KAYIKÇI KUL MUSTAFA
On yedinci yüzyıldaki asker şâirlerin en meşhuru. Doğum ve ölüm târihleri bilinmemektedir. Yalnız Sultan İkinci Osman’ın şehid edilmesi ve Sultan Dördüncü Murad Hanın Bağdat Seferinden bahsetmesi yaşadığı yüzyıl hakkında bilgi vermektedir. Bâzı kaynaklar 1646’dan sonra öldüğünü bildirmektedirler.
Yeniçeriler arasında yetişen en tanınmış şâirdir. Gençliğinde garp devletlerinde bulunduğu için Kayıkçı lâkabının buradan geldiği sanılmaktadır. İlk önceleri Murâd Reisle Cezayir’e giden Kul Mustafa daha sonra İstanbul’a gelerek yeniçeri ocağına katıldı. Asker olduktan sonra pekçok sefer ve savaşa katılan şâir, yazdığı şiirlerinde bunları açık bir dil ile anlatmıştır. Şiirlerinde Murâd Reisin ölümü, İran Şahının Bağdat’ı alması, Sultan Dördüncü Murâd Hanın ölümü, Sultan İbrâhim Hanın pâdişah olması anlatılmaktadır.
Sultan Dördüncü Murâd Hanın Bağdat Seferi sırasında Genç Osmân isimli bir askerin kahramanlıklarını ve şehid olmasını anlatması onun yazdığı destanın günümüze kadar gelip şöhretinin yayılmasına sebeb oldu. Asker olması, ordu ile beraber bulunması onu hep târihî olaylarla ilgilenip şiir yazmaya sevk etti. Şiirlerinde kullandığı dil sâde, samîmî ve içlidir.
Şiirlerine birkaç örnek:
Vaktine hazır ol ey Acem Şâhı
Mağripten üstüne asker geliyor
Yıkacaktır tâcın ile tahtını
Sultan Murâd Hân (ın) kendi geliyor
Ben yâre nittim neyledim
Aşkın deryâsın boyladım
Yüzümü türâb eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryâsına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âlemde uluyum şimdi
Alm. Buche (f), Fr. Hêtre (m), İng. Beech. Familyası: Kayıngiller (Fagaceae) Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Ege, Karadeniz bölgesi.
Kışın yaprağını döken çiçekleri bir cinsli orman ağaçları. Yapraklarının kenarları girintili, ince tüylü ve uçları sivridir. Çiçek durumları kedicik şeklindedir. Meyvelerinin dip kısımlarında kupula adı verilen kadeh şeklinde bir çanak bulunur.
Gölgede yetişen ağaçlardandır. Kökleri orta derinliğe kadar iner. Azamî 700-800 sene yaşayabilir. Şah ve filizden büyüyebilir. Kayın ağacının gövdesi ince, çatlaksız ve kırçıl renkli bir kabukla sarılmış silindir biçimindedir.
Kayın ağacının 10 kadar türü vardır. Memleketimizde Doğu kayını(Fagus orientalis) yayılmıştır.
Kullanıldığı yerler: Kayın ağacının kerestesi ısıya ve rutubete karşı hassastır. Fırınlanarak mobilya imalinde bilhassa kontraplak yapımında kullanılır. Genç kayın ağaçlarından maden direği yapımında faydalanılır.
Avrupa kayını (Fagus silvatica)nın tohumlarından elde edilen yağ, yemek yağı olarak margarin endüstrisinde kullanılır. Kayın katranının distilasyonundan antiseptik olarak kullanılan kreozot elde edilir. Bu da dıştan romatizma ve deri hastalıklarına karşı kullanılır.
Alm. Aprikosenbaum (m), Fr. Abricotier (m), İng. Apricot tree. Familyası: Gülgiller (Rosaceae) Türkiye’de yetiştiği yerler: Malatya, Erzincan, Bursa, Amasya, Çorum, Niğde, Kayseri.
Menşei Çin olarak bilinen, 2-10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz bir ağaç. Yapraklar uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekler beyaz veya pembe renkli olup, yapraklardan daha önce meydana gelirler. Meyvelerin üzeri tüylü olup, sarımsı-turuncu renkte eriksidir. Zerdali olarak da bilinir.
Kayısı Bahçesi Kurulmasında
Dikkat Edilecek Hususlar
a) Yön ve yöre: Kayısı kaynak îtibâriyle dağlık bölgelerden geldiğinden veya ayrıca kazık kök yapısına sâhib olduklarından yamaçlarda meyil derecesi % 3 ile % 20 olan yerlerde rahatlıkla yetişebilmektedir. Ayrıca bol ışık ve güneş istediğinden güney yamaçlar tercih edilmeli, hâkim rüzgar istikametleri dikkate alınmalıdır.
b) Toprak derinliği ve toprak vasfı: Kayısı soğuk ve derin ağır topraklarda daha iyi netice vermekte, kökler boğulmak suretiyle zamk çıkarmaktadır. Bu sebeple kumlu, tınlı, iyi hava alabilen humus ve kireççe zengin (marınlı topraklar) kayısı bahçesi için ideal topraklardır.
c) Taban altı suyu: Kayısı ağacının en çok etkilendiği husus taban altı suyunun toprak yüzeyine yakın oluşudur. Bu bakımdan taban altı suyu yüksek olan yerlerde asla kayısı bahçesi kurulmamalıdır.
Kayısı bahçesi tesis edilecek yerin yol durumu, pazara yakınlığı ve uzaklığı, ayrıca iç ve dış pazara istek çeşitleri de dikkate alınmalıdır.
Dikime Hazırlık
A. Dikim sahalarının hazırlanması: Daha iyi bir kayısı bahçesi tesisi için, dikim sahalarının ilkbaharda krizma edilmek suretiyle toprak sonbahara kadar dinlenmeye terk edilmelidir.
B. Dikim şekli ve mesâfeleri:
1. Kare şekli dikim (sıra arası sıra üzeri birbirine eşit),
2. Dikdörtgen şekli dikim (sıra arası sıra üstünden daha geniş),
3. Üçgen şeklinde dikim (birim sahaya çok fidan dikmek için, ayrıca meyilli yerler için),
4. Satranç şeklinde dikim.
Dikim mesâfeleri: Toprağa, çeşide ve dikim şekillerine göre değişebilmektedir. Dikdörtgen dikimde sıra arası 10,12 m, sıra üzeri ise 8-10 m olmalıdır. Mümbit topraklarda ise bu mesafeler daha dar, fakir ve kurak topraklarda ise daha geniş tutulabilmektedir. Sofralık çeşitlerde ise dikdörtgen dikimde 8x10 m olmalıdır. Mümbit topraklarda ise bu mesâfeler daha dar, fakir ve kurak topraklarda ise daha geniş tutulabilmektedir. Sofralık çeşitlerde ise dikdörtgen dikimde 8x10 m2, 8x8 m2 olabilmektedir.
C. Fidan çukurunun açılması: Çukurun büyüklüğü muhtelif fidan türüne, toprağına göre değişmektedir. Kayısı için 60 cm uzunluğunda ve 60 cm derinliğinde bir çukurun açılması gerekir. Dikkat edilecek husus çukur açılırken ilk 30 cm’lik üst toprağı bir tarafa, sonra gelen 30 cm’lik alt toprağın ayrı olarak bir tarafa konulmasıdır.
D. Çukurun gübrelenmesi: Fidan dikimi için en ideal gübre yanmış hayvan gübresidir. Dikimden önce iki kürek toprak, bir kürek yanmış hayvan gübresi karıştırılarak harç yapılır. Bu gübre kullanıldığı takdirde ilk iki yıl kimyevî gübre verilmemesi, fidan gelişmesi yönünden daha iyi olmaktadır.
E. Hereklerin dikilmesi: Rüzgârlı mıntıkalarda yeni dikilen fidanların kuvvetli kök teşekkülü ile sağlam bir gövde temin edilinceye kadar fidanın sallanmaması için dikimle beraber herek kullanılır.
F. Dekara dikilecek fidan sayısı: Dikimin şekillerine ve mesâfeye göre 10-15 arasında değişmektedir. Genel olarak dekara dikilecek fidan sayısında şu formül kullanılır:
1000
F = ¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
Sıra arası x Sıra üzeri
Fidanın Dikilmesi
Fidan dikiminde şu hususlara dikkat edilmelidir:
1. Çukur açılırken ilk 30 cm’lik toprağı ayrı bir yere, son 30 cm’lik kısımı ayrı bir yere koymak.
2. Hereği fidandan evvel dikmek.
3. Dikim anında toprağı ayakla bastırarak fidanın toprakla temâsını sağlamak.
4. Aşı yerinin muhakkak toprak üzerinde kalmasını temin etmek, fidanı derin dikmemek.
5. Fidana can suyu vermek.
6. Fidanı hereğe oynak bir şekilde bağlamak.
Yetişmiş kayısı Bahçesinin Bakımı
Meyvecilikte devamlı ve kaliteli mahsul alınabilmesi için bahçelerin bakımının en iyi şekilde yapılması gerekir.
A. Toprak işleme: Kayısı bahçelerinde toprak işleme birincisi ilkbaharda sürülmek suretiyle otlar toprağa gömülür. İkincisinde sonbaharda yaprak dökümünden sonra yaprakların sürülerek toprağa gömülmesi faydalı olmaktadır.
B. Budama: Kayısıları budama ilkbaharda ve sonbaharda ilâçlama öncesi kuru dalların ayıklanması en uygun budama şekli olmaktadır.
C. Gübreleme: Kayısı bahçesi için her üç yılda bir, bir dönüme 3 ton hesabı ile çiftlik gübresi verilmesi en uygun şeklidir. Ayrıca ticârî gübrelerden de her yıl ağaç başına her yaşı için 100 gr hesabı ile gübre verilmesi faydalı olur.
D. Sulama: Kayısı ağacı suyu sevmemekle beraber kurak ve sıcak geçen mevsimlerde sulamaya ihtiyaç göstermektedir. 3-5 defa kayısıya su verilmesi âdet hâline gelmiştir. Bu sulamaların zamanı ise: 1. sulama çağala devresi, 2. sulama hasattan 15 gün önce, 3. sulama hasattan sonra, 4. sulama ağustos ayında, 5. sulama eylül ayında yapılmaktadır.
E. Mücâdele:
1. Sonbaharda yaprakların dökümünü müteakip % 2’lik bordo bulamacı göztaşı kireç (yapılması önemlidir) veya hazır bakırlı ilâçlardan % 0,8’lik dozu ile ağaçlar iyice ilâçlanmalıdır.
2. İkinci ilâçlama ilkbaharda gözler kabardığında (pembe tomurcuk devresi) % 1’lik bordo bulamacı veya hazır bakırlı ilâçlardan birini % 4’lük (100 litreye 400 gram) dozu ile bu dönemde tomurcuk tırtılı(tortor için) Lebaycide (100 litreye 150 gram) veya % 0,2’lik Gusathion Wp. 25’lik ilâçlardan biri karıştırılır. (100 litreye 200 gr) Ağaçlar ilâçlanır.
3. Üçüncü ilâçlama ağaçlar tam çiçekteyken yapılır. 100 litre suya banlate 60 gr veya derosel 75 gr ilâçlardan birisi atılır.
4. Dördüncü ilâçlama ise meyve zeytin çekirdeği kadar olunca yapılır. Bunlar için kış ilâçlaması daha etkili olmaktadır. Gözler kabarmadan şubat başında kış ilâcı Winter-Vas sarı renkli 100 litre suya 6-7 kg hesabı ile atılmaktadır. Kış ilâçlaması 2 veya 3 yılda bir yapılmalıdır.
Kayısı yaprağı bakımından eriğe, meyvesi bakımından şeftaliye benzediğinden şeftali ve erik ağaçlarına aşılanabilir.
Başlıca kayısı çeşitleri şunlardır: Şekerpare, Turfanda, İmrahor, Şam, Kurukabuk, Çöloğlu vs.
Kullanıldığı Yerler
Meyveleri, çekirdekleri ve yaprakları kullanılır. Çekirdeklerinden yağ elde edilir. Etli meyvesi şeker, organik asitler ve C vitamini ihtivâ etmesi bakımından önemlidir.
Kayısı eskiden beri Anadolu’da yetiştirilmektedir. Meyvelerinin kolaylıkla kuruması, muhafazasının ve paketlenmesinin kolay olması dolayısıyla beslenmede önemli rol oynar. Çekirdek içinden elde edilen yağ badem yağı yerine, yaprakları derelerde balıkları sersemleterek tutmak için kullanılır. Burada yapraklarda bulunan amygdalin maddesinin rolü önemlidir.
Alm. Hauhechel (f), Fr. Bugrane, arrète-boeuf (m), İng. Tallrest, restharrou. Familyası: Baklagiller (Leguminosae), Türkiye’de yetiştiği yerler: Anadolu.
Haziran, ağustos ayları arasında pembemsi renkli çiçekler açan, 30-60 cm boyunda çok yıllık dikenli bitki. Yol kenarlarında boş tarlalarda rastlanır. Gövdeleri odunlu, yatık, yer yer kırmızımsı renkli ve tüylüdür. Meyveleri sarımtrak, esmer renkli ve fasulyeye benzer.
Kullanıldığı yerler: Bitkinin ilkbahar ve sonbaharda çıkarılıp kurutulan kökleri kullanılır. Köklerde uçucu ve sâbit yağ, tanen şekerleri, zamk, ononin ve spinosin vardır. İdrar söktürücü ve terletici tesirinden dolayı çayı kullanılır. Halk arasında deri hastalıklarına ve romatizmaya karşı da faydalanılmaktadır.
İlçelerde bulunan en büyük mülki âmir. Arapça “vekil” demektir. Osmanlılarda, sadrazam, hükümet merkezinden ayrıldığı zaman kendisine kubbe vezirlerinden “vezir-i sâni” vekâlet eder, bu vekâleti müddetince ona “kaymakam paşa” veya sâdece “kaymakam” denildiği gibi “kaymakam-ı rıkâb-ı hümâyûn” veya “kaymakam-ı âsitâne-i seâdet” de denirdi. Kaymakam paşalar, vekâleti müddetince asıl gibi hareket eder, sadrazamın bütün salâhiyetlerini (yetkilerini) kullanırdı. Yalnız, seferin olduğu ve ordunun bulunduğu bölge, yetkisi dışında kalırdı. Buralardaki ilgili hüküm ve beratları veremezdi; bunların verilmesi doğrudan doğruya pâdişaha ve sadrâzama âitti. Yabancılarla ilgili işlere de sadrazam bakardı.
Pâdişahlar sefer yerlerine sadrazamı gönderdikleri zaman merkezde sadrazama vekâlet edecek ve pâdişahla olan irtibâtı sağlayacak bir memura ihtiyaç hâsıl oldu. Bu makama sadrazamın itimat ettiği kimsenin tâyin olması gelenek hâline gelmişti. Göreve getirilen vezir, sadrazam ile birlikte padişah tarafından kabul olunur. Kendisine samur kürk giydirilerek memuriyeti îlân edilirdi. Ayrıca, pâdişah Edirne’de olursa, İstanbul’a kaymakam veya muhâfız tâyin ederdi.
Kaymakamın başkanlığında toplanan dîvâna “kaymakam dîvânı” denirdi. Kaymakamlar, sadrazam gibi dîvân günlerinde evlerinde dîvân kurarlardı. Dîvâna katılan vezirlerle, kazaskerler, şıkk-ı evvel defterdarı, nişancı ve reis-ül küttâb, ordu ile birlikte gittiklerinden kaymakamın kurduğu dîvânda İstanbul kâdısı, şıkk-ı sâni ve sâlis deftardârları ile nişancı ve reis-ül küttap vekilleri bulunurdu.
Çarşamba dîvânına ise, İstanbul kâdısından başka Galata, Üsküdar ve havass-ı Kostaniyye kâdıları ile sekbanbaşı gelir, fakat sekbanbaşı yeniçeri ağasının vekili olarak fazla kalmayıp geri dönerdi Cumâ dîvânına yalnız sekbanbaşı gelmezdi.
Kaymakam paşaların kendine mahsus kıyâfetleri vardı. Kaymakamlar, sadrazam gibi zaman zaman gezerek eşyâ fiyatlarını kontrol ederler, narha riâyet edilip edilmediğine bakarlar ve yine sadrazam gibi tersâneye gidip bahriye işlerini teftiş ederlerdi.
Osmanlı ordusunda, bugünkü yarbay karşılığında olan rütbeye de kaymakam denirdi.
Günümüzde kaymakam, idârî birimlerden ilçelerin en büyük mülki âmiri için kullanılan bir ünvandır. İlçede hiyerarşik üst olduğundan idârî şube başkanları ile âmirlerin birinci derecede, diğer memurların ikinci derecede sicil âmiridir. İlçe memurlarının çalışmalarını devamlı kontrol altında bulundurur, teşkilâtın düzgün çalışması için denetimler yapar. Vâlinin tâlimât ve emirlerini yerine getirdiği gibi kânun, tüzük, yönetmelik, hükümet kararlarının yayını, îlânı ve takibi kaymakamın vazifeleri arasındadır. İdârenin ve zâbıtanın âmiri durumunda olan kaymakam, ilçe hudutları içinde huzuru, asayişi sağlamakla da görevlidir. Bunun için adlî ve zâbıta kolluk kuvvetlerini kullanır. Köylerin mâlî işleri ile yakından alâkâdâr olur. Muhtarların uygunsuz kararlarını bozma, köy ihtiyar heyetlerine yol gösterme, vazifesini yapmayan muhtarlara îkazda bulunma selahiyetleri de vardır.
Kaymakam devlet temsilcisi olmayıp, devlet memuru durumundadır. Vâlilerin devlet mallarını idâre ve bunlarda tasarrufta bulunma, devlet namına sözleşme yapma yetkileri Kaymakamlarda yoktur. Kaymakamlar vâlilerin emrinde olup bu bakımdan ilçeye âit bütün işleri ona yazarlar. Bununla birlikte kaymakamlar ilçelerdeki askerî ve adlî makamları denetleyemezler. Çünkü bu kurumlar onun denetim ve kontrolu dışındadır. Ancak Kaymakamlar adlî ve askerlik şubelerinden gerekli gördüğü konularda bilgi istiyebilir.
Alm. Schweissung (f), (Zusammen-) Schweissen (n), Fr. Soudure (f), soudage (m), İng. Welding. Kimyâsal yapıları, birbirinin aynı veya az farklı olan iki malzemenin ısı, basınç veya her ikisinin de etkisiyle çözülemeyecek şekilde birleştirilmesi işlemi.
Parçaların birleştirilecek kısımları uygulanan ısı ve basınç etkisiyle birbirine karışır. Bu etkilerin kaldırılmasıyla tekrar katılaşan parçalar malzemeye bağlı olarak birleştirilmiş olur.Kaynak işlemi, demir şeritlerin ısıtılıp, birlikte dövülerek birleştirildiği eski kılıç yapım şeklinden gelişerek, bugün metalurji, fizik, kimya, elektronik ve kuantum mekaniğini ilgilendiren bir teknik hâline gelmiştir.
Bugün kullanılan kaynaklar, kaynak işleminde ısı veya basınç etkisinin esas rolü oynamasına bağlı olarak basınç ve ergitme kaynakları olarak iki ana gruba ayrılır. Basınç kaynaklarında basınç, bağlantının birleştirilmesinde esas etki olarak kullanılır. Bu tip kaynak işleminde soğuk basınç kaynağı dışında bağlantıya yardımcı olarak ısı etkisiyle de tatbik edilir. Ergitme kaynaklarında parçalar ısı etkisiyle birleşecek kısımlardan eriyip birbirine karışarak birleşir. Bu tip kaynakta çoğu zaman birleştirilecek parçaların malzemesinde mamül bir dolgu metali kaynak işlemine yardımcı olarak eritilerek kaynak yerine tatbik edilir.
A. Basınç Kaynakları
Kaynak işleminde parçaların birbirine bastırılmasından doğan mekanik etki esas rolü oynar. Başlıca türleri şunlardır:
1. Ocak kaynağı: Kaynak sıcaklığına kadar ısıtılan parçalar üstüste konularak dövülür. Böylece birleşmeleri sağlanır.
2. Gaz basınç kaynağı: Asetilen, propan, hidrojen veya benzeri bir yanıcı gaz oksijen yardımıyla yakılarak istenilen kaynak ısısı elde edilir. Gazların her ikisi de tüplerden alınır. Kaynağın şekline ve kaynak yapılacak yüzeylerin cinsi ve kalınlığına göre hamlaçta gerekli olan ayarlamalar yapılır. Bu şekilde elde edilen sıcaklık 3000 dereceyi bulur. Bağlantının sağlanması için gerekli basınç kaynak ısısı ile ters orantılı olarak değişir.
3. Elektrik direnç kaynağı: Bu metotta elektrik akımının, geçtiği iletkeni ısıtma etkisinden yararlanılır. Bu ısınma kesite, malzemenin özgül direncine ve akım şiddetine bağlıdır. Kaynak şekline göre şu türleri vardır:
a. Alın kaynağı: Kaynak yapılacak parçalar, bir transformatörün sekonder sargısının uçları ile birleştirilmiş iki çene arasına alınır. Akım geçince parçalar ısınır. Isınan parçaların üzerine basınç uygulanarak bağlantı sağlanır. Bu tip kaynak daha çok çelik profillerin uçlarının birbirine kaynak edilmesinde kullanılır.
b. Nokta kaynağı: İnce saç levhaların birbirlerine kaynak edilmesinde kullanılır. Taşıt, uçak ve hafif yapı konstrüksiyonlarda seri imalatta çok yaygın olarak kullanılır. Transformatörün uçları arasına bağlanmış iki bakır çubuk elektrot arasında kuvvet altında ve elektrik akımının sağladığı ısı etkisiyle parçalar birbirlerine nokta şeklinde kaynak edilmiş olur. Elektrotlar mekanik, hidrolik ve pnömatik olarak bastırılarak saçların birbirlerine iyi bir şekilde teması sağlanır.
c. Dikiş kaynağı: Saç konstrüksiyonlarda kaynak bağlantısında sızdırmazlık gerekiyorsa kullanılır. Meselâ depo ve yakıt tanklarının konstrüksiyonunda saç parçalar su ile soğutulan yuvarlak makara şeklindeki elektrotlar arasından geçirilerek sürekli kaynak dikişi yapılması sağlanır.
d. Boruların direnç kaynağı: Boru yapımında kullanılır. Malzeme profil haddelerinden geçerek yarık bir boru şeklini aldıktan sonra ek yeri doğrudan akım verilerek ısıtılır. Baskı makaralarının arasından geçirilen boru basınç altında ek yeri boyunca kaynak edilmiş olur.
4. İndüksiyon kaynağı: Özellikle modern boru îmâlinde kullanılan bu metodda boru bir bobin içinden geçirilir. Bobinin hasıl ettiği indüksiyon akımları ile boru ısınarak baskı makaralarının arasından geçerken ek yerinden kaynak edilir.
5. Termit kaynağı: Parçaların kaynak uçları demir oksit alüminyum tozu içine gömülür ve birbirine bastırılır. Karışım tutuşturulduğu zaman gayet kuvvetli ekzoterm kimyevi reaksiyon başlar. Reaksiyon bir defa başlatıldıktan sonra koruyucu baryum süper oksit tozu altında kendi kendine devam eder. Meydana gelen eriyiğin sıcaklığı 3000 dereceyi bulur. Kaynak uçları yeteri kadar ısındıktan sonra birbirine bastırılarak kaynak bağlantısı sağlanır. Çok eskiden beri rayların birleştirilmesinde kullanılır.
6. Sürtünme kaynağı: Profil, mil, boru gibi parçaların dönel simetrik olan uçlarının kaynağında geniş ölçüde kullanılır. Parçaların biri sabit tutulur. Diğeri döndürülerek eksenel yönde sabit parçaya bastırılır. Sürtünmeden doğan ısıdan kaynak sıcaklığı hâsıl olunca, basınç arttırılarak kaynak bağlantısı sağlanır.
7. Ses üstü kaynağı: Bu kaynak türünde ses üstü titreşimlerinin çok yüksek enerjilerinden faydalanılarak kaynak bölgesinde bölgesel bir ısınma sağlanır. Birbirine bastırılan yüzeyler özel bir cihazla elde edilerek elektrodlar arasından geçirilen ses üstü dalgaların hâsıl ettiği ısı yardımıyla kaynak edilmiş olur.
8. Patlama kaynağı: Üstüste bindirilen saç levhaların kaynağında kullanılır. Patlayıcı bir maddenin patlama etkisiyle saç yüzeyleri birbirine çarptırılır. Hâsıl olan ısı ve basınç yardımı ile kaynak yapılmış olur.
9. Soğuk basınç kaynağı: Daha çok plastik malzemelerin kaynağında kullanılır. Isı verilmemesine rağmen gereken basınç daha büyüktür. Bağlantı yüzeylerinin birbirine kuvvetle bastırılması ile basınç bölgesinde malzeme kristalleri, çözülüp yeniden hasıl olarak bağlantıyı sağlarlar. Alın, nokta veya dikiş şeklinde gerçekleştirilebilir.
B. Ergitme Kaynakları
Bu kaynaklarda kaynatılacak parçalara basınç yapılmaz. Bağlantı yüzeyleri tatbik edilen ısı etkisiyle ergitilip birbirine karışarak veya parçalar arasındaki boşluk, kendi cinsinden ergitilmiş bir dolgu maddesi ile doldurularak bağlantı sağlanır. Başlıca türleri şunlardır:
1. Gaz eritme kaynağı: Oksi-asetilen kaynağı da denilir. Yanıcı gaz olarak kullanılan asetilen hamlaçta oksijen ile birleşerek yakılır. Elde edilen ısı ile, yanyana getirilen parçaların kaynak yüzeyleri ve aynı malzemeden mamül bir elektrod dolgu metali olarak eritilerek kaynak bağlantısı sağlanır. Kaynak sırasında parçalara kuvvet uygulanması söz konusu değildir. Asetilen alevi ile ulaşılan kaynak sıcaklığı 3200 derece olup, bâzı özel haller hariç bütün metallerin kaynağı için yeterlidir.
2. Elektrik ark kaynağı: Meydana getirilen elektrik arkının, ısı etkisinden yararlanarak malzemenin kaynak edilen bölgesinin erimesi sağlanır. Elektrik arkı elektrot ile parça arasında veya çift elektrot kullanıldığında elektrodlar arasında meydana getirilir. Kaynakta dolgu malzemesi olarak kullanılan çubuk, elektrot vazifesi görebileceği gibi, ayrıca bağımsız bir çubuk bu amaç için eritilebilir. Bu tip kaynakta sıcaklık çok yüksek olması sebebiyle metalin yanmaması için kaynağın atmosfer etkisinden korunması gerekir. Bu korunmanın şekline, kaynağın atmosferle irtibatının engellenmesine göre açık veya kapalı ark kaynakları olarak iki gruba ayrılır:
a. Açık ark kaynağı:
1) Karbon elektrot ile ark kaynağı: Bu tip kaynakta ark, karbon elektrot ile parça arasında (tek karbon elektrotlu ark kaynağı) veya iki karbon elektrot arasında (iki karbon elektrotlu ark kaynağı) teşekkül ettirilir. Arkın teşkili için doğru akım kullanılır. Bu tip kaynakta genellikle kaynak dikişini doldurmak üzere bir tel şeklinde kaynak malzemesi eritilir. Karbon elektrotun yanmasından dolayı kaynak bölgesinde CO ve CO2 gazları oksitlenmeyi bir miktar önlemesine karşılık atmosferin etkisi tam olarak önlenemediğinden kaynak kalitesi düşüktür.
2) Metal elektrot ile ark kaynağı: Ark, çubuk şeklindeki madenî elektrot ile parça arasında teşkil edilir. Elektrot arkın hasıl ettiği ısı sebebiyle eriyerek kaynak dikişini doldurur. Elektrot kaynak edilen malzeme özelliklerinde seçilir. Elektrotlar genellikle kaynağı atmosfer tesirinden koruyacak şekilde özel bir manto malzemesiyle kaplıdır. Kaynak sırasında bu manto eriyerek ergimiş kaynak malzemesi üstünde bir tabaka teşkil ederek atmosfer etkisini önler. Bu tip kaynak en yaygın kullanılan kaynak metodudur.
b. Kapalı ark kaynağı:
Açık ark kaynaklarıyla mantolu metal elektrot kullanılsa bile havadaki oksijen ve azotun kaynak dikişine etkileri dolayısıyla kaliteli kaynak yapılmaz. Bunun için kaynak dikişinin atmosfer ile irtibatının kesilmesi için kapalı ark kaynağı usûlleri geliştirilmiştir.
1) Koruyucu gaz kaynağı: Bu usûlde kaynak dikişine hidrojen, argon, helyum, karbondioksit gazlarından biri devamlı olarak gönderilerek havanın kaynak yerinden tamamen uzaklaşması sağlanır. Karbondioksit ile koruyucu gaz kaynağında eriyen tel elektrotlar kullanılmasına karşılık diğer usullerde erimeyen wolfram elektrotlar kullanılır. Gaz, elektrot muhafazasının içinden kaynak dikişine püskürtülür. İstenildiğinde kaynak işleminde eriyen bir kaynak teli dolgu metali olarak kullanılabilir.
2) Toz altı kaynağı: Bu tip kaynakta kaynak işlemi çıplak elektrotla özel bir kaynak tozunun altında gerçekleştirilir. Kaynak dikişinin üzerine serilmiş olan toz atmosfer ile teması önler. Metod, otomatik kaynak techizatı ile de uygulanabilir. Bütün çelik işleyen endüstride, gemi, basınçlı kap ve boru imalinde geniş ölçüde kullanılmaktadır.
3) Elektron akım kaynağı: Elektron kaynağı, anoda göre çok düşük potansiyelde bir katottan yayılan elektronlardan elde edilen elektron demetinin yüksek enerji yoğunluğundan faydalanarak yapılır. Tungsten katottan yayılan elektronlar daire şeklindeki anodun içinden geçerek bir elektromanyetik sargı yardımıyla odaklanıp parça üzerine gönderilir. 2 mm, 20 cm arasında ayarlanabilen odak noktasında 3.000-10.000 °C arası elde edilen çok yüksek sıcaklıkla 20 cm’ye kadar kalınlıkta her türlü metalin (molibden, wolfram, titan, alaşımlı çelikler, gibi) kaynağı mümkündür. Metod kesme ve delme işleminde kullanılır. Fakat bu çeşit kaynağın en büyük mahzuru kaynak işleminin vakum odasında yapma mecburiyetidir.
4. Plazma kaynağı: Çok yüksek sıcaklığa çıkarılmış olan gazların iyonizasyonundan faydalanılır. Elektrot olarak yanmayan tunsgten elektrot kullanılır. Hamlaç içinde akan asal gaz elektrodun hemen altındaki dar bir memeden geçerken büzülüp hızlanır. Bu şekilde çok yüksek sıcaklıklara çıkan (15.000-18.000 °C) gaz hüzmesi malzeme üzerine geldiğinde onu ergiterek kaynaklar.
5. Lazer kaynağı: Lazerin geliştirilmesinden sonra kaynak alanında da kullanılabilmesi için araştırmalar yapıldı. İlk defa yakut kristal ile yoğunlaştırılan ışık hüzmesi kullanılan lazerler birkaç mikron kalınlığındaki mikrominyatür parçaların kaynağında, elektronik aletlerin yapımında kullanıldı. Son yıllarda sürekli ışın demeti üreten çok güçlü bir lazer türü olan karbondioksit lazeriyle çok yüksek güç ve sıcaklıklara çıkılabilmektedir. Lazer kaynağında ışın demetinin odak noktası ayarlanarak bir kaç mikrondan 20-30 cm kalınlığına kadar parçalar yüksek hızlarda (1-2 m/dak.) kaynaklayabilir. (Bkz. Lazer)
Alm. Sieden Kochen (n), Fr. Ebullition (f), İng. Boilling. Sıvı halden buhar hâle geçiş olayı. Bu ise sıvının buhar basıncının, sıvı üzerindeki atmosfer basıncına eşit veya ondan daha büyük olması ile olur.
Bir sıvının normal kaynama noktası, sıvının maksimum buhar basıncının normal şartlardaki atmosfer basıncına yâni 760 milimetrelik cıva basıncına eşit olduğu sıcaklıktır. Sıvı üzerindeki basınç değiştiğinde, söz konusu sıvıya ilişkin sıcaklık ve buhar basıncı bağıntısına göre gerçek kaynama noktası da değişir. Meselâ normal olarak 100 °C’de kaynayan su, basınç 17 milimetreye indirildiğinde oda sıcaklığında kaynar. Sıvıda bir katı eritilirse veya içine daha az uçucu başka bir sıvı karıştırılırsa kaynama noktası daha yüksek bir değere çıkar.
Sıcaklığı kaynama noktasına ulaşan bir sıvının hemen kaynamaya başlaması gerekmez. Tamâmen hareketsiz tutulur ve ayrıca da üstü ince bir yağ tabakasıyla örtülürse su, kaynama noktasının üstündeki sıcaklıklara kadar çıkarılabilir. Daha da ısıtılırsa patlamaya yakın bir şiddetle âniden kaynar ve daha sonra gerçek kaynama noktasına döner.
KAYNANADİLİ (Opuntia ficus-indica)
Alm. Feigen-Opuntie (f), Fr. Figuier d’Inde cactus (m), İng. Cactus, Indian fig. Familyası: Kaktüsgiller (Cactacea), Türkiye’de yetiştiği yerler: Güney Anadolu ve Ege’de kurak ve sıcak bölgelerde yetişen etli gövdeli, dikenli, otsu veya odunsu bitkiler. Genel yayılma alanı Amerika’nın çöl veya yarı çöl bölgeleridir. Memleketimizde de tabiî olarak yabanîleşmiş olmakla beraber bahçelerde de yetiştirilir. Kullanıldığı yerler: Meyveleri dikenlidir. Dikenli kısmından ayrıldıktan sonra iç kısmı yenir. Tadı tatlıdır. Frenk inciri veya Kilis inciri olarak da bilinir.