NOBELYUM
Alm. Nobelium (n), Fr. Nobelium (m), İng. Nobelium. Aktinitler serisinin üyesi, sentetik olarak elde edilen bir element. Atom numarası 102, atom ağırlığı 253’tür. 1958 yılında Kaliforniya’da teşhis edildi. Küryum-246’nın, karbon 12 çekirdeğiyle bombardımanından elde edildi. Nobelyum ismi bu madde üzerinde 1957’de ilk deneyle ilgili çalışmaların yapıldığı İsveç’teki “Fizik Nobel Enstitüsü”nce verildi.
Hazret-i Îsâ’nın doğum günü olduğu iddia edilerek 25 Aralıkta kutlanan Hıristiyan yortusu (bayramı). Lâtincede doğumla ilgili olan anlamına gelen bu yortuyu, bir kısım Hıristiyanlar 6 Ocakta kutlamaktadır.
Hazret-i Îsâ’nın doğumundan çok önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş’in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi. 25 Aralıkta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneş’in kendileriyle kalmaya râzı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı. Bu kutlamalar sırasında dans, içki, ışıklandırma, yaparlardı. Ayrıca hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi de gelenek hâline getirmişlerdi. Bir de aralarında çeşitli hediyeler verirlerdi. Ayrıca güneşe tapan ve kurtarıcı tanrılarının kış başlangıcında doğduğuna inanan diğer putperest milletler de vardı. Bunlar da Julian takvimine göre kış başlangıcı olarak kabul edilen 25 Aralıkta özel kutlama törenleri yaparlardı.
Hazret-i Îsâ’nın doğum günü kesin olarak bilinmediği için ilk Hıristiyanların hazret-i Îsâ’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu. Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperestken mîlâdın 313. senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hıristiyanlığa soktu. Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralığı yılbaşı kabul etti. Îsâ aleyhisselâmın kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hıristiyanlar da, hazret-i Îsâ’nın 25 Aralıkta doğduğunu kabul ettiler.Sonunda bu geceyi Mîlad ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.
Efsânevî Hıristiyan inanışına göre; mîlâdî 4. yüzyılda (M. 350 yıllarında) Anadolu’da Myra (bugünkü Demre-Antalya) yöresinde yaşamış olan Aziz Nikolaos adındaki Hıristiyan azizi, Roma İmparatoru Konstantin’in rüyâsına girdi ve îdâma mahkum edilen üç subayı kurtardı. Bu olaydan sonra ünü gittikçe yayılan Nikolaos, zamanla Rusya ve Yunanistan gibi ülkelerin, hayır kurumlarının, loncaların, çocukların, denizcilerin ve bâzı şehirlerin koruyucu azizi olarak benimsendi. Adına Avrupa’da pekçok kilise yapıldı. Çocuklara özel armağanlar getirdiğine inanılan ve Noel Baba olarak anılmaya başlayan Aziz Nikolaos efsânevî bir kişiliğe büründü.
Aziz Nikolaos’un Noel Baba hâline sokulması ilk önce Almanya’da görüldü. Bu efsânevî gelenek zamanla Protestan kiliselerin çoğunlukta olduğu Avrupa ülkelerinde yayıldı. Sonra ABD’nin New York şehrine gelip yerleşen Hollandalı Protestanların Aziz Nikolaos’u iyiliksever bir kimse olarak anmaları da çok sevilmesine yol açtı. Ayrıca ABD ve İngiltere’de kutlanan çocuk bayramlarında da yer verilmeye başlandı. Geleneksel âile ve çocuk bayramı olarak kutlanan Noel yortusunun koruyucusu olarak kabul edildi.
Noel Baba’nın şişman, neşeli, kırmızı ve beyaz piskoposluk giysileri içindeki tasvirleri Amerikalılar tarafından gündeme getirildi. Noel Baba olarak bilinen Aya Nikola (Aziz Nikolaos)nın bâzan yalnız, bâzan yardımcısıyla ata binerek, bâzan da sekiz ren geyiğinin çektiği arabasıyla evlerin damlarında dolaştığı efsânesi yaygınlaştı.
Noel Baba yortusu daha ziyâde mîlâdî senenin Aralık ayının 24. gününün gecesi kabul edilmiştir. Bununla berâber 24 Aralık ile 6 Ocak arasında olduğunu kabul eden Hıristiyanlar da vardır. Ermeni kiliseleri hiçbir zaman Noel’i kabul etmeyip, hazret-i Îsâ’nın doğumunu hep 6 Ocakta kutlamayı sürdürdüler.
Efsânevî inanış doğrultusunda Noel Baba yortusunu kutlayan Hıristiyanlar bu kutlamalar sırasında, ışık ve çeşitli maddelerle yaprak dökmeyen ağaçları süslerler. Bu da umûmiyetle çam ağacıydı. Bu âdet, eski Mısırlıların, Çinlilerin, Yahûdîlerin ve putperest milletlerin yaprak dökmeyen ağaçları ölümsüzlük simgesi saymalarından kaynaklanmaktadır. Günümüzdeki Noel gelenekleri arasındaki ağaç süslemesinin Almanya’nın batı tarafında ortaçağda hüküm sürmüş olan eski putperestlikten alındığı rivâyeti hâkimdir.
Noel Baba bayramının (yortusunun) safsata ve efsâne olduğu İngiliz Durkan Başpiskoposu Dr. David Jenkis’in 21 Aralık 1993 Milliyet, 24 Aralık 1993 Türkiye gazetelerinde çıkan beyânâtında; İncil’de geçen Noel’le ilgili sözlerin birer peri masalı ve efsâne olduğu açıklandı. Dr. David’in bu sözlerini diğer ünlü İngiliz din adamlarından St. Albans Başpiskoposu John Taylor, Anglikan Çevre Bakanı John Gummer; “Kilisenin öğrettikleri çok açık. Dünyâdaki milyonlarca insan, İncil’deki masallarla uyutulmaya çalışılıyor.” sözleriyle desteklediler. Bugün Çin’de, Hollanda’da ve İngiltere’de Noel Baba ile kutlamalar ve reklamlar yasaklanmıştır (1993).
New York Üniversitesinde târih profesörü olan Waelangi Ferguson diyor ki: “Hıristiyanların yortuları putperest yortularıyla aynı târihlere rastlar Meselâ Noel târihi İran ve Roma’da güneş tanrısı Mitharas’ın doğum târihiydi. Ayrıca bu târih çok eskiden beri putperest dünyâsında önemli bir yortu günüydü.”
Kudüs civârında dünyâya gelen hazret-i Îsâ’nın doğumu hakkında, o zamânın edip ve münevverlerinin eserlerinde hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. En küçük vak’aları bile yazanRoma târihçilerinin, hazret-i Îsâ gibi büyük peygamber hakkında derin bir sükûnet göstermesi ayrıca dikkate şâyândır. Yunanca, İbrânice eser yazanlar da, aynı lâkaydlik ve ilgisizlik içindedirler.
Hıristiyanların mukaddes kitabı bugünkü İncil, bir tâne değildir. Bütün İncil’lerde hazret-i Îsâ’nın hangi gün doğduğuna dâir en küçük bir bilgi de yoktur. Doğduğu sene hakkında ise kapalı, tahminler yapılacak mâlumâtlar vardır. İncil’in birinde hazret-i Îsâ’nın Yahûdî kralı Büyük Herodos’un zamânında doğdunu yazıyor. Roma kaynakları ise bu kralın mîlâddan önce öldüğünü bildiriyor. İki İncil’de ise hiçbir kayıt yoktur.
Mîlâdî târih 6. yüzyıla kadar hiç kullanılmadı. Mîladdan sonra 525 târihinde Denys adında bir râhip, ilk defâ mîlâdî târihi kullandı. Târihçiler uzun müddet ya Roma’nın kuruluşunu, yâhut dünyânın kuruluşu olarak Tevrat’ta tahmin edilen târihi, başlangıç yaptılar. On sekizinci asra kadar eser yazanlar böyle hareket ettiler. Sarbon Üniversitesi profesörlerinden Gungnebert hazret-i Îsâ’nın mîlâdî târihinde doğduğu kesin olmadığı gibi on beş sene önce veya sonra doğduğu da ispat edilemez diyor. Doğum senesi tahmin edilemeyince doğduğu gün elbette hesaplanamaz.
Eflâtun’un, Îsâ aleyhisselâm zamânında yaşadığı bâzı İslâm kaynaklarında belirtilmektedir. Avrupa kitaplarında ise Eflâtun’un mîlâttan yâni Îsâ aleyhisselâmın dünyâya gelmelerinden 347 sene önce öldüğü yazılıdır. Mîlâdî sene kat’î olmayıp günü ve senesi şüpheli olup, yanlıştır. Büyük âlim İmâm-ı Rabbânî rahmetullahi aleyh ve Burhan-ı Katı’ lugat kitabının bildirdiklerine göre, Îsâ aleyhisselâm ile Peygamberimiz arasındaki zaman, bin seneden az değildir.
Îsâ aleyhisselâmın doğum günü belli olmayınca noelin mânâsı efsâneden öteye gidememektedir. İslâmiyette, güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübârek gün yoktur. Meselâ, Martın yirminci Neyruz veya Nevruz denilen gün ve Mayısın altıncı Hıdrellez günü ve Eylülün yirminci Mihrican günü, bâzı ülkelerde mübârek sayılır. Bu günlerin Müslümanlıkta bir değeri yoktur.Noel günü ve gecesi de böyledir.
İslâmiyet, Müslümanların, îmânlarında ve ibâdetlerinde Müslüman olmayanlara benzemelerini, onları taklit etmelerini ve onların dinlerinin ve ibâdetlerinin alâmeti olan şeyleri yapmayı ve kullanmayı yasak etmiştir. İslâm dîninde, kâfirlerden her kavmin, her memleketin âdeti olarak yaptıkları ve kullandıkları şeylerden, haram olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kullanmak günah değildir. Pantolon, gömlek ve çeşitli ayakkabı giymek, çatal kaşık kullanmak, yemeği masada yemek ve herkesin önüne tabaklar içinde koymak, ekmeği bıçakla dilimlere ayırmak, çeşitli eşyâ ve âletleri, binek vâsıtalarını kullanmak hep âdete bağlı şeyler olup, İslâmiyet bunlara izin vermiştir. Bunları kullanmak, İslâmiyetin yasak etmediği, günah saymadığı hususlardır. Nitekim, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem papazlara mahsus olan ayakkabıyı kullanmıştır.
Hindûların bayram günlerine ve ateşe tapınanların kutsal günlerine ve Hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına hürmet etmek ve o zamanlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, bu günleri Müslüman bayramı zannederek, onlar gibi birbirine hediye göndermek, eşyâlarını ve sofralarını, onların yaptığı gibi süslemek, o geceleri başka gecelerden ayırt etmek büyük günah olur.
Allahü teâlâ, Yûsuf sûresi 106. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruyor ki: “Biz Allahü teâlânın varlığına, birliğine, her şeyi yaratan O olduğuna inandık, Müslüman olduk diyenlerin çoğu, başkalarına ibâdet ve itâat ederek ve daha birçok hareket ve sözleriyle, müşrik oluyorlar.”
Mâide sûresi 51. âyet-i kerîmede ise; “Ey îmân edenler! Yahûdîleri ve Nasrânîleri (Hıristiyanları) dost edinmeyin. Zîra onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar (yaşayış, örf-âdet, kutlama yönünden dost tutanlar) onlardandır. Şüphesiz zâlimler topluluğuna Allahü teâlâ yol göstermez.” buyrulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz hadîs-i şerîfinde de; “Kim (yaşayışıyla) bir kavme (topluma) benzerse o toplumdan olur.” buyurmaktadır.
Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların yılbaşı gecesidir. Muharrem ayı, İslâm yılının birinci ayıdır. Muharrem ayının birinci günü Müslümanların yeni yılının, yâni hicrî yılın birinci günüdür. Müslümanlar, kendi yılbaşı gecelerinde ve günlerinde birbirlerini ziyâret eder, hediye verir ve mektuplaşarak tebrikleşirler.Yılbaşını mecmua ve gazetelerle kutlarlar. Yeni yılın, birbirlerine ve bütün Müslümanlara hayırlı ve bereketli olması için duâ ederler. Büyükleri, akrabâyı, âlimleri ziyâret edip duâlarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyinirler. Fakirlere sadaka verirler.
Alm. Kichererbse (f), Fr. Pois (m) chiche, İng. Chickpea. Familyası: Baklagiller (Leguminosae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Batı, Orta ve Güneydoğu Anadolu.
Yemeklik baklagillerden bir bitki. Derin bir kazık köke sâhiptir. Toprak içinde 50-60 cm kadar derine gidebilir. Fazla yankökü vardır. Bunlar toprak yüzeyine yakın olup, böbrek şeklinde nodoziteler (yumrular) ihtivâ eder. Gövdenin toprağa yakın yaprak koltuklarından meydana gelen çiçek sapları, çiçekleri taşır. Çiçek beşlidir ve beyaz, pembe, mavimsi renklerde olabilir. Kendi çiçek tozları ile döllenirler. Meyveleri şişkin oval biçimindedirler. Uç tarafa doğru sivrilmiştir. Ucunda tüyler bulunur. Meyve içinde 1-3 tohum bulunabilir. Tohumlar çakıldak, kapçık adını alan torbalarda meydana gelirler. Tohumlar şekil, büyüklük ve renk bakımından değişiklik gösterir. Beyaz, krem, sarımsı, kahverengi renklerde olabilirler.
Nohut, kurağa karşı dayanıklıdır. Bunun için, kurak ve yarı kurak bölgelerde yetişir. Toprak isteği az olan bir bitkidir. Kumlu kireçli topraklarda iyi yetişir. Kumlu tınlı topraklar, nohut için idealdir. Fazla yağışı sevmez. Gelişme süresi iki, üç aydır. Memleketimizde, Nisan-Mayıs aylarında ekilir. Ekimi genellikle serpme şeklinde yapılır. Dönüme 10-12 kg tohum atılır.
Türkiye’de, fasulye ve mercimekten sonra ekim ve üretimi en fazla yapılan baklagillerdendir.
Kullanıldığı yerler: Meyveleri bol nişastalı ve azotlu maddelerce zengindir. Tâneleri bitkisel protein, demir, kalsiyum ve fosfor gibi mineralleri de ihtivâ eder. Kuru ve tâze hâlde yenilebilir. Besleyici bir sebzedir. Nohuttan ayrıca, leblebi imâlinde de faydalanılır. Nohutun sap ve yaprakları da hayvanlar için iyi bir yemdir.
(Bkz. İmlâ Kuralları)
Gangren ve doku harâbiyetiyle kendini gösteren ilerleyici bir enfeksiyon hastalığı. Avrupa ve KuzeyAmerika’da kaybolmasına rağmen, Afrika, Güney Amerika, Asya’da hâlâ mevcut olan bir hastalıktır. Hastalığın en önemli hazırlayıcısı kızamıktır. Fakat, kötü beslenme, gastro-enteritler, tifo ve zatürre de müessir hastalıklardandır. Hastaların çoğunda “borrelia vincentii” bulunabilir. Bu mikrobun bacteroides fusiformis mikroplarıyla etkilenmesinin hastalığı yaptığı da söylenmektedir. Başlangıçta, alt çenede kırmızı, sert bir şişlik olarak başlayan hastalık, hızla ilerliyerek yara meydana getirir. Altındaki kemiklere, yanak ve dudaklara atlayıp ağrılı bir şişlik hâsıl eder. 2-3 gün içinde kötü kokulu bir gangren meydana gelir ve ardından bunun dökülmesiyle çene ve yüzde içeriye açılan bir boşluk, bir delik teşekkül eder. Tedâvisi uygun antibiotik ve plastik cerrahi ameliyatlarıyla yapılır.
Alm. Noradrenaline, Fr. Noradrénaline, İng. Noradrenaline. Adrenalinle berâber vücûdun otonom sinir sistemini çalıştıran madde. Otonom sinir sistemi, vücutta habersiz çalışan, isteğe tâbi olmayan, bütün insan ve hayvanlarda en ince ayrıntılarıyla plânlanmış, proğramlanmış bir sistemdir. Çeşitli âni durumlarda vücut, bu iki maddeyi kullanarak kendini korur. Bunların her ikisine birden “katekolaminler” denilir.
Katekolaminler tesirlerini, bütün vücuda yerleştirilmiş bulunan reseptörler (alıcılar) vâsıtasıyla yaparlar. Alfa ve Beta reseptörler denilen bu alıcılardan alfalar vâsıtasıyla damarları büzerler. Betalar vâsıtasıyla kalbin hızını, kasılmasını ve iş yapmasını arttırırlar. Yine aynı alıcılar vâsıtasıyla mîde ve barsak hareketlerini yavaşlatırlar, soluk borusunu genişletirler.
Noradrenalin başlıca, damarların belli bir genişliği devam ettirmede ve kan dolaşımını normal olarak temin etmede vazifelidir. Ayrıca beyne de etki ederek davranışlarımız üzerinde de müessir olduğu kabul edilmektedir.
Katekolaminler vâsıtasıyla iş yapan sinirlere “adrenerjik sinirler” denir. Bu sinirlerin tembihleri neticesinde noradrenalin bol miktarda açığa çıkar. Böbrek üstü bezinin merkezinde de bol miktarda yapılırlar.
Adrenalinle noradrenalinin arasındaki fark, sâdece adrenalinde, azot üzerinde bir metil grubu bulunmasıdır. Fakat bu küçük fark aktivitede büyük bir değişikliğe yol açar. Vücudda fenilalaninden noradrenalin meydana geldikten sonra azotun üzerine bir (CH3) yâni metil grubu getirilmesiyle, noradrenalinden 200 kat daha güçlü bir madde elde edilir.
Bu muazzam kimyâ, farmakoloji ve fizyoloji bilgisini vücut nasıl biliyor, kimden öğrendi, bunu yapan kimdir? Eğer tesâdüf denilirse, bütün pozitif ilimlere leke sürülmüş olmakla berâber aynı zamanda oldukça komik ve kıymetsiz bir söz olur. Çünkü bu kadar ileri bir kimyâ ve tıp biliminin daha son senelerde biraz anlıyabildiği bu bilgilere tesâdüf demek için böyle bir hâdise veya benzerinin şimdiye kadar hiç mevcut olmaması lâzım gelir; hâlbuki vücûdumuzda, ölçülemeyecek kadar küçük miktar vb. zaman içinde bunlar gibi milyonlarca hâdisenin cereyan ettiği, bugünkü tıp ilmince anlaşılmıştır. Bu sayısız hârikulâdeliklerin farkına bile varamayan insanoğlu nasıl olur da bu muazzam fabrika, makina, organizmaya “kendiliğinden oluşmuş”, “tesadüfen meydana gelmiş” diyebilir? Asıl tesâdüf ise nasıl geliştiği bilinmeyen, böbreküstü bezinin ortasında bir tümöre bağlı olarak vücutta çok fazla noradrenalin meydana gelmesiyle ortaya çıkan fekromasitoma adlı hastalıktır. Bu hastalığa da, binlerce kişi içinden birinde rastlandığından ötürü, istatistikî olarak tesâdüfi denilebilir. Belki tümörlerin niye ortaya çıktığını bilemediğimiz için istatistik ilmi buna tesâdüf demektedir. Yoksa; milyarlarca insanda, milyarlarca hayvanda hep aynı şekilde işleyen bir mekanizma için tesâdüf demek hiçbir ilme, mantığa, akla uymayan bir söz olur.
Fransa’nın kuzeybatısında bir bölge ve eski bir eyâlet. Kuzeyde Manş Denizi, doğuda Bresle, batıda Couesnon ırmakları arasında kalır. Sen Nehri, doğuda bölgeyi keserek Manş Denizine dökülür. Normandiya’nın kuzeyinin Manş Deniziyle sınırı olması buradaki denizcilik hayâtını çok geliştirmiştir.
İdâre merkezi Rouen’de Sen Nehri üzerinde olduğundan, burasını çok önemli bir endüstri ve ticâret merkezi hâline getirmiştir. Normandiya’nın diğer önemli limanları, Cherburg ve Le Haure’dir.
Normandiya’nın nemli bir iklimi vardır. Ticâret, tarım ve bilhassa hayvancılık çok gelişmiştir. Dünyâca ünlü süt endüstrisinin ürünü Cemembert peyniri Normandiya’da yapılır.
Târihi: Normandiya, adını Normanlardan alır. Burası Keltler, Belçikalılar, İmerler ve Ligürlerin yerleştiği bölgeydi. M.Ö. 56’da Roma adına fethedilen Normandiya’da, mîlâdî 4. yüzyıldan îtibâren Hıristiyanlık yayılmaya başladı. Normandiya dokuzuncu yüzyılda Norman ve Viking istilalarından büyük zarar gördü. 911 yılında Fransa KralıÜçüncü Charles, Normanların reisi Rollan’a toprak verdi. Rollan böylece ilk Normandiya dükü oldu. Kendisinden sonra gelen dük Guillauma, topraklarını daha da genişletti. 1066’da İngiltere’yi fethetti. Normandiya ,1106’dan 1206’ya kadar İngiliz krallarının hâkimiyetinde kaldı. Yüzyıl Savaşları sırasında İngiltere ile Fransa arasında çekişildi. Sonuçta, İngiltere Kralı Beşinci Henry, 1420 de dükalığa tamâmen hâkim oldu. Ancak Fransızlar 1436 ve 1450’de Normandiya’yı kesin olarak ele geçirdiler. Bundan sonra Normandiya târihi olaysız geçti. Normandiya 1944 yılında İkinci Dünyâ Savaşının sonuçlanmasında en önemli rollerden birini oynayan târihî Normandiya çıkartmasına sahne oldu ve bu olayla tanındı.
Normandiya çıkartması: İkinci Dünyâ Savaşı sonlarına doğru, müttefiklerin, Batı Avrupa’nın işgâli için Fransa’nın kuzey sâhillerine yaptığı ve harp târihinde büyük yeri olan çıkartma harekatı. Amerika Birleşik Devletlerinin 1942 senesinde savaşa girmesi üzerine, müttefik genel kurmay başkanları Londra’da toplanarak, 1943 yılında Batı Avrupa’yı işgâl etmeye karar vermişlerdi. Ancak bu karar, bâzı askerî sebeplerden dolayı 1944 senesine kadar tehir edildi. 1 Mayıs 1944 senesinde icra edilecek harekâtın adı, Overlord olarak tesbit edildi. 10 Aralık 1943’te General Eisenhower, çıkartma kuvvetlerinin başkumandanlığına tâyin edilerek, İngiltere’ye gelip karargâhını kurdu.
Bu büyük harekâtın çıkartma yeri olarak, Cotentin Yarımadası da dahil olmak üzere Caen’dan batıya doğru olan kıyı seçilmişti. Ancak seçilen yerin med ve cezir zamanlarındaki durumu önemli bir mahsur teşkil ediyordu. Diğer bir mahsur da, burada önemli bir limanın olmamasıydı. Bu mahsurlar sebebiyle 1 Mayıs 1944 olarak tesbit edilen harekât târihi, Haziran ayının beşi olarak tekrar değiştirildi. 1944 yılı Haziranında İngiltere’de; 26’sı Kanada, Polonya ve İngiliz, 21’i de Amerikalı olmak üzere toplam 47 tümen vardı. Bu tümenlerin herbirinin mevcudu, her tümenin kendisine mahsus tank, tanksavar ve uçaksavar birlikleriyle 20.000’i buluyordu. Ayrıca müttefik kuvvetlerin 3000 gemiden teşkil olunan deniz kuvvetlerinde 22 kruvazör, 93 destroyer, 6 harp gemisinden başka binlerce çıkartma gemisi vardı. Hava Kuvvetlerinde de 5900 bombardıman ve 5000 avcı tayyaresi bulunuyordu.
Overlord’un (Normandiya) hazırlıkları, büyük bir gizlilik içerisinde yürütülüyordu. Hattâ ilgili bütün personelin, bir yerden bir yere gitmesine dahi izin verilmiyordu. Almanlar da muhtemel bir istilâ harekâtına karşı Atlantik Duvarını yapmışlardı. Adolf Hitler bunu, Pirenelerden Norveç’e kadar uzanan müstahkem mevkiler ve istihkâmlar olarak adlandırıyordu. Aynı zamanda bölge denizi de çeşitli engellerle donatılmıştı.
Müttefik hava kuvvetleri 1944 yılı Mart-Nisan ve Mayıs aylarında devamlı olarak Alman petrol tasfiyehânelerini ve sentetik yakıt fabrikalarını bombaladı. Ayrıca çıkartma bölgesiyle bağlantı kuran bütün yollar ve köprüler bombalandı. Ve bölge âdeta tecrit edildi.
Çıkartma harekâtının yapılacağı târih, D günü, H saati olarak tayin edilmişti. D gününden aylarca önce, çıkartma filosu İngiltere’nin güney sâhillerine doğru inmeye başladı. D gününden birkaç gün önce de bindirme ve yükleme işlemleri tamamlandı. D günü şafakla beraber bütün bombardıman tayyareleri, ellerindeki mevcut bütün bombaları sâhile bırakmaya başladılar. Bu üstünlük karşısında, Alman Hava Kuvvetlerinin varlığı hissedilmiyordu.
İlk müttefik kuvvetleri, harp gemilerinden ve çıkartma gemilerinden açılan ağır ateşin himâyesinde saat 06.30’da Normandiya kıyılarına çıkmağa başladı. Diğer birlikler de hemen arkasından dalgalar hâlinde karaya çıkıyorlardı. Bâzı bölgelerde ağır kayıplar veren müttefik kuvvetleri, buna rağmen sabahın erken saatlerinde 5 tümenlerini çıkartmağa muvaffak olmuşlardı. Böylece kıyı başı tutulmuş oluyordu. Haziranın 7, 8, 9 ve 10’unda artık kuvvetli bir cephe meydana getirilmiş bulunuyordu. Haziranın 20’sinde Amerikan çıkartma birlikleri, Cotentin yarımadasını tamâmen tecrit etmiş ve daha sonra da Cherbaurg’u teslim almışlardı. Bütün yaz boyunca çıkartmaya devam edildi. Bu arada lojistik destek birlikleri de çıkartmalarını tamamlayarak ikmal hizmetlerini fevkalâde yürütmeğe başladılar. Çıkartmanın ilk haftasında Normandiya bölgesinden 530.000 asker, 60.000 çeşitli askerî araç ve 150.000 ton lojistik destek malzemesi geçirildi. Sonbaharda ise bu miktar 2,8 milyon erbaş ve er, 550.000 askerî araç, 5.000.000 ton ikmal malzemesine yükselmiş bulunuyordu.
Alm. die Normannen (pl), Fr. les Normands (pl), İng. The Normans. Vikingler olarak da tanınan Avrupalı eski bir kavim. Kuzey insanları, mânâsındadır. İskandinavya bölgesinde yaşarlardı. Sekizinci yüzyılda Avrupa kıtasını istilâ etmek istemeleriyle, târih sahnesine çıktılar. Denizci bir kavim olup yağmacılıklarıyla tanınırlar.
Normanlar, Danimarka, İsveç, Norveç ülkelerinin bulunduğu İskandinavya’da, sekizinci yüzyıla kadar oturdular. Bu yüzyılda, iklim şartları, nüfusun artması, siyasî ve iktisadî sebeplerle güneye açıldılar. Denizci bir kavim olduklarından, devirlerine göre üstün bir gemi yapma tekniğine sâhiptiler. Okyanusa da açıldılar. İzlanda Adasını keşf edip, Grönland’da sömürge kolonileri kurdular.
Avrupa kıtasına açılan Normanlar, batı Avrupa kıyılarına, Akdeniz’e ve Rusya içlerine yayıldılar. Onuncu yüzyılda, Hıristiyan kültürüne dâhil oldular. Nehir yoluyla, gâyet ustalıkla hareket eden Normanlar, Rusya’yı geçip, Karadeniz’e kadar geldiler. Karma barbar kavimlerinden meydana gelen Rusların birleşmesine yardımcı oldular. Onuncu yüzyılda Fransa’nın Normandiya bölgesinde koloni, 911’de de düklük kurdular. Normandiya’da devamlı genişleyerek, İngiltere’ye geçtiler. On birinci yüzyılda İngiltere’ye hâkim olan Normanlar, Akdeniz’den Orta Doğuya kadar yayıldılar. Güney Avrupa’daki limanların gelişmesinde hizmetleri geçti. Haçlı Seferlerine katıldılar. Güney İtalya’ya da hâkim oldular. Dağıldıkları bölgelere göre nüfusları çok az olan Normanlar, ancak koloni kuracak kadar kalabalıktılar. Bu yüzden hâkim oldukları bölgenin nüfûsu içinde eriyip giden Normanlara, 13. yüzyıldan sonra rastlanılamaz oldu. Normanlar, coğrafi yer adı olarak kullanılan Normandiya adından başka kendilerinden eser bırakmamışlardır.
DEVLETİN ADI |
Norveç Krallığı |
BAŞŞEHRİ |
Oslo |
YÜZÖLÇÜMÜ |
323.878 km2 |
NÜFÛSU |
4.283.000 |
RESMÎDİLİ |
Norveççe (Bokmal, Nynorsk), Samisk (Laph) |
DÎNİ |
Norveç Lüther |
PARA BİRİMİ |
Krone (= 100 ore) |
İskandinavya Yarımadasının kuzeyini ve batısını ihtivâ eden, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bağımsız bir krallık.
Târihi
Norveç târihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9. yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı. 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi. O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi. 1000 yılına kadar Norveç’in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa’da birçok yerlere saldırdılar. İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular. Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı. Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebebiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç’i huzursuz bıraktı. Arkasından 14. yüzyıl başlarında “Kara Ölüm” adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehşet getirdi. Hemen hemen nüfûsun yarısı bu hastalıktan öldü. Hıristiyanlığın ülkeye girdiği sıralarda, mükemmel olan tarım, ticâret ve denizcilik felce uğradı. Norveçlilerin deniz üstünlüğünün yerini, derin ve acı bir fakirlik aldı.
1397 yılında İsveç, Danimarka ve Norveç, Danimarka Kralı idâresi altında Kalmar birliğini kurdular. 1523’te İsveç bu birlikten ayrıldı. 1814 yılına kadar Danimarka’ya bağlı olarak yaşayan Norveç, 17 mayıs 1814’te Eidsvoll’da bir bağımsızlık deklerasyonu yayınladı. Yeni bir meclis açarak, ilk anayasasını hazırladı. 1905 yılında Danimarkalı Prens Charles’in Norveç Kralı îlân edilmesiyle de, ülke tam bağımsız bir krallık hâline geldi.
Norveç Birinci Dünyâ Harbi esnâsında tarafsızlığını îlân etti. Buna rağmen, savaş boyunca 2000 Norveçli denizci öldürüldü. İkinci Dünyâ Harbi patlak verdiğinde Norveç yine tarafsız idi. Fakat Almanlar, 9 Nisan 1940 târihinde İskandinavya Yarımadasına taarruz etti. Norveç, 1945 yılına kadar Alman işgali altında kaldı. Alman Nazi iktidarı, 35.000 Norveçliyi tevkif etmiş ve 1500’ü aşkın Yahûdîyi yerlerinden kovmuştu. Bunun üzerine Norveç, müttefikler tarafında yer aldı. Ülkenin işgali 8 Mayısta Almanların çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu. Sürgüne gönderilmiş olan Kral Haakon, ülkesine dönerek tekrar Norveç birliğini sağladı.
Harbin getirdiği felâketler Norveç’i oldukça yıpratmıştı. Müttefik kuvvetlerin, Alman ordularını mağlup etmesiyle, Alman işgâlinden kurtulan Norveç yine müttefik kuvvetlerin dış yardımlarıyla ekonomisini çıkmazdan kurtarabildi. ABD’nin sağladığı 350 milyon dolarlık Marshall Plânı yardımı Norveç’i rahatlattı. Batı ve Doğu arasında stratejik bir mevkide yer alması ve Rusların Çekoslovakya’yı işgal etmesi yüzünden 4 Nisan 1949’da NATO’ya katıldı.
1930 yılından beri iktidarda bulunan İşçi Partisi, 1965 yılında anti-sosyalist partilerin koalisyona gitmeleri üzerine düştü. Yerine Merkez Partili Per Borten başkanlığındaki koalisyon hükümeti geldi. 1971 yılında Ortak Pazar üyeliği için ortaya çıkan meseleler sebebiyle bu hükümet de düştü. 1972 de yapılan halk oylaması neticesinde Ortak Pazar üyeliği, % 47 kabule karşılık % 53 hayır oyu ile reddedildi.
1981 seçimlerinde anti-sosyalist iktidar, ezici bir üstünlükle tekrar hükümet oldu. Yeni hükümet, Muhafazakâr Parti liderliğinde ülke yönetimini ele aldı. 1985 seçimlerini İşçi Partisi kazanarak Brundtland başbakan oldu. 1989 seçimlerinde İşçi Partisinin oy kaybetmesi üzerine Brundtland 1989 Eylülünde başbakanlıktan çekildi. Muhafazakâr Parti başkanı Jan Peder Syse başkanlığında azınlık hükümeti kuruldu. 1990’da Norveç’in Avrupa topluluklarıyla münâsebetlerinin geleceği konusunda Muhâfazakâr Parti kendi içinde anlaşmazlığa düşmesi üzerine hükümet istifâ etti. Yerine yeniden İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu. Ülkenin çok sevlien kralı V. Olav’ın 17 Ocak 1991’de ölümü üzerine tahta oğlu V Harold geçti. Hükümet 1992’de Avrupa Ekonomik Alanına katılma anlaşması imzâladı. Arkasından parlemantoda onaylanan kararla hükümet AT’ye üyelik başvurusunda bulundu.
Fizikî Yapı
Norveç, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde bulunan ve kabaca İskandinavya Yarımadasının kuzey ve batısını ihtivâ eden bir ülkedir. 57° 58’ ve 77° 11’ Kuzey enlemleriyle 4° 39’ ve 31° 10’ doğu boylamları arasında yer alır. Kuzey Kutup Dâiresi, ülkenin en dar yerinden geçer ve yaklaşık üçte bir topraklarını dâire içerisine alır.
Doğusunda Finlandiya, İsveç ve Rusya vardır. Kuzeyi, Kuzey Buz Denizi ve Barents Denizi, batısı Atlantik Okyanusu (Norveç Denizi) ve güneyi Skagerrak ve Kuzey Deniziyle örtülüdür. Yüzölçümü 323.878 km2dir. Kıyıları boyunca, yaklaşık 150.000’in üzerinde ada ve deniz kayalıkları mevcuttur. Norveç yüzölçümü, kolonileriyle birlikte 387.014 km2ye ulaşır. Bu yüzölçümüyle, Rusya Federasyonu hâriç, Avrupa’nın beşinci büyük ülkesidir. Kuzeyde yaklaşık 650 km uzağındaki Svalbord, 1000 km batıdaki Jan Mayen Adası, Antarktika, yakınlarındaki Bouvet ve Peter I. Adaları ve Avrupa’daki en büyük buzul olan 890 km2lik Jostedalsbre Buzul Adası, sâhip olduğu başlıca büyük toprak parçalarıdır.
Norveç, kuzeyden güneye, Kuzey Buz Denizi ile Kuzey Denizi arasında yaklaşık 1800 km uzunluğa sâhiptir. En geniş yeri 435 km ile 60° kuzey enleminin geçtiği yer ve en dar yeri ise 68° kuzey enleminin geçtiği 6 km’lik Tysfjord’dan, İsveç sınırına uzanan şerittir. Bütün kıyılarının hemen her tarafı fiordlarla kırılmıştır. Bâzan bu su girintileri iç kısma 150 km kadar girebilmektedir.
İskandinavya Yarımadasının omurgasını teşkil eden eski zaman kristal dağ kütlelerinin büyük bir bölümü Norveç toprakları boyunca uzanır. Bu dağların güney Norveç’te kalan kısmına Langfjelteno (Uzun Dağlar) adı verilir. Aynı zamanda bir yayla görünümündedir. Bu yüzden diğer bir adı da Hardanger Yaylasıdır. Ortalama 1000 m yüksekliğindeki bu dağlık bölgenin en yüksek yeri olan 2469 metrelik Galdhopiggen Tepesi, ülkenin de en yüksek yeridir. Uzun Dağlar, kuzeye doğru gittikçe yükselir. Bu dağ zincirinin diğer önemli olanları Jotunheim, Doğrefiell (Doğre Dağları) ve Kjolen dağlarıdır. Ülke, dağların ve fiyortların (su girmeleri) durumuna göre altı bölgeye ayrılır; Bunlar Ostlandet, Sorlandet, Vestlandet, Trondelag, Kuzey Norveç ve Svalbard (Spitsbergen) bölgeleridir.
Ostlandet, Norveç’in en önemli ve en verimli topraklara sâhip bölgesidir. Bölgede yaklaşık 580 km uzunluğundaki ülkenin en uzun nehri olan Glomma Nehri ve en büyük gölü olan 375 km2 yüzölçümlü Mjosa Gölü yer alır. Sorlandet, ülkenin ancak % 5’ini ihtivâ eder. Vestlandet bölgesiyse, en engebeli ve devamlı karlı dağların ve derin su girmelerinin (fjord= fiyort) bulunduğu bölgedir.
Ülkenin güneyine yakın orta bölümde bulunan büyük Trondheim Fjord (su girmesi) civârındaki nispeten alçak yerler, Trondelag bölgesine âittir. Bu bölge oldukça verimli topraklara sâhiptir. Trondelag bölgesi umûmiyetle geniş ve açık arâzilerden teşekkül etmiştir.
Kuzey Norveç, ülkenin en geniş bölgesidir. Norveç’in en kuzeyinde kalan bölge en az nüfusludur. Göçebe çobanların yaşadığıFinnmark Yaylasının bulunduğu bu bölge, Norveç topraklarının % 35’ini ihtivâ eder. Norveç’in yaklaşık 650 km kuzeyinde, Kuzey Buz Denizinde yer alan Şvalbard Adaları 62.700 km2lik bir yüzölçüme sâhiptir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Norveç nüfûsu 4.283.000’dir. Norveç, nüfus yoğunluğu bakımından İzlanda hâriç, Avrupa’nın en küçük ülkesidir. Km2ye ancak 13 kişi düşmektedir. İkinci Dünyâ Harbinden sonraki dönemde yıllık nüfus artış oranı % 2’yi geçmemiştir. Nüfûsun % 44,2’ye yakın bir bölümü şehir merkezlerinde oturur.
Nüfus dağılımı, bölgelere göre eşit değildir. Kuzey toprakları çok seyrektir. Toplam nüfusun yaklaşık % 75’i Oslo-Trondheim arası bölgededir.
Ülkenin en kalabalık yeri Oslo ve çevresi, toplam nüfûsun % 40’ına sâhiptir.
Bugünkü Norveç resmî dili iki tânedir; Bokmal (Kitap dili) ve Nynorsk (Yeni Norveç=Yeni İskandinav). Bakmal, Danimarka dilinden Norveçleştirilmiş bir dildir. Nüfûsun dörtte biri ise Nynorsk dilini konuşur.
Norveçliler, resmî dilden başka, birbirinden farklı yüzlerce lehçelerle konuşur. Bu lehçeler, iki ana dil grubundan türemiştir. Bunlardan biri ülkedeki en büyük topluluk olan Sea Lapps’ın (Denizci Laponyalılar) konuştuğu dil, diğeriyse, en küçük topluluk olan Lpps’lerin (Samer Laponyalılar) konuştuğu Samisk (Laponyaca) dilidir. Ayrıca Almanca, özellikle ticârî alanda oldukça yaygın durumdadır.
Ülkenin dîni, resmî olarak Protestan Lutherist’dir. Halkın % 90’ı bu inançtaki devlet kiliselerine bağlıdır. Nüfûsun % 4’üyse çeşitli Metodist, Katolik, Baptist, Yahûdî ve Ortadoks gruplarından teşekkül etmiştir. Oslo çevresinde Pancap dili konuşan yaklaşık 25.000 Pakistanlı Müslüman mevcuttur.
Siyâsî Hayat
Norveç, anayasaya sâhip, soydan soya geçen bir monarşik rejimle idâre edilir. Devlet başkanı kraldır. Kralın, hükümetle berâber yürütme gücü vardır. Kânunlardaki kralın imzâları, hükümet içindeki ve parlamentoya karşı sorumlu bir bakan tarafından yeniden tasdik edilir. Kral sâdece sembolik hükümet başkanıdır.
Yasama meclisi 155 üyeden meydana gelir. Seçimlerde oy kullanma yaşı 18’dir. Yargı gücü, Yüce Divan yâni Yüksek Mahkemededir. Hükümet kabinesi, bir başbakan ve yedi üyeden meydana gelir. Üyeler, en az 18 yaşında ve Protestan (muhafazakâr) Luther Devlet Kilisesi üyesi olmak mecbûriyetindedirler. Çoğu parlamenter sistemlerin aksine, hükümet kabinesi ve kral, meclisi feshedemez ve yeni seçimlere gidemez. Meclis dört yıl için seçilir. Yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden bağımsız ve ayrı bir güçtür. Kânûnî meselelerde en üst mercidir.
Norveç, idârî olarak 19 eyâlete, bunlar da 450’den fazla belediyeye ayrılmıştır. Eyâlet yönetimi hükümeti temsil eden bir Eyâlet Yürütme Konseyinin elindedir. Ülke, ayrıca polis ve şerif sorumluluk bölgelerine bölünmüştür. Mahallî idâre, Belediye Konseylerine bırakılmıştır. Eyâlet ve belediye seçimleri iki yılda bir yapılır.
Norveç, Doğu-Batı arasında köprü siyâseti içindedir. Rusya Federasyonuna (Eski Sovyet Rusya) komşu olması, ülkeyi 1949 yılında NATO üyesi olmaya zorlamıştır.
Ekonomi
Norveç topraklarının ancak % 3’lük küçük bir kısmı tarıma müsâittir. Ormanlık alanlar yüzölçümün yaklaşık % 21’ini meydana getirir ve oldukça verimlidir. Ülkenin dörtte üçüne yakın bir bölümünü kayalık arâzi, su, bataklık ve buz teşkil etmiştir. Norveç, bir zamanlar Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biriyken, etrâfını çeviren sulardan elde ettiği petrol ve tabiî gaz sâyesinde, dünyânın en zengin ülkelerinden biri hâline geldi.
Norveç, İskandinav ülkelerine göre tarım ve çiftçilik açısından geridir. Soğuk ve don iklimi tahıl yetiştirmeyi sınırladığı için, umûmiyetle hayvancılığa dönmüşlerdir. Daha çok süt ineği, koyun ve keçi yetiştirilir. Tarım alanında ise daha çok arpa, yulaf, patates, hayvanlar için yem, kıyı bölgelerinde ise elma, çilek, erik yetiştirilir. Stavanger şehri güneyinde yer alan Jaren bölgesi ise ılımlı iklimin tesiriyle tarım ve hayvancılık alanında bir hayli gelişmiştir. Özellikle turfanda sebzeler, kümes hayanları üretimi ve et üretimi açısından zengindir.
Norveç, deniz ürünleri, balıkçılık ve balina avcılığı alanlarında oldukça gelişmiştir. Yılda ortalama 7500 fok balığı yakalanır. Halkın % 2’si balina avcılığıyla uğraşır. Balinacılık, millî gelire % 1 oranında katkıda bulunur. Halkın üçte biri îmâlât sanâyiinde çalışır ve yaklaşık millî gelirin altıda biri bu sektörden elde edilir.
1960 yılından sonra Kuzey Denizinde, güneybatı kıyılarından yaklaşık 300 km uzaklıktaki Norveç sularından elde edilen petrol ve tabii gaz, ekonominin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Çalışan nüfûsun yarısına yakın bir bölümü bu alanda istihdam edilir. Özellikle Kuzey Denizine en yakın bulunan Stavonger bölgesinde petrolün büyük önemi vardır. Petrol-gaz endüstrisi yanında ayrıca metal ürünleri ve makina sanâyii, kâğıt endüstrisi, odun ve odun ürünleri, gıdâ ve meşrubat sanâyii mevcuttur. Ayrıca gemi yapımı, mühendislik, kimyâ sanâyii de vardır. Başlıca yeraltı kaynakları (mineralleri); petrol, bakır, tabi gaz, nikel, demir, çinko, kurşun ve alüminyumdur. Diğer ekonomik kaynaklar arasında kerestecilik, saf çelik üretimi ve et ile elektrik enerjisi üretimi yer alır.
İş gücünün % 7,4’ü tarım, % 20,5’i endüstri ve % 29’u diğer hükümet ve kamu hizmetlerindedir.
Dünyânın altıncı büyük ticâret filosuna sâhiptir. Başlıca ihraç maddeleri; gemi, mâden filizi, alüminyum, balık, kereste, kâğıt ve kimyevî madde ürünleridir.
Norveç, dünyâ ortalamalarına göre, kişi başına düşen enerji miktarı bakımından çok zengindir. Su gücünün oldukça bol olmasıyla Norveç, elektrokimyâ ve elektrometalurji ürünlerinde önemli bir ülke olmuştur. Bu alan nitrojen, alüminyum da ihtivâ etmektedir. Norveç, Rusya Federasyonu ile birlikte işlettiği Svolbard bölgesi kömür yataklarından yaklaşık olarak yılda 300.000 ton kömür elde etmektedir.
Norveç, ulaştırma alanında daha çok su yolu (gemi) bakımından gelişmiştir. Demiryolları yaklaşık 4180 km uzunluğunda olup, % 60’ı elektriklidir. Karayolları 88.800 km olup, % 70’i asfalttır. Otomobil ülkede ulaştırma sistemine hâkimdir.
Gemilerin % 40’ı 100 groston ve yukarısı olup, yaklaşık 30.000 mürettebatlıdır. Ticârî filosu ülkeye oldukça gelir getirmektedir. Nüfûsun % 9’u ulaştırma sektöründe çalışır. Ülkede hava ulaşımının sağlandığı 47 havaalanı vardır.
Oslo, ülkenin en büyük iç ve dış ticâret merkezi olup, en önemli limanıdır. İthâlâtı: Ham petrol gemileri, otomobil, makina, kumaş. İhracatı: Ham petrol, tabiî gaz, gemi ve çeliktir. İthâlâtının yarısı ve ihrâcâtının üçte ikisini Ortak Pazar ülkeleriyle yapar. İngiltere, ABD, İsveç, Almanya, Danimarka ticârî münâsebeti olan ülkelerin başlıcalarıdır.
Alm. Diplomatische Note (f), Fr. Note (f) diplomatique, İng. diplomatic note. Devletler Hukûku terimi. Devletler arasındaki diplomatik yazışmalarda kullanılan, genelde siyâsî ve askerî konularda olan, bir devletin, herhangi bir devletten veya devletlerden belli bir zaman içinde yerine getirilmesini talep ettiği hususları ihtivâ eden diplomatik belge.
Nota, muhatap devletlerin, veren devlet nezdindeki diplomatik temsilcisine verilmek sûretiyle yapılır. Notanın çeşitli şekilleri vardır:
Yazılı Nota: Yüksek seviyede, hitap şekilli olarak kullanılır. Bir mektup gibi olan bu notanın sonunda isim ve imzâ vardır.
Şifahî Nota: Üçüncü şahıs üslûbuyla yazılıp, nezâket cümlesiyle başlayıp biter. Şahsî ifâdeler yoktur. Sonunda mühür ve yetkili kimsenin parefesi bulunur. Diplomatik misyonların, vazifeli bulunduğu devletlerin dışişleri bakanlarıyla olan yazışmaları genel olarak bu şekilde olur.
Kollektif Nota: Birden fazla devlet temsilcisinin berâber olarak verdikleri notadır. Bu notayı ayrı ayrı verebildikleri gibi, müşterek olarak da imzâlayabilirler.
Genelge Nota: Bir devletin Dışişleri Bakanlığınca, memleketteki bütün yabancı misyonlara aynı konuda verilen nota.
Nota, sınır ihlâlinin kaldırılması, maddî zararın giderilmesi, askerî, siyâsî, iktisâdî vb. çok çeşitli konularda verilir. Nota veren devletin, ayrıca notasında karşı devletin taleplerini yerine getirmemesi hâlinde, harp îlânı, abluka, ekonomik ambargo gibi, göstereceği karşı tepkileri de belirtir.
Notanın zorlayıcı gücü, nota veren devletin, askerî, siyâsî, iktisâdî kuvvetine bağlıdır. Osmanlı Devletinin mânen ve maddeten güçlü olduğu devirlerde herhangi bir devlete istediğini yaptırması için, değil nota, yalnızca serzenişi yetmiştir. Fransa’da, Voltaire’nin Candide adlı, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) iftirâ eden piyesi oynatıldığında, Sultan Abdülhamîd Han, sert bir nota ile buna ânında mâni olmuştur.
1945 târihli La Haye Antlaşmasına göre, notanın yazılı olarak verilmesi gerekir. Türkiye’de notalar, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığında tasnif edilerek târihî ve hukukî belge olarak saklanır.
Notaya, “ültimatom ve muhtıra” da denir.