sintigrafi: Teknesyumlu mikrokristaller akciğer kanlanması hakkında bilgi verir. Radyoaktif gazların kullanılması da akciğer havalanması hakkında bilgi sağlayarak tıkalı bölgeleri gösterir.
Kalp ve Dolaşım sistemi: Teknesyum 99 m fosfat sintigrafi yapılınca infarktüs bölgesinde aşırı birikme görülür. Talyum 201 ise infarktüs bölgesinde az tutularak, infarktüsün bölgesini ve yaygınlığını gösterebilir. Radyoaktif işâretlenmiş kırmızı kan hücreleri kullanılarak da kalp kasının kasılması ve kan pompalaması değerlendirilebilir.
Böbrekler: Teknesyum 99 DMSA ile yapılan böbrek sintigrafisi de böbrek morfolojik yapısı hakkında bilgi verdiği gibi çalışmasını da gösterir.
Adrenal bezler: Radyoaktif iyotla işâretlenmiş maddelerin adrenal kortekste tutulması yapısı ve fonksiyonu hakkında fikir verir.
Çeşitli görüntüleme metodları ile zor ve yetersiz olarak değerlendirilebilen derinde ve küçük organımız sintigrafiyle kolayca tetkik edilebilir.
Kemikler: Röntgen ışınları kemiklerin yapısını çok kaliteli bir şekilde gösterdiği halde fonksiyonunu gösteremez. Teknesyum 99m’li posfonatların kullanılması kemik fonksiyonunu anlamamıza yardımcı olur.
Damarlar: Angiografiye bir alternatif olarak radyoaktif ksenon veya sodyumla damarlardaki genişlemeler ve tıkanıklıkların tespit edilmesinde faydalı bir metoddur.
Bütün vücut sintigrafisi: Birkaç özel durumda kullanılır. Galyum 67 özellikle enfeksiyonlu bölgede toplanır. Gizli enfeksiyon odaklarının tespit edilmesinde faydalı bir metoddur. İndium 111 ile işâretli akyuvarlarda bu amaçla sık olarak kullanılırlar.
Transplantasyondan sonra organın atılmasının tetkikinde faydalıdır. Böbrek, karaciğer, pankreas ve akciğer transplantasyonlarından sonra bu organların fonksiyonu sintigrafiyle tespit edilir. Azalmış fonksiyon, organ reddinin erken bir delilidir.
Sintigrafi uygulanması özel kurulmuş gelişmiş laboratuvarlara ihtiyaç gösterdiğinden ve yetişmiş eleman azlığından yurdumuzda ancak büyük merkezlerde sınırlı kalmıştır. Bu, hastaya zarar vermeyen, kolay uygulanan ve çabuk sonuç veren metod gün geçtikçe yayılmaktadır.
(Bkz. Trigonometri)