NİŞASTA (Amylum)
Alm. Stärkel-mehln (f), Fr. Amidon (m), İng. Starch. Bütün yeşil bitkilerin tohum, meyve ve toprak altı kısımlarında katı hâlde bulunan, bitkinin enerji kaynağını teşkil eden, karbonhidrat yapısındaki beyaz organik maddeler. Dünyâdaki bitkilerin çoğunda, selülozdan sonra en fazla bulunan maddedir.
Nebâtî gıdâlarda, nisbî olarak, sudan sonra en fazla bulunan madde nişastadır. İnsanın günlük karbonhidrat ihtiyacı 350-450 g olup, bunun çoğu nişasta şeklinde alınmakta ve bu, sindirim enzimleri tarafından yavaş yavaş üzüm şekerine (glikoz) çevrilmektedir. Nişasta, beyaz bir toz olup, bitkilerin yedek karbonhidratını meydana getirir. Bu bakımdan hayvanlardaki yağın vazîfesini görür. Bitkilerde, havadaki karbonhidratın özümlenmesi (fotosentez) sonucu meydana gelir. Burada fotosentezle; önce glikoz moleküllerinin yoğunlaşmasıyla yüksek polimer nişasta meydana gelir. (Bkz. Fotosentez)
Nişasta tâneciklerinin şekil büyüklük ve bâzı özel işâretleri bitkinin cinsine göre değiştiğinden bunları mikroskop altında incelemekle, bitkinin cinsini tespit etmek mümkün olmaktadır.
Teknikte nişasta patates gibi kök bitkilerinden veya buğday, mısır ve çeltik gibi tahıllardan elde edilir. Patateste % 17-24 oranında nişasta bulunur ve normal olarak % 16-22 verimle nişasta elde edilir. Nişasta, yalnız glikoz moleküllerinden meydana gelir. Nişastanın yapısında iki tip ayırdedilir. Amiloz ve amilopektin. Amiloz glikoz moleküllerinin düz zinciri formunda yapı göstermesine karşılık, amilopektin zincir üzerinde dallanmış bir yapı gösterir. Farklı strüktürel yapısı sebebiyle her iki nişasta bileşeni özellikleri bakımından birbirinden ayrılık gösterirler.
Amiloz, nişastada % 20-30 oranında bulunur. Bu, sıcak su üzerinde disperse olarak çözünür. Molekül ağırlığı 10.000-50.000 arasındadır. İyodiyot potasyum çözeltisi (I+KI) ile kesif bir mavi renk verir. Amilopektin, nişastada % 70 oranında bulunur. Sıcak suda ısıtılırsa önce şişer ve sonra üzeri zamkla kaplanır. Molekül ağırlığı 50.000-100.000 arasında bulunur. Bu özellik, dallanmış molekül yapısından hâsıl olmaktadır. İyot çözeltisiyle menekşe, kırmızı menekşeye kadar değişen renk verir. Bunun için alışılmış nişasta çözeltileri, iyot çözeltisiyle maviden menekşeye kadar reaksiyon gösterirler. Nişasta konsantrasyonu çok büyükse siyah bir renk meydana gelir. Nişasta diğer karbonhidratlar gibi asitler ve enzimlerle parçalanır. Nişastanın hidrolizasyonunun teknik olarak kullanılmasına, gıdâ endüstrisinin farklı kollarında rastlanır. Nişasta şurubu, glikoz elde edilmesi, bunlara misaldir.
Sıcaklığın tesiriyle nişastanın parçalanması farklı ara safhalar üzerinden glikoza kadar devam etmektedir. Bu hâdise pişme sırasında ekmeğin kabuk teşekkülünde görülebilir. Sıcaklık tesiriyle nişastanın glikoza parçalanmasındaki ara safhalar dekstrinler üzerinden olur. Bunlar glikoz moleküllerinin miktarlarından dolayı polisakkaritlere dâhil olup, farklı molekül büyüklüğünde nişasta parçalanma ürünlerinin bir karışımıdır. Kendi aralarında amilodekstrin, eritrodekstrin, akrodekstrin ve maltodekstrin diye sınıflara ayrılırlar. Bunların her biri iyot çözeltisiyle değişik renk verirler. Bütün dekstrinler müşterek olarak suda çözünürler, fakat mayalar tarafından fermantasyona uğratılmazlar.
Nişasta elde etmek için bitki kısımları önce un hâline getirilir. Bu un, su ile karıştırılıp dinlenmeye bırakılır. Üstteki sulu kısım aktarıldıktan sonra dipte toplanan nişasta alınır ve fırınlarda kurutulup toz hâline getirilir. Veyahut da sulu nişasta santrifüje edilerek suyundan ayrılıp, tekrar yıkanıp kurutulabilir.
Kullanıldığı yerler: Nişasta bir gıdâ maddesidir. Eczâcılıkta dolgu maddesi olarak kullanılır. Dekstrin, glikoz ve amil alkol eldesinde bir ilkel maddedir. Endüstride kullanılan nişastalar buğday, pirinç, mısır gibi tahıllardan elde edilir. Bunlarda nişasta miktarı % 65-75 kadardır. Patates yumrularında ise nişasta miktarı % 20’dir. Buğday unu, ayrıca B1 vitamini ve fitin, mısır unu PP vitaminleri ihtivâ eder.
Alm. Salpetersäure (f), Fr. Acide (m) nitrique, acide (m) azotique, İng. Nitric acid. HNO3 formülü ile gösterilen ve halk arasında kezzap olarak bilinen anorganik bir asit. Asidin bâzı tuzları, tabii kaynaklar hâlinde bulunur. Bunların en önemlisi, Şili güherçilesi olarak bilinen sodyum nitrattır (NaNO3). Sodyum nitrat, sülfürik asitle ısıtılırsa, sodum bisülfat ve nitrik asit meydana gelir.
Nitrat asidinin üretimi için kullanılan iki ticari metod daha vardır. Elektrik arkı prosesinde, azot ve oksijen direkt reaksiyona sokulur. Meydana gelen nitrik oksit, su ile birleştirilerek aside dönüştürülür. Oswald prosesinde, platin katalizörlüğünde amonyak, oksijenle reaksiyona sokularak oksitler meydana getirilir ve bunlar da aside dönüştürülür.
Saf nitrat asidi, renksiz ve 86°C’de kaynayan bir sıvıdır. Kararsız bir bileşik olup, oda sıcaklığında yavaşça azot oksitlerine bozunur. Ticârî olarak satılan derişik asit % 68’lik olup, azot dioksit mevcudiyetinden dolayı genellikle kahverengimsidir. Nitrat asidi en kuvvetli asitlerden olduğu gibi, kuvvetli bir oksidasyon aracıdır ve her iki maksatla da kullanılır. Böylece bâzı metallerle tuzları ve serbest hidrojen meydana getirir. Diğer bâzı metal ve ametallerle de oksitleri meydana getirir. Üç kısım hidroklorik asit ve bir kısım nitrat asidinden meydana gelen “Kral suyu”, altını çözebilen yegane karışımdır.
Nitrik asit kezâ bir çözücü olarak temizleme işlemlerinde kullanılır. Asitle yapılan nitrolama prosesleri endüstride önemli olup, bu yolla plastikler, boyalar ve patlayıcı maddeler gibi pekçok çeşit ürün elde edilir.
Alm. Salpetrige Saure (f), Fr. Acide (m) nitreux, İng. Nitrous acid. Hiçbir zaman serbest olarak elde edilmeyen, ancak çözelti hâlinde elegeçen, HNO2 formülüyle gösterilen bir asit. Seyreltik sodyum nitrite, bir asidin etkimesiyle elde edilir. Ayrıca alkali nitratlara kurşun etki ettirmekle nitrit asidi elde edilir. Bu gün, nitrit asidi, amonyağın yakılmasıyla ele geçen azotmonoksidin soda ile reaksiyonundan elde edilir.
Nitrit asidi zayıf bir asiddir. Nitrit kökü azot ile izoelektroniktir. Azot ile oksijen arasında 115°’lik açı vardır. Derişik çözeltileri ısıtıldığı zaman nitrit asidi nitrat asidine ve azotmonoksit ile suya dönüşür. Nitrit asidi bir aktif oksidasyon (yükseltgeme) vâsıtasıdır. Oksidasyona uygun olan organik bileşiklerle reaksiyon verir. Yine nitrit asit, karşısındaki maddeye bağlı olarak indirgeme vâsıtasıdır. Burada nitrit hitrata yükseltgenirken, karşısındaki indirgenir. Nitrit asit çözeltisinin en büyük önemi sentetik organik kimyâ endüstrisinde, bilhassa boya îmâlâtındadır. Nitrit asidi vâsıtasıyla elde edilen boyalara azoboyaları denir. Sularda az miktarda asitnitrit bulunması zararsızdır. Sudaki çok miktardaki nitrit, suyun kirli oluşu anlamındadır. Meselâ kolera basilleri nitratları nitritlere indirger.
Alm. Nitrobenzol (n), Fr. Nitrobenzène (m), İng. Nitrobenzene. Dumanlı nitrat asidinin, benzene etkisinden elde edilen, C6H5NO2 formülüyle gösterilen, aromatik nitro bileşiklerinin en basiti. 1834’te E. Mitscherlich tarafından elde edildi. Benzene 50-55°C’de derişik nitrat asidiyle sülfat asidinin karışımının etki etmesiyle yağımsı bir sıvı elde edilir. Bu sıvı alkali çözeltiyle yıkanır ve destile edilir. Nitrobenzen oldukça zehirli olup, sarımsı sıvıdır. Kokusu acı bâdemyağı kokusuna benzer. 210,9°C’de kaynar, 5,7°C’de erir. Nitrobenzenin elektrolitik redüksiyonundan ortama bağlı olarak çeşitli maddeler elde edilir. Meselâ % 50’lik sülfat asidi çözeltisindeki redüksiyonundan (indirgenmesinden) p-aminofenol, alkali çözeltideki elektrolitik redüksiyonundan ise azoksibenzen, azobenzen, hidrazobenzen veya anilin elde edilir. Fakat bu maddelerin herbirinin elde edilmesi, uygulanan voltaja, toplam akım miktarına, katot türüne, çözelti çeşidine bağlıdır. Meselâ nötral veya alkollü çözeltide B-fenil hidroksilamin, asit alkolik çözeltide ise benzenen ile diğer maddeler bir arada meydana gelir. Nitrobenzen en çok anilin elde etmek için üretilir. Ucuz sabunlarda ve parfümde peraperatif kimyâda; çözücü ve oksitleme vâsıtası olarak kullanılır.
Alm. Nitrogluzerin (n), Fr. Nitroglycérine (f), İng. Nitroglycerine. En doğru adı gliseril trinitrat olup, bir trialkol olan gliserinin, nitrat asidiyle meydana getirdiği ester.
Bu madde 1846 yılında Ascanio Sobrero tarafından elde edildi. Bu maddenin patlayıcı özelliği Alfred Nobel’den 20 yıl önce Sobrero tarafından aydınlatıldı. Fakat emniyetli bir patlayıcı olan dinamiti Nobel yaptı. Nitrogliserin, çok saf gliserinle, % 40 nitrat asidi, % 59,5 sülfat asidi ve % 0,5 su ihtiva eden asit karışımının reaksiyonundan elde edilir. Sıcaklık 25°C’nin altında tutulur. Meydana gelen Nitrogliserin yüzeyde toplanır.
Özellikleri: Nitrogliserin, sıvı, ağır bir yağ kıvamında ve renksizdir. 15°C’de yoğunluğu 1,60 g/cm3 olup, kapalı formülü C3H5N3O9 ve patlama reaksiyonu; 4 C3H5 (ONO2)36N2+12 CO2+10H2O+O2Æ şeklindedir. 454 gram nitrogliserin normal şartlarda 4437 litre gaz meydana getirir ki, bu da patlamanın şiddetini gösterir. Nitrogliserin âni darbelere oldukça hassas olup hemen patlar.
Kullanıldığı yerler: Patlayıcı olmayan bâzı maddelere emdirilerek, dinamit olarak kullanılır. Nitroselüloz ile birlikte patlayıcı madde olarak kullanılır. Çok düşük dozda (0,0006 g), anjinde rahatlık vermek için, ilâç olarak verilir. Az miktardaki buharı, şiddetli ve inatcı baş ağrısına sebep olur. (Bkz. Dinamit)
Alm. Nitrieren (n), Fr. Nitration (f), İng. Nitration. Kimyâda, nitro grubunu, -NO2, bir bileşiğe katma prosesi. Genellikle nitrolama vâsıtası derişik nitrik asittir (HNO3). Nitrik asidin selüloz veya pamukla reaksiyonundan pamuk barutu; fenolla reaksiyonundan pikrik asit; toluenle reaksiyonundan tirinitrotoluen (TNT); gliserinle reaksiyonundan nitro gliserin meydana gelir.
Nitrolama, reaksiyonun derecesine göre 3’e ayrılır. Kolay nitrolananlar için CH3COOH + HNO3 orta derecede nitrolananlar için HNO3, zor nitrolananlar için derişik HNO3 + derişik H2SO4 kullanılır.
Alm. Nitrozellulose, Fr. Nitrocellulose, İng. Nitrocellulose. Selülozun nitrat bileşiğinin yaygın ismi. Selülozik maddelerin nitrik esterleridir. Nitroselüloz, işlenmemiş selülozun lifli yapısının bir kısmını muhâfaza eder. Nitroselüloz kolayca tutuşabilir ve ısıya dayanıklı olmayan bir maddedir. 150°C’nin üstünde genellikle tutuşur.
Gerek nemli, gerekse kuru nitroselülozun fünye yardımıyla patlatılabileceğinin keşfinden sonra 1860 yılında jelatin hâline getirilmiş nitroselüloz güçlü bir patlayıcı olarak kullanılmaya başladı.
Nitroselüloz kararlı bir madde değildir. Ayrışmasıyla teşekkül eden ürünlerde katolizör vazifesi görerek ayrışmayı hızlandırır ve patlamaya kadar gider. Paul Vieille, ayrışma ürünlerinin katalizleyici tesirini önlemek için nitroselüloza kararlaştırıcı maddeler katarak, kararlı ve güvenilir barut türü olan dumansız barutu elde etti.
Pamuk barutu bir nitroselülozdur. Asetonda çözünür. Barut yapımında ya tek başına veya nispeten düşük dereceli nitroselülozlarla karıştırılarak kullanılır.
Evliyânın büyüklerinden. On yedinci yüzyıl tekke edebiyatı şâiri. Halvetî yolunun Mısriyye kolu kurucusu ve şeyhidir. Asıl adı Muhammed, mahlası Niyâzî’dir. Başka bir yerden gelip Malatya’ya yerleşen babası Ali Çelebi, Nakşibendî yoluna mensup âlim ve fâzıl bir zâttı. 1618 (H. 1028) senesinde Malatya’nın Soğanlı köyünde doğdu. 1693 (H. 1105) senesinde Limni Adasında vefât etti.
Muhammed Niyâzî, Malatya’da, önce İslâmî ilimlere âit temel bilgileri, sonra da medrese tahsiline başlayıp, tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerini öğrendi. Medreseden icâzet alıp çıkınca, çeşitli câmilerde verdiği vâzlarla halkın dikkatini çekti. Bu arada Malatya’daki Halvetî şeyhi Hüseyin Efendiye intisâb edip feyz aldı. Hüseyin Efendinin kısa bir süre sonra vefât etmesi üzerine anne ve babasından izin alıp uzun bir seyâhate çıktı. Diyarbakır-Mardin yoluyla Bağdat’a gelip bir müddet burada ilim tahsil etti.
Burada tahsilini tamamladıktan sonra Mısır-Kâhire’ye gelen Muhammed Niyâzî, Şeyhûniyye denilen yerde Kâdiriyye tarîkatı büyüklerinden bir zâtın dergâhına yerleşti ve talebesi oldu. Hocasının bereket ve himmetiyle kemâle erdi. Mısır’da uzun yıllar kalarak ilmini ilerletti ve Câmiülezher’de ders verdi. Mübârek günlerde câmilerde vâz etti.
1646 yılında İstanbul’a gelen Muhammed Niyâzî, Sultanahmed civârındaki Sokullu Mehmed Paşa Dergâhına yerleşti ve uzun süre riyâzette kaldı. Sonra devrin tanınmış âlim ve mutasavvıflarıyla görüştü. Mısır’da uzun yıllar kaldıktan sonra İstanbul’a geldiği için, buna nisbetle Niyâzî Mısrî diye tanındı.
Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra da Bursa’ya geçen Niyazî Mısrî, Ulu Câmi yakınlarındaki bir medreseye yereşerek inzivâya çekildi. Halkın isteği üzerine, Şeker Hoca CâmiindeCumâ geceleri vâz verdi. Buradan Uşak’a geçerek, Elmalılı Şeyh Yûsuf Sinân’ın halîfesi Şeyh Mehmed’in dergâhına yerleşti. Daha sonra Ümmî Sinân’la tanışarak bütün varlığıyla ona bağlandı. Hocasıyla berâber Elmalı’ya gidip vâzlar verdi, dergâhın hizmetlerinde bulundu. Bir müddet sonra tekrar Uşak’a oradan da Çal veKütahya’ya geçen Niyâzî Mısrî, hocasının vefât haberi üzerine Uşak’a tekrar döndü. Fakat üzüntüsünden burada kalamayıp Bursa’ya giti.
Bursa’ya yerleşerek burada evlenen Niyâzî Mısrî, Ulu Câmide devamlı vâzlar verdi. Şöhreti bütün ülkeye yayıldı. 1665’te sadrâzam Fâzıl Ahmed Paşanın dâveti üzerine Edirne’ye gitti. Dönüşte İstanbul’a uğradığında, bâzı câhillerin tasavvuf aleyhine estirdikleri hava sebebiyle, Sultan Dördüncü Mehmed, âlimler ve tasavvuf büyükleriyle devlet erkânının da toplandığı bir gün Ayasofya Câmiinde vâz verdi. Bu vâzında; tasavvuf yolunun hak olduğunu, tasavvuf ehlinin yaptıkları zikrin İslâma aykırı olmadığını en açık şekilde îzâh etti. Tekrar Bursa’ya döndü. Bu günlerde şeyhi Uşaklı Mehmed Efendinin vefâtı üzerine Halvetiyye yolunun Mısriyye kolunu kurarak irşâda başladı.
Sultan Dördüncü Mehmed, Kamaniçe Seferine çıkmadan önce, Niyâzî Mısrî’yi ordunun mânevî gücünü yükseltmek gâyesiyle Edirne’ye dâvet etti. Üç yüz talebesiyle berâber Edirne’ye gidip sefere katıldı. Seferden dönüşte Edirne’de verdiği vâzlar sebebiyle 1673’te Rodos Adasına gönderildi.
Dokuz ay sonra, 1674’te Rus Savaşı çıkınca, halkı sefere teşvik için, talebeleriyle, Edirne’ye geldi. Savaş sonrasında yaptığı bir vâzında, savaşların millet ve devlet üzerindeki acı tesirlerini anlatması yanlış anlaşılarak, rikâb-ı hümâyûn kaymakamı tarafından önce Gelibolu’ya, oradan da Limni Adasına sürgün edildi.
Limni’de 1677’den başlayarak on beş yıl boyunca çileli bir hayat yaşadı. Vefâtından bir yıl önce 1692 yılında affedilerek Bursa’ya, oradan da Edirne’ye geldi. Selimiye Câmiinde vâz ederken devlet işleriyle ilgili söylediği bâzı sözler yüzünden tekrar Limni’ye gönderildi. Adaya gelişinden bir kaç ay sonra vefât etti ve oraya defnedildi.
Eserleri:
Türkçe ve Arapça, manzum ve mensur on cildden fazla eseri bulunan Niyâzî Mısrî, daha çok mutasavvıf şâir olarak meşhûr olmuştur. Aruzla yazdığı şiirlerde genellikle Nesîmi ve Fuzûlî, hece ile yazdıklarında ise Yûnus Emre’nin tesiri altında kalmıştır. Birçok yazma nüshası bulunan Dîvân’ı, hicrî 1259’da Bulak Matbaasında basılmıştır. Dîvândaki şiirler çok içli ve yanıktır. Diğer eserleri şunlardır: 1) Mevâid-ül-İrfân Avâid-ül-İhsân, 2) Şerh-i Esmâ-i Hüsnâ, 3) Risâle-i Eşrâtüs-Sâa, 4) Suâller ve Mısrî’nin Cevapları, 5) Tefsîr-i Sûre-i Yûsuf, 6) Risâle-i Mebde’ ve Me’âd, 7) Risâle-i Mısrî, 8) Tefsîr-i Fâtihâ, 9) Risâlet-üt-Tevhîd, 10) Es’ile ve Ecvibe-i Mutasavvıfâne, 11) Şerh-i Nutk-ı Yûnus Emre, 12) Tâbirnâme, 13) Risâle-i Haseneyn, 14) Dîvân-ı İlâhiyyât, 15) Mektûbât, 16) Risâle-i Hızriyye, 17) Risâle-i Hilye-i Hazret-i Hüseyin, 18) Sûre-i Nûr Tefsîri, 19) Risâle-i Belgrat, 20) Risâle-i Vahdet-i Vücûd.
Onun beytlerinden bâzıları:
Cihân bağında insan bir şecerdir gayrılar yaprak.
Nebîler meyvedir sen zübdesisin yâ Resûlallah.
Şefâat kılmasan varlık Niyâzî’yi yoğ iderdi.
Vücûdun zahmının sen merhemisin yâ Resûlallah.
Derman arardım derdime derdim bana dermân imiş
Bürhân arardım aslıma aslım bana bürhân imiş
Savm u salât u hac ile sanma biter zâhid işin
İnsan-ı kâmil olmağa lâzım olan irfân imiş.
Mürşid gerekdir bildire Hakk’ı sana hakka’l-yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş.
İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak’tan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş.
Zamânımız yazar ve şâirlerinden. Destan şâiri olarak şöhret bulan Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, 1929’da Elazığ’ın Ağın ilçesinde doğdu. İlköğrenimini burada gördü. Akçadağ Köy Enstitüsünü bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı.
Çeşitli köy ve kasabalarda 19 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra sırasıyla ilköğretim müfettişliği, Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğünde şûbe müdür yardımcılığı, şûbe müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, İstanbul’da Devlet Kitapları Müdürlüğü vazifelerinde bulundu. 1978’de emekli oldu. Daha sonra Türk Edebiyatı Vakfı ve Doğu Türkistan Vakfında çeşitli idârî vazifelerde bulundu. Doğu Türkistan’ın Sesi Dergisini çıkarttı. Son olarak Türkiye Gazetesinin Kültür-Sanat köşesini idâre etti. Vefâtına kadar bu vazifeyi yürüten Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, yakalandığı hastalıktan sonra üst üste üç defâ beyin ameliyâtı oldu. “Aylardan Ağustos, günlerden Cumâ” diye başlayan Malazgirt Marşında belirttiği gibi, 1992 senesi Ağustos ayının 21’inde Cumâ günü İstanbul’da vefât etti.
Türk milletinin târihine, kültürüne ve meselelerine vâkıf olan Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, İslâmiyetin ve Türklüğün en güzel motifleriyle işlediği destanlarıyla Türk edebiyâtına çok şeyler kazandırdı.
İlkokul sıralarından îtibâren şiir yazmaya başladı. İlk kitabı olan Bozkurtların Ruhu’nu 1952’de, ikinci kitabı olan Gençosman Destanı’nı 1959 yılında yayınladı. Destan türünde yazdığı diğer eserleri ise şunlardır:
Kür Şâd Destanı (1970), Malazgirt Destanı (1971), Bozkurtların Destanı (1972), Kopuzdan Ezgiler (1973), Salur Kazan Destanı (1974), Boğaç Han Destanı (1978), Destanlarda Uyanmak (1979), Destanlar Burcu (1990), Alp Erenler Destanı (1991).
Malazgirt Marşı
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti, hücuma...
x x x
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah... Bismillah... Allahüekber.
x x x
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz’un elli bin tuğu...
Andırır Altay’dan kopan bir çığı,
x x x
Budur, peygamberin övdüğü Türkler
Ya Allah... Bismillah... Allahüekber!
x x x
Türk, ulu Allah’ın soylu gözdesi,
Malazgirt, Bizans’ın Türk’e secdesi,
Bu ses insanlığa Hakk’ın müjdesi...
x x x
Bu sesle birleşir bütün yürekler
Ya Allah... Bismillah... Allahüekber!
x x x
Nağramızdır bugün gök gürültüsü
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gâzi atlarımın nal parıltısı
x x x
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler
Ya Allah... Bismillah... Allahüekber!
x x x
Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelmaya hey... Kızılelmaya!..
x x x
En güzel marşını vurmada mehter;
Ya Allah... Bismillah... Allahüekber!
Alm. Niobium (n), Fr. Niobium (m), İng. Niobium. Kolombium da denilen ve tantalyum’a benzeyen metalik bir element. Bu elemente niyobyum ismini 1844’te Alman kimyâcısı Heinrich Rose vermiştir. Grek mitolojisinde Nıobe, Tantalus’un kızıdır. Aslında bu element ilk defa İngiliz kimyâcısı Charles Hatchett tarafından keşfedildi ve kolombiyum ismi verildi. Fakat 1949’da milletlerarası kimyâ anlaşmasına göre niyobyum ismi ve sembol olarak da (Nb) kabul edildi.
Özellikleri: Niyobyum sert ve cilalı bir metal olup, kırılgan ve dövülebilirdir. Rengi gri veya gümüşî beyazlıktadır. Kolayca erir ve kararmaz. Atom ağırlığı; 92,906, atom numarası 41’dir. On iki tane radyoaktif izotopu vardır. Radyoaktif olmayan niyobyumun atom ağırlığı 93’tür. On iki izotopun atom ağırlıkları 89 ilâ 101 arasında değişmektedir. Yoğunluğu 8,4 g/cm3tür. Erime noktası 1950°C, kaynama noktası 2900°C’dir. Yüksek sıcaklıkta, oksijenle, karbonla, halojenlerle, azotla, kükürtle ve diğer ametallerle reaksiyon verir. Nitrik ve hidroflorik asit karışımında çözünür.
Kullanıldığı yerler: Niyobyumun gaz emme (absorblama) kabiliyeti iyi olduğunda, vakum tüplerin îmâlâtında kullanılır. Paslanmaz çelik hazırlanırken kullanılır. Çünkü niyobyum yüksek sıcaklıkta korozyonu önler. Niyobyumun ilâvesiyle krom çeliği işlenebilir ve dayanıklı hâl alır. Binlerce kilometre uzunluktaki gaz boruları niyobyum ihtivâ eden çelik borulardır. Niyobyumun bileşikleri önemli değildir. Yalnız karbon bileşiği önemlidir. Niyobyum-zirkonyum ve niyobyum-kalay alaşımları süper iletken olduklarından elektronik sanâyiinde kullanılır.