NİĞDE

İlin Kimliği

Yüzölçümü   : 6485 km2

Nüfûsu           : 305.861

İlçeleri           : Merkez, Altunhisar, Bor, Çamardı, Çiftlik, Ulukışla.

Türkiye’nin elma bahçesi (ambarı) olarak tanınan ili. Niğde ili, İç Anadolu’nun Orta Kızılırmak bölümünde; Nevşehir, Kayseri, Adana, İçel (Mersin), Konya ve Aksaray illeri arasında yer alır. Trafik numarası51’dir.

İsminin Menşei

Hititler devrinde Niğde bölgesi “Nakita” isimli bir yerleşme merkeziydi. Zayıf bir rivâyete göre de Niğde ismi, ilk çağ isimlerinden “Cadyna”dan gelmektedir. İslâm müelliflerinin eserlerinde ise Niğde için “Nekidâ”, “Nekide” olarak bahsedilir. Bu kelime zamanla “Nikede” şeklinde telaffuz edilmiş, Selçuklular bu şehre “Nigde” (Niğde) ismini koymuşlardır.

Selçuklu Türkleri Niğde’yi feth ettiklerinde burası küçük bir köy idi.

Selçuklular bu köyü imar ederek, Selçuklu devrinin önemli bir askerî merkezi hâline getirdiler. On üçüncü asrın ilk yarısında Türkiye’nin büyük şehirleri arasında yer alan Niğde, bilahare Konya, Kayseri ve Aksaray yanında ikinci dereceye düşerek ihtişamını kaybetti.

Târihi

Niğde ilinin bilinen târihi beş bin sene önceye dayanır. Eski çağlarda Niğde şehrinin bulunduğu yerde yerleşme merkezi yoktu. Hititler zamânında Niğde, “Nahita” isimli bir yerleşme merkeziydi. Hitit Devletinin yıkılışı ile bu bölge, M.Ö. 8. asırda Frikya Devletinin hâkimiyeti altına girdi. Anadolu’da kurulan Frikya ve sonradan Lidya Devleti, yine iç karışıklıklar ve bölünme neticesi yıkılınca bu bölge Perslerin eline geçti.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers Devletini yenerek Anadolu ve İran’ı Makedonya İmparatorluğuna kattı. İskender’in ölümü üzerine bu geniş imparatorluk, komutanları arasında taksim edilince Anadolu, Selevkos Devletinin payına düştü. Niğde ve çevresi bir müddet Selevkosların elinde bulunduktan sonra Kapadokya Krallığının eline geçti. M.S. 1. asırda Kapadokya Krallığını Roma İmparatorluğu ilhak edince, Niğde ve çevresi Roma’nın hâkimiyeti altına girdi. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, Niğde ve çevresi Anadolu’nun bir parçası olarak Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü.

Mîlâdî 707 senesinde Emevîler devrinde Niğde ve çevresiİslâm orduları tarafından feth edildi ve bölgeye “Tavâna” ismi verildi. Emevîlerin iç isyan, bölücü faaliyetler ve iktidar kavgaları sebebiyle zayıflaması üzerine Bizans, Niğde ve çevresini Müslümanlardan geri aldı.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah emrindeki Türk ordusu, bütün Anadolu gibi bu bölgeyi de Bizanslılardan alarak fethetti (1076). Sultan İkinci Kılıçarslan burasını yerleşme merkezi hâline getirerek oğlu Melik Arslan Şaha verdi. Bundan sonra gelişmeye başlayan Niğde 13. asrın ilk yarısında Anadolu’nun büyük şehirlerinden biri hâline geldi. Sultan İzzeddin Keykâvus ve kardeşi Sultan Alâaddin Keykubat devrinde bu sultanların emriyle Niğde vâlisi olan Zeyneddin Beşâre, şehri fevkalâde bir şekilde imâr etti. Bu târihlerde Niğde Selçuklu Devletinin önemli bir askerî merkezi (üssü, ser-leşkeri) idi. Zaman zaman Selçuklu Sultanları Niğde’ye gelip bir müddet otururlardı.

1308 senesinde, Selçuklu Devleti yıkılarak ülke, pekçok beyliklere bölündü. İlhanlılar, Anadolu genel vâlileriyle bu bölgelerde hâkimiyetlerini devam ettirmek istediler. İlhanlıların genel vâlisiyken Orta Anadolu’da istiklâlini îlân eden Eretnaoğulları, Niğde ve çevresine de hâkim oldular. Eretnaoğullarının Niğde vâlisi olan Sungur, Niğde’yi geniş ölçüde îmâr etti.

Tancalı Arap Seyyahı İbn-Battûta 1333’te Niğde’yi ziyâret etmiş ve eserinde Niğde’yi büyük bir şehir olarak tasvir etmiştir.

Eretnaoğulları ile Karamanoğulları arasında Niğde ve çevresi ihtilâf konusu oldu. Eretnaoğullarının yerine geçen Kâdı Burhâneddîn ile Karamanoğulları arasında Niğde ve çevresi için çekişme devam etti. Kâdı Burhâneddîn’in vefâtından sonra bölgeye kesin olarak Karamanoğulları hâkim oldular. Karamanoğulları zamânında da (1365-1476) Niğde gelişmeye devam etti. Niğde, 1341-1365 arasında Eretnaoğulları ve 1365-1476 seneleri arasında Karamanoğulları idâresinde kalmıştır.

Sultan Yıldırım Bâyezîd Han, Niğde ve çevresini alıp Karamanoğulları beyliğini ortadan kaldırdı. Yıldırım Bâyezîd’in Tîmûr’a 1402 Ankara Savaşında yenilişinden sonra, Osmanlıların büyük gayretleriyle kurulan Anadolu birliği ortadan kalktı. Birçok Anadolu beyliği gibi Karamanoğulları Beyliği de tekrar kurularak Niğde’yi ele geçirdi.

1419’da Mısır Memlûk Sultanı Müeyyed’in oğlu İbrâhim, Niğde’yi aldıysa da muhafaza edemedi ve Niğde yeniden Karamanoğullarının eline geçti. Niğde ve çevresi, 1470’te Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinde kesin olarak Osmanlı Devletine katıldı. Osmanlı Devletini yıkmayı ihtiras derecesinde gâye edinen Akkoyunlular ve Karamanoğulları, ittifak ederek Niğde topraklarına girdiler. Fâtih Sultan Mehmed Hanın oğlu Şehzâde Mustafa tarafından büyük bir yenilgiye uğratılıp, doğuya sürüldüler. Aynı sene İshak Paşa, Niğde’yi Karamanoğullarından geri alarak, Karamanoğulları Beyliğini kesin bir şekilde târihten sildi. Böylece Anadolu, Osmanlı idâresinde Fırat veToroslara kadar birleşti.

Osmanlılar devrinde Niğde, 17. asırda Karaman Beylerbeyliğinin yedi sancağından biri idi. Yirminci asır başlarında ise Niğde, Konya eyâletinin beş sancağından biriydi. Yedi kazâsı vardı.

Osmanlı devrinde Niğde, zaman zaman isyanlara ve çatışmalara sahne oldu, bundan zarar gördü ve göçler başladı. Kayseri ve Konya gelişirken, Niğde iç isyanlarla ikinci derecede bir şehir durumuna düştü. İsyan eden Abaza Mehmed Paşa, Niğde’yi yağma etti. Düşman istilâsı görmemiş bir ilimiz olan Niğde Cumhûriyet devrinde (1923) il merkezi oldu.

1932’de Niğde’den demiryolu geçerek Ankara-Kayseri istikâmetinden gelen hat, Konya ve Adana istikâmetine giden hat üzerinde bir istasyon oldu. Niğde’nin güneyinde Ulukışla’da demiryolu ikiye ayrılmakta biri batıya Ereğli-Karaman-Konya’ya; diğeri de güneydoğuya Adana ve Mersin’e gitmektedir.

Fizikî Yapı

Niğde ili genel olarak bir (bozkır) görünümündedir. İl topraklarının % 29’u dağlardan, % 41’i platolardan ve 30’u ovalardan ibârettir.

Dağları: İl topraklarının güney ve güneydoğu kısımlarını Toros Dağları ve uzantıları kaplar. Güneydeki dağlara “Bolkar Dağları” denir. En yüksek yeri Medetsiz Tepe 3520 metredir. Aladağlar Niğde-Adana il sınırında bulunur. Demirkazık Tepesi 3374 m olup, ilin en yüksek yeridir. Aladağların batısında Pozantı (Kırkpınar) Dağı bulunur. En yüksek yeri 2703 metredir. Melendiz Dağlarının en yüksek yeri olan Hasan Dağı 3253 metredir. Melendiz Dağlarının yamaçları ile güneydoğudaki platolar bitki örtüsü bakımından zengindir. Ayrıca Kırkpınar Dağı (2689 m), Karıncalıdağ (2121 m) yüksek yerlerindendir. Büyük ve Küçük Hasan Dağları volkanik dağlardır.

Ovaları: Niğde ova bakımından zengin sayılır. Misli,Bor ve Melendiz ovalarında tahıl ekimi yapılır.

Akarsuları: İlin en önemli akarsuyu Melendiz Çayı (Uluırmak)’dır. Melendiz Dağlarından çıkarak Aksaray Ovasını sular ve Tuz Gölüne dökülür. Uzandı Deresi, Bor ve Niğde ovalarını sular. (Ecemiş) Görgün Çayı, Seyhan Baraj Gölüne dökülür. Ulukışla (Çaltı) Suyu, Karasu (Niğde) Suyu diğer akarsularıdır.

Gölleri: Kartal Gölü, Öküz Gölü, Uyuz Gölü, Acıgöl ve bâzı küçük çöküntü gölleriyle 3 baraj gölü vardır. Gebre Barajı Gölü; Uzandı Deresi üzerinde kurulmuştur. 350 milyon m3 su biriktirir ve sulamada kullanılır. Gümüşler Baraj Gölü; Gümüşler Deresi üzerinde kurulmuştur. Akkaya Baraj Gölü: Tabakhâne Deresi üzerinde kurulmuştur.

İklim ve Bitki Örtüsü

İklimi: Niğde ilinde sert kara iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Senenin 100 günü 0°C’nin altında seyreder. Senede 15 gün kar yağışlı geçip, ekseriya toprak 30 gün 30 cm karla örtülü kalır. Yazın 30 gün sıcaklık +30°C’nin üstünde geçer. Yıllık yağış ortalaması 350 mm civârındadır.

Bitki örtüsü: İl toprakları genel olarak bozkır görünümündedir. Orman varlığı çok azdır. İl topraklarının % 1,7’sini teşkil eder, fundalıklarla birlikte yüzde 3’e yükselir. İl topraklarının % 50’si ekili-dikili alanlar olup, buğday tarlaları, elma bahçeleri ve üzüm bağlarından; % 37’si çayır ve mer’alardan ibârettir. Geri kalanını ise, ekime müsait olmayan topraklar teşkil eder.

Ekonomi

Niğde ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfûsun % 70’i tarımla geçinir. Sanâyileşme son senelerde gelişmeye başlamıştır.

Tarım: Niğde ili Anadolu’nun buğday ambarı sayılan 10 il arasında yer alır. Türkiye’de en çok elma bu ilde yetişir. Bunlara ilâveten baklagiller, ayçiçeği, patates, buğday, arpa, çavdar, fasulye, nohut, sarmısak ve şekerpancarı da yetişir.

Sebzecilik önemli değildir. Fakat meyvecilikte ileri durumdadır. Bor, Merkez ilçe, Çamardı ve Kemerhisar’da geniş elma bahçeleri vardır. Misket elması meşhurdur.

Bağcılık da önemli yer tutar. İç Anadolu’da üzüm yetiştirmede en önde gelen illerdendir. Gübreleme, sulama, modern tarım araçlarının kullanılması ve ilâçlama hızla artmaktadır. Her çeşit üründe verim seneden seneye artmaktadır.

Hayvancılık: Küçükbaş hayvancılığı önemlidir. Büyükbaş hayvan sayısı da artmaktadır.

Ormancılık: Niğde ilinde orman varlığı çok azdır. Orman ve fundalıklar il topraklarının % 3’ünü kaplar. En çok rastlanan ağaç türü kayın, meşe, çam, dışbudak ve köknardır. Daha çok Aladağların eteklerinde olan ormanlar 2400 hektar arâziyi kaplar. Senede 4 bin m3 sanâyi odunu ile 5 bin ster yakacak odun elde edilir.

Mâdencilik: Niğde ili mâden bakımından oldukça zengin sayılır. Başlıca mâden rezervleri demir, çinko, kurşun, civa, volfram, bakır, kükürt, gümüş, altın, antimon, kaolin ve alçıtaşıdır. Fakat işletilen mâden yatakları demir, çinko, antimon, kaolin ve alçıtaşıdır. Azot Sanâyi A.Ş. Ulukışla’daki alçıtaşını işletir. Senede yaklaşık 100 bin ton alçıtaşı çıkarılmaktadır.

Sanâyi: Niğde ilinde sanâyi 1980 senesinden sonra ve bilhassa son senelerde gelişmeye başlamıştır. 1964’te 10 kişiden fazla işçi çalıştıran sanâyi işyeri 3 iken, günümüzde bu sayı 50’yi aşmıştır.

Başlıca sanâyi kuruluşları; çimento fabrikası, Bor Şeker Fabrikası, un fabrikaları, peynir-tereyağ fabrikası, Niğde Meyvesuyu ve Gıdâ Sanâyii A.Ş., beton direk fabrikası, biriket-tuğla fabrikaları, Ulukışla Alçıtaşı İşletmesi, otomobil yedek parça (rotbaşı, rotel ve rot çubuğu) îmâl eden fabrika ve Birko Halı Fabrikası.

Ulaşım: Niğde ili İç Anadolu ile Kuzey ve Batı Anadolu’yu güney ve doğuya bağlayan önemli demiryolu ve karayollarının kavşak noktasıdır. Ülkemizin dörtyanı ile ulaşım irtibatı vardır. Demiryolu bakımından, Batı Anadolu’yu doğu ve güney illerimize, Suriye ve Irak’a bağlayan demiryolunun üzerindedir. Konya-Adana demiryolu, Niğde’nin güneyinde Kardeş Gediğinde ikiye ayrılır. Bir kol Adana’ya bir kol Kayseri’ye gider. Ulukışla-Bor-Niğde Kayseri’ye giden demiryolu üzerindedir. Ankara’yı Adana’ya bağlayan E-5 karayolu Ulukışla’dan geçer. Burada ikiye ayrılıp, biri İçel’e diğeri Niğde’ye gider.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfus: 1990 nüfus sayımına göre toplam nüfûsu 305.861 olup, 97.286’sı il ve ilçe merkezlerinde, 208.575’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 6485 km2 olup, nüfus yoğunluğu 42’dir.

Örf ve âdetleri: Niğde ve çevresi târihin seyri içinde Hitit, Frigler, Persler, İskender İmparatorluğu, Selevkoslar, Roma, Bizans, Müslüman Araplar, tekrar Bizans ve bilâhare Selçuklu, Eretnaoğulları, Karamanoğulları veOsmanlıların hâkimiyeti altında kalmıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bu bölgeye Türklerin yerleşmesiyle diğer kültürler, örf ve âdetler unutulmuş ve Türk-İslâm kültürü hâkim olmuştur. Selçuklu devrinde Niğde askerî üs ve kültür merkezi ve Anadolu’nun sayılı büyük şehirlerinden biri hâline gelmiştir. Osmanlılarda Niğde’ye büyük hizmetler yapılmış ve çok önem verilmişse de iç isyanlar Niğde’nin gelişmesini önlemiştir. Örf ve âdetlerde Selçuklu ve Karaman Türklerinin tesiri büyüktür.

Mahallî kıyâfet: Kadınlar biri günlük ev elbisesi diğeri “kişilik” denen husûsî günlerde giymek üzere bulundurdukları iki türlü elbise giyerler. Başlarına yazma örter, boyunlarına değirme alır, üzerlerine bindallı giyerler. Ayağa ise “kaloş kundura” giyilir.

Erkekler başlarına püsküllü fes giyerlerdi. Gövdeye yakasız mintan ve bunun üzerine cepken giyilirdi. Cepken kolsuzdur. Omuz başları kol gibi uzanır. Göğsü işlemelidir. Şalvarın cep ağızları ve yanları işlemelidir. Çoraplar yünden ve ayağa ise kaloş ayakkabı, yemeni veya  çarık giyilirdi.

Mahallî oyunlar: Niğde ili halk oyunları ve halk türküleri bakımından da çok zengindir. Müzik; yumuşak, içli ve basittir. Niğde’de “Halay”a Alay denir ve en çok tutunan oyundur. Diğer oyunları ise; Çekin Alay Düzülsün. Hop Cilveli, Hop Dündarlı, Develi, Ansam, Hora, Tombili, Ufacık, Menberli ve Kanacaktır.

Mahallî yemekler: Niğde tavası, saç kavurma, tandır ve çanak fasulyesi, mangır çorbası, oğma çorbası, pancar çorbası, erişte pilâvı ve çorbası, tarhana çorbası, kuskus pilavı ve çorbası, üzüm baranası, kabak köftesi, kabak musakkası, ditme, tirit, söğürme, valu söğürme, tatlı havu, ayvan baranası, soğan yahnisi, ekkabağı, yoğurtlu çorba, mumbar dolması, papara, kaygana, aşure, burma tatlısı ve kaşık kayganası.

Eğitim: “Aydınlar İli” ismi verilen Niğde’de okulsuz köy yoktur. Okur-yazar nisbeti % 90’a yakındır. İlde 27 anaokulu, 496 ilkokul, 97 ortaokul, 8 meslekî ve teknik ortaokul, 17 lise, 17 meslekî ve teknik lise vardır. Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesine bağlı Niğde Eğitim Yüksek Okulu ile Niğde Meslek Yüksek Okulu Niğde’dedir.

İlçeleri

Niğde’nin biri merkez olmak üzere altı ilçesi vardır.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 142.785 olup, 55.035’i ilçe merkezinde, 87.750’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 36, Yeşilgölcük bucağına bağlı 9 köyü vardır. Yüzölçümü 1751 km2 olup, nüfus yoğunluğu 81’dir. İlçe toprakları orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Güneydoğusunda Pozantı Dağı, kuzeybatısında Melendiz Dağı yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri elma, fasulye, buğday, arpa, üzüm, patates ve soğandır. Misket elması meşhurdur. Türkiye’nin en iyi cins “Dermason” fasulyesi burada yetişir. İri taneli, yumuşak ve lezzetlidir. Hayvancılık gelişmiştir. En çok koyun beslenir. Hayvancılığa bağlı olarak sepicilik, dokumacılık, keçecilik, kundura yapımı, halıcılık geleneksel el san’atlarıdır. Un, iplik, dokuma ve meyve suyu fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Kızılcasu Vâdisinin batısında düzlük bir alanda kurulmuştur. Kayseri’yi Adana’ya ve İçel’e bağlayan kara ve demiryolu ilçeden geçer. İlçe faal bir ticâret merkezidir. Elma bahçeleri ve bağları meşhurdur. Belediyesi cumhûriyetten önce kurulmuştur.

Altunhisar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 22.732 olup, 4199’u ilçe merkezinde, 18.533’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 5 köyü vardır. Yüzölçümü 581 km2 olup, nüfus yoğunluğu 39’dur. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Kuzeydoğusunda Melendiz Dağı yer alır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri patates, tahıl, şekerpancarı ve elmadır. İlçe merkezi Melendiz Dağı eteklerinde kurulmuştur. Bor ilçesine bağlı bir bucak merkeziyken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.

Bor: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 53.133 olup, 24.556’sı ilçe merkezinde, 28.577’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 7, Kemerhisar bucağına bağlı 16 köyü vardır. Yüzölçümü 1354 km2 olup, nüfus yoğunluğu 39’dur. İlçe topraklarının büyük bölümü Obruk Platosunda yer alır. Doğu, kuzey ve güneydoğusu dağlıktır. Doğusu Aladağlar, kuzeyi ise Hasan ve Melendiz dağları ile çevrilidir. Başlıca akarsuyu Küçüköz Deresidir. Bor Ovası, Ereğli Ovasının devamıdır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, nohut, patates, soğan, fasulye ve şekerpancarıdır. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Vâdi boylarında meşhur Niğde elması yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. Şeker fabrikası, yem ve tuğla-kiremit fabrikaları, dokuma ve metal eşyâ atölyeleri başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Orduya âit bir araç-gereç fabrikası vardır. Köylerde halı ve keçe dokunur.

İlçe merkezi, Melendiz Dağlarının doğusunda yüksek bir tepenin güneydoğu yamaçlarında kurulmuştur. Ulukışla-Niğde-Kayseri demiryolu ilçeden geçer. Niğde’yi Ankara-Adana yoluna bağlayan karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 10 km mesâfededir. Belediyesi 1890’da kurulmuştur.

Çamardı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 21.432 olup, 5179’u ilçe merkezinde, 16.253’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 20 köyü vardır. Yüzölçümü 1204 km2 olup, nüfus yoğunluğu 18’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Orta Torosların uzantısı olan Aladağlar ilçe topraklarının tamâmını kaplar. En yüksek noktası Demirkazık Tepesi olup 3756 metredir. Başlıca akarsuyu Ecemiş Çayıdır. İlçede düzlükler yok denecek kadar azdır.

Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Tarım sınırlı ölçüde yapılır. Başlıca tarım ürünleri tahıl ve baklagillerdir. Meyvecilik yaygın olarak yapılır, en çok elma yetiştirilir. İlçe topraklarında demir, çinko, kurşunlu çinko, antimon yatakları vardır. Bu mâdenler özel ve kamu kuruluşları tarafından işletilir.

İlçe merkezi, Demirkazık Tepesinin eteklerinde dar bir vâdide kurulmuştur. İl merkezine 69 km mesâfededir. Denizden yüksekliği 1250 metredir. Halk yazın havası çok güzel olan Üç Kapılı Yaylasına çıkar. Eski ismi Bereketli Mâden’dir. 1948’de ilçe olan Çamardı’nın belediyesi 1927’de kurulmuştur.

Çiftlik: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 36.345 olup, 2772’si ilçe merkezinde, 33.573’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 919 km2 olup, nüfus yoğunluğu 40’tır. İlçe toprakları orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Güneyinde Melendiz Dağı, güneybatısında Hasan Dağı yer alır. Başlıca akarsuyu Beyazsu’dur.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri elma, fasulye, buğday, arpa, üzüm ve patatestir. Hayvancılık gelişmiştir. En çok koyun beslenir. Sepicilik, dokumacılık, keçecilik, halıcılık başlıca el sanatlarıdır. İlçe merkezi Beyazsu Deresi kıyısında kurulmuştur. Merkez ilçeye bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.

Ulukışla: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 29.434 olup, 5545’i ilçe merkezinde, 23.889’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 24, Çiftehan bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 1503 km2 olup, nüfus yoğunluğu 20’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Güneyinde Bolkar Dağları, yer alır. Başlıca akarsuyu Çiftehan Çayıdır. Dağların yüksek kesimlerinde köknar, kızılçam, sedir ve karaçam ormanları vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, elma, arpa, patates, buğday, üzüm ve şekerpancarıdır. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. Tuğla ve kiremit fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında altın, gümüş, çinko, demir, jips ve kurşun-çinko yatakları vardır.

İlçe merkezi Çiftehan Çayı Vâdisinde kurulmuştur. Eski ismi Şücâeddîn idi. İlçe merkezi karayollarının kavşak noktası yakınındadır. Kayseri’den gelen karayolu Ankara-Adana yolu ile ilçenin 5 km doğusunda birleşir. İl merkezine 62 km mesâfededir. Denizden yüksekliği 1426 metredir. Belediyesi Cumhûriyetten önce kurulmuştur.

Târihî Eserler ve Turistik yerleri

Niğde ili târihî eserleri ve tabiî güzellikleri bakımından zengin iller arasında yer alır. Selçuklu devri Türk eserleri bakımından Konya, Kayseri ve Sivas’tan sonra gelir. Bakımsızlık yüzünden birçoğu yıkılmıştır.

Alâaddin Câmii: Birinci Alâaddin Keykubâd zamânında Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başara tarafından 1233’te yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının günümüze kadar en iyi korunmuş eserlerinden olup, mihrap ve minberi çok güzel bir sanat âbidesidir. Niğde’nin en eski câmisi olup Mîmar Sıddık bin Mahmûd ve kardeşi Gâzi yapmıştır. Sarı ve kül renkli kesme taştan yapılan câminin doğu kapısı son derece güzel geometrik motiflerle süslüdür. Câmi süslemeleri bakımından Selçuklu devrinin en kıymetli eserlerinden biridir. Damalı minâresi câmiye ayrı bir güzellik katmaktadır.

Sungur Bey Câmii ve Türbesi: Moğol asıllı Sungur Bey tarafından 1335’te yaptırılmıştır. On sekizinci asırda geçirdiği yangından sonra yeniden yapılmıştır. Mîmârî özelliği ve taş işçiliği şahâne olan câminin süslemeleri çok zengindir. İlk yapıldığında iki minâreliydi. Câminin yanında Sungur Beye âit sekiz köşeli bir türbe vardır.

Paşa Câmii: On beşinci asra âit Osmanlı eseridir. Ali Paşa tarafından yaptırılan câmiyi oğlu Murâd Paşa genişletmiştir. 1909’da tâmir gören câminin yanında türbe ve çeşme vardır.

Şah Mescidi: Sungur Bey Câmii yakınında olup 1413’te yaptırılmıştır. Kare plânlı bir câmidir.

Hanım Câmii: Alâaddin Tepesinin doğusunda olup 1452’de yapılmıştır. Arife Hanım tarafından tâmir ettirildiği için Hanım Câmii olarak bilinir. Karamanoğulları devri eseridir.

Dış Câmii: On altıncı asır Osmanlı eseridir. Tek kubbelidir. İnce işçilikli ve sedef kakmalı minber Sungur Bey Câmiinden getirilmiştir.

Ulu Câmi: Bor ilçesindedir. Karamanoğlu Alâaddin Bey tarafından 1410’da yaptırılmıştır. Câmi dikdörtgen biçimindedir.

Ak Medrese: Karamanoğlu AlâaddinAli Bey tarafından 1409’da yaptırılmıştır. Adını kapısındaki beyaz mermerden alır. Selçuklu mîmârî tarzının çok güzel bir örneğidir. Ali Bey Medresesi de denir. 1936’da restore edildikten sonra arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır. Geometrik motiflerle süslü giriş kapısı çok güzeldir.

Hüdâvend Hâtun Kümbeti: Moğol İlhanlı vâlisi Sungur Bey zamânında, Dördüncü Kılıç Arslan’ın kızı Hüdâvend Hâtun tarafından 1312 senesinde yaptırılmıştır. Sekizgen plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Doğusunda bulunan taçkapı yıldız geçmeler ve çeşitli motiflerle süslenmiştir.

Gündoğdu Türbesi: Hüdâvend Hâtun Kümbetinin yanındadır. 1344’te ölen Hakkı Besvap için yaptırılmıştır. Kare plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Türbenin kapısı geometrik, bitki ve örgü motiflerinden meydana gelen kuşaklarla çevrilidir.

Sungurbey Kütüphânesi: Emîr-ül-ümerâ Seyfeddîn Sungur Ağa tarafından 1335 senesinde yaptırılmıştır. Günümüzde İl Halk Kütüphânesi olarak kullanılmaktadır.

Eski Eserler:

Niğde Kalesi: Selçuklu Sultânı Birinci Alâaddin Keykubat yaptırmıştır. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde onarım gördüğü kitâbe ve motiflerden anlaşılmaktadır. En son Fâtih devrinde İshak Paşanın emriyle tâmir ettirilmiştir. Safevî ve Akkoyunlu tehlikesi sona erince kale tâmir ettirilmemiştir. Bugün kale ve onu çevreleyen üç sıra hâlindeki surlardan pek azı kalmıştır.

Niğde Müzesi: 1976’da yapılmıştır. Antik Çağa âit eserlerle, Selçuk ve Osmanlı devrine âit 12 bin eser sergilenir. Akmedrese de müze olarak kullanılmaktadır.

Tyna Harâbeleri: Bor ilçesinin Kemerhisar bucağı yakınındaki şehir kalıntıları, Hititlere âit ve M.Ö. 2000 yılında önemli bir merkez olan Tuvana şehrine aittir.

Güllüdağ Harâbeleri: Niğde’nin 40 km kuzeyinde Bozköy ve Kömürcü köyleri arasında Güllüdağ’da bir Hitit şehridir. Şehir kalıntıları 3 km2dir ve surlarla çevrilidir. M.Ö. 8. asırda yangın neticesi yıkılmış ve bir daha yapılmamıştır. Savaş ve tapınak kalıntıları vardır.

Kaya Kilise ve Manastırlar: Roma ve Bizans devrinde Ihlara Vâdisinde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlar olup, bâzısı bir saatte gezilecek kadar büyüktür.

Su Kemerleri: Kemerhisar-Bahçeli kasabaları arasında Roma devrinden kalma su kemerleridir.

Roma Havuzu: Bahçeli kasabasındadır. Etrâfı mermerle çevrili Roma devrine âit bir havuzdur.

Gümüşler Manastırı: Niğde’ye 8 km mesâfede Gümüşler kasabasındadır. Roma devrinde yapılmıştır.

Demirkazık Tepesi: Çok güzel manzaraları olan bu dağ yaz ve kış ayrı güzelliklere sâhiptir. Kayakevinin bulunduğu bu dağ, kış sporlarına müsâittir. Dağcılık tesisleri ve alabalık üretme çiftliği vardır.

Hasan Dağı: Çok güzel manzaralı bir dağdır. Konik biçimde krater gölü vardır. Kış sporlarına müsâittir.

Köşk: Bor ilçesinin Bahçeli köyü yakınında yeşillik ve sulak bir mesire yeridir.

Keten Çimeni: Suyu bol, manzarası güzel ve yeşil bir yayladır.

Kaplıca ve İçmeler:

İl toprakları şifâlı su kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer alır. Başlıca kaplıcaları şunlardır.

Kocapınar Suyu ve Çamuru: İl merkezine 2 km uzaklıkta Niğde-Bor yolu üzerindedir. Suyu mîde, barsak ve romatizmal rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Tesisi yoktur.

Kemerhisar İçmesi: Bor ilçesine 10 km mesâfede Kemerhisar köyü yakınındadır. Suyu içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında faydalıdır.

Çiftehan Kaplıcaları: Ulukışla ilçesine 35 km uzaklıkta Çiftehan köyünde olup, Ankara-Adana kara ve demiryolu üzerindedir. Konaklama tesisleri mevcuttur. Kaplıcanın suyu içme olarak, böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut hastalığına, banyo ile romatizma, nefrit, nevralji, kadın ve cilt hastalıklarına, eklem kireçlenmesine, bâzı bel fıtıkları ile siyatik ağrılarına, kalça ve eklem kireçlenmelerine iyi gelmektedir.

NİHAD ERİM

Türk siyâset adamı ve hukukçu. 1912 yılında Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde doğdu. Galatasaray Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. 1936-39 seneleri arasında Paris Hukuk Fakültesinde doktora yaptı.  Yurda döndükten sonra Ankara Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi olarak vazifeye başladı. 1942’de profesör oldu. Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanlığı vazifesine getirildi. 1945’te San Francisko Konferansına katılan Türk heyetinde danışman olarak yer aldı. CHP’nin yayın organı Ulus Gazetesi’ne başyazar oldu. 1946 seçimleri öncesinde muhalefete karşı sert tenkitlerde bulundu. Sosyal bünyede rahatsızlıklar olduğu zaman hürriyetlerin sınırlandırılabileceğini ve yukarıdan aşağı bir otorite kurulabileceğini savundu. Hürriyetin üzerine “şal örtülebileceğini” yazdı. 1946 seçimlerinde CHP’den milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.

İkinci Hasan Saka hükümetinde 1948-1949 yılları arasında Bayındırlık Bakanı, Şemsettin Günaltay hükümetinde 1949-50 yılları arasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak vazife yaptı. Bu vazifeleri sırasında “Türkiye’nin yakın bir gelecekte küçük bir Amerika olacağını” söyledi. 1950 seçimlerinde milletvekili seçilemeyince üniversitedeki vazifesine döndü. Ulus Gazetesi’nde yazdığı yazılarla Demokrat Parti (DP) iktidarını şiddetli şekilde tenkit etti. Bu gazetenin yayınına ara vermesi üzerine çıkarılan YeniUlus ve Halkçı gazetelerinde iktidara karşı olan sert muhâlefetini sürdürdü.

1953’te kamu görevlilerinin politikayla uğraşmamaları gerektiğine dâir alınan karar üzerine üniversitedeki vazifesinden ayrıldı. Yazdığı yazılar üzerine ağır para cezâlarına mahkûm olunca, DP iktidarıyla uzlaştı. 1956’da Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak DP iktidarına yardım etmeyi kabûl etti ve danışman oldu. DP’ye yardımcı olması sebebiyle bâzı CHP’lilerin tepkisine muhâtap oldu. Kıbrıs için bir anayasa tasarısı hazırlamakla vazifelendirilen komisyonun başkanlığına tâyin edildi. Bir müddet CHP’den uzak durdu.

Demokrat Parti iktidarına karşı yapılan 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sonra tekrar CHP’ye yaklaştı. Kurucu Meclis üyeliğine getirildi. 1961 seçimlerinde Kocaeli milletvekili seçilerek tekrar TBMM’ye girdi. 1961-1971 seneleri arasında parti idâresinde vazife aldı. Avrupa Konseyinde Türk parlamentosu temsilciliği yaptı. 1968’den sonra Konsey’in başkan yardımcılığı vazifesini de yürüttü. CHP içinde ortanın solu akımını destekledi.

Süleyman Demirel başkanlığındaki Adâlet Partisi (AP) hükümetinin 12 Mart 1971 muhtırasından sonra istifâ etmesi üzerine, muhtıracı komutanlarla anlaşarak CHP’den istifâ eden Nihad Erim, partilerüstü bir hükûmet kurmakla vazifelendirildi.

26 Mart 1971’de tarafsız başbakan olarak AP’li, CHP’li ve MGP’li milletvekillerinden meydana gelen hükûmeti kurdu. Ancak başbakanlığı döneminde istifâ etmiş olduğu CHP’nin siyâsî görüşleri doğrultusunda icraatta bulundu.

Onun döneminde İstanbul, Ankara başta olmak üzere 11 ilde sıkıyönetim îlân edildi. Terörist eylemleri engellemek gerekçesiyle aşırı sol eğilimlilere ve muhâfazakâr dindar kimselere karşı geniş bir baskı ve sindirme hareketi başlatıldı. 1961 Anayasasında belirtilen ve 12 Mart 1971 muhtırasında uygulanması istenen reformları gerçekleştirmeyi hükûmet programına aldı. İmam-Hatip Okullarının orta kısmı Nihad Erim’in başbakanlığı döneminde kapatıldı. Bu dönemde milletvekilliğinden istifâ etti ve 14 Ekim 1971’de kontenjan senatörlüğüne tâyin edildi. Hükûmette bulunan 11 bakan, hükûmet programında yer alan reformlarla ilgili teşebbüslerinin engellenmesi karşısında istifâ ettiler. Böylece hükûmet dağıldı.

11 Aralık 1971’de ikinci defâ hükûmeti kurmakla vazifelendirildi. Kurduğu bu hükûmet döneminde programında yer verdiği reformları uygulamaktan vazgeçerek 1961 Anayasasını değiştirmeyi tercih etti. ABD’nin isteği doğrultusunda Türkiye’de afyon ekimini sınırladı. Tâkip ettiği yanlış ve baskıcı politikalar sebebiyle şiddetli tenkitlere mâruz kaldı. 17 Nisan 1972’de İkinci Erim Hükûmeti de istifâ etti. Kontenjan senatörü olarak bir dönem mecliste kaldı. Cumhûriyet Senatosu Kontenjan Grubu Başkanlığı yaptı. Senatörlük süresi dolunca aktif siyâsetten çekildi. 19 Temmuz 1980’de yazlık evinin bulunduğu İstanbul Kartal Dragos’ta silâhlı bir saldırı neticesinde koruma polisiyle birlikte öldürüldü.

Nihat Erim’in Hukûkî Pozitivizm ve Milletlerarası Hukuk, Siyâsî Târih ve Devletlerarası Hukuk Metinleri adlı çalışmalarıyla Kıbrısla ilgili anı ve gözlemlerini ihtivâ eden Kıbrıs adlı kitabı yayımlanmıştır.

NİHAD SÂMİ BANARLI

Edebiyât târihçisi, şâir ve yazar. İstanbul’un Fâtih semtinde 1907’de doğdu. Trabzonlu Alemdârzâde âilesinden İlyas Sami Beyin oğludur. İlk tahsilini tamamladıktan sonra İstiklâl Lisesini, İstanbul Darülfünûn (Edebiyat Fakültesi) Edebiyat Zümresini ve Yüksek Muallim Mektebini 1930’da bitirdi. Aynı yıl Edirne erkek ve kız muallim mekteplerine edebiyât öğretmeni olarak tâyin edildi. Daha sonra sırasıyla Kabataş Erkek Lisesine (1939), Galatasaray Lisesine(1943), İstanbul Erkek Öğretmen Okuluna(1946) ve İstanbul Eğitim Enstitüsüne(1948) tâyin edildi. Bu vazîfelere ek olarak çeşitli liselerde ve İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde ders verdi. İstanbul Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen okulunda idârecilik yaptı. 1966’da emekli oldu.

Nihad Sâmi, öğretmenliğinin yanısıra çeşitli kuruluşlarda da görev aldı. İstanbul Fetih Cemiyetine 1955’de üye oldu. 1958’de aynı cemiyete bağlı İstanbul Enstitüsünün ve Yahya Kemâl’in ölümü üzerine yine aynı cemiyet bünyesinde kurulan Yahya Kemâl Enstitüsünün müdürlüklerine seçildi. Millî Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser veÇağdaş Türk Yazarları komisyonlarında vazîfe aldı. Kubbealtı Cemiyetine bağlı olarak 1971 yılında çalışmağa başlayan Dil veEdebiyât Akademisinin edebiyat dalı başkanlığı ve aynı kuruluşun 1972’den îtibâren yayımladığı Kubbealtı Akademi Mecmuası’nın müdürlüğünü yaptı. 13 Ağustos 1974’te İstanbul’da vefât etti. Mezarı Rumelihisarı’ndadır.

Edebiyât hayâtına öğrencilik yıllarında başlayan Nihad Sâmi, bu devrede özellikle okul piyeslerinde başarılı oldu. Öğretmenliğinin ilk yıllarından îtibâren Fuat Köprülü’nün tesirinde kalarak edebiyât târihi araştırmalarına yöneldi. Birçok dergi, mecmua ve gazetede yazılar yazdı. Araştırmalara yöneldi. Yazı ve eserlerinde çok dikkatle seçilmiş kelimeler kullandı ve kendine mahsus bir sohbet üslûbu meydana getirdi. Bu üslûbu ile târihimizi, kültür eserlerimizi ve özellikle dilimizi şuurlu bir çalışma ile tanıttı ve sevdirdi.

Eserleri:

Nihad Sâmi Banarlı’nın en önemli eseri 1948’de yayımladığı Resimli Türk Edebiyât Tarihi’dir. Eserde destanlar devrinden zamânımıza kadar Türk Edebiyat târihini bir bütün hâlinde ele almıştır. Eserini kendine has bir sohbet tarzıyla yazmıştır. Eseri genişleterek 1971’den îtibâren fasiküller hâlinde yayınladı.

Banarlı’nın diğer eserleri şunlardır: 1) Kızıl Çağlayan (1933), 2) Bir Yuvanın Şarkısı (1933), 3) Edebî Bilgiler (1940), 4) Türk Edebiyat Târihi, Başlangıçtan Tanzimata Kadar (Hıfzı Tevfik Gönensay ile) (1940), 5) Nâmık Kemâl ve Türk Osmanlı Milliyetçiliği (1947), 6) Metinlerle Türk Edebiyatı (1951), 7) MetinlerleEdebî Bilgiler (1950), 8) Yahyâ Kemâl Yaşarken (1959), 9) Türkçenin Sırları (1972), 10) Büyük Nazîreler Mevlid ve Mevlid’de Millî Çizgiler (1962).

NİHAL ATSIZ

Cumhûriyet devri şâir ve yazarlarından. Asıl adı Hüseyin Nihâl’dir. 25 Ocak 1905’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesini ve İstanbul Edebiyât Fakültesini bitirdi.

Türkiyât Enstitüsünde asistan olarak vazife aldı. Bir yıl kadar bu vazifede kaldı. 15 Mayıs 1931 târihinde Atsız Mecmua adlı dergiyi çıkardı. Bu dergide Türkçülük esâsına bağlı milliyetçilik fikrini işledi. Dergideki yazıları sebebiyle öğretmen olarak Malatya’ya sürgün edildi. Kasım 1933 ile Temmuz 1934 târihleri arasında Orhun Dergisi’ni çıkardı. 1933 senesinden îtibâren 1952 senesine kadar Anadolu ve İstanbul’daki çeşitli Orta öğretim kurumlarında öğretmenlik yaptı.

İkinci Dünyâ savaşı yıllarında güçlenen Turancı akım içinde önemli yeri oldu. O dönemin tartışmalarına katıldı. Ekim 1943’te Orhun Dergisi’ni yeniden çıkarmaya başladı. Bu derginin Mart 1944 sayısında devrin başbakanı olan Şükrü Saraçoğlu’na hitâben yazdığı “Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye Açık Mektup” adlı yazıyı yayınladı. Türkiye’deki solcu yayın ve faaliyetleri hedef alan ve şikâyet mâhiyetinde olan bu yazı, hâdiselere sebep oldu. Nisan 1944 sayılı Orhun Dergisi’nde “Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye İkinci Açık Mektup” yazısını yayınladı. Bu yazı üzerine dergi kapatıldı. Yazıda adı geçenlerden Sabahattin Ali, Nihal Atsız aleyhine hakâret dâvâsı açtı. 26 Nisan 1944’te, Ankara’da başlayan dâvâ sırasında Nihal Atsız lehine gösteriler yapıldı. Olaylar çıktı. 3 Mayıstaki ikinci duruşmada bir grup öğrenci Nihal Atsız lehine Ankara sokaklarında yürüdü. Sabahattin Ali’nin kitapları yakıldı.

9 Mayıs’taki son duruşmada Nihal Atsız, te’cil edilen dört aylık hapis cezâsına çarptırıldı. Olay basında ve kamuoyunda geniş yankılara yol açtı. Eylül 1944’te ırkçılık-Turancılık yaptığı iddiasıyla tutuklanan Nihâl Atsız, Ekim 1945’te serbest bırakıldı. 1947 senesinde de beraat etti. 1952 senesinde, Süleymâniye Kütüphânesinde tasnif komisyonu üyesi olarak vazifelendirildi. 1952 senesinde Orhun Dergisi’ni, 1964’te Ötüken Dergisi’ni çıkardı. Ötüken Dergisi’nde yazdığı bir yazı sebebiyle 1973 yılında hüküm giydi. Ertesi sene çıkan afla serbest bırakıldı. 11 Aralık 1975 târihinde İstanbul’da öldü.

Makâlelerinde ve eserlerinde Milliyetçilik görüşüne yer verdi. Türk târihinin, başlangıcından günümüze kadar olan kısmını, bir bütün olarak yürüdüğü görüşünü ileri sürdü.

Eserleri:

1) Çanakkale’ye Yürüyüş, 2) Türk Edebiyatı Târihi, 3) Bozkurtların Ölümü, 4) Bozkurtlar Diriliyor, 5) Deli Kurt, 6) Edirneli Nazmi, 7) Türk Târihi Üzerine Toplamalar, 8) Osmanlı Târihine Âit Takvimler, 9) Türk Târihinde Meseleler, 10) Yolların Sonu (Şiir), 11) Dokuzboy Türkler ve Osmanlı Sultanları Târihi, 12) Osmanlı Târihleri (Ahmedî, Şükrullah, Âşıkpaşazâde, Nişancı Mehmed Paşa vb.), 13) Ebüssü’ûd Bibliyografyası, 14) Âlî Bibliyografyası, 15) Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesinden Seçmeler. 16) Ruh Adam (Roman).