MATKAP

Alm. (Drill-) Bohrer (m.), Fr. Foret (m.); foreuse (f.), İng. Drill, gimlet, auger. Çeşitli malzemelerde delik açmak ve açılmış delikleri genişletmek için kullanılan âlet. Matkapla delmede kullanılan, iki temel delme metodu vardır. Birinci metod daha çok mâdencilikte ve sondaj için kullanılan darbeli delme metodudur. Bu metodda kazıcı takım, aldığı darbelerle delinen ortama çakılarak ilerler. Bu ilerleme, vurulan darbelerle zeminden parça koparılarak, kesikli bir şekilde gerçekleşir. Daha yaygın olan ikinci delme metodu, dönel delme metodudur. Bu medodda dönen kesici takımlar, malzemeyi kesme ve öğütme yoluyla deler.

Darbeli delmede;ilerleme hızı, darbe gücüne, matkabın dönmesine tekâbül eden darbe sayısına ve darbe frekansına bağlıdır. Delme takımı ilerlemesinin eksen boyunca olmasını sağlamak için, bağımsız olarak belli aralıklarla, kesikli dönme hareketi yapar. Daha çok mâdencilikte ve toprak delmede kullanılır.

Dönel delmede, takım ucu için aşınma problemi, darbeli çalışanlara göre daha önemlidir. Aşınma, her dönüşteki ilerleme hızına, bastırma kuvvetine ve delme bölgesine gönderilen su veya yağ miktarına bağlıdır.

Kullanma yerlerine göre matkaplar iki ana bölüme ayrılırlar: Atölye matkapları, mâden matkapları. Atölye matkapları ev, atölye ve endüstride en yaygın kullanılan dönel tipte matkaplardır. Bunlar genellikle helisel matkap uçlarına sâhip olmalarına karşılık, marangoz atölyelerinde kullanılan yassı uçlu tipleri de vardır. Mâden matkaplarıysa darbeli veya dönel çeşitli tiplerde olabilen, mâdencilik ve sondaj için toprak ve sert kayaların delinmesi gâyesiyle kullanılan matkaplardır.

Atölye matkapları: Bir atölye matkabının takım sistemi, parça sistemi ve gövde olmak üzere başlıca üç ana kısmı bulunur. Gövde, küçük el matkaplarında portatif olabileceği gibi, ağır tezgahlarda rijit ve büyük olması gerekebilir. Parça sistemi, parçanın bağlandığı tabla ve tablanın hareketli olması hâlinde bunu kontrol ve tahrik edecek mekanizmayı kapsar. Tabla, el ile veya mekanik olarak tahrik edilir. Delme takımı ve parçanın bağlı olduğu tabla tek bir motordan tahrik edilebileceği gibi iki ayrı motordan da tahrik edilebilirler.

Tezgâhın esas ana sistemi takım sistemidir. Küçük portatif matkaplarda bir tek bu sistem vardır. Motor dışında başlıca önemli parçaları matkap uçlarını tutan mandren ve motor hızını matkap için uygun hıza indiren yalın, dişli sistemidir.

Matkap delme takımları matkabın en önemli kısmıdır. Dönel matkap takımları yassı ve helisel olarak iki tipte olabilir. Yassı matkap takım uçlarının bilenmesi zor olduğundan ve ilerleme için oldukça büyük kuvvet harcamak gerektiğinden, ancak yumuşak malzemeyle küçük çaplı deliklerde kullanılır. Genel olarak kullanılan dönel matkap takımları helisel matkap takımlarıdır. Takımın esas kısmı olan gövde üzerinde açılmış ağızlar mevcuttur. Takım birden fazla ağızlı olabilir. Ağız düz veya helisel açılmış kanallar şeklindedir. Bu şekilde delinen delikteki kaldırılan talaş bu kanallardan giderek uç kısmından malzeme yüzeyine iletilip dışarı atılır. Matkap takımlarında en çok kullanılan malzeme hız çelikleri denilen yüksek alaşımlı çelik türüdür. Bu malzemeden yapılan takımlar diğer normal çeliklerden yapılanlara göre daha yüksek kesme hızlarında ve sıcaklıklarda kullanılabilirler. Ev atölyelerinde kullanılan ucuz matkaplar, karbon çeliğinden yapılır. Atölye matkaplarının elektrikli el matkapları, düşey, radyal, yatay matkaplar ve çok milli özel delik tezgâhları olmak üzere çok çeşitli tipleri vardır:

1. El matkapları veya portatif matkaplar: Tabanca biçiminde yapılan bu tip portatif matkap, küçük çapta deliklerin delinmesinde veya tahta, plastik gibi metal olmayan yüzeylerin delinmesinde yaygın olarak kullanılır. Marangoz atölyelerinde kullanılan bâzı tiplerinde tahrik elle gerçekleştirilir.

2. Düşey matkap tezgâhları: Masa matkabı, ayaklı matkap, sütunlu matkap ve koordinat matkap tezgâhı gibi tipleri vardır. Delme işlemi, parça tezgâh tablasına sabitlenerek yapılır. Delici takım, tezgahtaki bir elektrik motoruyla döndürülür.

Çok hassâsiyet isteyen veya karışık delme işlemlerinde koordinat delik tezgâhları kullanılır. Bunlar genellikle nümerik kontrollu tezgâhlardır. Yapı olarak gâyet rijit olan bu tezgâhlarda matkap mili yanlız düşey doğrultuda, parçanın bağlandığı tabla ise otomatik kontrollu olarak düşey ve iki yöne yatay doğrultuda hareket eder. Bu hareketin hızı ve ilerlemesi optik, elektrik veya servo (hidrolik) olarak gâyet hassas kontrol edilebilir.

3. Radyal delik tezgâhları: Her çeşit delik delme ve işleme işlerini yapmaya ve genellikle 30 ile 80 mm çapında delik delinmesine elverişlidirler. Düşey tipin aksine olarak, radyallerde iş parçasının yeri sâbit olup, ayar, matkap milinin yerini ayarlayarak yapılır. Bu şekilde çok büyük parçalar bile rahatça delinebilir.

4. Yatay delik tezgahları: Ağır tezgâh sınıfına giren bu tezgâhlar delme işlerinden başka frezeleme, tornalama, raybalama, vida çekme gibi bütün delik işleme işleri için elverişlidir. Yüksek dönme sayısına sâhiptir (dakikada 3000-4000 devir). Üç doğrultuda delik delme işleri yapılabilir. Bilhassa büyük motorların silindir blokları, türbinler, buhar makinalarının gövdeleri bu çeşit tezgâhlarda işlenebilir. Bu çeşit tezgâhlar modern teknolojide nümerik kontrollu olarak en karışık parçaların bile bütün deliklerinin delinmesi ve işlenmesinde kullanılabilir.

5. Çok milli özel delik tezgâhları: Bu tezgâhlar seri îmâlâtta kullanılır. Bunlarda takım tutturma kafalarının sayısı fazla olup, aynı anda değişik takımların takılmasıyla bir veya birkaç parça üzerinde bulunan birçok deliğin aynı anda delinme ve işlenmesine imkan sağlayarak zamandan tasarruf sağlarlar.

Mâden matkapları: Bunlar genellikle toprak ve kaya zeminlerinin delinmesinde ve mâdencilikte kullanılan matkaplardır. Kamyon üstüne bağlı olarak mobil veya derin sondaj gâyesiyle kurulu platform şeklinde olabilirler. Başlıca tipleri darbeli, dişli ve dönel mâdenci matkaplarıdır.

1. Darbeli mâden matkabı:Darbeli delme, dönmeli delmeye göre daha yavaş bir metod olmasına karşılık birçok yerde bilhassa derin olmayan delme işlemlerinde kullanılır. Prensip olarak bir kablo veya çubukla bağlanan takıma arka arkaya darbeler iletilerek ve darbeler arasında takım dönerek delme işlemi yapılır. Her darbede takım ilerleme yapar. Darbeli delmede genellikle havalı çekiçli deliciler kullanılır. Kullanılan takımlar çubuk veya tüp şeklinde olabilirler. Kazıcı çubuk takımların uçları genellikle tungsten karbitten îmâl edilmiş veya kaplanmıştır. İçi boş boru şeklindeki kaya delme matkaplarının uçları takıma gömülmüş aşındırıcı sert malzeme parçacıkları ihtivâ eder.

2. Kazıcı dişli takımlı mâden matkabı: Sert kayalar için kazıcı dişli takım tatmin edici bir delme oranı sağlar ve hassas bir delme gerekmediği işlerde tercih edilir. Dişli takımlarda üç tâne dönen kazıcı dişli çark rulmanlarla, matkap takımının ucuna yataklanmıştır. Kazıcı dişlerin şekilleri keskin kenarlı dişler şeklindedir. Dönen dişli uçlarda yüzeyler aşınmayı azaltmak ve ömrü uzatmak için tungsten karpit ile kaplanmıştır.

3. Dönel mâden matkabı: Dönel delme metodunun kullanıldığı bu tip matkapların helisel ve kovalı olarak iki şekli vardır. Helisel mâden matkabında delik derinleştikçe çubuk eklenir. Arada delme durdurularak talaş temizlenir. Sulandırılmış çamur bir pompa ile yukarı çekilir. Kovalı tipte kovanın ağzında olan helisel ağız yardımıyla kova bir-iki dönüş sonunda doldurularak yukarı çekilip boşaltılır. Delmede dönel matkap kullanmak yalnız dikine değil her doğrultuda delmeye elverişli olduğundan çok yaygın kullanılır. Mâdenlerde de bu metoddan istifâde edilir.

MATKAP TEZGÂHLARI

Alm. Bohrbank (f), Fr. Banc (m) de forage, İng. Boring-bench, Drill-bench. Mâdenî parçaların üzerine silindirik delikler açmak için kullanılan tezgâhlar. Matkap tezgâhları çeşitli büyüklükte ve tipte olur.

Sütunlu matkap tezgâhları:Elektrik motoruyla çalışan bir mil üzerindeki dişliden alınan hareket, diğer dişlilere iletilir. Böylece matkap mili, çeşitli devir sayılarında çalıştırılabilir.

Delme işleminin gerçekleştirilmesine yarayan tabla, bu tezgâhta silindirik sütun etrafında dönebilmektedir. Büyük parçaların delinmesinde ve delme merkezinin ayarlanmasında tablanın dönmesi büyük kolaylık sağlar. Tabla, sütun üzerine tesbit edilmiş bir krameyer üzerinde aşağı yukarı hareket eder.

Radyal matkap tezgâhları: Bu tezgâh, büyük ve ağır parçalar üzerine birden fazla delik delinmesi gereken hâllerde kullanılır. Radyal matkap tezgâhı, geniş bir çalışma alanını içine alır. Ayarının kolaylığı ve daha büyük iş kapasitesine sahip olmasından dolayı, büyük ölçüdeki dik matkap tezgâhlarının yerini almıştır.

Milin bulunduğu başlık, sütuna bağlı bir kol üzerinde hareket ettirilerek ayarlanabilir. Bu kol, sütun etrâfında yatay bir düzlemde istenilen konuma göre 360° döndürülebilir. Kesici uç, oldukça geniş bir alan içinde, herhangi bir noktaya kolaylıkla getirilir. Ayrıca kol, iş parçasına göre aşağıya ve yukarıya hareket ettirilir. Tabla, değişik ölçülerde olabilir. Radyal matkaplarda çeşitli hareketleri sağlayan birkaç motor vardır. Bu motorlar, bulundukları kısımları ayrı ayrı çalıştırırlar.

Yatay delik açan matkap tezgâhları: Bu tezgâhlarda kesici âlet, bir yatay eksen etrafında döner. Kesici âleti taşıyan fener mili, kendi taşıyıcısı içinde yatay olarak işlemektedir. Fener mili taşıyıcısının, düşey hareketleri de vardır.

İş tablası, enine ve boyuna ilerleyebilir. Yatay delik tezgâhı, delik açmak ve delikleri büyütmek için yapılmışsa da, buna uygun kesiciler takılarak düzlem yüzey de işlemek mümkündür. Bunlardan başka, işlem sıralı matkap tezgâhları, çok milli matkap tezgâhları gibi çeşitli matkap tezgâhları mevcuttur.

Matkap uçları: Parçalardan talaş kaldırılarak, silindirik bir delik elde etme işlemine “delme” denir ve bu iş için kullanılan kesicilere de “matkap” adı verilir.

MATRAH

Alm. Angesetzter Steuerwert (m), Fr. Base (f) d’un impot, İng. Tax base. Vergi borcunun hesaplanması için, vergi oranının tatbik edildiği ekonomik veya teknik miktar.

Vergi tarhı yapılabilmesi için vergi konusunun iktisadî bir değer veya sayısal bir ölçü olarak ifâdesi gerekir. Gelir vergisinde, bir takvim yılında elde edilen kazanç ve iratların net tutarı, iktisâdî bir değer olan matrah türüdür. Aynı şekilde emlâk vergisinde matrah, bina veya arazinin rayiç değeridir. Buna karşılık belli mal vergilerinde (binâ inşaat vergisi, gümrük vergisi gibi), vergi borcu sayısal ölçülere (ağırlık, uzunluk, hacim ve yüzölçümü) göre hesaplanabilir. Hâlen bâzı Afrika ülkelerinde uygulanan baş vergilerinde vergi matrahı, mükellefin kendisidir.

Matrahı iktisâdî değer olan vergilere ad valorem vergiler, matrahı sayısal ölçü olanlara ise spesifik vergiler adı verilmektedir.

MATRAKÇI NASUH

(Bkz. Nasuh-ı Silâhî Efendi)

MATRİS

Alm. Matrize (f), Fr. Matrice (f), İng. Matrix. Bir köşeli büyük parantez içinde satır ve sütunlara yazılı terimlerden meydana gelen bir tablo. Matrislerin sayısal bir değeri yoktur. Her satırı ve sütunu birer vektör olarak düşünülür. Ayrıca  her matris de kendi vektör uzayında bir vektördür. Satır ve sütundaki elemanlar reel veya kompleks olabilir. m satırlı, n sütunlu bir metriste her elemanı iki indis ile gösterilir. Meselâ aij elemanı, i inci satır, j inci sütunda bulunmaktadır. Böyle bir matris kısaca;

[aij]mxn

şeklinde gösterilir. Daha açık olarak:

a11    a12     •••     a1n

a21    a22     •••     a2n •••••••   •••••••

am1    am2    •        •        amn

şeklinde yazılır.

Bir matrisin sol üst köşesinden geçen köşegenine Asal Köşegen denir. Satır ve sütun sayıları eşit olan matrislere Kare Matris adı verilir.

Bir kare matrisin köşegeninin alt veya üstündeki elemanların hepsi sıfır ise bu matrise Üçgensel matris denir.

Bir kare matrisin yalnız köşegen elemanları sıfırdan farklıysa böyle matrise Diyagonal Matris; köşegen elemanları birbirine eşitse Skaler Matris; bu elemanların hepsi 1 ise Birim Matris adı verilir. Bütün elemanları sıfır olan matrise de Sıfır Matrisi denir.

Matrisler genellikle büyük harflerle gösterilirler. İki matrisin eşitliği, karşılıklı aynı indisli elemanların eşitliği ile mümkündür. Yâni her i,j ‰N için;

A= B ――> [aij]mxn= [bij]mxn ðaij= bij

olmalıdır.

Matrislerin toplamı:

A+B= [aij]mxn + [bij]mxn= [aij+bij]mxn

şeklinde yapılır. Skalerle çarpma ise;

kA= k[aij]mxn = [kaij]mxn

şeklindedir. Bunlarla ilgili özellikler aşağıdadır:

1. A+0= 0+A= A (0, sıfır matrisidir)

2. A+B= B=A (Değişme özelliği)

3. (A+B)+C= A+(B+C) (Birleşme özelliği)

4. (k+s)A= kA+sA (k,s‰R)

5. k(sA)= (ks)A (k,s‰R)

6. A+(-1) A= 0

Bu özellikler sebebiyle mxn tipindeki matrisler kümesi reel sayılar kümesi üzerinde bir Vektör Uzayı teşkil ederler.

Matrislerin çarpımı:

Birinci matrisin sütun sayısı, ikinci matrisin satır sayısına eşit olan matrisler çarpılabilir. Yâni;

[aij]mxn [bij]nxp= [ai1 b1j+ai2b2j+...+ain bnj]

dir. Sonuç olarak bütün kare matrisler kendi aralarında değişmeli olarak çarpılabilir. Ancak:

AB ¹ BA

dır. Birim matris I ile gösterilir.

Matris çarpımı ile ilgili özellikler şunlardır:

1. AB ¹ BA

2. AI= IA= A

3. 0A= A0= 0

4. (AB) C= A(BC)

5. A(B+C)= AB+AC

6. k(AB)= (kA)B= A(kB)

Bir matrisin satırları sütun, sütunları satır yapılırsa bu matrisin transpozesi (devriği) bulunur. Bir A matrisinin transpozesi At dir. A= At ise A matrisine Simetrik Matris denir.

Bir matrisin tersi (İnversi):

Bir kare matrisin determinantı sıfırdan farklı olduğu zaman inversi vardır. Bir A matrisinin inversi A-1 şeklinde gösterilir. A matrisinin elemanlarının yerine bu elemanların kofaktörleri yazılıp transpozesi alınarak bu matrisin determinantına bölünürse A-1 invers matrisi bulunur. Yâni aij elemanının kofaktörü Aij olmak üzere;

A= [aij] ise A-1= [Aji]/detA

dır. Ayrıca;

AA-1= A-1A= I

dır.

Matrislerin matematik, fizik, mühendislik, istatistik ve ekonominin pekçok dalında önemli bir yeri vardır.

MAUN AĞACI (Swietenia mahogani)

Alm. Acajoubaum, Mahagonibaum (m.), Fr. acajou mahogani (m.), İng. Mahogany tree. Familyası: Tesbihağacıgiller (Meliaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’de yetişmez.

Amerika, Afrika ve Hindistan’da yetişen parlak, kırmızımsı ve sert kerestesi olan büyük orman ağacı. Sert ve sağlam olan koyu renkteki kerestesi, mahun veya maun adını alır. Mahun ağaçlarının ağırlığı türlerine ve yetiştiği bölgelere göre değişir.

Kullanıldığı yerler: Mobilyacılıkta kullanılan makbul bir ağaçtır. İyi işlenebilmesi, sertliği, sağlamlığı ve rengi îtibâriyle aranan ağaçlardandır. İyi cila kabul eder. Mahunun gün ışığında rengi koyulaşır. Koyu renklisi daha makbûldür. Benekli, damarlı gibi çeşitleri vardır.

MAUPASSANT, (Henri René Albert) Guy de

Fransız romancısı ve kısa hikâye yazarı. 5 Ağustos 1850 senesinde Tourville’de dünyâya geldi. Asil bir âileden gelir. Gençlik yıllarında atletik bir vücut yapısına sâhip olduğu için sporla uğraşır, tabiatla haşır neşir olurdu. Memleketinin çeşitli yerlerinde çektiği fotoğraflar, albümleri doldurmuştu.

1872-1880 Fransız-Prusya Savaşı esnâsında savaşa katıldı. İnsan tabiatında iyilik olacağını hiçbir zaman kabul etmemiş ve eserlerinde bu özelliği acınacak bir temada işlemiştir. Maupassant’ın insan tabiatıyla ilgili kötümser düşüncesi, sıhhatini kaybettikten sonra daha da artmıştır. Gustave Faubert’in göstermelik realizminin yerini Maupassant’ta çıplak realizm (natüralizm) almıştır. Gerçekler açık olarak anlatılmıştır. Hikâyelerinde, karakterler olduğundan fazla büyütülerek dramatik olarak ayrıntılı bir şekilde tasvir edilir. İlk eseri, Médan Akşamları (Soirées de Médan) antolojisindeki Kartopu (Boule de Suif) hikâyesidir. Bu eser Emile Zola’nın teşvikiyle yayınlanmıştı. Hikâye çok beğenilince meşhur oldu. Sonraları Maupassant naturalist yazı üslûbundan Paul Bourget (1852-1935) tarzındaki psikolojik roman türlerine yöneldi. Hastalığının en şiddetli dönemlerinde yazdığı Le Horla’da ise delilik anlatılmaktadır.

Maupassant’ın 17 ciltlik, kısa hikâyeler ihtivâ eden eserleri mevcuttur: Tellier Evi (La Maison Tellier), Matmazel Fifi (Mademoiseile Fifi), Çulluk Hikâyeleri (Contes de la Bécosse), Le Horla en meşhurlarıdır. Altı romanı vardır. Bir Hayat (Une Vie), Güzel Dost (Bel-Ami), Mout-Oriol, Pierre ve Jean, Ölüm Kadar Acı (Fort Comme la Mort), Kalbimiz (Notre Qoeur). Maupaussant başağrısı ve sinirlerini teskin etmek için devamlı eter kullanırdı. Geçirdiği bunalımlar sonucu yarı deli olarak, Paris’te özel bir akıl hastânesinde, 6 Temmuz 1893 târihinde öldü.

MAURİTİUS

DEVLETİN ADI

Mauritius Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ   

Port-Louis

NÜFÛSU      

  1.081.000

YÜZÖLÇÜMÜ 

2.045 km2

RESMÎ DİLİ   

İngilizce

DÎNİ  

Hinduizm, Hıristiyanlık, İslâmiyet

PARA BİRİMİ 

Rupi

Hint Okyanusundaki Mauritius Adası ve yakınındaki üç küçük adalar grubu üzerinde yer alan küçük bir devlet. Esas ada Madagaskar’ın 800 km doğusundadır, nüfusun % 97’sini, ülke topraklarının % 93’ünü ihtivâ eder.

Târihi

Mauritius, başlangıçta üzerinde kimsenin yaşamadığı bir ada idi. Adanın bütün halkı on altıncı yüzyıldan sonra buraya göçenlerin soyundan gelmektedir. Adanın Ortaçağ’da Arap ve Malezyalı denizciler tarafından bilindiği tahmin edilmektedir. Adaya ilk gelen Avrupalılar, on altıncı yüzyılda Portekizliler olmuştur. Hollandalılar 1598 ve 1710 yılları arasında adayı sömürge hâline getirmeye çalıştılar. Ada, 1715’te Fransa’nın eline geçti ve 1810’a kadar Fransız sömürgesi olarak kaldı. 1810’da İngilizler adayı ele geçirdi, 1814 Paris Antlaşmasıyla ada resmen İngilizlere kaldı. 1833’te köleliğin kaldırılmasıyla, İngiltere Hindistan’dan köle yerine işçiler getirdi. 1837 ve 1907 yılları arasında adaya yaklaşık olarak 450.000 Hindli yerleşti. İkinci Dünyâ Savaşından sonra, Hinduları temsil eden İşçi Partisi, tek başına veya koalisyonlar hâlinde iktidara geldi. 1961’de İngiltere Mauritius’a bağımsızlık vermeyi kabul etti. 1967’deki genel seçim sonunda Hinduların ve Müslümanların partileri koalisyon hâlinde iktidara geldi ve 12 Mart 1968’de Mauritius’un bağımsızlığı îlân edildi. 1991’e kadar İngiliz Milletler Topluluğunun bir üyesi olarak kaldı. Eylül 1991 seçimleri sonunda ülkede Cumhûriyet îlân edildi. 1992 Martında Maurihus’un İngiliz Milletler Topluluğu içindeki statüsü değişti. Haziran 1992’de Cassam Uteem meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi.

Fizikî Yapı

Oval şekilde görünüşü olan Mauritius Adası, volkanik bir yapıya sâhiptir. Güney kıyısı hâriç bütün kıyıları sığ kayalıklar ve mercanlarla çevrilidir. 61 km uzunluk ve 46 km genişliğe sâhip olan Mauritius, yakınındaki adacıklarla birlikte 1865 m’lik bir arâziye sâhiptir. Ova hâlindeki kuzey bölgesini, yüksekliği 670 metreye ulaşan orta kesimdeki yayla tâkip eder. Yayla üzerindeki birçok dağ silsileleri ve tek tek tepeler 900 m’nin altında bir yüksekliğe erişir.

Mauritius Adasının 560 km doğusundaki Rodrigues ve bunun yanındaki adacıkların toplam 119 km2lik bir yüzölçümü vardır. İki alçak Agelega Adaları Mauritius’un 930 km kuzeyinde bulunmakta olup, toplam olarak 27 km2lik bir alana sâhiptir.

İklim

Adada yarı tropikal bir iklim hüküm sürer. Sıcaklık ortalaması kıyıda 23°C, yaylada 19°C’dir. Kasım ayından Nisan’a kadar, güneydoğu alizeleri dağlara ve yaylaya bol yağmur getirir. Bâzı yamaçlar yılda 5000 mm’lik yağış alırken, dağların rüzgâr almayan taraflarındaki kıyı arâzileri ancak 900 mm’lik bir yağış alır. Arasıra esen kuvvetli kasırgalar adada büyük ölçüde tahribat yapar.

Tabiî Kaynaklar

Bir zamanlar Mauritius Adasını kaplayan kesif ormanların pek azı kalmıştır. Adanın % 40’ı çorak arâzilerden, fundalıklardan, çam ağaçlarından, öd ağaçlı ve akasyalı çayırlardan ibârettir. Ada topraklarının % 50’si ekili olup, geri kalan % 10’u insanların yerleşmesine ve yollara tahsis edilmiştir. Agalega Adaları, hindistancevizi ağaçları ile kaplıdır. On altıncı yüzyıldan îtibâren, adanın ilk bitki örtüsünün ve hayvanlarının yerini yeni sokulan türler almıştır. Adanın değerli mâdeni yoktur.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yüzölçümüne oranla dünyânın en kalabalık ülkelerden biri olan Mauritius’ta km2ye 444 kişi düşer ve aşırı nüfus artışı devlet için önemli bir mesele teşkil eder. Mauritius Adasında yoğunluk daha da fazla olup, km2ye düşen kişi sayısı 483’ü aşar.

Adada beş esas nüfus grubu vardır: Nüfûsun yaklaşık % 69’unu Hindistan’dan göç edenlerin neslinden gelenler teşkil eder. Bunlar Hindular (Nüfûsun % 53’ü) ve Müslümanlar (Nüfûsun % 16’sı) olmak üzere iki gruba ayrılır. Afrikalı-Avrupalı, Afrikalı-Asyalı karışımından meydana gelen melezler % 27 civârındaki Çin asıllılar nüfûsun % 3’ünü ve Fransız asıllılar nüfûsun ancak % 1’ini temsil eder.

İngilizce ülkenin resmî dilidir. Fakat çok küçük azınlığın ana dilidir. Fransızca, Fransız asıllılar ve melezler tarafından konuşulur. Afrika dillerinden bâzılarının sokulması ile basitleştirilmiş bir Fransızca olan melezlerin dili, yaygın bir şekilde müşterek anlaşma lisanı olarak kullanılır. Diğer önemli diller Hindlilerin konuştuğu Hindce, Müslümanlarca konuşulan Urdu dili, Çinlilerce konuşulan Çincedir.

Mauritius Adasında en yaygın din Hinduizmdir. Bundan sonra Hıristiyanlık ve İslâmiyet gelir.

Nüfûsun yaklaşık % 44’ü şehirlerde yaşar. Kuzeybatı kıyısındaki Port-Louis 150.000’lik nüfûsu ile ülkenin başşehri, en büyük şehir ve limanıdır. Başlıca diğer şehir merkezleri yüksek arâzilerde yer alır.

Ülkede çocukların ilkokul tahsili mecbûridir. % 61 olan okur-yazar oranı sürekli artmaktadır. 1967’de Mauritius Üniversitesi açılmıştır.

Siyâsi Hayat

Mauritius, başbakan tarafından yönetilen tek meclisli parlamenter bir hükûmet şekline sâhiptir. Meclis üyelerinin çoğu genel seçimle seçilir. Fakat az bir kısmı, en azından ülkenin bütün büyük gruplarını temsil edecek şekilde özel bir komite tarafından seçilir. Kânunî sistemde model olarak Fransa’yı almıştır.

Mauritius, dış münâsebetlerde bloksuzluk siyâseti tâkip eder. Ülke kısmen ABD, BDT ve Çin ile ilişki kurarken, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile sıkı bağları devam ettirmektedir. Mauritius bağımsızlığından kısa bir süre sonra Birleşmiş Milletlere üye olmuştur.

Ekonomi

Mauritius da değerlendirilebilir mâden yoktur ve pek az işlenebilir toprak vardır. Topraklar fosfat bakımından fakirdir. Bununla berâber, bol yağış ve gübre kullanılan arâzi, şekerkamışı üretimine imkân verir. Ada topraklarının yarısı ekilidir. Şeker üretimi oldukça yüksek olup, ülkenin temel sanâyi ürününü teşkil eder. Üstelik, ülke kararlı fiyatlarla Avrupa Ekonomik Topluluğunda (AET) mukâveleyle garantili pazara sâhiptir. İşlenen toprakların % 90’ında şekerkamışı yetiştirilir. Bu bitkinin yetişmesine elverişli olmayan topraklarda, çay ve tütün yetiştirilmektedir. Bahçe arâzileri ve çiftlik hayvanları iç tüketim için yiyecek sağlar. Fakat toprakların büyük kısmı ihraç bitkilerine tahsis edildiğinden. Mauritius temel gıdâ maddesi olan pirinci ithal etmek zorunda kalmaktadır.

Hükûmet ekonomiyi güçlendirmek ve yeni iş imkânları açmak için yabancıları sanâyi tesisleri kurmaya teşvik etmektedir. Ülke yolları dar ve virajlıdır. Fakat şehir merkezleri arasında otobüs hizmeti vardır. Port-Louis de gemi tâmir atölyeleri mevcuttur ve liman tesisleri geliştirilmektedir. Havayolları Mauritius’u Avrupa’ya, Afrika’ya, Hindistan’a ve Avustralya’ya bağlar.

MÂVERÂÜNNEHR

Alm. Transoxanien (n), Fr. Transoxanie (f), İng. Transoxiana. Amu Derya (Ceyhun), Sird Derya (Seyhun) nehirleri arasında kalan ünlü Türk ülkesi. Bu târihi belde bugün, Özbekistan, Kalpakistan’ın bir bölümü ile; Tacikistan, Kırgızistan’ın güney kısmını; Kızılkum Çölü ile Kazakistan’ın bir kısmını içine almaktadır. 660.000 km2 yüzölçümü vardır. Bölgede, çoğunluğunu Türklerin teşkil ettiği 16 milyon insan yaşamaktadır.

Bölgede ilk çağlardan beri Türkler ve İranlılar yaşamıştır. Asya Hun İmparatorluğu (M.Ö. 4. asır-M.S. 48), Göktürk İmparatorluğu (951-744), Uygur İmparatorluğu (774-1209), Sâmânîler (819-1005), Karahanlı Devleti (840-1212), Gazneli Devleti (963-1186). Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157), Harezmşahlar Devleti (995-1231), Timur İmparatorluğu (1370-1506). Çağatay Hanlığı (1227-1370), Şeybânîler (1500-1598) bölgede hâkim olmuşlardır.

Müslümanlar, Mâverâünnehr’e ilk defâ; 667’de El-Hakem bin Ömer-el-Gıfarî komutasında giderek bölgede üç yıl kalmışlardır. Daha sonra bâzı seferler düzenlendiği halde, Arap orduları geçici ve mevziî başarılar elde ettiklerinden dolayı Mâverâünnehr’deki hâkimiyetleri sürekli olmamıştır.

Halife Kuteybe bin Müslim’in düzenlediği seferler neticesinde, Usrüşene hâriç, bütün bölge Müslümanların hâkimiyetine girdi. Bölgede İslâmiyyet hızla yayıldı. Horasan’a tâyin edilen Vâli Nasr bin Seyyar uyguladığı başarılı siyâsetle halkı İslâmiyete ve Müslümanların hâkimiyetine ısındırmayı başardı. Bölgenin Müslüman olması bâzı beylerin menfaatlerine dokunduğu için, Nasr’a karşı çıktılarsa da Nasr uyguladığı siyâsetle halka kendisini sevdirmiş olduğundan isyancılar başarı sağlayamadılar. Daha sonra bölgede hâkim olan Müslüman Tâhirîler ve Sâmânîler, Nasr’ın uyguladığı usûlü aynen devâm ettirdiler. Nasr’ın başarılı olmasının sebebi, orta tabaka ve çiftçi halkın desteğini sağlamasıdır.

Mâverâünnehr, Sâmânîler devrinde İslâm dünyâsının parlak bir medeniyet alanı hâline geldi. İslâm âleminin meşhur âlimlerinden olan Ebü’l-Hasan Harkânî, Ebû Ali Fârmedî, Yûsuf-i Hemedânî, Abdülhâlık Goncduvânî, Ârif-i Rivegerî, Ali Râmîtenî, Muhammed Bâbâ Semmâsî, Seyyid Emir Külâl, Behâeddin-i Buhârî, Alâüddin-i Attâr, Ya’kub-ı Çerhî, Ubeydullah-ı Ahrâr, Muhammed Zâhid, Derviş Muhammed, Hâcegî bu bölgede yaşamışlardır. İlim ve irfân kaynağı olan yukarıdaki büyük âlimler, bu beldeden dünyâya ilmi, irfanı İslâmiyetin örnek ahlâkını yaydılar, pekçok talebe yetiştirdiler. Bu âlimlerin yazdıkları ciltler dolusu eserler Buhâra, Semerkand ve Taşkent kütüphânesinde bulunuyordu. Fakat komünistler bu bölgeyi ele geçirince, Türk milletinin İslâmı kabulünden sonra, dînî âbidelerle süsleyip, İslâm mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği Buhâra, Semerkand, Taşkent ve Kaşgar, gibi Mâverâünnehr şehirlerinde mevcut milyonlarca kitabı, Kur’ân-ı kerîm ve hadis kitapları başta olmak üzere, bütün dînî eserleri toplayıp sokaklarda yırtarak ayaklar altında çiğneyip yaktılar. Bununla da kalmayıp, halkın elinde bulunan dînî, millî ve târihî kitapların hükümete teslim edilmesini emretmişler ve topladıkları bu kıymetli eserleri de aynı şekilde imhâ etmişlerdir. Kitaplarını teslim etmeyen binlerce Müslümanı ve din âlimlerinin büyük kısmını Sibirya’ya sürmüşler ve şehit etmişlerdir. İş İslâmî eserlerin yok edilmesiyle bitmemiş, yalnız Buhâra’da 360 câmi ve mescid yıktırılmıştır. Bir medrese din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmak için bırakılmıştır. Semerkand’daki Uluğ Bey Medresesi de din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Ruslar yalnız İslâm mâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan kiliseleri de kapatarak basketbol ve voleybol salonu yapmışlardır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bu târihî eserler ve mâbetler de hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmir ve restorasyon faaliyeti başlamıştır.

MÂVERDÎ

Meşhur fıkıh ve tefsîr âlimi. Adı Ali bin Muhammed, künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Mâverdî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden olan Mâverdî, 974 (H.364) senesinde Basra’da doğdu. 1058 (H.450)de Bağdât’ta vefât etti. Bâb-ı Harb kabristanına defnedildi.

İlim öğrenmeye Basra’da başlayıp, önce meşhur nahiv ve hadis âlimlerinden ders aldıktan sonra Bağdat’a giderek Ebû Hamîd-i İsferâînî’den fıkıh ilmini öğrendi. Bağdat’ta tefsir, hadis, fıkıh, fıkıh usûlü ve edebiyat mevzularında zamânının âlimlerinden ders alan Mâverdî, tahsîlini tamamlayıp icâzet (diploma) aldıktan sonra kıymetli eserler yazmış, talebe yetiştirmiş ve bâzı mühim vazîfelerde bulunmuştur.

Mâverdî Kâim bi emrillah zamânında Kâdılkudât pâyesini almış ve halîfeler yanında büyük mevkı sâhibi olmuş, çok kerre halîfelerle melikler ve büyük emirler arasındaki gerginlikleri gidermek için arabulucu olarak hareket etmiştir.

Bağdat ve civârında fetvâ verme, hâkimlik vazîfelerinde bulunup, bu vazîfelerini mükemmel bir şekilde yerine getiren Mâverdî, uzun seneler fıkıh, hadîs ve tefsîr ilimlerini okutup, değerli talebeler yetiştirmiştir. Yetiştirdiği âlimlerin başında hadîs ve târih ilminde meşhur El-Hatîbü’l- Bağdâdî gelir. Bu talebesi, Târih-i Bağdâd adlı eseriyle ve hadis ilmine dâir yazdığı eserlerle tanınmıştır. Bundan başka İbnü Hayrun Ebu’l Fadl Ahmed bin Hasan, Abdulmelik bin İbra, Ebû Fedâil Muhammed bin Ahmed gibi birçok talebe yetiştirmiştir.

İmâm-ı Mâverdî hazretleri buyurdu ki: “Kul, geceleri, gündüz yaptığı işlerin muhâsebesini yapmalıdır. Zîrâ geceleyin, insanın aklı ve fikri daha topludur. Muhâsebe edince, gündüz yaptığı işi faydalı bulursa, ona devâm eder. Şâyet kötü bulursa, onu telâfî etmeye çalışır ve ileride bundan ve bunun benzerinden sakınır.”

“Konuşmanın bâzı şartları vardır. Konuşan bunlara riâyet ettiği taktirde, konuşması iyi ve güzel olur. Bu şartlar şunlardır: İlki; konuşma, onu gerektiren bir menfaat veya bir zararın def’i için olmalıdır. İkincisi, yerinde konuşmalıdır. Üçüncüsü, gerektiği kadar konuşup sözü uzatmamalıdır. Dördüncüsü, söyleyeceği sözleri iyice seçmelidir.”

“Müşâvere yapılacak kişide şu beş şart bulunmalıdır: 1) Tam akıllı ve geçmiş tecrübesi olmalıdır. 2) Dindâr ve takvâ sâhibi olmalıdır. 3) Nasîhat eden bir dost olmalıdır. 4) Fikri dağıtıcı, kaygı ve meşgûl edici, üzüntüden sâlim olmalıdır. 5) Kendisine danışılan işte, onu ilgilendiren bir maksadı ve onu etkileyecek bir arzu olmamalıdır.”

İmâm-ı Mâverdî, yazmış olduğu pek kıymetli eserleriyle de sonraki nesillere bilgilerin ulaşmasını temin etmiştir. Bilhassa Kitâb-ün-Nüket ve’l-Uyûn adlı Kur’ân-ı kerîm tefsiri çok kıymetli ve meşhûrdur. İmâm-ı Mâverdî, tefsîrinde Eshâb-ı kirâm ve Tâbiînden tefsir haberlerini nakil ve rivâyet etmiştir.

İmâm-ı Mâverdî, hadîs ilminde de söz sâhibi âlimlerdendi. Zamânının meşhur hadis âlimlerinden ders ve icâzet almıştır. Güvenilir bir âlim olup, eserlerinde birçok hadîs-i şerîf rivâyet etmiş, Edeb-üd-Dünyâ ved-Dîn isimli eserinde rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri toplamıştır. İmâm-ı Mâverdî’yi doğuda ve batıda asıl meşhur eden eseri, Şâfiî mezhebi hükümlerine göre hazırladığı El-Ahkâm-üs-Sultâniyye adlı kitabıdır. Bu kitabında; İslâmiyette devlet reisliği makâmı ve devlet teşkilâtının işleyiş tarzını, yaşanmış örneklere dayanarak açıklamış, bir devlet teşkilâtı hukûku kaleme almıştır. Eserde; vezirlik, emîrlik, kâdılık, cezâlar, hadlar, cizye, ihtisâb ve kontrolle ilgili hususlar açıklanmıştır. Eserin Arabî aslı defâlarca basılmış, Türkçe ve Fransızcaya da tercümesi yapılmıştır.

Diğer önemli eserleri şunlardır: El-Hâvî: Fıkıh ilmine dâir olup, çok kıymetli bir eserdir. Bu eser de Şâfiî fıkhına göre hazırlanmış olup, Şâfiî mezhebinde en geniş kaynaklardandır. A’lâmün-Nübüvve (Peygamberlik Alâmetleri): Yirmi bölümden meydana gelen bu eserde kelâm ilminin en önemli konularından olan “Nübüvvet” meselesi çok veciz bir şekilde anlatılmakta ve buna bağlı diğer meselelerden bahsedilmektedir. Edeb-ül-Vezir(Kitab-ül-Vüzerâ): Devlet idâresinin mühim bir konusunu üstlenen vezirlerin, taşıması gereken vasıflardan ve uymak mecburiyetinde oldukları hususlardan bahsetmektedir. Edeb’ul-Kâdî: Kazâ (muhâkeme) usûlü ile ilgili bir eserdir. Nasîhat-ül-Mülûk, Siyâset-ül-Mülûk, El-Emsâl vel-Hikem gibi daha birçok eseri vardır.

MAVNA

Alm. Leichter (m), Fr. Gabare (f), İng. Barge, lighter. Limanlara yanaşamayan, şamandralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerle yakın kıyılara yük taşıyan, güvertesi olmayan tekne. Eskiden Türk denizciliğinde kullanılan, büyük yelkenli olan bir çeşit ticâret gemileri de bu isimle anılırdı. Bu çeşit mavnalarda bir flok yelkeniyle üç köşeli büyük yelkeni vardı. Ayrıca bunlarda kürek de kullanılırdı. Osmanlı Devletinin donanmasında mavna adı altında yüksek bordalı savaş gemileri bulunmaktaydı. Bunlarda 24 top, 30 topçu, 350 kürekçi, 150-200 cenkçi, 40 gemici ustası mevcuttu.

Mavnaların, yük taşınacak ambarları geniş olduğu için, tekne yapıları büyük ve yanlara biraz yayvandır. Römorkörün arkasına birkaç “mavna” bağlanarak da çekildiği olur. Devamlı su içerisinde kaldıkları için, çürümelerini önlemek maksadıyla ziftlenirler Buharlı gemilerin donanmaya girmesinden sonra mavnalar önemlerini kaybetti.

Mavnalar, Türk Denizcilik Hukûkunda açıkça gemi muâmelesi görürler.

MAYA

Alm. Garung (n), Fr. Ferment (m), İng. Ferment. Genişliği 2-6 mikron, boyu 10- 30 mikron olan ve bakterilerden daha büyük bir tek hücreli. Tabiatta yaygın olarak üzüm bağlarında, meyve bahçelerinde, toprakta, havada ve barsaklarda bulunur.

Hücreleri silindirik, yuvarlak, oval veya elipsoit şeklindedir. Bir maya hücresinde, hücre zarı, stoplazma ve çekirdek bulunur. Hücre zarı polisakkarit yapısındadır. Stoplazma lipoprotein yapısında bir zarla çevrilidir. Protoplazma su, protein, karbonhidratlar, yağ, vitamin ve mineral maddeleri ihtivâ eder. Maya hücreleri, bilhassa vitamin bakımından çok zengindir. Çekirdekte ise DNA bulunur. Ayrıca ihtiyat olarak hücrede glikojen, depo hâlinde bulunur. Bu glikojen, maya hücresindeki amilaz enzimi vâsıtasıyla, glikozdan yapılır.

Mayalar tomurcuklanma, bölünme veya sporlaşma yoluyla çoğalırlar. Sporlaşma, askospor meydana getirerek olur. Cinsî özellikler taşıyan iki hücrenin birleşmesiyle bir askus meydana gelir. Askus içerisinde 2-4 veya 8 spor bulunur. Mayalar klamidosporlar da yaparlar. Çoğu mayalar tomurcuklanmayla ürerler. Maya hücreleri tomucuklanırken, hücrenin yüzeyinde protoplazmadan bir veya daha fazla çıkıntı veya yumru meydana gelir, bunlar yavaş yavaş büyür ve sonunda ana hücrenin büyüklük ve şekline ulaşır ve nihâyet ana hücreden ayrılarak yeni hücreler meydana getirirler. Esas birey üreme olayından sonra varlığını sürdürür. Bu aseksuel çoğalmadır. Mayalar gelişmek için ıslak ortama ihtiyaç duyarlar.

Mayalar en iyi 20-30°C arası olmak üzere 0-50°C sıcaklık arasında gelişirler. Mayaların çoğu, gelişmek için fazla oksijene ihtiyaç duyar. Fakat bâzıları oksijensiz ortamda yaşarlar. Bâzıları yeşil, sarı, kırmızı ve siyah pigmentler meydana getirirler. Bu tür mayalara “Kromojenik maya” denir. Mayalar da küfler gibi çürükçül veya asalak olabilirler. Mayaların çoğu, gıdâ endüstrisinde önemli rol oynarlar.

Mayalanma: Organik maddelerin, bâzı mikroorganizmalarca salgılanan enzimlerin tesiriyle uğradığı kimyevî değişikliktir. Genellikle maya hücrelerinin etkisiyle bu hâdise meydana gelir. Mayada glikojen şeklinde depo edilen şekerler, maya hücresinin enerji kaynağıdır. Maya hücresi sâhip olduğu enzimler vâsıtasıyla glikojeni önce glikoza daha sonra bunu CO2 ve alkollere ayrıştırır. Bunu yaparken oksijenden faydalanırlar. Yeterli oksijene sâhip olduklarında; ŞekerÆSu + Karbondioksit + Alkol ayrışması olur.

Çeşitli mayalanma olayları sâyesinde değişik gıdâlar elde edilmektedir. Sütün ekşimesi, sütten yoğurt veya peynir elde edilmesi, ekmeğin mayalanıp kabartılması, üzüm suyunun şaraba dönüşmesi bu tür olaylardandır. Mayalanma sonunda elde edilen maddeler, ilk biçimlerinden renk, koku, şekil gibi özelliklerce farklılık arz ederler.

Mayalanma çeşitleri: 1) Hava ile mayalanma (Aerobik mayalanma). 2) havasız mayalanma (Anaerobik mayalanma).

Asetik ve sitrik mayalanma birinci tür mayalanmaya; laktik, btürik ve alkol mayalanmaları ikinci tür mayalanmalara örnektir.

Mayalar, meyve sularının fermantasyonunda, ekmek yapımında, hamurun mayalanmasında kullanılır. Basit şekerlerden ve amonyum nitrojenden vitamin, yağ ve protein sentezi yaptıklarından bu maddelerin elde edilmesinde de kullanılırlar. Mayaların bugün için kullanım sahasında sanâyi dalları da vardır. Bâzı kimyâsal maddelerin, enzimlerin, vitaminlerin elde edilmesinde kullanılmaktadır.

Ekmeğin mayalanmasında kullanılan ekşi hamur, maya hücreleri ve bakteriler bakımından bir karışımdır. Hamurun içerisine katılan maya, hamurdaki nişastayı glikoza ayırır, bu da CO2 ve etilalkole ayrışır. Bunun yanında süt asidi de meydana gelir.

Ekmek mayası bileşiminde % 0,5 yağ, % 2,3 anorganik madde ve % 68-73 su, % 14 protein, % 10 CH (glikojen, mannan glukan) bulunur. Bunlardan başka enzim ve vitaminler de vardır.

Mayanın 35-40°C’de dikkatle kurutulmasıyla % 8-12 oranında nem ihtivâ eden kuru maya elde edilir.