KARMAŞIK SAYILAR
Alm. Komplexe Zahlen (f.pl.), Fr. Nombres (m.pl.) complexes. İng. Complex numbers. a ve b gerçel sayı ve i, -l’in karekökü olmak üzere a+ib şeklinde yazılabilen sayılar. Burada a, karmaşık sayının gerçel kısmını ve b sanal kısmını teşkil eder.
Târihi
Negatif sayıların bulunmasından sonra, matematikçiler karesi negatif sayı olan sayıyı aradılar. ilk matematikçiler böyle bir sayının mevcut olmadığı sonucuna vardılar. 1637’de René Descartes bu tür sayıların varlığına dikkati çekmiştir. 1777’de Leonhard Euler günümüzdeki i sayısını sembol olarak kullanmıştır. Karmaşık sözü ilk defâ Gauss tarafından verilmiştir. Elektrik ve mağnetizmanın matematiksel ifâdesinde karmaşık sayılar çok önemli rol oynamaktadır.
a+ib ve c+id olarak verilen iki karmaşık sayının gerçel ve sanal parçaları ayrı ayrı birbirine eşitse, yâni a= c ve b= d ise, bu sayılar birbirlerine eşit olurlar. Bu sayıların dört işlemi aşağıdaki gibi târif edilmiştir:
(a+ib) + (c+id)= (a+c) + i (b+d)
(a+ib) – (c+id)= (a-c) + i (b-d)
(a+ib) (c+id) = (ac-bd) + i (ad+bc)
a+ib ac+bd bc-ad
───── = ─────── + i ───────
c+id c2+d2 c2+d2
Bu özellikler i2= –1 kabul edilerek doğrudan doğruya çıkarılabilir. Karmaşık sayıların dört işlemi, gerçel sayılarınkinin genelleştirilmesinden ibârettir. Bir farkları, büyüklüklerine göre sıraya konulamazlar.
Bir z = x + iy karmaşık sayısının, karmaşık eşleniği -z = x – iy olarak târif edilir. Karmaşık sayının mutlak değeri veya modulü I.zI = √x2 + Y2 olarak târif edilir.
Karmaşık sayılar gerçel parçası yatay eksen üzerinde, sanal parçası düşey eksen üzerinde olmak üzere dik koordinat takımını kullanarak düzlemde gösterilebilir. Bu düzleme karmaşık düzlem denir. Böylece her sayı, düzlemde bir noktaya karşı getirilir. Karmaşık sayılar, dolayısıyla bu düzlem üzerindeki noktalar, kutupsal koordinatlar kullanılarak da gösterilebilir. Noktanın başlangıç noktasına olan mesafesi r ve bu doğrunun x ekseni ile yaptığı açı qile gösterilirse z= x + iy şeklindeki bir karmaşık sayı z = r (cosq+i (sinq) olarak da yazılabilir. 1748’de Leonhard Euler’e dayanan diğer bir gösterim de z = reiq şeklindedir. Bir gösterim ile bir karmaşık sayının kuvveti zn= (reiq)n= rneinq= rn (cosnq+i sin nq) olarak kolayca belirlenir. n, mertebe kökü ise k= 0,1,2,..., n-1 olmak üzere:
cos -+2k- -+2k-
Zl/n= rl/n + i sin
n n
şeklinde belirlenir.
KARNABAHAR (Brassica oleracea var, Botrytis)
Alm. Blumenkohl (m), Fr. Chou-fleur (m), İng. Cauliflower. Familyası: Turpgiller (Cruciferae) Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde sebze olarak yetiştirilir.
Lahananın bir çeşidi. Lahanada yapraklar sebze olarak kullanıldığı halde, karnabaharda yenilen kısım genç çiçek tomurcukları ile çiçek durumu eksenidir. Karnabahar beyaz renkte bir sebzedir. Bunun sebebi de çiçek durumunun büyük örtü yaprakları ile kapalı kalmasındandır.
Karnabahar, tohumdan serpmeyle ekilerek yetiştirilir. Çiçekler etlenince, tohuma kaçmaması için kesilir.
Kullanıldığı yerler: Lezzetli bir sebzedir. Pişirilerek yenir. Yemek ve kızartması yapılır. Sindirimi biraz zordur.
Alm. Karneval (m), Fastnacht (f), Fr. Carnaval (m), İng. Carnival. Hıristiyanların kendi inançlarına göre girdikleri büyük perhizlerden hemen önceki günlerde yaptıkları eğlenceler.
Karnaval kelimesinin târihi eski çağlara uzanır. Bilhassa eski Yunan ve Roma toplumlarında görülen karnaval, insanların rûhî boşluklarını doldurmak için toplu olarak yaptıkları bir eğlence çeşididir. Eski zamanlarda bâzı topluluklar tarafından yapılan karnavallarda, maske takarak kötü ruhları kaçırmak düşüncesi ile hareket edilirdi. Bu maskelerin, takana çeşitli güçler kazandırdığına inanılır, meselâ kutsal kabul edilen bir hayvanın kılığına girmekle geçici olarak o hayvanların güçlerinin kendilerine geçtikleri sanılırdı. Böylece maske takmak karnavalların belli başlı özelliklerinden birisi olmuştur. Bitiş günleri ve adları bölgelere göre değişir.
Hıristiyanlığın yayılması ile insanlar bâtıl inançlardan sıyrılmışlar, karnaval ismi altındaki bu iptidâî, insânî eğlencelerden vazgeçmişlerdi. Fakat Hıristiyanlığın kısa zamanda bozulması, hakikatlerin unutulması neticesinde bilhassa 18. yüzyılda maskeli balolar şeklinde topluma âdet olarak tekrar girdi. Paris’te Opera’da verilen baloların rezâlet hâlini alması üzerine yasak edildi, fakat asrın sonlarında tekrar serbest bırakıldı. Zamanla dini yortu öncesi başlayan bu karnavallar önemli bir halk eğlencesi hâline geldi. Fransa, İtalya, Almanya ve diğer Hıristiyan devletlerinde bugün dinden uzak bir eğlence ve âdet olmuştur. Karnaval; Peru, Meksika ve Brezilya’da ise yerli geleneklerden de bâzı özellikler alarak her sene milyonlarca insanın günlerce süren çılgınlıklarla dolu bir eğlencesi hâline gelmiştir. Karnaval günlerinde her türlü rezâletlerin yapılması, alkol duvarlarının aşılması, yüzlerce insanın alkol komasından ölmesi, günümüzdeki karnavalların en belirgin özelliğidir. Karnavallar bu hâliyle birer halk eğlencesi olmaktan çıkmış, toplum hayâtını kötü yönde etkileyen birer çılgınlığa dönüşmüştür.
Günümüzde karnavalla Faşing arasında pek bir fark yoktur. Görkemli elbiseler, maskeli balolar, yergi oyunları, ahlâk dışı aşırı davranışlar, karnaval ve faşingde de bugün aynen görülmektedir.
Alm. Karolinen (inseln), Fr. Iles Carolines, İng. Caroline Islands. Karolin Adaları, Doğu Pasifik Okyanusunda, Ekvatorun hemen kuzeyinde yer alan ABD’nin idâresindeki adalar grubu. Karolin Adaları toplam 930 adet olup okyanusta 3,4 milyon km2 saha içine yayılmış ve 1165 km2 alana sâhiptir. Adaların içinde en büyükleri Babelthuap ve Ponape’dir. Doğu Karolin Adaları bilim adamlarının araştırmalarına göre, okyanus dibinin yükselmesi ile meydana gelmiş atol ve volkanik yapıdadır. İklim tropikaldir. Çok sık tayfun görülür.
Adalarda toplam 65.048 yerli yaşamaktadır. Yerlileri umumiyetle Mikronesyalıdır. Lisanları, Mikronesya şivesinde Malezya dilidir. Resmî okullarda İngilizce eğitim yapılır.
Ada halkı zirâat ve balıkçılıkla geçinirler. Karabiber, kakao ve muz ihraç ürünü olarak gelir getirir.
Karolin Adaları 16. yüzyılda Portekiz ve İspanyollar tarafından işgal edildi. Daha sonra 19. yüzyılda Almanlar adaların idâresini ellerine aldılar. Birinci Dünyâ Savaşı ile İkinci Dünyâ Savaşı arasında adaların idâresi Japonya’ya geçti. Japonların savaşı kaybetmeleri ile idâre 1947’den sonra ABD’ye devredildi.
Alm. Wagenaufbau (m), Karosserie (f), Fr. Carrosserie (f), İng. Body of car. Motorlu kara vâsıtalarının, yolcu ve yükleri taşıyan kısmı. Ön çamurluk, motor kapağı ve ön ızgara, karoserden değildir. Karoser, otomobilin satışında rol oynayan en önemli faktördür.
Otomobil karoserleri, önce çeşitli parçalar halinde imâl edilir, pres ile şekil verilir. Daha sonra bu çeşitli parçalar kaynak yolu ile birleştirilir. Böylece ortaya çıkan karoser, paslarından temizlenir ve boyanır. Üst ve arka kısım mekanik bir tabanca ile, diğer kısımlar ise el tabancası ile boyanır. Karoser, seri üretim bandında bir fırından geçirilerek, boyanın kuruması çabuklaştırılır. Bir sonraki kademede koltuklar ve iç aksesuar ilâve edilir. Tamamlanan karoser, şasi üzerine oturtulur. Sürtünmeyi önlemek için karoser ile şasi arasına lâstik çantalar yerleştirilir. Bu tarz imâlatta bir karoser, değişik şasilere monte edilebilir. Diğer bir tarz ise, karoser ile şasinin yekpare gövde hâlinde beraber imâlidir. Bu metodda ağırlık azalmaktadır. Ayrıca bir bütün olarak mukâvemet arttığından, kazalara karşı daha emniyetlidir. Buna karşılık rezonansa meyli daha fazla ve titreşimler fark edilecek seviyededir. Bundan başka bir karoserin birden fazla şasi ile kullanılabilme imkânı bulunmamaktadır. Yekpâre karoser-şasiler, genellikle galvanizli saçtan imâl edilir ve büyük boya havuzlarına daldırılır. Böylece korozyon en az seviyeye indirilir. Karoser imâlatında bu iki usûl arasında umumî bir tercih yapılmamıştır.
Bir de küçük hacimli spor arabalar için fiber-glass karoserler îmâl edilmektedir. Burada da yine parçalar hâlinde îmâl edilen karoser, alüminyum perçinler ve bir yapıştırıcı ile birleştirilmektedir. Fiberglas karoser îmâli en fazla 50.000 adetlik modellerde ve küçük hacimli arabalarda iktisâdî olmaktadır.
Alm. Karotin (n), Fr. Carotène (m), İng. Carotene. Havuçta ve diğer bitkilerde bulunan, A vitamini kaynağı hidrokarbon. Sarı veya kırmızı renklidir.
Vitamin A kadar aktif olmamakla birlikte bir karoten molekülü vücutta iki molekül A vitaminine dönüşür. Karotenin, A vitamini kaynağı olarak, özellikle bitkilerin günlük yiyeceğin çoğunu teşkil ettiği ülkelerde önemi fazladır.
Besinlerle alınan karoten, yağ ve safra asitleri yardımıyla emilir. Plazmadaki miktarı, plazma yağ miktarına bağlıdır. Vücutta en çok, cilt altı yağ dokusunda, retinada, böbrek üstü bezinde bol bulunur.
Vitamin A’nın en önemli görevi görme fonksiyonundadır. Karoten, yani A vitamini yetersiz alınınca gece körlüğü (karanlığa adaptasyon bozukluğu) ve diğer bazı göz bozuklukları meydana gelir.
Vücut yağ dokusu herhangi bir sebeple azaldığında karoten yerinde kalır veya fazla havuç yendiğinde (karoten alındığında) vücut derisinde belirgin sarı renk meydana gelir. Sarılık hastalığı ile karıştırılabilir.
Alm. Karpaten (-gebirge n) (pl.), Fr. Karpates veyâ Carpates (pl.), İng. Carpathian Mountains. Doğu Avrupa’da bir dağ silsilesi. Viyana yakınlarında Bratislava’da başlayıp kuzeydoğuya doğru bir yay biçiminde uzanarak Polonya’nın güneyinden ve Ukrayna’nın güneybatı kesiminden geçip güneydoğuya, Romanya topraklarında Ramnicu Sarat yakınlarında batıya kıvrılır ve Tuna üzerinde Demirkapı denilen bölgede son bulur. Macaristan’ı çok geniş ve açıktan çevreleyen bir yay biçimindedir.
Karpat Dağları, Çekoslavakya, Polonya, Ukrayna ve Romanya olmak üzere dört ülkenin toprakları üzerinde yer alır. Dağların uzunluğu yaklaşık 1500 km, ortalama genişliği 150 km’nin üzerindedir.
Karpat Dağlarının meydana gelişi hakkında tahmin yapan araştırmacılar, dağların Alp Dağlarından daha önce teşekkül etmiş olabileceğini söylemektedirler.
Karpat Dağlarını yapı ve şekil bakımından üç kısımda incelemek mümkündür. Bratislava’dan, Ujok Geçidi (889 m)ne kadar olan bölüme Batı Karpatlar denir. Karpat Dağlarının en yüksek bölümüdür. Dağ silsilesinin en yüksek noktası olan Geristort Tepesi (2655 m) burada bulunur. Batı Karpatlar: Beyaz Karpatlar, Küçük Karpatlar, Tatra ve Slovakya Mâden Dağlarının meydana getirdiği kütledir. Önemli yükseltileri, Aşağı Takra (2043 m), Babja Gora (1725 m) dır. Batı Karpatlar üzerinde Lysa Geçiti (502 m) ve Lubkaw Geçidi (657 m) önemli geçitlerdir. Borislav’ın güney batısındaki Ujok Geçidi (889 m) çok önemli bir geçit olup, Batı Karpatlarla doğu Karpatları birbirinden ayırır.
Batı Karpatlar, birçok nehrin beslendiği ve su depoları olan bölgedir. Meselâ Vah Nehri, Hron Nehri, Hernad Nehri, Dunajeçvistül ve San Nehri bunların başlıcalarıdır. Kuzeyde akan nehirler üzerinde bulunan barajlar küçük Polonya denilen bölgenin ekonomik desteğidir. Batı Karpatların bâzı otlaklar hâriç büyük bölümü sık ormanlara kaplıdır. Bu ormanlarda vahşî hayvanlar bulunmaktadır. Kremnica bölgesinde demir gümüş ve altın mâdenleri bulunur.
Doğu Karpatlar, Ujok Geçidinden Braşov şehrinin doğusuna, güneyde ise Buzau’ya kadar uzanır. Ortalama yüksekliği 1100 m kadardır. Kuzeyde Ukrayna sınırlarında kalan bölgeye Karpatlar Ormanı, güneyde ise Callımanu Dağları ve Narghita Dağları vardır. Bu bölge Karpatların en verimli, bitki örtüsü bakımından en zengin olan kısmıdır. Bu kısımdaki yükseklikler, Vf Pietrosu(2305 m), Sibulja (818 m), Goverla (2061 m) ve İneu (2280 m)dur. Aynı zamanda Ukrayna’yı Romanya’ya bağlayan Tabloniste Geçidi (931 m) burada bulunur. Ukrayna’da Borislay bölgesinde zengin mâden yatakları, petrol, güneyinde Dasava’da ise tabiî gaz bulunur. Bu kesim çok sık ve gür ormanlarla kaplı olup, Siret, Otlu Mureş, Somes ve Dinyester nehirlerini besler.
Dağların üçüncü bölümü olan Transilvanya Alpleri, Alp Dağlarının özelliklerini hâiz olduğundan bu isim verilmiştir. Ortalama yükseklik 1500 m’nin üzerindedir. Eflak ile Transilvanya arasında büyük bir engel olup geçitlerden ulaşım imkânı vardır. Önemli yükseltileri Peleaga Tepesi(2509 m), Cındrelu Tepesi(2245 m) ve Moldavneanu Tepesi (2543 m)dir. Önemli geçitler ise Demirkapı Geçidi, Kızkule Geçidi ve Pradal Geçididir.
Bacauve Plolesti bölgelerinde petrol çıkar. Burası da sık ormanlarla kaplı olup, yeryer otlaklara rastlanır. Bu otlaklarda koyun yetiştiriciliği gelişmiştir.
(Bkz. Kalsiyum Karbit)
Alm. Wassermelone (f), Fr. Pastèque (m), İng. Watermelon. Familyası: Kabakgiller (Cucurbitaceae) Türkiye’de yetiştiği yerler: Hemen hemen her yerde.
Pulpası sulu ve lezzetli olan ve memleketimizde meyve olarak çok yetiştirilen, alaca yeşil, sert kabuklu büyük meyveler veren, bir yıllık otsu bir bitki.
Daha çok Akdeniz bölgesi ülkelerinde yetişen bir bitkidir. Anavatanı Afrika’dır. Eski Mısırlılar zamanında karpuzun yetiştirildiği tesbit edilmiştir.
Karpuz, mutedil iklimlerden hoşlanır, kumlu-killi, derin ve serin toprakları sever. Bilhassa nehir ve göl kenarları karpuz ziraatına elverişlidir. Gübreyi çok sever. Çiftlik veya kuş gübresi verimi artırmada iyidir.
İlkbaharda don ve kırağı tehlikesi geçtikten sonra ekilir. Toprak derin sürülür. Açılan her ocağa 3-4 tohum olmak üzere genellikle 2-5 cm derinliğe ekilir. Tohumlar çimlendikten sonra 2-3 yaprakta birinci çapa, 5-6 yaprakta ikinci çapa yapılır. Kuru şartlarda daha tatlı karpuz elde edilmektedir. Olgun karpuzlar tın-tın eder, kurumuş sapı kolayca kopar, ağırlıkça hafiftir. Karpuzlar renk, şekil ve yetiştiği yere göre isim alırlar:
1. Yeni dünyâ karpuzu: Marmara bölgesinde çok ekilir. Açık yeşil renkte ince kabuklu, koyu kırmızı, gevrek, tatlı ve etlidir. Çekirdekleri beyaz ve küçüktür.
2. Alacalı karpuz: Açık yeşil kabuk üzerinde muntazam koyu lekeler vardır. Kabuğu gevrektir. Eti pembe kırmızı, çekirdekleri siyahtır.
3. Kara karpuz: Kalın, koyu yeşil kabuklu, çok şekerli ve lezzetli, etinin orta kısmı buzlu gibi görüldüğünden karabuz karpuzu da denir. Çekirdekleri küçük ve kırmızı renklidir. Siyah olanları da vardır.
4. Gülle karpuzu: Geç yetişen, kışlık bir çeşittir. Koyu yeşil renkte ve gülle şeklindedir.
5. Vaşinkton karpuzu: Erken yetişen tatlı, kabuğu ince bir karpuz çeşidi.
6. Diyarbakır karpuzu: Alaca yeşil, çok kalın kabuklu, yuvarlak ve söbü biçiminde, ortalama 20-30 kg gelebilen iriliktedir. 50-60 kg gelenleri de vardır. Fazla şekerli sayılmaz, eti de posalıdır.
Kullanıldığı yerler: Tatlı, sulu, şifalı, ferahlatıcı bir meyve olan karpuz, vücuttaki toksinleri temizler ve böbrekteki kumları eriterek sıhhat ve zindelik kazandırır. Karpuzun keleklerinden turşu yapılır.
İlin Kimliği
Yüzölçümü : 8911 km2
Nüfûsu : 349.437
İlçeleri : Merkez, Akyaka, Arpaçay, Digor, Kağızman, Sarıkamış, Selim, Susuz.
Doğu Anadolu’nun kapısı serhat şehrimiz ve tarihî savunmaları ile “Gazi” ünvanını alan ilimiz. Erzurum, Ağrı, Ardahan, Iğdır illeri ve Ermenistan sınırı ile çevrilidir. Trafik numarası36’dır. Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir.
İsminin Menşei
Kars’ı İskitlerin “Karasak” boyları kurmuş ve kendi isimlerini bu şehre vermişlerdir. Zamanla, “Karsak” ismi halk diline “Kars” olarak yerleşmiştir. Diğer bir rivâyete göre ise Gürcü dilinde “kapı” mânâsına gelen “karis, kari, kalaki” kelimelerinden “Kapı Şehir”den gelmektedir.
Târihi
Kars’ın bilinen ilk sâkinleri Hurrilerdir. Daha sonra Hititlerin hâkimiyetine girmişlerdir. Hurriler bölgeye “yüksek ülke” veya “yukarı eller” demişlerdir. Bölge, daha sonra Urartuların işgâline uğradı. M.Ö. 8. asırda Kimmerler buradan geçtiler. Asurlar ve Babiller buraya hâkim olamadılar. İskitler M.Ö. 7. asırda bu bölgeye hâkim oldular. M.Ö. 6. asırda Perslerin istilâsına uğradı. Dârâ, Kafkasya Seferini buradan geçerek yaptı. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralıİskender, Persleri yenerek burasını ele geçirdi. Partlar ve bunlara bağlı Ermeni derebeylikleri zaman zaman bölgeye hâkim oldular. M.Ö. 1. asırda Pontos Krallığını yıkan Romalılar bu bölgeye yaklaştı.
M.S. 2. asırda Romalıların eline geçti. Daha sonra Partlar ve onların yerine geçen Sâsânîler ile Romalılar arasında el değiştirdi. M.S. 395’te Roma ikiye bölününce bu bölge, bütün Anadolu gibi Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bu bölge, Bizans ile Sâsânîler arasında sık sık el değiştirdi ve buradaki derebeyleri bâzan İran bâzan da Bizans’a tâbi oldular.
M.S. 7. asırda İslâm orduları bu bölgeyi fethedince Ermeni derebeyleri, Abbâsî halifelerine tâbi oldular. Bölge ahâlisi, kütleler hâlinde İslâmiyetle şereflenerek, İslâmiyet, Kars ve civarında hızla yayıldı. Türk Sâcoğulları ve onların yerine geçen Şeddâdiler bu bölgeye hâkim oldular ve Ermenilerle mücâdele ettiler. Onuncu asrın ortasında Kars’a 50 km mesâfede Ani şehrini başşehir yapan Ermeni derebeyleri 1044’te Bizanslılar tarafından bölgeden kovuldular. Yirmi senelik Bizans hâkimiyetinden sonra büyük Türk Hakanı Selçuklu Sultanı Alparslan 1064’te Ani’yi fethederek Bizanslıları buradan attı. Kars, Anadolu’nun Türkler tarafından fethedilen ilk parçası oldu. Bu fetih 1071 Malazgirt Zaferinden yedi sene önce olmuştur.
Türkiye Selçukluları Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şahın babası Kutalmış Bey, 1049 ve 1053 Anadolu akınlarına giderken Kars’tan geçti. 1058 akınında Selçuklu şehzâdelerinden Yakuti Kars’ın dış mahallelerini fethetti. Sultan Alparslan, 1068’de Ardahan’ı fethetti. Alp Arslan’ın oğlu SultanMelikşah, Kars’ı geri almak isteyen Bizanslıları 1080’de yenerek bu bölgeyi Erzurum’u merkez yapan Saltukoğullarına verdi. 1124’te Gürcüler, Ani ve Kars’ı ele geçirince, Saltukoğulları 1153’te Kars’ı geri aldı.
1226’da Celâleddin Harezmşah, Ani’yi kuşatmış fakat alamamıştır. Tiflis’i fethetmiştir. 1239’da Moğollar Kars ve Ani’yi alarak, Gürcüleri buradan uzaklaştırmışlardır. Sırasıyla İlhanlılar, Celâyirliler, Tîmûrlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular bölgeye hâkim oldular. Tîmûr Han, 1394, 1400 ve 1403’te Kars’tan geçti. Safevîler, Akkoyunlu İmparatorluğunu yıkınca, mîrasına konarak Kars’a hâkim oldular. Bu sırada Osmanlı Devletinin sınırları da Kars’a dayanmıştı. Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran Seferinden dönerken Kars Kalesi yakınında konakladı. Kars ve çevresi, 1534’te Kânûnî Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında Safevîlerden Osmanlılara geçti.
Osmanlı Devleti ile Safevî Devleti arasındaki stratejik çarpışmalar, Kars bölgesinde cereyan etti. 1548’de Sultan Süleyman Han, Kars Kalesini tahkim ettirdi. Safevîler, zaman zaman Kars’a saldırdılar. Sultan ÜçüncüMurâd Han, 1579’da birkaç hafta içinde Kars şehrini yeni baştan inşâ ettirip, kale, sur, câmi ve her türlü tesisleri yeniden yaptırdı, böylece 16. asırda Türk ordusunun istihkâm sınıfı burada parlak bir imtihan verdi. Kars, Osmanlıların askerî bir üssü ve serhat şehri oldu. 1604’te Safevîler, âni bir hücumla Kars’ı işgal ettilerse de tekrar çıkarıldılar. 1616’da Kars Kalesi yeniden geniş ölçüde tahkim edildi. Sultan Dördüncü Murâd Han, Revan Seferinde buradan geçti ve Kars’ı yeniden îmâr etti. On yedinci asırda Kars ve Çıldır, iki ayrı beylerbeyliğin merkezleri oldular. 29 Mayıs 1664’te başlayan ve bir hafta devam eden zelzele büyük zarar verdi. 1734’te Nâdir Şah Avşar, Kars’ı iki defa, 1744’te üçüncü defa kuşattı ise de alamadı. 1807’de Ruslar, Kars’a kadar yaklaştı fakat Osmanlı ordusu, Rusları yenerek, Tiflis’e geri çekilmek mecburiyetinde bıraktı. 1821-1823 arasında İranlılar, Kars topraklarına akınlar yaparak Osmanlıları yıprattılar. Sonra da Ruslar, saldırarak 15 Temmuz 1828’de Kars’ı işgal ettiler. 8 ay sonra Edirne Muâhedesi ile Kars’ı terk ettilerse de Kars’ın üçte ikisini ve târihi bütün eserlerini, câmi ve türbeleri imhâ ettiler. 1853-1856 Kırım Harbinde bu bölgede büyük savaşlar oldu. Rusların 29 Eylül 1855 taarruzu Kars halkının (genç, yaşlı, erkek, kadın ve hatta çocukların) desteği ile Müşir Mehmed Vâsıf Paşa emrindeki Türk ordusu tarafından geri püskürtüldü. Bu zaferin hatırası olarak altın, gümüş ve bronz“Kars 1272” madalyaları bastırıldı ve Kars şehrine “Gâzi” ünvanı verildi. Halk üç sene vergi ve askerlikten muaf tutuldu. Ruslar, 1856’da Paris Antlaşması ile bu bölgede 5 ay kaldıktan sonra geri çekildiler. Kars çevresinin ikinci Rus işgali böylece sona erdi.
Doksanüç Harbi denen 1877-1878 Türk-Rus Harbinde Kars çevresinde dünyâ çapında önem taşıyan muhârebeler olmuştur. Bu târihte Kars 20 bin nüfuslu ve 25 câmili bir kale şehriydi. Müşir Gâzi Ahmed Muhtâr Paşa, sayıca üstün Rus kuvvetlerini üç meydan muhârebesinde yendi. Bunun üzerine komutanını Rus Çarı azletti. Müşir Gâzi Muhtâr Paşa dördüncü bir savaşa girmedi. Osmanlı ordusu kazansa bile ordunun zâyiâtı ile bütün doğu bölgesi Rusları durduracak bir güçten mahrum kalacaktı. Böyle stratejik sebeplerle orduyu Erzurum’a geri çekti. Bu sebeple Kars, 18 Kasım 1877’de üçüncü defa işgal edilmiş oldu. Ruslar, üç gün üç gece Kars’ı yağma ettiler. Bütün câmi, türbe ve târihî eserleri imhâ ettiler ve Müslüman Türk halkını korkunç bir katliam ile öldürdüler. Kars’ı, Tiflis’te bulunan Kafkasya Umûmî Vâliliğine bağladılar. 1878-1881 arasında üç yıl içinde 82.000 Türk, Kars’ı terk edip, Erzurum çevresine yerleşti. Bunun 11.000’i Kars’ın içindendi. Ruslar, Kars’a Ermeni, Rum, Süryânî, Eston ve hattâ Ukraynalı yerleştirdiler. 1897’de Kars’ta yüzde 51 Türk kaldı; 1914’te Türklerin miktarı yüzde kırka indi. Birinci Dünyâ Harbinde Ruslar, Kars Türklerini Osmanlı ordusuna yardım ediyor diyerek katlettiler. Bu katliamdan sadece 22.000 Türk kurtularak Bakü’deki Müslüman Cemiyetinin himâyesinde yaşadılar. Azerbaycanlı Türkler soydaşlarına sâhip çıktılar.
1918 başında Osmanlı ve müttefiklerine yenilen Rusya, silâhlarını bırakıp, Brest-litovsk Muâhedesi (Antlaşması) ile Kars, Artvin ve Batum’uOsmanlı Devletine terk etmiştir. Az sonra İngiltere ve müttefikleri gâlip gelince, İngilizler bu antlaşmayı kabul etmeyip, Ruslar ve İngilizler Kars’a Ermeni doldurup, Kars’taki bütün Türkleri katlettirdiler. Bu katliamdan sâdece üç Türk kurtuldu. Posof ve Ardahan’ı Gürcüler işgâl ettiler.
Türk İstiklâl Harbinde 15’inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 30 Ekim 1920’de Kars’ı kurtardı. Kars Kalesine şanlı Türk Bayrağını 34. Alay subaylarından Yüzbaşı Abdurrahman Bey “Besmele-i şerif” ile yeniden çekti. Rusya 16 Mart 1921 Moskova Muâhedesi ile Batum hâriç olmak üzere, Kars ve Arvin’in Türkiye’ye iâdesini kabul etti. Bu muâhede, 13 Ekim 1921 Kars Muâhedesi ile Ermenistan ve Gürcistan tarafından da kabul edildi. Hıristiyan azınlıklar Kars’ı boşalttılar. Şehrin eski sakinleri yurtlarına yerleştiler. İkinci Dünyâ Harbinden sonra Rus devlet başkanı Stalin, Kars ve Ardahan’ı istedi ise de, bu arzusunda ısrar edemedi.
Ermeni terör teşkilâtlarının Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinin hedefi Türklerin Anadolu’da ilk fethettikleri bu toprakları Rusya’nın işgaline yeniden sokmaktır. Kars, buram buram Türklük kokan, gâzi, kahraman bir serhat şehridir. Şanlı bir târih ve o derece sıkıntılı günler yaşamıştır. Ruslar üç işgal ile Kars’ı tamâmen imhâ ederek, harâbe hâline getirmişlerdir. Kars yeniden gelişmekte olan bir ilimizdir.
Fizikî Yapı
Kars ili Türkiye’nin en yüksek yaylalarının üzerinde yer alır. Yüksekliği üç bin metreyi aşan bir çok dağı vardır. İl topraklarının % 38’i dağlarla ve % 51’i yüksek yaylalarla kaplıdır. Ovaları ise il topraklarının % 11’ini teşkil eder. Ovalar daha çok akarsu vâdileri boyunca uzanır.
Dağları: Kars ilinin yarısı 2000 metreyi aşan yüksekliktedir. İl toprakları yüksek bir yayla durumundadır. Üç bin metreyi geçen oldukça fazla yükseklik vardır. Kars dağları Kuzey Anadolu kıvrım sistemine bağlı dağlarla, Güney Anadolu kıvrım sistemine bağlı dağlardan meydana gelir. Kuzey Anadolu kıvrım sistemine bağlı dağlar Sarıkamış yakınında ikiye ayrılır. Bir kol Çıldır Gölüne doğru uzanırken diğer kol ise, Aras Nehri ile Kars Çayı havzasını birbirinden ayırır. Başlıca dağları Allahüekber Tepesi (3120 m), Kol Dağ (3033 m), Ziyaret Dağı (2838 m), Balıklı Dağı (2808 m), Süphan Dağı(2909 m) ve Soğanlı Dağı (2808 m)dır.
Kars Yaylası bol otlarla örtülü olup, hayvancılığa çok müsâittir. Başlıca yaylalar, Yalnız çam dağları üzerinde Aras Nehri, Argın Çayı ve Kars Ovası arasındaki bölgede kalan yaylalardır.
Ovaları: Akarsular boyunca devam eden vâdiler bazı yerlerde genişleyerek ovalar meydana getirir. Başlıca ovalar şunlardır: Kars Ovası, 2500 km2 olup, çok geniştir. Ayrıca daha küçük yüzölçümde olan Damal Ovası vardır.
Akarsuları: Kars ili akarsu akımından çok zengindir. Başlıca akarsuları şunlardır: Aras Irmağı: Bingöl Dağ eteklerinden çıkar, kuzeye doğru akarak Pasinler Ovasını sular, burada birçok dereyle beslenir. Derin ve sarp boğazlardan geçerek Kars’ın Kağızman ilçesine ulaşır, doğuya doğru akarak, Türk-Rus sınırına varır, bir müddet sınırı teşkil eder; güney-doğuya akarak Iğdır Ovasını suladıktan sonra Rus sınırını geçerek Hazar Denizine dökülür. Arpa Çayı: Akbaba Dağının yamaçlarından çıkarak, Arpayel Gölüne dökülür. Gölden Arpa Çayı olarak çıkar Türk-Rus sınırında seyreder ve sınırda Aras ile birleşir. Kura Irmağı, (Kur, Kür Irmağı da denilir). Topyolu ve Allahüekber Dağlarından beslenir. Göle Ovasında Göle Çayı, Ardahan Ovasında Ardahan Çayı ismini alır. Kurtkale’den Rus sınırını aşarak Hazar Denizine dökülür. Bunlardan başka Kars Çayı ve birçok çay ve dereler de vardır.
Gölleri: Kars ili akarsular bakımından olduğu gibi göller bakımından da oldukça zengindir. Başlıca gölleri şunlardır: Aygır Gölü: Susuz ilçesinin batısındadır. Derinliği 30 m ve yüzölçümü 3 km2 dir. Kar suları ve göl dibindeki kaynak sularla beslenir. Aktaş Gölü: Susuz ilçesinin kuzeyinde olup, yarısı Rus sınırı içerisindedir. Yüzölçümü 27 km2 olup, tuzlu ve sığ bir göldür. Turna Gölü: Kağızman ilçesinin kuzeydoğusundadır. Yüzölçümü 2 km2 olup, suyu tatlı fakat balık yoktur.
İklim ve Bitki Örtüsü
İklim: Kars ilinde sert bir yüksek yayla iklimi hüküm sürer. Sibirya yüksek basınç merkezinin tesiri altındadır. Kış yedi ay sürer. Kar yağışı fazladır. Senede 50 güne yakın kar yağar ve toprak 100 günden fazla karla örtülü kalır. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri yok denecek kadar kısa sürer. Senelik yağış miktârı bâzı yerlerde 528 mm bâzı yerlerde 252 mm’dir.
Bitki örtüsü: Kars ilinin yüzde yetmişe yakını çayır ve meralarla, % 20 si ekili alanlarla kaplıdır. Tarıma elverişsiz arâzi % beştir. Orman varlığı zengin sayılmaz. Türkiye’nin en yüksek ormanları bu ildedir. Ormanlar 1900 m ile 2800 m arasındadır. Sarıkamış ve Posof’ta çam, Kağızman’da meşe ağaçları yer alır. Kar yerden kalkar kalkmaz her yer yeşilliklere bürünür.
Ekonomi
Kars ilinin ekonomisi tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayanır. Faal nüfûsun % 85’i bu sektörlerde çalışır ve gayri sâfî millî hâsılanın % 60’ı bu sektörlerden elde edilir. Sanâyi, turizm ve ticâret sektörü yeni yeni gelişmektedir.
Tarım: Tarla tarımından sağlanan ürünler sınırlıdır. İklim şartları tarla tarımını engeller. Kağızman, Tuzluca’da pamuk, şekerpancarı, fasulye ve fiğ ekilir. Sebzecilik ve meyvecilik ileri değildir. Meyve olarak en çok elma yetişir. Kars ilinde buğday, arpa, şekerpancarı, pamuk ve az miktarda tütün yetişir.
Hayvancılık: Kars ilinde hayvancılık, tarla tarımından önce gelir. Geniş mera ve çayırları ve buradaki zengin bitki örtüsü hayvancılığın gelişmesine yol açmıştır. İl topraklarının % 70’ini kaplayan mer’a ve çayırlarda hâlen mevcut olan hayvan potansiyelinin en az 10 mislini beslemek mümkündür. Kars en çok sığır besleyen ildir. Canlı hayvan ticâretinin merkezidir.
Ormancılık: Kars ili orman bakımından müsait olmasına rağmen, orman varlığı zengin değildir. İl topraklarının ancak yüzde dördü ormanlarla kaplıdır. Orman ve fundalık saha 100 bin hektara yakındır. Ormanlarda daha çok sarıçam, ladin ve kızılağaç bulunur. Bu ormanlardan yaklaşık 75.000 m3 sanâyi odunu elde edilir.
Mâdenleri: Kars ilinde tuz, arsenik, asbest, manyezit, alçıtaşı, perlit kaynakları tesbit edilmişse de yalnız tuz kaynakları işletilmektedir.
Sanâyi: Sanâyi sektörü son senelerde gelişmektedir. Başlıca sanâyi tesisleri şunlardır: Çimento Fabrikası, Et Balık Kurumu Kombinası, Sümerbank Ayakkabı Fabrikası, Yem Fabrikası, İplik Fabrikası, Un Fabrikası, Deri İşleme Fabrikası, Karset sucuk ve Pastırma Fabrikası ve Tuğla Kiremit Fabrikasıdır.
Ulaşım: Havaalanı yoktur. Demiryolu mevcuttur. Hergün Haydarpaşa-Kars arasında karşılıklı ekspres ve haftada dört gün posta seferleri yapılır. Kars’la Malatya, Adana ve İskenderun arasında da tren seferleri vardır. Demiryolu, Kars’tan sonra Rusya’ya girer. Kars, Sarıkamış ve Selim istasyonları mevcuttur. Karayolu bakımından, Trabzon-Gümüşhane-Erzurum-Kars yolu ile Karadeniz’e bağlanır. Ankara-Sivas-Erzincan, Erzurum yolu Kars’ın Karakurt mevkiinde ikiye ayrılır. Bir yol Kars’a ve Rus sınırına gider. Diğer kol, Iğdır-Doğu Bayezid-İran sınırına ulaşır. Bu yollarla hem doğu hem de batı bölgelerine bağlanır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfûsu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 349.437 olup 127.179’u şehirlerde, 222.258’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 8911 km2 olup, nüfus yoğunluğu 39’dur.
Örf ve âdetleri: Eski devirlerden bu yana pekçok kavim, millet ve medeniyetlerin gelip geçtiği bu bölgede Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diğer kültür ve milletlerin örf ve âdetleri, unutulmuştur. Kafkasyadan gelen Türkmen, Kıpçak, Azeri ve Kuman Türk boylarının tesirleri büyük ve derindir.
Kıyâfet: Giyim ve kuşamda Türkmen, Azeri, Kıpçak ve Kumanların tesiri hâkimdir. Kadınlar, başlarına yazma biçiminde “Leçık” veya “vala”, evli kadınlar gümüş para ve boncuklarla işlenmiş “puşi” bağlarlar. Kadınlar “boylama” denilen entâri kullanırlar. Önleri düğmeli “gofta” ile düğmesiz “pilati”gömlek giyerler. Yaşlılar düz ve geraler “gelinler” desenli peştamal kullanırlar. Erkekler Kars, Kağızman ve Sarıkamış’ta “börk” veya “Ahmediye” denilen başlıklar kullanılır. Alt kısma Azeri veya Ardahan şalvarı, sırta açık renkli kumaştan uzun kollu bileksiz ve yakasız “köynek” giyilir. Bunun üstüne giyilen “köynek” düğmelidir. Bunun “gazeki” denilen kısa eteklileri vardır. İnce deriden yapılan, bacağı ve ayağı iyice saran “civeki” denilen çizme giyilir.
Mahallî yemekleri: But etinden yapılan “taş köftesi”, “elma dolması” ile “gazayağı turşusu” meşhurdur.
Halk edebiyatı: Kars, halk edebiyatı bakımından çok zengindir. Çok sayıda halk ozanı(âşık) yetiştirmiştir. Başlıcaları. Torunî (Derunî), Dede Kasım, Âşık Tücarî, Çıldırlı Âşık Şenlik, Kağızmanlı Hıfzı, Âşık Zülâlî, Âşık Mudamî ve Âşık Vasî’dir.
Halk oyunları ve folklor: Halk oyunlarında Kafkas (Azerî) ve Türkmen boylarının oyunları oldukça fazladır. Oyunlar davul, klarnet, akordeun ve dize konularak çalınan bir kemençe (tar) ile oynanır. Meşhur oyunları ise, lezgi, kalehuri, Şeyh Şâmil, parpuri, üçayak, terekeme, Mirzayi, halay, döne, laçın, terslaçın, barı çüğürme ve kaççarıdır.
Eğitim
Kars ili eğitim bakımından komşu illere nazaran oldukça iyi sayılır. Okur-yazar nisbeti yüzde 75’e yaklaşmıştır. Okulsuz köy yoktur.
İlçeleri
Kars’ın biri merkez olmak üzere sekiz ilçesi vardır.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 120.351 olup, 78.455’i ilçe merkezinde, 41.896’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 50 köyü vardır. Yüzölçümü 1384 km2 olup, nüfus yoğunluğu 87’dir. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli araziden meydana gelir. Kuzey ve batısında Allahuekber Dağları yer alır. Başlıca akarsuyu Kars Çayıdır.
Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık metoduyla koyun ve sığır beslenir. Ekime müsâit alanlarda buğday, arpa, pamuk yetiştirilir. Arıcılık gelişmiştir. SEK Süt Fabrikası, Kars Yem Fabrikası, Çimento Fabrikası, Et Kombinası, Karataş Deri İşleme Fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi, Kars Çayı kenarında kurulmuştur. Erzurum-Ermenistan demir ve karayolu ilçeden geçer. Kars’ın çekirdeğini Kars kalesi teşkil eder. Bu kale şehrin sembolüdür. Şehir eski ve yeni olmak üzere iki kısımdır. Eski şehir, kalenin eteklerinde ve dik yamaçlı bir tepe üzerindedir. Sokakları dardır. Yeni şehir ise, eski Kars’ın güneyinde yer alır. İlçe belediyesi 1922’de kurulmuştur.
Akyaka: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 15.095 olup 2440’ı ilçe merkezinde, 12.655’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına ağlı 22 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikteki düzlüklerden meydana gelir. Arpaçay başlıca akarsuyudur.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve çavdardır. Yaylacılık metoduyla çok sayıda sığır ve koyun beslenir. Ermenistan sınırına yakın olduğundan sınır ticâreti gelişmektedir.
İlçe merkezi Arpaçay’ın kenarında kurulmuştur. Kars-Gümrü (Ermenistan) kara ve demiryolu ilçeden geçer. Arpaçay’a bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1972’de kurulmuştur.
Arpaçay: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 27.016 olup, 2815’i ilçe merkezinde, 24.201’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 42, Başgedikler bucağına bağlı 17 köyü vardır. İlçe toprakları dağlarla engebeli yüksek platodan meydana gelir. Arpaçay ve kolları ilçe topraklarını parçalamıştır. Platonun ortalama yüksekliği 1500 metredir.
Ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve çavdardır. Yüksek yaylalarda başta sığır ve koyun olmak üzere hayvancılık yapılır. Sığır, ihracı önemli gelir kaynağıdır. Mandıralarda üretilen kaşar peyniri ünlüdür.
İlçe merkezi, Arpaçay’ın iki kenarında kurulmuştur. Kars’tan Ermenistan’a giden demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 55 km mesâfededir. Gümrü sınır kapısı bu ilçededir. Belediyesi 1927’de kurulmuştur. İlçe gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir.
Digor: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 27.759 olup, 2373’ü ilçe merkezinde, 25.386’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 41 köyü vardır. Yüzölçümü 1137 km2 olup nüfus yoğunluğu 24’tür. İlçe toprakları Erzurum-Kars platosunun doğusunda yer alır. Güneybatısını Yağlıca Dağı, kuzeydoğusunu Dumanlı Dağı engebelendirir. Başlıca akarsuları Arpaçayı ve Digor Çayıdır. Akarsu vâdilerinde küçük düzlükler vardır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday ve arpadır. Sulama yapılan yerlerde patates, fasulye, mercimek, nohut ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık geleneksel metodlarla yapıldığı için ürün düşüktür. El sanatları ve dokumacılık yaygın olarak yapılır.
İlçe merkezi, Digor Çayı vâdisinde kurulmuştur. İl merkezine 65 km mesafededir. Tarihî eserler bakımından zengindir. Dede Korkut’un sığırcılıkla ilgili hikâyeleri burada geçer. Oğuzların mukaddes saydığı, arması kabul ettiği karakuşun eti burada yenmez. Güzel manzarası ve soğuk suları meşhurdur. Mireni, Karabaş, Pekran, Akçakale ve Beş Kililise gibi târihî kalıntıları vardır. 1953’te ilçe olan Digor’un belediyesi aynı sene kurulmuştur.
Kağızman: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 49.129 olup, 15.274’ü ilçe merkezinde 33.855’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 41, Köfek bucağına bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü 1792 km2 olup nüfus yoğunluğu 24’tür. İlçe toprakları dağlıktır. Batısında Aladağ, kuzeydoğusunda Yağlıca Dağı, güneyinde Aras Güneyi Dağları yer alır. Dağlardan kaynaklanan sularla beslenen Aras Irmağı, ilçe toprakları ortasından geçer. Güneydoğu bölümünde Deniz Gölü vardır. Aras’ın iki kıyısında dar düzlükler bulunur.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri elma, buğday, arpa, patates ve kayısıdır. İklim tarıma çok elverişli olduğundan tarım ürünleri çeşitlidir. Hayvancılık gelişmiştir. Yaylacılık metoduyla koyun beslenir. Canlı hayvan ticâreti yaygındır. İlçe topraklarında kayatuzu, asbest, magnezit yatakları vardır.
İlçe merkezi, Aras Irmağı kıyısında kurulmuştur. İl merkezine 68 km uzaklıktadır. Denizden 1600 m yüksekliktedir. Han surları ve eski şehir kalıntıları vardır. Keçivan Kalesi alınmaz bir kale olarak isim yapmıştır. Marpet Kalesi, Çingili Köyü Mabedi ve eski çağlara âit Akkereç Mağarası târihî yerleridir. İlçe belediyesi 1923’te kurulmuştur.
Sarıkamış: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 61.818 olup, 21.743’ü ilçe merkezinde, 40.075’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 14, Karakurt bucağına bağlı 26, Karaurgan bucağına bağlı 15 köyü vardır. Yüzölçümü 1951 km2 olup nüfus yoğunluğu 32’dir. İlçe toprakları yüksek dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Başlıca akarsuları Aras Irmağı ile Kars Çayıdır. Dağlık alanlar yer yer sarıçam ormanları ile kaplıdır.
Ekonomisi tarım ve ticârete dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates ve arpadır. Hayvancılık önemli gelir kaynağı olup daha çok, canlı hayvan ticâretine dayalıdır. Sümerbank ayakkabı fabrikası, tuğla ve kiremit fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçede askerî birliklerin oluşu ticâretin gelişmesini sağlamıştır. İlçe topraklarında perlit yatakları vardır.
İlçe merkezi, Kars Çayı vâdisinde, denizden 2125 m yükseklikte kurulmuştur. Erzurum-Kars kara ve demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 51 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1923’te kurulmuştur.
Selim: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 29.244 olup 3957’si ilçe merkezinde, 25.287’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 53 köyü vardır. Yüzölçümü 1011 km2 olup, nüfus yoğunluğu 30’dur. İlçe toprakları dağlıktır. Batı ve kuzeyinde Allahuekber Dağları, güneyde Aladağ yer alır. Başlıca akarsuyu olan Kars Çayı çevresinde Selim Ovası vardır.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri arpa, buğday ve patatestir. Daha çok sığır beslenir. İlçe merkezi Kars Çayı vadisinde kurulmuştur. Erzurum-Kars karayolu ilçenin 1 km kuzeyinden geçer. İl merkezine 31 km mesâfededir. Demiryolu ilçenin 5 km uzağından geçer. Belediyesi 1957’de kurulmuştur.
Susuz: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 19.025 olup, 2937’si ilçe merkezinde, 16.088’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 28 köyü vardır. Yüzölçümü 645 km2 olup, nüfus yoğunluğu 30’dur. İlçe toprakları dağlarla kaplıdır. Batısında Allahuekber Dağları kuzeyinde Kısır Dağı, güneyinde Erzurum-Kars platosu yer alır. Kars Çayı ve kolları başlıca akarsularıdır. Aygır Gölü güneybatısında yer alır.
Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık metoduyla çok sayıda sığır ve koyun beslenir. ekime elverişli toprakları azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patates olup, az miktarda fasulye ve nohut yetiştirilir.
İlçe merkezi, Posof ve Ardahan’ı Kars’a bağlıyan karayolu üzerinde kurulmuştur. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 23 km mesafededir. Eski adıGılavuz’du. 1959’da ilçe olan Susuz’un belediyesi aynı sene kurulmuştur.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Kars tabiî güzellikleri ve târihî eserleri bakımından zengindir. Târihî eserlerin çoğu yıkık durumdadır. İlk yapılış şeklini koruyan eser çok azdır.
Kars Kalesi: 1152’de Saltukoğullarında Sultan Melik İzzeddin tarafından Mîmar Firuz Ağaya yaptırılmıştır. Sultan Üçüncü Murad Han devrinde büyük ölçüde tamir ettirilmiştir. İçkale günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Dışkale surlarının kalıntıları vardır. Kalede 220 burç ve kule 2000 mazgal bulunur.
Evliyâ Câmii: 1579’da yapılmıştır. Bu devirde yapılan camilerin en önemlilerindendir. 1628’de yıkılmışsa da sonradan tâmir ettirilmiştir.
Beylerbeyi Sarayı: 1579’da devrin Beylerbeyisi için yapılmış iki katlı bir binâdır. Osmanlı devri sivil mîmârîsinin güzel örneklerindendir. 1828’de Osmanlı-Rus savaşında yıkıldı ise de yeniden yapılmıştır.
Havarîler Kilisesi: 932-937 seneleri arasında yaptırılmıştır. 1579’da câmiye çevrilmiş ve Kümbet Câmii ismini almıştır. 1778’de Ruslar tarafından tâmir ettirilerek tekrar kiliseye çevrilmiştir. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Mesire yerleri: Kars ili, yaylaları, gölleri ve temiz havası bakımından çok zengin illerimizdendir. Sarıkamış ilçesine 4 km uzaklıkta orman içi dinlenme yeri olan Soğuksu ilin önemli mesire yerlerindendir. Sarıkamış ormanları gezilmeye değer güzel yerlerdir.
Kaplıcalar: Kars, şifalı su kaynakları bakımından da zengin ise de, gerektiği şekilde faydalanılmamaktadır. Şifalı su kaynaklarının çoğunda tesis yoktur. İlin çeşitli yerlerinde maden suları çıkmaktadır.
KARS DESTANI
İslâm ehli olan işitsin, bilsin,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
İsterse Urus il ne ki var gelsin,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Kuşanın kılıcı, giyinin donu,
Kavga bulutları sardı dört yanı.
Doğdu koç yiğidin şan alma günü,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Asker olan bölük bölük bölünür,
Sandınız mı Kars Kalesi alınır?
Boz atlar üstünde kılıç salınır,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
Kavga günü namert sapa yer arar,
Er olan göğsünü düşmana gerer.
Cümle ervah bizle meydana girer.
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
ŞENLİK, ne durursuz atlara binin...
Sıyra kılıç düşman üstüne dönün.
Artacaktır şanı, şanlı vatanın,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.
AŞIK ŞENLİK