MEKSİKA

DEVLETİN ADI

Mesika Birleşik Devletleri

BAŞŞEHRİ    

Mexico City

NÜFÛSU      

  84.439.000

YÜZÖLÇÜMÜ 

 1.972.546 km2

RESMÎ DİLİ   

İspanyolca

DÎNİ  

Katolik

PARA BİRİMİ 

Meksika pesosu

Batıda Pasifik Okyanusu, doğuda Karayip Denizi ve kuzey doğuda Meksika Körfezi arasında yer alan Orta Amerika ülkesi. Meksika, kuzeyde Amerika Birleşik Devletleri sınırında geniş olup, Guatemala ve Belize ile komşu olduğu güneydoğuya doğru daralarak, bir üçgeni andırır. Yucatan Yarımadası ve kuzeybatıdan Pasifik Okyanusuna sokulan Baja (Aşağı) Kaliforniya bu görüntüyü bozar. Yengeç dönencesi, ülkeyi hemen hemen eşit iki parçaya ayırır. Yüzölçümü bakımından Latin Amerika’nın üçüncü büyük ülkesi olan Meksika, 14° ve 32° 43’ Kuzey enlemleri ile 86° 47’ ve 117° 07’ Batı boylamları arasında yer alır.

Târihi

Meksika, Kuzey Amerika’da târihi çok öncelere dayanan tek ülkedir. M.Ö. birinci yüzyıla doğru körfez bölgesi, Oaxaca, merkezî yayla, çok gelişmiş bir kültür ve sanata şâhit oldular. Bu durum eski Maya İmparatorluğunun doğuşuna tesir etti. Bu imparatorluk, 4. yüzyılda târih sahnesine çıkarak yedinci asırdan sekizinci asır sonuna kadar, Yucatan’dan Guatemala’ya kadar genişledi. Aynı dönemde birinci ve dokuzuncu yüzyıl arasında ekonomik ve sosyal yönden Mayalar derecesinde teşkilâtlanmış çeşitli medeniyetler, Oaxaca da, merkezî yaylada ve körfez kıyısında geliştiler. Bunlara klasik medeniyetler adı verilir.

Sonra, 9. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar gelişen Tula Toltekleri ortaya çıktı. Fakat bunların medeniyeti yeni kabîlelerin tesiri altında değişikliğe uğradı. 987 yılında Maya-Toltek karışımı yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olan, yeni Maya İmparatorluğu kuruldu. Aynı dönemlerde kuzey kabîleleri yayla üzerine yerleşerek şehir hayatına geçtiler. Aztlan’dan gelen Mexica kabîleleri 1325’te Tenochtitlon (Mexico) şehrini kurarak, 50 yıl sonra ilk hükümdarlarını seçtiler. Aztekler, kabîleler arası rekâbetten faydalanarak 1430’dan 1521’e kadar genişleyen büyük bir imparatorluk kurdular. Sâdece Michoacan Taraskları önünde başarısızlığa uğrayan Aztekler; Totonaktası, Zopatekleri ve Mikstekleri hâkimiyeti altına aldılar.

İspanyollar ülkeyi ele geçirmek için, Azteklere karşı duyulan kinden faydalandılar. 1519’da İspanyollar, Cortès komutasında çıkarma yaptılar ve Veracruz şehrini kurdular. Meksika, 1535’te İspanyanın genel vâliliği hâline geldi. İspanyol istilâsı, kuzeye ve güneye doğru uzanarak 17. asır sonuna kadar, devâm etti. Ekseriyâ acımasız olan Hıristiyanlaştırma geleneksel dinlerle mücâdele etti ve yerli medeniyet yok edildi. 1571’de Mexico’da engizisyon kuruldu. 1519’larda kesin olarak bilinmemekle beraber, 25 milyon olduğu tahmin edilen yerli nüfus, 1650’ye doğru 1.500.000’e düştü. Ekonomik reformlara rağmen İspanyol idâresi, yerliler ve melezler kadar beyazlar için de dayanılmaz bir hâle geldi. 1810’da İspanyolları ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler. 11 yıl süren bir bağımsızlık savaşı sonunda, 1821’de Kral Nâibine Cordoba Antlaşması imzâlatıldı. 1824’te bağımsızlık îlân edildi. Bağımsızlığı, iç ve dış savaşların sebep olduğu yarım yüzyıllık karışıklıklar dönemi tâkip etti. Santa Anna’nın diktatörlüğü esnâsında yapılan ABD ile savaş sonucunda, 1848 Guadalupe Antlaşması ile New Mexico, Teksas, Kaliforniya kaybedildi. 1855’te liberaller başarı kazandı. Bir iç savaş sonunda Juarez muhâfazakârları kazandı, fakat bunlar dış borçları tehir etmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İspanya askerî müdâhalede bulundu. Juarez’in tekliflerini, Lâtin Amerika’da Fransa yararına Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Üçüncü Napolyon reddetti ve Meksika’yı istilâ etti. Juarez’in başkanlığından sonraki Porfino Diaz’ın uzun diktatörlüğü sırasında (1876-1911) ekonomi, sosyal adâletsizlik ve yerli köylülerin sömürülmesi pahasına gelişti. Diaz’ı düşüren liberal Madero, ihtilâlci halk akımlarını bastıramadı ve 1913’te katledildi. Carranza karışıklıklar ortasında 1917 anayasasını kabûl ettirdi ve halka yönelik bir siyâset tâkip etti. Obrago’nun başkanlığında (1920-1924) tarım reformunun uygulanması başladı. Bunun bir katolik tarafından katledilmesi ve şiddetli Katolik direnişi sonucunda, kiliseye karşı son derece katı ve bâzan öldürücü bir siyâset başladı. Lazoro Cardenasi, Başkanlığı (1934-1940) sırasında dînî mücâdeleleri yatıştırarak modernleşme politikası tâkip etti. İkinci Dünyâ Savaşından sonra sanâyileşmeye büyük önem verildi.

Fizikî Yapı

Topraklarının yarısından fazlası deniz seviyesinden 900 m yüksek olan Meksika, çok dağlık bir ülkedir. Dağların çoğu, Amerika’daki dağların birer uzantısıdır. Meksikanın en hâkim coğrafî manzarasını kuzey sınırından Tehvantepec, Berzahına (ince uzun kara parçasına) kadar uzanan yüksek arâzi teşkil eder. Berzahın ötesinde Orta Amerika’ya doğru devâm eden Chiapas dağlık arâzileri bulunur. Genellikle dağlık olan Aşağı Kaliforniya, üçüncü bir bölge meydana getirir.

Üç alçak arâzi Meksika yeryüzü şekillerinin büyük bileşenlerini tamamlar. En büyük doğuya ve kuzeye doğru genişleyen 200 km genişliğindeki Yucatan Yarımadasıdır. İkinci büyük ova Texas kıyı ovalarının bir devâmı olan körfez kıyı ovasıdır. Bu ova kuzeyde geniş olup, Veracruz yakınında güneye doğru daralır, sonra Mexico Körfezinin güney tarafında tekrar genişleyip Yucatan Yarımadasının kireçtaşı platformuna ulaşınca birdenbire son bulur. Büyük alçak arâzilerin en küçüğü ve en fazla dalgalısı Pasifik kıyı ovasıdır. Bu da kuzeyde geniş olup, güneye doğru daralır. Tehvantepec Berzahının doğu bölgesinden îtibâren ova bir kere daha devamlı hâle gelir ve genişler. Meksika coğrafyası, yüksek arâzileri, çok sayıda havza ve dağları ihtivâ eder. Bunların en büyüğü, kuzey sınırından Mexico City enlemine kadar uzanan merkezî yayladır. Bu yayla doğudan ve batıdan Sierra Madre Oriental, güneyden Sierra Volconica Transversal Dağları ile kuşatılmıştır. Yayla üzerindeki dağ silsileleri, zemini, kuzeyde yükseklikleri 900 ilâ 1200 m arasında değişen, güneyde ise 2150 ilâ 2450 m’ye ulaşan çeşitli havzalara böler.

Güney Meksika’daki dağlık arâzilerin batı kısmını, dar vâdileri ve pek az yüksek arâzi havzaları ile bir dağ sistemi meydana getiren Sierra Madre Del Sur teşkil eder. Doğu kısmında, 1850 ilâ 2500 m yüksekliğe erişen, güneyden Chiapas Vâdisi kuzeyden körfez kıyı ovası ile çevrili bir yayla yer alır. Bu yaylanın batı kısmında, verimli Oaxaca yüksek arâzileri bulunur. Chiapas Vâdisinin güneyinde Sierra Madre de Chiapas mevcut olup, Guatemala sınırı boyunca 4000 m’ye ulaşan volkanlardan meydana gelir.

Üçüncü yüksek arâzi olan Baja Kaliforniya, 1300 km uzunluk ve 50 ilâ 240 km genişlikle yarımadayı kaplayan bir dağdır. Yükseklikleri kuzeyde 3000 m’yi ve daha güneyde ise 2000 m’yi aşar. Yarımadanın kuzeydoğusunda Colorado Deltası büyük bir alçak arâzi meydana getirir. Üçüncü yüksek arâzi olan Baja Kaliforniya, 1300 km uzunluk ve 50 ilâ 240 km genişlikle yarımadayı kaplayan bir dağdır. Yükseklikleri kuzeyde 3000 m’yi ve daha güneyde ise 2000 m’yi aşar. Yarımadanın kuzeydoğusunda Colorado Deltası büyük bir alçak arâzi meydana getirir.

Meksika yalnız dağlık değil aynı zamanda volkaniktir. Geçmişteki volkanik faâliyetlerin varlığı ülkenin hemen hemen bütün kısımlarında görülür. En büyük volkanik unsur Meksikayı batıdan doğuya doğru ortadan bölen Sierra Volcanica Transversal’dir. Bu bölgedeki manzara binlerce eski kül konileriyle ve yüksek volkanik tepelerle karakterize edilir. Bunların pek azı devamlı kar tutacak kadar yüksektir. Hâlâ faal volkanik tepelere rastlanır. 1943’teki büyük bir patlama sonucunda Michoracan eyâletinde deniz seviyesinden 2808 m yüksekliğinde Parieutin Tepesi ortaya çıkmıştır.

Zelzeleler bilhassa Pasifik kıyısında ve Kaliforniya körfezinde olmak üzere Meksika’da yaygındır. Sierra Volcanica Transversal üzerinde de sık sık vukû bulan zelzeleler, çok yoğun nüfuslu bu bölgede büyük zararlara sebep olur.

Kuzey Meksika’da pek az nehir bütün sene boyunca akar. Bunların çoğu, ovaların ve yaylaların üzerinde yükselen nemli dağlardan doğar. Colorado Nehri, Kaliforniya Körfezi başlangıcında büyük bir delta meydana getirir fakat suyun çoğu, bitki sulamasında kullanıldığından denize ulaşmaz. Kuzeybatı Meksika’daki diğer büyük nehirler Yaqui ve Fijerte’dir. Orta ve güney Meksikadan Pasifik Okyanusuna dökülen nehirler daha nemli bölgelerden geçer ve suları daha gürdür. En önemlileri Santiago ve Balsas’tır.

En önemli nehir, büyük bölümü Meksika’yı ABD’den ayıran ve Meksika Körfezine dökülen Rio Grande’dir (veya Rio Bravo). Daha güneyde Panisco, Tecolutla, Papalcapan, Grijavala ve Uslumaeinta’dır. Merkezi yaylada, denize çıkışı olmayan birçok nehirler, kapalı havzalar meydana getirir.

Orta Meksika birçok büyük ve çekici gölleri ihtivâ eder. En büyüğü Guadalajora yakınındaki 1080 km2lik Chapola Gölüdür.

Meksika kıyılarının uzunluğu 9995 km olup, bunun üçte ikisinden fazlası Pasifik Okyanusu ve bunun birer parçası olan Kaliforniya ve Tehuantepec Körfezindedir. Kalan kıyılarsa Meksika Körfezi ve Karayib Denizindedir.

İklim

Meksika tropikal bölgede yer alır, iklimi (alçak kesimlerde, Yucatan Yarımadası) sıcak ve nemli olup, yüksekliğe bağlı olarak değişiklikler arzeder.

750 ilâ 900 m’den daha alçak tropikal arâziler sıcak bölgeyi meydana getirmekte olup, bu yerlerde yıllık sıcaklık ortalaması 24°C’nin üstündedir. Ilıman bölge yıllık sıcaklık ortalaması 18° ilâ 24°C arasında değişen ve yüksekliği 1850 m’ye ulaşan yerlerdir. Meksika yüksek arâzilerinin çoğu bu sıcaklık bölgesindedir. Daha soğuk bölgede yıllık sıcaklık ortalaması, 13° ilâ 18°C arasındadır. 3000 ilâ 3300 m arasında 10°C, 4200 ilâ 4500 m’nin üstünde ise 0°C’nin altındadır.

Güneydoğuda yazın meydana gelen oldukça nemli Atlantik-Karayib sıcak hava akımının sonucu olarak mevsimlik yağış 1016 mm’yi aşar. Yağış, kuzey ve kuzeybatıya doğru azalarak, kuzeybatı ucunda yağış miktarı 130 mm’ye düşer.

Kışın Kuzey Meksika’da atmosfer basıncı yüksek ve nisbî nemlilik azdır. Ara sıra ekim ve ocak ayları arasında Merkezî Kanada’dan Meksika içine ve Meksika Körfezi üzerine doğru soğuk hava dalgası eser. Soğuk hava fırtınalı bir cephenin arkasına Tehuantepec Berzahından geçer. Bu kuzey fırtınaları zamanında kıyı ovalarında don görülür.

Yazın kuzey ve kuzeybatı sıcak ve kuraktır. Bilhassa Kaliforniya Körfezinin başlangıcına yakın olan arâziler oldukça sıcaktır. Her yıl en az 15 günde bir 43°C veya daha üstüne ulaşır. Burası Meksika’nın en sıcak bölgesidir.

Tabiî Kaynakları

Meksika’nın güney ve güneybatısında bitki örtüsü, tropikal ormanlar, gür çalılıklar ve otlaklardan meydana gelir. Kuzeyde ve kuzey batıda ise bitki örtüsünü bozkır veya gür çalılıklar teşkil eder. 4000 m’nin üstünde Tundraya rastlanır. Meksika tropikal ormanlarının çoğu Meksika Körfezi kıyı ovasında, Yucatan Yarımadasının güney kısmında ve bunlara komşu olan yüksek arâzilerin aşağı yamaçlarında yer alır. Bu ormanların ekonomik değere hâiz ağaçları arasında en çok bilinenleri, sedir, bakkam ağacı, kopal (vernik îmâlâtında kullanılan bir reçine), koyu kırmızı ve güzel kokulu odunları olan ağaçlardır.

Meksika’da, hem Kuzey Amerika’ya hem de Güney Amerika’ya mahsus hayvanlara rastlamak mümkündür. Kurt, kır kurdu (ABD’de bulunan bir çeşit çakal), yaban sığırı, ayı, kunduz gibi Kuzey Amerika hayvanları çok raslananlardır. Her iki taraftaki alçak arâzilerde ve güneye doğru Jaguar (Amerika’ya has kaplan cinsinden yırtıcı bir hayvan), puma, maymun bulunur. Bunlardan başka vaşak, porsuk, su samuru, tapir, kokarca (Kuzey Amerika’da bulunan sansargillerden bir hayvan), geyik, fok bulunur.

Meksika zengin yeraltı kaynaklarına sâhiptir. Önemli mâdenleri demir, gümüş, altın, petrol ve kömürdür.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Günümüz Meksika halkı, eski ve yeni dünyâ insanlarının birbiriyle karışmasından meydana gelmiştir. Nüfûsun % 15’ini beyazlar, % 25’ini yerliler, geri kalanını ise melezler teşkil eder. Yerlilerin çoğu şu bölgelerde yaşar: Mahuatlar Orta Meksika’da; Zapotekler, Mikstekler, Mazetekler ve diğerleri Oaxaca ve Veracruz dağlarında; Tzetzal ve Tzotziller Orta Chiapas’ın yüksek arâzilerinde bulunur. Yerlilerin yüksek arâzilerde toplanmasına büyük istisnâ olarak Mayalar, Yucatan Yarımadasında yerleşmişlerdir. Merkezî yayla büyük grupların pekçoğunu ihtivâ eder. En büyük iki şehir olan Mexico City ve Guadalajora burada bulunur.

Meksika’da ölüm oranı binde sekiz, doğum oranı ise binde kırk ikidir. Bu da dünyânın en büyük nüfus artış oranlarından biri olan % 3,4’e tekâbül eder. Yüksek nüfus artış oranının bir sonucu olarak çok genç bir nüfus ortaya çıkmıştır. Nüfûsun % 46’sı 15 yaşının altındadır. Bu oran devam ederse nüfus her 22 yılda iki kat artacaktır.

Köylü nüfûsundaki doğum oranı daha yüksek olmasına rağmen, şehir hayâtına geçiş muntazaman artmaktadır. Günümüzde şehirde yaşayanlar, halkın % 59’unu meydana getirir.

Her ne kadar Meksikalılar yıllardır ABD’ye kaçak giriş yapmakta iseler de, bu olay günümüzde yüksek miktardaki kaçak işçi sayısı sebebiyle, büyük bir devlet meselesi hâline gelmektedir. Çoğu uzmanlar bugün, ABD’de 6 ilâ 8 milyon kaçak işçi olduğunu söylemektedir. Bunun üçte ikisi Meksikalıdır. Tevkif edilen kaçak Meksikalı sayısı 1965’lerde 50 bin iken, 1975’li yıllarda 700 bine ulaşmıştır.

Meksika bir tezatlar ülkesi olarak bilinir. Halkın % 95’inin Katolik olduğu bu ülkede, her ne kadar şiddetli olarak uygulanmasa da; anayasa, kiliseye karşı ağır şartlar ihtivâ eder. Hiçbir kilise toprak sâhibi olamaz, hattâ bütün kilise binâları devlete âittir.

Meksika’da resmî öğretim programı iki yıllık okul öncesi veya ana okulu denilen öğretimle başlar. Bunu 6 yaşından îtibâren 6 yıllık bir öğretim tâkip eder. İlk öğretime kayıtlı öğrenciler, toplam kayıtlı öğrencilerin % 75’ini, yüksek öğretimdekiler bunun % 3’ünü meydana getirir.

Ülkenin resmî dili İspanyolcadır. Bundan başka yerliler arasında Nahuatl, Aztek, Maya, Zapotek, Totonok, Chinantek, Mazatek, Chorotega, Farask dilleri konuşulur.

Siyâsî Hayat

1910’da diktatör Porfino Diaz’ın düşmesi ile Meksika’nın siyâsî, ekonomik ve sosyal hayâtında değişiklikler olmuştur. Bir halk ayaklanması ve yaygın kargaşa ortasında 1917 Anayasası hazırlanmıştır. Anayasa milliyetçilik prensiplerini, sosyal adâleti, siyâsî liberalizmi din ve ırk hürriyetlerini ortaya koymuştur. Anayasa’ya göre; devlet başkanı ikinci kez seçilemez, kiliseyle devlet birbirinden ayrılmıştır, eğitim mecbûridir. Kuvvetler ayrılığı prensibi geçerlidir. Yâni yasama, yürütme ve yargı organları birbirinden bağımsızdır. Fakat uygulamada siyâsi güç, büyük yetkilere sâhip başkanın elinde toplanmıştır. Altı yıllık bir süreden sonra tekrar seçilememesine rağmen, meclise hükmeder ve kendisinden sonra geleni fiilen seçer. Siyâsî faaliyetler halka yakın gözükmekle birlikte, halk gerçekte Meksika siyâsî hayâtına pek az iştirak eder. Toplumu; büyük iş sâhipleriyle orta sınıf şehirli işçiler ve köylüleri temsil eden teşkilatlanmış çıkar grupları temsil eder. Bunların bir sonucu olarak Meksika’nın rejimi bâzıları tarafından, bürokratik-otoriter ve halkçı-birleştirici olarak kabûl edilir.

Meksika siyâsî hayâtının çarpıcı bir unsuru Kurucu İhtilalci Partidir (Partido Revulicianasio Institocional veya PRI). PRI hemen hemen bütün seçimleri kazanır ve düzenli olarak başkanlık ve kongre seçimlerinde oyların % 90’ından fazlasını alır.

Kongre, Millet Meclisi ve Senato’dan müteşekkildir. Her milletvekili, özel temsil hakkı tanınmış azınlık partileri tarafından seçilenler hâriç, bir seçim bölgesinden oy sâhipleri tarafından seçilir. Her eyâletteki oy sâhipleri kendilerini temsil etmek üzere iki senatör seçer. Başkandan farklı olarak Parlamenterler peş peşe seçilmeyip, aralıklarla defâlarca seçilebilir. Toplam oyun % 2,5’ini kazanan herhangi bir parti Millet Meclisinde beş sandalye elde eder, sonraki her % 0,5’lik artı oy için bir sandalye kazanır.

Eyâletler, kuruluş ve uygulama bakımından zayıftır. Bunların görevi federal hükümetin programlarını yürütmekle sınırlıdır.

1917 Anayasası belediyelerin hür ve bağımsız olduğu prensibini ortaya koymuştur. Fakat bunlar uygulamada büyük ölçüde federal hükümete bağlıdır.

Ekonomi

Meksika’nın nüfus artışı, ülke ekonomisine büyük ölçüde tesir eder, her yıl yaklaşık 800.000 kişilik net iş gücü artışı vardır. Bunlara iş temin edilmesi gerektiğinden büyük bir mesele ortaya çıkar.

Meksika’da gelir dağılımında büyük eşitsizlik vardır. Sanâyi işçileri, tarım işçilerine nazaran beş misli fazla gelire sâhiptir. Bu büyük fark, mâmul tüketim maddelerinin iç piyasada yaygın olarak satılmasını geciktirmektedir.

Meksika sanâyisi büyük ölçüde ülkenin yeraltı zenginliklerini işlemeye dayanır. Çelik, sanâyi sektöründe önemli bir rol oynar. Yıllık çelik üretimi beş milyon tonun üstündedir. Çelik, uzun zamandan beri öncelikle Kuzey Meksika’da (Monclova ve Montorkrey) üretilmektedir. Veracruz’da, Ciuda Lazaro Carden’da yeni çelik fabrikaları açılmıştır. Kömür üretimi yetersiz olup, 11.000.000 ton civârındadır. Yeni bulunan petrol yatakları (Poza Rica, Panuco, Veracruz’un kuzeyi) ile petrol üretimi yılda 910.137.000 varile çıkmıştır. Tabiî gaz ve petrol iç ihtiyaçlara cevap verir ve çoğu sanâyi tesislerinin temelini teşkil eder (Tampico, Poza Rica, Mexico City’de petrol rafinerileri). Meksika, gümüş üretiminde (2400 ton) Kanada’dan sonra dünyâda ikincidir. Flor, baryum oksit ve tuz, ABD’ye ihraç edilir. Sodyum güçlü bir selüloz sanâyiine imkân verir. Bu sanâyi bilhassa Mexico City’de Veracruz’da, Colima’da ve Chihvahua’da gelişmiştir. Ülkede kimyevî gübre sanâyii de gelişmiştir. Çimento, kauçuk otomobil sanâyileri de önemlidir.

1910 ihtilâlinden önce köylü âilelerin % 95’inin toprağı olmadığı tahmin edilmektedir. Bu ihtilâlin getirdiği tarım reformuyla köylüye toprak dağıtılmıştır. 1910’dan beri önceden toprağı olmayan üç milyon tarım işçisi 90 milyon hektarlık toprak sâhibi olmuştur. Tarım sektöründeki üretim artışı, nüfus artışını karşılayacak seviyede değildir. İç piyasadaki talep, dayanıklı mallar, tahıl (buğday ve mısır) süt tozu, yağ tohumları ithal edilerek karşılanmaktadır. Pamuk, şeker, sebze, meyve, tâze süt, iç tüketime ayrılmıştır.

Mısır, Meksika’nın her tarafında yetiştirilir. Ülke topraklarının ekime elverişli olan kısmının yaklaşık yarısı bu bitkiye ayrılmıştır. Fasulye, en çok ekilen ikinci bitkidir. Diğer bitkiler sınırlı miktardaki topraklarda yetiştirilir. 800.000 hektardan fazla bir arâzide, bilhassa kuzeybatının sulanan vâdilerinde ve Merkezi Bajio bölgesinde buğday ekilir. Süpürge darısı (sorghum) üretimi artırılmaktadır. Kış sebzeleri bilhassa kuzeybatıdaki Sinalova eyâletinde yetiştirilir. Tropikal bitkiler kıyı bölgelerinde ve güneyde yetişir.

Meksika’da ithâlât ve ihrâcat dengesizdir. Ticâret açığı, çok fazladır. En çok mâmül maddeler ithal edilir. Tarım ürünleri (bilhassa sığır, kahve kış sebzeleri) ihraç mallarının % 25’ini teşkil eder. Meksika’nın en büyük müşterisi ABD olup, ihraç mallarının % 63’ü bu ülkeye gider. İthâlatın büyük çoğunluğu da bu ülkeden yapılır. Turizm ülkeye her yıl bir milyar dolarlık gelir sağlamaktadır. Ayrıca artan iş gücüne, iş sahaları temin edilmektedir.

Ulaşım: Meksika 26.000 km’lik demiryolu ağına sâhiptir. Karayollarının uzunluğu 235.431 km’ye ulaşır. Karayollarının % 45’i asfalt kaplanmıştır. Meksika Körfezi kıyısındaki Veracruz ve Pasifik kıyısındaki Acapulco, Meksika’nın eski deniz limanlarıdır. Diğer büyük limanlar, körfez kıyısındaki Tampico ve Pasifik kıyısındaki Mazotlan, Manzanillo ve Cindada Lazero Cardenas’tır.

Ülkede hava ulaşımı çok yaygındır. Birçok şehirlerinde havaalanı olup, sayısı 78’i bulmaktadır.

MEKTEB-İ OSMÂNÎ

Askerî öğrenim gâyesiyle Avrupa’ya gönderilen talebeler için, Paris’te açılan Türk okulunun adı. On dokuzuncu yüzyılda Avrupa devletlerinde ilim ve teknikte görülen ilerlemeyi alabilmek için kâbiliyetli talebelerin seçilip tahsile gönderilmesi önem kazanmıştı. Bunların sayısının çoğalması ile idâresi ve daha verimli tahsil yapabilme çârelerinin düşünülmesi neticesinde Paris’te, Krenal Mahallesinde 1856 yılında bu okul açıldı. İdârecilerinin Türk olduğu bu okulun önemli bir görevi de talebelerin örf-âdetlerine, dinlerine bağlılıklarını muhâfaza ettirerek, terbiyelerini korumaktı. Öğretmenleri Fransız, mevcudu 60 kişi olan okulda, Paris Askerî Lisesinin programı uygulanırdı. İlk müdür, öğrenimini Viyana’da yapan Ali Nizâmî Paşadır. 1870 Alman-Fransız Harbinin çıkması ve 1867’de Fransızca tedrîsât yapacak Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi)nin açılmış olması gibi sebeplerle Mekteb-i Osmânî 1874’te kapatıldı. Aynı sene İstanbul’da Askerî Rüşdiye açıldı.

MEKTUP

(Bkz. Edebi Türler)

MELÂMÎLER

Tasavvuf ilminde Melâmiye yoluna mensup kimseler. Lügatte melâmet, “kendini ayıplamak, kınamak” demektir. Tasavvuf ilminde ise, insanın kendi iyilik ve ibâdetlerini gizleyip, göstermemesi ve kusurlu bilmesidir. Tasavvufî bir yol olarak Melâmîliğin kurucusu Ebû Sâlih Hamdûn bin Ahmed-el-Kassâr’dır (Öl. 884). Bu zâttan önce ve onun zamânında pekçok tasavvuf ehli kimseler bu yolun edeb ve usûlünü gözetmişlerdir.

Melâmîlik yolunda; ihlâs, sıdk ve emânete ehemmiyet vermek, riyâdan kaçınmak, iyi işleri, hayrı gizlemek, şerri ve kusurlarını açığa vurmak sevapların ortaya çıkmasından ve duyulmasından korkmak, insanların yermesine, kınamasına, kötülemesine önem vermemek, herkese tatlı söylemek, kalp kazanmak, farzlara önem vermek önemli esaslardır. Gerçek melâmiler bunlardır. Daha sonraları ortaya çıkan Kalenderiler, riyâ ve gösteriş yapmadıkları için Melâmîlere benzemişlerdir.

Melâmîlerin son devirlerde yalancı taklitçileri, yâni bâtıla kısmı ortaya çıkmış, bunlar her türlü günâhı işlemeyi mübâh görmüşler, farz ve sünnetleri terk etmişlerdir. Yine bunlar; Allahü teâlânın ibâdete ihtiyâcı yoktur; kulların günâh işlemesi O’na zarar ziyân vermez, ibâdet insanlara iyilik etmektir, derler. Böyle sözleri, Allahü teâlâyı inkâr etmek olup, küfür ve zındıklıktır.

MELANİN

Alm. Melanin, Fr. Mèlanine, İng. Melanin. Deride, gözün koroit tabakası, yâni damar tabakasında ve saçta bulunan koyu renkli boya maddesi. Suda eriyebilen bir maddedir. Melanin metabolizması, genetik faktörlere ve iç salgılara bağlı bir olaydır. Bâzı kişilerde doğuştan îtibâren vücutlarında hiç melanin yapılamaz. Bu kişilerin saçları, bütün kılları ve derileri beyazdır. Halk arasında bunlara abraş (albino) denir ki, bu irsî olarak geçen bir hastalıktır. Zencilerde ise melanin pigmenti oldukça fazladır. Bâzı hastalıklarda (malign melanom denen urlar, gebelik, addison hastalığı) da melanin pigmentinin yapılması artar, hatta kana ve idrara da karışabilir.

MELANKOLİ

Alm. Melancholie, Schwertmut (f), Fr. Melancolie (f), İng. Melancholia. Ruhsal ve bedensel yavaşlama; keder, sıkıntı, intihar arzusuyla olan ve “psikotik depresyon” da denen bir akıl hastalığı. Daha ziyâde 30 yaşından sonra görülür. İrsiyetin rolü vardır. Oluş sebepleri çok çeşitlidir. Bunlar: Psikofizyolojik faktörler; organsal, toksik, infeksiyöz, travmatik, hormonal, nörolojik, sosyo-ekonomik sebeplerdir. Kişi başlangıçta mizaç ve karakter değişikliğine uğrar. Hassaslaşır, çabuk duygulanır, ağlar, kolay heyecanlanır, sinirlenir. Karamsardır, karar vermekte zorluk çeker. İntelektüel (ânî karar verme) kapasitesi azalır. Hareket ve davranışlarında yavaşlama olur. İşinde zorlanmalar ve başarısızlıklar görülür. Bunlara baş ağrısı, hazımsızlık, gaz, kabızlık, titremeler ilâve olabilir. Uyku ve iştah kaybolur. Saplantı (obsesyon) ve korkular görülür. Endişe ve güvensizlik ortaya çıkar. Yüzü ıstırabı yansıtır. Az konuşur. İntihar edebilir.

Klinik tipleri: 1) Hafif şekiller: İç organ şikâyetleri, ağrılar, kabızlık, uykusuzluk, cinsî (seksüel) yetmezlik, durgunluk, takatsizlik, kuruntular. 2) Subakut melankoli (melankolik depresyon): Zayıflık, yorgunluk, takatsizlik, durgunluk, neşesizlik. 3) Nevrastenik şekil: Çabuk yorulma, çalışma gücü kaybı, dikkat ve hâfızada zayıflama, baş ağrısı, çarpıntı, mîde-barsak bozuklukları, cinsî (seksüel) yetmezlik. 4) Stuporlu şekil: Koma gibi yatar. 5) Ajitasyonlu şekil: Anksiyete ve aşırı hareketlilik olur. 6) Hezeyanlı melankoli: Paronoit (şüpheler), başkalarını ve kendini suçlamalar, küçüklük kompleksi, inkarlar. 7) Hallüsinasyonlu melankoli: Hayaller görülebilir. 8) Kronik melankoli: Uzun süren tipidir.

Bu hastalığın hastânede tedâvisi gerekir. Elektroşok ve ilâç tedâvileri uygulanır.

MELAS

Alm. Melasse (f.), Fr. Mèlasse (f.), İng. Treacle molasses. Şeker üretiminde, artık olarak ele geçen şekerli, kahverengimsi kıvamlı sıvı. Dünyâda melasın çoğu Küba, Brezilya ve Hindistan gibi sıcak iklimli ülkelerde yetişen şekerkamışından elde edilir. Pancar melası ise daha çok ılıman iklime sâhip BDT, Amerika, Almanya, Fransa ve diğer ülkelerde üretilir.

Şekerkamışı melası: Şekerkamışından ham şeker elde edilirken, santrifüj ismi verilen döner makineler yardımıyla kamış melası, şeker kristallerinden ayrılır. Bu işlem üç kademede yapılır. Ele geçen ilk porsiyon, sonrakilerden daha açık renkli ve sakkarozca da daha zengindir. Üçüncü ve genellikle sonuncu olan porsiyon, kıvamlı, koyu renkli ve ağır bir tattadır. Bu porsiyon şekerin kristallendirilerek ekonomik olarak elde edilebildiği son porsiyondur.

Açık renkli ilk melas yaklaşık % 65 karbonhidrat, % 24 su, % 6 kül ve az nispette minerallerle B grubu vitaminlerden müteşekkildir. Koyu renkli son porsiyon melas ise % 55 karbonhidrat, % 24 su, daha yüksek yüzdede (öncekine göre) mineral ve vitaminler ihtivâ eder. Keza bu melas daha çok besin ihtivâ eder.

Açık melas genel olarak şekerlemede, koyu melas ise sığır, koyun ve at yemlerinde kullanılır. Endüstride melas alkollü içki ve birtakım kimyevî maddelerin üretiminde kullanılır.

Pancar melası: Santrifüjler pancar melasını, buharlaştırma işlemi ile elde edilen şeker kristallerinden ayırmada kullanılır. Pancar melasının, kamış melasına nazaran daha az vitamini vardır. Tadı da iyi değildir. Kullanılma sahası, başlıca hayvan yemi ve alkollü içkiler olmaktadır.

MELEKLER

Alm. Engel (m), Fr. Augel (m), İng. Angels. Allahü teâlânın bütün emirlerini yapan, O’na hiç isyân etmeyen kıymetli kulları. Melek “elçi, haber verici” veya “kuvvet” demektir. Melekler, gözle görülmeyecek şekilde yaratılmış ama, izn-i ilâhî ile gözle de görülebilen nûrânî varlıklardır. Muhtelif şekillere girebilirler. Meleklerin bir kısmı nurdan (ışıktan, ziyâdan), yaratılmıştır. Melekler, latîf cisimlerdir. Gaz hâlinden daha latîftirler, nûrânîdirler. Diridirler. Akıllıdırlar. İnsanlardaki kötülükler, meleklerde yoktur. Onlarda nefis, gazap (kızgınlık), şehvet yaratılmamıştır. Yemek, içmek ihtiyaçları yoktur. Allahü teâlâyı tesbih ve zikr ederek yaşarlar. Gıdâları budur. Gazlar, sıvı ve katı olduğu gibi ve katı olunca şekil aldığı gibi, melekler de şekiller alabilirler. Melekler, büyük insanların bedeninden ayrılan ruhlar değildirler. Hıristiyanlar, melekleri böyle ruh sanıyorlar. Enerji, kuvvet gibi, maddesiz de değildirler.

Melekler her canlıdan önce yaratıldı. Onun için kitaplara îmândan önce, meleklere îmân edilmesi bildirildi. Kitaplar da peygamberlerden öncedir. Kur’ân-ı kerîmde de inanılacak şeylerin ismi bu sıra ile bildirilmektedir. İslâmiyet, meleklere şöyle îmân edilmesini bildirmektedir:

“Melekler, Allahü teâlânın kullarıdır. Ortakları değildir, kızları değildir. Kâfirler, müşrikler öyle sandılar. Allahü teâlâ hepsini sever, Allahü teâlânın emirlerine itâat ederler. Bir an Allahü teâlâya âsî olmazlar. Emrolunduklarını yaparlar. Onlarda günah işleyecek nefs-i emmâre yoktur (Bkz. Nefis). Allahü teâlâ, Tahrim sûresi 6. âyetinde meâlen; “Allah, onlara ne emir ettiyse, O’na isyân etmezler ve emir edildikleri şeyi yaparlar.” buyuruyor. İbâdet etmekte gevşeklik, tenbellik, usanma göstermezler. Enbiyâ sûresi 20. âyetinde meâlen; “Gece-gündüz hep Allahü teâlâyı tesbih ederler, usanmazlar.” buyruldu. Erkek ve dişi değildirler. Evlenmezler. çocukları olmaz. Melekler, hayat sâhibi, diridirler.

Melekleri inkâr etmek, onlara düşman olmak küfürdür. Allahü teâlâya karşı gelmek olur. Bakara sûresi 92. âyetinde meâlen; “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberine, Cebrâil’e, Mikâil’e düşman olursa, bilsin ki, Allah kâfirlerin düşmanıdır.” buyruldu.

Sayısı en çok olan mahlûk meleklerdir. Bunların sayılarını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez. Göklerde, meleklerin ibâdet etmedikleri, boş bir yer yoktur. Göklerin her yeri kıyamda, rükûda veya secdede olan meleklerle doludur. Göklerde, yerlerde, otlarda, yıldızlarda, canlılarda, cansızlarda, yağmur damlalarında, ağaçların yapraklarında, her molekülde, her atomda, her reaksiyonda, her harekette, her şeyde meleklerin vazîfeleri vardır. her yerde, Allahü teâlânın emirlerini yaparlar. Allahü teâlâ ile mahlukları arasında vâsıtadırlar. Bâzıları, başka meleklerin âmiridir. Bâzıları, insanların peygamberine haber getirir. Bâzıları, insanların kalbine iyi düşünce getirir ki, buna “ilhâm” denir. Bâzılarının, insanlardan ve bütün mahluklardan haberi yoktur. Allahü teâlânın cemâli karşısında kendilerinden geçmişlerdir. Her birinin belli yeri vardır. Oradan ayrılmazlar. Bâzısının iki, bâzısının dört veya daha çok kanadı vardır. Her hayvanın kanadı ve tayyârelerin kanatları, kendilerinin yapısında olup, birbirlerine benzemediği gibi, meleklerin kanadı da, kendi cinslerindendir. Meleklerin kanatları vardır. İnanılır, fakat nasıl olduğu bilinmez. İnsan, görmediği, bilmediği bir şeyin adını işitince, bunu bildiği şeyler gibi sanıp aldanır. Kiliselerde ve bâzı mecmua ve filimlerde, melek diye görülen kanatlı kadın resimleri uydurmadır. İslâmiyet böyle resim yapmayı yasaklamıştır. Cennet melekleri, Cennettedir. Bunların büyüklerinin adı “Rıdvan”dır. Cehennem meleklerine “Zebânî” denir. Bunlar, Cehennemde emrolunan vazîfelerini yapar. Cehennem ateşi bunlara zarar vermez. Deniz, balığa zararlı olmadığı gibidir. Cehennem zebânîlerinin büyükleri on dokuzdur. En büyüğünün adı “Mâlik”tir.

Her insanın hayır ve şer, bütün işlerini yazan, ikisi gece, ikisi gündüz gelen dört meleğe, “Kirâmen kâtibîn” veya “Hafaza melekleri” denir. Hafaza meleklerinin, bunlardan başka olduğu da bildirilmiştir. Sağ taraftaki melek, soldakinin âmiridir ve iyi işleri yazar. Soldaki, kötülükleri yazar. Kabirlerde, kâfirlere ve âsî Müslümanlara azâb edecek melekler ve kabirde suâl soracak melekler vardır. Suâl meleklerine “Münker ve Nekir” denir (Bkz. Münker ve Nekir). Müminlere soranlara “Mübeşşir ve Beşir” de denir.

Meleklerin birbirlerinden üstünlükleri vardır. En üstünleri dörttür. Bunların birincisi “Cebrâil” aleyhisselâmdır. Bunun vazîfesi peygamberlere vahy getirmek, emir ve yasakları bildirmektir. İkincisi, Sûr denilen boruyu üfürecek olan “İsrâfil” aleyhisselâmdır. Sûra iki defâ üfürecektir. Birincisinde, Allahü teâlâdan başka her diri ölecektir. İkincisinde, hepsi tekrar dirilecektir. Üçüncüsü “Mikâil” aleyhisselâmdır. Ucuzluk, pahalılık, kıtlık, bolluk, ekonomik düzen yapmak, ferahlık ve huzur getirmek ve her maddeyi hareket ettirmek, bunun vazîfesidir. Dördüncüsü, “Azrâil” aleyhisselâmdır. İnsanların rûhunu alan budur. Fârisî dilinde rûha, cân denir.

Bu dört melekten sonra üstün olan dört sınıftır: “Hamele-i Arş” denen melekler, dört tânedir. Kıyâmette sekiz olacaktır. Huzûr-ı ilâhîde bulunan meleklere “Mukarrebîn”, azâp meleklerinin büyüklerine “Kerûbiyân”, rahmet meleklerine “Rûhaniyân” denir. Bunların hepsi, meleklerin, havâssı, yâni üstünleridir. Bunlar, peygamberlerden başka, bütün insanlardan daha üstündür. Müslümanların sâlihleri ve velîleri, meleklerin avâmından, yâni aşağılarından daha efdal, daha üstündür. Meleklerin avâmı, Müslümanların avâmından, yâni âsi ve fâsıklarından efdaldir.