RİZE

İlin Kimliği

Yüzölçümü     : 3920 km2

Nüfûsu            : 348.776

İlçeleri            : Merkez, Ardeşen, Çamlıhemşin, Çayeli, Derepazarı, Fındıklı, Güneysu, Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere ve Pazar.

Türkiye’nin en çok çay yetiştiren ve en çok yağış alan yeşil bir ili. Rize, Karadeniz bölgesinin Doğu Karadeniz bölümünde 40° 21’ ve 41° 25’ doğu boylamları ile 40° 33’ ve 41° 20’ kuzey enlemleri arasında yer alır. İl toprakları doğudan Artvin, güneyden Erzurum ve Artvin, batıdan Trabzon, güneybatıdan Bayburt illeri, kuzeyden ise Karadenizle çevrili olup, yüzölçümü bakımından Türkiye’nin ikinci en küçük ilidir. Trafik numarası 53’tür.

İsminin Menşei

Rize isminin mânâsı bilinmemektedir. Kafkas dilleri ve İskit Türklerine âit bir kelime olduğu kuvvetli muhtemeldir. Hıristiyan Batı târihçileri, Anadolu’daki her köşeyi bir Yunanca ve Lâtince kelimeye bağlamak sûretiyle Haçlı zihniyetini ve Hıristiyan Batının Anadolu’daki emperyalist niyetlerini târihe dayandırmak peşindedirler. Bunun için Rize isminin Riza “dağ yamacı” ve Rhisos “prinç” kelimelerinden geldiğini iddia ederler.

Târihi

Rize’nin bilinen târihi Hititlerle başlar. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğunun sınır bölgesinde yer almıştırildi.

Fizikî Yapı

Rize il topraklarının % 78’i dağlardan ve % 21’i platolardan ibârettir. Ovaları sâdece % 1’dir. Karadeniz Bölgesinin en yüksek dağları bu ildedir. Dağlar ormanlarla kaplıdır.

Dağlar: Denize paralel olarak uzanan Rize Dağları denizden (kuzeyden) güneye ve batıdan doğuya gittikçe yükselir. Rize-Artvin-Erzurum il sınırlarının birleştiği alanda yer alan Kaçkar Dağlarının, Rize sınırları içinde kalan en yüksek yeri 3737 m’dir. Kaçkar Dağlarının en yüksek doruğu Artvin sınırları içinde 3937 m’dir. Bu dağların 2800 m’den sonraki kısımları yemyeşil sık ormanlarla kaplıdır. Başlıca diğer dağları Barut Dağı 3521 m, Üçdoruk (Verçenik Tepe) Dağı 3711 m, Hunut Dağı 3560 m, Ziglat Dağı 3511 m ve Demir Dağının Tekfur Tepesi 3354 m’dir. Çoğu güneyinde yer alan dağlarla kuzeyindeki ormanlar arasında ortalama 1500 m yükseklikte plato ve yaylalar bulunur. Geniş otlak ve çayırlarla kaplı olan bu plato ve yaylalar, hayvancılığa çok elverişlidir. Kış ayları dışında hayvanlar burada otlatılır.

Ovalar: Rize ilinde ovalar yok denecek kadar azdır. İl topraklarının % 1’i ova olup bunlar da, deniz kenarında akarsuların getirdiği alüvyonlu toprakların denizi doldurmasıyla meydana gelmiştir. Dağlardan inen dereler kıyıları dik olan yamaçları yararak derin vâdiler meydana getirirler.

Akarsular: Rize il sınırları içinde büyük akarsular yoktur.ÊFakat dağlardan inerek denize dökülen ve suları bol, çok sayıda dere vardır. Başlıcaları İyidere, Büyük Dere, Fırtına Deresi, Ortaköy Deresi ve Çağlayan Deresidir.

Göller: Rize il sınırları içinde tabiî göl yoktur. Fakat yüksek dağların üzerinde güzel manzaralı çok sayıda krater gölleri vardır.

İklimi ve Bitki Örtüsü

İklimi: Rize ilinde, yazları ve kışları ılık, her mevsimi bol yağmurlu bir iklim hüküm sürer. Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesidir. Kıyıdan uzaklaşıp güneydeki dağlara gittikçe iklim sertleşir. Kafkas Dağları, Rize ilini soğuk kuzey rüzgârlarından korur. Yıllık yağış ortalaması merkez ilçede 2500 mm civârındadır. Yazın nemli kuzey rüzgârları bol yağmur getirir. Senenin 140 günü yağışlıdır. Senenin 10 günü 0°C’nin altında, sadece 3 günü 30°C’nin üstünde olur. Yıllık ısı ortalaması 15°C’dir (Merkez ilçede). Sıcaklık -6,9°C ile 37,9°C arasında seyreder.

Bitki Örtüsü: Rize il topraklarının % 48’e yakını orman ve fundalıklarla kaplıdır. Ormanlar 2800 m yüksekliğe kadar bulunur. % 24’ü çayır ve mer’a, % 21’i ekili ve dikili alanlarla kaplıdır. Genel olarak Rize il toprakları çok çeşitli ve çok gür bir bitki örtüsüyle yemyeşildir.

Rize il topraklarının 40.000 hektarı çay bahçeleridir. Çay, Rize’nin sembolüdür. Çayın dışında geniş fındık, mandalina, armut ve elma bahçeleri de vardır.

Ekonomi

Rize ekonomisi, çay tarımına ve çay işleme sanâyiine dayanır. Su ürünleri (balıkçılık) ve orman ürünlerinin de ekonomiye faydası büyüktür. Faal nüfûsun % 70’e yakını tarım sektöründe çalışır. Rize’nin çayı, hamsi balığı ve ketenden yapılan Rize bezi meşhurdur.

Tarım: Dağlık ve ormanlık bir alan olan Rize’de ovalar yok denecek kadar azdır. İl topraklarının sâdece % 1’i ovadır. Rize’de tarım denilince çay üretimi akla gelir. Türkiye’nin çay üretiminin üçte ikisine yakını Rize’de yetişir. İkliminin ılık oluşu ve bol yağış olması çay üretimine çok müsâittir. Çay tarımı 1940-1950 arasında yerleşmiş ve 1950’den sonra yaygınlaşmıştır. 40.000 hektarlık çay bahçelerinde ortalama 400.000 ton çay yetişir. Böylece çay tarımı Rize’nin esas tarım kolu olmuştur.

Sebzecilik mühim bir yer tutmaz. Daha çok mısır, fasulye ve patates yetiştirilir. Rize toprakları çok engebeli ve sürülmeye elverişli arâziler az olduğu için, kullanılan tarım araçları oldukça azdır.

Meyvecilik çaydan sonra ikinci derecede bir gelir kaynağıdır. Armut, elma, fındık ve mandalina yetişir. Rize’de yetiştirilen dağ pirinci sulamaya ihtiyaç göstermez. Dünyâca ünlü ve çok az bir ekim alanında yetişen puro tütünü, Rize’nin Pazar ilçesinde yetişir.

Hayvancılık: Rize ilinde, çay tarımı yaygınlaştıkça mısır tarımı gerilemiş ve buna bağlı olarak hayvancılık da eski önemini kaybetmiştir. Fakat yayla ve platolar zengin otlak ve mer’alarla kaplıdır ve hayvancılığa çok müsâittir. Arıcılık hızla yayılmaktadır. İkizdere’nin anzer balı çok meşhur ve kıymetlidir.

Balıkçılık oldukça ileridir. Balık üretiminde Ordu, Trabzon ve İstanbul’dan sonra dördüncü sırada yer alır. Rize kıyıları bol ve kaliteli balık potansiyeline sâhiptir. Rize balıkçıları, 30-40 tonluk balıkçı tekneleriyle açık deniz balıkçılığı da yaparlar. Kıyılarında hamsi, kefal, istavrit, palamut, barbunya, kalkan, zargana, izmarit, mezgit, lüfer, kırlangıç, torik, karagöz, tirsi ve levrek gibi kıymetli balıklar bol miktarda bulunur.

Fındıklı ilçesi Çağlayan köyünde alabalık üretme tesisleri vardır. Bâzı akarsularda da alabalık, incikefali, kayabalığı, denizanası bulunmaktadır.

Ormancılık: Rize’de 150.000 hektar orman ve 35.000 hektar fundalık alan vardır. Ormanlarda kayın, kızılçam, kestane, kızılağaç, akarağaç, titrek kavak, aksöğüt, gürgen, meşe, dişbudak ve çeşitli yabânî meyve ağaçları bulunur.

Orman içinde 46 ve orman bitişiğinde 38 köy vardır. Senede 100.000 m3 sanâyi odunu ile 70 ster yakacak odunu elde edilir.

Mâdencilik: Rize’de oldukça zengin bakır, manganez ve kaolin yatakları vardır. Bunlardan yalnız az miktarda manganez çıkarılmaktadır.

Sanâyi: Rize’de sanâyi, çay işleyen fabrika ve atölyelere dayanır. Çay işleyen 20 fabrika ve 15 atölye, bu fabrikaların yedek parçası ve tâmiratını yapan ana tâmir fabrikası, çay paketleme ve ambalaj fabrikası vardır. Çay fabrika ve atölyelerinin dışında un fabrikaları, kereste fabrikaları, döküm fabrikaları, (lokum, reçel, helva ve şekerleme yapan) şekerli yiyecekler fabrikası, alüminyum mutfak eşyâsı üreten fabrika, balık unu ve balık yağı fabrikası ve çivi ve tel fabrikası gibi sanâyi kuruluşları vardır.

Ulaşım: Rize’nin ulaşımı kara ve deniz yolu iledir. İl dâhilinde karayolu ulaşımı yetersizdir. Kıyı şeridinde ulaşım yeterlidir. Fakat ilçelere gidildikçe ulaşım güçleşir. Sinop’tan Hopa’ya kadar uzanan Karadeniz kıyı yolu merkez ilçe (Rize), Çayeli, Pazar, Ardeşen ve Fındıklı ilçeleri bu yol üzerindedir. İyidere’de kıyı yolundan ayrılıp Güneyce bucağına uzanan ikinci bir devlet yolu vardır.

Rize’de yeni yapılan limana, oldukça büyük gemiler yanaşabilmektedir. Çayeli, Pazar ve Fındıklı ilçelerinde balıkçı barınakları vardır. İstanbul’dan Rize’ye gemi seferi muntazam olarak yapılmaktadır. Karayolu olarak İstanbul’a 1200 km, Ankara’ya 839 km ve İzmir’e 1422 km’dir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfûsu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 348.776 olup, 133.370’i ilçe merkezinde 215.406’sı köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 3920 km2 olup, nüfus yoğunluğu 89’dur.

Örf ve âdetleri: Rize ve çevresinde birçok medeniyet ve devletler gelip geçmiştir. Fakat Rize’nin Türkler tarafından fethinden sonra, diğer medeniyetler târihin seyri içerisinde unutulmuş ve bu bölge tamâmen Türk-İslâm kültürüyle yoğrulmuş ve üstünlük sağlamıştır.

Halk oyunları: Halk oyunları ve müziği Doğu Karadeniz bölgesinin özelliklerini taşır. Folklor, halk müziği ve halk oyunlarında Kafkas ülkelerinin tesiri görülür. Başta gelen oyunları ise “horon” olup, bunların meşhurları“hemşin horonu, Rize titremesi, iki ayak, sıçrayarak ve sallama”dır. Horon kelimesi “horom”dan gelir. Bu ise mısır tarlalarındaki yığınlara verilen isimdir.

Mahallî kıyâfetler: Kadınların başlarında genel olarak sâde ve çiçek desenli örtüler vardır. Uzun entari giyilir. Entari üzerine peştemal bağlanır. Peştemal ise umûmiyetle kahverengi, kırmızı ve siyah renktedir. Bele kalın bir kuşak sarılır. Ayağa renkli yün çorap giyilir. Başlarına keşan adı verilen bir örtü örterler.

Erkeklerin başlarında kara şayaktan yapılmış bir başlık vardır. Bu başlık ortası oyuk bir sargı biçimindedir. Yandan sarkan kolları ile bağlanarak başa sarılır. Gövdeye kolsuz ve yakası aşağı doğru uzanan yelek, bunun altında işlik denilen gömlek giyilir. Pantolonun yerini “zıpka” alır. Bu arkası körüklü, paçaları dar bir pantolon çeşididir. Ayağa “sabuk” denilen bir çizme giyilir.

Rize’nin en sevilen sebzesi kara lahanadır. Ayrıca mısır ekmeği, otuzdan fazla yemeği yapılan hamsi, koz kaldıran, kaymaktan yapılan hoşmeri başlıca mahallî yemekleridir.

Eğitim: Okur-yazar nisbeti % 75 civârındadır. İlde 18 anaokulu, 500 ilkokul, 45 ortaokul, 10 meslekî ve teknik ortaokul, 12 lise ve 17 meslekî lise vardır (1993). Karadeniz Üniversitesine bağlı 1 meslek yüksek okulu bulunur.

İlçeleri

Rize’nin biri merkez olmak üzere on iki ilçesi vardır.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 109.569 olup, 52.031’i ilçe merkezinde 57.538’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 53, Gündoğdu bucağına bağlı 14 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı ovasının hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Dağlar ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çaydır. Tarıma bağlı olarak sanâyi gelişmiştir. Çay fabrikaları ve çay paketleme fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Karadeniz kıyısından basamak basamak yükselen yeşil sırtlar üzerinde kurulmuştur. Trabzon’dan sonra Doğu Karadeniz’in en kalabalık yerleşim merkezidir. Trabzon-Hopa-Artvin karayolu ilçeden geçer.

Ardeşen: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 39.761 olup, 17.340’ı ilçe merkezinde 22.421’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 24 köyü vardır. Yüzölçümü 615 km2 olup, nüfus yoğunluğu 65’tir. İlçe toprakları dar bir kıyı şeridiyle ardından yükselen sıradağlardan meydana gelir. Dağlar küçük akarsularla parçalanmıştır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Yüksekliğin 600 metreye kadar ulaştığı kısımda çay ve fındık bahçeleri yer alır. Daha yukarı kesimlerde hayvancılık ve ormancılık başlıca gelir kaynağıdır. Kıyı kesimlerinde balıkçılık yapılır. Çay fabrikası başlıca sanâyi kuruluşudur. Dokumacılık gelişmiştir.

İlçe merkezi, deniz kıyısında kurulmuştur. Rize-Hopa sâhil yolu ilçeden geçer. İl merkezine 67 km mesâfededir. 1953’te ilçe olan Ardeşen’in belediyesi aynı sene kurulmuştur. Çok eski bir târihe sâhiptir.

Çamlıhemşin: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 10.566 olup, 2829’u ilçe merkezinde 7737’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 24 köyü vardır. Yüzölçümü 678 km2 olup, nüfus yoğunluğu 16’dır. İlçe toprakları dağlık olup, tamâmını Kaçkar Dağları engebelendirir. Dağlar, küçük akarsularla parçalanmış olup, ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuyu Fırtına Deresidir.

Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık yöntemiyle en çok koyun ve sığır beslenir. Halkın bir kısmı çay mevsiminde mevsimlik işçi olarak kıyı kesimdeki çay bahçelerine giderler. Arıcılık yaygın olarak yapılır. Zengin bir orman örtüsüne rağmen ormancılık gelişmemiştir.

İlçe merkezi Fırtına Deresi Vâdisinde kurulmuştur. İl merkezine 67 km mesâfededir. Karadeniz’e kıyısı yoktur. Gelişmemiş, küçük bir yerleşim merkezidir. 1960’ta ilçe olan Çamlıhemşin’in belediyesi 1955’te kurulmuştur.

Çayeli: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 51.751 olup, 14.947’si ile merkezinde 36.804’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 26, Büyükköy bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 473 km2 olup nüfus yoğunluğu 109’dur. İlçe toprakları dar bir kıyı ovası ve hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Başlıca akarsuyu Büyükdere Çayıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çaydır. Meyvecilik gelişmiştir. En çok armut yetiştirilir. Dağ köylerinde hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. İlçe topraklarında bakır yatakları vardır. Çay fabrikaları, mıcır ve kum fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe merkezi, deniz kıyısında, Büyükdere’nin denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Rize-Artvin karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 22 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1944’te kurulmuştur.

Derepazarı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 10.381 olup, 4240’ı ilçe merkezinde, 6141’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 11 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı ovası ile hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çaydır. Çay işleme atölyeleri başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Kıyı kesimde balıkçılık yapılır. İlçe merkezi, Karadeniz sâhilinde kurulmuştur. Trabzon-Rize karayolu ilçeden geçer. Merkez ilçeye bağlı bir bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.

Fındıklı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 16.129 olup, 7022’si ilçe merkezinde, 9107’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 17 köyü vardır. Yüzölçümü 409 km2 olup, nüfus yoğunluğu 39’dur. İlçe toprakları dar bir kıyı şeridi ve hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Dağlar akarsu vâdileriyle parçalanmış olup-ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuları Çağlayan Deresi ve Yeşildere’dir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri çay ve fındık olup, ayrıca az miktarda mısır yetiştirilir. Balıkçılık gelişmiştir. Dağlık kesimlerde küçük çapta hayvancılık yapılır. İlçe topraklarında kaolin yatakları vardır.

İlçe merkezi, deniz kıyısında kurulmuştur. Rize-Artvin sâhil yolu ilçeden geçer. İl merkezine 63 km mesâfededir. Eski ismi Viçe’dir. 1953’te ilçe olan Fındıklı’nın belediyesi 1948’de kurulmuştur.

Güneysu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 19.558 olup 3178’i ilçe merkezinde, 16.380’i köylerde yaşamaktadır. Merkeze bağlı 17 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı düzlükleriyle hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çaydır. Yüksek kesimlerde hayvancılık yapılır. İlçe merkezi bir dere vâdisinde kurulmuştur. İl merkezine 15 km mesâfededir. Merkez ilçeye bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3922 sayılı kânunla ilçe oldu.

Hemşin: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 5102 olup, 3018’i ilçe merkezinde, 2084’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 8 köyü vardır. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar, akarsu vâdileriyle parçalanmıştır.

Ekonomisi tarıma dayanır. Başlıca tarım ürünü çay ve mısırdır. Hayvancılık gelişmiştir. İlçe merkezi, Doğu Karadeniz dağlarının yüksek bir yamacında kurulmuştur. İl merkezine 55 km mesâfededir. Eski ismi Ortaköy’dür. Denize kıyısı yoktur. Pazar ilçesine bağlı bir bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kanunla ilçe oldu.

İkizdere: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 15.295 olup, 3643’ü ilçe merkezinde, 11.652’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 25, Güneyce bucağına bağlı 2 köyü vardır. Yüzölçümü 839 km2 olup, nüfus yoğunluğu 18’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar dar vâdilerle parçalanmış olup yüksek kesimlerinde yaylalar bulunur. Başlıca akarsuyu İkizdere’dir. İkizdere üzerinde elektrik üretmek gâyesiyle bir baraj kurulmuştur. Dağlar zengin ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri çay ve patates olup, ayrıca az miktarda mısır, armut ve fındık yetiştirilir. Yaylacılık metoduyla sığır ve koyun beslenir. Arıcılık gelişmiştir. Anzer balı meşhurdur.

İlçe merkezi İkizdere kıyısında kurulmuştur. Rize-Erzurum karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 56 km mesâfededir. Denize kıyısı yoktur. 1954’te ilçe olan İkizdere’nin belediyesi 1952’de kurulmuştur.

İyidere: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 11.445 olup, 5791’i ilçe merkezinde 5654’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 7 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı ovası ve hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çaydır. İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. Trabzon-Rize karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 15 km mesâfededir. Trabzon sınırında yer alır. Merkez ilçeye bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.

Kalkandere: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 21.978 olup, 8263’ü ilçe merkezinde, 13.715’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 20 köyü vardır. Yüzölçümü 95 km2 olup, nüfus yoğunluğu 231’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar akarsu vâdileriyle parçalanmıştır. Başlıca akarsuyu İyidere’dir. Dağlar ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi tarıma dayanır. Başlıca tarım ürünü çay olup, ayrıca az miktarda armut, patates, mısır ve fındık yetiştirilir. Dağlık kesimlerde hayvancılık başlıca gelir kaynağıdır. Çay işleyen fabrika ve sunta fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe merkezi Doğu Karadeniz Dağlarının yüksek yamaçlarında yer alır. İl merkezine 21 km mesâfededir. Eski ismi Karadere’dir. 1960’ta ilçe olan Kalkandere’nin belediyesi 1953’te kurulmuştur.

Pazar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 37.241 olup, 11.068’i ilçe merkezinde, 26.173’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 45 köyü vardır. İlçe toprakları dar kıyı ovası ile hemen ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Dağlar derin akarsu vâdileriyle parçalanmış olup, ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuları Pazar, Merdivenli, Kalecik, Bodaçavi ve Ocak dereleridir.

Ekonomisi tarım ve balıkçılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünü çay olup, ayrıca az miktarda armut, patates, fındık, puro tütünü ve mısır yetiştirilir. Kıyı kesimlerde balıkçılık, iç kesimlerde ise sığır besiciliği yaygındır. Çay fabrikaları, balık yağı ve balık unu üreten tesisler başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, deniz kıyısında, Pazar Deresinin denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Rize-Artvin karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 38 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1854’te kurulmuştur.

Târihî Eserler ve Turistik Yerleri

Rize, Karadeniz bölgesinin en güzel köşelerinden biridir. Ilık iklimi, gür ormanları, karlı ve bulutlu dağları, denizi, içme ve ılıcaları ve her mevsim yemyeşil tabiî güzelliğiyle çok zengin bir turizm potansiyeline sâhiptir. Maviyle yeşilin kucaklaştığı müstesna bir yer ve Anadolu’nun zümrüt bir köşesidir. Tabiatın her yönüyle dört mevsimin aynı anda yaşandığı bir ildir. Târihî eserler yönünden zengin olan ilimizde, bu eserlerin bakımsızlıktan çoğu kaybolup gitmiştir.

Rize Kalesi: On dördüncü asırda yapıldığı tahmin edilen kale şehir merkezinin güneybatısında 180 m yükseklikte bir tepenin üzerindedir. 480 m2lik bir alanı kaplayan kale Aşağı Kale ve İç Kaleden meydana gelmekteydi. Yoğun yerleşme sebebiyle Aşağı Kale tamâmen yok olmuş, batı tarafında bâzı sur parçaları ve kuleleri günümüze ulaşabilmiştir. İç kale de yakın zamâna kadar çok harap haldeyken Kültür Bakanlığınca tâmir edilmiştir.

Zil Kalesi: Çamlıhemşin ilçesine bağlı Zilkale köyündedir. Yapım târihi kesin olarak bilinmeyen kalenin altıncı asırda yapıldığı tahmin edilmektedir. Büyük bir kaya kütlesinin en yüksek yerinde olup harap vaziyettedir.

Kale-i Bâlâ: Çamlıhemşin ilçesine 40 km uzaklıktadır. 150 m yükseklikte bir tepe üzerine yapılmıştır. 16 burcu ve bir gözetleme kulesi vardır.

Pazar Kalesi: Pazar ilçesinde deniz kenarında ve kayalar üzerindedir. Cenevizlilerden kalmıştır. Kalenin sâdece bir gözetleme kulesi günümüzde sağlamdır. Bölgede Kız Kulesi adıyla bilinmektedir.

İslâmpaşa Câmii: Aynı isimle anılan mahallededir. 1570’te İskender Câfer Paşa tarafından yaptırılmıştır. İskender Câfer Paşa ve Kurşunlu Câmii olarak da bilinir. Kesme taştan yapılmıştır. Kubbe kasnağı 24 pencerelidir.

Gülbahar Câmii: Yavuz Sultan Selim Hanın annesi Gülbahar Hâtun tarafından on altıncı asırda yaptırılmıştır. Kare plânlı, kubbeli câmi 1952’de tâmir ettirilmiştir. Aynı isimle anılan mahallededir.

Câferpaşa Câmii: Çayeli ilçesinde Rize Fâtihi Câfer Paşa tarafından 15. asırda yaptırılmıştır.

Seslikaya Köyü Câmii: Seslikaya köyünün merkezinde yer alır. Eser ahşap süslemelerin en güzel örneğidir. Yapı malzemesi muntazam yomutaş ve ahşaptır. Câmi 1801 senesinde yapılmıştır.

Mesire yerleri: Rize ilinde tabiî güzellikler sayılamayacak kadar çoktur. İlin her tarafı ve bilhassa orman içlerinde çok güzel mesire yerleri vardır. Rize sâhillerinin her tarafı çok güzel manzaralı olup Pazar ve Ardeşen ilçeleri arası denize girmeye çok müsâittir. Tabiî plajlar çoktur. Merkez ilçenin kıyı köylerinde tabiî plaj ve kumsallar bulunur.

İkizdere ilçesinde Çamlık mevkii, merkez ilçede Çiftekavak, Taşlıdere ve Dağbaşı mevkileri, Zirâat Bahçesi, Kale Bahçesi çok güzel mesire yerleridir. Pazar ve Çamlıhemşin yaylalarının manzaraları şahânedir.

Trabzon Taşları: İkizdere ilçesinin Demirkapı köyündedir. Geceleyin Trabzon’un ışıkları seyredilir. İkizdere hidrolik santralı bir vâdi ortasında yeşilliklerle kaplı bir bölgede yer alır. Burada akan çağlayanlarda alabalık avlanır. Çağlayan köyü alabalık çiftliğinde senede 250 bin alabalık üretilir. Aynı zamanda burası mesire yeridir. Moliva Tepesi güzel bir dinlenme alanıdır.

Kaplıca ve içmeler: Rize topraklarında çeşitli şifâlı su kaynakları vardır. Başlıcaları şunlardır:

Andan İçmeleri: İl merkezine 40 km mesâfede Küçükçayır köyü yakınındadır. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıcanın suyu mîde, barsak, karaciğer ve safrakesesi hastalıklarına ve şişmanlığa tavsiye edilmektedir.

Şimşirli İçmesi: İkizdere ilçesi yakınlarındadır. Tesisleri mevcut değildir. Suyu idrar söktürücüdür.

Ayder Kaplıcası: Çamlıhemşin ilçesinin Kaplıca köyündedir. Tesisleri mevcut olup, kaplıca suyu, mîde, barsak, karaciğer ve safra yolu rahatsızlıklarına, rejime riayet etmek şartıyle şişmanlara tavsiye edilir.

Varda İçmesi: İştah açar, mîde ağrılarına böbreklerdeki taşların düşmesine, romatizma ve bel ağrılarına iyi gelir.

RİZOM (Rhizoma)

Alm. Rhizom (n), Fr. Rhizome, İng. Rhizome. Fazla miktarda yedek besin maddesi depo eden, toprak altında yatay olarak uzanan, çok sayıda saçak kökleri olan, silindir biçimindeki bir toprak altı gövdesi. Misal olarak süsen ve ayrıkotu bitkileri verilebilir. Rizomlar, normal gövdelerde olduğu gibi, tepe ve yan tomurcuklara da sâhiptirler. Tomurcuklar gelişerek, toprak üstü veya toprak altı sürgünlerini verir. Ölü mevsimlerde toprak üstü gövdeleri kuruyarak rizom üzerinde izleri kalır. Rizomlu bitkiler, toprak altındaki rizomları sâyesinde çok yıllık bitki özelliği gösterirler. Birçok arsız otların temizlenmesindeki güçlük, bu çok yıllık toprak altı gövdelerine sâhip olmalarındandır. Bu otların temizlenmesi ancak, rizomların temizlenmesiyle mümkündür. Rizomlu bitkiler, tohumlarıyla çoğaldıkları gibi rizomlarının bir düğüm taşıyan en küçük parçasıyla bile, vejetatif olarak üreme özelliğine sâhiptirler.

RNA

(Bkz. Nükleik Asitler)

ROBERT KOLEJİ (Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi)

İstanbul’da Amerikan misyonerlerinin kurduğu özel öğretim kurumu.

1863’te yalnızca erkek öğrencilerin öğrenim gördüğü bir okul olarak kuruldu. Adını mâlî destek sağlayan Christopher Robert’ten aldı. Bir süre Bebek’teki bir konakta eğitim verdikten sonra 1871’de Hisarüstü’nde bugün Boğaziçi Üniversitesinin bulunduğu yerdeki binâsına taşındı. Kolejin Kuruçeşme sırtlarında yer alan arsasında yapılması plânlanırken Hisarüstü’ne nakledilmesi şu olaya dayanmaktadır:

Meşhur Amerikan misyoneri Hamlin Hall, Fâtih Sultan Mehmed Hanın feth-i mübîn uğruna yaptırdığı Rumelihisarı’nın üstündeki bu geniş arâziyi görünce, buradan bir müddet İstanbul’u seyretmiş. Sonra yanındakilere: “Fâtih, nasıl ilk defâ bu mahalle inşâ ettirdiği hisarla Bizans’ı fethetmişse, ben de buraya kuracağım mekteple aynı şehre kültür yoluyla gireceğim.” diyerek o zamanlar misyoner yuvası olarak faaliyet gösteren okulun Rumelihisarı’na kurulmasına karar verdi.

Ahmed Vefik Paşadan arsayı satın aldılar. Ahmed Vefik Paşa, arsayı misyonerlere sattığı gibi, mektebin açılması için gerekli iznin verilmesine de yardımcı oldu. Daha sonra Paşa ölünce Eyüpsultan’a gömülmeyi vasiyet etti. Ancak devrin pâdişâhı İkinci Abdülhamîd Han, onun, Türk kültürünün geleceğini etkileyecek böyle bir gafletini affetmemiş ve Protestanlara arsa satan bu adam için; “Gömün Boğaz’ın sırtlarına. Kıyâmete kadar çan sesi duysun!” diyerek sattığı arsanın hemen yanındaki Kayalar Mezarlığına gömülmesini istemiştir.

1912 yılında Robert Kolejine bağlı bir mühendislik okulu açıldı. Sonraları İş İdâresi ile Temel Bilimler ve Yabancı Diller Yüksek Okulları ile genişledi. 1935’te Robert Kolejiyle Amerikan Kız Koleji, İstanbul Amerikan Koleji adı altında birleştirildi. 1957’de Robert Kolejine ABD ve Türkiye’de geçerli yüksekokul diploması verme yetkisi tanındı. 1971’de erkek koleji; eğitim ve öğretim tesislerini Robert Koleji Yüksek Okulunun devlet üniversitesine dönüştürülmesiyle kurulan Boğaziçi Üniversitesine bırakarak, kız koleji binâlarının bir kısmına yerleşti. 1973’te okulun adı İstanbul Özel Amerikan Robert Lisesi olarak değiştirildi.

Okulun öğretim süresi ilk yılı hazırlık olmak üzere yedi senedir. Türkçe okutulması mebûrî olan dersler dışında, eğitim dili İngilizcedir.

Kolejden, 1863’te açılışından îtibâren ilk kırk sene içinde, mezun olan 436 kişinin milliyetlerine bakılırsa, gâye ve hedeflerinin neler olduğu anlaşılabilir. Buna göre 195’i Bulgar, 144’ü Ermeni, 76’sı Rum, 14’ü İngiliz, 3’ü Alman ve sâdece 1’i Türk’tür.

Osmanlı Devleti içerisinde asırlarca sulh ve sükûn içinde yaşamış Bulgar, Ermeni ve Rum milletlerinin ayaklanmalarında ve devleti parçalamalarında yabancı misyoner okullarının büyük etkisi vardır. Başlangıçta azınlıkları ayaklandırmayı ve bu sâyede Osmanlı Devletini parçalamayı hedef alan yabancı kolejler, Cumhûriyetin îlânından sonra ise batı ülkelerinin birer kültür üssü hâline gelmişlerdir.

ROBESPİERRE, Maximilien

Fransız devrimcisi. 6 Mayıs 1758 senesinde Arras’ta doğmuştur. Bir avukatın oğlu olan Robespierre, babası ölünce yatılı okula verildi. Lise tahsilinden sonra hukuk okudu ve memleketi olan Arras’a dönerek avukatlık yapmaya başladı. Jean-Jacques Rousseau’dan eğitim gördü.

Robespierre, 1790 senesinde girdiği Jakobin Kulübünde, demokrasi fikirlerini etrâfına yaymaya başladı. Bu fikirleri, en çok çalışan işçiler ve orta tabaka arasında destek görüyordu. Halk aç ve perişan olduğu için, etrâfında bir anda büyük bir kitle meydana geldi. Jakobinlerin lideri olarak mecliste Jirodenlere karşı mücâdele etti ve XVI. Louis’in îdâmı için meclisten karar çıkarttı. Avusturya ve Prusya’ya karşı açılan savaşın yenilgiyle sonuçlanacağını tahmin edip savaşa karşı çıktı. Savaş taraftarı Jirodenlerle mücâdele ederek, iktidarın eline geçmesini sağladı. Aşırı devrimcileri yatıştırmak için şiddete başvurarak Danton da dâhil yüzlerce insanı îdâm ettirdi. En kuvvetli olduğu bir dönemde kendisine teklif edilen Fransız diktatörlüğünü reddetti. Rüşvet, sahtekârlık ve ahlâksızlıkla amansız mücâdele vermek istediği için etrâfında muhâlefet arttı ve Danton taraftarlarının da katılması ile Robespierre devrildi. İktidardan düşürülüşünden bir gün sonra giyotinle îdâm edildi (1794).

ROBINSON CRUSOE

İngiliz yazarı Daniel Defoe’nun (1660-1731) meşhur romanı ve bu romanın kahramanı. İngiliz edebiyatının ilk realist romanlarındandır. William Dampier’in “A New Voyage Round The World” (Dünyâ Etrâfında Yeni Bir Seyâhat) adlı eserinde anlatılan Alexandre Selkrik isimli bir İskoç denizcisinin, Büyük Okyanusta Şili’nin batısındaki Juon Fernandez Adasında bulunduğu dört yıl içinde başından geçen mâcerâlardan istifâde edilerek, 1719’da yazıldı.

Eserde Robinson’un bulunduğu geminin fırtına sebebiyle kayalara çarparak parçalanmasından sonra, kurtulan tek kişi olarak çıktığı ıssız bir adadaki hayâtı anlatılmaktadır. İlk günlerde kurtulma ümidiyle yaşayan Robinson, sonra tek başına ömrünü burada geçirmek mecburiyetinde olduğunu anlar. Yirmi dört yıl, yalnızlığa ve tabiata karşı dayanılmaz bir mücâdele verir. Yirmi dört yıl sonra adaya gelen bir takım vahşî insanlarla karşılaşır ve ellerindeki esirlerden birini kurtarır. Buna “Cuma”(Friday) ismini verir. Cuma, siyah bir insan olarak Robinson’un sadık bir kölesidir. Ona bağlanarak her şeyi ondan öğrenir. İngilizce öğrenir. Berâber geçirdikleri dört yıldan sonra Robinson, ada yakınlarında demirlemiş bir İngiliz gemisine binerek otuz yıl sonra memleketine kavuşur. Robinson’un bundan sonraki hayâtı da çeşitli mâcerâlarla doludur.

Romanda Robinson Crusoe, batı toplumunun kültürünü temsil eden ve bu kültüre uygun her türlü insanlık vasıflarına sâhip, çok yönlü bir kişidir. Medenî hasletlere sâhip, âlet yapan ve kullanan becerikli birisi olarak anlatılmaktadır. O târihlerde yeni başlayan batı sömürgeciliğini haklı çıkarmak maksadına yönelik bir zihniyetle yazılıp, Batılıların diğer toplumlara medeniyet getirdiklerini, ekonomik, dînî ve ahlâkî değerlerinin daha yüksek olduğunu anlatmak istemektedir.

Daniel Defoe, bu romanında çalışma ile sonunda başarıya ulaşılabileceğini, insan yapayalnız da olsa hayat mücâdelesinin süreceğini sembolize etmektedir. Sosyal ilimlerle uğraşanlar, Robinson Crusoe misâlini çok kullanarak, insanın yalnız yaşayamayacağını, diğer insanlara muhtaç olduğunu hayâli bir kişinin şahsında anlatmaktadırlar.

Fransız yazarı André Malroux, Don Kişot’la onu mukayese etmekte ve Robinson Crusoe’yi üstün bulup, onu methetmektedir. Jean Jacques Rousseau da, akıcı bir üslûpla yazılan bu romanı çocukların eğitimi açısından tavsiye etmektedir.

ROBINSON, Sir Robert

Organik sentezlerde otorite olarak kabul edilen İngiliz bilgini 13 Eylül 1886’da İngiltere’de Chester Field’de doğdu. 8 Şubat 1975’te Londra yakınlarındaki Buckinghamshire’de öldü. Manchester Üniversitesinde doktorasını verdi. Kâbiliyeti ve çalışması sonunda 26 yaşındayken Sidney Üniversitesinde profesör oldu. Üç yıl sonra İngiltere’ye, Liverpool Üniversitesine döndü. Gittikçe artan şöhretinin sonunda 1930 yılında Oxford Üniversitesi kimyâ profesörlüğü görevi verildi. 1937’de kendisine asâlet ünvânı verilen Robinson, 1947 Nobel kimyâ mükâfatını alınca, dünyâca şöhret oldu.

Yayınlarının çokluğu ile tanınan Robinson’un, 600 kadar ilmî yayını vardır. Kimyâcı olan hanımı kendisine ilmî hususlarda devamlı yardımcı olmuştu. İlmî çalışmalarının yanında dağcılığa da merakı vardı. Bu merak onun iyi bir dağcı olmasını sağlamıştı. İsviçre, Norveç ve Yeni Zelanda’da yaptığı dağcılıkta, fotoğrafçılık üzerinde de kendini iyice yetiştirmişti.

Robinson, organik sentezlerde bir otorite olarak tanınır. Araştırmaları, özellikle biyokimyâda önemli maddelerin yapılarının aydınlatılması ve sentezleriyle ilgilidir. Araştırmaları arasında, biyolojik aktifliği tâyinde son derece önemli olan bâzı fonksiyonlu grupların yer ve çeşitlerinin tâyini ve beşli kapalı halkalı moleküller gibi, çok komplike olanlarının aydınlatılması söylenebilir. Robinson’un adı, strikinin ve morfin gibi bâzı ilâçlarda bulunan ve azot ihtivâ eden alkolitleri ve kolesterol, kortizon ve diğer steroitleri hatırlatır. Robinson, İkinci Dünyâ Savaşı sırasında, Oxford’da penisilinin kimyâsı ve yapısı üzerine araştırma yapan gruba liderlik ederek bu antibiyotiğin bulunmasında önemli rol oynadı.

ROBOT

Alm. Robeter (m), Fr. Robot (m), İng. Robot. İnsanlar tarafından yapılan işlerin bir kısmını veya tamâmını yapan otomatik makina. Robotlar umûmiyetle ışık, radyo dalgaları veya sesle çalışır. Robot, önceleri metalden insan biçiminde yapılmaya çalışılırdı. Artık bir sandık veya kutu biçiminde robotlar yapılmaktadır. Robotların kumanda sistemleri elektronik devrelerle kurulu olup, kompüter, fotosel, elektromanyet, hidrolik pistonlar ve buna benzer daha birçok teknik parça ihtivâ eder. (Bkz. Otomat)

Pilotsuz uçan otomatik uçaklar birer robottur. Jiroskop, pusula ve hidrolikle çalışan kollar vâsıtasıyla uçağın kanat, dümen fonksiyonları pilot gibi yönetilir. Emirler radyo dalgalarıyla verilir. Pilotsuz uçaklara RPV (Remotely Piloted Vehicle), DRONE, UMA, DECOY isimleri verilir. İngilizlerin pilotsuz uçakları QUEEN BEE, Almanlarınki ise FIRE BEE ismini alır. ABD’nin ise AQUILA ve PAVE TIGER pilotsuz uçakları vardır. Uzun menzilli füzeler de robot özelliği taşır. Telefon santralı, birçok operatörün başarabileceği işlemi otomatik olarak yapan bir robottur. Otomatik santrallarla dünyânın her bir köşesi konuşma hattı olarak birbirine çok kısa bir sürede bağlanabilmektedir.

Târihte ilk otomat türü robotlar, M.Ö. 100 yıllarında İskenderiyeli Hero tarafından kanat çırpan, su içen ve uçan kuşlar şeklinde yapılmıştır. Fakat bu konuda elde kesin belgeler yoktur. Diyarbakır Sultanı Artukoğlu Nasreddîn’e hizmet etmiş Cizreli Ebu’l-İz adındaki bir Türk bilgini, suyun akıcılığından ve ağırlığından faydalanarak çeşitli robotlar yapmıştır. Bununla ilgili elde bilgiler mevcuttur.

Teknolojide robotlar ön plânda yer tutmaktadır. 1960’lı yılların ikinci yarısından sonra mikro elektronik ve bilgisayar teknolojisinde çok önemli gelişmeler oldu. Bu gelişmelerin netîcesinde daha hızlı çalışabilen çok karmaşık işleri yapabilen robotlar yapıldı. Meselâ, otomobil sanâyiinde, montaj hatlarının bir ölçüde otomatikleşmesini sağlayan bilgisayar denetimli robotlar devreye girmeye başladı. Genelde tek kollu olan bu robotlar, insanların el ve kolunun hareketlerini taklit ederek, parça tutup taşıma, kaynak ve lehim yapma, perçinleme, cıvata ve somunu yerine takıp sıkma gibi işlemleri yerine getirebilmektedir. İtalya’daki Fiat otomobil fabrikasındaki üretilen otomobillerin karosörlerinin kaynakları robotlar tarafından yapılır.

Fezâya fırlatılan uzay araçlarında, uzay mekiği robotları bulunur. Nükleer araştırmaları, robotların yardımı olmaksızın gerçekleştirmek mümkün değildir. Almanya’da 1984 senesinde Guasar firması tarafından yapılan bir robotun hâfızasına 5000 kelime yerleştirilmesiyle insanlarla karşılıklı konuşturulmuştur. Robotların endüstride tercih edilme sebepleri; radyoaktif maddeler, uzay gibi ulaşılması güç yerler ve buna benzer birçok sahada tehlikesizce kullanılabilmeleridir.

Günümüzde uzay sondalarında değişik ölçümlerin yapılması, fotoğrafların çekilmesi, çekilen fotoğrafların yere gönderilmesi işlemleri robotlarla yapılmaktadır. Robotlar daha çok elektronik sanâyiinde kullanılmaktadır. Çok küçük entegre devrelerin, mikroçiplerin üretimleri artık robotlarla yapılmaktadır. Bilhassa insan sağlığı için çok zararlı ve tehlikeli olan nükleer santralların radyasyon tehlikesi bulunan kısımlarında ve özellikle uranyum gibi minerallerin çıkarıldığı mâden ocaklarında artık insan yerine robotlar kullanılmaya başlanmıştır.

Son yıllarda dış görünüşü îtibâriyle insana benzeyen, insanı yalnız fiziksel görünümü ve hareketiyle değil, zihnî faaliyetlerinde de taklit edebilen gelişmiş robotlar (androit) üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. ABD ve Japonyalı bâzı bilim adamları, robotların bugünkü bilim-kurgu filmlerde olduğu gibi, yakın bir zamanda evlerimize kadar girebileceğini söylemektedir.

Ülkemizde de özellikle otomotiv sanâyiinde olmak üzere pekçok sanâyi kolunda robotlardan faydalanılmaktadır. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Makina Fakültesi bölümünde Robotik Yüksek Lisans proğramında değişik robot teorileri üzerinde titizlikle yeni yeni çalışmalar yapılmaktadır.

Robotlarda bulunan diğer özellikler; ucuzluk, temiz ve kaliteli iş çıkarma, en mühimi de psikolojik etkiler altında kalmamaktır. ABD’nin Florence şehrinde Japon, Yamazaki Mechiner Works Firmasının kurduğu 15 milyon dolarlık dev fabrikada yalnız 6 kişi çalışmakta, bütün işler robotlar vâsıtasıyla görülmektedir. Bu altı kişinin görevi hem robotlara nezâret etmek, hem de yerleri süpürmektir.

RODEO

Alm. Rodeo (m), Fr. Rodeo (m), İng. Rodeo. Yabâni at veya boğa üzerinde uzun zaman kalabilme oyunu. Rodeo oyunları: Kementle buzağı yakalama, azgın boğaya binme, boğayla güreş, eyerli azgın ata binme ve eyersiz azgın ata binme şeklinde beş standart yarışma şeklinde oynanır.

Meksika, ABD ve Kanada’yla sınırlı bir spor olarak kalan Rodeo, vahşî batı göterilerinde sık sık yer alan Güney Amerika Gaşosu (Güney Amerika’daki sığır çobanları)ndan pek az etkilenmiştir. Rodeoya denizaşırı ülkelerden gelen en önemli katkı, boğaya binme yarışmalarının çoğunda kullanılan Brahman boğasıdır. Rodeo yarışmalarına katılanlar belirli bir giriş ücreti öderler. Kazananlar yalnızca ikrâmiye olarak konmuş olan parayı alırlar.

Çitlerle çevrili bir sahanın etrâfında seyirciler için tribünler yapılır. Burada merakla toplananlar, rodeo gösterilerini heyecanla tâkip ederler.