PNÖMATİK ÂLETLER
Alm. Pressluft-geräte (-maschinen) (pl.), Fr. engins (m.pl.) pneumatiques, İng. Pneumatic tools. Basınçlı hava ile çalışan âletlere verilen isim. Pnömatik âletler genel olarak taşınabilir, pratik âletlerdir. Mâdencilikde kayaların parçalanmasında kullanılan pnömatik âletlerin boyutları büyüktür. Pnömatik âletler darbeli ve dönerli olmak üzere iki türdür.
Darbeli pnömatik âletler: Darbeli pnömatik âletin çalışma prensibi 6.3 kg/cm2 basıncındaki havanın bir pistonu aşağı yukarı hareket ettirmesi esâsına dayanır. Piston, bir otomobil pistonundan farksızdır. Piston, âletin uç kısmında asıl işi görecek parçayı aşağı yukarı veya ileri geri hareket ettirir. Darbeli pnömatik âletler arasında taş, beton kıran kompresörleri, perçin çakan çekiçleri, çapak temizleyen kalafat çekiçlerini, raspa çekiçlerini, programlı büyük elektrik şalter kollarını saymak mümkündür. Perçin çakma çekiçleri uçak sanâyiinde, kalafat çekiçleriyle raspa çekiçleriyse gemi sanâyiinde çok mühim görevler yapar. Beton ve taş kıran kompresörler ise şehirlerin gürültü yapan vazgeçilmez âletleridir.
Dönerli pnömatik âletler: Dönerli pnömatik âletlere, hava motoru da denir. Havalı motorlar kullanım kolaylığı, ekonomik ve elektrik motorlarına nazaran daha az tehlikeli oldukları için sanâyide tercih edilirler. Taşlama motorları, zımpara motorları, saç ve ağaçlara delik açma matkap motorları, cıvata ve vida sıkma motorları havalı tiplerden de seçilebilir. Havalı motorların ençok kullanıldığı sahalar otomobil, uçak ve gemi sanâyiidir.
Diğer pnömatik âletler: Boya püskürtme tabancaları da pnömatik âletler sınıfına girer. Boya püskürtme tabancaları, havanın tabanca denilen bir borudan süratle geçmesi ile boya kazanına uzanmış ince borudan boyayı emerek pulvarize bir şekilde fışkırtması şeklinde iş görür. otomobil, gemi, muhtelif dolap, çelik eşya bu metodla boyanır. Otoban kenarlarına yerleştirilen demir profiller, zemin sağlamlığını arttırmak için çakılan kazıklar şehmerdan tâbir edilen pnömatik çekiçlerle çakılır.
İtalya’nın birinci, Avrupa’nın da sayılı büyük nehirlerinden. 652 km uzunluğundadır. Kolları ile birlikte sâhip olduğu su toplama alanı, İsviçre’nin bir kısmını da içine alan 73.260 km2lik bir havzadır. Po’nun en mühim kolları Batı Alplerinde Mt. Blanc ve Monviso Dağları eteklerinden doğanlarıdır. Bunlardan sonra nehir Po Ovasında kuzeyden gelen Casale, Ticina, Mincio, Adda, Oglio; güneyden gelen Tonaro, Trebbia, Secchina, Panaro gibi ırmaklarla birleşerek ovayı batı-doğu doğrultusunda boydan boya kestikten sonra, Venedik’in 60 km kadar güneyindeki Mesola’da Adriyatik Denizine ulaşır. Nehrin ağzından Piacenza veCremona şehirlerine kadar olan 260 km’lik kısım ulaşıma elverişlidir.
Fransız sınırı yakınlarında doğduğu yerde delice akmaya başlayan Po, ovaya gelene kadar hızını gittikçe arttırır. Ancak ovada sâkin bir nehir halindedir. Ortalama debisi 3750 m3/sn’dir. Delta hâlinde denize döküldüğü yerde birçok küçük kıyı set gölü teşekkül etmiştir.
Irmağın kolları ile birlikte suladığı Po Ovası, İtalya ekonomisine mühim destek sağlamaktadır. Milano, Emila-Romagna, Piemonte, Veneto eyâletlerinin sınırları dâhilinde 46.000 km2 lik bir alanı kaplayan ovada hayvancılık, tahıl, yem, endüstri bitkileri, meyve, sebze yetiştiriciliği çok gelişmiştir.
(Bkz. Optik)
(Bkz. Optik)
Alm. Blütenstaub, pollen (m), Fr. Pollen (m), İng. Pollen. Çiçek tozu. Çiçeğin erkek hücresidir. Polen, çiçeğin erkek organının (stamen) başçığında yer alan polen keselerinde çiçek tozu ana hücreleri tarafından meydana getirilir. Olgunlukta polen keselerinin patlamasıyla dışarı atılır. Bu ince ve renkli toz tânecikleri, çiçekten çiçeğe dolaşan arılar tarafından taşınıp kovanlara doldurulur. Kovandan çıkan bal arısı, yaklaşık 2000 çiçeği tek tek dolaşarak larvaları ve ana arıyı beslemek için çiçeklerin ortasında bulunan polen tozlarını, özel bir salgı ile arka ayaklarına toplayarak, iki küçük topçuk yaparak yuvaya getirir. Kovanın önünde bulunan, polen tuzağı denilen kaptan geçerken özel kutuya düşürmek zorunda kalır. Bu şekilde toplanan polen, özel makinalarda veya güneş altında kurutularak hazır hâle getirilir. Polenin değeri, arının uğradığı çiçek türünün çokluğuyla artar. En iyi polen, en çok çeşitli çiçek bulunan arâzilerin polenidir. Ülkemizde henüz ilâç patenti verilmediği için, doktorlarımızın reçeteye yazamadığı ve halk arasında “kocakarı” ilâcı olarak bilinen polenle uğraşan Avrupa’da Palinoloji adı altında bir tıp dalı vardır ve bu nîmet eczânelerin en kıymetli ilâcı olarak satılmaktadır. Polen her yönden zengin bir besin maddesi olması yanında, RNA ve DNA molekülleri bakımından da zengindir. Polen, temin ettiği olağanüstü metebolizma ile insan vücûdundaki bütün âzâlarda, sinirlerde kuvvet ve dengeli bir çalışma temin eder.
İlim adamlarının polen üzerinde yaptıkları araştırmalar sonunda ileri sürdükleri iddialara göre polen, kanser türlerinde, kalp-damar hastalıklarında, karaciğer hastalıklarında, romatizmal hastalıklarda, sedef, egzema, sivilce, saç dökülmesi, cilt lekeleri, prostat rahatsızlıklarında, ruh ve sinir, göz, astım, bronşit, ülser, basur, felç, kansızlık, beyin hastalıkları ve çocuk gelişiminde kullanılmaktadır.
Günlük yetişkin insanların yirmi gram alabileceği ifâde edilen polenin yabancı maddelerden arınmış, tahlil edilmiş olması tavsiye edilmektedir. Rusya vitaminler enstitüsünde yapılan analizlere göre polen, vitamin ve ferment gibi canlı cevherlerden yana çok zengindir ve sinir dengesi üzerinde çok tesirlidir. İsveçli Prof. Erick Ask ile Dr. Gasto Jonson polenin prostata en iyi etkiyi yaptığını, yaşlı hastaları dahi ameliyattan kurtardığını tespit ettiler. “Polen nasıl olup da hastaları tedâvi ediyor?Bunu henüz bilemiyoruz. Fakat, çeşitli antibiyotiklerin tedâvi edemediği halde, polenle tedâvi gören pekçok hastamız süratle tedâvi oldular.” demektedirler. Fransız Dr. Alain Caillas; “Polen, beyin ve kas gücü sağlar.” diyor. Dr. Mauntzun; “Polen, beyin rahatsızlıklarında, sinir, kalp ve damar tıkanıklıklarında şaşırtıcı iyileşmeler gösteriyor.” diyor. Prof. Dr. Robert Tocquet; “Polen, harika besinlerin en üstünüdür. Kimyâsal analizler, polende bütün vitaminlerin, yağların, proteinlerin, şeker, mineral, tabiî hormon, pigment vs. bulunduğunu gösteriyor. Bu canlı ve dengeli besin, beyni ve vücûdu yorgun insanlara kısa zamanda canlılık veriyor. Cılız çocukların büyümesini sağlıyor. Kansızlarda her gün bir kahve kaşığı polen yedikten sonra yapılan laboratuvar denemelerinde, kandaki alyuvarların milimetreküpte 500 bin arttığını gösteriyor. İç zehirlenmeleri önlüyor. Ilık süte, çaya, kahveye katılarak alınabildiği gibi, günlük bir çay kaşığı, sâde olarak da çiğneyerek yenebilir.” demektedir. Türkiye’den Prof. Dr. M. Mihri Mimioğlu ve Dr. Kadriye Sorkun; “Polen, metabolizmamız için çok değerli temel maddeleri ihtivâ eder. Vücûdun eksik maddelerini tamamlar. Barsak iltihaplanmalarını iyileştirir. Polen zayıflık, şişmanlık, kabızlık, ishal gibi birbirine zıd olan rahatsızlıkları da tedâvi eder, iktidarsızlığa da iyi geldiği görülmüştür.”
Polen bir kuvvet şurubu gibi etki yapar. Hastalara şifâ kaynağıdır. Polen düşünme yeteneğini arttırır. Alyuvar sayısını % 25, hemoglobini % 15 oranında yükseltir, görme yeteneğini arttırır, saç dökülmesini önleyerek canlanmasını sağlar. Cilt hastalıklarına iyi gelir.
CNRS dünyâda tanınmış bir araştırma kurumudur. CNRS araştırma uzmanlarından Armond Pons; “Polen’de bütün vitaminler ve diğer cevherlerin insan hayâtı için en ideal oranlarda bulunması, üstün bir özelliktir. A ve C vitaminleri az, B vitaminleri çok yüksek orandadır. B vitaminlerine uzun ömür vitaminleri de denir. Dış etkilere karşı hücreyi, bağışıklık sistemine uyarak korur. Sürekli hücre yeniler, hemoglobini çoğaltarak hücreye bol oksijen gelmesini sağlar.” diyor.
Polen araştırmacılarından Alain Caillas; “100 gram karışık çiçek poleninde 900 mgr. B1 ve 2760 mgr B5 vitaminleri vardır. Günde bir gram polen insana yeterli B vitaminlerini sağlıyor.” diyor. Polende ortalama olarak % 25 protein, % 45 serbest amino asit, % 30 selüloz bulunmaktadır. Hiçbir bitkide bulunmayan süt şekeri laktoz, polende bulunmaktadır.Sindirim fermentleri olan nişasta ve fosforu, büyümeyi hızlandıran, hücre metabolizmasına yararlı hormonları, nükleik asitleri taşımaktadır. 22 çeşit amino asit vardır, sütte bu sayı 17’dir. Polendeki vitaminler, A, B, B1, B2, B3, B5, B6, B7, B8, B9, B10’dur.
Ayrıca 27 çeşit mâdensel tuz, tabiî hormon, enzim, koenzim, pigment, karbonhidrat ve fermentler vardır. Rus araştırmacı Deviatrin ve Joirich, polendeki H vitaminini keşfederek, bu vitaminlerin gelişmeyi kolaylaştırdığını, deri ve göz iltihaplarını önlediğini açıkladılar. Ayrıca polende Rutin olduğunu, bunun kılcal damarları etkileyerek fazla kanamaya engel olduğunu, kalp kaslarının güçlenmesini sağladığını söylediler. Prof. Dr. Chauvin ve Prof. Dr. Lenormand yaptıkları araştırmalarda, polenin antibiyotik muhtevâsını keşfetmişlerdir.
(Bkz. Reçine)
(Bkz. Reçine)
(Bkz. Reçine)
Alm. Polyester (m), Fr. Polyester (m), İng. Polyester. Polimer zinciri içinde ester grubu bulunan, sentetik olarak elde edilen organik polimerler. Kullanılışı îtibâriyle sınıflandırıldığı zaman, poliester fiber (elyaf) ve poliester plâstik şeklinde olmak üzere ikiye ayrılır. PoliesterAmerika’da ilk olarak dakron, yine o târihlerde İngiltere’de terilen ismi altında satıldı. Amerikan standartlarına göre lifi meydana getirecek poliesterin en azından ağırlıkça % 85 dihidrik alkolün bir esteri ve tereftalik asit ihtivâ etmesi gerekir.
Poliester elyaf yapmak için standart işlemde, dimetil tereftalat ve etilen glikol polimerize edilir, küçük parçacıklara kesilir, eritilir (256°C de) basınç ile ince deliklerden geçirilir ve böylece uzun elyaflar elde edilir.
Tereftalik asit yanında ikinci bir dikarboksilli asit kullanılırsa kopoliester elde edilir. Tereftalik asit yerine alifatik dikarboksilli asitler kullanılarak elde edilen poliesterin erime noktası 100°C’dir. Hem alkolü, hem asidi aromatik olan tam aromatik poliesterler (polihidrokinon-tereftalat gibi) 400°C’nin üstünde erir.
Poliester elyaf 200°C’ye dayanır. Kolay kopmaz. Fenoller dışında kimyâsal maddelerin çoğuna, neme ve bakterilere karşı dayanıklıdır. Aside dayanıklı olduğu hâlde kuvvetli alkalilere (sabunlaşma reaksiyonu olduğundan) dayanıksızdır. Pamuk-poliester karışımı merserize elde edilebilir. Fakat sağlamlık azalır. Poliester, poliester-yün veya pamuk karışımından yapılan kumaşlar ütü istemezler ve verilen şekiller yıkama ile deforme olmazlar. Poliesterlerin ticârî adları diolen, trevira, terilen, tergal, terlonka, dakron, lavsan, teteron, frtrel ve avitron’dur. Enkaterm modifiye edilmiş bir poliester olup 1500°C sıcaklığa dayanıklıdır.
(Bkz. Reçine)
Alm. Polyethylen (n), Fr. Polyéthylène (Polythène) (m), İng. Polyethylene. Beyazca, yarıgeçirgen, yumuşatılabilen ve oldukça dayanıklı bir polimer. Piyasada satılanı bilhassa şeffaf olanıdır. Şeffaflık derecesiyle yoğunluğunun alâkası vardır. Yoğunluk arttıkça şeffaflık artar. Piyasada, yoğunlukları 0,925’ten düşük, 0,925 ile 0,94 arasında ve 0,94’ten büyük olmak üzere üç çeşit (düşük, orta ve yüksek yoğunluklu) polietilen vardır. Yoğunluk dolayısı ile şeffaflık arttıkça sertlik ve mukâvemet artar, yumuşama sıcaklığı da yükselir. Bu türlere gaz ve sıvı maddelerin tesir etmesi de zorlaşır. Yüksek yoğunluklu polietilen kopmaya, kırılmaya ve parçalanmaya karşı direncini kaybettiği gibi bunların kalıplanması için yüksek sıcaklığa ve basınca ihtiyaç vardır.
Polietilen, etilenden elde edilir. Etilen de petrolde bol miktarda bulunan alifatik hidrokarbonların parçalanması ile elde edilir. Ayrıca etilen, az miktarda, etanolün katalitik dehidrogenasyonu ile elde edilir.
Düşük ve orta yoğunluktaki polietilen, saf etilenin 150-250°C’de, 20.000-35.000 psi basınç altında ve çok oksijen mevcudiyetinde polimerize edilmesiyle elde edilir. 200°C civarında düşük yoğunluklu, 150°C civârında orta yoğunluklu ve 50-150°C arasında da yüksek yoğunluklu polietilen elde edilir. Yoğunluğu yükseltmek için reaksiyon sıcaklığı düşürülürken basınç da düşer.
200°C
nCH2=CH2 ¾¾¾¾> (-C-CH2-CH2-)n
25000 psi
Düşük yoğunluktaki polietilenin yumuşama sıcaklığı 105-115°C’ler arasındadır. Bu polietilen 75°C’ye kadar dayanıklıdır ve bu dereceye kadar olan sıcaklıklarda sürekli kullanılabilir. Yüksek yoğunluklu polietilen için kullanılma sıcaklığı 25 ile 40°Carasıdır. Çok uzun zincir hâlindeki yapıya sahip yüksek yoğunluklu polietilenler % 85-95 şeffaftır. Düşük yoğunluklu polietilenler de branşlara ayrılmış olup % 50-85 şeffaftır.
Polietilen oldukça çok miktarda üretilir. Büyük bir kısmı torba (poşet), boru, elektrik izolasyonunda ve kalıp yapmakta kullanılır.
(Bkz. Reçine)
(Bkz. Reçine)
Alm. Polymeres (n), Fr. Polymère (m), İng. Polymer. Monomer denilen küçük moleküllerden meydana gelen büyük moleküllerin zincir yapısında bulunduğu tabiî veya sun’î bir madde (Bkz. Kauçuk, Naylon). Tabiî polimerler hayâtî önem taşıyan proteinleri ve nükleik asitleri; bitkilerde bulunan selüloz ve kauçuğu; silis, feldispat ve yeryüzü kabuğunda bulunan diğer mineralleri yapısında bulundurur. Sun’î polimerler, plâstik ve sun’î kauçuk olarak; naylon gibi sentetik lifler olarak; cila ve boya gibi yüzey cilâlanmasında ve kaplanmasında kullanılan maddeler olarak karşımıza çıkar.
Polimerlerin elde edilişi: Esas olarak düşük molekül ağırlığına sâhip monomerlerin kimyâsal yolla birleştirilmesi, yâni polimerize edilmesiyle elde edilir. Polimerizasyon iki türde olur. Biri “katılma polimerizasyonu” veya “zincir reaksiyonu polimerizasyonu” olarak isimlendirilir. Diğeriyse “kondensasyon polimerizasyonu” veya adım reaksiyon polimerizasyonu”dur.
Katılma polimerizasyonu: Bu tür polimerizasyon bir monomerdeki çifte bağın (=) açılmasıyla meydana gelir. Mesela etilenin (CH2=CH2) polimerizasyonu, etilenin polietilene dönüştüğü, n(CH2=CH2) Æ (-CH2-CH2-)n reaksiyonu ile gösterilir. Ok işâretinden önceki parantez içindeki yapı etilen monomeridir. Ok işâretinden sonraki yapı ise tekrar eden birimi gösterir. Bir polimeri diğer polimerden fark ettiren bu birim, polimer zinciri boyunca tekrarlanır. Bu polimerlerde, tekrarlayan birimin kimyâsal formülü bir monomere eşdeğerdir.
Indis olan n ise, tekrarlanan birimin polimer zincirindeki sayısını belirtir. Tamamlanmış durumda, ilâve polimer yüzbinlerce tekrar eden birimlerden ibârettir ve moleküler ağırlığı birkaç milyona varır.
Kondenzasyon polimerizasyonu: Kondenzasyon polimerizasyonunda polimer, bir monomer çekirdeğine (R) bağlı iki fonksiyonel grup (reaktan) arasında, küçük bir molekülün (genellikle su) ortadan kaldırılmasını içine alan reaksiyonla meydana gelir. Kondenzasyonda bir molekül ortamdan ayrıldığı için, kondenzasyon polimerinin tekrar eden biriminin kimyâsal formülü, katılma formülü, katılma polimerizasyonunda olduğu gibi monomerin formülüyle aynı değildir.
Yaygın fonksiyonel gruplardan bâzıları; Karboksil grubu –COOH; hidroksil grupları –OH; amin grubu –NH2 ve izosiyanet grubu –NCO’dur. Yaygın bir kondenzasyon reaksiyonu –COOH grubu ile –OH grupları arasındaki –COOH+HO- -COO-Æ + H2O reaksiyonudur.
Bu iki grup arasındaki polikondenzasyon reaksiyonu ise, tekrar eden birimde bağlantının -COO- ile belirdiği, bir poliyesteri meydana getirir. Diğer bir yaygın kondenzasyon reaksiyonu ise –COOH ile– NH2 grupları arasındaki –COOH+H2N– Æ –CONH– +H2O reaksiyonudur. Bu iki grup arasındaki polikondenzasyon reaksiyonu dâimâ tekrarlanan birimleri arasındaki bağ –CONH– ile beliren bir poliamid (veya naylon) ile sonuçlanır.
Fonksiyonel gruplar meydana gelecek kondenzasyon polimerinin türünü belirler. Böylece kondenzasyon polimerizasyonu ile özellikleri birbirinden çok farklı olan pekçok değişik polimer elde edilebilir.
Polimerlerin yapısı: Eğer polimer tek bir tekrar edene(veya aynı birime) sâhipse, “homoplimer” ismini alır. Eğer polimerin iki farklı tekrar eden birimi varsa “kopolimer” denir. Bunlar “doğrusal” polimer olabilir. Bu da özellikleri tekrar eden birimin zincir üzerinde bulunmasıdır. Bir kopolimer uzun bir zincir yapısına sâhip olup, tekrar eden birimler, meselâ A-B-B-B-A-A-B da olduğu gibi, rastgele yerleşmiştir. Eğer bir uzun zincirin dalları varsa “dallanmış polimer” denir. Eğer bu dallar uzun ve çok ise, bunlar birbirleriyle birleşebilir ve “karşılıklı bağlanmış polimer”i meydana getirirler. (Bkz. Reçineler)
Alm. Polynom (n), Fr. Polynôme, İng. (Polynome). a0, a1, a2, ...an reel sayı, x değişken ve n de doğal sayı olmak üzere;
a0xn +a1xn-1+a2xn-2+ ...+an-1x+ an
şeklindeki ifâde. Polinomlar P (x), Q (x), ile gösterilir. X’in azalan veya çoğalan kuvvetlerine göre yazılabilen tek değişkenli, reel
katsayılı polimonlar aşağıdaki gibidir:
P (x)= a0xn+a1xn-1+ ...+ an
Q(x) = a0 + a1 + a2x2 + ……….. + anx2
Bir polinomun derecesi, x’in en büyük kuvvetidir. Çok değişkenli polinomlar da vardır. Bu polinomlarda bir terimin derecesi, değişkenlerin
üstlerinin toplamıdır. Meselâ; P (x,y)= 2x3y2- 4x2y-x+3y+1 iki değişkenli bir polinomdur. Bu polinomun derecesi 5’tir.
Polinomların işlemleri:
Polinomların toplama ve çıkarması, x’in aynı kuvvetten terimlerinin katsayıları toplanarak yapılır. Bir polinomun bir sayı ile çarpımı, polinomun her terimiyle verilen sayı çarpılarak yapılır. İki polinomun çarpımı da, çarpmanın toplama üzerine dağılma özelliğinden faydalanarak yapılır. Polinomların çarpımının değişme ve birleşme özellikleri vardır. Polinomlar kümesinin toplama işlemine göre etkisiz elemanı sıfır polinomudur. Sıfır polinomu:
P (x)= O xn+Oxn-1+... +Ox + 0’dır.
Polinomlar kümesinin çarpma işlemine göre etkisiz (birim) elemanı 1 sâbit polinomudur. 1 sâbit polinomu:
P (x)= 0xn+0xn-1+ ... +0x+ 1’dir.
Polinomlar kümesi, çarpma işlemine göre ters elemanı olmadığından matematik sistem olarak bir halka teşkil eder. Reel katsayılı polinomlar kümesi R[x] ile gösterilir. (R[x], + ,.) sistemi de reel katsayılı polinomlar halkasıdır.
Polinomlarda bölme işlemi aritmetikteki bölme işlemi gibi yapılır. Aşağıdaki şemayı inceleyiniz:
FORMÜL VARRRR!!!
Polinomların bölme işlemi aşağıdaki “bölme özdeşliği”ni sağlar:
P(x)= Q (x). B(x) + K (x)
K(x)= 0 ise P (x) polinomu Q (x) polinomuna tam bölünüyor (bölünebiliyor) denir.
Bir P (x) polinomunun X-a ile bölümünde bir özellik vardır. Bölme işlemi yapılmadan kalan sayı kolayca bulunabilmektedir. Kalan sayı K ile gösterilirse K= P (a) dır. Ayrıca bölümü ve kalanı birlikte veren Horner Metodu da vardır.
Polinom denklem: P (x)= 0 şeklindeki cebirsel denklemdir. n’inci dereceden tek değişkenli bir polinom denklemin, reel veya kompleks n tâne kökü vardır. Bu kökler x1, x2, ..., xn ile gösterilirse:
P(x)= (x-x1) (x-x2)... (x-xn)= 0’dır. Bir cebirsel denklemin kökleriyle katsayıları arasında aşağıdaki bağıntılar vardır:
a0xn +a1xn-1+a2xn-2+ …...+an = 0 denkleminde:
a1
x1 + x2 + x3 + ……… + xn ¾¾
a0
a2
x1 + x2 + x3 + ……… + xn-1 xn = ¾¾
a0
a3
x1 + x2 + x3 + ……… + xn-2 xn-1 = ¾¾
a0
a0
x1 + x2 + x3 + ……… + xn (-1) n ¾¾
a0
Alm. Polyp (m), Stielgeschwulst (f), Fr. Polype (m), İng. Polypus. Sindirim sistemi, solunum sistemi, kadın üreme sistemi, yüzey epitelinden menşeli olan iyi huylu tümörler. Bunlar her zaman hakîkî tümör özelliğinde değildirler. İltihâbî, allerjik hâdiseler veya uzun süreli tahriş sonucunda ortaya çıkabilirler. Dış görünüş olarak saplı veya sapsız birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar büyüklükte (çapta) olabilen şişliklerdir. En sık, burun, gırtlak mîde, kalın barsak, rahim içi ve rahim boynunda görülürler. Birden çok olmalarına “polipozis” denir.
Burun polipleri, hakîkî tümörler olmayıp, iltihâbî ve allerjik hâdiseler neticesinde teşekkül ederler. Üzerleri solunum sistemi epiteliyle örtülüdür. Ebatları ufaktır. Gırtlak polipleri, düğün, yuvarlak, saplı veya sapsız, bir santimetre çapından küçük poliplerdir. Umûmiyetle üzerleri ülserleşmiştir. Gırtlak polipleri sesini çok kullananlarda daha sık görülür. Bunun tedâvisi polibin cerrâhi olarak tabanıyla birlikte çıkarılmasıdır.
Sindirim sistemi polipleri genellikle normal mukoza yapısındadır. Çok sayıda olmaları ve sapsız olmaları tehlike işâretidir. Mide polipleri, daha çok ince barsak mukozası ile örtülüdür. Genellikle birden fazladırlar ve mide kanseriyle birlikte olmaları sıktır. Kalın barsak polipleri, daha ziyâde âilevîdir, çok sayıda ve sapsız olmaları ile tanınırlar. Âilevî polipozis denilen ve kalın barsağın poliplerle kaplı olduğu hastalıkta, kalın barsak kanseri gelişme şansı çok yüksektir. Bu poliplerin berâberinde başka sistemlerin tümörleri de olabilir.
Bir santimetreden daha büyük sindirim sistemi polipleri cerrâhî olarak çıkartılmalıdır. Âilevî, polipoziste kanserleşme oranı çok yüksek olduğu için, kalın barsağın hepsi çıkarılır ve ince barsak, karın duvarına ağızlaştırılır. Gerek üst sindirim sistemine âit gerekse kalın barsaklara âit bir veya birkaç polip (bilhassa sapsız olanları) batın ameliyatı yapılmaksızın endoskopi cihazlarıyla içerden yapılan müdâhaleler vasıtasıyla alınabilir. (Endoskopik polipektomi). Bu gibi durumlarda polipektomiyi tâkiben belli periyodlar ile endoskopik kontroller yapılır.
Rahim içi ve rahim boynu polipleri daha büyük çaplarda olabilir. Üzerleri tahriş sonucunda ülserleşir ve iltihâbî hâdiseler gelişir. Akıntılar ve âdetler arası kanamalara yol açar. Rahim içindekiler kazınarak (kürtaj ile), rahim boyundakiler ise cerrâhî olarak sapından kesilmek suretiyle çıkarılır.
Alm. Polizei (f), Fr. Police (f), İng. Police. Demokratik düzen içinde, kânun hâkimiyetinin sağlanması ve korunması, yurt içinde huzûr ve nizâmın temini, vatandaşların can, mal, ırz güvenliğinin sağlanması ve korunması, suç işlemeye yönelik davranışların önlenmesi, sanıkların yakalanarak adâlete teslim edilmesi görevlerini yerine getiren teşkilât. Bu teşkilâta Emniyet Teşkilâtı denir (Bkz. Emniyet Teşkilâtı). Teşkilâtın görevli memurlarına polis adı verilir.
Polis; Polis Vazife ve Selahiyet Kânunu ile Polis Vazife ve Selahiyet Tüzüğünde belirtildiği üzere; asâyiş, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korumak, halkın ırz, can, malını muhâfaza etmek, ammenin istirahatını temin etmek, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmekle görevlidir. Bu görevler dört bölümde toplanır: Adlî, siyâsî, idârî ve trafik görevleri.
Adlî görevleri: Polisin adlî görevi suçun işlenmesiyle başlar. Adlî görevler arasında: Hazırlık soruşturması, suçüstü işlemlerini yapmak; ihzar (hazırlama), tevkif (tutuklama), yakalama müzekkerelerini (tutanaklarını), hapsen tazyik (hapisle baskı) kararlarını infaz etmek (yerine getirmek); muvakkat zapt (geçici tutuklama) işlemlerini yapmak; arama yapmak, muvakkaten (geçici olarak) yakalamak, şüpheli ölüm ve hüviyeti meçhul ölüleri adlî makamlara bildirmek, kânunların suç saydığı fiillerin işlenmesi hâlinde suç sanıklarını yakalayarak, suç delilleriyle birlikte adâlete tevdi etmek (teslim etmek) görevleri öncelikle sayılabilir.
Siyâsî görevleri: Siyâsî nitelikteki suçların işlenmesini önlemek için yapılan bütün çalışmalardır.
İdârî görevleri: Genel anlamda, kamu düzenine uygun olmayan eylemlerin işlenmesini önlemek polisin idârî görevidir. Polisin idârî görevleri; önleyici-koruyucu-yardım edici görevler olarak üç grupta toplanır.
Trafik görevleri: Trafik düzen ve güvenliğinin istenen seviyede kurularak, toplumdaki trafik kazâlarının ve bu kazâlardaki maddî ve mânevî kayıpların azaltılmasıdır.
Polisin en büyük görevi; suçlunun kârlı çıkamayacağı bir nizâmı sağlamaktır.
(Bkz. Reçine)
Alm. Polyurethan (n), Fr. Polyuréthane (m), İng. Polyurethane. Bir diizosiyanatın, diol, diamin veya dikarboksilli asit gibi en az iki aktif hidrojen bulunduran bir bileşikle meydana getirdiği polimer madde. nOCN (CH2)6 NCO+n HO-(CH2)4-OHÆ FORMÜL VARRR
1,6-hekzametilen + 1,4-bütandiol Æ Poliüretan diizosiyanat
Diizosiyanatlar içinde ençok kullanılanlar toluen diizosiyanat ve hekzametilen diizosiyanattır. Hekzametilen diizosiyanattan elde edilen poliüretan üstün bir elyaftır. Bu elyaf poliamidlere benzemesine rağmen yumuşama sıcaklığı düşüktür.
Kaplama köpük için olan poliüretan en çok toluen ile, reaksiyona girmemiş -OH’a sâhip olan bir poliesterin reaksiyonundan elde edilir.
Poliüretan köpük elde etmek için önce izosiyanat su veya monokarboksilli asitle reaksiyona sokulur. Su ile reaksiyondan amin ve CO2, asitle reaksiyondan amid ve CO2 elde edilir. Bu ürünler üzerine tekrar izosiyanat ilâve edildiğinde izosiyanat ile amin (veya amid) birbirlerine bağlanırlar. Bu elde edilen üzerine de serbest (-OH) grubu bulunan poliesterden belirli miktarda ilâve edilerek, oldukça hafif poliüretan köpük elde edilir.
Poliüretan sert, parlak, çözücülere dayanıklı kaplamalardan, aşınma ve çözücülere dayanıklı lâstiklere, esnek veya sert köpüklere kadar çok çeşitli şekilde üretilir.
Poliüretan köpükler, ısı ve ses izolasyon maddesi olarak, mobilyaların, kırılacak maddelerin taşınmasında ve döşemelerde kullanılır. Sert poliüretan köpükler ince yapıya sâhip uçak kanatlarının içine konur.
Esnek poliüretanla kaplı lâstikler, çözücülere ve aşınmalara karşı dayanıklı olurlar.
(Bkz. Reçine)
(Bkz. Reçine)
(Bkz. Reçine)
Alm. Polyvinylchlorid (n), Fr. Polyvinylchlorure (m), İng. Polyvinylchloride. Çok mükemmel elektrikî ve fizikî özelliklere bir arada sâhip olan, ısıtıldığı zaman yumuşayıp tekrar sertleşebilen sağlam ve kopmayan bir polimer. Çoğunlukla, plâstik (şekil verilebilen yumuşak katı) halinde veya sert kırılgan tipleri üretilir. Polivinil klorürün başlangıç maddesi (monomeri) vinil klorürdür
(CH2=CH).
|
Cl
Vinil klorür ya asetilenden veya etilenden elde edilir:
+Cl
CH2=CH2 ¾¾> CH2Cl-CH2 -CH ¾¾> Cl 2=CHCl+HCl
Etilen Vinil klorür
CH=CH+HCl ¾¾> CH2=CHCl
Asetilen Vinil klorür
Polivinil klorür elde edilirken katalizör olarak peroksidler kullanılır.
Peroksid
nCH2=CH ¾¾¾¾¾¾¾>[-CH2-CH-]n
| |
Cl Cl
Polivinil klorür
Yüksek sıcaklıkta polivinil klorür HCl kaybetmeye meyillidir. Bu yüzden son bileşime kararlılık verebilecek kalsiyum karbonat gibi bileşikler katılır.
Plâstik şeklindeki polivinil klorür yumuşak madde olup, bundan şeffaf perdeler, yer muşambaları, yağmurluk pardesüler, plâstik leğenler, oyuncaklar, şişe kapakları, protez şekilleri ve ince ambalaj maddesi yapılır. Sert polivinil klorür ise, ses kayıt plâkları, boru, kimyâsal maddelere dayanıklı kaplar yapımında ve tel kaplamada kullanılır.
Alm. Polo (-spiel) (n), Fr. Polo (m), İng. Polo. At üzerinde oynanan bir oyun. Bu oyunda iki rakip takımın sürücüleri ellerinde ucu çekiç gibi olan uzun sopalarla ağaçtan yapılmış topa vurarak rakip takımın kalesine gol atmaya çalışırlar. Oyun açık veya kapalı sahada oynanabilir. Diğer oyunlara benzemeyen bir özelliği eşit olmayan kâbiliyetteki takım ve oyuncuların eşit bir halde yarış yapmalarını sağlayan handikap (engelli) sistemdir. Oyunun temel şekli hokey (el topu) ve futbola benzer.
Oyun, çok yüksek masraf gerektirdiğinden genellikle zengin sporu sayılır ve katılma az olur. Birleşik Amerika’da 1950’de aktif 500 oyuncu varken, 1970’lerde kayıtlı oyuncu sayısı sâdece 1300 adettir. Bu sporda geleneksel olarak güçlü memleketler Arjantin, BirleşikAmerika ve İngiltere’dir.
Oyun: Açık saha oyunu 274x146 m ebadında ve çevresi 279 m korkulukla çevrili sahada oynanır. Bâzan genişliği 183 m olan ve çevresi korkuluksuz saha kullanılır. Sahanın her iki tarafındaki kalelerin genişliği 7.3 m’dir. Takım, dört oyuncudan meydana gelir:
1 numara; gol atmaktan sorumlu ileri oyuncusu.
2 numara; topu kapmak için çalışan sert bir sürücü olmalı.
3 numara; en güçlü oyuncu, takımın idârecisi.
4 numara; savunmada bulunan geri oyuncusudur.
Bir maç, her biri 7.5 dakika olan 6 dönemden meydana gelir. Oyunda bulunan bu devrelere “c hukkar”, “c hukker”, veya “cu hukkal” denir. Berâberlik hâlinde oyun uzatılabilir. Polo, oyuncular ve atlar için çok riskli olduğundan iki atlı, bir de yaya hakem tarafından bir dizi çok katı oyun kâideleri uygulanarak idâre edilir. Faulün derecesine göre verilen cezâlar değişir. Faul yapılan takıma kaleden 27.37 veya 55 m uzaktan serbest atış verilebilir. Birçok maçta, yarışın eşit şartlarda yapılmış olması için handikap (engel) sistemi kullanılır. Her oyuncu 0’dan 10 gole kadar, kâbiliyetine göre bir engel bir gol sayısı alır. 10 gol alan en iyi oyuncu demektir. Bir engelli maçta, bir takımdaki oyuncuların engel gol sayıları toplanır; iki takımın toplam sayılarının farkı kadar gol, daha düşük engelli takıma verilir.
Atlar ve teçhizat: Oyunda binilen atlar; büyük, süratli, zeki ve iyi yetiştirilmiş hayvanlardır. Oyuncunun verimliliğinin % 75’inin bindiği hayvana bağlı olduğu kabûl edilmektedir.
Açık saha polo oyununda kullanılan top 7-9 cm çapında olur ve ekseriya söğüt ağacından yapılmıştır. Ucu çekiç gibi olan sopanın boyu ise 112-135 cm’dir. Topa bu sopanın ucundaki 24.2 cm uzunluğundaki çekiçbaşı gibi kısmın yan tarafı ile vurulur. Sopanın toplam ağırlığı 198,5 gramdır.
Kapalı saha oyunu: 91.4x45.7 m ebadında ve 1.2-1.36 m tahtadan korkulukla çevrili sahada her bir takımda üç oyuncu ile oynanır. Top, küçük bir futbol topuna benzer, şişirilmiş deri bir toptur.
Târihi: Polo; ilk defâ İran’da oynandı. Bu oyunun orada en azından M.S. 1. yüzyılda oynandığı tahmin edilmektedir. Oyun daha sonra Tibet ve Çin’e, son olarak Hindistan’a geçti; oradan da İngilizler aldı ve oyun İngiltere’de popüler hâle geldi. Oyunu, New York Herald’in yayımcısı James Gordon Bennet 1876’da Amerika’da tanıttı. Bu sporun yönetici birimi olan Birleşik Devletler PoloCemiyeti (USPA) 1890’da teşkil edildi.
1970’lerde USPA’nın 140 üye kulübü vardı ve bu kuruluş millî ve mahallî turnuvalar düzenliyordu. Dikkatler okullararası müsâbakalara teksif edildi ve bu şekilde iyi oyuncular yetiştirildi.
1886’da Britanya ile Birleşik Devletler arasında yapılan ilk maçtan beri milletlerarası müsâbakalar bu sporun en ilgi çekici yanı olmaktadır. 1909’da Amerikan takımı bu oyunda yenilik sayılabilecek hızlı ve uzun vuruşlu oyun sitiliyle İngiliz takımını yendi. Birleşik Devletler ile Arjantin arasında güçlü bir rekâbet gelişti ve 1928’den beri bu iki ülke peryodik olarak Amerika Kupası için yarışmaktadırlar. Amerikan takımları aynı zamanda Koronasyon (Caronatron) Kupası için İngiltere ile, Kamaşo(Camacho) Kupası için Meksika ile yarışmaktadır. Polo, en son 1936’da olmak üzere, dört defâ olimpiyat oyunlarının gündemine girmiştir. Zamânımızda olimpiyat oyunlarında bu spor bulunmamaktadır.