PERLİT

Alm. Perlit (m), Fr. Perlite (m), İng. Perlite. Magma veya yoğun lavın âni soğuması ile meydana gelen, inci görünümünde küçük parçalara ayrılmış, granit bileşimine benzer tabiî bir cam. Perlite inci taşı da denir. Gri ve yeşilimsi olanları meşhurdur, fakat kahverengi kırmızı ve mavinin çeşitli tonlarında olanları da vardır. Parlaklıkları incimsi veya yağımsı gibidir. Perlit 1950 yıllarına kadar ticarî bir önem taşımıyordu. Fakat 1950’den sonra çok önem kazandı. Kırılmış perlit, yumuşatma sıcaklığına yaklaşık 800-1000°C kadar hızla ısıtılırsa içinde bulunan % 3-4 oranındaki su buharlaşarak perliti patlatır. Patlatılmış perlit, hacmi patlatılmadan önceki hacminin 20 misli olur. Böylece yoğunluğu oldukça düşük bir malzeme elde edilmiş olur. Tabiî perlitin sertliği 4,5, yoğunluğu 2,2 ile 2,4 g/cm3 arasındadır.

Parlatılmış perlit Türkiye’de 1970’li yıllarda kullanılmaya başladı. Türkiye’deki perlit yatakları batıda Ege Denizinden doğuda Kars ve Van yörelerine kadar yayılır. Başlıca perlit cevheri yatakları İzmir, Balıkesir, Manisa, Eskişehir, Çankırı, Nevşehir, Ankara, Erzincan, Erzurum, Bitlis, Kars ve Van illerindedir. Türkiye’de bulunan yatakların bütün rezervi milyarlarca tondur. MTA verilerine göre yüksek tenörlü cevherlerin görünür rezervi 11,5 milyon tondur. Her türdeki cevherin muhtemel ve potansiyel rezervlerinin tamâmı 3,5 milyar tonu aşar. Bu bakımdan Türkiye’nin Perlit potansiyeli dünyâ ülkeleri arasında Amerika ve Rusya’dan sonra üçüncü sırayı alır.

PERMANGANAT

Manganın 7+ değerlikli oksidi, permanganat asidinin tuzu. Permanganat asidi, koyu menekşe renkli ve kuvetli bir asittir. En önemli tuzu olan potasyum permanganat (KMnO4) susuz rombik kristaller hâlindedir. Yoğunluğu 2,70 g/cm3tür. 20°C’de 100 g suda 6,3 g çözünür. Sodyum permanganat üç kristal suyu taşır (NaMnO4.3H2O) ve suda kolay çözünür.

Permanganatlar, manganatın elektrolitik olarak veya klor ile yükseltgenmesinden elde edilirler. Permanganat, asidik ortamda beş elektron alarak mangan (II) iyonuna indirgenir.

Kullanılışı: Potasyum permanganat tıpta nadiren ağız yoluyla (şeker hastalıklarında) veya yılan zehirlenmelerine karşı deri altına şırınga edilerek kullanılır. Oksitleyici özelliğinden dolayı, jinekolojide, dermatolojide ve içme sularının sterilizasyonunda (bakteri öldürücü olarak) faydalanılan ve yakıcı olmayan iyi bir antiseptiktir.

Analitik kimyâda kantitatif analizlerde reaktif olarak faydalanılır. Volümetrik titrasyonda oksalat, etilen vs. tâyininde ve klor gazı elde edilmesinde kullanılır.

PERMÜTASYON

Alm. Permutation, Fr. Permutation, İng. Permutation. Bir kümeden sıra gözetilerek seçilen farklı alt kümeler. Bu seçim sıra gözetilmeden yapılırsa “Kombinasyon” olur. Permütasyon ve kombinasyon konuları, ihtimaller hesabının iki temel yardımcısıdır.

On yedinci yüzyıldan îtibâren şans oyunları yaygınlaşınca ihtimaller hesabı, dolayısıyla permütasyon ve kombinasyon konuları da geliştirilmiştir.

n elemanlı bir kümenin r’li permütasyonlarının sayısı;

                 n!

p(n,r)= ¾¾¾¾¾¾

               (n-r)!

formülüyle bulunur. Meselâ, 5 kişi, bir banka üçer üçer kaç farklı şekilde oturacaklarını hesaplarken permütasyonların sayısı formülü kullanılır. Yâni;

               5!            1.2.3.4.5

P(5,3)= ¾¾¾¾ = ¾¾¾¾¾¾¾¾ = 60

            (5-3)!              1.2

bulunur. Demek ki, 5 kişi, bir banka yan yana 60 farklı şekilde oturmaktadır. Sıra gözetilmezse soru kombinasyon problemi olup 10 türlü otururlar.

Dâiresel permütasyon: n elemanlı bir grubun yuvarlak bir masa etrafında oturma sayısı (n-1)!’dir. Yâni; 5 kişi, yuvarlak bir masa etrafına 4!= 1.2.3.4= 24 farklı şekilde oturmaktadır.

PEROKSİT

Alm. Peroxyd (n), Fr. Peroxyde (m), İng. Peroxide. Hidrojen peroksitten türediği gözönüne alınabilen, peroksi (–O-O–) grubu bulunduran kimyâsal bileşik. Hidrojen peroksitteki bir veya iki hidrojen yerine organik veyahut anorganik bir grubun geçmesiyle peroksit bileşik meydana gelir. Peroksitler, oksidasyon, polimerizasyon ve oksijen üretme gibi çeşitli reaksiyonlarda kullanılır.

Anorganik peroksitler: Persülfatlar, amonyum persülfatların veya sulu sülfürik asidin elektrolitik oksidasyonu ile elde edilir. Persülfat asidi (H2S2O8) ticârî maksatla kullanılmaz. Beyaz bir katı olan amonyum persülfat, polimerizasyon katalizörü, boya ilâcını oksitlemede, metallere aşındırarak şekiller yapmakta, laboratuvarlarda oksidan olarak kullanılır. Potasyum persülfat butadien-sitiren kauçuğu îmalâtında, çok az miktarda saç beyazlatmada kullanılır.

Peoksimonosülfat (monopersülfat), H2O2 ve H2SO4’ten elde edilir. Bu madde çok kuvvetli oksitleyici ve beyazlatıcıdır. Bu özellik tuzlarında da vardır. Monopersülfat, yünün yıkanmadan dolayı olan çekmesini önlemek için kullanılır. Tuzları ise etkili birer beyazlatıcıdır.

Peroksidifosfat ve peroksikarbonat, peroksidisülfat gibi elektrolitik olarak elde edilir. Fakat kullanma alanları pek yoktur. Hidrojen peroksit en yaygın kullanılan bir peroksittir (Bkz. Hidrojen Peroksit). Diğer anorganik peroksitler metal peroksitler olup, bunlardan en önemlisi ve doğrudan satılanı sodyum peroksittir (Na-O-O-Na). Sodyum peroksit elementlerinden ileri kademede elde edilir. Suda çözündüğü zaman sodyum hidroksit ve hidrojen peroksit meydana gelir. En çok, H2O2 elde etmek için ve beyazlatıcı olarak kullanılır. Baryum, kalsiyum, magnezyum, stronsiyum ve çinko peroksitler de ticârî öneme sâhiptir.

Organik peroksitler: Anorganik peroksitten çok fazla tehlikeli olan organik peroksitlerin bir çoğu, yanabilen veya patlayabilen madde olduklarından kullanılışları sınırlıdır. Organik peroksitler genellikle organik maddenin H2O2 ile reaksiyonundan elde edilir. Ticârî maksatla yalnız perasetik asit (CH3 (C=O)OOH) elde edilir. Bu bileşik en çok, bakteri, mantar öldürmekte ve sterilizasyonda, hidroksillendirilmiş ve epoksillendirilmiş bileşiklerin elde edilmesinde kullanılır. Diğer önemli organik peroksitlerden dibenzoil peroksit, polimerizasyonda ve toz beyazlatıcı olarak kullanılır ve kısmen hidroperoksittir.

PERON, Juan Domingo

Arjantin devlet başkanlarından. Buenos Aires’in Lobos şehrinde 8 Ekim 1895’te doğdu. 1913’te orduya girdi. 1921’de kurulan Grupo de Oficiales adındaki askerî bir teşkilâtın başkanlığını yaptı. Bu dönemde meşhur oldu. 1943’te işçi lideri oldu. İşçilere bâzı haklar sağladığı için onların desteğini kazandı. Kilit sendika mevkilerine, güvendiği adamlarını yerleştirdi. 1944’te Genelkurmay Başkanı ve Devlet Başkanı Vekili oldu. Fakat rakipleri kendisini 9 Ekim 1945’te istifâya zorladılar. Bunun üzerine, işçileri ülkeyi felce uğratan 24 saatlik genel greve çağırarak gücünü gösterdi ve bir ay içinde tekrar iktidara geldi.

24 Şubat 1946’da Devlet başkanı seçilen Peron, tamâmen milliyetçi bir rejimi tatbike başladı. Ordu ve işçi desteğinde ülkeyi ekonomik bakımdan kendine yetecek bir hâle getirmeye çalıştı. Adliyeyi, eğitim müesseselerini, basını ve radyoyu sıkı bir parti kontrolüne tâbi tuttu. KarısıErita, halk tarafından çok seviliyor ve Peron’a yardımcı oluyordu.

Peron 1951’de tekrar seçildi. Ancak politik muhâlefet, ekonomik düzensizlikle, kiliseyle olan anlaşmazlıklar ve yeni kânun tasarısına duyulan memnuniyetsizlik, muhâlefeti arttırdı. 1955 senesinin Haziran ayında deniz kuvvetlerinde bir isyân oldu. 3 ay sonra ise askerî bir darbe ile vazifesinden alındı. 16 Eylülde ülkede yer yer şiddetli çarpışmalar oldu. 3 gün sonra başkanlıktan alınan Peron’un yerine darbe başkanı General Eduardo Lonardi kendisini geçici başkan îlân etti. Peron Paraguay’a ilticâ edip, oradan İspanya’ya geçti ve yerleşti.

Peron 18 sene sürgünde kaldı. Başkanlık seçimlerine katılamadı. Ancak 1973 senesinin Mart ayında başkan seçilen Peron yanlısı Hector Campora zamanında Arjantin’e döndü. Campora, Temmuzda istifa ederek Peron’a yer açmak istedi. 23 eylül 1974’te Peron tekrar başkan seçildi. Üçüncü karısı İzabel Mardinez de Peron ise yardımcısı oldu.

Peron’un üçüncü iktidarı ölümü sebebiyle sadece 9 ay sürdü. Peron’un karşılaştığı belli başlı problemler arasında ekonomik düzensizlik, politik çatışmalar, şiddet hareketleri gibi problemler vardı. Muhafazakâr sendikacılar, genç solcu Peronistler şiddet hareketlerinde başrolü oynadılar. Peron’un ölümünden sonra 1 Temmuz 1974’te 43 yaşındaki eski bir kabare dansözü olan dul karısı yerine geçti.

PERSEPOLİS

İran’ın eski şehirlerinden. Şehrin Farsca adı Parsa’dır. Persepolis, Yunanca“Persler şehri” mânâsındadır. Şiraz şehrinin kuzeydoğusunda, Mevdast Ovasında olup, denizden yüksekliği 1570 metredir. M.Ö. 4. yüzyıldan beri harâbe hâlindedir.

Persepolis, Pers İmparatorluğunun kraliyet merkezlerindendi. M.Ö. 6. yüzyılda, Pers Krallarından Birinci Dârâ (M.Ö. 522-486) tarafından kuruldu. Makedonyalı İskender, 331 târihinde Persepolis’i zaptederek, yakıp yıktırdı. Persepolis o zamandan beri harâbe hâlindedir. 1930-1940 târihleri arasında Chicago Doğu Enstitüsü tarafından arkeolojik hafriyat yaptırıldı. Hafriyatlar sonunda, Pers şehir ve saray hayâtı hakkında bilgi veren eserler ortaya çıkarıldı.

PERSHING FÜZESİ

Alm. Pershingrakete (f), Fr. Missile (m) Pershing, İng. Pershing missile. Orta menzilli taktik füze. Amerikan Kara Kuvvetleriyle bâzı NATO devletlerinde kullanılan füze sistemlerinden biridir. Almanya’daki Sergant füzelerinin demode olması ile 1962 yılından îtibâren Persihng-1a onların yerine konulmuşlardı. Bu füzeler menzille atıştaki isâbet doğruluğu, tahrip gücü ve güvenilir olmasına rağmen Rusların 5000 km menzilli SS-20 füzeleri karşısında yetersiz kaldı. Bunların yerine 1800 km menzilli Pershing-II füzeleri NATO devletlerinin bazılarında programlı olarak yer almaya başladı. Pershing-II hedefine 6-8 dakikada ulaşabilmekte, nükleer başlık kısmında bulunan mini bilgisayara hedef bölgesinin radar görüntüsü depo edilmektedir. Füze bu radar görüntüsünü, hedef bölgesinden alınan sinyallerle karşılaştırarak isâbet kaydeder. Füzenin 250 kilotonluk tek başlığı vardır.

Pershing Füzelerinin Özellikleri                       Pershing-1a          Pershing-II

Uzunluk

10.30 m

10.49 m

Çap

1 m

1 m

Atış esnâsında toplam ağırlık 

4763 Kg

7400 Kg

Harp başlığı

Nükleer

Nükleer

Menzil

740 Km

1800 Km

Hız

8 Mach

8 Mach

Hata ihtimâli azamî menzilde

400 m

20-45 m

PERSLER

Alm. Perser (pl.), Fr. les Perses (pl.), İng. Persians. İran’a hâkim olan eski bir kavim. Ârî ırkına mensup, Hind-Avrupa kavmidir. M.Ö. 2000 yılında, kuzeyden gelip, Orta İran’a yerleştiler. Eski Ortadoğu’ya hâkim Elamlılar ve Medlerin hâkimiyetinde yaşadılar. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında, Pers Prensi Keyhüsrev, Medlerle mücâdele etti. Keyhüsrev, M.Ö. 533’te Medlerin İran’daki hâkimiyetine son vererek, Pers İmparatorluğunu kurdu. Büyük Keyhüsrev denilen ilk Pers imparatoru, İran ve Anadolu’ya hâkim olup, hudutlarını Balkanlardan Orta Asya ve Hindistan’a, Kafkaslardan Hind Okyanusuna kadar genişletti.

Büyük Keyhüsrev’den sonra Birinci Dârâ (M.Ö. 522-486), Pers hükümdarı oldu. Birinci Dârâ, doğuda Pencab’a hâkim oldu. Batıda Yunan sitelerini kontrol altına alıp, Boğazları geçerek, Trakya’yı da hâkimiyeti altına aldı. Birinci Dârâ, Yunanlıların Maraton’daki müdâfaasını kıramadı. Birinci Dârâ’nın oğlu Birinci Kserkses (M.Ö. 486-465)te Yunan müdâfaasını kıramayınca, Pers İmparatorluğu duraklama devrine girdi. Mîlâttan önce 5 ve 4. yüzyılda da duraklama devam etti. Perslerin Kiyaniyân şâhlarının sonuncusu üçüncü Dârâ (342-330), Makedonyalı İskender’e 331 yılında Erdebil’de yenildi. Üçüncü Dârâ, savaştan kaçarken öldü. Pers İmparatorluğu, Makedonyalıların hâkimiyetine girdi. Persler’den sonra İran’da İşkaniyen ve Sâsâniyen devletleri kuruldu.

Persler, hâkim oldukları sahalarda yaşayan halka hoşgörü ile muamele ederlerdi. Mecûsiliğe inanırlardı. Persler’e Mecûsîliği yâni ateşe tapma dînini Hindistan’dan kovulan Zerdüşt öğretti. İyilik tanrısı “İzed” veya “Ormürzd” ile kötülük ve karanlık tanrısı “Ehrimen” olmak üzere iki tanrıya inanırlardı. Perslerin dînî inancı, bugünkü İran’da eski millî âdetler diye Mecûsî âyinleri ve sayılı günler olarak yaşatılmaktadır. Nevruz ve Mihrican günleri, İran’da Perslerden beri merasimle icra edilmektedir.

Perslerin merkezlerinden Persepolis; askerî, idârî ve sosyal mimârî eserlerle süslenmişti. Makedonyalı İskender’in orduları tarafından yakılıp yıkılan Persepolis, M.Ö. 4. yüzyıldan beri harâbe hâlindedir.

PERSPEKTİF

Alm. Perspektive (f), Fr. Perspective (f), İng. Perspective. İki boyutlu yüzeye üç boyutlu cismin resmini çizim metodu. Cisimler uzaklaştıkça görünüşleri gerçek görünüşlerinden farklılaşarak ufalır. Bu farklılaşma perspektif prensipleriyle târif edilir. Cismin görüntüsü optik ve matematik olarak ifâde edilebilir. Perspektif, mîmârlar, mühendisler, endüstri plânlayıcıları tarafından çok kullanılır.

Yapılması: Plânlanan proje perspektif olarak hazırlanır. Proje başlamadan çok önce bitmiş şekli üzerinde daha teferruatlı çalışmalar yapılır. En basit perspektif çizim, bir kağıt üzerine çizilen yatay izgidir. Bu yatay çizgi meselâ o bölgenin ufuk hattını temsil eder. Bu çizgi üzerine bir gemi ve biraz üzerine bulutlar konulursa gökyüzü de temsil edilmiş olur. Gemiyle çizim yapanın arasındaki mesâfe yaklaştıkça boyutları büyüyen diğer cisimler sıralanır.

Perspektif çizimlerde atmosferin ışık etkisiyle renk ve gölgelere etkisi, görüntülerin farklılaşmasına sebep olur. Atmosfer etkileri dikkate alınarak çizilen perspektif çizimlere uzay (areal) perspektif denir. Tatbikatta en çok kullanılan çizim metodu ise, ışık etkisi gösterilmeyen doğrusal (linear) perspektiftir. Çizim yapılırken belli bir oranda küçültme yapılır. Bu küçültme oranına, çizilen resmin mikyası denir.

Perspektif resimde esas olan, cismin tabiî şeklini kutu biçimindeymiş gibi resimlemektir. Bir kutunun altı yüzeyi, bu yüzeylerin kesiştiği 12 kenarı vardır. Bu kenarları çizimde uzunluk, genişlik ve yükseklik olmak üzere üç gruptur. Bir şeklin perspektifi, tepesi bakan göz olan ve tabanı çizime teğet olan koninin arada şeffaf bir yüzey üzerindeki arakesitidir.

Perspektifte kullanılan terimler: Perspektif çizimlerde dört düzlem kullanılır. Çizimle göz arasında resmin arakesit olarak çizileceği düzleme resim düzlemi; cismin ve çizen kişinin üzerinde durduğu düzleme zemin düzlemi; resim düzlemiyle zemin düzleminin kesiştiği hatta da zemin hattı denir. Resim düzlemini dik kesen göz hizasındaki düzleme ise yatay düzlem ismi verilir. Resim düzlemiyle yatay düzlemin kesiştiği hat ufuk hattı’dır. Merkez düzlem, diğer düzlemleri dik olarak kesen ve gözden dik olarak geçen düzlemdir. Yatay düzlemden gözün yüksekliği göz pozisyonu olarak târif edilir ve gözün öne, sola, sağa kayması ile resim düzlemi sınırlandırılır. Gözün resim düzlemi üzerindeki izdüşümüne görüş merkezi, gözün bulunduğu mevkiye durma noktası, gözle görüş merkezi arasındaki mesâfeye göz mesâfesi denir. Perspektif çizgilerin ufuk hattında birleştikleri yere kesişme noktası adı verilir. Resim düzlemi üzerinde görüş merkezinin sağ ve solunda ufuk hattı üzerindeki gözün mesâfelerine ise mesâfe noktaları denir.

Bir boyut perspektifi: Bir nokta perspektifinde bir kutu şekli çizmek için birbirine yaklaşıp bir noktada birleşen iki doğru çizmek gerekir. Karayolu, demiryolu perspektif görünümü buna misâldir. Çizime âit kutu yüzey çizimleri, ufuk hattındaki kesişme noktasına göre düzenlenir.

İki boyut perspektifi: Buna açısal perspektif de denir. Kutu hafifçe çevrilirse kesişme noktası ufuk hattı üzerinde dönen yönün aksi istikametinde kayar. Tek nokta perspektifinde yatay boyutlar (genişlikler) çizim kâğıdı kenarlarına paraleldir. İki nokta perspektifinde iki kesişme noktası vardır ve her iki kesişme noktasına göre çizilen resimde derinlik çizgileri, çizim kâğıdı kenarına paralel değildir. İki kesişme noktası arasındaki ölçü resmin basit orantısıdır. İki nokta perspektif resim çizimini kolay anlamak için, demiryolu üzerinde duran ve elinde tuttuğu bir cam tabakayı sağa ve sola hafifçe çeviren bir kişinin gördüğü manzarayı düşünmek yeterlidir. Cam tabaka biraz sola çevrilirse tren raylarının ufuk hattında kesiştiği nokta sanki sağa kaymış gibi görülür.

Üç boyut perspektifi: Çizim yatay doğrultuda iki kesişme noktasına ilâve olarak dikey doğrultuda da üçüncü bir kesişme noktası ihtivâ ediyorsa buna üç boyut perspektifi denir. Kullanma alanı çok sınırlı olup, tatbikatta bu tür çizimler yerine modeller kullanılır.

PERTEV PAŞA

Tanzimat devri devlet adamı, şâir ve yazarlarından. 1824 senesinde Erzurum’da doğan Ethem Pertev Paşa, Kiğılı Söylemezoğlu Fennî Efendi adlı bir memurun oğludur. İlk öğrenimini babasının vazifeli olarak bulunduğu Gümüşhane, Samsun ve Şebinkarahisar gibi yerlerde gördü. Babasının ölümünden sonra kendisi de devlet hizmetine girdi. Trabzon, İzmir, Rodos, Bursa mektupçuluklarında bulundu. Berlin elçiliğinde başkâtiplik yaptı. Almanca ve Fransızca öğrendi. Avrupa’da bulunduğu sırada, Avrupa kültürünün ve yaşayışının etkisinde kalarak orada gördüklerini Türkiye’ye aktarmak gayretine düştü. Fransızcadan şiir çevirisi yapanların başında yer aldı. Şakacı ve hoşsohbet bir kişi olarak bilinen Pertev Paşa, bu özelliğini hemen hemen bütün yazılarında hissettirdi. Bu sebeple onu ilk Türk mizahçıları arasında saymak da mümkündür.

Berlin’den sonra İstanbul’da Bâbıâlîde çalıştı, Yanya, Serez ve Drama kaymakamlıklarında bulundu. 1864’te Dîvan-ı Muharebâtı Mâliye Âzalığına getirildi. Paşa rütbesiyle Halep Merkez ve Kandiye mutasarrıflıklarında bulundu. İstanbul’da Rüsûmat Meclisi Başkanlığına ve daha sonra Hâriciye Nezâreti Mektupçuluğuna tâyin edildi. 1871’de bâlâ rütbesiyle Serasker Müsteşarı, 1872’de Kastamonu Vâlisi oldu. Kastamonu Vâlisiyken 1872’de öldü. Mezarı oradadır.

Pertev Paşanın İslâmiyette evlenme hayâtına, masonluğa, târihe dâir telif ve tercüme risâleleri vardır. Kırmızı Bayrak adlı bir seri makâlesiyle Türkiye’de Komünizme karşı ilk tepkiyi başlattı. Jean Jacques Rousseau’dan, Volter’den ve Victor Hugo’dan şiir tercümeleri bulunan Pertev Paşanın; Itlâkü’l-Efkâr fî Akdi’l-Ebkâr, Emrü’l-Acîb fî Târih-i Ehl-i Salîb, Habnâme ve Lâhikası adlı eserleri vardır.

PERTEVNİYÂL VÂLİDE SULTAN

Sultan İkinci Mahmûd Hanın hanımı. Sultan Abdülazîz Hanın annesi. 1830’dan önceİkinci Mahmûd Hanla evlendi. Oğlu Abdülazîz Hanın tahta geçmesi (1861) üzerine “Vâlide Sultan” ünvânını aldı. Oğlu Abdülazîz Hanın Midhat Paşa ve yandaşları tarafından şehit edilmesi (1876) üzerine inzivâya çekildi. Küçük çocukları yetiştirmekle meşgul oldu. Birçok kimsesiz çocuğu yetiştirip evlendirdi. Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın hanımı Müşfika Hanımı da bizzat yetiştirmişti.

Her gün akşam namazını müteâkip secdeye kapanır; “Herşeyi affederim, oğlumun katillerini affetmem.” diyerek gözyaşı dökerdi. 4 Şubat 1883 günü vefât eden Pertevniyâl Vâlide Sultan, Aksaray’da kendi adıyla anılan câminin türbesine defnedildi.

Pertevniyâl Vâlide Sultan, daha çok Aksaray’da yaptırdığı kendi adıyla anılan câmisiyle tanınır. Eser 19. yüzyıl Türk mîmârisinde büyük ölçüde etkili olan eklektik üslupta inşâ edilmiştir. Câmi; yanına yapılan çeşme, muvakkithâne, kütüphâne, mektep, türbe, müezzin odaları ile bir külliye hâlindedir. 1953’te yıkılan türbe 1969’da yeniden inşâ ettirildi. Pertevniyâl Vâlide Sultan, külliyesinden başka bugün Pertevniyâl Lisesi olarak bilinen Mahmûdiye Mektebiyle çeşitli semtlerde birçok çeşme yaptırarak hayır ve iyiliklerinin öldükten sonra da devamını temin etmiştir. Hâtırât’ı İstanbul Üniversitesi Kütüphânesinde mevcuttur.

PERU

DEVLETİN ADI

Peru Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ

Lima

YÜZÖLÇÜMÜ 

1.285.216 km2

NÜFÛSU

22.450.000

RESMÎ DİLİ   

İspanyolca ve Quechua; Aymarà

DÎNİ

Katolik

PARA BİRİMİ

Sol (=100 centavos)

Güney Amerika’nın batı kıyısında 0°3’-18°24’ güney enlemleri ve 69°55’-81°21’ batı boylamları arasında yer alan ve kuzeybatısında Ekvador, kuzeydoğusunda Kolombiya, doğusunda Brezilya ve Bolivya, güneyinde Şili ve batısında Pasifik Okyanusu ile çevrili bağımsız bir Lâtin Amerika ülkesi.

Târihi

İspanya dönemi öncesi Peru târihi hakkında, elde yazılı ve kayıtlı dokümanlar yetersiz olduğu için, bilgiler oldukça zayıftır. Yapılan târihî çalışmalardan çıkarılan sonuçlara göre, Peru topraklarında ilk yaşayanlar Panama Boğazını geçen ve Pasifik Okyanusunu aşan göçebe avcıları ve balıkçılık yapan insanlardır. Peru’da M.Ö. 1200 yıllarından, M.S. 1532 yılına kadar çeşitli medeniyetler gelip geçmiştir. Chavin (Şöven), Klâsik, Chimu ve İnka diye bilinen bu dönemlerin sonuncusu olan İnka medeniyeti kıtada ve ülkede en tesirli olanıdır.

İspanyollar ilk olarak 1531 yılında Francisco Pizarro vâsıtasıyla ülkeye geldiler. Bundan sonra Lima, Peru’ya İspanya adına gelen genel vâlilerin merkezi oldu. Güney Amerika’da iyice yerleşen ve kuvvet bulan İspanyol idâresi, Peru’nun bağımsızlığının gecikmesine sebep oldu. 1821 yılında Arjantinli Jose de San Martin, Peru topraklarını topladığı kuvvetlerle ele geçirdi. Arkasından Simon Bolivar ve Antonio J. de Sucre komutasındaki kuvvetler İspanyolları bozguna uğrattılar. 1826 yılında Callao bölgesinin de ele geçirilmesi sonunda Peru bağımsızlığını îlân etti. Böylece Amerika kıtasındaki İspanya İmparatorluğu çöktü.

1846 yılına kadar ülke içinde siyâsî ve politik mücâdeleler başgöstermiştir. Evvela 1822’de kongre bir cumhûriyet anayasasını kabul etti ve 1823’te Jose de la Riva Agüero ülkenin ilk başkanı oldu. 1879-84 yılları arasında Şili, Peru ve Bolivya’ya saldırdı ve Tarapaca, Tacna veArica’yı ele geçirdi. Yıllarca süren mücâdeleler sonunda 1929 yılında yapılan bir antlaşmayla anlaşmazlık kesin olarak son buldu. Antlaşmaya göre, Arica bölgesi dışındaki bütün bölgeler, Peru’ya geri verildi. 1968 yılında yapılan bir askerî darbe ile, başkan Femando Belaunde Terry görevinden uzaklaştırıldı. 1974 yılına kadar devam eden askerî hükümet zamanında petrol, bankacılık, mâdencilik ve balıkçılık millîleştirildi.

12 yıllık bir aradan sonra Peru, 1980 yılında demokratik hayâta döndü. Başkanlığa yeniden F. B. Terry getirildi. Yeni hükümet sosyalist sistemi terk ederek liberal sistemi ülkeye getirdi. Ülke ekonomisi girdiği çıkmazdan kurtularak normale döndü. 1981 yılında Ekvador sınırında bazı çatışmalar olduysa da çabuk kapandı. Bundan sonra Mao’cu solcu teröristler ülkede olaylar çıkarmaya başladılar. 1982 ve 1983 yılında hızlanan bu tedhiş eylemleri daha çok ABD aleyhine yapılmaktaydı. 1985’te iktidara gelen Alan Garcia Perez tethiş eylemlerini bastırmaya çalıştı. 1990’da seçimleri kazanan Alberto Tujimori de zamanında solcuların tethiş eylemleri hızla arttı. Bunun üzerine Başkan Alberto Fujimori 5 Nisan 1992’de bir sivil darbe yaparak kongreyi dağıttı ve bir olağanüstü hal ve yeniden inşâa hükümeti kurdu. 13 Kasım 1992’de Başkan Alberto’ya başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu. Yeni kurulan Demokratik Kurucu Kongre için seçimler 22 Kasım 1992’de yapıldı ve Başkan Alberto’yu destekleyen partiler salt çoğunluğu elde ettiler. Bu arada Aydınlık Yol Gerilla teşkilâtının lideri olan Guzman yakalandı. Guzman 1980’de başlayan gerilla savaşında 22.500 kişinin ölümünden sorumlu tutularak ömür boyu hapis cezâsına çarptırıldı. Buna rağmen ülkede karışıklık devam etmektedir.

Fizikî Yapı

Peru’nun yüzölçümü yaklaşık olarak 1.285.216 km2dir. Bu kadar geniş topraklarıyla Güney Amerika kıtasının üçüncü büyük ülkesidir. Kuzeyinde Ekvador, kuzeydoğusunda Kolombiya, doğusunda Brezilya, Bolivya ve Şili ile komşudur. Batısı Pasifik Okyanusu ile örtülmüştür. Kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanan Andes Dağları ülkeyi üç esas bölgeye ayırır: Kıyı bölgesi, Sierra bölgesi ve Martana bölgesi.

Yaklaşık 2240 km uzunluğunda ve 16 ilâ 64 km arasında değişen bir genişlikte olan Kıyı bölgesi, Peru topraklarının % 11’ini kaplar. Bölgenin yüksekliği deniz seviyesinden 1525 m’ye kadar değişebilmektedir. Ülkenin en dağlık bölgesi olan Sierra, yaklaşık olarak 340 km genişliğinde ve ortalama 3500 m yüksekliğindedir. Bölgede yer alan Huascaran Dağı 6768 m’dir ve ülkenin en yüksek noktasıdır. Sierra bölgesindeki yüksekliği 5000 m’nin üstünde olan dağların zirveleri devamlı karlarla kaplıdır. Sierra bölgesi ülkenin % 33’ünü teşkil eder. Bölgede volkanik hâdiseler de görülür. Bunlardan El Misti bilinen bir volkaniktir. Ülkede en geniş bölgesi olan Mantana, yüzölçümün % 56’sına yakın bir bölümünü içine alır. Bölge Andeslerin güney eğimlerinin yer aldığı ve Yukarı Amozon havzasının sık ağaçlı ormanlarla kaplı yaylasının bulunduğu bölgedir.

Ülkenin başlıca büyük nehirleri Sierra bölgesinden doğar ve Amozon bölgesinde yoğunlaşırlar. Ülkenin önemli nehirleri; Maranon, Huallaga, Apurimac, Urubamba, Ucayali, Napo, Yavari, Putumayo, Madre de Dios ve Amozon olup, bunlardan en uzunu olan Amozon Nehri yaklaşık 3700 km’dir.

Ayrıca küçük nehirler de vardır. Bu nehirlerin hemen hepsi Titicaca Gölüne dökülür. Bu göl Bolivya sınırında yer alır. Andes bölgesinin en geniş gölü olup, 160 km civarında bir uzunluğa sahiptir. Titicaca Gölü deniz seviyesinden 3810 m yüksekte olup, dünyânın en yüksek büyük gölüdür.

İklim

Kıyı bölgesi mutedil bir iklime sâhiptir. Fakat Peru Soğuksu Akıntısı, bölgenin sıcaklığını oldukça düşürür. Lima bölgesi en kurak olan bölge olup, yıllık yağış ortalaması 41 mm civarındadır. Bölge her ne kadar az yağış alıyorsa da, nem oranı bakımından yüksek nemliliğe sâhiptir. Bu nem miktarı Lima’da % 87’dir.

Sierra bölgesi umûmiyetle kuru bir iklime sâhiptir. Hava sıcaklığı yüksekliğe göre değişir ve genel olarak serindir. Meselâ 3050 m yüksekliğindeki Hurancayo Dağında hava sıcaklığı(-4 ilâ 24°C) arasında değişir. Ekvator’a yakın bir yerde bulunduğu için ülkedeki gündüz-gece sıcaklıkları çok farklıdır. Daha çok nisan ayları yağış almaktadır.

Montana bölgesi ise sıcak ve nemlidir. Iquitos’ta sıcaklık 21°C civârındadır. Şiddetli tropikal yağışlar olur ve yıllık yağış ortalaması yaklaşık 3302 mm’dir.

Tabiî Kaynaklar

Kıyı bölgesi büyük ölçüde ağaçsızdır. Sâdece nehir vâdilerinde Kuzey Amerika’ya mahsus baklagiller, çalılar, Avustralya okaliptüsü(sıtma ağacı) ve çeşitli meyve ağaçları yetişir. Ayrıca kaktüs ve çöl bitkileri bolca bulunur. Hayvan olarak daha çok kertenkele, örümcek, akrep, salyangoz ve rüteylâ (bir çeşit büyük örümcek, tarentulu) vardır.

Sierre bölgesinde, birçok yeşil alanlar ve ağaçlık bölge mevcuttur. Daha çok yaprak dökmeyen ağaçlar ve okaliptüs (sıtma) türü ağaçlar yetişir. Ayrıca bol miktarda kokain ağacı da bulunur. Bölgede daha çok; lâma, alpaka, guanaco (deve cinsinden lâmadan iri bir hayvan), vikunya ve chinçula (sincaba benzer bir hayvan) adlı hayvanlar yetişir. Sierra bölgesi kuş cinsleri bakımından oldukça zengindir. Kızılgöğüslü ardıç (robin), sinekçil, ispinoz, keklik, sinekyutan, yaban ördeği, kaz ve akbaba bölgede sık rastlanan kuşlardır.

Montana bölgesinin bitki örtüsü ve hayvanları Amozon havzasındakilerin hemen hemen aynıdır. Ağaç olarak abonoz, maun, sedir, kauçuk ve kınakına yetişir. Kınakınadan kinin elde edilir. Vanilya, sapaina, lifli bitkiler oldukça fazladır. Çiçek türü olarak begonya, çanta çiçeği ve orkide yetişir. Bundan başka savanalar, çalılıklar, kaba damarlı bitkiler ve bodur ağaçlar boldur. Puma, jagar, tapir, kabuklu kertenkele, pessary, karıncayiyen, denizayısı, timsah, deniz kaplumbağası, yılan ve maymun bol miktarda mevcuttur. Papağan, flamankuşu (filamingo) ve kelebek türleri oldukça fazladır. Güve, sinek ve sivrisinek ise milyonlarcadır.

Ülkenin mâden kaynakları oldukça zengindir. Bakır en önemli mâden çeşididir. Gümüş, kurşun, çinko, demir, kadmiyum, selenyum, kalay, altın, tungsten, antimon, bizmut, tellür, mâden kömürü, baryum, tuz, kireçtaşı, mermertaşı ve alçıtaşı önemli mâdenlerdir. Kuzey bölgelerde petrol yatakları da mevcuttur.

Peru yeryüzü suları bakımından da zengindir. Mevcut üç drenaj sistemi, 50’yi aşkın irili ufaklı nehirleri ihtivâ eder. Bütün bu nehirler asıl kaynak olan Amozon Nehrinin ayrılmış kollarıdır. Amozon Nehrinin uzunluğu yaklaşık 3700 km’dir. Bolivya sınırındaki Titicaca Gölü deniz seviyesinden 3810 m yüksek olup, yaklaşık 160 km’lik bir uzunluğa sâhiptir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Peru’nun nüfûsu yaklaşık olarak 22.950.000’dir. Nüfûsun % 73’ü şehirlerde yaşar. Nüfus yoğunluğu 14’tür. Ülkedeki etnik gruplar arasında çoğunluğu teşkil eden Kızılderililer, nüfûsun % 45’ini ihtivâ ederler. Nüfûsun % 40’ına yakın bir bölümü melezdir. Geri kalanını ise Zenciler ve Asyalı gruplar meydana getirir. Beyaz nüfûsun büyük bir bölümü İspanyol asıllıdır.

Resmî diller İspanyolca ve Quechua yerli dilidir. Nüfûsun çoğunluğunu teşkil eden Kızılderililerin üçte ikisi Quechua dilini kullanır. Bunlar genellikle Sierra bölgesinde yaşar. Titicaca Gölü ve GüneySierra’da yaşayan geri kalan Kızılderililer Aymara diliyle konuşurlar. Melezler ve beyazlar ise İspanyolca konuşurlar.

Nüfûsun çoğunluğu katoliktir. Halk arasında ırk, ekonomik seviye, sosyal hayat ve kültür seviyesi bakımlarından bâzı farklı sınıflar meydana gelmiştir. Kızılderililerin çoğunluğu fakir insanlardır. Avcılık ve tarımla geçinirler.

Okuma-yazma oranı% 72 dolaylarındadır. 1972 yılında çıkarılan eğitim ve öğretim kânunundan sonra ilkokul mecbûrî ve diğer okullar serbest bırakılmıştır. Birçok özel okul mevcuttur. Ülkede 30 üniversite vardır. Bunların en meşhurları; Lima’daki Millî Eğitim Üniversitesi, Millî Mühendislik Üniversitesi ve San Marcos Üniversitesidir.

Peru halkında, el sanatları bakımından daha çok seramik eşyâ yapımı önemlidir. Oyuncak lama yapımı, çeşitli kilim ve halı dokumacılığı, renkli kumaş yapımı ve lama, alpaka ve vikunyu (bir çeşit lama) yününden elbise örülmesi halkın uğraştığı başlıca sanat dallarıdır.

Ülkenin en gelişmiş şehri başşehir Lima’dır. Diğer önemli şehirleri Callao, Arequipa, Trujillo, İquitos, Cuzco ve Huancayo’dur.

Siyâsî Hayat

İdarî sistemi parlamenter demokrasi esaslarına dayanan bir merkezî cumhûriyettir. 1980 Peru Anayasasına göre biri başkan ve iki yardımcı başkan, halk oylamasıyla seçilir. Başkan, başbakanı ve bakanlar kurulunu tâyin eder. Başkan, seçilebilmesi için oyların en az % 50’sini almak zorundadır.

Yasama gücü, kongrededir. Kongre iki meclislidir. Senato 60 üyeli ve Millet Meclisi 180 üyeli olup, seçime tâbidirler. Başkanlık ve kongre seçimleri her 5 yılda bir yapılır. 18 yaşını dolduranlar oy kullanabilir. İdarî olarak bir il ve 24 bölgeye ayrılmıştır. Birleşmiş Milletler üyesidir.

Ekonomi

Peru’nun ticârî ekonomisi geniş ölçüde minerallere, tarım ürünlerine ve endüstri ürünleri ve balıkçılığa dayanır. Ülkede yetişen başlıca tarım ürünleri pamuk, şekerpancarı, kahve, pirinç, patates, fasulye, mısır, arpa ve tütündür.

Peru, yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Ülkenin başlıca mineralleri: Bakır, gümüş, molibden, kurşun, petrol, çinko, demir, kadmiyum, kalay, altın, kömür, baryum, tuz, mermer, alçıtaşı, kireçtaşı, tellür, antimon, tungsten, selenyum ve bizmuttur. Ülkenin en önemli endüstrileriyse balık ve çelik endüstrileridir. Kıyılarında daha çok sardalya avlanır. Ülkenin diğer bir gelir kaynağı da kereste, kauçuk, kinin, koyu kırmızı gülağacı yağı ve Brezilya kestânesi gibi orman ürünleridir.

Peru sâhip olduğu mineraller ve hazırladığı balık yemekleriyle fazla ticârî bir gelire sâhiptir. İhrâcâtı teşkil eden başlıca ürünler: Bakır, balık yemekleri, kahve, demir, şeker, çinko, gümüş, kurşun, pamuk, altın ve yündür. 1993 yılı başında dış ticârette 3.3 milyar dolarlık bir ihrâcâta ulaşmıştır. İhrâcâtını daha çok Japonya ve ABD’ye yapar.

Makina, gıdâ maddeleri, yakıt, yağlar, metalik olmayan bâzı mineraller, kimyevî ürünler ve çelik başlıca ithâlât mallarıdır. İthâlâtını daha çok ABD ve Almanya ile yapmaktadır.

Peru, Andean Ortak Pazarı ülkelerinden biridir. Peru’dan başka Ekvador, Kolombiya, Venezuella ve Bolivya’nın da bulunduğu pazar, üye ülkeler arasında gümrük muafiyeti ve ortak bir hâricî vergi sistemi getirmiştir.

Peru’nun ulaştırma şebekesi 19. yüzyıldan sonra gelişmiştir. Demiryollarının uzunluğu 3472 km’dir. 69.942 km’yi bulan karayollarının ancak % 11’i asfalttır. Hava yolları ulaşımı 22 havaalanından sağlanır.

PERU PELESENGİ (Peru Balsamı)

Myroxylan pereirae (Leguminosae= Baklagiller familyası) bitkisinin gövdesine yapılan yaralamalar neticesinde elde edilen bir balsam. Koyu kahverengi, bal kıvamında yapışkan olmayan, yakıcı lezzetli bir sıvıdır. Suda çözünmez, ancak bir kısmı etanolda çözünür.

Kullanıldığı yerler: Merhem hâlinde antiseptik ve antiparazit olarak, dâhilen balgam söktürücü olarak kullanılır. Parfümeride de faydalanılır.

PERUKA

Alm. Perücke (f), Fr. Perruque (f), İng. Wig. Kelliği, saç kusurlarını saklamak veya arzu edilen saç cins ve şekline sâhip olmak için kullanılan; hayvan, insan kıllarından veya sentetik iplerden yapılan sun’î saç. Târihî tespitlere göre perukalar ilk olarak Mısırlılar tarafından, güneş ışığının menfi tesirlerinden korunmak için kullanılmıştır. Eski Mısırlılar saçlarını tamâmen kazıtırlar, sokağa çıkarken başka, törenlere katılırken başka bir peruka takarlardı. Bu perukalar, insan saçından, siyah koyun yününden veya siyaha boyanmış nebâtî liflerden faydalanılarak yapılırdı. Mısırlılarda saç biçimi makam ve rütbe belirttiğinden perukaya çok önem verilirdi. Kısa saçlılık; zenginlik, kudret veya mevki bakımından üstünlüğe işâret ederdi.

Perukalar Asur, Bâbil, Med, Kaide ve Pers medeniyetleri devirlerinde de çok yaygın olarak kullanılıyordu. Bunlardan Asur ve Bâbilliler sun’î saçları dalgalı, kıvırcık gibi şekillere sokarak, perukaların süslenme vâsıtası olarak kullanılmasına öncülük ettiler. Fenike asıllı olan Kıbrıslılar da imâl ettikleri çok miktarda perukayı Grek veiyonlara satarak bu işi ticârete döken ilk insanlar oldular. Roma’da zengin kadınlar, altın işlemeli veya altıntozu serpilmiş perukaları kullanırlardı.

Ortaçağın ilk senelerinde kadınlar arasında yere kadar inen uzun saçlar moda oldu. Böyle saçları olmayan, saçlarını uzatamayan kadınlar, modaya uymak için özel saçlar taktılar. Venedik ve Floransa’da başlayan bir akım, 12. asrın sonunda hemen hemen bütün Avrupa’ya yayıldı.

On dördüncü yüzyılda Avrupalı kadınların kullandıkları alna sarkan, örme perukalar ise normal saçlara bağlanan hayvanî yünlerden yapıldı. On beşinci yüzyılda başı tamâmen kapatan perukalar kullanılmaya başlandı. Bu asırda Fransız asilzâdeleri yanlarında çalıştırdıkları hizmetçilerinin saçlarını peruka yaptırmak için kestirirlerdi. Perukanın esas yaygınlaşması ise 16. yüzyılın sonlarından îtibâren oldu. Devlet erkânı, sefirler, ilim adamları da dâhil olmak üzere hemen herkes saçlarını kazıtarak, umûmiyetle benzer şekilli olan perukaları takıyorlardı. İngiltere Kraliçesi Birinci Elizabeth’in kel olduğu ve seksen ayrı çeşitten meydana gelen peruka kolleksiyonu bulunduğu, devrin en çok konuşulan mevzularındandı. İmalât tekniğinde en ileri giden millet, ince deri astarlar üzerine saç dikerek peruka yapan Fransızlardı. On yedinci asrın ilk yarısında Fransız erkekleri arasında düz, uzun perukalar moda oldu. 1670’te Manş’ı geçen peruka modası, subayından köylüsüne kadar hemen hemen bütün İngilizlere sirâyet etti.

On sekizinci yüzyılın ilk seneleri kadın perukalarının târih boyunca en çok kullanıldıkları yıllar oldu. Ancak bu târihte perukalar klâsik stilden ayrılarak kısa, düz bir şekil aldılar. On sekizinci asır, aynı zamanda perukaların ehemmiyetlerini kaybederek yaygın olarak kullanılmamasına başlangıç teşkil etti. Bundan sonra Avrupa’da perukaların kullanım sahası, benzer görünüşte olmaları istenen hâkim, subay gibi kimselerle mahdut kaldı.

Günümüzde perukalar ve peruka îmâli: Modern şekilli perukaları ilk îmâl eden, saç modelleri üzerinde uzun çalışmalar yapmış bir Fransız terzisidir. Günümüzün perukaları genelde kelliği veya saçta bulunan bir kusuru örtmek için kullanılır. Birçok kişi peruka kullanmak yerine saçlarını yaptırmayı tercih ettiğinden peruka kullananlar çok azdır.

Peruka yapımı malzeme olarak çok malzeme gerektirmez. Saçsız bir manken kafası yeteri kadar saç ve saçların tutturulacağı bir file bunun için kâfidir. Peruka îmâlinde kullanılan saçlar, daha çok aralarına sentetik iplikler karıştırılmış tabiî saçlardır. Bu saçlar perukanın temelini teşkil eden fileye tek tek bağlanırlar. Elde yapıldığı taktirde, bir perukanın tamamlanması birkaç gün sürebilir. Daha sonra perukalara arzu edilen şekil verilir. Böyle yapılmış perukalar ancak, fırçalanarak temizlenebilir. Yıkamak mümkün değildir. Baştaki kısmî saç kusurlarının düzeltilmesi için parça perukalar mevcutsa da tam perukalar daha çok tercih edilmektedir. Perukaların günümüzde en çok kullanıldıkları alanlar tiyatro ve sinemadır.

İslâm dîninde insanın, hayvan kılından veya sentetik ipliklerden yapılmış perukalar ve takma kirpikleri ihtiyaç hâlinde kullanmasına izin verilmiştir. Ancak ihtiyaç ile süs ayrı şeyler olduğundan, kullanılması ihtiyaç olan şeyi süs, gösteriş için kullanmak uygun değildir.

PERUZE

Alm. Türkis (m), Fr. Turquoise (f), İng. Turquoise. Gök mavisinden yeşilimsi mâviye kadar değişen renklerde mücevheratta kullanılan değerli taş. Aslı Farsça firuze olup, süs taşı olarak kullanılır. Hidratlı tabiî alüminyum ve bakır fosfattır. Formülü CuAl6 (PO4)4(OH)84H2O, özgül ağırlığı 2.6 ile 2.83 arasındadır. Horasan ve Türkistan’da çıkar. Güzel renklisi ve lekesizi kıymetlidir. Hindistan’da bir mihracede mavi lekesiz peruzeden yapılan bir tesbih bulunduğu rivâyet edilmektedir.

Peruze yağa dokunursa emer, rengi bozulur ve kıymeti düşer. Bu bakımdan bu taştan zînet eşyâsı olanların yağdan korunması gerekmektedir.