KIRKPINAR GÜREŞLERİ
Edirne’nin sınırları içinde yer alan Sarayiçi çayırında her sene haziran ayında yapılan târihî güreşler. Bu güreşlerin doğuşu ile ilgili bilgilerin en yaygını, 14. yüzyılın ikinci yarısında Orhan Gâzi devrindeki bir olaya dayandırılanıdır. Rumeli’nin fethi sırasında (1346-1358) Süleyman Paşa komutasında, salla ÇanakkaleBoğazını geçerek Gelibolu’ya çıkan Müslüman 40 Türk yiğidi bir mola yerinde güreşe tutuşurlar. Saatlerce süren güreşte çiftlerden biri bir türlü yenişemez. Daha sonraki günlerde aynı çift bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Ahırköy çayırında tekrar güreş yaparlar. Gece yarılarına kadar süren güreş neticesinde iki genç ölür. Arkadaşları bu gençleri bir incir ağacının altına gömerler. Yıllar sonra seferden (akınlardan) dönerken arkadaşlarını ziyârete gelen yiğitler, mezarların olduğu yerden bir pınarın akmakta olduğunu görürler. Yöre halkı tarafından burası“Kırkların Pınarı” olarak anılmaya başlanır. Daha sonra bu isim Kırkpınar şeklinde söylenegelir.
Kırkpınar güreşleri, ülkemizde an’anevî olarak yapılan en büyük yağlı güreşlerdir. Osmanlılar zamanında Kırkpınar güreşleri her sene Rûmî nisan ayının yirmisinde başlayıp, yirmi üçünde sona ererdi. Güreşleri seyre gelenler Kırkpınar Ağasına hediyeler ve para verirlerdi. Bu hediye ve paralar daha sonra pehlivanlara dağıtılırdı. Lozan Antlaşmasından sonra Kırkpınar, Yunanistan sınırları içinde kaldı. 1924 senesi baharında güreşler Edirne’nin Sarayiçi çayırında aynı adla yapılmaya başlandı.
Kırkpınar güreşleri yağlı güreştir. Pehlivanlar “kisbet” adı verilen, beli ve paçaları iple bağlı pantolon giyerler. Güreşten önce vücutlarının her tarafını zeytinyağı ile yağlarlar. Önceleri süresiz olan yağlı güreş müsâbakaları, son yıllarda bir müsâbaka süresine tâbi tutulmuştur. Târihte saatlerce, hatta yenilme olmadığı için, ertesi güne bırakılan güreşler vardır. Bu durum, güreşleri idâre eden hakem kurulunun kararı ile alınırdı.
Güreşler ve süreleri: Büyük orta, baş altı ve baş boyu 1 saat; tozkoparan, deste küçük boy, deste büyük boy, küçük orta küçük boy, küçük orta büyük boy, 30 dakikadır. Bu sürelerin sonunda yenişme olmazsa, 10 dakika puan güreşi yaptırılır.
Güreşlerde, pehlivanları seyirciye tanıtan kimseye “cazgır” denir.
Cazgır güreşecek pehlivanları bağırarak takdim eder. Mahâretlerini sayar. Peşinden duâsını okur, salevât getirir:
Hoş geldiniz, sefâ geldiniz erler meydanına!
Şeref verdiniz, zümrüt Kırkpınar’a!
Besmele ile,
Kispetleri çektiniz ince bele.
Okudunuz, üflediniz hazret-i Pîr’e.
Söğüt dalından odun olmaz!
Moskof kızından kadın olmaz!
Her ananın doğurduğundan pehlivan olmaz!
Hey! Hey!
Allah Allah İllallah.
Hayırlar gele İnşallâh.
Pîrimiz Hamza Pehlivan.
Aslımız, neslimiz, pehlivan.
İki yiğit çıkmış meydana,
İkisi de birbirinden merdâne.
Alta geldim, diye erinme,
Üste çıktım, diye sevinme.
Alta gelirsen apış,
Üste çıkarsan yapış.
Vur sarmayı kündeden at.
Gönder Muhammed’e selavat.
Seğirttim gittim pınara.
Allah ikinizin de işini onara!...
Duâ bitince cazgır pehlivanları meydana sürer. Davullar vurmaya ve zurnalar çalmaya başlar. Pehlivanların cazgır önünden meydana gelişlerine “çıkış” denir. Peşrev yapan pehlivanlar, topuk elleme ve helâllaşma tokasından sonra, ellerini ağızlarına sürerler. Bundan sonra el ense yapılır. Boşta kalan elleriyle tutuşarak sağa sola sallarlar. El ve ayak değiştirip tekrar sallarlar. Ayrılırken birbirlerinin sağ ayaklarına sağ ellerini sürerek başlarına götürürler. Pehlivan bu hareketiyle güreştiği rakîbine şunu anlatmak ister; “Sen benden daha güçlüsün, ben senin ayak tozun olamam!” veya; “Sen öyle bir ustasın ki ayak tozunun başım üstünde yeri vardır!” gibi...
Yenişince veya berâberce kalınca, yensin veya yenilsin genç yaşlının, çırak ustasının elini, o da ötekinin alnını öper. Eğer akran iseler birbirlerinin sırtlarını sıvazlarlar. Güreş bittikten sonra pehlivanların hep birlikte merâsimle hamama gitmesi âdettir.
Yağlı güreşlerde uygulanan başlıca oyunlar şunlardır: Elense, tırpan, boyunduruk, katıryuları, deveyuları, bastırma, çapraz, kazkanadı, tartma, köstek, dalma, paçakasnak, yerdesürme, kazık, sarma, künde, kepçe, topukelleme, kurtkapanı, kılıçatma, kemane gibi. Bunların yapılış biçimlerine göre ad alanları da vardır.
Asırlardır yapılan Kırkpınar güreşlerinde 26 yıl üst üste başpehlivan olan Aliço kırılması imkansız bir rekor sâhibidir. Onu 18 yıl ile çırağıAdalı Halil takip eder. Cumhûriyetin ilânından sonra ise 9 defa ile en fazla başpehlivanlık kazanan Tekirdağlı Hüseyin’dir. Kırkpınar güreşlerinde günümüze kadar cihanı titreten demir kuşaklı nice yiğitler geçti. Bunlar “Türk gibi kuvvetli” sözünü dünyâya benimsetip, yerleşmesini sağladılar. Koca Yusuf, Kara Ahmed, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmed, Kızılcıklı Mahmûd pehlivanlar Avrupa ve Amerika’da yaptıkları bütün güreşleri kazanarak Türkün başarısının arkasındaki maddî ve mânevî kuvveti bütün dünyâya gösterdiler.
Kırkpınar güreşlerinde Cumhûriyetten önce başpehlivanlık kazanan güreşçilerimizden bilinenleri şunlardır: Yozgatlı Kel Hasan, Arnavutoğlu Ali, Kazıkçı Kara Bekir, Şamdancıbaşı Kara İbrahim, Pamukçulu Osman, Yörük Ali, Filiz Nurullah, Filibeli Kara Osman, Katrancı Halil, Makarnacı Hüseyin, Hergeleci İbrahim, Kara Ahmed, Tekirdağlı Sarı Hafız, Bursalı Rüstem, Şumnulu Mestan, Hamlacı Kaysıoğlu, Sarı Hüseyin, Koca Yusuf, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmed, Geçkinli Yusuf, Kara Murâd, Molla İzzet, Büyük Danacı, Küçük Danacı, Karagöz Pomak Ali, Deli Murat, Deliormanlı Kara Ahmed, Hasahırlı Abdurrahman, Çorumlu Zeyne, Pomak Osman, Suyolcu Mehmed, Mümin Hoca, Koç Ali, Koç Mehmed, Nakkaşlı Eyüp, Yenici Ahmed.
CUMHÛRİYET DEVRİ KIRKPINAR BAŞPEHLİVANLARI
1924 |
Benli Abdullah Pehlivan |
1925 |
Geçkinli Yusuf |
1926 |
Edirneli Kara Emin |
1927 |
Manisalı Rıfat |
1928 |
Mandıralı Kayıkçıoğlu Ahmed |
1929 |
Gostivarlı Mülayim |
1930-33 |
Bandırmalı Kara Ali Acar |
1934-1942 |
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya |
1943 |
Babaeskili İbrahim |
1944 |
Hayrabolulu Süleyman |
1945 |
Babaeskili İbrahim |
1946 |
Sındırgılı Şerif |
1947 |
Düzceli Çolak İsmail (Hayrabolulu Süleyman ile birlikte) |
1948 |
Kuleli Mustafa |
1949 |
Sındırgılı Şerif |
1950 |
Hayrabolulu Süleyman |
1951 |
İrfan Atan |
1952 |
Tarzan Mehmed |
1953 |
İrfan Atan |
1954 |
Samsunlu İbrahim Karabacak |
1955 |
İrfan Atan |
1956 |
İbrahim Karabacak |
1957 |
Bandırmalı Hasan Acar |
1958 |
İrfan Atan |
1959-60 |
İbrahim Karabacak |
1961-62 |
Mehmed Ali Yağcı |
1963 |
Adapazarlı Sezai Kanmaz |
1964 |
Mehmed Ali Yağcı |
1965 |
İzmirli Kara Ali Çelik |
1966-68 |
Ordulu Mustafa Bük |
1969 |
Babaeskili Nazmi Uzun |
1970 |
İzmirli Kara Ali Çelik ile Aydın Demir yenişemedikleri için netice alınamadı. |
1971 |
DenizliliHasan Şahin |
1972 |
Mustafa Yıldız |
1973 |
Ordulu Davut Yılmaz |
1974 |
Kara Ali Çelik |
1975 |
Yarıda kaldı, sonuç alınamadı. |
1976-78 |
Aydın Demir |
1979 |
Bandırmalı Sabri Acar |
1980 |
Mehmed Güçlü |
1981 |
Mustafa Yıldız |
1982-84 |
Hüseyin Çokal |
1985 |
Sabri Acar |
1986 |
İbrahim Gümüş |
1987 |
Recep Kılıç |
1988 |
Recep Gürbüz |
1989 |
Saffet Kayalı |
1990-1993 |
Ahmed Taşçı |
Alm. Schwalbe, Fr. Hirondelle, İng. Swallow. Familyası: Kırlangıçgiller (Hirundinidae). Yaşadığı yerler: Kutuplar hâric, dünyânın hemen hemen her tarafında. Özellikleri: 10-23 cm boyunda, çatal kuyruklu, geniş ve uzun sivri kanatlı, ötücü göçmen kuşlar. Evlerin saçaklarına çamurdan fincanımsı yuvalar yaparlar. Çeşitleri: 100 kadar türü vardır: Tencere kırlangıcı, yar kırlangıcı, ağaç kırlangıcı, kır kırlangıcı, kaya kırlangıcı, kum kırlangıcı en çok bilinen türlerdir.
Kırlangıçgiller âilesi türlerine verilen genel ad. Kırlangıçlar, kutuplar hâriç dünyânın her tarafında yaşayabilen böcek avlayarak geçinen küçük ötücü kuşlardır. Boyları 10-23 cm arasında değişen kırlangıçların 100 kadar türünün 79 çeşidi ancak bilinmekte diğerleri tanınmamaktadır. Çoğunun karnı beyaz, baş, kuyruk ve kanatları siyah, alın ve gerdanı kahverengi parlak tüylüdür. Kısa ayaklarının tırnakları sivri olduğundan düz, yassı zeminlere rahatça tutunurlar. Gök gürültüsünden çok korkar, adetâ kendinden geçerler. Etleri yenmez. Üçgen şeklindeki gagaları geniş yırtmaçlı olup ağızları açık uçarken sinek, sivrisinek gibi küçük böcekleri avlarlar. Kuyrukları çatallı, kanatları uzun ve sivridir. Hızlı uçarlar. Kuyruklarını dümen olarak kullanır, âni dalışlar yaparlar. Çoğu sürü hâlinde yaşar. Kötü havalarda, uçamayan böcek ve örümceklerle beslenirler. Kırlangıçların alçaktan uçuşu ekseriya havanın bozulacağına işârettir.
Yaz sonunda, günler kısalıp, böcekler azalınca yavru ve erginler göç ederek kışı Afrika’da geçirirler. İlkbaharda geri dönerler. Diğer göçmen kuşların aksine gündüz göç yollarına devâm ederler. Göç sırasında bâzan şiddetli yağmur ve fırtınalar binlercesinin ölümüne sebep olur. Binâların çatı altlarına, saçaklarına ve pencere oyuklarına çamur ve kilden çanak şeklinde sağlam yuvalar yaparlar. Dişi kırlangıç, erkeğinin tükürüğüyle harç ederek gagasıyla getirdiği çamuru toplar, saman ve otlarla sekiz gün içinde sağlam bir yuva yaparlar. Geniş ve yassı gagalarını, yuvalarını yaparken, çamurları sıvamak için mala gibi kullanırlar. Yuvalarının çoğu ancak bir kırlangıcın girebileceği kadardır. Eni yaklaşık 20 cm, derinliği 10 cm kadar olup içi tüy ve kıllarla döşenir. Yuvalarını gruplar hâlinde mağara, kayalık ve ağaçlara yapan türler de vardır.
Dişi, yazın tarçın renginde benekli 4-5 yumurta yumurtlar. Eşler sırayla kuluçkaya yatarlar. Yavrular anne babaların ağızlarında getirdikleri böceklerle beslenirler. İki hafta içinde gelişip yuvayı terk ederler. Kırlangıçlar, yılda 2-3 defâ kuluçkaya yatarlar. Kırlangıç, göç dönüşünde eski yuvasında bir serçe görecek olursa onu çıkarıp kovmaya çalışır. Serçeyi çıkaramazsa, arkadaşlarını çağırarak, hepsi birden yuvanın ağzını çamurla kapatarak serçeyi ölüme mahkum ederler.
KIRLANGIÇBALIĞI (Trigla hirundo)
Alm. Roter Knurrhahn (m), Fr. Trigle hirondelle, İng. Saphirine gurnard. Familyası: Kırlangıçbalığıgiller (Triglidae). Yaşadığı yerler: Atlantik Okyanusu ve denizlerimizin derinliklerinde. Özellikleri: Dibi çamurlu sularda yaşar, rengi kırmızıdır. Göğüs yüzgeçleri büyüktür. Uçar gibi yüzerler, eti makbuldür. Çeşitleri: Benekli, öksüz, dikenli öksüz, mazak kırlangıç balığı meşhurdur.
Denizlerin çamurlu diplerinde yaşayan kırmızı renkli bir balık. Kemikli balıklar takımındandır. Vücutları çok pulludur. Sırt yüzgeçleri iki adettir. Göğüs yüzgeçleri gelişmiştir. Başı büyük ve öne çıkıktır. Baş ve yanaklarında kemiksi plakalar bulunur. Göğüs yüzgeçlerinin ilk üç dikeni serbesttir. Bunların sâyesinde diplerde yürür ve duyarga gibi kullanır. Boyları 40-75 cm arasında değişir. Yurdumuzda Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara’da yaşarlar. Diplerde çiftler hâlinde gezerler. Yaz aylarında diplere yumurta bırakırlar.
Yakalanan kırlangıçlar yüzme keselerini sıkıştırarak ağlar gibi sesler çıkarırlar. Balıkçılar bu iniltilere dayanamadığından avlamaktan çekinirler. Kurtçuk, karides, küçük ıstakoz ve yumuşakçalarla beslenirler. Küçük çocuklara rahatça verilebilecek lezzetli beyaz etleri vardır.
KIRLANGIÇOTU (Chelidonium majus)
Alm. Schoellkraut (n), Fr. Chélidoine (m), İng. Celandine. Familyası: Gelincikgiller (Papaveraceae), Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Karadeniz, İç Anadolu.
Nisan-mayıs ayları arasında, sarı renkli çiçekler açan 25-75 cm boyunda, sarımsı sütlü, çok yıllık, otsu bir bitki. Duvar diplerinde, ekilmemiş tarlalarda rastlanır. Daha çok sulak ve gölgeli yerleri sever. Gövdeleri dik, silindirik, üstte dallanmış ve tüylüdür. Yapraklar, alternan dizilişli, saplı, tüylü üst yüzü yeşil, alt yüzü mavimsi-yeşil renklidir. Çiçekler, dalların ucunda, şemsiye durumunda toplanmışlardır. Çanak yaprak, iki serbest parçalı ve sarımsı yeşil, taç yaprakları dört serbest parçalı ve sarı renklidir. Erkek organlar çok sayıda, dişi organ, iki meyve yaprağından ibârettir. Meyve, oval şekilli, esmer-yeşil renkli tohumludur. Zehirli bir bitkidir. Rasgele kullanmamalıdır.
Kullanıldığı yerler: Tâze olarak, bütün bitki ve sütü kullanılır. Bütün bitki, bilhassa yapraklar, alkaloitler ihtiva eder. Ayrıca sarı renkli bir boya maddesi, uçucu yağ, % 3 tanen, vitamin C, karotin, elma, limonen gibi organik asitler ve saponinler taşır.
Ağrı dindirici olarak, deri hastalıklarında; sütü ise siğil ve nasıra karşı kullanılır. Bitkiden, koyu bej yün boyası elde edilir. Hayvanlarda zehirlenmelere sebep olur.
KIRMIZI KAYITLI AKREDİTİFLER (Red-Calause credits)
Bir ihraç malının sevkinden önce, ihrâcat bedelinin kısmen, yâhut tamâmen ödenmesine imkân veren akreditif türüdür. Kırmızı kayıtlı akreditiflerde söz konusu malın sevkinden önce ödemenin yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer alır ve bu hüküm kırmızı yazılır.
İhrâcâtçı, ihrâcât bedelini avans olarak alır. Bu avans, malların sevkinden sonra aracı bankaya teslim edilecek olan belgelerin bedelinden mahsup edilmek sûretiyle kapatılır. İhrâcâtçı aldığı avansı, malın taşınması, ambalajlanması, depolanması gibi amaçlarla kullanabilir.
İlin Kimliği
Yüzölçümü : 6570km2
Nüfûsu : 256.862
İlçeleri : Merkez, Akçakent, Akpınar, Boztepe, Çiçekdağı, Kaman, Mucur.
İç Anadolu’nun Orta Kızılırmak bölümünde yer alan bir ilimiz. Doğu ve güneydoğu’da Nevşehir; güneyde Niğde; güney, güneybatı ve batısında Ankara ile çevrilidir. 38° 49’ ve 39° 48’ kuzey enlemleri ile 33° 25’ ve 34° 43’ doğu boylamları arasında yer alır. Trafik numarası 40’tır.
İsminin Menşei
Türkler uçsuz bucaksız bir kırın ortasında olan bu kasabayı fethederek Bizanslılardan aldıklarında bu kente “Kır şehri” demişlerdir. Bir ara “Gülşehri” ismi ile de anılan kentin ismi “Kırşehir” olmuştur. Eski ismi “Makissos”, daha sonra “Justiniapolis” olarak anılmıştır.
Târihi
Kırşehir ilinin bulunduğu topraklar, târihte Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hititlerin toprakları içinde bulunuyordu. Hititlerin iç savaş ve iktidar kavgaları ile dağılıp yıkılmasından sonra bu topraklara Asurlular hâkim olmuştur. Persler M.Ö. 6. asırda bu bölgeyi istilâ etmişlerdir. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Persleri yenmiş, Anadolu ve İran’ı istilâ ederek Makedonya Devletine katmıştır. İskender’in ölümü ile bu bölge (Asya) Selevkos Devletinin nüfuzunda kalmışsa da fiilen bu bölge Kapadokya Krallığının olmuştur. Kapadokya Krallığı, Roma İmparatorluğunun hâkimiyetini tanımış ve bilahare Roma İmparatorluğu, Kapadokya Krallığı ile birlikte bu bölgeyi kendine bağlamıştır. M.S. 395 senesinde Romaİmparatorluğu Batı ve Doğu olarak ikiye bölününce bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düşmüştür.
İslâm orduları yedinci asır ortalarından başlayarak Kırşehir bölgesine birçok defalar akınlar yaparak bu bölgeyi fethetmişlerse de devamlı olarak ellerinde tutamamışlardır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu gibi Kırşehir de, Anadolu Fâtihi ve Anadolu’da Türk Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah tarafından fethedilmiştir.
Bir ara Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları bu bölgede hâkim olmuşlar ve 1120’de Selçuklulara bağlı bir vilâyet daha sonra Konya Selçuklularının bir vilâyeti olmuştur. On ikinci asrın ikinci yarısında şehir gelişmiş ve Anadolu’nun bağrında en büyük ilim ve kültür merkezlerinden biri hâline gelmiştir.
On dördüncü asır başlarında Kırşehir’de İlhanlı hükümdarları namına sikke kesilmiştir.
Kırşehir, Anadolu’da “Ahîlik” denen tasavvufî esnaf teşkilâtının en mühim merkezlerinden biri olması ile 14. asırda oldukça gelişmiştir. Meşhur Ahî Evren Kırşehir’e yerleşmiş, Mevlevî Tarikatı gelişmiş ve büyük mutasavvıf ve Türk şâiri Âşık Paşa burada yaşamıştır. Bu asırda müstesnâ bir kültür ve ilim merkezi olan Kırşehir’in şehir nüfûsu 180 bini bulmuştur.
On dördüncü asrın ikinci yarısında Kırşehir bir ara Eretnaoğullarına (Sivas’a) bağlanmış, sonradan Karamanoğullarının eline geçmiştir. Osmanlılar Kırşehir’i Birinci Bayezid devrinde 1381’de almışsa da 1402’de Timur Kırşehir’i alarak yeniden Karamanoğullarına geri vermiştir. Sultan İkinci Murad Han zamanında Osmanlılar yeniden Kırşehir’e hâkim oldular. Celâli isyanları Kırşehir’in gerilemesinde mühim rol oynamıştır.
Osmanlı devrinde Kırşehir, Konya (Karaman) Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 7 sancağından (vilâyetinden) birine merkez olmuştur. Kırşehir’in 4 kazası vardı. Cumhûriyetten sonra Kırşehir kendi adını taşıyan ilin merkezi, 1954’te Nevşehir, Kırşehir’den ayrılarak il olmuştur. Kırşehir ilçe olmuştur. 1957’de Kırşehir tekrar il hâline getirilmiştir.
Fizikî Yapı
Kırşehir ilinin % 17’si dağlarla, % 65’i yayla ve platolarla ve % 18’i ovalarla kaplıdır. Kırşehir’e yaylalar şehri denmiştir. Topraklarının üçte ikisi 500-1200 m yükseklikteki plato ve yaylalardan ibârettir.
Dağları: Yayla ve plato görünümünde olan topraklarının üzerinde 1500 m’yi aşan dağların mühim kısmı, Kızılırmak ile bunun kolu olan Delice Irmak arasında olup başlıca dağları şunlardır:
En yüksek dağları Baran Dağı (1808 m), Kargasekmez Dağı (1712 m), Kervansaray Dağı (1679 m), Çiçek Dağı (1691 m), Aliöllez Dağı (1528 m), Naldöken Dağı (1504 m) dır.
Yayla ve platolar Yozgat’a doğru yükselir. Yayla ve platoların orman ve bitki örtüsü azdır. Fakat hayvancılığa müsaittir. Platolar kalkerli olup yağmur sularının yer altında toplanıp alçak yerlerden kaynak olarak çıkmasını temin eder böylece yaz aylarında aşırı kuraklığı önler.
Ovaları: Bu bölgede bazı yerlerde geniş çöküntü alanları ve aşınma ovaları meydana gelmiştir. Bunların en önemlisi 1110 m yükseklikteki Seyfe Ovasıdır. Akarsuların açtığı vâdiler dar ve derindir. Önemli vâdiler Kızılırmak, Kılıçözü ve Delice Irmak Vâdileridir. Kırşehir Kılıçözü Vâdisi Çoğun’a kadar dik olarak uzanır. Çoğun’dan sonra genişler. Vâdinin doğu ve batısında taşınma yoluyla meydana gelen Çoğun Ovası 2500 hektar ve 2400 hektarlık Güzler Ovası bulunur.
Akarsuları: Kırşehir ilinin akarsuları Kızılırmak ve bunun kolları olan Delice Irmak ile Kılıçözü Deresidir. Kızılırmak: Kızıldağ’dan çıkan Kızılırmak Sivas, Kayseri ve Nevşehir’i geçip Mucur’un güneyinden Kırşehir’e girer. Bu ırmak üzerinde kurulan Hirfanlı ve Kesikköprü Barajları Kırşehir sınırları içinde kalır. Delice Irmak: Kızılırmağın önemli bir koludur. Yozgat Dağlarından çıkar. Yerköy yakınında Kırşehir-Yozgat sınırını meydana getirir ve kuzey batıya doğru akar. Yazın suları azalır, ilkbaharda kabarır. Kılıçözü Deresi: Kaman yakınlarında Baran Dağı kuzey yamaçlarından çıkar. Kırşehir-Ankara sınırını çizer. Ocakbaşı Bucağında Kırşehir’i terk eder. Üzerinde Çoğun Barajı kuruludur.
Öz adı verilen vâdilerden gelen Büyüköz, Hamanözü, Kılıçöz ve Acısu, Kızılırmak’a dökülür.
Gölleri: Seyfe Gölü: Kırşehir’de tek tabiî göldür. Göl bir çöküntü alanıdır. Denizden 1110 m yükseklikte ve 15 km2 yüzölçümündedir. Derinliği 3-5 m arasında değişir. Suyu çok tuzludur. Yazın kıyılarında tuz tabakaları meydana gelir. Hirfanlı Baraj Gölü: Kızılırmak üzerinde kurulmuştur. Enerji istihsali, sulama ve su taşkınlarını önleme maksadıyla yapılmıştır. Genişliği 15 km, uzunluğu 75 km’dir. Kapladığı alan 320 km2 dir. Su hacmi 6 milyar m3 tür. Senede 400 milyon kw/s enerji üretilir.
Kesikköprü Barajı: Hirfanlı Barajından 25 km uzaklıkta ve Kızılırmak üzerindedir. Genişliği 1,5 km ve uzunluğu 15 km olup 38 km2 lik bir alanı kaplar. Çoğun Barajı: Kılıçözü Deresi üzerinde ve Çoğun Bucağı yakınındadır. Sulama maksadıyla kurulmuştur. Hirfanlı Barajında tutulan sazan ve yayın balıkları Anadolu tatlı su balıklarının en lezzetlisidir. Bozkırda bir balıkçılık merkezi olup, Kırşehir’e “kır ortasında balık diyarı” denir.
İklim ve Bitki Örtüsü
Bu bölgede sert kara iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, baharlar yağmurlu, kış ise sert ve soğuk geçer. Senelik yağış miktarı 379 mm’dir. Sıcaklık +39,4°C ile -28°C arasında seyreder. İl topraklarının % 60’ı ekili ve dikili, % 30’u çayır ve mer’alarla kaplıdır. Ormanlık ve fundalık saha il topraklarının % 3’ünü biraz geçer. Ormanlar Çiçekdağ bölgesinde olup meşe ağaçlarından ibarettir. Akarsu vâdileri kavak ve meyve ağaçları ile kaplıdır. Bozkır ve çorak arazi çoğunluktadır.
Ekonomi
Kırşehir ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Sanayi bakımından en az gelişmiş iller arasındadır. Faal nüfusun % 80’i tarım, hayvancılık, ormancılık, avcılık ve balıkçılıkla uğraşır. Sanayi sektöründe çalışanlar % 7’dir. Göçler sebebiyle nüfus artışı azalmıştır.
Tarım: Tarım ilin mühim ekonomik kaynağı olup, başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, mahlut, fasulye, mercimek, patates, şekerpancarı ve ketendir. Sebzecilik gelişmemiştir. Fakat meyvecilik önemli yer tutar. Elma, armut, erik, ceviz ve üzüm az miktarda da kayısı, kiraz, vişne ve şeftali yetişir. Zerdalisi ve “Balbaşı” denilen pekmezi meşhurdur.
Hayvancılık: Kışların sert ve uzun geçmesi ve bitki örtüsünün cılız olması sebebiyle hayvancılık ancak ikinci derecede bir geçim kaynağıdır. Koyun, tiftik keçisi, kılkeçisi ve sığır beslenir.
Ormancılık: Kırşehir ili orman bakımından yoksuldur. 13 bin hektar bozuk baltalık orman alanı ile 10 bin hektara yakın fundalık vardır. Akarsu vâdilerinde modern kavakçılık yapılmaktadır.
Mâdenleri: Yeraltı kaynakları zengin sayılmaz. Başlıca mâdenleri mermer, tuz, maden kömürü ve flüosittir. Oniks mermerleri meşhurdur.
Sanâyi: Kırşehir sanâyi bakımından en az gelişmiş illerimizden biridir. Başlıca sanâyi kuruluşları, un fabrikaları, üç tuz imalâthanesi, matkap ucu üreten Oralsan Makina Takım Sanâyii ve Ticâret A.Ş., mermer fabrikaları, Meytaş Kireç, Türktur Turizm ve İnşaat A.Ş., Petlas Lâstik Fabrikaları, Yem ve Bulgur Fabrikası A.Ş., 10 ve daha fazla işçi çalıştıran 20’den fazla iş yeridir. Küçük sanayi dalında 234 metal işyeri, 125 orman ürünleri ve 108 dokuma iş yeri vardır. Dokuma iş yerleri evlerdedir. Kırşehir halı ve seccadeleri çok meşhurdur.
Ulaşım: Demiryolu ve havayolu ulaşımı yoktur. Kırşehir’e ulaşım yalnız karayolu ile sağlanır. Ankara-Kayseri yolu Kırşehir’den geçer. Bu yoldan ayrılan bir yol Nevşehir-Niğde’ye başka bir yol ise Yozgat’a bağlanır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfus: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 256.862 olup, 126.406’sı ilçe merkezlerinde, 130.456’sı köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 6570 km2 olup nüfus yoğunluğu 38’dir. Devamlı göçler sebebiyle nüfus artışı fazla değildir. Konut meselesi en az olan yegane ildir. Nüfusun % 10’u yurt dışındadır.
Örf ve âdetleri: Kırşehir Selçuklu Türkleri tarafından büyük şehir hâline getirildi. 1071’den sonra tamamen Türkleşen Kırşehir’de eski kültürler unutulmuş Türk-İslâm kültürü hâkim olmuştur. Osmanlı devrinde Kırşehir Ahîlik merkezi olmuş ve ahîlerin pîri sayılan Ahî Evren 13. asırda Kırşehir’e yerleşmiştir. Hacı Bektaş-ı Veli aynı asırda Kırşehir’e 40 km uzaklıkta Suluca Karahöyük (Hacıbektaş)e yerleşmiştir. On dördüncü asırda meşhur Türk Şairi Âşık Paşa Garipname adlı eserini Kırşehir’de yazmıştır. On üçüncü ve on dördüncü asırda Kırşehir bütün Anadolu’yu etkileyici kültür ve ilim merkezi olmuştur. Daha sonraki asırlardaCelâlî İsyanları ile Kırşehir önemini kaybetmeye başlamıştır. Halk edebiyatı zengindir. Pekçok halk şâiri yetişmiştir. Zengin halk oyunları ve müziği vardır. Oyunlarda kaşık ve zil havaları ve halaylar yaygındır. Çok sayıda türküleri ile meşhurdur. Üç ayak, demirağa, koca oyun ve ağırlama meşhurdur. Mahallî yemeklerden pilavı çok tanınır.
Kırşehir’de yaygın el sanatları, bakırcılık, dokumacılık ve taş işlemeciliğidir. Türkler, halı ve kilim dokumacılığını Asya’dan getirmişler ve Anadolu’ya yaymışlardır. Kırşehir dokumacılığın çok geliştiği bir il olmuştur.
Mahallî kıyâfetleri: Kadınlar; başta üzeri gümüş tepelikli fes, içlik, cepken üç etek, kuşak, şalvar ve yemeni veya lapçin giyerler. Erkekler; göynek, delme yelek, şalvar, kuşak ve yemeni giyerler.
Eğitim: Bütün köylerinde ilkokul vardır. Okur yazar oranı % 70’ten fazladır. Bütün ilde 14 Anaokulu, 338 ilkokul, 51 ortaokul 6 meslekî ve teknik ortaokul, 5 lise, 14 meslekî ve teknik lise vardır.
İlçeleri
Kırşehir’in biri merkez olmak üzere yedi ilçesi vardır.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 103.688 olup, 73.538’i ilçe merkezinde, 30.150’si köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dağlıktır. Doğusunda Kervansaray Dağı, kuzeyinde Naldöken Dağı, batısında Armutlu Dağı, orta kısmında Kılıközü (Kırşehir) Çayı Vâdisi yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patatestir. Kılıçözü Çayı Vâdisinde sulu tarım yapılır ve en çok sebze-meyve yetiştirilir. Vâdi boyunca söğütler ve kavaklıklar vardır.
İlçe merkezi Kılıçözü (Kırşehir) Çayı Vâdisinde kurulmuştur. Denizden yüksekliği 980 metredir. Kılıçözü (Kırşehir) Çayı şehri ikiye böler. Ankara-Kayseri karayolu ilçeden geçer. Çok eski bir târihe sâhip olan ilçe, eskiden beri ticâret yollarına kavşak noktalığı yapmaktadır. İlçe belediyesi 1870’te kurulmuştur.
Akçakent: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 15.821 olup, 1448’i ilçe merkezinde 14.373’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 23 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelir. En yüksek noktası olan Çiçekdağı (1691 m) orta kesimde yer alır.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl ve elmadır. Yüksek kesimlerde hayvancılık ve ormancılık yapılır. En çok küçükbaş hayvan beslenir. İlçe merkezi Çiçekdağı eteklerinde yer alır. Çiçekdağı ilçesine bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu.
Akpınar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 17.357 olup, 3791’i ilçe merkezinde, 13.566’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 23 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelmiştir.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates, şekerpancarı, arpa, nohut, soğandır. Hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. Ençok Ankara keçisi, sığır ve koyun beslenir. İlçe merkezi Ankara-Kırşehir-Kayseri karayolu üzerindedir. Fazla gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. Belediyesi 1959’da kurulmuştur. Kaman’a bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu.
Boztepe: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 10.639 olup, 4004’ü ilçe merkezinde, 6635’i köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelmiştir. Batısında Kervansaray Dağı yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patatestir. İlçe merkezi Kervansaray Dağı eteklerinde yer alır. Merkez ilçeye bağlı belediyelik köy olan Boztepe, 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe olmuştur. İlçe belediyesi 1960’ta kurulmuştur.
Çiçekdağı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 24.053 olup, 6468’i ilçe merkezinde, 17.585’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 35, Kösefakulu bucağına bağlı 12 köyü vardır. İlçe toprakları yüksekçe bir platodan meydana gelir. Batısında ilçeye ismini veren Çiçekdağı yer alır. Dağlık kesim ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuyu Delice Irmak ve kollarıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı ve elmadır. Dağlık kesimlerde hayvancılık ve ormancılık başlıca geçim kaynağıdır. En çok küçük baş hayvan beslenir. İlçe topraklarında flüorit, mâden kömürü, bakır ve manganez yatakları vardır.
İlçe merkezi, Çiçekdağı’nın eteklerinde, Delice Irmağının kollarından birinin kıyısında kurulmuştur. Kırşehir-Yozgat karayolu ilçeden geçer.İl merkezine 67 km mesâfededir. Eski adı Boyalık’tır. Abdülmecîd Han zamanında Mecidiye ismi ile Yozgat’a bağlı bir bucak idi. Sultan Abdülazîz Han zamânında ilçe oldu. 1930’da Çiçekdağı ismi verildi. 1954’te Yozgat’a bağlanan ilçe, 1957’de tekrar Kırşehir’e bağlanmıştır. Belediyesi Cumhûriyetten önce kurulmuştur.
Kaman: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 61.569 olup, 26.038’i ilçe merkezinde, 35.531’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 41, Savcılı bucağına bağlı 10 köyü vardır. İlçe toprakları engebeli platodan meydana gelir. Doğu ve güneydoğusunda Baron Dağı yer alır. Başlıca akarsuları Kızılırmak ve Kılıçözü Deresidir. Hirfanlı Baraj Gölünün bir bölümü ilçe topraklarında yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, şekerpancarı, patates, arpa, nohut, soğan, fasulye, üzüm olup az miktarda kayısı yetiştirilir. Hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. En çok Ankara keçisi, koyun ve sığır beslenir. Hirfanlı baraj gölünde tatlı su balıkçılığı yapılır. Evlerde halı dokumacılığı çok yaygın olup, ekonomide önemli yer tutar. İlçe topraklarında demir ve flüorit yatakları vardır.
İlçe merkezi Kılıçözü Vâdisinde kurulmuştur. Kırşehir-Bala karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 52 km mesafededir. Denizden yüksekliği 1500 metredir. Hirfanlı Barajının kurulması ile gelişmiştir. 1954’te Ankara’ya bağlanan Kaman, 1957’de tekrar Kırşehir’e bağlandı. 1944 yılında ilçe olan Kaman’ın belediyesi 1923’te kurulmuştur.
Mucur: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 23.735 olup, 11.119’u ilçe merkezinde, 12.616’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 43 köyü vardır. Yüzölçümü 1068 km2 olup nüfus yoğunluğu 22’dir. İlçe toprakları Mucur platosunda yer alır. Orta kesimini Kervansaray Dağı engebelendirir. Başlıca akarsuyu Kızılırmak’tır. Seyfe (Malya) Gölü ilçe sınırları içinde kalır. Gölün doğu ve kuzeydoğusunda Seyfe Ovası vardır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, üzüm, elma, baklagiller ve arpa olup, ayrıca az miktarda patates, soğan ve kayısı yetiştirilir. Hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. En çok Koyun ve Ankara keçisi beslenir. Seyfe Gölü yakınlarında Malya Devlet Çiftliği vardır.
İlçe merkezi Acısu Vâdisinin yamaçlarında kurulmuştur. Ankara-Kırşehir-Kayseri karayolu ilçenin kıyısından geçer. İl merkezine 24 km mesâfededir. 1954’te Nevşehir’e bağlanan ilçe 1957’de tekrar Kırşehir’in bir ilçesi hâline geldi. İlçe belediyesi Cumhûriyetten önce kurulmuştur.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Kırşehir ilinde bulunan târihî eserlerin hemen hepsini Türklerin yaptığı eserler meydana getirir.
Alâeddin Câmii: Kaletepe’de İkinci Alâeddin Keykubât tarafından 1242’de yapılmıştır. 1893’te AhmedArif Bey baştan başa tâmir ettirmiştir. Bir ara müze deposu oldu ise de bugün câmi olarak kullanılıyor.
Ahî Evren Câmii ve Türbesi: On dördüncü asırdan kalmadır. Kırşehir’in en önemli târihî eseridir. Câminin içinde bir türbe vardır. Bu türbede Ahî esnaf teşkilâtının pîri sayılan Ahî Evren medfundur.
Caca Bey Medresesi: 1273’te Kırşehir Vâlisi Caca Bey (Cacaoğlu Emir Nûreddîn) tarafından yaptırılmıştır. Bugün câmi olarak kullanılmaktadır. Medresenin, câmi, imâret ve tekke kısmı yıkılmıştır. Câminin minâresi ayaktadır. Caca Beyin türbesi medresenin yanındadır. Türbenin üzerindeki cam kubbe Astronomi Fakültesine âitti. Burada yıldızlar gözlenirdi. Halk medreseye “Cıncıklı Câmi” ismini vermiştir. Caca Bey Medresesi dünyânın ilk gözlemevi (rasathâne) olarak inşâ edilmiş yapısıdır.
Melik GâziTürbesi: 1250’de Melik Gâzinin eşi Muhterem Hâtun tarafından yaptırılmıştır. Konik külahlı sekizgen kenarlı bir yapıdır. Mermer taç kapının süsleri çok zengindir. Anadolu Selçuklularına âit güzel bir kümbettir. İçinde Mengücükoğlu Beyi Muzafferüddîn Behşamşah’ın ve eşinin kabri vardır.
Âşık Paşa Türbesi: Âşık Paşa için 1333’te tamâmı mermerden yapılmıştır. 1935’te tâmir gören türbeyi Âşık Paşanın yeğeni Eretna Veziri AliŞah Ruhi yaptırmıştır.
Kesik Köprü: İl merkezinin 23 km güneyindeki Kesikköprü köyündedir. Selçuklular zamanında yapılan köprü, Kızılırmak üzerinde olup, hâlen Niğde, Adana ve Konya illerine ulaşımı sağlamaktadır.
Kesikköprü Kervansarayı: Kesikköprü köyündedir.Selçuklu mîmârî özelliklerini bütün ihtişamı ile yansıtmaktadır.
Hitit Kalıntıları: Kırşehir’e 40 km uzaklıkta Hashöyük mevkiindedir. Hititlere âit eski bir şehrin kalıntısı ve bâzı eserler ortaya çıkarılmıştır.
Mucur Yeraltı Şehri: Mucur ilçesinin Solaklı Mahallesindedir. Bizans dönemine âit olan yeraltı şehri daha çok sığınak şeklindedir. Toplam 42 odası olan şehrin gerekli tâmirâtı yapılarak turizm hizmetine açılmıştır.
Mesire yerleri:
Akarsu ve göl kıyıları mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Hirfanlı Barajı ve Gölü: Kaman ilçesinin 19 km güneybatısında Kızılırmak üzerinde kurulmuştur. Büyük Oba köyünün hemen yakınında bir plaj bulunmaktadır. Günü birlik gidilen bir mesire yeridir.
Seyfe Gölü: Mucur ilçesine 20 km uzaklıkta olup mesire yeridir. Yüzölçümü ortalama olarak 22 km2dir. Denizden yüksekliği 1080 metredir. Mucur ilçesine 20 km uzaklıkta olan göl, Türkiye’nin kuş toplulukları bakımından en zengin göllerinden biridir. Çevresinde yabanî av hayvanları vardır. Göl çevresinde turistik tesisler mevcuttur.
Kaplıcalar ve içmeler:
Kaplıcalar bakımından zengin yörelerden biridir. Başlıca kaplıcaları şunlardır:
Karakurt Kaplıcası: Kırşehire 18 km uzaklıkta Karalar köyündedir. İlk olarak tesisler Selçuklu komutanlarından Kılıç Arslan tarafından 1135 senesinde yaptırılmıştır. Konaklama tesisleri vardır. Banyo kürleri romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına; içme kürleri karaciğer, safrakesesi, mîde ve barsak hastalıklarına iyi gelmektedir.
Terme Kaplıcası: Kırşehir’in güneyinde Kuşdili mevkiindedir. Konaklama tesisleri vardır. İçme kürleri karaciğer, yüksek tansiyon, safrakesesi, mîde ve barsak hastalıklarına; banyo kürleri kalp hastalıkları, romatizma, nevralji, nefrit, kadın hastalıkları, çocuk felci ve yarım felce faydalıdır.
Bulamaçlı Kaplıcası: Çiçekdağı ilçesine 10 km uzaklıkta Bulamaçlı köyü yakınlarındadır. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıca suyu içme ile mîde, barsak, karaciğer ve safrakesesi hastalıklarına; banyo ile romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelir.
Mahmutlu Kaplıcası: Çiçekdağı’na 20 km uzaklıktadır. Konaklama tesisleri yetersizdir. Banyo kürleri romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına; içme kürleri mîde, barsak, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına faydalıdır.