KOMA

Alm. Koma (n), Fr. Coma (m), İng. Coma. Dış uyarılara hiçbir cevâbın alınamadığı derin şuur kaybı hâli. Komanın devreleri farklı olabilir. Bu sebeple şuur kaybının derinliği de değişebilir. Normal veya marazî (hastalığa bağlı, patolojik) hiçbir refleksin alınmaması derin koma durumunu gösterir.

Yarı koma (semikoma) durumunda refleksler henüz kaybolmamıştır. Çimdiklemek, iki parmak arasında kasları sıkmak, kişide ağrı görüntüsü ortaya çıkarabilir. Bâzılarında ise ismi söylenince göz ve kaş hareketi olabilir. Ancak bunlar ne söyleneni anlayabilir ne de konuşabilir.

Stupor denilen hâl, komanın öncüsü olan durumdur. Burada gidip gelen bir şuur vardır, ancak muhakeme ve anlama imkânsızdır. Arada bir gözlerini açar birkaç kelime mırıldanabilir. Bu arada titremeler, anlamsız kas hareketleri ve birşeyi avucunda sıkmak da görülen durumlardandır.

Koma durumu, hangi yolla ortaya çıkmış olursa olsun, çok miktar sinir hücresinin devreden çıkmasına delalet eder. Etkilenen hücreler, beyin kabuğunda veya beyin iç çekirdeklerinde olabilir, komaya geçiş, hızlı veya yavaş olabilir. Bazı âni durumlarda direk koma ortaya çıkabilirken bazen de muhakeme güçlüğü ile başlayan durum, stupor ve yarı koma devrelerinden geçerek koma yerleşir.

Koma sebepleri çok çeşitlidir ve sayıları da oldukça kabarıktır. En önemli olanlar şöylece sayılabilir:

Alkol koması: Alkolün bol içildiği batı ülkelerinde ve yozlaşmış cemiyetlerde alkol koması, komalar içinde % 50’yi bulmaktadır. Ülkemizde bu orana ancak yılbaşı gecelerinde yaklaşılmaktadır. 100 mililitre kanda 390 mg ve üzerinde alkol yoğunluğuna ulaşılması, alkol komasına sebep olur.

Uyuşturucu maddelerin sebeb olduğu komalar: Bu maddeler arasında en önemlileri morfin, eroin, kokain ve barbiturat türü ağır müsekkinlerdir. Morfin ve eroin komasında göz bebekleri çok daralır kokain komasında ise aşırı genişleme vardır.

Kan şekeri yükselmesine bağlı komalar: Şeker hastalarının % 10’u, şeker (diabet) koması ile ölürler. Kan glikozunun çok artması, kanın yoğunluğunu (osmoralitesini) çok arttırır. Bunu dengelemek için vücûdun diğer hücrelerinden kana sıvı geçişi başlar. Bu olay hücreler ve dolayısıyla vücut fonksiyonlarını ileri derecede bozar ve koma husule gelir. Hastanın nefesi, aseton (çürük elma) kokar.

Kan şekerinin düşmesiyle de koma meydana gelebilir. Kan glikoz düşüklüğü (hipoglisemi) kısa sürede yerleşici bir komaya sebep olur. Diabet komalarının uzun sürebilmesi ve araz bırakmadan iyileşebilmesine karşı hipoglisemi komaları, birkaç dakikada beyinde geri dönemez hasarlar bırakabilir. Hipoglisemi komalarının en sık rastlanan sebebi ayarsız kullanılan insülin ve diabet ilâçlardır.

Karaciğer koması: Sarılıklar, sirozlar ve karaciğeri tutan ağır hastalıklar (kanser, iltihap) sonucunda karaciğer fonksiyonlarının ileri derecede dumurauğraması ile bu tür komalar ortaya çıkar. Yavaş yavaş koma durumu yerleşir; kolda kaba titreme (kuş kanat çırpmasına benzer), solukta ağır bir koku, stupor durumu komanın başlangıç belirtileridir.

Beyinde meydana gelen olaylara bağlı komalar: Beyin kanamaları, beyin damarlarındaki tıkanmalar, kafa travmaları(darbeler), beyin abseleri en önemli sebeplerdir. Beyin tümörleri de ilerlemiş devrelerinde koma yapabilirler. Tutulan yere göre sinirsel (nörolojik) belirtiler vardır.

Bu ana sebepler dışında üremi, zehirlenmeler, asidoz (kanın asit reaksiyona kayması), hormon bozuklukları, şok, infeksiyon hastalıkları, kalp yetersizliği, donma, boğulma, yüksek voltajlı elektrik çarpması ve epilepsi de koma sebepleri arasındadır.

Geri dönüşü olmayan koma: Açılma şansı olmayan ve ölümün yakın olduğunu gösteren durumdur. Bir komanın bu döneme girdiği; solunumun otomatikliğini kaybetmesi, iki gözde gözbebeklerinin aşırı büyümesi, reflekslerin tamamının kaybolması, tam kas gevşekliğinin yerleşmesinden anlaşılır.

Erken teşhis ve âcil tedâviye başlama komada en önemli husustur. Bu da mutlaka bir hekim gözetiminde yâhut bir sağlık merkezinde yapılır.

KOMANDİT ŞİRKETLER

(Bkz. Şirketler)

KOMANDO

Alm. Kommando (trupp m) (n), Fr. Commando (m), İng. Commando. Üstün muhârebe gücü olan, her türlü şartlarda verilen vazîfeyi yapabilecek fizikî güce sâhip asker. Düşmana âni baskınlar yaparak, vur-kaç usûlüyle düşman kuvvetlerini taktik, lojistik ve moral yönünden zayıflatmak sûretiyle, dost kuvvetlere hareket kâbiliyeti sağlayan iyi eğitilmiş askerî birlik.

Komando kuvvetleri, değişik isimler altında ilk defa Türkler tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devletinde muhârebelerin kazanılmasında önemli hizmetleri görülen komando birliklerine akıncı adı verilmişti (Bkz. Akıncılar).

Komando birliklerinin batı devletlerinde kuruluşu 1900’den sonradır. İkinci Dünyâ Savaşında İngilizler, Almanlara karşı komando piyâde birlikleri teşkil ederek sızma ve gece baskınları ile Almanları çok tâciz ettiler. Amerika Birleşik Devletleri’nde Deniz Kuvvetleri bünyesinde “marine” olarak isimlendirilen deniz komandoları vardır. Deniz komandoları, su altı sinsi taarruzları ile limanda bulunan veya denizde seyir hâlinde olmayan düşman gemilerini, yüzer havuzları ve liman tesislerini imhâ etmeye çalışırlar.

Komandonun fikrî ve bedenî mukâvemeti yüksektir. Âni karar verebilme kâbiliyetine sâhiptir. Cesurdur. Düşmanın, hava ve arâzinin doğuracağı engelleri yener. Açlığa, yorgunluğa, susuzluğa karşı dayanıklıdır. Taktik ve stratejik güçlükler, komandoyu vazîfesinden alıkoymaz.

Komandolar, iki telden müteşekkil köprüden nehir geçiş harekâtı yapabilir. Havadan helikopterle bir bölgeye indirilebilirler. Düşmana âni baskınlar yapabilir ve kendi birlikleri ile birleşerek kuşatma veya çevirme harekâtı icrâ edebilirler. Komando birliklerinin fizikî gücü yüksek, iyi eğitim görmüş ve atılgan olması, bunların su altında, hava indirme harekâtında, dağda, çölde, karlı arâzide rahatça kullanılabilmesini temin etmektedir.

Günümüzdeki harplerde, gayri nizâmî harbi hemen hemen bütün devletler kullanmaktadırlar. Modern harp silâh ve techizâtına sâhip, düzenli orduları kuvvetli olan devletlere ancak gayri nizâmî harple karşı koymak mümkün olmaktadır. Bunun en güzel örneğini Afganistan’da mücâhidler göstermiş, modern silâhlarla donatılmış Sovyet Rusya birliklerine ve düşmanla işbirliği yapmış hükûmet kuvvetlerine karşı eşine rastlanmaz başarılar göstermişlerdir. 1980 yılında başlayan bu mücâdelede mücâhid komandolarının başarısı 1989 yılına kadar sürmüş başarıya ulaşamayan Rusya aynı yılda (1989) ordusunu geri çekmek mecbûriyetinde kalmıştır.

Türk Silâhlı Kuvvetlerinde “komando” ayrı bir sınıf değildir. Muharip sınıflara mensup subay, astsubay, erbaş ve erler, belli sürelerle eğitilmekte, komando kursu görmekte, böylece “komando” olabilmektedir. Emniyet teşkilâtında da olaylara anında müdâhale yapabilmek için buna benzer eğitim sistemi vardır. Bu eğitimi gören Emniyet teşkilâtı mensupları “Çevik Kuvvet” ismini alırlar.

1974 Kıbrıs Barış Hârekatında, helikopterlerle Kıbrıs’a indirilen Türk Komando birliklerinin, başarıya ulaşılmada önemli katkısı olmuştur.

KOMBİNASYON

Alm. Kombination, Fr. Combinaison, İng. Combination. Bir kümenin herhangi bir alt kümesi. n elemanlı bir kümenin r elemanlı alt kümelerinin herbirine bu kümenin r’li bir kombinasyonu denir. Kombinasyonların sayısı C (n,r) veya ( ) şeklinde gösterilir ve:

C (n,r) = ( ) = n!/r!(n-r)!    formülü ile hesaplanır.

10 öğrenci arasından 3’er kişilik kaç grup yapılabilir sorusunun cevâbı

C(10,3)= ( )= 10! / 3! 7!= 120’dir.

Örnek: Gelişigüzel 7 nokta kaç doğru, kaç üçgen belirtir?

Çözüm: İki noktadan bir doğru geçeceğinden 7 noktanın 2’li kombinasyonukadar,

 ( )= 7!/2!5!= 21 tâne doğru belirtir. ( )= 7!/ 3! 4!= 35 tâne de üçgen belirtir.

Kombinasyonun özellikleri:  

1. C(n,o)= C(n,n)= 1’dir.

2. C(n,1)= C(n,n-1)= n’dir.

3. C(n,r)= C(n,k) ise k= r veya h+r= n’dir.

C(7,2)= C(7,5), C(9,3)= C(9,6) gibi.

4.  ( ) + ( ) + ( ) + … + ( ) = 2 n   

        5.  ( ) + ( ) = ( ) dir.

KOMEDİ

(Bkz. Edebî Türler)

KOMOROLAR

DEVLETİN ADI

Komor Federal İslâm Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ   

Moroni

NÜFÛSU       

497.000

YÜZÖLÇÜMÜ 

1862 km2

RESMÎ DİLİ   

Fransızca, Arapça ve Komorca

DÎNİ 

İslâm

PARA BİRİMİ 

Afrika frangı

Afrika’nın doğusunda, Madagaskar Adaları ile Afrika kıtası arasında, Mozambik Kanalının kuzeyinde bulunan takım adalarüzerinde kurulmuş bir devlet. Üzerinde kurulduğu adalar 274 km uzunluğunda bir alana yayılmış, 16° ve 13° güney enlemi arasındadır. Adalar, volkanik yapıya sâhip olup, bunlardan hâlâ aktif olanları vardır. Bu takım adalarıntoplam yüzölçümü 1862 km2dir. Bu adalar grubu Büyük Komor, Anjuan, Mohol, Mayotte adalarıyla, Buzi ve Pamanzi adacıklarından meydana gelmiştir.

Târihi

Komor Adaları, ilk defâ 10. yüzyılda Müslüman denizciler tarafından keşfedilmiştir. Buranın yerlileri arasında İslâmiyet hızla yayılarak adaların resmî dîni olmuştur.

On altıncı yüzyılda Portekizli denizciler buraya uğramışlar ve Hıristiyanlığın buraya yayılması için uğraşmışlar, fakat başarılı olamayınca adaları Avrupa’ya tanıtmışlardır. Fransızlar, 1841’de Mayotte’yi, diğer adaları ise 1866 ile 1909 yılları arasında işgâl ettiler. 1912 senesinde ise bütün adalar Fransızların eline geçti.

1914’te Madagaskar’daki Fransız hükûmetinin yönetimi altına girdiler. Adalar 1947’ye kadar Madagaskar’a bağlı kaldı. Bu târihten sonra bir Fransız parlamento heyeti tarafından yönetilmeye başlandı. 1958 referandumu ile denizaşırı ülke sıfatını aldı. 1961’de iç işlerinde serbestlik kazandı. 1974 yılında Komorlular, bağımsızlık için oylama yaptılar. Fransız Parlamento heyeti bu oyları onaylamak zorunda kaldı. 6 Ocak 1975’te Komor parlamentosu bağımsızlığını îlân etti. 3 Ağustos 1975’te Mao taraftarı Marksist Ali Sâlih darbe yaptı. Câmileri kapattı. Müslümanlara çok zulüm yaptı. 12-13 Mayıs 1978’de Ali Sâlih devrildi ve Ahmed Abdullah Abdurrahmân İslâma dayalı devlet kurdu. 26-27 Kasım 1989 gecesi Başkan ahmed abdullah öldürüldü. Yüksek Mahkeme Başkanı Said Muhammed geçici başkanlığa getirildi. Fransa’nın müdâhalesi ile 1990 Martında devlet başkanlığı seçimleri yapıldı ve iki turu da kazanan Said Muhammed başkanlığa seçildi. ağustos1991’de yapılan ve başarısızlıkla neticelenen darbe girişiminin ardından hükûmet sindirme kampanyası uyguladı. Daha sonra toplanan Ulusal Konferans yeni bir anayasa hazırlamak ve seçim konusunda anlaşma sağladı. Yeni hazırlanan Anayasa 7 Haziran 1992’de halk oylamasıyla kabul edildi. Said Muhammed ülke dışındayken genç subayların 26 Eylüldeki darbesi başkana sâdık kuvetlerce bastırıldı. 22 ve 29 Kasım târihlerinde yapılan ilk çok partili seçimler çok olaylı geçti. Bâzı adalardaki seçimler iptal edildi.

Fizikî Yapı

Adalar, kıyıya doğru uzanan bozattaşlı yaylalardan meydana gelmiştir. En büyük ada olan Moroni’de 2590 m yükseklikte ve hâlâ faal olan bir volkan bulunur. İkinci sırayı alan Anjuan, sık ağaçlarla kaplıdır ve 1525 m’ye kadar yükselen tepelere sâhiptir. Mayotte Adası ise keskin ve yüksek mercan kayaları ile çevrilmiştir. Mohali Adası ise düzdür. Denizden yüksekliği ortalama 580 m’dir.

İklim

İklimi genelde sıcak ve nemlidir. Muson rüzgârlarının Hint Okyanusundan estiği vakitler, kasımdan marta kadar yağışlı bir mevsim yaşanır. Tropikal iklimde yüksekliğe göre hızı değişen sert, şiddetli Alize ve Muson rüzgârları yağmur taşıdığından bol miktarda yağış görülür. Ortalama sıcaklık 17°C’dir. Genel olarak kuru mevsimlerde batıdan esen serin rüzgârlar, sıcaklığı 14°C’ye kadar düşürür.

Tabiî Kaynakları

Adaların yamaçlarında baobab ağaçlarına ve dikenlere rastlanır. Muson rüzgârlarına karşı olan yamaçlar ise ormanlıktır. Kıyı kesimleri ise zirotora ağaçları ile kaplıdır. 40 m’ye kadar olan kısımlarda ise hindistancevizi ve meyve ağaçları vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Adaların nüfûsu 497.000’dir. Bunun çok küçük bir kısmı Avrupalı, diğer bölümü ise yerlidir. Yerli nüfus, Afrikalılarla Madagaskarlılardan meydana gelmiştir.

Resmî ve yaygın dil Arapça olmakla birlikte Komorca ve Fransızca da konuşulur. Halkın büyük bir kısmı Müslümandır. Okuryazar % 10 civârındadır. Çocukların ancak % 23’ü eğitim görebilmektedir.

Siyâsî Hayat

Başkanlık sistemine dayanan bir cumhûriyetle yönetilir. Başkan altı senede bir halk tarafından seçilir. Federal meclis 38 üyeden meydana gelir ve beş senede bir seçilirler.

Ekonomi

Ülkenin ekonomisi, tarıma ve balıkçılığa dayanır. Sanâyi hiç gelişmemiştir.

Tarım: Ekonomisi, tarıma dayanıyorsa da tarım klasik usûllerle yapılmaktadır. Avrupalılar toplam kullanılabilen arâzinin % 35’ine sâhiptirler ve bunlardan sağladıkları bütün gelirleri de dışarıya götürmektedirler. Halkın % 87’si tarımla uğraşır.

Yetiştirilen başlıca ürünleri vanilya, parfüm bitkileri, kahve, sebze, meyve, hindistancevizi, baharat ve kenevirdir.

Hayvancılık az miktarda yapılır ve bundan elde edilen ürünler ülke ihtiyacını karşılamaz. Ülke adalar devleti olduğu için halkın ikinci geçim ve besin kaynağı olarak balıkçılık önemli bir gelir kaynağıdır.

Ticâret: Ülke dışarıya hindistancevizi, baharat, muz, kahve, vanilya satar. Dışarıdan ise yiyecek maddesi, sanâyi ürünleri, kumaş alır. Ticâretini daha çok Fransa ve ABD ile yapmaktadır. Ekonomisinde büyük açıklar olduğu için dışarıdan yardım alır.

Ulaşım: Ülke adalar üzerine kurulduğu için ulaşım deniz yoluyla sağlanmaktadır. Bütün adalarda ancak 750 km’lik bir karayolu vardır. Yolların % 53’ü asfalt kaplıdır.

KOMPAKT DİSK

Alm. Kompakte Schallplatte (f), Fr. Disque compact, İng. Compact disk. Seslerin kaydedilip, tekrar dinlenmesini mümkün kılan sayısal kayıt ve okuma yapan disk.

Uzun müddet ses kaydında ve tekrar dinlenmesinde (buluşu Edison’a dayandırılan) plaklar kullanılmıştır. Bu plakların üzerindeki ses kayıtları, hareket eden bir plak iğnesi ile okunurdu. Uzun müddet okunan (veya çalınan) plakların üzerindeki kayıtların bozulması, seslerin netliğini bozar. Ayrıca bu plaklarda ses titreşimleri mekanik titreşime çevrilerek plak üzerine kayıt edilmekte ve tekrar okunurken, mekanik titreşim sese çevrilmektedir. Bu yönden de sesin gerçek netliğinde kayıplar olmaktadır. Plaklar gibi ses bandlarında da kayıt ve geri okuma “analog” türden olur. Dijital kayıt yapan disklerde dalga şeklinde olan ses benzer (analog) türden kayıt edilmez. Bunun yerine elektrik titreşimine çevrilen ses dalgasının zamâna bağlı değişimi, çok küçük zaman aralıkları alınarak sürekli sayısal olarak okunur. Bu okuma, saatte bir yapılan termometre okumasına benzetilebilir. Ancak, termometrenin saatte bir yapılan okuma sonucu mâkul bir değişim grafiği elde edildiği hâlde, sürekli olarak değişen ses dalgalarının kayıtlarının, mâkul değişim elde etmek için sâniyenin binde birinde birkaç defâ ölçülmesi gerekir. Gerçekte günümüzdeki kompakt disklerde bu ölçüm her sâniyede 44.100 defâ yapılır. Bu ölçümlerin yapılıp, kaydedilmesi ancak ileri mikro elektronikle mümkün olur. Aynen bilgisayarlarda olduğu gibi ölçüm için 0 ve 1’den ibâret olan ikili sistem kullanılır. İkili sistemde yanyana gelen 16 rakam günümüzdeki kompakt disklerde kullanıldığı için en büyük kayıt titreşim voltajı [2’nin 16. kuvveti (216)= 65.536] kabul edilerek kayıt yapılır. Böyle bir hassas kayıt ve sâniyede yapılan 44.100 tâne kayıt, sonucun çok hassas olmasını sağlar. Bu sûretle insan kulağının en üst işitme sınırı kabul edilen 20 khz (sâniyede 20.000 titreşim)lik frekans bile hassas bir şekilde kayıt edilir. Kayıt sonu ses sinyalleri sâniyede 14.112 milyon tâne sayısal olarak (bir dizi sıfır ve bir kombinezonu) elde edilir. Böyle bir kayıtın da yapılması kolay değildir.

Kompakt disk gümüş metal tabaka ve bunun üst ve altında bulunan koruyucu plastik kaplama tabaka sırdan ibârettir. Metalik disk üzerindeki 1,6 m m’lik spiral izlere laser ışığının hassas bir şekilde odaklandırılması sonucu, elde edilen yansıma değerlendirilir. Yansıma sinyalin gelmesi veya gelmemesi sayısal 1 ve 0’a çevrilir. Sâdece iki sinyalin mevcut olması, arada bir durumun olmaması, okumanın mükemmel olmasını doğurur. Diskler dakikada 500-2000 arasında devir yapar. Dönme hızının böyle bir aralıkta değişmesiyle iz üzerinde okumanın sâbit hızla yapılması sağlanır. Laser ışığının diskin ortasındaki metal tabakaya odaklanması sonucu, üst ve alt koruyucu tabakada bulunabilecek leke ve çizgilerin sonuca bir etkisi olmaz. Gerçekte kompakt disk çerçevelenmiş bir kayıt sistemidir. Her bir çerçeve de kontrol ile ilgili bilgilere sâhiptir.

Kompakt disklerde stereo için iki farklı kayıt olduğundan, ayırım nettir. Bütün özellikleri bakımından sayısal çalışan kompakt diskler, benzetme ile (analog) çalışan alışılmış plaklara göre çok üstündür. Plaklarda zamanlama mekanik olarak gerçekleştirildiği hâlde, kompakt disklerde kuartz kristalleriyle kontrol edilen “saat” ile yapılır.

Kompakt disklerde, kayıt edilebilen en kuvvetli ses ile istenmeyen gürültü arasındaki ara (dinamik ara) 90 dB’nin üzerindedir. Plaklarda ve bantlarda ise bu nâdiren 70 dB olabilir. Kompakt disklerde, kayıtlarda, sistemin kendisinden % 0,005 gibi çok küçük bir kayıt çarpıklığı ortaya çıkabilir. Plaklarda ise bu oran yüzler civârındadır. Kompakt diskin üstünlüğü rahatlıkla kulakla fark edilebilir. Hattâ bâzı durumlarda, mikrofonların düşmesi, kayıt aletlerinin çalışması gibi istenmeyen sesler bile kayıt edilir. En önemli özelliği dayanıklı olması, hassas streo kayıdını vermesidir. Kompakt diskten kolayca okuma yapılabildiği hâlde, kayıt yapılması, pahalı âletleri gerektirir.

KOMPOZİT MALZEMELER

Alm. Kompositmaterialien, Fr. Materiauxcomposite, İng. Composite materials. Benzer olmayan farklı iki malzemenin birleştirilmesiyle meydana gelen yeni bir malzeme. Bu yeni malzeme belirli bir gâye için birleşen malzemelerden çok daha sağlam ve faydalı olabilir.

Cam liflerinin plastiğe gömülmesiyle elde edilen fiber-glas-plastik malzemeler çok tanınan bir kompozit malzemedir. Endüstride ve çeşitli ev eşyalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Normal plastiğe göre çok daha sağlamdır.

Kompozit malzemelerin yapısı, meydana getirildiği malzemelerin birleşme biçimlerine göre çeşitli şekiller arz eder. Camdan veya diğer bir sağlam malzemeden yapılmış lif, yaprak veya kristal şeklindeki parçalar matrix denen plastik gibi bir malzemenin içine gömülebildiği gibi farklı malzemeler tabakalar hâlinde de birleştirilebilir. Ayrıca balpeteği şeklindeki malzemeye matrix malzemesi doldurulabildiği gibi farklı malzemelerden yapılmış lifler de birleştirilebilir (Keçe ve çeşitli dokumalar bu şekildedir).

Diğer bir kompozit türü küçük metal parçacıklarının diğer bir metale gömülmesiyle elde edilen kompozitlerdir. Elde edilen kompozit malzeme orijinal mazemeden çok daha sağlamdır. Bu tür metal kompozitleri elde etmek için kullanılan bir metod, çok ince metal tozlarının karıştırılıp, sonra bir kalıpta preslenmesidir. Preslenen malzeme, daha sonra sinterleme denen erimeyecek şekilde, ısıtma işlemine tâbi tutulur ve tozların birbirlerine yapışması sağlanır.

KOMPRADOR

Alm. Komprador (m), Fr. Comprador (m), İng. Comprador. Satın alıcı. Bu deyim ilk defâ Amerikanın kuruluş döneminde köle ihtiyacını karşılamak üzere Batı Afrika’dan getirilen zencileri esir tüccarlarına satan zenci aracılar için kullanılmıştır.

Marksistler, günümüzde yabancı işletmelerle işbirliği yapan ve ortaklık kuran yerli iş adamlarına ülkedeki işgücünü yabancılar lehine istismâr ettikleri gerekçesiyle komprador adını vermektedirler. Ayrıca hâli vakti iyi, zenginliği diğerlerine göre fazla olan sermâye sâhiplerine de komprador demektedirler.

KOMPRESÖR

Alm. Kompressor (m), Fr. Compresseur, İng. Compressor. Genel olarak havayı veya diğer gazları atmosfer basıncından daha yüksek basınçlara sıkıştırmak için kullanılan makina. Belirli bir oranda kompresörler kısmî vakum elde etmede veya atmosfer basıncının altına inmek için de kullanılır. Bu durumda pompa havalı yerdeki hava veya gazı dışarı atar.

Târihçesi: Târihçesi oldukça eskidir. Ancak 1650 Otto von Guericke’nin komresör ve vakum pompalarında önemli gelişmeler yaptığı bilinmektedir. 1829’da William Mann basınçlı hava kompresör makinasının patentini aldı. Bu gelişmelerle, ekonomik alanda daha hafif makinalar elde edildi.

1872’den sonra sıkıştırma ile berâber soğutma da yapıldı. Bu yöntemde, silindirin içinde su jeti fışkırtılmaktaydı. Bu sistemde çalışan kompresörler bâzı problemleri de yanında getirdi. Bu tür işlem terk edilerek etrâfında su elbisesi bulunan kompresörler kullanılmaya başlandı. Bu tür ıslak kompresörler günümüzde hâlâ kullanılmaktadır.

Kompresör Türleri

İleri-geri kompresörleri: Bu türde, pistonun ileri-geri hareketi ile hava sıkıştırılır. Pistona bağlı havanın içeri girmesi ve çıkması için kapakçıklar bulunur. Genel olarak, kompresörde dönme hareketini gel-git doğrusal harekete çeviren, biyel mekanizması bulunur. Sıkıştırılacak akışkan, pistona giriş kapakçığı ile emilerek alınır. Piston hacmi en büyük olduğu zaman giriş kapakçığı kapanır ve piston ileri doğru hareket eder. Akışkana basınç tatbik edilir ve basınç arttığı zaman çıkış kapakçığı açılır ve akışkan dışarı atılır. Kompresör tek yönlü çalışan türden ise, gaz veya hava olan akışkan tek bir taraftan emilerek basılır. İki yönlü çalışan kompresörlerde pistonun bir tarafından akışkan emilirken, diğer taraftan dışarı basılır. Daha sonra bu işlem yön değiştirerek devâm eder. Eski kompresörler buhar makinasındaki büyük silindir hacmine, düşük hıza, iki yönlü çalışmaya ve yatay eksene sâhiptiler. Ancak otomobillerdeki içten yanmalı motorun gelişmesiyle, küçük hacimli kısa hareket mesâfeli, çok silindirli, yüksek hızlı ve düşey eksenli kompresörler yaygınlaşmıştır.

Eğer hava yüksek basınçlara çıkarılırsa, sıcaklığı artar ve silindir ve pistonun yağlama sisteminde problemler doğurur. Bu sebepten ve güçten tasarruf sağlamak amacıyla birden fazla silindirli pompalar kullanılır. Birinci silindir, geçen basıncı biraz yükseltilmiş havanın soğuk su kullanılarak sıcaklığı düşürülür. Daha sonra bu hava yüksek basınç silindirine basıncının daha yükseltilmesi için gönderilir.

Genel olarak bu türler az miktardaki havayı yüksek basınca çıkarmak için en uygun türlerdir. Sâbit hızla çalıştığı zaman, belirli miktardaki havayı yüksek basınçta ve en yüksek verimde verir. Ancak sıcaklıkla, silindirdeki yağın buharlaşıp sıkıştırılan gaza karışması bâzan arzu edilmeyebilir. Meselâ, besin hazırlanması hususu böyle bir duruma örnek sayılabilir.

Bu tür kompresörler, yaygın bir şekilde, az mikdarda yüksek basınçlı havaya ihtiyaç duyulan âletlerin işletilmesi, dökümlerin temizlenmesi gibi işlerde kullanılır. Ayrıca benzer ilkelere göre benzin veya buharla çalışan üfleyici motorlar, demir cevherinden, dökme demir elde edilmesi sırasında yüksek fırınlarda kullanılmaktadır. Meselâ 0,9 tonluk demir yaklaşık 4 ton veya 2800 metre küp havaya ihtiyaç gösterir. Çelik yapımında kullanılan Bessemer fırınlarına hava temin etmekte de benzer kompresörler kullanılır.

Dönel kompresörler: Bunların da esas olarak üç türü vardır: Merkezkaç kompresörler, eksenel akımlı kompresörler, dönel pozitif yer değiştirmeli kompresörler.

Merkezkaç kompresörler: Bu tür kompresörde hava veya başka gaz merkezî olarak dâirevî hazneye alınır. Buradaki hava dönme hareketi sonucu, merkezkaç kuvveti tesiri altında hızlanır. Ancak dış kısma ulaştığında hızı düşer. Bernouilli ilkesine göre hızın düşmesi basıncın artmasına sebeb olur. Buradan hava toplanma halkasına alınır ve dışarı sevkedilir.

Makina yüksek hızla döndüğü için, dengelenmiş, yâni ağırlık merkezinin dönme ekseni üzerinde olması gerekir. Küçük bir sapma bile makinada büyük titreşimlere ve hasarlara sebeb olur.

Bu tür kompresörler basit kullanışlı olup, kapakçıklara ihtiyaç göstermezler. Yağlama olmadığı için basınçlanmış havada yağ buharı bulunmaz. Dönme yataklarından başka sürtünen parça olmadığı için çalışma masrafı da düşüktür. Yüksek hızdan dolayı büyük miktardaki havayı fazla yüksek olmayan basınca getirmek mümkündür. Basınçlı hava sürekli olarak çıkar ve basınç dalgalanmalarını düzenleyecek bir ana hazneye ihtiyaç duyulmaz. 0,5 kgf/cm2lik basınca kadar tek kompresör yeterse de, daha yüksek basınçlar için seri şeklinde düzenlenmiş kompresöre ihtiyaç duyulur. 2,5 kgf/cm2nin üstündeki basınçlar için ise ana soğutması gerekli olabilir. Bu durumda bir devreden diğer devreye geçen havanın sıcaklığı düşünülerek soğutulur.

Eksenel akımlı kompresörler: Bu tür kompresörde hava dönme eksenine paralel olarak hareket ederek, helisel şekilde ilerler. Bu sırada da sürekli basınç artar. Bir anlamda çalışma sistemi türbinin tersine uygundur.

Tipik bir eksenel akımlı kompresörünün parçaları:

1. Pervâne veya türbin kanatları olan ve kompresörün iç cidarını meydana getiren kısım.

2. Çıkış kısmını meydana getiren ve dönen kısmı mesnetleyen yatak bölümü.

3. Duran ve kompresörün dış cidarlarını meydana getiren kısım. Montaj kolaylığı bakımından iki yarı dâire şeklinde îmâl edilir. İçinde helisel olan ve pervâne kısımları ile uyuşan kanallar mevcuttur.

4. Çalışması sırasında giren hava hızlandırılır ve daha sonra hızı düşürülür, bu arada Bernouilli ilkesine göre basınç yükselir.

Birbirine eklenebilen bölümlerden ibâret olması, küçük hacim kaplaması, dönen kısımların merkezî bulunması ve bu sebepten merkezkaç kuvvetinin düşük olması bu türün tercih sebebidir.

Dönel pozitif yer değiştirmeli kompresörler: Bu tür pompada, hava dış merkez pompalarla birbirini tâkip eden küçük hacimlere alınır. Hacim azaldıkça basınç artar. Motorun dönen parçası, akışkanı girişten çeker, etrâfında döndürür ve çıkıştaki yüksek basınç kısmına verir. Doğalgaz endüstrisinde gaz ölçüsü olarak kullanılır ve içinde is gibi yabancı madde bulunan gazlar, kolaylıkla bu kompresörden geçirilebilir.

Jet kompresörleri: Genel olarak iki türü mevcuttur. Hidrolik kompresörler ve gaz ve buhar kompresörleri.

Hidrolik kompresörler: Düşen suyu veya basınç altındaki suyu, mekanik hareketli bir parça kullanmadan, havaya basınç uygulamak için kullanan kompresörlerdir. En basitinde yüksek seviyeli su kütlesi, düşük seviyeye getirilirken havaya da basınç uygulanır. Daha sonra basınçlı havadan su ayrılır. Bunların en yenileri Taylor kompresörü olarak isimlendirilir. İlk kurulma masrafı yüksek olmasına karşılık, verimi yüksek, işletme masrafları düşüktür.

Gaz ve buhar kompresörleri: Esas olarak basınçlı havanın veya buharın çıktığı bir ağız mevcuttur. Buradan yüksek basınçlı hava çıkarken genişler ve hızlı hareketi sırasında havayı da berâberinde sürükler. Daha sonra azalan kinetik enerji, basıncın artmasını doğurur. Bu tür pompa özellikle buharın zararlı etkisinin bulunmadığı yerlerde hava üfleyici ve ısı pompalarında ve havalandırma cihazlarında termokompresör olarak kullanılır. Kompresör basit olup, hareketli bir parçası yoktur. Kullanımı kolay ve bakım masrafı düşüktür. Buna karşılık pompa olarak verimi düşük olması en önemli sakıncasını teşkil eder.

KOMPTROLÖRLÜK

Büyük birlik ve karargahlarınbütçelerini yapmak, çeşitli dallardaki giderlerini yıllık olarak planlamak, mâliye ve muhasebe gibi konularda istatistikî raporlar hazırlamak ve bunları yürütmekle ilgili birim.

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ile yirminci asırda teknik ve sanâyide görülen ilerleme neticesinde ferdî gelirler artmıştı. Farklı ferdî gelirlerden adâletli vergi alabilmek için modern ve etkili bir muhâsebe ve vergi sistemine ihtiyaç duyulmuş, bunun için çeşitli çârelere başvurulmuştur. Gelişen ekonomi ve tatbik edilen yeni vergi sistemleri ile devlet bütçesi artmıştır. Kamu hizmetlerine büyük paralar ayırmak mümkün olunca bunların sarf ve kontrolünü yapacak muhâsebe ve teftiş sistemlerine ihtiyaç duyulmuş ve kurulmuştur. Sivil sektör kendi işletmelerinin ihtiyaçlarına göre, yönetim, kontrol, mâlî ve iktisâdî tehlikelerden korunma hususlarında rehber olacak kontrolörlükler kurmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünyâ Savaşları ve bu arada ekonomik ve sanâyi alanlarında ilerlemeler kontrolörlük müessesesinin gelişip yerleşmesine sebep oldu. İkinci Dünyâ Harbi sırasında Amerika’da savunmaya ayrılan harp gücü ile halkın ödediği savunma vergisi arasındaki durumun tetkiki için araştırmalara ihtiyaç duyuldu. Bunun neticesinde komisyonlar bu işin tetkiki ile görevlendirildi. Bunların verdikleri raporlar neticesinde Silâhlı Kuvvetlerde sivil sektörde mevcud olan bütçe, muhâsebe, istatistik ve ekonomik etütlere ait fonksiyonlar bir araya toplanıp, bunlara bâzı fonksiyonlar ilâve edilerek bir teşkilât kurulmuştur. Yeni kurulan bu teşkilâta“komptrolörlük” adı verilmişti. Silâhlı Kuvvetlerdeki bu komptrolörlük, sivil teşkilâttaki kontrolörlükten oldukça farklıdır. Kontrolörlük daha çok mâlî konuları ihtivâ ettiği halde komptrolörlük, menajman fonksiyonları ile uğraşır.

1945 yılında imzâlamış olduğumuz Birleşmiş Milletler yasası ile bütçe mâlî konularda yeni ve müşterek bir sistemin kullanılmasını taahhüd etmiştik. 1952 yılında Nato topluluğuna katılınca savunma hizmetlerinde değişiklikler yapılması gerekti. Bunun neticesi olarak Türk Silâhlı Kuvvetlerinde komptrolörlük teşkilâtı kuruldu. Bunun görevi, savunma masraflarını azaltmak, insan gücü, malzeme gibi tekmil kaynaklardan azami derecede faydalanılmasını temin etmekti. Silahlı kuvvetlerin taktik konular dışında kalan bütün hizmet ve faaliyetlerinin en ekonomik ve verimli şekilde yürütülmesinde kullanılan insan gücü, para, malzeme, makina gibi bütün kaynaklardan en yeni usûllerle faydalanmayı bu teşkilât ele alır. Her sene tahmini bütçe programlaması yapar. Yıllık ödenek programı ve ödeme emirleri hazırlar. Mâlî defter, raporlar ve mâlî olmayan işlerin muhâsebesini tutar. Birleştirici tetkik ve tahliller yapar.

Komptrolörlükler; ordular, menzil komutanlıkları ile bâzı büyük karargâhlarda bulunur.

KOMŞU

Alm. Nachbar (-in (f)) (m), Fr. Voisin (-e (f) ) (m), İng. Neighbor. Toplum hayatında, fertlerin birbirleriyle ev, ticârethâne, arsa vs. sebebiyle olan bitişik veya yakınlık hâli.

Komşuluk, insanların toplum hâlinde yaşamalarının zarûrî bir neticesidir. Komşu, komşuya dâimâ muhtaçtır. İnsan toplumunda, âile fertleri arasındaki yakınlık münâsebetleri ilk sırayı alır. Âile fertlerinden sonra birbirine en yakın olan komşulardır. Hattâ öyle denebilir ki, komşunun canı, malı, nâmusu ve şerefi, komşuya emânettir. “Ev alma, komşu al!” sözü, bu gerçeği ifade etmek için söylenmiştir. İyi komşu, insanın huzuruna, saâdetine, kötü komşu da felâketine sebeb olur.

Toplum hayatının vazgeçilmez bir unsuru olan komşular arasındaki münâsebetleri, bütün ilâhî dinler ve hukuk sistemleri bir düzene bağlamıştır. Komşuluk hukûkuna riâyet edilen toplumlarda huzur ve emniyet sağlanmıştır. Komşusu açken karnı tok yatan toplumlarda dâimâ düşmanlık, kin, haset ve her türlü kötülük zuhur etmiştir. Komşuların birbirleriyle iyi münâsebetler içinde olmaları toplumun huzur ve saâdetine sebeb olur.

Türk toplumunda komşuluk münâsebetlerinin önemli bir yeri vardır. Bugüne kadar uzanan iyi komşuluk münâsebetlerinin kökü, bin yıla ulaşan bir geçmişe dayanır. Türklerin İslâmiyeti kabulünden sonra, beşerî münâsebetlerin her kisiminde köklü değişiklikler olmuş, her türlü örf ve âdetlerinde İslâm ahlâkına uygunluk görülmüştür.

İslâmiyet, komşusunun hakkını gözetmeyi ehemmiyetle bildirmiştir. Onların canlarını, mallarını, nâmus ve şereflerini korumayı bir vazife olarak yüklemiştir. Bunun için her Müslümanın, sâlih (iyi) komşular arasında ev araması lâzım olduğunu emretmiştir. Hadîs-i şerifte; “ Ev satın almadan evvel, komşuların nasıl olduğunu araştırınız! Yola çıkmadan evvel, yol arkadaşınızı seçiniz!” buyruldu. Onlara yardım etmek, hatırlarını sormak, üzüntülü, kederli zamanlarında tesellî etmek, sevinçlerini paylaşmak, onları incitecek davranışlardan sakınmak İslâmiyetin emridir. Allahü teâlâ, Nisâ sûresi 36. âyetinde meâlen; “Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir şeyi eş tutarak şirk koşmayın; anaya babaya iyilik edin. Akrabanıza, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmış yolcuya, hizmetinizde bulunanlara iyilik yapıp, yardımda bulunun.” buyurmaktadır. Peygamber efendimiz de; “Komşuya hürmet etmek, anaya hürmet etmek gibi lâzımdır.” buyurdu.

Komşuya hürmet, onunla iyi geçinmektir. Onun aç olduğunu bilerek tok yatmamaktır. Allahü teâlânın kendisine ihsân ettiği rızıklardan ona da vermelidir. Onu incitecek söz ve hareketlerde bulunmamalıdır. Sevgili Peygamberimiz; “ Cebrâil bana komşu hakkında o kadar tavsiyelerde bulundu ki, ben komşuyu komşuya vâris yapacak sandım.” buyurmaktadır. Bir defa da: “ Vallahi tam îmân etmiş olmaz.” buyurdu. Ve bunu üç kere tekrarladı. Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, kim bu?” diye sordular. “ Şerrinden komşuları emin olmayan kimse.” cevâbını verdiler ve ilâve ettiler: “Allah’a ve âhiret gününe îman eden, komşusuna iyilik etsin, Allah’a ve kıyâmet gününe inanan misâfirine ikrâm etsin, Allah’a ve âhirete inanan, ya hayır söylesin, ya sussun!”

İslâmiyet, Müslüman olmayan zımmî komşuya bile iyilik yapmayı bildirmiştir. Hadîs-i şerîfte; “Zımmî komşunun bir hakkı, Müslüman komşunun iki hakkı, akraba olan komşunun üç hakkı vardır.” buyruldu. Komşusunun evine, pencerelerine bakmayı yasak etmiştir. İslâmiyette komşu sayılacak evlerin adedi, zamanın şartlarına ve insanın yardım kudretine göre değişir. Her taraftan birer, ikişer ve nihâyet kırk ev komşuluk hakkına mâlik olur. Komşunun yaptığı eziyetlere ve câhilce hareketlerine sabretmeli, karşılık vermemelidir. Komşularına nasîhat etmeyen, güler yüzlü, tatlı dilli davranmayan, ziyarette bulunmayan, hastasını ziyâret etmeyen kimse komşu hakkını yerine getirmemiş olur.

Komşunun çocuklarını okşamalı, nasîhat etmeli günah işlememelerini tatlı dil ile söylemelidir. Hadîs-i şerifte buyruldu ki: “Evinizde pişen yemekten komşunuzun hakkını veriniz.” buyruldu. Ödünç istediğinde hemen vermeli, sıkıntıya düşünce imdâdına yetişmelidir.

Türk Medenî Kânunu’ nda komşuluk hakları ile ilgili birçok maddeler yer almaktadır. Bir gayrımenkulün mâlikinin, komşu gayri menkulünmâlikine karşı belirli şeyleri yapma veya bunlardan kaçınma borcu vardır. Bu mükellefiyetleri şöyle sıralamak mümkündür:

1. Zarar ve rahatsızlık vermekten kaçınma (mad.661).

2. Komşu arsaya zarar verecek kazı ve inşâat yapmamak (mad.662,656).

3. Komşu gayri menkuldekiağaç ve köklerin kendi arâzisine geçmesine katlanma (mad.664, 665).

4. Dikilecek şeyler hakkındaki hükümlere uyma (mad.665).

5. Kendi kendine akan suların akışını kesmeme (mad.666).

6. Kurutulacak bataklık sularına katlanma(mad. 667).

7. Mecrâların geçirilmesine katlanma (mad.668, 669).

8. Hâil (perde, engel) koyma mecburiyeti (mad.673)

9. Komşuların müşterek olarak faydalandıkları tesisâtın yapılması ve korunması masraflarına katılma (mad.674).

10. Komşu gayri menkuliçin gerekli zarurî geçit hakkını tanıma.

Kat mülkiyetinden doğan komşuluk hakları da ilgili kânunda düzenlenmiştir.

İslam hukûkundaki komşuluk haklarını ilgilendiren hükümlerden bâzıları Mecelle ’de şöyle düzenlenmiştir:

Madde 1198- Komşusuna “zarar-ı fâhiş” yapamaz. Kullanmaya mâni olan şeyler, zarar-ı fâhiştir. Demirci dükkânı, değirmen, bitişik binâyı sallarsa veya fırın dumanı, yağhânenin pis kokusu, harman tozları, bitişik evde oturulamayacak kadar sıkıntı verirse; değirmenin, bostanın su yolu, evin temelini, duvarını gevşetirse; çöplük bitişik evin duvarını çürütürse; harman yerine bitişik yapılan yüksek binâ, harmanın rüzgârını keserse; manifaturacı dükkanıyanında yapılan aşçı dükkânının dumanları kumaşlara zarar verirse; lâğım, kanalizasyon yollarının sızıntılarından komşu duvarı zarar görürse; sonra yapılanlar zarar-ı fâhiş olup, men edilirler.

Madde 1201- Evin havasını, manzarasını, güneş görmesini kapatmak, zarar-ı fâhiş sayılmaz. Bir odanın ziyâsını (ışığını) tamâmen kesmek, zarar-ı fâhiş olur.

Madde 1210- Arada müşterek olan duvarı, biri ötekinin izni olmadıkça yükseltemez ve üzerine binâ yapamaz.

Madde 1192- Herkes mülkünü dilediği gibi kullanır. Fakat,başkasının hakkına dokunursa, bu kullanması sınırlanır. Meselâ, İslâmiyette kat mülkiyeti vardır. Fakat,üst kat sâhibinin apartmanın temelinde ve alt kat sâhibinin de çatıda hakkı vardır. Birisi, ötekinin izni olmadıkça, kendi katını yıkamaz.

Madde 1200- Bir evin kanalizasyonundan, komşunun evine sızarak zarar verirse, tâmir etmesi lâzım olur.

Madde 1212- Komşusunun su kuyusuna yakın lağım yaparak, kuyu kirlenirse, tâmiri mümkün olmazsa lağım oradan kaldırılır.

Madde 1308- Ortak mülkün tâmiri, hisselere göre ortaklaşa yapılır. Hisse sâhiplerinden biri yok ise ve tâmir edecek kimse hâkimden izin alırsa, masraftan ötekine düşen payı ondan isteyebilir.

Madde 1321- Nehirlerin, göllerin, barajların tâmirini beytülmâl yâni devlet yapar. Devletin parası yetişmezse, istifâde edenlerden toplanır.

Komşulukla ilgili hadîs-i şerîfler:

Komşusunun aç yattığını bildiği halde, kendisi tok yatan kimse, lâyıkı ile îmân etmiş değildir.

Kulun îmanı, kalbi doğrulmadan, kalbi de dili doğrulmadan doğrulmaz ve komşusu zulmünden emîn olmadan da Cennet’e giremez.

Civârındaki komşu ile iyi geçin ki Müslüman olasın.

Kıyâmet gününde ilk hasımlar komşulardır.

Komşunun mîrâs gibi hakkı vardır, o da komşuluk hakkıdır. Eğer Müslüman ise sende iki hakkı vardır. Biri komşu hakkı, biri de Müslüman hakkı.

Kapısı, kapına bakan komşu daha çok hak sâhibidir.

Gördüğü iyilikleri gizleyip, gördüğü kötülükleri teşhir eden kötü komşudan Allah’a sığının.

Çok namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını incitenin gideceği yer Cehennem’dir.

Geniş ev iyi komşu Müslümanın saâdetindendir.

Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musunuz? Yardım isterse yardım edin, borç isterse borç verin, fakir ise ihtiyacını görün, hasta olursa ziyâretine gidin, ölürse cenâzesinin arkasından gidin, sevinirse sevinin. Üzüntülü zamanında hal ve hâtırını sorun, üzülmeyin deyin. Rüzgarınamâni olmamak için ona bakan duvarı çok yüksek yapmayın. Yediğiniz meyveden ona gönderin, veremezseniz gizli yiyin. Çocuğunuzun eline yiyecek verip dışarı çıkarmayın. Yemeğinizin kokusu ile komşuları üzmeyin. Pişirdiğiniz yemekten bir tabak da ona gönderin.

Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt; sonra komşularından bir ev halkının durumuna bak da, o çorbadan onlara da bir iyiliğin dokunsun.

Sıkıntıya düşen komşusuna yardım eden, sıkıntısını gideren kimseye, Allahü teâlâ kıyâmet günü kıymetli elbise giydirecektir.

Allahü teâlâ, bir sâlih Müslümanın hürmetine, komşularından binlerce belâyı, felâketi uzaklaştırır.

Kendisinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak isteyen kimse, sâlih, hâlis olan komşularının kendisi hakkında ne dediklerini öğrensin! İyi kimsedir diyorlarsa, ind-i ilâhî’de iyi olduğunu anlasın.

Komşulukla ilgili atasözleri:

Komşu hakkı büyük, saymayan hödük!

Komşu komşudan huy kapar.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Komşuda pişer, bize de düşer.

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.

Komşuna tavuk iste ki, Allah sana kaz versin.