KLORAL

Alm. Chloral (n), Fr. Chloral (m), İng. Chloral. Renksiz keskin kokulu, yağımsı bir sıvı. Diğer adı tiriklorasetaldehit olup formülü CCl3CHO’dur. En mühim endüstriyel kullanım sahası DDT îmâlâtıdır. Kloral, kimyâda bâzı organik bileşiklerin sentezinde ve liniment denilen ağrı dindirci ilâçlarda kullanılır.

Kloral, etilalkolden başlanarak elde edilebildiği gibi asetaldehidin klorlandırılmasıyla da elde edilebilir.

Suda, eterde, kloroformda çözünür. Su ile birleşerek “kloralhidrat” meydana getirir. Kloralın erime noktası -57,5°C ve kaynama noktası da 97,7°C’dir. Hem sıvısı hem de buharı teneffüsle alındığında akciğerde pekçok yara açabilecek kadar zararlıdır.

Bâzı önemli kloral türevleri olarak; kloral alkolat, kloral kafein, kloralformamit, kloralimit ve butil kloral sayılabilir.

KLORALHİDRAT

Alm. Chloralhydrat (n), Fr. Chlorhydrate (m), İng. Chloral hydrate. Uyku getiren bir ilâç. Tedâvi dozlarında alındığında sekiz saat kadar süren tabiî bir uyku sağlar. Fakat ilacın deri ve mukoza zarı üzerinde yan etkisi olduğu için doktor tavsiyesine göre alınmalıdır.

Aşırı dozlarda alınması solunum çöküntüsü, kan basıncı düşüşü ve kalbe zarar meydana getirir. Kloral hidrat, klorala su ilâvesiyle elde edilen kristalize bir toz şeklindedir.

“Nakavt damlaları” veya “Mickey finns” olarak isimlendirilen sıvı kloral ve alkol karışımı, geçici zehirlenmelere sebeb olur. Bu ilâç devamlı alındığı vakit alışkanlık meydana getirir. Devamlı kullananlarda ayrıca ağır gastrit vakalarına rastlanabilir.

KLORBENZEN

Alm. Chlorobenzol, Fr. Chlorobenzéne, İng. Chlorobenzene. Benzenin türevlerinden olan organik bir bileşik. Renksiz, badem kokulu ve akışkan bir sıvıdır. Çeşitli organik bileşiklerin sentezinde bir başlangıç maddesi ve çözücü olarak kullanılır. Saf klorbenzen -45.6°C de donar, 132°C’de kaynar. Suda çözünmeyen ve sudan yoğun olan klorbenzen birçok organik sıvıda kolaylıkla çözünür.

KLOROFİL

Alm. Blattgrün (n); Chlorophyll (n), Fr. Chlorophylle (f), İng. Chlorophyll. Çeşitli dalga boylarındaki ışıkları emerek bitkide fotosentez (özümleme) olayının meydana gelmesine sebeb olan, yeşil renkli bir pigment (renk verici madde).

Bulunuşu: Bitkilerde bulunan klorofil, beş çeşit olup, bunlar a,b,c,d ve e şeklinde adlandırılır. Bunların molekülleri birbirine çok benzer. Damarlı yeşil bitkilerde klorofil a ve b 3/1 oranında bulunur. Diğer klorofiller bu bitkilerde bulunsa bile çok az veya eser miktardadır. Klorofil bitkide kloroplast adı verilen organellerin içinde bulunur.

Klorofil a, bakteriler hâriç bütün yeşil bitkilerde, Klorofil b, yüksek bitkilerde ve yeşil yosunlarda bulunur. Klorofil d kırmızı yosunlarda, klorofil c kahverengi yosunlarda, diadomlerde ve öğlena gibi bir hücreli kamçılılarda bulunur. Yaptığı iş, fotosentez olayında, karbondioksidin şekerlere ve diğer bitki maddelerine redüksiymunda kullanılan ışık enerjisini emmektir (absorblamaktır). Klorofil a, dalga boyu 662 milimikron, klorofil b ise dalga boyu 654 milimikron olan ışığı absorblarlar. Klorofil a’nın formülü C55 H72 O5 N4 Mg olup dört tane pirrol halkasına sahiptir. Ortada, Mg pirrol halkasındaki azotlar ile çekirdek teşkil etmiştir. Pirrol halkaları birbirlerine karbon köprüleriyle bağlanmışlardır. Böylece büyük bir halka meydana gelmiştir. Klorofil b’nin molekülünün kapalı formülü C55H70O6N4Mg’dir. Açık formülü klorofil a’dan biraz farklıdır.

Klorofilin meydana gelmesi için ışık şarttır. Bazı fıstık çamı, eğrelti otları gibi bitkiler karanlıkta da yeşilliklerini korurlar.

KLOROFORM

Alm. Chloroform (n), Fr. Chloroforme (m), İng. Chloroform. Anestezik (uyuşturucu) etkisi olan bir kimyevî madde. Kimyâsal formülü CHCl3 olup, triklormeton da denir. Ağır, renksiz bir sıvı olup 61°C’de kaynar. Yoğunluğu 1,476 g/cm3tür. Kolay buharlaşır. Yağları çözer. Kimyâsal işlemlerde çok kullanılır.

Kloroformun kendisi yanmaz, fakat alev mecudiyetinde toksik bir gaz olan fosgene dönüşür. Kloroformun uyuşturma etkisi eterinkinin sekiz misli kadar olduğundan düşük konsantrasyonlarda kullanılır. Öldürücü dozu ile uyuşturucu dozu arasında büyük bir fark yoktur. Keza kloroformun, kan basıncını düşürmek, kalb ritmini bozmak, deri ve mukozaya zarar vermek gibi etkileri vardır. Uzun süre kloroform kullanmak komaya hattâ ölüme de götürebilir.

KOALA (Phascolarctus cinereus)

Alm. Koala (m) Beutelbar (m), Fr. Koala (m), İng. Koala. Familyası: Kuskusgiller (Phalangeridae). Yaşadığı yerler: Avustralya’nın okaliptüs ağaçlı ormanlarında. Özellikleri: Görünüşü oyuncak ayıya benzer. Tıknaz vücutlu, uzun ve tüylü kulakları, siyah burnu ve gözleri vardır. Kırçıl renkli ve kuyruksuzdur. Okaliptüs ağaçlarının yapraklarıyla beslenir. Yavrusunu karnındaki kesesinde veya sırtında taşır. Ömrü: 20 yıl kadar. Çeşitleri: Avustralya’da bilinen tek türdür.

Avustralya’da yaşayan, oyuncak ayıya benzeyen yavaş hareketli küçük bir memeli. Keseli ayı olarak da bilinir. Ayıya benzemesine rağmen ayıyla bir akrabalığı yoktur. Kuyruğunun olmaması, geniş tüylü kulakları, vücuduna göre iri siyah burnu ve gözleri önemli özelliklerindendir. Sevimli bir görünüşü vardır. Boyu 50 cm ve ağırlığı 9 kg kadardır.

Avustralya’da Sydney’in 80 km içerilerinde mavi dağların yamaçlarındaki sert yapraklı okaliptüs ağaçlarının bulunduğu ormanlarda yaşar. Ön ayaklarının iki parmağı, diğer üçünün karşısında bulunduğundan ağaç dallarını rahatça kavrar. Okaliptüs ağaçlarının körpe filiz ve yapraklarını yemek için genellikle gece çıkarak yüksek dallara tırmanır. Barsağında bulunan bâzı sindirim bakterileri sert yaprakları hazmetmesine yardım ederler. Kürkü su geçirmediği için çok avlanan bu hayvanın nesli tükenmeye başlamıştı. Avustralya hükümeti bunun üzerine 1936 yılında koala avını yasaklayan bir kanun çıkardı. Doğup büyüdüğü ormanların dışında yaşamayan koalalar, üç yüzü aşkın okaliptüs türlerinin içinde hangisinin yapraklarının zehirli olduğunu kolaylıkla ayırabilmektedirler.

Koalalar ekim-ocak ayında çiftleşir. 35 günlük gebelikten sonra 0,3 gr ağırlığında, 2 cm boyunda bir tek yavru doğurur. Yavru aşağı yukarı 4 ay kadar annesinin karnındaki kesede kalarak süt emer. Çok geç büyür. Altı ay sonunda kürklenmeye ve dışarı ile ilgilenmeye başlar.

Daha sonra annesinin sırtına tırmanır. Annesinin sırtında gezen yavru, aradan bir yıl geçmesine rağmen kendine bakacak hale gelmez. Kese içindeki memelerden emmek için zaman zaman aşağı sarkar. Okaliptüs ağacının sert yapraklarına alışmak için, annesi tarafından yarı sindirilmiş yaprak dışkılarını yer. Devamlı anne sırtında taşınan yavru ancak dört sene sonra erginleşir.

Koala 20 yıl kadar yaşar. Hiç su içmediği fikri yanlıştır. İyi yüzer ve çukurlarda birikmiş yağmur sularını içer. Okaliptüs ve mavi sıtma ağacının yapraklarıyla karnını doyuran koalalar bir korudan diğerine geçince uyum sağlayamadıklarından ölürler. Avustralya’nın Queensland ve Victoria eyâletinde az miktarda yaşamaktadır.

KOALİSYON

Alm. Koalition (f), Fr. Coalition (f), İng. Coalition. Kısımların, parçaların birleşerek bir vücut veya bütün meydana getirmesi. Aslen Lâtince olan coalitio (beraber büyüme) kelimesinden gelir.

Politik mânâda koalisyon, birkaç devletin geçici olarak başka bir devlete veya faaliyete karşı birleşmesi anlamına gelir. Fransız İhtilaline karşı Avrupa devletleri, koalisyon kuvveti meydana getirmişlerdi. Birinci ve İkinci Dünyâ savaşlarında Almanya’ya karşı Anglo Frenk koalisyonu uygulanmıştır. NATO, demirperde karşısında Avrupa devletlerinin ABD ile yapmış olduğu koalisyondur. Koalisyonu, bir hükümeti birkaç partinin birleşerek kurması şeklinde de tarif etmek mümkündür. Parlamentoda herhangi bir siyasî parti veya grubun tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğu sağlıyamaması durumunda ortaklaşa kurulan ve bu şekilde görev yapan hükümet, koalisyon hükümetidir.

Memleketimizde 1961 Anayasası ile seçim sistemi değiştiğinden, 1980 yılına kadar pekçok koalisyon hükümetleri kurulmuştur. İlk koalisyon 20 Kasım 1961’de AP ile CHP arasında, bunu 25 Haziran 1962’deki CHP-YTP-CKMP, bundan 1 yıl 5 ay sonra CHP- Bağımsızlar, 21 Şubat 1965’ten 22 Ekim 1965’e kadar süren seçim koalisyonu kurulmuştur. 12 Mart 1971’den sonra kurulan iki koalisyon hükümetinden sonra 1974 seçimlerinde hiç bir parti tek başına iktidar olamayıncı 26 Ocak 1974’ten 17 Kasım 1974’e kadar CHP-MSP, 31 Mart 1975’ten 21 Haziran 1977’ye kadar AP- MSP-GP-MHP, 1977’deki seçimlerden sonra 21 Temmuz 1977’den 5 Ocak 1978’e kadar AP-MSP-MHP, 5 Ocak 1978’den 12 Kasım 1979’a kadar CHP-Bağımsızlar koalisyonları kurulmuştur. Uzun bir aradan sonra, 24 Kasım 1991’de DYP ile SHP koalisyonu tekrar işbaşına gelmiş ve hâlen devam etmektedir. (1993)

KOBALT

Alm. Kobalt (m), Fr. Cobalt, İng. Cobalt. Manyetik özellikte, metalik bir element. Co sembolü ile gösterilir. İlk defa 1735’te George Brant tarafından elde edildi. Almanca kötü ruh veya cin-gulyabani mânâsına gelen “kobold” kelimesinden gelir. Eldeki bilgilere göre kobalt tuzları, mîlâddan 1000 yıl kadar önce pırlanta üretiminde, porselen, cam, çömlek ve çinide mavi renk hasıl etmede kullanılırdı.

Özellikleri: Kobalt sert, gümüş renginde, davranış ve özellik bakımından nikel ile demire çok benzeyen bir metaldir. Erime noktası 1495°C ve kaynama noktası da 2967°C civârındadır. Özgül ağırlığı 8,99 g/cm3tür. Sertliği, saf demirinki kadardır. Çekme direnci 25 kg/mm2dir.

Kobalt, periyodik tablonun yedinci grubunda olup, tipik bir geçiş elementidir. Oksidasyon sayısı 2+ ve 3+ olabilir. Atom numarası 27, atom ağırlığı 58,93’tür. Bilinen izotopları 54 Co’dan 64 Co’ya kadar sıralanır. Fakat tabiî halde bulunanı 59 Co’dur, diğerleri sun’îdir. 60 Co, 59 Co’nun nükleer reaktörlerde nötron bombardımanı ile elde edilip, yarılanma süresi 5,3 senedir. Etkileri radyumunkine benzer olup, tıpta radyasyon tedâvisinde kullanılır. Kezâ yiyeceklerin sterilize edilmesinde, radyografide ve radyokimyâda kullanılır.

Kükürt, karbon ve fosfor, kobaltın şekillendirilebilme özelliğini kötüleştirir. Kobalt, demire katıldığı zaman yüksek sıcaklıklarda yumuşamasını önler, bu sebepten hava çeliklerinin en mühim alaşım elemanıdır. Nikel gibi ferromagnetiktir. Fakat bu özellik, allotropik hal değişmesi sebebiyle 850°C’de kaybolur. Oksitlenme kabiliyeti demirden azdır. Kuru ve normal atmosfer şartlarında korozyona uğramaz.

Bulunuşu: Kobalt, tabiatta minerali az bulunan bir elementtir. En bilinen mineralleri, smaltin ((Co, Ni)As2) ve kobaltit (CoAsS)tir. Bundan başka nikel ve bakır cevherlerinde az oranda bulunmaktadır. Fakat saf halde elde edilmesi, diğer elementlerden ayrılmasının zorluğundan dolayı hayli güç olup, bir sürü işlem gerektirir.

Kobalt, oksit hâline (Co2O3) çevrilen minerallerinden bu oksidin karbon ile indirgenmesi ile veya amonyaklı kobalt (III) klorürün (Co(NH3)5Cl3) hidrojen ile indirgenmesi suretiyle de elde edilmektedir. En önemli kobalt bileşikleri Co (NO3)26H2O ve CoSO4 7H2O’dur.

Kullanılışı: Kobalt, bilhassa elektrolizle, diğer metallerin kaplanmasında kullanılır. Kobalt kaplama, çok parlak ve sert olduğu için nikelajdan daha iyidir. Fakat nikelaj daha ucuz olduğu için tercih edilmektedir.

Hava çelikleri içinde % 5 ile 12 arasında kobalt bulunur. Kobalt, çeliklere % 40’a kadar ilâve edildiği zaman mıknatıslanma özelliğini iyileştirir. Bu sebepten mıknatısların vazgeçilmez bir alaşım elemanıdır. Genel olarak kobalt, cam ve metal birleştirmelerinde yüksek sıcaklığa, oksitlenme ve korozyon dayanımı gereken yerlerde, gaz türbinleri motorlarında, türbin paletlerinde, vida, civata, egzost çıkış kanalları ve benzeri yerlerde kullanılır. İçerisinde % 20-65 arasında kobalt bulunan alaşımlar şiddetli korozif etkilere, aşınmaya oksitlenmeye direnç gösterirler. Bu bakımdan dişçilik ve cerrahî takımları, bıçak, pens, neşterler ile aydınlatma reflektörlerinde kobaltlı çelikler kullanılır. Bu çelikler genel olarak kobalt yanında krom, volfram veya nikel, volfram ve molibden ihtiva ederler.

Kobalt mâvisi: Tenard mâvisi olarak da bilinen kobalt mâvisi en önemli mâvi boyar maddelerdendir. Esası kobalt alüminat olup, zehirsizdir. Asit ve alkalilere karşı da dayanıklıdır. Çinko oksit ve kobalt mâvisi vardır. Kobalt mâvisi su veya yağa ilâve edilerek kozmetikte kullanılır.

Kobaltın biyolojik önemi: Kobalt, B12 vitaminiyle beraber kobalamin bileşiğini meydana getiren bir elementtir. Pankreasta önemli miktarda bulunur. İnsülinin ve bazı enzimlerin sentezlerinde kullanılır. Yeterince B12 vitamini ihtiva eden besinler alındığında kobalt eksikliği görülmez.

KOBAY (Cavia porcellus)

Alm. Meerschweinchen (n), Fr. Cobaye (m), İng. Guinea pig. Familyası: Kobaygiller (Caviidae). Yaşadığı yerler: Anavatanı Güney Amerika’dır. Ada tavşanları gibi yeraltı tünellerinde barınır. Evcilleri, deney hayvanı olarak kafeslerde beslenir. Özellikleri: Uzunluğu 20-30 santimetredir. Görünüşü fâreye benzer. Otla beslenir. Kırmızı, siyah, beyaz olanları vardır. Laboratuvarlarda deney hayvanı olarak kullanılır. Yılda 2-3 defa ürer. Ömrü: 7-8 yıl. Çeşitleri: 10 kadar türü vardır. Yaban kobayı (Cavia cutleri), evcil kobay (C. porcellus=C. cobaya) en çok bilinenleridir.

Kemirgenler, takımından bir memeli. “Hint domuzu” da denir. Vücut şekli fâreye benzer. 20-30 cm boyundadır. Tüyleri çeşitli renkte olur. Genellikle kahverenginin çeşitli tonlarıdır. Siyah ve beyaz olanları da vardır. Anayurdu Güney Amerika’dır. İspanyollar tarafından Peru’da keşfedildi. On altıncı yüzyıldan sonra Avrupa’ya getirildi. Yüzyıllar önce Peru’nun yerli halkı olan İnkalar tarafından, eti için evcilleştirilmişti. Bugün laboratuvarlarda deney hayvanı olarak kullanılmaktadır. “Cavia cutleri”, Peru’da yaşar ve evcilleştirilmiş olan kobayın (Cavia cobaya)nın atası olduğu sanılmaktadır. Çalılık arazilerde, savana ve bataklık alanlarda eştiği yeraltı tünellerinde barınır. Topluluk halinde yaşar. Bacakları kısa, kulakları küçük, kuyruğu yok gibidir. İri parlak gözleri ve gelişmiş kulak kepçeleri vardır. Ön ayaklarında dört, arka ayaklarında üçer parmak bulunur. Uysaldır. Sebze, çeşitli kök, yeşillik karışımı yiyecekler ve samanla beslenir. Gece yuvalarından çıkarak, uzun bir sıra halinde yürüyerek besin ararlar. Topladıkları otları ön ayaklarının yardımıyla ağzına götürür. Tehlike anında ıslıksı ince bir ses çıkarır. Soğuktan çabuk rahatsız olur. Yılda 2-3 defa yavrular. Gebelik süresi 9 hafta kadardır. Bir defada 2-3 yavru doğurur. Yavrular gelişmiş ve aktif doğar. İlk günden yiyecek aramak için anneleriyle yuvalarından çıkabilirler. İki aylık olunca üremeye başlar. Kobay 7-8 yıl yaşar.

Evcil olarak geniş kafeslerde beslenirler. Kafesin bir köşesinde yuva olarak kullandıkları bir sığınak bulunur. Bakımları kolaydır. Havuç ve marula düşkündürler. Diğer besinlerin yanında saman vermeyi de ihmal etmemelidir. Bütün incelemelere rağmen samanın beslenmedeki gerekliliği henüz anlaşılamamıştır. Çok pis kokulu olmalarına rağmen Güney Amerika’da eti için besleyenler vardır. Genelde deney için kullanılan fare ve tavşan gibi hayvanlara da kobay denir.

KOBRA (Naja)

Alm. Kobra (f), Fr. Cobra (m), İng. Cobra. Familyası: Kobragiller (Elapidae). Yaşadığı yerler: Afrika, Güney Asya ve Hindistan gibi sıcak bölgelerde yaşar. Özellikleri: Kobralar boyunlarını dikip yayvanlaştırdıkları zaman kandil şeklini alırlar. Boyları 1,6 ile 3 m arasında değişir. Çok zehirli olup çenelerinin ön ucunda boyları kısa zehir dişleri vardır. Çeşitleri Asya kobrası, kral kobra, Mısır kobrası, tüküren kobra meşhurlarıdır.

Sürüngenler sınıfının, kobragiller familyasından olan zehirli bir yılan. Kobraların boyları 1,6 ile 3 m arasında değişir. Üst çene kemiklerinin ön ucunda kısa iki zehir dişi vardır. Zehirlerinin etkisi sinir sistemi üzerinde görülür.Kobra ısırmasına mâruz kalan canlının ölümü, kalb vuruşunu veya diaframın hareketini kontrol eden sinirlerin zehirden etkilenmesinden olur. Ölüm sebebi boğulma veya kalb yetmezliğidir. Zehirin vücûdun diğer sistemleri üzerinde de aynı şekilde etkisi vardır. İnsan tarafından rahatsız edilen kobralar diğer yılanlar gibi çoğunlukla kaçmayı tercih ederler. Ancak sıkıştırıldıklarında savunma ve saldırıya geçerler. Kobraların kendilerine âit en tipik hususiyetleri, boyunlarını dikip yayvanlaştırdıkları zaman kandil şeklini almalarıdır. Bu durum, ön kaburga kemiklerinin bir şemsiye gibi yukarı ve öne doğru açılarak boynun alt kısmında kalan deriyi germesi ile meydana gelir. Boyun derilerini gererek genişletebilen bütün Asya ve Afrika yılanlarına da zamanımızda kobra denilmekle beraber, gerçek kobralar “Naja” cinsinden yılanlardır. Günümüzde Asya’nın güneydoğusunda 1, Ortadoğuda 2, Afrika’da 5 kobra türü bilinmektedir.

Besinleri, çoğunlukla kurbağa, kertenkele, fare, yumurta ve kuş yavrularıdır. Ayrıca bu ailenin bireyleri usta yılan avcılarıdır. Afrika’nın “Kap kobrası” çoğunlukla yılan avlayarak beslenir. Çok nadir olarak başka bir şey yer. Genelde kobralar gece aktiftir. Gündüzleri vakitlerinin çoğunu güneşlenerek geçirirler. Dişi kobra sayıları 12-15 arasında değişen yumurtalarını güneş ışığı gören emniyetli bir yere bırakır. Kuluçka devresi güneş ışığıyla gerçekleşir. Bâzı türlerinin ilk 40-60 günlük kuluçka devresinde yumurtalar başında nöbet tuttuğu zannedilmektedir. Yumurtadan çıkan yavrular 25-30 cm uzunluğunda olur. En meşhur kobra türleri şunlardır:

Asya kobrası (Naja naja): Hind kobrası ve gözlüklü kobra olarak da bilinmektedir. Bu kobra Filipinler, Tayvan ve Güney Çin’den Doğu Hindistan ve Güneydoğu Asya Hattı dahil batıya doğru Irak ve İran’a kadar geniş bir bölgede bulunur. Yetişkinlerinin boyu 1,3 ile 1,6 m arasındadır. Rengi bulunduğu bölgeye göre değişir. Mesela Filipin kobrası, Asya kobrasının coğrafik bir türü olup koyu kahverengi bir yılandır. Fakat bölgenin diğer kesimlerinde, Asya kobrası açık renkli, benekli, çizgili veya simsiyah olabilir. Asya kobrası kemirgenlerle beslendiğinden, farelerin bol olduğu köy ve kasaba kenarlarında yaşar. Özellikle saldırgan olmamakla beraber iskan bölgelerinde bulunduğundan, diğer bütün yılanlara nazaran daha çok can kaybına sebeb olur. Güneydoğu Asya’da yılan ısırmasından ve özellikle kobranın ısırmasından ölen insan sayısı tahminen her sene 20.000 ila 40.000 arasındadır. Orta büyüklükte bir kobranın 10 kişiyi öldürmeye kafi gelecek kadar çok tehlikeli zehiri vardır.

Yalnız, kobra tarafından ısırılmış olup da hayatta kalanlar da mevcuttur. Yılan oynatıcıları genellikle Asya kobrasını oynatırlar.

Kral kobra (Naja hannatı): Bütün yılanların en etkileyicisi olup 5,5 m uzunluğunda 9 kg ağırlığındadır. Yılanlar arasında yuva yapan tek yılan kral kobradır. Dişi, 46 cm yüksekliğinde ot ve yapraklardan iki katlı yuva inşaa eder. Alt katta yumurtalar bulunur. Yumurtaların kuluçka dönemlerinde dişi üstte bekçilik yapar. Kral kobra yılan yiyen bir kobradır. Asya kobrasından farklı olarak meskun bölgelerde yaşamadığından, kral kobra ısırması vak’alarına çok az rastlanır. Ama ısırılanlar derhal panzehirle tedâvî edilmedikçe belki bir saat bile yaşayamazlar.

Mısır kobrası (Naja haje): Arap Yarımadasından Afrika’ya kadar tropikal kurak bölgelerde bulunan bir kobra türüdür. Uzunluğu 2,6 m’ye kadar ulaşır. Açık kahverenginden siyaha kadar birçok renkte olanları mevcuttur.Sırtları sarı renkte olan bu kobraların zehiri çok kuvvetlidir. Mısır kobrası tarafından ısırılan bir canlı on dakika içinde ölür. Bu yılan eski Mısırlıların kutsal yılanı olarak bilinmektedir.

Tüküren kobra (Naja nigricdlis): Afrika’nın kurak bölgelerinde yaşayan bir kobra türüdür. Boyu 2 ile 2,3 m arasındadır. Normalde bu yılan kendisini savunmak için ısırmaz, fakat muhtemel bir düşmana karşı oluklu zehir dişlerinden iki fiskiye şeklinde karşısındakinin gözlerine zehir fışkırtır. Zehirini 2-3 m uzağa püskürtebilir.

Tüküren kobranın zehir keseciklerinin zehir dişlerinin önündeki açıklığı diğer kobralara nazaran daha fazladır. Zehir belli bir basınçla dışarıya atılır.Kısa aralıklarla arka arkaya 12-20 defa zehir fışkırtabilir. Zehir insan derisine zarar vermez ama gözleri isabet alırsa derhal su veya sütle, yıkanmadığı takdirde körlüğe kadar varan zararlara sebeb olabilir. Farenin gözüne isabet eden tek damla zehir, hayvanı öldürmeye kafidir. Arazide tüküren kobra ile karşılaşan köpekler, gözleri kısmen kör olarak eve dönerler.

KOCAELİ

İlin Kimliği

Yüzölçümü    : 3626 km2

Nüfûsu           : 936.163

İlçeleri           : Merkez, Gebze, Gölcük, Kandıra, Karamürsel, Körfez.

Marmara bölgesinde, İzmit Körfezinin güney ve kuzeyinde yer alan bir ilimiz. Kuzeyinde Karadeniz, batıda İstanbul, doğuda Sakarya, güneyde Bursa ile çevrilidir. Toprakları 29°22’ ve 30°21’ doğu boylamları ile 40°30’ ve 41°13’ kuzey enlemleri arasında yer alır. Trafik numarası 41’dir.

İsminin Menşei

Osmanlı Devleti İzmit ve civârını Orhan Gâzi zamanında 1337 yılında fethetmiştir. Bölgeyi fetheden Türk ordusunun komutanı Akça Koca idi. Bu komutana duyulan sevgi ve hürmetin bir ifâdesi olarak “Koca ili” denmiştir. Zamanla bu ad “Kocaeli” şekline dönüşmüştür.

Târihi

Kocaeli’nin tarihi Frikyalılara dayanır. M.Ö. sekizinci asırda Magaralılar İzmit Körfezinin ucuna yerleşmişlerdir. “Astakos” ismini verdikleri bir kent kurmuşlardır. Balkanlardan gelen Traklar muhtelif tarihlerde bu bölgeye gelmişlerdir. M.Ö. üçüncü asırda Trakya Kralı Lysimacos “Astakos” kentini tahrip etmiştir. Bu bölgenin tarihi Frikyalılardan da eski olup, M.Ö. üç bin sene “Sit” ve “As” ismi verilen kavimler “Astrk” ismi verilen liderleri altında bu bölgede yerleşip İzmit şehrini kurmuşlardır.

Traklardan sonra bu bölge Perslerin istilasına uğramış ve M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender bu bölgeyi Perslerden alıp Makedonya’ya ilhak etmiştir.

Makedonya Kralı İskender’in ölümünden sonra bu bölge Bitinya Krallığının eline geçmiştir. Bitinya Kralı Birinci Nikomed M.Ö. 262 senesinde şimdiki İzmit şehrini kurmuştur. Şehre kendi ismini vererek “Nikomedya” demiştir. Krallığın başkenti yapmıştır.

Kartaca hükümdar ve komutanı Anibal Roma Devletine karşı yenilince M.Ö. 148’de Bitinya’ya sığınarak burada ölmüş ve Gebze’ye gömülmüştür. Zaman zaman Bergama Krallığı bu bölgeye saldırmıştır.

M.Ö. 2. asırda Bitinya Krallığı Roma’ya tabi olmuş, M.Ö 74’te Roma bu krallığı ilhak etmiştir. M.S. 258’de Gotlar ve M.S. 284’te İranlılar bu bölgeyi ve İzmit şehrini yakıp yıkmışlardır.

Roma İmparatoru Diocletianus, İzmit’i imar etmiş ve Roma İmparatorluğunun başkenti yapmayı tasarlamış ise de ömrü kafi gelmemiştir. Roma İmparatoru Konstantin, Roma İmparatorluğunun başkentini İstanbul’a nakletmiş ve kendisi İzmit’te ölmüştür. Roma İmparatoru Justinianus da İzmit’i imar etmiştir. Roma İmparatorluğu M.S. 395 senesinde ikiye bölününce bu bölge, Anadolu gibi Doğu Roma olan “Bizans”ın payına düşmüştür.

M.S. 7. asırda İslam orduları İstanbul’u feth için geldiklerinde yolları üzerinde bulunan bu bölgeyi fethetmişler fakat ellerinde devamlı tutamamışlardır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleymân Şahın Türk orduları bu bölgeye de geldiler. Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca İznik başkent oldu. İzmit ve civarını fethettiler.

1097’de Haçlı seferinde Haçlı ordusu İznik’i ele geçirince Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti Konya’ya nakledildi.

1204’te Lâtinler İstanbul’u işgal edince Bizanslılar başkentlerini İznik’e naklettiler. Latinler İzmit ve civârını da elegeçirdiler. Bizanslılar 1207’de İzmit’i Lâtinlerden geri aldılar.

Kocaeli ancak Osmanlı Devletinin fethi ile kesin şekilde Türk hakimiyetine girmiştir. Orhan Gâzi 1331’de İzmit’i kuşatmış fakat Bizans İmparatoru büyük bir kuvvetle gelince Orhan Gâzi muhasarayı kaldırmıştır.

1337’de Orhan Gâzi zamanında Akça Koca emrindeki Türk ordusu İzmit ve çevresini fethetmiştir. Orhan Gâzi İzmit’i il olarak büyükoğlu Rumeli Fâtihi Veliaht-Şehzâde Gâzi Süleymân Paşaya vermiştir. Akçakoca Karadeniz’e kadar bütün bölgeyi fethetmiştir. Böylece ilk defa Karadeniz sahiline inilmiştir.

28 Temmuz 1402’de Ankara Meydan Savaşında Yıldırım Bâyezîd’in ordularını yenen Timur’un ordusu İzmit’e kadar gelmiş ve İzmit’i ele geçirmişlerdir. Timur’un geri çekilişinden sonra “Fetret Devri”nde Osmanlı şehzâdeleri arasında saltanat kavgasından faydalanan Bizans, İzmit’i geri almıştır.

1419’da Gâzi Timurtaşoğlu Umur Bey, Pereke, Gebze, Pendik, Kartal gibi İzmit’i yendien fethederek Bizans’tan geri almıştır.

1481 senesinde Fâtih Sultan Mehmed Han büyük bir ordu ile İtalya üzerine sefere çıkarken, İzmit’in Gebze ilçesinde şehid olmuştur.

Târihte isim yapmış Fâtih Sultan Mehmed Han, Anibal ve Konstantin İzmit’te vefât etmişlerdir.

Osmanlı devrinde İzmit bir sancak (il) merkezi olmuştur. Bu sancak önce Hüdâvendigar eyaletine sonra Kaptan Paşa eyaletine ve İstanbul’a, Tanzimattan sonra bağımsız bir sancak olarak Dahiliye nezaretine bağlanmıştır. Adapazarı, Kandıra, Karamürsel, Yalova Gebze kazaları 1888’de kurulan Kocaeli bağımsız sancağına bağlanmıştır.

Osmanlı devrinde İzmit, Üsküdar’dan doğuya giden büyük ticaret yolu üzerinde önemli konaklardan biri olmuştur. Şehirde birçok ticaret hanları ve kervansaraylar yapılmıştır. Osmanlı Devletinin ilk tersânesi İzmit’te kurulmuştur. Bu tersânede savaş ve ticâret gemileri yapılırdı. Tersanede on dokuzuncu asrın ikinci yarısına kadar faaliyet gösterilmiştir.

On dokuzuncu asır başlarına kadar tuz işletmeleri bölgenin başlıca gelir kaynağı idi. Askerî kumaş ve fes fabrikası da İzmit’te bulunuyordu. İzmit kereste ticâretinin büyük merkezlerinden ve pazarlarından biriydi.

Evliya Çelebi eserinde, 1640 yılında şehirde 1100 dükkan ve 200 kereste deposu bulunduğunu ve mühim ticaret merkezi olduğunu kaydeder.

Birinci Dünya Harbinden sonra 6 Temmuz 1920 ile 27 Haziran 1921 arasında 11 ay 22 gün (244 gün) İngiliz ve Yunan işgalinden sonra yeniden geri alınmıştır.

1924’te İzmit, Kocaeli’nin il merkezi oldu. 1954’te Adapazarı il haline getirilince, Karasu, Akyazı, Hendek, Koceli’nden ayrılarak Sakarya’ya bağlandı.

Cumhuriyet devrinde Gölcük Türk donanmasının en mühim üssü hâline getirildi ve modern tersâneler, târihî İzmit tersânesinin yerini aldı. Kocaeli Türkiye’nin en önemli sanâyi merkezlerinden biri hâline gelmiştir. İzmit, Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en gelişmiş bir sanâyi merkezidir.

Fizikî Yapı

Kocaeli il topraklarının % 74’ü platolardan, % 19’u dağlardan ve % 7’ye yakını ovalardan ibarettir. Dağlar umumiyetle ormanlarla kaplıdır.

Kocaeli toprakları jeolojik olarak üç bölüme ayrılır. Kuzeydeki Kocaeli Yaylası, Karadeniz’e inen derelerle yarılır. Kocaeli Yaylasının güneyinde, çöküntü alanlar ve bu çöküntü alanın güneyinde uzanan Saman Dağları yer alır.

Dağları: Kocaeli ilinin başlıca dağları Samanlı Dağlar olup 130 km uzunluğunda ve 30 km genişliğindedir. İlin en yüksek noktası bu dağlar üzerinde Keltepe (Kartepe) (1606 m)dir.

Diğer dağlar Dikmendağı (1387 m), Naldöken Dağı (1125 m), Noydağı (917 m), Karatepe (530 m) ve Çene Dağı (646 m)dır. Derelerin açtığı vâdilerle meydana gelen platolar bazı yerlerde yarılı bazı yerde dalgalı bir yayla görünümünde olup il arazisinin % 74’ünü kaplar.

Ovaları: Kocaeli’nde ovalar azdır. Bunlar akarsuların taşıdığı alüvyonlarla meydana gelmiş düzlüklerdir.

İzmit Ovası: İzmit Körfezi ile Sapanca bölgesi arasında yer alır.

Altınova (Hersak Deltası) üzerinde 15-29 m yükseklikte üç tepe vardır.

Akarsuları: Kocaeli il sınırları içindeki akarsuların uzunluğu 50 km’den azdır.

Çayırova Deresi: İzmit Körfezine dökülür. Uzunluğu 8 km’dir.

Dilova Deresi: İzmit Körfezine dökülür. Uzunluğu 12 kilometredir.

Değirmendere Suyu: İzmit Körfezine dökülür.

Taşköprü Deresi: Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 35 kilometredir.

Kocadere: Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 50 kilometredir.

Ağva Deresi: Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 45 kilometredir.

Yulaflı Dere: Karadeniz’e dökülür.

Ayrıca Asardere, Beyoğlu (Kavaklı) Deresi, Karınca Dere, Örcün Deresi, Halideresi ve Uşaklı Deresi diğer dereleridir.

Göller: Sapanca Gölü: Kocaeli Sakarya arasında sınır teşkil eder. 42 km2lik gölün 7 km2lik kısmı Kocaeli sınırları içindedir. Gölün suyu tatlı ve berraktır. Sazan, turna, yayın ve karagöz balıkları vardır. Göl kenarının manzarası çok güzeldir.

Hersek Gölü: Karamürsel ilçesindedir. Yüzölçümü 1,5 km2dir. Kıyıları bataklıktır.

İklimi ve Bitki Örtüsü

İklimi: Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi özelliği gösterir. Kışlar kısmen ılık ve yağışlı, yazlar sıcak ve az yağışlı geçer. Kar yağışı toprağın karla örtülü gün sayısı 10 günü geçmez. Senelik yağış miktarı bölgelere göre 768-1153 mm arasında değişir.

Bitki örtüsü: Dağlar ormanlarla örtülüdür. İl topraklarının % 60’a yakını orman, fundalık, maki, zeytinlik ve kavaklık ile kaplıdır.Kavak ağaçları Seka’nın kağıt fabrikasında hammadde olarak kullanılır. İl topraklarının % 30’u ekili-dikili alanlar, % 7’si çayır ve mer’alar ve % 3’e yakını tarıma elverişsiz alanlardan ibarettir. Bitki örtüsü Akdeniz ve Karadeniz bölgesi özelliğini taşır.

Ekonomi

Kocaeli Türkiye’nin en hızlı gelişen, sanâyileşen bir ilidir. Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en büyük sanayi merkezidir. Gayri sâfî hâsılasında sanayi sektörünün payı % 70’i aşmıştır. Bilhassa imâlât sanayi büyük ölçüde gelişmiştir.

Tarım: Kocaeli’nin iklimi ve toprağı tarıma çok müsâittir. Fakat tarım alanları oldukça azdır, 113,000 hektar olup 100 bin hektara doğru azalmakta, tarıma elverişli arazide sanayi tesisleri yapılmaktadır. Başlıca tarım ürünleri buğday, yulaf, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, tütün ve ketendir. İzmit Körfezinin çevresi sebze ekimine çok müsaittir. Senede 100 bin tona yakın sebze yetiştirilir. Domates, lahana, ıspanak, bakla, kereviz ve enginar en çok yetişen sebzelerdir. Kocaeli’nde meyvecilik te çok önemlidir. Başta elma olmak üzere kiraz, vişne, erik, şeftali, fındık, üzüm ve dut çok yetişir. Pişmaniyesi, kirazı ve fındığı, İzmit çene suyu meşhurdur.

Pişmaniyesi dünyâca ünlüdür. Un, şeker ve yağdan yapılır. Keten helvası gibi teltel olur. Yarımca ve Darıca’nın kirazı tatlı, sulu ve al renkli olup büyük tanelidir. Değirmendere’nin fındığı meşhurdur.

Hayvancılık: Kocaeli’nde çayır ve mer’alar azdır. Mer’a hayvancılığı gerilemekte, fakat besicilik gelişmektedir.

Ormancılık: Kocaeli orman bakımından oldukça zengin sayılır. İl topraklarının % 38’i ormanlarla kaplıdır. Ormanlardaki ağaçların çoğunluğu karaçam, kızılçam, kayın, meşe, kestane ve gürgendir. 65 köy orman içinde ve 132 köy orman kenarındadır. Her sene 60 bin m3 sanâyi odunu ile 355 bin ster yakacak odunu elde edilir.

Sanâyi: Kocaeli sanâyide Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en fazla gelişmiş olan bir sanâyi merkezidir. Kimyâ ve kâğıt sanâyiinde Türkiye’nin merkezidir. Türkiye’nin en büyük kâğıt fabrikası, en büyük tersanesi ve en büyük lastik fabrikası bu ildedir. 1980’de iki bine yakın iş yerinin 450’si 10 kişiden fazla işçi çalıştıran iş yerleri idi. Kocaeli’nde çok sayıda olan sanâyi tesislerinin başlıcaları şunlardır: TÜPRAŞ, İGSAŞ, PETKİM, FENİŞ, RABAK, NASAŞ, Sarkusyan, Çolakoğlu AEG, Eti, Tesan, Makina Tarım Endüstri, Bayer Tarım İlaçları Fabrikaları, Hereke Mensucat, Çiftçi Ağaç Sanâyii, Gübre Fabrikası, Türk Henkel Fabrikası, Çamtuğ Fabrikası, Shell Fabrikası, İpragaz, Aygaz, Ocakgaz, Mutfakgaz, Milangaz, Çamgaz, Çayırova Cam Fabrikası, İzocam Fabrikası, Eternit Fabrikası, Aslan Çimento Fabrikası, Nuh Çimento Fabrikası, Muzaffer Ünsal Porselen ve Çini Fabrikası, Türk Kablo Fabrikası, Türk Otomotiv Fabrikası, Sümerbank Boru Fabrikası, Antibiyotik İlaç Hammaddeleri Sanâyii A.Ş. Süperfosfat, Kablo, Çelikhalat ve Halıcılık Tesisleri, Brisa, Good-Year ve Pirelli Lastik Fabrikaları, dokuma, giyim, gıda ve orman ürünleri sanâyii tesisleridir. 1966’da açılan sanâyi sergisi 1971’de Kocaeli Sanâyi Fuarına dönüşmüştür.

Ulaşım: Kocaeli ulaşım bakımından çok zengindir. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan kara ve demiryolu bu ilden geçer.

İstanbul-İzmit arasındaki karayolu çok şeritli ve gidiş-dönüşlü kısımları bulunan muntazam bir yoldur. Türkiye’nin en kalabalık trafiği İstanbul-İzmit arasındadır. E-5 Karayolu İstanbul’dan sonra İzmit’e ulaşır. İzmit-Adapazarı- Bolu-Ankara güzergahından sonra güneydoğuya yönelir. İzmit’ten ayrılan bir yol körfez güneyini takip ederek Yalova ve Bursa’ya oradan Balıkesir-Manisa- İzmir’e ulaşır. Kocaeli’nin il merkezi İzmit ile ilçeleri arasındaki karayolu çok iyidir. E-6 otobanyolu İzmit’in üst kısmından geçmektedir.

Avrupa’yı Asya’ya bağlayan demiryolu İzmit’in ortasından geçer. İlerde bu yol denizkenarından geçecektir. İstanbul’da Adapazarı ve Eskişehir-Ankara-Sivas- Erzurum-Kars ile Van ve her istikamete giden bütün trenler İzmit’ten geçer.

İzmit ve Derince limanlarından önemli ölçüde ihracat ve ithalat yapılır. Ayrıca kıyıda fabrika iskelelerinde yükleme ve boşaltma yapılır. Körfezin güney ve kuzey kıyıları arasında yolcu taşınır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

1990 sayımına göre toplam nüfûsu 936.163 olup, 582.559’u şehirlerde, 353.604’ü köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 3626 km2 olup nüfus yoğunluğu 257’dir. Nüfûsu en fazla artan illerden biridir.

Örf ve âdetleri: Avrupa ile Asya arasındaki yollar üzerinde bulunan Kocaeli bölgesinde Trakya kökenli Bebrikler, Bitinler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Roma, Bizans, Arap ve Türkler hakim olmuşlardır. Diğer kültürler unutulmuş ve Türk-İslâm kültürü bu bölgede bin seneye yakındır gelişmiş ve hakim olmuştur. Kocaeli’ne Kırım ve Kafkasya Türklerinden ve Karadeniz’den çok sayıda göçmen yerleşmiştir. Folklor ve halk oyunlarında Kafkas oyunlarından, Karadeniz horonu ve Erzurum barına, Ege zeybeğine, Tarakya oyunlarına kadar değişik oyunlar oynanır. Folkloru gibi halk müziği de Kafkas, Kırım, Trakya, Karadeniz ve diğer bölgelerin özelliklerini taşır. Bu bölgeden yetişen meşhur halk şâirleri yoktur. Bölge maniler bakımından zengindir. Eskiden meşhur olan el sanatları, sanayileşme ile birlikte ortadan kalkmıştır. Fakat halı dokumacılığı devam etmektedir. Hereke halıları dünyaca meşhurdur. Mahallî kıyafet ve mahallî yemekler zamanımızın örf ve âdetlerine uymuştur. Sanayileşme ile birlikte eski örf ve âdetler unutulmuştur.

Kocaeli ilinden çok sayıda sporcu, boksör, güreşçi, bisikletçi, tekvandocu, karateci ve diğer spor dallarından kimseler yetişmiştir. Olimpiyat şampiyonu Gazanfer Bilge ve Hasan Gemici bu ildendir.

Eğitim: Kocaeli’nde okulsuz köy yoktur. Okuma-yazma oranı çok yüksek olup, 1985’te bu miktar yüzde 85’i aşmış ve yüzde 90’a ulaşmıştır. İlde 31 anaokulu, 495 ilkokul, 58 ortaokul, 7 meslekî ve teknik ortaokul, 17 lise, 19 meslekî ve teknik lise, Yıldız Üniversitesine bağlı Mühendislik Fakültesi vardır.

İlçeler

Kocaeli’nin biri merkez olmak üzere altı ilçesi vardır.

Merkez (İzmit): 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 377.377 olup, 256.882’si ilçe merkezinde, 120.495’i köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeyinde orta yükseklikteki tepeler, güneydoğusunda ise Samanlı Dağları yer alır. Cuhahane Deresi ile Yirmidere başlıca akarsularıdır.

Ekonomisi sanâyi ve tarıma dayalıdır. Kâğıt, gübre, lastik, plastik, tarım ilâçları, ilâç hammaddesi ve ilâç, taşıma araçları ve yedek parçaları, cam, boru, petro kimyâ fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçede küçük sanâyi oldukça gelişmiştir. Sanayinin hızla gelişmesi tarım alanlarının azalmasına sebeb olmuştur. Başlıca tarım ürünleri buğday, mısır, yulaf, şeker pancarı, elma, ayva, domates, şeftali, erik, kiraz ve üzümdür. Tavukçuluk ve sığır besiciliği yaygın olarak yapılır.

İlçe merkezi, İzmit Körfezinin bitiminde kurulmuştur. İstanbul-Ankara karayolu ile İstanbul-Bursa karayolu ilçede kesişirler. Haydarpaşa-Ankara demiryolu ilçenin ortasından geçer. Marmara bölgesinin İstanbul ve Bursa’dan sonra en kalabalık yeridir. İlçe belediyesi 1871’de kurulmuştur.

Gebze: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 257.076 olup, 159.116’sı ilçe merkezinde, 97.960’ı ise köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir.

Ekonomisi sanayi ve tarıma dayalıdır. Sanâyi kuruluşları, İstanbul-İzmit karayolu boyunca yer alır. Çimento, cam, tekstil, plastik, makina, metal eşya ve metalurji, atomotiv yan sanâyi fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Hereke bucağında Sümerbank Hereke Yünlü Sanâyi Müessesesi en eski sanâyi kuruluşudur. 1843’te kurulan fabrikanın ürettiği halılar dünyâca meşhurdur. Sanâyinin hızla gelişmesi ilçede tarımın gerilemesine sebeb olmuştur. Başlıca tarım ürünleri buğday, yulaf, ayçiçeği, sebze ve meyveler olup, ayrıca az miktarda üzüm ve zeytin yetiştirilir. Modern metodların kullanıldığı tavuk çiftlikleri vardır.

İlçe merkezi İstanbul-Kocaeli karayolu üzeride yer alır. İstanbul ile birleşmek üzeredir. Yönetim açısından Kocaeli’ne bağlı olmasına rağmen, ekonomik açıdan tamamıyla İstanbul’a bağlıdır. İstanbul-Ankara demiryolu ilçenin güneyinden geçer. İstanbul’a 41, il merkezine ise 51 km mesafededir. Eskipazar Topçular arasında düzenli arabalı vapur seferleri vardır. Belediyesi 1903’te kurulmuştur.

Gölcük: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 111.408 olup, 64.911’i ilçe merkezinde, 46.497’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 20, Değirmendere bucağına bağlı 4 köyü vardır. Yüzölçümü 199 km2 olup, nüfus yoğunluğu 560’tır. İlçe toprakları kıyı boyunca uzanan dar bir ova ve bunun ardından yükselen dağlardan meydana gelir. Güneyinde Samanlı Dağları yer alır. Başlıca akarsuları Değirmendere ile Kazıklı Deresidir. Dağlar ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi sanayi ve tarıma dayalıdır. Ekime elverişli alanlar az olmasına rağmen, rekolte yüksektir. Başlıca tarım ürünleri elma, armut, üzüm, fındık olup, ayrıca az miktarda buğday, mısır, yulaf, fasülye ve zeytin yetiştirilir. Değirmendere’nin fındığı meşhurdur. İlçenin gelişmesinde büyük rol oynayan Tersâne başlıca sanâyi kuruluşudur. Deniz kuvvetlerine ait tersanede, gemi ve denizaltı yapım kızakları, yüzer havuz ile makina, döküm, kaplama, tulumba ve vana, boya sanayi gazları üreten fabrikalar vardır.

İlçe merkezi, İzmit Körfezinin güney kıyılarında denizle dağ arasında kalan denizle ormanın düğümlendiği bir yerde kurulmuştur. İl merkezine 16 km mesâfededir. İzmit-Yalova-Bursa karayolu ilçeden geçer. 1936’da ilçe olan Gölcük’ün belediyesi aynı sene kurulmuştur.

Kandıra: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 49.975 olup, 10.427’si ilçe merkezinde, 39.548’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 43, Akçaova bucağına bağlı 14, Kaymaz bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 933 km2 olup, nüfus yoğunluğu 54’tür. İlçe toprakları, fazla yüksek olmayan dalgalı düzlüklerden meydana gelir. İç kesimleri ormanlarla kaplıdır. Karadeniz’e kıyısı olan tek ilçedir.

Ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve yulaf olup, ayrıca az miktarda elma, üzüm, fasülye ve armut yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. Tavukçuluk ve sığır besiciliği gelişmiştir. Süt, peynir, yumurta ve deri başlıca hayvanî ürünleridir. Karadeniz kıyılarında balıkçılık yapılır. Kerpe ve Kefken köylerindeki sahiller, yaz turizmine elverişlidir. İlçe merkezi Sarısu Vâdisinde kurulmuştur. İl merkezine 42 km mesâfededir. On dördüncü asırda Akçakoca Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. İlçe belediyesi 1868’de kurulmuştur.

Karamürsel: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 55.835 olup, 25.437’si ilçe merkezinde, 30.398’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 31 ve Yalakdere bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 379 km2 olup nüfus yoğunluğu 247’dir. İlçe toprakları dar kıyı ovası ile arkasından yükselen dağlardan meydana gelir. Güneyinde Samanlı Dağları yer alır. Başlıca akarsuyu Yalakdere’dir.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, elma, buğday, mısır, armut olup az miktarda ayçiçeği yetiştirilir. Sera çiçekçiliği gelişmiştir. Hayvancılık ve balıkçılık ekonomide önemli yer tutar. Zeytincilik ve bağcılık da önemli gelir kaynakları arasındadır. İl merkezi İzmit Körfezi kıyısında kurulmuştur. İzmit-Yalova karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 34 km mesâfededir. İlçe belediyesi Cumhuriyetten önce kurulmuştur.

Körfez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 84.492 olup, 65.786’sı ilçe merkezinde, 18.706’sı köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Ekonomisi sanâyi ve meyveciliğe dayanır. TÜPRAŞ, PETKİM, Yarımca Porselen, İGSAŞ başlıca sanâyi kuruluşudur. Kirazı meşhurdur. Son yıllarda gelişen konutlaşma meşhur kiraz bahçelerinin yerini almıştır. İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. İstanbul-Ankara demir ve karayolu ilçeden geçer. İl merkezi ile birleşmiş durumdadır. Merkez ilçeye bağlı belediyelik bir köy iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kanunla ilçe oldu.

Târihî Eserler ve Turistik Yerleri

Kocaeli, Karadeniz ve Marmara kıyısında pekçok tabiî güzelliklere ve çoğu Osmanlı devrinden kalma zengin târihî eserlere sahiptir.

Orhangâzi Câmii: 1355’te Şehzade Süleymân Paşa tarafından yaptırılmış olup, İzmit’in en yüksek yeri olan iç kalenin ortasındadır. 1840’da Sultan Abdülmecîd Han tarafından tamir ettirilmiştir.

Pertev Mehmed Paşa Külliyesi: Pertev Mehmed Paşanın vasiyeti üzerine 1572’de yapılmaya başlanmış 1579’da bitirilmiştir. Orijinalliğini günümüze kadar korumuş Mimar Sinan’ın bir eseridir. Külliye, câmi, hamam, çeşme, sıbyan mektebi imâretten meydana gelmiştir.

İmâret Câmi: Tepecik Mahallesinde olup, Mimar Sinan’ın ilk eserlerindendir. Sadece dış cephe duvarları ile minâresi ilk orijinalliğini korumaktadır. 1776 depreminde yıkılan câmi 1872’de tâmir ettirilmiştir.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi: Gebze ilçesinde, Rumeli Beylerbeyi Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523’te Mîmâr Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, türbe, medrese, imâret, kütüphâne, dârüşşifâ, tekke, kervansaraydan meydana gelmektedir. Câmi, kare planlı olup, beş yüzlü mihrabı mozaiklerle bezenmiştir. Câminin geniş bir avlusu vardır. Külliyenin diğer yapıları bu avlunun etrafında yer almaktadır.

Av Köşkü: Sultan Abdülazîz Han tarafından yaptırılmıştır. Küçük Saray Hünkar Köşkü adlarıyla da bilinir. 1873’te Barok stilinde yapılmıştır. İki katlı olup, cephesi tamâmen mermerlerle kaplıdır. Bir müddet Kocaeli vilâyeti konağı olarak kullanılmıştır. Şimdi müzedir.

Saat Kulesi: İzmit mutasarrıfı Mûsâ Kâzım Bey, İkinci Abdülhamîd’in tahta çıkışının yirmi beşinci senesi anısına yaptırmıştır. Kulenin duvarları renkli mermerlerle kaplıdır.

Kânûnî Süleymân Köprüsü: Gebze ilçesinin doğusunda Dil Deresi üzerindedir. Uzunluğu 65 m olup, üç büyük gözlüdür. Yıkılan korkulukları sonradan tâmir edilmiştir.

Eski eserler:

Nyphaion: M.S. İkinci asırda su perileri adına inşa edilen bir çeşmedir. Anadolu’da bulunan en büyük çeşmelerden biridir. Su kemerleri: Şehrin doğusunda harabe halindedir. bizans devrinden kalmadır. Şehir Surları: Bizans ve Osmanlı devrinde tamir gören bu surların kalıntıları zamanımıza ulaşabilmiştir.

Eskihisar Kalesi: Denize hakim bir noktada yükselen tarihî kale Bizanstan kalmadır. Eski ismi “Lybissa”dır. Kartacalı Anibal’ın mezarı da buradadır. Anibal’ın mezarı: Kartacalı Komutan Anibal’ın mezarı Gebze’dedir. Augustus Tapınağı: Roma çağından kalmadır. Yenidoğan Mahalesindedir.

Mesire yerleri:

Kocaeli, tabiî güzellikler yönünden zengindir. Çok sayıda mesire yeri vardır. Ormanlar ve kıyı şeridinde güzel manzaralı yerler bulunmaktadır. Başlıcaları şunlardır:

Keltepe (Kartepe): İzmit’in 38 km güneyinde Kuzuyayla yöresinde Samanlı Dağlarındadır. Tabiî kaynakları ile meşhur orman içi dinlenme yeridir. Sapanca Gölü ve İzmit Körfezi buradan çok güzel görünür.

Sapanca Gölü: Gölün bir kısmı Kocaeli sınırları içindedir. Kıyılarının manzarası çok güzeldir. İçinde tatlı su balıkları bulunur. Kenarında turistik tesisler vardır. Su sporları yapılır ve gölde sandalla gezilir.

Karamürsel: Körfezin güney kısmındadır. Çok güzel manzaraları meyve bahçeleri, bağları ve dinlenme yerleri meşhurdur.Tabiî plajları çoktur. Akpınar Suyu meşhurdur.

Değirmendere: Tabiî güzellikleri fındığı ile meşhurdur. Yazlık ev pansiyon ve otelleri vardır. Denizkenarı temiz ve güzel manzaralıdır.

Bayramoğlu: Üç Burunlar denilen bir yarımada üzerindedir. Turistik tesisleri ve yazlık evleri çoktur. Birbirinden güzel çok sayıda modern ve lüks yalılar ile en lüks sayfiye yeridir.

Kandıra: Karadeniz kıyısındaki küçük koyları kum ve deniz bakımından Türkiye’de nâdir bulunan güzellikler taşır. Deniz ve orman yanyanadır. Kerpe’de oteller, Kumcağız’da konaklama tesisleri vardır. Kerpe köyü tabiî olarak dalgalardan korunduğu için bütün yaz mevsimi boyunca ve günün her saatinde denize girilebilir.

Hersek Gölü: Karamürsel ilçesinin batısında Hersek Burnundadır. Tabiî kumsalları ile ilgi çeken gölde balıkçılık yapılır.

Kerpe ve Kefken: Karadeniz kıyısında ormanlarla denizin kucaklaştığı çok güzel bir dinlenme yeridir. Denizi çok sığ olup, kumu güzeldir.

İçmeler ve kaplıcalar:

Kocaeli, şifâlı su kaynağı bakımından zengin değildir. İlde iki kaplıca vardır.

Yeniköy Yazlık Ilıcası: İzmit’e 15 km uzaklıkta Yeniköy yakınlarındadır. Denize 3 km uzaklıkta olup, cilt hastalıklarına iyi gelir. Tesisleri yetersizdir.

Maşukiye Şifâlı Suyu: Maşukiye köyü yakınındadır. Beton depolara alınan su fayanslarla süslü çeşmelerden akmaktadır. Cild ve mîde rahatsızlıklarına iyi gelir.