KREDİ

Alm. Kredit (m), Fr. Crédit (m), İng. Credit. Güven esâsına dayalı ödünç (karz) işlemi. Kredide ödünç, belli bir zaman süresiyle ve belli bir teminat karşılığı verilir. Bu ödüncün geri alınması tehlikesi bir risk unsurunu ortaya çıkarmaktadır. Dolayısiyle zaman, teminat ve risk, kredi şeklindeki bir ödünç vermenin temel unsurlarıdır.

Kredinin gâyesi, tasarrufların, yatırımların finansmanın da kullanılması olup, bu işlem banka sistemi tarafından yapılır. Krediler konularına göre sınaî, ticarî, ziraî ve mesken kredileri olarak teminatına göre açık ve teminatlı olarak veya üretim ve tüketim kredisi olarak ayrılabilir.

KREDİ KARTLARI

Alm. Kreditkarten, Fr. Cartes de crédit, İng. Credit Cards. Ticârette alışverişte mal ve hizmet satın almada ödeme aracı olarak kullanılabilen kartlar. Önemli bir ödeme aracı olan kredi kartları ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde Western Union tarafından 1914 yılında kullanılmıştır. 1924 yılında General Petroleum Company, ilk petrol kredi kartını çıkararak müşterilerine istasyonlarından kart kullanarak benzin alma imkânını sunmuştur. Önceleri sınırlı bir kullanıma elverişli olan kredi kartlarından daha kapsamlı bir şekilde faydalanılması İkinci Dünyâ Savaşı sonrasına rastlar. 1950 yılında Diners Club ilk seyâhat ve tâtil kartı uygulamasını başlatmış, 1958 yılında Bank of America“Bank Americard” adı altında ve Amexco “American Express” adı altında ilk milletlerarası kartlar çıkartmışlardır. 1960’lı yıllarda Fransa’da Card Blanch çıkarılmıştır. Avrupa’da kredi kartları 1970’lerden sonra yaygınlaşmıştır. 1965 yılında Bank of America, diğer bankalara mâvi, beyaz ve altın renklerinden meydana gelen Bank Americard’ı çıkarmaları için lisans vermeye başlamıştır. Yine 1965’te ABD’nin doğu eyâletlerindeki on dört banka, Bank Americard’a râkib olmak için Interbank adı altında bir takas kuruluşu meydana getirmişlerdir. 1967’de ABD’nin batısındaki on dört eyâletin bankaları birleşip Mastercharge programına dâhil olmuşlar ve 1970-1974 yılları arasında ABD dışındaki birçok banka programa katılmaya başlamıştır. Bu milletlerarası büyümenin sonucu olarak 1974 yılında, International Bank Americard Corporation (BANCO) kurulmuştur. VISA ismi 1977 yılında kabûl edilmiş ve daha sonra National Bank Americard Incorporated “VISAUSA” olmuş, IBANCO VISA “VISA Milletlerarası” ve Bank Americard da “VISA” kart hâline gelmiştir.

Kredi kartı kullanımı berâberinde kullanıcılara ödeme kolaylığı ve döner (rotatif) kredi kullanma imkânı olmak üzere iki önemli kolaylığı getirmiştir.

Ödeme kolaylığı ile kastedilen, kişilerin yanlarında nakit taşımalarına ihtiyaç kalmaksızın alışverişlerde ânında ödeme yapabilmeleri ve böylece kullandıkları mal ve hizmetlerin bedellerinin ödenmesini bir süre geciktirebilmeleridir.

Döner (rotatif) kredi kullanma imkânını sağlayan kredi kartlarının yukarıda bahsedilen faydalarına ek olarak, kart hamillerine alışverişlerinin geri ödeme süresini isterlerse uzatıp zamana yayarak kredi kullanma hakkı tanımalarıdır. Böylece alıcılar borçlarını ödemede hem zaman hem de miktar açısından bir esnekliğe kavuşmuş olurlar.

Kredi kartı türleri: Günümüzde kullanılmakta olan kartları amaçlarına göre üç grupta toplamak mümkündür:

1. Alışveriş kolaylıkları sağlayan, nakit alma özelliği olan ve kredi kullanma imkânını da sağlayan kredi kartları(credit cards).

2. Alışveriş kolaylığı sağlayan, ancak kredi özelliği taşımayan ödeme (borçlandırma) kartları(credit cards).

3. Alışveriş kolaylığı ve hesâba doğrudan borç geçilmesini sağlayan, hesâbaÊerişim kartları (debit cards).

KREM

Alm. Creme (f), Fr. Crème (f), İng. Cream. Eczâcılıkta; yumuşatmak, temizlemek, güzelleştirmek veya diğer bir deyişle görünüşü düzeltmek, fenâ kokuları yok etmek, renk değiştirmek veya rengi gidermek için uygulanan kozmetik preparatlar.

Kremler, cildin kurumasına mâni olur, cildi korurlar. Yumuşatıcı maddeler, cilt üzerinde ince bir film meydana getirerek deriden su kaybını önlerler. Uzun yıllar, cildi en iyi yumuşatıcı maddenin, su ve cilt yüzeyindeki epidermal yağ karışımı olduğu düşünülmüştür. Bugün, en iyi yumuşatıcı yağın ve suyun özelliklerini bir arada tutabilen emülsiyonlar olduğu söylenebilir. Su, en iyi yumuşatıcı maddedir ve yağlar da suyun buharlaşma hızını kontrol eder.

Su ve bazı yağlı maddeler yumuşatıcı maddelerin en önemlileridir. Suda çözünebilen sorbitol, gliserin, propilen glikol, polioksietilen sorbitol, polietilen glikoller (peg) yumuşatıcı olarak kullanılan maddelerden bazılarıdır. Yağda çözünebilen yumuşatıcı maddeler olarak vazelin, katı vazelin, parafin, yağ asidleri kullanılabilir.

Kremlerden tedavide yardımcı, diğer bir deyişle müessir maddeyi taşıyıcı emülsiyonlar olarak da faydalanılır.

En çok rastlanan yağlı kremler içerisinde balık nefsi, beyaz balmumu, sıvı parafin, boraks ve distile su bulunur. Bunun hazırlanışında önce balık nefsi ve balmumu küçük parçalar hâline getirilip su banyosunda eritilir ve sıvı parafinle 70°C’ye kadar ısıtılır. Boraks 70°C ısıtılmış suda çözündürülür. sıcak sulu çözelti yağlı çözeltiye karıştırılarak hızla ilâve edilir ve donuncaya kadar karıştırmaya devam edilir. Böylece krem hazırlanmış olur.

KRESOL

Alm. Kresol (n), Fr. Crésol (m), İng. Cresol. Kömür katranı ve petrolün parçalanma ürünleri içinde bulunan bir aromatik hidrokarbon bileşik.

CH3C6H4OH formülü ile gösterilen bileşiğin orto, meta ve para kresol olmak üzere üç izomeri vardır. Fenole(C6H5OH) metil grubunun girmesiyle meydana gelmiştir. Kömür katranının veya petrolden elde edilen naftanın, rafinasyonu ile elde edilir. Kresoller sentetik olarak toluenin sülfatlanmasıyla veya klorlandırılması ile de elde edilir.

Meta-kresol, sıvı olduğu halde orto ve para kresol kristal hâlindedir. Kresollerin üçü de zayıf asid özellik gösterir Suda çok az çözünür. Alkolde ve eterde çok çözünür.

Üç tip kresolün karışımına, lizol denir ve çok iyi bir antiseptiktir. Kresollerin karışımının fosforik asid ile muamelesinden trikresil fosfat elde edilir ve bu bileşik, bazı plastiklerin kırılganlığını, önleyici ve sertlik verici olarak kullanılır. Aynı zamanda kresoller, yüksek sıkıştırma oranına sahip dizel motorlarda, yanma hızını kontrol etmek ve böylece vuruntuyu önlemek için mazotlara ilâve edilir.

Kresollerden, formaldehit ile polimerize edilerek, fenolformaldehit reçinelerine benzer bir dizi plastik reçineler elde edilir. Meta kresol, bu maksat için çok arzu edilen bir kresol izomeridir. Çünkü polimer zincirin karşılıklı bağlanması için uygun şekildedir. Meta kresolü, destilasyon ile orto kresolden kolaylıkla ayırmak mümkün olduğu hâlde, para kresolden ayırmak zordur. Buna rağmen para ve meta şeklinin karışımı kolayca polimerize olur.

KREŞ

Alm. Kinderheim (n), Kindergarten (m), Fr. Creche, İng. Creche, day-nursery. İşyerlerine bağlı çocuk emzirme veya çocuk bakım yurtları. Bayındırlık sektöründe, suyun içine atılan temel ve kurulan binaların veya diğer yapıların sızıntılar yüzünden çökmelerini önlemek için temel betonlarının altına atılan iki sıra duvar örgüsüne de “kreş” denir.

Anneleri çalışmak zorunda kalan çocuklar, okula gidecek yaşa gelinceye kadar buralarda bakılırlar. Önceleri, kimsesiz çocuklara bakmak için açılan buna benzer yerlere “çocuk yuvası”denirdi. Bugün bilhassa Avrupa, Amerika ve Rusya’da kadınlar, iş hayâtında çalıştıklarından, buralarda kreşler çok gelişmiştir. Buralarda çalışan öğretmen ve hemşireler, özel olarak yetiştirilirler. Memleketimizde de her geçen gün kreşler artmaktadır.

Kreşler her devletin kendi yapısına göre kânûnî düzenlemelerle kurulabilir  Buralarda çocukların sağlık durumları, eğitim ve beslenme gibi şartlar, devlet tarafından kontrol edilir. Kreşlerin özelliği, gayri meşru (evlilik dışı) çocukların buralara alınmayışıdır. Kreşlerde çocuklar her bakımdan (beslenme, sağlık) kontrol edilir. Anneleri çocukları emzirme saatlerinde gelerek emzirip tekrar işlerine döner.

Kreş ve kreşe benzer kuruluşlar, müslümanlıktan önceki Türk boylarında da görülür. Savaşlarda ölen askerlerin çocukları, devlet tarafından himâye altına alınırdı. Büyük Selçuklularda, Samanoğullarında, Türkiye Selçuklularında çocukların bizzat devlet tarafından korunması kânun konusu olmuştu. Amasya’da Mehmed Hüdâbende tarafından kurulan darüşşifâ kreşe benzer bir kuruluştu. Fâtih Sultan Mehmed Hân zamanında da kurulan küçükler, zayıflar koğuşu, o devrin anlayışına ve ihtiyâcına cevap vermesine göre bir çeşit kreşti. Manisa ve Süleymâniye Dârüşşifâ (Hastâne)larında da bu şekilde bölümler kurulmuştur. Daha sonra bu kuruluşlar yerlerini Çocuk Esirgeme Kurumlarına, daha sonra da bugünkü mânâdaki kreşlere bıraktı. Kânunlara göre kreş kurma ve işletme günümüzde şu şekilde bir yol tâkib eder.

İş Kânununun 81. maddesine bağlı olarak Mart 1987’de yürürlüğe konan tüzükte hâmile veya emzikli kadınların çalıştırılma şartları ile kreş ve emzirme odalarının durumları teferruâtlı olarak düzenlenmiştir. Yaşları ve medenî halleri ne olursa olsun yüz elliden çok kadın işçi çalıştıran iş yerlerinde, bir yaşından küçük emzikli çocuklar için işçi anneler tarafından emzirilmeleri ve bakılmaları için işverenlerin kreş açmaları mecbûriyeti getirilmiştir.

Kânun, birden fazla iş yerlerinin ortaklaşa kreş yapmasına müsâade ettiği gibi, hayır kurumlarınca açılan kreşlerden de işverenlerin faydalanabilmesine müsâade etmiştir.

İlgili mevzûatta ayrıca, kreşlerin nasıl çalıştırılacakları, çocukların bakımı, emzirilmesi, temizliği ve sağlık durumları, idâresi, erkek ve kadın personelin çalıştırılmaları ile bu gibi yerlerin sağlık açısından lâzım gelen özellikleri belirtilmiştir.

KREZÜS

Alm. Krösus, Fr.  Cresus, İng. Croesus. Lidya krallarından. Eski çağda Anadolu’da kurulmuş Lidya Devletinin Mermnod âilesinden gelen son kralıdır. Alyettes’in oğlu olup, Mîlâttan önce 595-526 yıllarında yaşadığı tahmîn edilmektedir. 560 yılında Lidya kralı olup, Anadolu’daki Yunan şehirlerini almış ve Kızılırmak’ın batısındaki bölgeye hâkim olarak buradaki şehirleri îmâr etmiştir. Ispartalılarla müttefik olan Krezüs, Pers kralı Birinci Kurus’a karşı Lidya hudûdunu korumak için Mısır ve Bâbil devletleriyle anlaşma yaptı. Ülkesini zenginleştirdi.

Yunan târihçisi Heredot’un, Krezüs hakkında yazdığı efsânevî bilgilerin târihi geçerliliği yoktur. Persler’e karşı mücâdele eden Krezüs, Ptria Muhârebesinden sonra Sard’a çekildi. Sonunda Persli Kurus, Lidya Devletine son vererek Krezüs’ü ülkesine götürdü (M.Ö. 546).

KRİKET

Alm. Kricket (n), Fr. Cricket (m), İng. Cricket. On bir kişilik iki takımın, tahta sopalarla, topları kaleye sokmak için oynadıkları oyun. İlk defâİngiltere’de ortaya çıkan kriket, kısa zamanda popüler bir spor dalı hâline geldi. İlk kriket maçı 1728’de Kent ve Surrey kontlukları takımları arasında yapıldı. Zamanla yaygınlaştı. Bugün pekçok ülkede oynanmaktadır. Kendine has koruyucu niteliği olan beyaz elbiselerle sâhaya çıkan oyuncuların yerleri takım kaptanı tarafından tesbit edilir. Oyuncuların yerleşim plânının durumu her iki takımdaki batsman (vuruş sırası kendinde olan oyuncu)ların savunma tekniğine ve sâha şartlarına göre ayarlanır.

Oyuncuların isimleri, sâhadaki durumlarına göredir. Oyun sâhası yuvarlak veya oval biçimlerdedir, ancak saha ölçüleri 135x150 metreden az olamaz. Yeşil çim sahada oynanan krikette maksat sahanın tam ortasına çizilen 20,11x3,04 m boyutlarındaki kalın çizginin her iki ucunun merkezinde 70 cm boyundaki üç ince sopa ile üzerine konulan bir diğer sopadan meydana gelen 22,5 cm enindeki engeli devirmektir. İçi mantar dolu, dışı deriyle kaplı ve çevresi 22 cm, olan kriket topunun ağırlığı 155 gramdır.

Oyunun oynanış şekli şöyledir: Vurucu oyuncu (bowler) elindeki topu bütün gücü ile bu engele (kaleye) doğru atar. Karşı savunmadaki oyuncu bu topa, sopasıyla vurarak hedefini değiştirmeye, bu defâ karşıdaki oyuncu hedefinden uzaklaştırılan topu yakalamaya çalışır. Eğer yetişip topun yönünü değiştiremezse yerini başka bir arkadaşına devretmek mecbûriyetinde kalır. Her takımın iki vuruş sırası vardır ve bu münâvebeli olarak (nöbetleşerek) yapılır.

Maçların süresi önceden kesin olarak tesbit edilmediğinden, bir karşılaşmanın sonuçlanması iki gün hattâ daha fazla sürebilir. Bu meyanda milletlerarası bir müsâbaka beş gün (30 saat) devâm etmektedir.

Kriket, ingiltere’den başka dünyânın birçok bölgesinde zevkle oynanan bir oyundur. İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Batı Hind Adalarında bir yaz sporu olarak oynanan kriket, Pakistan, Hindistan ve Seylan’da önde gelen bir spor kabûl edilir. Kriket, ABD ve Kanada ile Güney Amerika’nın bâzı bölgelerinde de revaçtadır.

KRİKO

Alm. Winde (f), Fr. Cric (m), İng. Jack. Büyük yükleri, az bir yüksekliğe kaldırmaya veya hareketsiz cisimlere büyük basınç tatbik etmeye yarayan âlet. Bir krikonun verimi, kaldırdığı ağırlığı uygulanan kuvvete oranı olarak tarif edilir. Mekanik ve hidrolik olanları vardır. Küçük kapasiteli krikoları takım tezgahları ve otolarda, büyük kapasiteli krikolar ise ağır makina ve diğer yüklerin kaldırılmasında kullanılmaktadır.

Mekanik krikolar da birkaç çeşittir:

Vidalı krikolar, bir tona kadar yükler içindir. Emniyetli olup, kaldırdığı yükü istenildiği kadar uzun müddet tutabilir. Bir levye veya anahtar ile kullanılır.

Oto krikoları, dişli bir çubuktan ibarettir. Kriko bulunan her hareketinde bir çubuk bir diş mesafesi kadar yukarı çıkar. Kol serbest kaldığında bir tırnak dişi tutar. Oto krikolarının, kapasitesi yirmi beş tona kadar olanları vardır.

Hidrolik krikolar, çapı küçük bir silindirle, çapı büyük bir silindirden meydana gelir. Küçük çaplı silindirin pistonuna tatbik edilen az bir kuvvet ile silindirler içindeki sıvıda ortaya çıkan basınç büyük silindirin pistonunu ve bunun üzerindeki yükü büyük bir kuvvetle yukarı kaldırır. Kaldırılan yük geri indirilmek istenirse, bir kapağın açılmasıyla büyük silindirdeki sıvı, yine bu silindirlerle irtibatlı olan sıvı deposuna alınır. Hidrolik krikoların kapasitesi yüzlerce ton olabilmektedir. Fakat kapasitesi yüksek olan krikoların nakli güçleşir.

KRİMİNOLOJİ

Alm. Kriminologie, Kriminalistik (f), Fr. Criminologie (f), İng. Criminology. Değişik metodlar ile suçluların kişiliğini, suç olayını inceleyen bir bilim dalı. Kriminolojinin konusu insan eylemlerini, davranışlarını, hareketlerini, suç olayını, suçu meydana getiren sosyal değişmeleri, suçun sebep ve faktörlerini incelemektir. Bu ilmin kurucusu İtalyan Enrico Ferri’dir.

Krimonoloji, suçu incelerken bunları meydana getirebilecek çeşitli sebepleri ve faktörleri de inceler. Olayı suç ve sebeb arasında bir bağlantı kurarak istatistiklerle açıklamaya çalışır. Ancak gerek istatistik yapılan yerin iyi seçilememesi, gerek rakamların yanlış verilmesi veya istatistikle ilgili elemanların çeşitli tesirler altında kalmaları yüzünden hemen hemen hiçbir zaman gerçek, bütünüyle yansıtılamamaktadır.

Son derece yeni bir bilim dalı olduğundan bünyesindeki teoriler de hızla değişmektedir. Bu teoriler arasındaki en ilgi çekici olan Kretschmer’in suçluların beden yapısı tipleri ile alâkalı olan teorisidir. Bu araştırmacı insanı, atletik, piknik (kısa-geniş) ve astenik (ince-narin) diye üçe ayırarak bunlara has suçların olduğunu iddia etmiştir. Buna göre atletik tipler cebir ve şiddet suçlarını, astenik tipler ufak hırsızlık ve hilekârlık, piknik tipler ise genel olarak hileli suçlara meyyaldir, diye bir tez ortaya atmıştır. Fakat neticede ilim dünyasındaki geniş tenkitler karşısında bu tez de gerilemiş ve tarihteki yerini almıştır.

Amerika’nın Joliet Cezaevindeki mahkûmlar üzerinde yapılan araştırmalar, Kretschmer’in büyük çapta yanıldığını ispatlamıştır.

Kriminolojinin ceza hukukunun gelişmesine büyük katkısı olmuştur. On sekizinci yüzyıldan îtibâren suçu ferdî yönden önleme düşüncesi, suçu toplu olarak önleme düşüncesinin yerini almağa başladı. Böylece cezalarda hafifletme yoluna gidildi. Kriminoloji sâyesinde cezânın maksadı, artık sâdece cezalandırma olmaktan çıkarak, suçluyu ıslah etmeye yöneldi.

Bu ilim dalı açısından çeşitli tiyatro eserleri de yazıldı. İhsen’in Hortlaklar’ı, Shakespeare’in Macbeth, Hamlet, Otello adlı eserleri ile, Dostiyevski’nin Suç ve Ceza’sı bunların belli başlılarıdır.

KRİPTOLOJİ (Şifre İlmi)

Alm. Kryptologie (f), Fr. Cryptologie (f), İng. Cryptology. Haberlerin şifrelendirilmesi, şifrelendirilmiş haberlerin çözülmesi. Kriptoloji, gizli haberleşmenin ilmidir. Birbirine zıt iki bölümden ibârettir. Dost haberleşmesinin ve düşman haberleşmesinin anlaşılması. Birinci kısım, haberleşme bilgilerinin istenmeyen kimseler tarafından elde edilmesini önler. Burada haberleşmenin şifrelendirilmesi veya elde edilmesini önleme bakımından hızlı iletilmesi gibi metodlar kullanılır. Karşı haberleşmenin anlaşılması ise, çeşitli şifre çözümü metodlarına sâhiptir. Burada yalnız yazılı haberleşmenin gizli şekle getirilmesi ve çözüm yollarından bahsedilecektir.

1. Kullanış yeri: Genellikle ülkeler arasında bilhassa harp zamanında ve dış siyâsetin tesbitinde önemli bir haber kaynağıdır. Târihte en meşhur örneklerden biri Zimmermann Telgrafı’dır. Ozamanın Alman Dışişleri Bakanı Arthur Zimmermann, çektiği 17 Ocak 1917 târihli bu telgrafla Meksika’ya, ABD ile savaşa girdiğinde Texas, New Mexico ve Arizona eyaletlerini teklif etmekteydi. İngiltere bu telgrafı ele geçirip ABD’ye iletmiş ve bir ay sonra da ABD harbe katılmıştır.

Kriptoloji, ayrıca kaçakçılar ve at yarışlarında kumar oynayanlar tarafından kullanıldığı gibi, nâdir de olsa ticârî hayatta faydalı olmaktadır.

2. Sistemi: Yaygın iki tür sistemi vardır. Şifreleme sisteminin birinde kelime, cümle, hece, sayı ve harflere bunların gizli karşılıkları getirilir. Ancak bunlar çok uzun listeler teşkil ettiğinden lugat şeklinde şifre kitapları hazırlanır. Diğer sistemde ise karşılık bulma, bir tekniğe göre yapıldığından sistem ezberlenebileceği gibi bir sayfaya sığdırılabilir veya makina kullanılarak otomatik hâle getirilebilir.

Sistematik şifreleme: İki bölümden ibârettir. Biri değişmeyen kelimeler, diğeri de özel anahtar kelimelerdir. Alfabedeki harf sırası değiştirilerek yeni bir sıra üretilir. Bunun için meselâ anahtar bir kelime seçilir: REHBER. Daha sonra tekrâr eden harfler silinir REHB. Buna ilâveten alfabe harfleri ilâve edilir. Bu arada tekrar edilen harfler silinir: REHBACDFGIİJKLMNOÖPSŞTUÜVYZ. Diğer bir tür yeni alfabe üretme şeklinde ise bir anahtar kelime seçilir: ANSİKLOPEDİ. Tekrar olanlar silinir ve alfabede kalan harfler alt sıralara ilâve edilir:

ANSİKLOPED

BCÇDFGHIJM

ÖRŞTUÜVYZ

Daha sonra kolon tarzında yazılarak:

ABÖNCRSÇŞİDTKFULGÜOHVPLYEJZDM

yeni bir alfabe düzeni elde edilir.

Sistematik şifrelemede kullanılan diğer bir metod da, anahtar kelime yazılır, altına harflerin alfabedeki sırasına göre numaralama yapılır. Alt sıralara ise mesaj yazılır. Anahtar kelime “elektrik” alınarak.

ELEKTRİK

16248735

GİZLİBEL

GELERİAC

ELEYAK

yazılır. Daha sonra bu kolonlar numara sırasına göre toplanır:

GGE ZLE EA LEY LC İEL BİK İRA

Gönderilen bu mesajı, anahtar kelimeyi bilen kimse düzenler ve mânâ çıkarabilir. Bu. İkinci Dünya Savaşında Alman casusları tarafından kullanılmıştır. Bunun önemli mahzuru kolonların yan yana yazılarak, mânâlı birşey çıkıncaya kadar, denenmesi sonucu çözülebilmesidir. Bu şifrelemeyi daha karmaşık yapan şekilde ikinci bir anahtar kelime kullanılır. İlk halde şifrelenmiş yazı benzer şekilde tekrar şifrelenir: Anahtar kelimeler “elektrik” ve “makina” olduğuna göre,

ELEKTRİK      MAKİNA

16248735      514362

GİZLİBEL       GGEZLE

GELERİAC      CİELBİ

ELEYAK         KİRA

şifrelenmiş mesaj

GAİİ ELİ ZELA ELER GECK LYB

şeklinde ortaya çıkar. Bu şifre şekli ise İkinci Dünya Savaşında ABD Stratejik Bürosu tarafından kullanılmıştır. Bu iki şifreleme sisteminin mahzûru orjinal mesajda bulunan harflerin şifreli mesajda da mevcud olmasıdır. Bu, şifrenin çözülmesi ihtimâlini yükseltir.

Yukarıda söylenen mahzûr alfabe değişikliği yapılarak giderilebilir. Meselâ “Ansiklopedi” anahtarından türetilen alfabenin yukardaki mesaj aşağıdaki şekilde ortaya çıkar.

Normal abcçdefgğhıijklmnoöprsştuüvyz

YENİ ABÖNCRSÇŞİDTKFULGÜOHVPIYEJZDM

Mesaj gizlibelgeleriaceleyak

ŞİFRELİ MESAJ ÇTMUTBRUÇRURVTAÖRURDAF

Birinci Dünyâ Savaşında Almanya tarafından kullanılan şifreleme sisteminde ise önce anahtar bir tablo tesbit edilir. Bunun gönderen ve alan tarafından bilinmesi gerekir. Teşkilinde değiştirilmiş alfabe şekli kullanılabilir.

Meselâ “ANSİKLOPEDİ” anahtar kelimesiyle elde edilen alfabe kullanılarak aşağıdaki tablo elde edilir. Tablo kare olacak şekilde rakamlarla tamamlanır:

123456

1. ABÖNCR

2. SÇŞİDT

3. KFULGÜ

4. OHVPIY

5. EJZDMI

6. 234567

Daha sonra mesajın harflerinin koordinatları harflerin altına yazılır:

GİZLİBELGELERİACELEYAK

3253215335351211535413

5434421451416415141611

Sonra bunlar satır olarak ikili okunur:

32-53-21-53-35-35-12-11-53-54-13-54-34-42-14-51-41-64-15-14-16-11

Daha sonra tabloya gidilerek karşılıkları okunarak şifreli mesaj elde edilir:

FZSZGGBAZDÖDLHNEO5CNRA

Yukarda verilen sistemlerde şifreleme ve onların normal yazıya çevrilmesi elle yapılır. Mesajın çok olduğunda bunun mekanikleştirilmesi gerekir. Bunun için dişliler kullanılarak çeşitli sistemler geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygını İsveçli bir mühendis tarafından gerçekleştirilen Hagelin sistemidir. Sistemde mesajın verilmesi ve şifre alfabesinin seçiminde çok imkân olduğu için bu sistem günümüzde 60 ülke tarafından kullanılmaktadır.

Kodlama: Bu tür sistem, değişik alfabe kullanılmasının geliştirilmiş şeklidir. Sistem uzun olup, her kelime ve deyimi kodlar. Alfabetik olarak düzenlenmiştir. Her kelimeye bir sayı getirilir. Bâzı ticârî kodlar gibi olmayıp açıktırlar. Kodlama ile mesaj 1/5 civârında kısaltır.

3. Şifre çözümü metodları: Genel olarak çok çeşitli ihtimâllerin denenmesiyle yapılır. Bütün şifreler çözülemez. Meselâ Mayıs 1943-Mayıs 1944 arasında alınan 46342 Rus şifresinden ancak 13312 tanesi Almanlar tarafından çözülebilmiştir. Günümüzde bilgisayarlar, çözücülerin en büyük yardımcılarıdır. Çözümde ilk araştırılacak şey şifreli yazıda geçen harflerin tekrar oranı olur. Bu oran normal bir yazıdaki harf tekrar oran ile karşılaştırılarak şifre harflerinin karşılıkları araştırılabilir. Meselâ, eğer şifreli bir yazıda “s” harfi çok kullanılmışsa, bunun bir Türkçe şifre için “a” harfine, İngilizce veya Almanca’da “e” harfine ve Rusca’da “o” harfine karşı gelebileceği ihtimali büyüktür. Çünkü bunlar o lisanda en sık kullanılan harflerdir. Günümüzde şifre çözümü modern cebrin bir kolunu teşkil etmektedir.

4. Çözülmeyen şifreler: Bu konuda şu söylenebilir ki, insanoğlu tarafından yapılıp da, insanoğlu tarafından çözümlenmeyecek şifre yoktur. Ancak bâzı şifrelerde çözüm için o kadar çok ihtimâl vardır ki, şifre çözülemez telâkkî edilebilir. Meselâ burada açıklanan iki anahtar kelime ve arkasından tablo şeklindeki şifrelenmenin kullanılarak bir yazının şifrelendirilmesinde o kadar fazla çözüm olma ihtimâli mevcuttur ki, bin bilgisayar bin sene çalışsalar bütün ihtimalleri elden geçiremezler.

5. Târihî gelişim: Kriptoloji veya kriptografi’deki “kripto” gizli anlamına gelir. Kriptoloji, bir ilim olarak ilk defa Araplarda ortaya çıkmış ve başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Müslüman Arablar, yalnız şifreleme sistemleri üzerinde çalışmamış, çözüm metodları da geliştirmişlerdir. Harflerin sık tekrarlarının araştırılması ve buna dayanan, çözüm metodu bu zamandan günümüze gelmektedir. Bilimsel kriptolojinin gelişimiArablardan daha sonra Avrupa’ya geçmiştir. Telgrafın doğuşu ile değişik alfabeleri kullanarak şifreleme yapma yaygın olarak kullanılmış ve ilk telgraf 19. yüzyılda Osmanlı ülkesinde kurulmuştur. Radyonun gelişmesi mesajların bu vâsıtalar ile iletilmesini doğurmuştur. Radyo mesajlarının kolayca dinlenebilmesi mesajların şifrelenmesinin önemini bir kat daha arttırmıştır. Birinci Dünyâ Savaşından sonra kriptoloji artık yalnız savaş zamanında kullanılan bir ilim olmaktan çıkmış, barışta geliştirilmesine önem verilmiştir. Amerikalı William F.Friedman önemli bir adım atarak şifre çözümünde matematik metodları kullanmıştır. İkinci Dünyâ Savaşında kriptoloji vazgeçilmez bir araç olmuştur. Mesajlar bir yanda en karmaşık şekilde şifrelenirken, karşı mesajların çözümünde büyük gayret sarf edilmiştir. Günümüzde gerek devletlerin gerekse askerî birliklerin en çok kullandığı usûl şifreleme olup hâlâ geçerlidir.

KRİPTON

Alm. Krypton (n), Fr. Crypton (m), İng. Krypton. Asal gazlardan bir element. Kr Kimyasal sembolüyle gösterilir. Atmosferin hacimce milyonda birini teşkil eder. İlk olarak 1898 yılında W.Ramsay ve arkadaşları tarafından helyum, neon, argon ve ksenon ile birlikte, oksijen elde etmek maksadıyla, havanın sıvılaştırılıp damıtılması ameliyesi (işlemi) sırasında elde edildi.

Özellikleri: Atom numarası 36, atom ağırlığı 83,8’dir. İzotoplarının havadaki bolluk sırasına göre kütle numaraları şöylece sıralanır: 84, 82, 83, 80, 78. Radyoaktif izotoplar uranyumun bölünmesiyle elde edilir. Kripton diğer asal gazlar gibi kimyasal olarak inaktiftir. Son yörüngesinde (N tabakası) 8 elektron (4s2, 4p6) bulunur. Keza atomal halde bulunur. 0°C’de ve 1 atmosfer basınç altında yoğunluğu 3,743 gram/litre’dir. Sıvı halde yoğunluğu 2,6 g/ml’dir. Erime noktası -157°Cve kaynama noktası da -153,2°C’dir. Kritik sıcaklığı -63,77°C ve kritik basıncı da 54,18 atmosferdir. İyonlaşma potansiyeli oldukça yüksektir (14,02 volt).

Bileşikleri: 1962 yılında ksenon florürün keşfinden sonra diğer asal gazların da benzer bileşiklerinin yapılması teşebbüslerinde bulunuldu. Nitekim kripton ve florun elektrik deşarjıyla reaksiyonundan kripton tetraflorür (KrF4) elde edildi. Bu bileşik beyaz renkli bir katı olup, oda sıcaklığında birkaç saatte bozunur. Kriptonun bundan başka yine az kararlı ve zayıf Van der Waals kuvvetleriyle meydana gelen bazı bileşikleri daha vardır. Bunların içinde en mühim üç tanesi şunlardır: Hidratı, Kr, n H2O(n=5 veya 6 dır), fenol bileşiği, Kr. C6H5OH ve 3 C6H4(OH)2.0,74 Kr formülüyle gösterilen ve hidrokinonun kripton ile doyurulmuş suda, yüksek basınç altında kristallendirilmesiyle elde edilen bileşik.

Kullanılışı: Kripton gaz tüplü lambalarda kullanma sahası bulur. Bundan başka çok parlak fakat oldukça kısa süreli ışık isteyen yerlerde (fotoğraf çekimi) kullanılır. Eğer floresan lambalarda argonun yerine kripton ve ksenon birlikte konup kullanılırlarsa bu taktirde lambanın tesiri ve ömrü artar. Fakat bu arada fiyatı da yükselir. Bundan başka uzay aracı ve madenci lambalarında da kullanılır.

KRİSTAL

(Bkz. Billur)

KRİSTALLEŞME

(Bkz. Billurlaşma)

KRİSTOF KOLOMB

Amerika’yı keşfettiği kabul edilen denizci. 1451-1506 yılları arasında yaşayan Cenova doğumlu denizci olup, Amerika’yı keşfettiği kabul edilmektedir.

Harita yapma merakına sâhib olup genç yaşlarında deniz yolculukları yapmıştır. İngiltere’ye, muhtemelen Grönland’a seyahat etmiştir. 1482’de Portekizler tarafından inşâ edilen Afrika Altın kıyısındaki kaleye gitmiştir. Hemen hemen bu zamanlarda meşhur “Batıya giderek Hindistan’a ve Uzak Doğu’ya varılacağı” fikrine sâhip olmuştur. O zamanın fen bilgileri ile uğraşanları dünyânın yuvarlak olduğuna inanmakta ise de, büyüklüğü hakkında belirsizlik vardı. Kolomb daha önceki coğrafî bilgileri öğrendi. Bunlardan, yanılarak dünyânın olduğundan daha küçük olduğunu çıkardı. Avrupa ile Japonya arasını olduğunun beşte biri kadar hesapladı. Tabii zamanındakiler gibi, Amerika kıtasından ve ötesindeki Pasifik Okyanusu’ndan haberi yoktu. Düşündüğü seyâhatı yapmak için 1485’de Portekiz kralına baş vurdu, sonuç alamayınca İspanya’ya geldi. 1486’da Kraliçe İsabella’ya teklifini sundu. Ancak altı yıl sonra Kraliçe İsabella ve Kral Ferdinand seyâhatini para vererek desteklemeyi kabul ettiler.

3 Ağustos 1492’de 120 kişi mürettebâtı bulunan Santa Maria, Nina ve Pinta isimli gemilerle Palos limanından batıya açıldı. Rüzgârdan faydalanmak için güney batı yönünde ilerleyerek 3 Eylül’de Kanarya Adalarına geldi. 12 Ekim’de Bahama Adalarına geldiğinde, mürettebâtı isyân durumundaydı. Bundan sonra ve hayâtı boyunca Doğu Hindistan’a ulaştığını zannetti. Bu yanlışlık günümüze kadar bu bölgenin “Batı Hindistan” ve Amerikan kızılderilerinin “Hindistanlılar” olarak isimlendirilmesi şeklinde devâm etmiştir. O bölgeden hareket ederek orayı Asya’ya benzetmeğe çalıştı. Altın ve baharât hayâli gerçekleşmedi. Santa Maria gemisinin karaya oturması sonucu bu bölgede 39 kişi bıraktı. Kuzey doğu doğrultusunda geri gelerek 15 Mart 1493’de 224 gün sonra Palos limanına geri döndü. 1493 İlkbaharında mükâfâtlandırıldı. Koloni kurmak amacıyla 17 gemi ve 1200 denizci asker ve göçmenle 25 eylül 1493’de Cadiz’den hareket etti. 3 Kasım’da kolayca Dominik’e vardı. Daha sonra Antil Adalarını dolaşarak bugüne kadar gelecek olan isimlendirmeleri yaptı. İlk 39 kişinin bulunduğu yere varınca bunların kötü davranışları sebebiyle yerliler tarafından yerlerinden sökülüp atıldığını gördü. Hispaniola bölgesinde kurulan bu koloni Avrupa barbarlığını orada da göstererek, 1492’de 250.000 olan yerli nüfûsu 1508’de 60.000 ve 1560’da 500’ün altına düşürdü. 10 Mart 1496’da hareket ederek 11 Haziran’da Cadiz’e geri döndü.

30 Mayıs 1498’de üçüncü seyâhatine koyuldu. Daha da güneye indi. Venezuella’ya yakın Trinidad adasını keşfetti. Daha önce kurduğu koloniye geldiğinde durumu çok karışık buldu. 1500’de Ferdinand ve İsabella tarafından gönderilen yetkili, idâreyi ele aldı ve kendisini zincire vurarak İspanya’ya gönderdi. Ekim 1500’de Cadiz’e ulaştı. Ferdinand ve İsabella, Kolomb’un kurulan koloniyi idâre edemeyecğine inanmışlardı. Koloniye yeni bir vâli tâyin ettiler ve Kolomb’a da 3 Nisan 1502’de dördüncü defa seyâhat izni verdiler. Hindistan’a daha kısa bir yol bulmak için Orta Amerika sâhillerini baştan aşağı dolaşan Kolomb, Panama’dan Pasifik Okyanusu’nu keşfedemedi. Bu tarihten bir kaç yıl sonra Vasco Nunez de Balboo tarafından keşfedildi. Gemilerin alt kısımları midyeler tarafından tahrib edildi. Columbus, Jamaika’da tam bir sene Kobani valisinden yardım için bekledi. Kasım 1504’de Kraliçe İsebella’nın ölümünden birkaç gün önce İspanya’ya ulaştı. Kral Ferdinand kendisi ile arası iyi olmayan Kolomb’a iltifat etmedi. 20 Mayıs 1506’da İspanya’da dostları tarafından terk edilmiş olarak öldü.

KROM

Alm. Chrom (n), Fr. Chrome (m), İng. Chromium. Cr sembolü ile gösterilen, metalik bir element. Louis Nicolas Vauquel 1797 yılında kurşun kromattan elde etmiştir. Elementin ismi, krom bileşiklerinin çoğunun renkli olması dolayısıyla Yunanca renkli mânâsına gelen chroma kelimesinden türetilmiştir.

Özellikleri: Krom, cilalı parlaklığı ile beyaz-mavi renkte sert bir metaldir. Yoğunluğu 6,9 g/cm3 tür. Erime noktası 1550°C ve kaynama noktası 2482°C’dır. Krom, periyodik sistemin VI B sütununda bulunan bir geçiş elementidir. Atom numarası 24 ve atom ağırlığı 51,996’dır. Elementin tabiî olarak ve kütle numarası Cr50, Cr52, Cr53, Cr54 olan dört izotopu vardır. Bunlardan en bol bulunanı Cr52 dir.

Krom atomunun orbitallere elektron dağılımı 1s2 2s22p6 3s23p6 3d5 4s1 şeklindedir. Kimyasal reaksiyonlara iştirak eden 3d ve 4s seviyesindeki elektronlar olduğu için, kromun yükseltgeme hâli (0) dan (6+) ya kadar değişir. Bununla beraber en çok bulunan yükseltgenme basamakları 2+, 3+ ve 6+ dır.

Normal olarak krom, sulu hidroklorik asit ve sülfürik asitte çözünür. Bununla berâber şâyet ilk önce konsantre nitrik asit, hidrojenperoksit veya kuvvetli oksitleyici bir madde ile muamele edilirse sulu asitlerde çözünmez hâle gelir. Metalin bu hâline pasif hâli denir. Bunun sebebi ise metal yüzeyinde meydana gelen oksit tabakasının metali iyi bir şekilde kaplamasından, yâni metale çok iyi tutunmasındandır. Pasif hâli geçici olup, metal ısıtıldığında, mekanik darbeye mâruz kaldığında veya aktif bir metal ile temasa getirildiğinde kaybolur. Krom, diğer metallerden daha büyük pasiflik göstermektedir. Düşük sıcaklıkta kırılgan olduğu halde korozyona dayanıklıdır. 325°C civarında kolaylıkla işlenebilir.

Tabiatta bulunuşu: Krom, yerkabuğundaki volkanik kayaların yaklaşık % 0,037’sini teşkil eder. Aktif bir metal olduğundan tabiatta serbest hâlde bulunmaz. Kromun en önemli ticarî kaynağı 2 değerli demir ve 3 değerli krom ihtivâ eden demir kromit mineralidir. Cevherin kimyâsal formülü FeCr2O4 veya Fe(CrO2)2 olup, her iki halde de % 68 Cr2O3 ve % 32 FeO vardır. Kromun en önemli cevheri olan kromitin dünyâdaki toplam miktarının % 90’ı Türkiye, Güney Afrika, Rodezya, Filipinler, Rusya ve Arnavutluk topraklarında bulunmaktadır.

Yakutun kırmızı rengi, zümrütün yeşil rengi ve diğer birçok minerallerin renkleri hep çeşitli kromoksidlerinden gelmektedir.

Üretimi: Krom metali birçok yollarda kromitten üretilir. İlk defa kromit soda külü ile kavrularak sodyum dikromata (Na2Cr2O7) dönüştürülür. Sonra da kok ile ısıtılıp indirgenerek yeşil dikromat trioksid (Cr2O3) elde edilir. Krom trioksidden de termik metodlarla saf krom elde edilir.

Goldschmit veya alüminotermik işlemle, krom oksid alüminyum ile iyice karıştırılır ve karışım ısıtılır. Dikrom trioksiddeki kromun alüminyum tarafından indirgenmesi sırasında ortaya çıkan büyük miktardaki ısı kromu eritir ve metal % 97-99 saflıkta elde edilir. Metalde silisyumun istenmesi hallerinde de bu metod kullanılır. Başka bir metodda saf krom, dikrom trioksidin karbon veya silisyum silikon ile elektrik ark fırınında indirgenmesiyle elde edilir. Krom şapı veya kromik asid çözeltilerinin elektrolizi ile katodda yaklaşık % 99,8 saflıkta metalik krom elde edilebilir. Elektrolizde kullanılan gerilim 5-6 volt, akım kesâfeti ise 5,5-16,5 amper/dm2dir. Anot olarak kurşun kullanılır. Kromun saflığı arttıkça daha yumuşak hâle gelir. Saf metalle dövme haddeleme ve yüksek sıcaklıkta püskürtme yoluyla çalışılabilir.

Başlıca krom çeliği üretiminde kullanılan düşük dereceli krom, kromitin kok ile elektrik fırınında işlenmesiyle elde edilir. Ferrokrom olarak bilinen alaşım ise demir krom karışımına indirgenmiş kromittir.

Bileşikleri: Oksidasyon basamağı 3+ ve 6+ değerlikli olan krom bileşikleri çok kararlı olup, sanayide çok önemlidir. 2+ değerlikli krom bileşiği olarak krom-2-klorür (CrCl2) misal olarak verilebilir ki bu bileşik çok kuvvetli indirgeme vasıtasıdır. Krom-2 bileşikleri, demir-2 bileşiklerine benzer. Krom-2 çözeltileri mavidir.

Krom-3 bileşikleri alüminyum bileşiklerine benzer. Krom-3-oksit hidrat Cr(OH)3 veya (Cr2O6xH2O) anfoterdir. Cr3± iyonu koordinasyon sayısı 6 olan çeşitli kompleksler teşkil eder. Kromtrioksid (CrO3) asidik bir oksittir. Su ile kromat asidini ve izopoli asitleri teşkil eder.

Krom bileşiklerinden sanayide en çok kullanılanları sodyumkromat (Na2Cr2O7, amonyumdikromat (bikromat) (NH4)2Cr2O7 ve kromik asiddir. Bu bileşiklerin hepsi asidik oksidasyon vasıtasıdır. Bunlar bitkisel, hayvansal ve petrol menşeli yağların ağartılmasında, tekstil sanâyiinde, katalizör imalatında kullanılır.

Kullanılışı: Krom, metalurjide sert, dayanıklı alaşımlar yapımında ve kimya sanayiinde kullanılır. Krom diğer alaşımların birçoğu ile karışabilir. En mühim alaşımları demir, nikel, kobalt, volfram ve molibden ile olanlarıdır.

Demir ile olan alaşımına ferro-krom demir ki buna çelik de denir. Bu çelik bilye, çelik zırh, uçak sanayiinde, çatal, kaşık, bıçak yapımında kullanılır. En çok kullanılan paslanmaz çelikler % 18 Cr ve % 8 nikel ihtivâ eder. % 10’dan fazla krom ihtiva eden çeliklere paslanmaz çelik denir ki, bunlar korozyona, oksidasyona ve birçok kimyâsal maddelerin etkisine dayanıklıdırlar. Paslanmaz çelikler çok az miktarda karbon da ihtivâ ederler.

Krom kaplamacılıkta kullanılır. Meselâ otomobil tamponu ve kapı kolu gibi parçalar kromla kaplıdır. Kaplanan kromun kalınlığı 0,001 mm civarındadır. Piston, gömlek, segman kaplanmasında da kullanılır.

Ayrıca çok yüksek sıcaklıkta çalışan gaz türbinleri rotor kanatları gibi parçalar kromdan imâl edilir. Elektrik rezistansları da nikel-krom çeliklerinden yapılır.