(x-2)
n
¾
¾¾¾
n
serisinin
oran testine göre yakınsaklığı:
(formül var)
1
<
x
<
3 Sınır değerleri de düşünülerek yakınsaklık aralığı olarak
1
£
x
<
3 bulunur.
(formül var)
serisinin yakınsaklık
aralığı-1<x
£
1’dir.
(formül var)
serisi x’in bütün değerleri için yakınsaktır.
S
(x-1)n.n! serisiyse yalnız x= 1 için yakınsaktır. Yâni yakınsaklık
yarıçapı sıfırdır.
Bir fonksiyonun kuvvet serisine açılımı:
Bir f(x) fonksiyonunun x= a noktasında bütün türevlerinin var
olduğu kabul edilirse, (x-a)’nın kuvvet serisi olarak seriye
açılabilir. Şöyle ki:
f (x)= co+ c1(x-a) + c2 (x-a)2+c3(x-a)3+...
kuvvet
serisi yazılır. Ardarda türev olarak:
f’(x)= c1+2c2 (x-a) + 3 c3 (x-a)2+...
f
’’(x)= 2c2+ 6 c3 (x-a) + 12 c4 (x-a)2+...
f
’’’(x)= 6 c3 + 24 c4 (x-a) x...
bulunur
.
x= a için co= f (a), c1= f’(a),
c2=
(formül var)
katsayıları bulunur. Böylece f(x), (x-a) nın kuvvet serisine
açılmış şekli.
(formül var)
olur
. Bu seriye f(x)’in
Taylor serisi
denir. f(x)’in x= 0 komşuluğundaki açılımı ise
Mac Laurin
serisi olur.
SERMÂYE
Alm.
K
apital, Vermögen (n),
Fr.
Capital, fonds (m),
İng.
Capital, sotck; fortune.
Üretimin yapılabilmesi için gerekli üretim faktörlerinin biri. Bir
ekonomide mal ve hizmet istihsâli için tabiat, emek, sermâye ve
müteşebbis faktörlerine ihtiyaç vardır. Bunlardan en önemlileri
emek ve sermâyedir.
Sermâye servetin sâbit ve devamlı olarak kabul edilen bölümüdür.
Sermâyenin devamlılığı, durmaksızın yeniden teşkil edilmesiyle
açıklanır. Sermâyede vukua gelen eksilmeye
amortisman
denilir.
Sermâyeyi sâbit ve döner sermâye olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Sâbit sermâye üretimde ilk kullanılışı sırasında tükenmez. Fabrika,
makina, teçhizat ve diğer sâbit varlıklar bu sermâyenin
örnekleridir. İlk kullanılışta yok olan para, stok ve alacak gibi
sermâye türlerine
döner sermâye
denir.
İşletme açısından sermâye; kaynaklarına göre öz ve yabancı sermâye
olarak ikiye ayrılır.
Öz sermâye,
işletmecinin şahsen sâhip olduğu servetinden ayırarak işletmeye
kullanılmak üzere tahsis ettiği değerlerdir. Öz sermâyenin yanında
işletmecinin dışardan aldığı borçlar ve kredilere
yabancı sermâye
adı verilir. İşletmelerin mâlî bakımdan sağlıklı olup olmadıkları;
sermâyenin öz sermâye ve yabancı sermâye olarak bölünmesine ve bu
sermâye kaynaklarının kullanıldığı sâbit ve döner varlık bileşimine
göre tespit edilir.
SERMÂYE
HAREKETLERİ HESÂBI
Alm.
Kapitalbewegungsrechnung,
Fr.
Calcul des mouvements des capitaux,
İng.
Calculation of capital movements.
Dış ödemeler bilançosunun ana hesap gruplarından biri. Bu hesapta,
ülkeden sermâye çıkışı
borçlu;
ülkeye sermâye girişiyse
alacaklı
kaydedilir. Bunun sebebi; yabancılar üzerinde alacak hakkı doğuran
işlemlerin alacaklı, ülke sâkinleri üzerinde borç doğuran
işlemlerin ise borçlu kaydına ilişkin muhâsebe ilkesidir. Sermâye
hareketleri, kaynağa göre
resmî;
özel vâdesine göre ise,
kısa ve uzun vâdeli
olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrıca, dolaylı ve dolaysız sermâye
transferlerine göre de sınıflandırılabilir.
SERTLİK
Alm.
Hârte (f),
Fr.
Dureté (f),
İng.
Hardness.
Sertlik, bir cismin, bir diğerinin batmasına gösterdiği direnç,
mukâvemetle ölçülür. Sertlik, bağlı bulunduğu şeye göre değişir;
izâfidir. Aşınma, korozyon, karıncalanma ve plâstik deformasyonlara
karşı koyacak şekilde, seçilmesi gereğinde en mühim özellik
sertliktir.
Sertleştirme
yapabilmek için,
çeliğe su verme
ısıl işlemi yapılır. Çeliğin kritik sıcaklığa kadar ısıtılıp, sonra
yağda veya suda su verilmesi sûretiyle yüksek sertlik ve aşınmaya
karşı mukâvemet artışı elde edilir.
Temperleme
işlemiyse, su verme işlemini tâkip eder. Su verme işlemi esnâsında
parçadaki iç gerilmeleri gidermek için yapılır.
Çeliğin sertliği
karbon
miktarına göre değişir. Sertleştirme yapabilmek için çeliğin karbon
miktarının yüksek olması gerekir. Onun için karbon miktarı az olan
bir çeliği (% 0,15-0,25) karbonlu yapmak için
sementasyon
işlemi yapılır. Sementasyon, katı haldeki çeliğin, yüzeyine karbon
vermek demektir. Sementasyon işleminden sonra çelik, daima su
verilerek sertleştirilir. Su verme işleminden sonra da iç
gerilmelerin giderilmesi için
meneviş
fırınında, tavlama ve ısıl işlemler yapılır. İnce tâneli,
krom-molipdenli çelikler bu usûlle iyi sertleşirler. Tâne büyümesi
meydana gelmez. İçte ve dışta yüksek mukavemet elde edilir.
Üç türlü sertlik ölçme metodu vardır:
1) Brinell sertliği:
Muâyene edilen malzeme yüzeyine sert çelikten bir bilya
bastırılarak açılan çukur yüzeyinin her bir mm2sine düşen basma
kuvvetidir.
2) Rockwell’e göre,
sert malzeme üzerine sert elmas bir koniyle basma kuvveti tatbik
edilir. Sertlik sayısı, açılan çukurun derinliğiyle ifâde
edilir.
3) Vickers’e göre,
piramit şeklinde elmas bir uç, muayene edilen malzeme yüzeyine
batırılır. Sertlik değeri, kg olarak ifâde edilen yükün, meydana
gelen iz alanına (mm2 ) bölümüne eşittir.
Genel bir kâide olarak, bir malzemenin sertlik ve mukâvemeti
artınca sünekliği veya şekil değiştirme ve uzama miktarı azalır.
Fakat pirinç metali müstesnâdır. Pirincin sertlik ve mukâvemeti
artınca, sünekliği de artar.
SERUM
Alm.
Serum (n),
Fr.
Sérum (m),
İng.
Serum.
Kan bekletilip, pıhtılaştırıldığı zaman, ortaya çıkan berrak sıvı.
Kan vücut dışına alınıp bir cam kaba konulduktan bir süre sonra
pıhtılaşır. Bu durum, kanın içinde erimiş halde bulunan ve
fibrinojen denilen plazma proteininin erimeyen
fibrin
hâline dönüşmesindendir. Kan içindeki hücreler bu fibrin içinde
kalır. Büzülen fibrin sebebiyle ortaya berrak bir sıvı çıkar ki,
buna serum denir. Pıhtılaşmamış kandan hücre elemanlarının
ayrılmasıyla elde edilen sıvıya ise,
plazma
adı verilir. Serumda fibrinojen ve diğer bâzı pıhtılaşma faktörleri
bulunmadığı halde, plazmada bu sayılan maddeler de
mevcuttur.
Kan serumundan, bâzı hastalıkların mikroplarını kapmış kimselerin
tedâvisinde faydalanılır. Bu maksatla kullanılacak
serumların hazırlanışı şöyledir:
Önce hastalık mikroplarının kuvveti azaltılarak beygir, inek gibi
hayvanlara aşılanır. Hayvanlar bu mikropların etkisiyle hasta
olurlar. Vücutlarında bu mikroplara karşı koruyucu maddeler
antikorlar
meydana gelir. Bu koruyucu maddeler yeterli dereceyi bulunca,
hayvanın kanı alınır, serumu ayrılır. İşte bâzı hastalıklarda
kullanılan serumlar, içinde koruyucu cisimleri çoğalmış bu
serumlardır.
Serum bir çeşit ilâçtır.
İğne,
enjeksiyonile vücuda verilen serum
sâyesinde birçok hastalık iyi edilir.
İmmunoloji (
bağışıklık bilimi) de serumlar, ihtivâ ettikleri
globulin (
bir cins protein)ler bakımından
normal serumlar
ve
bağışık serumlar
diye iki grupta toplanabilirler.
1.
Normal serumlar:
Kanı alınan hayvan, evvelce insanlar için zararlı olan hiçbir
hastalıkla karşılaşmamışsa, bu hayvanlardan elde edilen serum özel
antikor taşımaz, normal serumdur. Bu tür serumlar, laboratuvarlarda
mikrop besi yerlerinin hazırlanmasında kullanılırlar.
2.
Tedâvi edici serumlar:
Bunlar immun globulin (serum globulininin en ziyâde antikor ihtivâ
eden bölüm)leri ihtivâ eden serumlardır. Hastalık yapan mikroplar
ve bunların zehirleriyle önceden özel işlem görmüş, bağışıklanmış
hayvanlardan veya insanlardan elde edilen serumlardır. Bunların
pratikte koruyucu ve tedâvi edici olarak geniş kullanma alanları
vardır. Genellikle bağışık serum üretiminde beygirler kullanılmakla
berâber, sığır, koyun, katır ve merkep gibi hayvanlar da
kullanılırlar. Serum etiketinde hayvan türü özellikle
yazılır.
Serumlar ihtivâ ettikleri antikorların türüne göre,
antitoksik, antibakteriyel, antiviral v
e a
ntivenom
olmak üzere başlıca dört grupta toplanabilir. Son zamanlarda
tetanoz aşısı
yapılarak bağışık olması sağlanan insanlardan tedâvi edici ve
koruyucu olarak kullanılan Tetanoz Antitoksik insan serumu
üretilmiştir. Aynı usûl kullanılarak kızamığa, boğmacaya, kuduza
vb. ne karşı globulinler yapılabilmektedir.
Serumların yan tesirleri:
Hayvan kökenli serumlardaki proteinler insan vücudu için yabancı
olduklarından, bu gibi serumlar insanlara uygulandıklarında,
yabancı proteinlerin bir an önce atılmalarını sağlamak gâyesiyle
insan vücûdu içinde bir seri karışık immunolojik olaylar gelişir.
Bu olayların sonucu bâzı kişilerde klinik belirtiler ortaya
çıkabilir. Bunların tamâmına
serum reaksiyonları
veya
serum yan tesirleri
denilmektedir. Klinik belirtileri birbirine benzeyen bu yan
tesirler:
a) Anafilâktik şok (
âni allerjik tezahür): Az rastlanılmakla berâber, bu tip etki,
serum
enjeksiyonunutâkip eden bir iki dakika
veya en geç yarım saat içinde ortaya çıkar. Kişide tansiyon hızla
düşer, hasta güçlükle nefes alır, gözbebekleri genişler, şuur
kaybolur, bâzan ödem, kurdeşen ve ishal görülür. Zamânında yardım
edilmezse, kalp durması sonucu hasta ölebilir.
b) Serum hastalığı (
geç tepki): Çoğunlukla tetanoz, botülizm veya yılan zehirlenmesi
gibi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak maksadıyla kana şırınga
edilen seruma karşı, hasta vücûdunun gösterdiği allerjik tepkidir.
Ateş, eklem ağrıları, deri döküntüleri gibi belirtilerle kendini
gösterir. Belirtiler genelde serumun vücûda şırınga edilişinden iki
hafta kadar sonra ortaya çıkar ve birkaç gün sürer.
İmmünoglobülinler bakımından iyice saflaştırılmış serumlar
kullanıldığında, serum hastalığı sözkonusu değildir.
c) Arthus fenomeni tipinde
lokalreaksiyon:
Çok az rastlanır. Birkaç defâ serum almış kimselerde, serum
uygulanmasından 24-48 saat sonra
enjeksiyonyerinin şişmesi, sertleşmesi
ve aynı yerdeki cilt, cilt altı dokularının bir süre sonra ölümüyle
karakterize klinik tablodur. Genel reaksiyon yoktur. Tehlikeli
sonuçlar vermez.
Ciddiyet göstermeleri sebebiyle serum yan tesirlerinden hastayı
korumak için; geçmişinde bir defâ serum tedâvisi uygulanan yâhut
anaflaktik reaksiyonlara hassas olduğundan, şüphe edilen bir kişiye
serum yapmak gerekiyorsa aşağıdaki biçimde hareket edilir:
Uygulanacak serumun 1/10 sulandırılmış numûnesinden, ön kolun cilt
içine, 0,1 ml enjekte edilmesinden 15 dakika sonra, kurtdeşen
tipinde bir kabarcığın meydana gelmesi, kişinin hassas olduğunu
belirtir. Bu durumda, başka bir hayvan türünde hazırlanmış serumla
aynı işlem yapılır. Yeni seruma karşı hassasiyet
hasılolmazsa bu serumun gerekli miktarı
cilt altına veya adale içine enjekte edilir.
Bağışık serumların isimlendirilmelerinde “antitoksik” kelimesi
ortaya konarak, bu kelimenin başına etken mikroorganizmanın adı ve
sonuna üretildiği hayvan türü yazılır.
Misal
Difteri antitoksik beygir serumu
gibi.Yurdumuzda, insan sağlığında kullanılmak gâyesiyle,
aşağıda isimleri sıralanan bağışık serumlar üretilmektedir.
1. Antitoksik serumlar:
a
)Difteri antitoksik beygir serumu, b)
Tetanoz antitoksik beygir serumu, c) Gazlı Gangren Antitoksik
beygir serumu, d) Akrep Antivenom beygir serumu.
2. Antibakteriyel serumlar:
Şarbon Antibakteriyel beygir serumu.
3. Antiviral serumlar:
Kuduz Antiviral merkep veya beygir serumu.
Serumla aşının farkı:
Aşılar,
vücûda verilen kuvveti azaltılmış mikroplar veya toksinlerdir. Bu
zayıf mikroplar vücûda girince kanda “antikor”lar meydana gelir.
Antikor vücûda giren mikropları zararsız hâle getirmek için,
uzviyetin çıkardığı bir maddedir. Bu sâyede o hastalığa karşı
bağışıklık kazanılır.
Serum
ise, başka bir uzviyetin meydana getirdiği antikorların insan
vücûduna aktarılmasıdır. Bu bakımdan
aşı, hastalığa yakalanmadan, serum ise, hastalık mikroplarını
aldıktan sonra yapılır.
Aşı, hastalığı iyileştirmez, önler; serum ise verilen ilâve
antikorlarla hastanın direncini kısa sürede artırarak hastalığı
iyileştirir, yâni bir çeşit ilâçtır.
Bir de birçok hastalığın tedâvisinde, destekleyici olarak
kullanılan ve genel olarak serum diye bilinen sıvılar vardır.
Bunlar arasında binde dokuzluk tuzlu su eriyiği olan
serum fizyolojik,
şekerli su eriyiği olan
serum glikoze
en çok bilinenlerdir.
SERVET-İ
FÜNÛN
Tanzimat döneminde, Batı edebiyatına yöneliş hareketinin en aşırı
safhası olan bir edebî akım. Tanzimattan bugüne kadar, Batıya en
aşırı bağlananlar Servet-i Fünûncular olmuştur. Bu edebiyat
topluluğu
Edebiyat-ı Cedîde
diye de bilinir.
Servet-i Fünûn, bir mecmua olarak, 1891 senesinden 1944’e kadar,
bâzı aralıklarla İstanbul’da varlığını devam ettirdi. Başta
Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedîde) olmak üzere, Fecr-i Âti, Millî
Edebiyat taraftarları, Yedi Meş’aleciler ve daha sonraki edebî
topluluklar etrâfında toplanarak fen, sanat, edebiyat ve magazin
sahalarındaki yazılarıyla 2464 sayı yayınlandı.
Servet-i Fünûn Mecmuası
’nı, Recâizâde Ekrem’in öğrencisi Galatasaray Sultânîsi
mezunlarından Ahmed İhsan (Tokgöz) (1844-1942) çıkardı. D.
Nikolaidi’nin sâhibi olduğu
Servet Gazetesi’
nin haftalık ilâvesi olarak 27 Mart 1891 târihinde ilk sayısı
çıkan
Servet-i Fünûn Mecmuası
, önceleri fen, sağlık gibi konuları işliyordu.
Ahmed İhsan Bey, baskı tekniğini ilerletmek için Viyana, Berlin ve
Paris’e gitti. Klişe için Fransa’dan bir hattat getirtti. Hattâ
Devlet-i Osmânî’den de para yardımı görünce, mecmuanın rahatça
çıkmasını temin etti.
Bu derginin tercüme dâhil bütün yazılarını, Ahmed İhsan Bey
yazıyordu. 1892’den îtibâren Mahmûd Sadık ve Dr. Besim Ömer,
Servet-i Fünûn
’da devamlı yazı yazmaya başladılar. 1893 senesinde bunlara Hâlid
Ziya Uşaklıgil ve 1895’te de Recâizâde Mahmûd Ekrem katıldı.
Servet-i Fünûn
’u bir sanat dergisi hâline sokmak gâyesiyle, Tevfik Fikret “Edebî
kısım başyazarlığına” getirildi. Hemen ardından Cenab Şehabeddin,
Mehmed Rauf, Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Ahmed Hikmet Müftüoğlu,
İsmâil Safâ, Mehmed Emin Yurdakul gibi edip ve şâirler yazı
âilesine katıldılar. Servet-i Fünûncular, takım hâlinde ancak altı
yıl çalışabildiler. Hüseyin Cahit’in 1901’de yazdığı “Edebiyat ve
Hukuk” adlı makâlesi yüzünden dergi kapatıldı. Akımı temsil edenler
1908’e kadar sustular. Meşrûtiyetten sonra bir daha toplanmak
mümkün olmadı.
1910’da “Fecr-i Âti” ismiyle ortaya çıkan yeni bir edebiyat
topluluğunun mecmuası olarak yeni bir edebî hüviyet aldı. Hamdullah
Suphi Tanrıöver, Ahmed Aykaç gibi yazarlarıyla Birinci Cihan
Harbine kadar yayınına devam etti.
1928’de yeni Türk harflerinin kabûlü üzerine
Servet-i Fünûn
, 1681. sayısından îtibâren
Uyanış
adıyla çıkmaya başladı. Bu dönemde altına “Servet-i fünûn yerine
çıkar” diye bir de not ilâve edilmişti. 1931’de Ahmet İhsan Bey
mebus olunca, dergi Halid Fahri Ozansoy’un idâresinde devam etti.
Bu devrede Ziya Osman Saba veCahit Sıtkı Tarancı’nın yazıları
çıkmaya başladı. 1942’de Kurucusu Ahmed İhsan Tokgöz öldü. Mecmua
bir müddet daha devam ettiyse de, 26 Mayıs 1944’te çıkan 2464. sayı
ile
Servet-i Fünûn
’un hayâtı son buldu.
Servet-i Fünûn nesrinin özelliği:
Servet-i Fünûncular halkın anlayamadığı süslü ve sanatlı yazılar
yazmışlardır. “Sanat, sanat için” prensibini benimsemişlerdir.
Fransızca’da gördükleri yeni kavram, hayâl, buluş ve mecazları şiir
ve nesirlerine aktarmak isterken, asla Türkçeden veya halk dilinden
karşılık aramadılar. Fars ve Arap kelimelerinin o güne kadar hiç
duyulmamış olanlarını bile kullandılar. Çok süslenmiş bir nesir
üslûbu kurdular.
Roman ve hikâyede:
1
)Toplumla, yerli hayatla ilgisi olmayan
hayâlî, yapmacık konular işlendi. 2) Olaylar İstanbul’dan;
kahramanlar, aydınlar arasından seçildi. 3) Batı örnek alınarak
yerli hayatımız ve kadınlar anlatılmaya çalışıldı. 4) Teknik,
Tanzimata göre daha geliştirildi.
Servet-i Fünûn şiirinin özellikleri:
Servet-i Fünûn şiirinde konu ve tema birliği fikri çok uygulanan
bir kâide hâline getirilmiştir. Parça yerine bütün güzelliği esas
tutuldu. Abdülhâk Hâmid’in getirdiği kuralsız nazım şekillerini
benimseyip uyguladılar. Ayrıca, Batıdan “sone” ve “terzarima” gibi
kurallı nazım şekillerini getirdiler. Servet-i Fünûncular aruz
veznini ısrarla kullandılar. “Kâfiye kulak içindir” görüşünü
benimsediler. Vezne önem verdiler. Türkçe kelimeleri bozmadan aruza
uydurmaya çalışmışlardır.
Bu edebiyatın baş teması “hayâl-hakîkat” çarpışmasıdır. Şâir, maddî
düzenden hayâl âlemine sığınır. Tabiatın kucağına çekilmek,
avunmayı ufuklarda aramak, yalnızlık ve sessizliğe sığınmak
Servet-i Fünûnun baştacı ettiği temalardır. Hastalık, tasa, üzüntü
âdetâ şâirin ilham kaynaklarıdır.
|