KALSİNASYON

Alm. Verkalken, Ausglühen, Kabzinieren (n), Fr. Calcination (f), İng. Calcination, calcining. Bir maddenin nemini ve karbondioksit gibi uçucu maddelerini uzaklaştırmak için o maddeyi erime noktasının altında ısıtma (kavurma) işlemi. Cevherin öğütülmesinden sonra faydalı hâle getirmek için en çok yapılan ilk işlemlerden biridir. Eritmeden önce kükürdü uzaklaştırmak için metal cevherlerinin kavrulmasını da içine alan genişletilmiş bir terimdir. Cevher, erime noktasının altında yüksek sıcaklıkta hava mevcudiyetinde ısıtılarak kavrulur.

Alçı îmâlâtında, saf gibs birleşiminde bulunan suyun fazlasını uzaklaştırmak için kalsine edilir. Çimento ve kireç de bâzı maddelerin kalsinasyonu ile elde edilir.

KALSİT

Alm. Kalzit, Kalkspat (m),Fr. Calcite (f), İng. Calcite. Kalsiyum karbonatın heksagonal sistemde kristallenmiş hâli. Kalsitin yoğunluğu 2,75 g/cm3tür. 1025 atmosfer basınç altında erime noktası 1339°C’dir. Kalsit, kireçtaşının esas elemanıdır. Saf kristal % 56 kalsiyum oksit (CaO), % 44 karbondioksit (CO2) ihtivâ eder. Saf olmayan kristallerde kalsiyumun bir kısmı Fe, Mg ve Mn ile yer değiştirmiş olabilir. Kalsit, tabiatta mineral damarı şeklinde ve sık sık kurşun, çinko, gümüş ve diğer cevherlerle beraber teşekkül eder.

KALSİYUM

Alm. Kalzium (n), Fr. Calcium (m), İng. Calcium. Toprak alkalileri grubundan metalik bir element. Sembolü “Ca”dır. İsmi Lâtincede “kireç” mânâsına gelen “calx” kelimesinden gelmektedir. İlk defa 1808’de Lumphru Davy tarafından kalsiyum hidroksitten elektroliz yoluyla elde edilmiştir.

Özellikleri: Metalik kalsiyum gümüş gibi parlaktır. Özgül ağırlığı 1,55 g/cm3tür. 851°C’de erir. 1439°C’de kaynar.

Elektriği iyi iletir. Gevrek (kırılgan) olmasına rağmen yumuşaktır. Sertliği sodyum ile alüminyum arasındadır. Haddelenebilir ve dövülebilir. Çekme mukâvemeti 438 kg/cm2dir. Oksidasyon değeri 2+’dır. Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,08’dir. Yeryüzünde altı tabiî izotopu bulunmaktadır: Ca40, Ca42, Ca43, Ca44, Ca46 ve Ca48. Dünyâ üzerindeki kalsiyum elementinin % 97’si Ca40 izotopudur. Sun’î olarak pekçok radyoaktif izotopları elde edilmektedir. Bunlardan birisi Ca45 olup, kemikte kalsiyum kalıntısı üzerinde yapılan araştırmalarda, su tasfiye işlemlerinde, deterjan aktivitesi için ve yüzey ıslanması hâdiseleri üzerindeki çalışmalarda kullanılmaktadır.

Bulunuşu: Kalsiyum yeryüzünde en bol bulunan beşinci elementtir. Volkanik kayaların % 3-63’ünü teşkil eder. Kimyevî reaktivitesi yüksek olduğundan serbest halde bulunmaz. Yer kabuğunda genellikle karbonat, sülfat, silikat ve fosfat bileşikleri şeklinde bulunur. En çok rastlanan mineralleri kireçtaşı, mermer, kalsit (CaCO3), dolamit (MgCO3 CaCO3), fluorit, fluspat (CaF2) apatit Ca3(PO4)2 Ca(FCl)2, gips (CaSO42H2O) ve fosfrittir Ca3(PO4)2. Ayrıca deniz suyunda çözünmüş olarak ve kemiklerde kalsiyum fosfat, kabuklu hayvanların kabuklarında ise kalsiyum karbonat hâlinde bulunmaktadır.

Üretimi: Bugün metalik kalsiyum yalnız eritilmiş kalsiyum klorürün elektrolizi ile elde edilmektedir. Elektrolit kabı olarak porselen veya demir kaplar kullanılmaz. Çünkü yüksek sıcaklıkta yapılan bu işlemde erimiş kalsiyum klorür, bu tür kaplara tesir eder. Bu sebeple grafitten yapılmış kaplar kullanılmaktadır.

Bundan başka kimyevî yollarla da kalsiyum elde edilebilir. Bunlardan biri eritilmiş kalsiyum iyodürü sodyum ile muamele etmektir:

CaI2 + 2Na Æ Ca+2NaI

denklemine göre ayrılan kalsiyum, sodyumun fazlasıyla sıcakta alaşım yapar, soğukta kristallerden saf alkol ile sodyum uzaklaştırılarak kalsiyum elde edilir.

Kullanılışı: Kalsiyum, pekçok metallerin alaşımlarının elde edilmesinde kullanılır. Kalsiyum-silikon alaşımları çelikte kristallerin tânecik büyüklüğünü kontrol eder. Alüminyumlu alaşımlarda ise kalsiyum, metallerin mekanik ve elektrik özelliklerini iyileştirir. Kalsiyum-lityum alaşımları, çelik, bakır ve nikel alaşımlarında deoxsidan olarak kullanılır. Kalsiyum- germanyum alaşımları da, saflaştırıcı olarak kullanılır % 98 kurşun, % 2 kalsiyumdan meydana gelen alaşım mekanik yatak metallerinin hazırlanmasında kullanılır.

Kalsiyum kolayca elektron kaybettiğinden dolayı, çok iyi bir indirgeyicidir. Bu amaç için kullanılan metalik sodyumdan pahalı olmasına rağmen, zirkonyum, hafniyum, vanadyum, tungsten, toryum, uranyum, yitryum, skandiyum, sezyum ve nadir toprak metalleri gibi az bulunan metallerin elde edilmesinde yaygın olarak kullanılır. Bu metaller, oksitleri veya florürlerinin indirgenmesi sonucu elde edilir. Suya olan aşırı hassaslığından dolayı, kalsiyum aynı zamanda alkol gibi organik çözücüleri kurutmak için de kullanılır. Deniz altında ses veren aletlerde kullanılması, su ile olan reaksiyonunda hidrojen gazı açığa çıkarmasına dayanır.

Önemli bir kalsiyum bileşiği olan kalsiyum asetat, asetat ve asetik asit îmâlâtında, tekstil kurutmasında ve baskısında; kalsiyum, bromür, fotoğrafçılıkta, su alıcı madde olarak yiyecek ve ahşabın korunmasında; kalsiyum siyanamit, sun’î gübrede istenmeyen otlara karşı ve demir-çeliğin sertleştirilmesinde; kalsiyum sikhamat, alkolsüz içkilerde, düşük kalorili ve diyabetik yiyeceklerde sun’î tat verici olarak; kalsiyum hipoklorit, bakterilere, mantarlara karşı; kalsiyum tungstat ışık veren boyalarda ve floresan lambalarda kullanılır. Bu bileşiğin sentetik kristalleri laser ve maserler için bir başlangıç maddesidir.

Biyolojik önemi: Yaşayan canlıların fizyolojik kimyâsında kalsiyum önemli rol oynar. İnsan vücûdundaki kalsiyumun % 99’u kemiklerde ve edişte bulunur. Vücutta birçok fizyolojik fonksiyonu olan kalsiyumun kâfi miktarlarda alınmaması kalsiyum eksikliğine sebep olur. Kalsiyumun dokularda kullanılabilmesi için C ve D vitaminlerinin de yeterince bulunması lâzımdır. Hattâ kandaki fosfor ve kalsiyumun birbirine oranları da uygun olmalıdır. Peynir kalsiyumca, ceviz fosforca zengin bir yiyecektir. Bu bakımdan, bunları tek tek yemek zararlı olup, birlikte yenmeleri büyük fayda sağlar.

Kalsiyumun, kasların gerginliği ve kalbin çalışmasında, gebelik ve doğumdan sonra süt yapımında büyük rolü vardır. Kalsiyum süt ürünlerinde ve yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur.

KALSİYUM KARBİT (Kalsiyum Karbür)

Alm. Kalziumkarbid (n), Fr. Carbure (m) de calcium, İng. Calcium Carbide. Kireçle kokun elektrik fırınında yaklaşık 2000°C civârında ısıtılması ile elde edilen ve formülü CaC2 olan kimyevî bir bileşik.

Özellikleri: Kalsiyum karbit, oda sıcaklığında renksiz saydam ve tetragonal (dört açılı) kristaldir. Ticârî ölçülerdeki kalsiyum karbit, gri siyah, topak topak pürüzlü (delikçikli veya süngerimsi) bir katı olup, içinde birçok kirlilikler (saflığı bozan şeyler) ihtivâ eder. Özgül ağırlığı 2,22 g/cm3tür. Takriben 23000°C’de erir.

Kalsiyum karbitteki karbon, iyon hâlindedir ve karbit kökü C22- şeklindedir. Karbit iyonları, hidrojenlerle birleşerek asetileni meydana getirirler. Kalsiyum karbit suda hızla bozunarak asetilene dönüşür:

CaC2+H2O Æ C2H2 + CaO

Kullanılışı: Kalsiyum karbitin başlıca kullanılışı asetilen elde edilmesindedir ki asetilen de oksijen-asetilen kaynaklarında, plastiklerin, reçinelerin ve organik bileşiklerin elde edilmesinde kullanılır. Ayrıca karbonsiyahı, kalsiyum siyanamit ve metalik bakırın elde edilişinde indirgeme vâsıtası olarak kullanılır.

KALSİYUM SÜLFAT

(Bkz. Alçı)

KALVEN, Jean

Protestanlığı kuran papazlardan. Fransa’nın Noyan şehrinde 1509’da doğdu ve İtalya’nın Cenevre şehrinde 1564’te öldü. Din adamı olan babasının isteğine uyup, üniversitedeki öğrenimini değiştirerek hukuka geçti. Talebeliğinden îtibâren din üzerindeki çalışmaları onu Hıristiyanlık üzerinde reform (yenilik) yapmaya sevk etti.

Luther’in eserlerinin tesiri altında kalan Kalven, 1534 yılında Protestanlığı kabul edince İsviçre’ye gitti. Burada Hıristiyan Dini Öğretimi adlı eserini 1536 yılında yayınladı. Aynı yıl protestan bir din adamının teşvikiyle dînî öğretime başladı. Fakat halk tarafından, uyguladığı dînî düşünceler yüzünden şehirden kovulduktan bir müddet sonra tekrar Cenevre’ye çağrılarak yeni kilise düzenini kurdu. Kalven sıkı bir kilise disiplini kurmasına rağmen, din işlerine karışmama taraftârıdır. Katoliklerden tamâmen ayrılan Protestanlık inancının savunucusu olan Kalven’in düşünceleri tamâmen kabul edilinceye kadar milyonlarca insan öldü.

Hıristiyanlık üzerine son büyük değişiklik yapanlardan sayılan Kalven’in, 59 cilde yakın eseri vardır.

Kalven’in fikirlerini kabul edenlerin yoluna “Kalvenizm” denir. Bilhassa Fransa’da Katoliklerin baskısında kalan Kalvenistler İsviçre, Hollanda, Macaristan ve İskoçya’da yayıldılar.

KALYON

Alm. Galeone (f), Fr. Galéon (f), İng. Galleon. Yelkenli ve kürekli en büyük savaş ve yük gemisi. Osmanlı kalyonlarının üç ambarlı ve kapak adı verilen iki çeşidi vardı. Üç ambarlı, en üst güvertesinden başka iki alt güvertesinde top bataryası bulunan ağır ve hantal yapılı, yalnız yelkenle yürütülen bir gemi tipiydi. Kapak, ana güvertesinden başka iki alt güvertesinde top bataryası bulunan daha hafif bir kalyondu. Buna “karaka” da denirdi. Osmanlı denizciliğinde kalyon ilk defa Sultan İkinci Bâyezîd Han devrinde kullanıldı. Kânûnî Sultan Süleymân Han  devrinde de bin beş yüzden iki bin tonilâtoya kadar yük taşımaya müsait karaka türünden büyük gemi kullanılırdı. Bu gemiler her ne kadar kürekle sevk olunur ise de, hareketleri yelken ve direğe, yâni rüzgara bağlı olduğundan savaş sırasında rüzgar esmediği zamanlarda pek fazla işe yaramazlardı. Osmanlılar bu tür gemileri nakliyat işlerinde kullanırlardı.

Kalyonda çalışanların aylıklarını, yiyecek ve içeceklerini ve levazım hesaplarını tutan vazifeli kalyon kâtibi bulunurdu. Kalyonlarda, bugünkü doktor albay rütbesinde, kalyon tabibi vardı. Kalyonlarda vazifeli askerler kalyoncu diye tâbir edilirdi.

Kalyoncuların özel bir kıyâfeti vardı. Bir metre uzunluğunda yatağan bıçaklar ve özel tabancalar kullanırlar, başlarına, bellerine şal takarlar, omuzlarına mevsime göre yapılmış bornoz atarlardı. Bâzan başlarına sarıklar sararlar, sırma ve düz kaytandan işlemeli şalvar giyerlerdi.

Ayakkabıları kütburunlu, üzerinden ayak parmakları görülecek biçimdeydi. Buharlı gemilerin yapımından sonra diğer yelkenli harp gemileri gibi kalyonlar da ortadan kalktı.

KALYÛBÎ

On yedinci yüzyılda Mısır’da yetişen din ve fen âlimlerinden. İsmi, Ahmed Şihâbüddîn bin Ahmed bin Selâme el-Mısrî’dir. Kalyûbî diye de meşhur olmuştur. Mısır’ın Kalyûb şehrinde doğdu. Doğum târihi belli değildir. 1659 (H. 1069)da aynı yerde vefât etti. Kabri oradadır.

Küçük yaştan îtibâren ilim tahsiline başlayıp Şâfiî mezhebi fakihlerinin meşhurlarından olan Şemseddîn-i Remlî’den fıkıh ve hadis ilimlerini tahsil etti. Kendi evinden ayrılıp üç sene müddetle bu zâtın hizmetinde ve ilim meclisinde kaldı. Nûreddîn-i Zeyyâdî, Sâlim-i Şebşîrî, Ulyâ Halebî, Sübkî gibi meşhur âlimlerden de ilim öğrendi. Şâfiî fıkhı, hadis, Arap edebiyâtı, tıp ve coğrafya ilimlerinde derin âlim oldu. İlminin yüksekliği sebebiyle kendisine Şâfiî-i Sagîr (Küçük İmâm-ı Şâfiî) ünvânı verildi. Fen ilimlerinde derin ilim sâhibi olup, hesab (aritmetik) ve astronomi ilimlerinde üstün dereceye ulaştı. Mîkât (namaz vakitlerinin) hesaplarını mahâretle yaptı. Bilhassa tıp ilminde ihtisas sâhibi oldu. Talebe okutup ilim öğretti. Birçok alim yetiştirdi. Mensûr-ı Tûhî, İbrâhim Bermâvî, Şâbân-ı Feyyûmî ve daha birçok zâtlar onun tedris halkasında yetiştiler.

Din ve fen ilimlerinde yüksek derece sâhibi olan Kalyûbî güzel ahlak ve fazilet sâhibiydi. İslâm dîninin haram ettiği ve şüpheli olduğunu bildirdiği şeylerden çok sakınırdı. Tevâzû sâhibi olmasına rağmen, ilminin verdiği heybetten, huzurunda kimse konuşmaya cesâret edemezdi. Fakirleri çok sever, kimseden sadaka kabul etmezdi. Resmî bir yerde vazifesi olmamakla birlikte bolluk ve nimetler içinde bir hayat sürmüştü. Talebelerinin anlayacağı seviyede ders verir, anlayamadıkları yerleri canlı misaller getirerek izaha çalışırdı. Derslerinde bulunan kimseler sanki başlarında kuşlar varmış gibi sükunet ve edeb içinde dinlerlerdi.

Eserleri: Kalyûbî pekçok eser yazmış olup bunlardan on sekiz tânesi bugüne kadar gelmiştir. Bu eserlerden bâzıları şunlardır:

1) Tuhfetü’r-Râgıb fî Sîret-i Cemâatin min A’yâni Ehl-i Beyti’l-Etâyib: Bu eserinde, Mısır’da makam ve kabirleri bulunan ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundan gelen seyyid ve şeriflerin hayatlarını, kısa ve özet olarak anlatmaktadır. Osmanlı âlimlerinden Mehmed Zihnî Efendi bu kitabı Bugyetü’t-Tâlib fî Tercemeti Tuhfeti’r-Râgıb adıyla Türkçeye tercüme etmiştir.

2) Şerhu’l-Minhâc Hâşiyesi, 3) Şerhu’t-Tekrîr Hâşiyesi, 4) Şerh-i Ebî Şücâ Hâşiyesi, 5) Şerh-i Îsâgûcî Hâşiyesi,6) İmâm-ı Nevevî’nin Minhâcü’t-Talibîn’ine Celâlüddîn-i Mahallî’nin yazdığı şerh üzerine hâşiye, 7) Kitâbü’s-Salevât, 8) Nevâdirü’l-Kalyûbî, 9) El-Hidâyetü min- ed-Dalâleti fî Ma’rifeti’l-Vakti vel-Kıble bi-Gayrı Âletin: Namaz vakitlerinin ve kıblenin tâyin edilmesiyle ilgili usûl ve metodları anlatır. 10) Tezkiretü’l-Kalyûbî: Tıb ilmine dâirdir. 11) Kitâbü’l-Mücerrebât, 12) Mirâcü’n-Nebî, 13) Risâletün fî Ma’rifeti Esmâi’l-Bilâd ve Urûzih ve Atvâlihâ, 14) Risâletün fî Fedâili Mekke vel-Medîne ve Beyt-il-Makdis ve Şey’ün min Tarîhiha.

Buyurdu ki: “Allahü teâlâ beş şeyi beş şeyde gizledi: Birincisi; insanların belki rastlarım ümidiyle bütün tâatları yapmaları için, Allahü teâlâ rızâsını bir tâat içerisinde gizledi. İkincisi; insanların günaha düşmekten sakınmaları için, gazabını günahlardan bir günahın içerisinde gizledi. Üçüncüsü; insanların rastlarım ümidiyle, bütün gecelerini ihyâ etmeleri için, Kadir gecesini Ramazân-ı şerîf ayında gizledi. Dördüncüsü; insanların karşılaştıkları kimselere belki Allahü teâlânın velî bir kuludur deyip, onların duâlarına kavuşmak gayreti içerisinde olmaları ve hiç kimseyi hakîr görmemeleri için velî kullarını insanlar arasında gizledi. Beşincisi; insanların Cumâ günü duâda gayretli olmaları için, Allahü teâlâ Cumâ günü içinde duânın kabul edileceği saati gizledi.

KAM MİLİ (Eksantrik Mil)

Alm. Nockenwelle (f), Fr. Abre (m) a cames, İng. Camshaft. Motorlarda subapların açılıp kapanmasını temin eden, krank miline paralel olarak çalışan, çelik malzemeden yapılmış bir makina elemanı. Buna eksantrik mil de denir.

Kam milinin üzerinde “kam” adı verilen eksantirik çıkıntılar bulunur. Kam, dönen mil hareketini doğrusal subap hareketine çeviren bir mekanizmadır. Kamlar, kam milinin üzerine o şekilde yerleştirilmiştir ki, silindirlerdeki emme ve eksoz subaplarını dört zamanlı motorun çalışma düzenine uyacak şekilde açıp kapatırlar.

Kam mili, hareketini krank milinden alır. Krank milinin iki tam devri ile bir tam devir yapar.Yani motor hızının yarısı kadar bir hızla döner.

Kam mili, benzinli motorlarda subaplara ve distribütöre kumanda eder. Genellikle dört zamanlı motorlarda bulunur. Fakat az da olsa yüksek güçlü iki zamanlı motorlarda da ekzoz subapına ve enjektöre kumanda etmek için kullanılır.

KAMBİYO

Alm. Wechsel (m), Fr. Change (m), İng. Exchange. Yabancı para. Yabancı paraların, millî parayla değiştirilmesi. İç ve dış kambiyo olmak üzere ikiye ayrılabilir. İç kambiyoda para değişimi ülke içinde yapılır. Bir bankada Türk parası ile yabancı para almak veya yabancı para vererek karşılığı Türk parasını almak gibi. Dış kambiyoda ise para değişimi ülkeler arası yapılır. İstanbul’daki bir tâcirin, İngiltere’de mal alışı dolayısıyla borcunun transfer işlemi misâl olarak verilebilir.

Millî parayla yabancı paralar arasında değişimde kullanılan nisbete “parite” denilir. Kambiyo kuru tesbitinde “serten ve enserten” esâsı kabul edilebilir. Serten hâlinde millî para esas, yabancı para fiattır. (1 Mark-6450 TL. Temmuz-1993.) Enserten hâlinde ise kur esas yabancı paradır. (1 dolar 10.970 TL. gibi; Temmuz 1993.) Türkiye’de kambiyo kurları enserten olarak belirlenmektedir.

KAMBOÇYA

DEVLETİN ADI

Kamboçya Halk Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ  

Phnom Pehn

NÜFÛSU     

8.974.000

YÜZÖLÇÜMÜ 

181.035 km2

RESMÎ DİLİ  

Kheme Dili ve Fransızca

DÎNİ  

Budizm

PARA BİRİMİ 

Kamboçya Riyali

Çin Hindi Yarımadasının güneybatı kısmında yer alan bir devlet. Güney kıyısında Siyam Körfezi, kuzeyinde ve doğusunda Vietnam, batısında Tayland bulunur.

Târihi

On dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar çeşitli adlar altında krallık olarak yaşayan Kamboçya, Ortaçağda bir süre Moğolların, Tayların ve Vietnamlıların hâkimiyetinde kaldıktan sonra 1863’te Fransız hâkimiyetine girdi. 1954 yılında Kral Norodom Sihanuk’un önderliğinde bağımsızlığına kavuşmuştur. 1968’de bütün yetkileri eline alan Sihanuk 1970’de bir darbe ile yönetimden uzaklaştırılmıştır. Yerine geçen Mareşal Lon Nol, Kamboçya Krallığına Kahmer Cumhûriyeti adını vermiş ve ABD ile anlaşma yaparak, yakın ilişkilere girmişti. Kamboçya’nın komşuları ile araları bozulunca Kuzey Vietnamlılar ve Vietkonglularla savaşmak üzere ülkeye Amerikan Birlikleri gelmiştir. Bu birlikler 1975 yılında çekilmişlerdir.

Bunu tâkib eden iç savaşta, Çin’e sığınan Sihanuk, Pol Pot yönetimindeki Kızıl Kmerleri 1975’te destekleyerek ülkeyi komünist rejim getirdi ve aynı yıl kabul edilen anayasa ile Demokratik Kamboçya Devleti kurulmuş oldu. Komünist rejim, iki milyona yakın insanı kırsal kesime sürdü ve çok sayıda insanın ölümüne sebeb oldu. Vietnam birlikleri 1979’da Kamboçya’yı işgal ederek Sovyet yanlısı Heng Samrin’i hükûmetin başına geçirdiler.Yeniden başlayan iç savaş yüzünden binlerce Kamboçyalı yeniden Tayland’a sığındı. İç savaşa kapsamlı bir çözüm getiren anlaşma 23 Ekim 1991’de Paris’te imzâlandı. 1992’de Yüksek Ulusal Konseyi basına özgürlük tanıma ve siyâsî partilerin kurulmasına izin verdi.Tarafların antlaşma koşullarına uyup uymadıklarını denetlemek ve seçimler için hazırlıkları yürütmek için Birleşmiş Milletler Geçici Kamboçya İdâresi (UNTAC) kuruldu. Kızıl Khmerlerin UNTAC’la işbirliği yapmaya yanaşmaması taraflar arasında çatışmalara sebeb oldu. Bugün Kamboçya, Birleşmiş Milletler Teşkilâtının üyesidir.

Fizikî Yapı

Kamboçya genelde düz bir ülkedir. Ülkenin ortasında Tonle Sap Ovası ve gölü, kuzeyinde Phanom Dong Rak Dağlarını içine alan sıradağlar, güneybatısında Cardamon Dağları, doğusunda ise Mandalkiri Yaylası bulunur. Mekong Irmağının bir kolu Tonle Sap Gölüne dökülür. Mekong Irmağı ülkenin doğu kesimini boydan boya geçer. Yazın bu ırmak ve kolları taşar. Tonle Sap Gölünde su seviyesi yükselerek büyük bir alan sular altında kalır. Gölün yüzölçümü 3100 km2den 10.400 km2ye çıkar.

İklim

Ülke iklimi Muson rüzgarlarının ve yağmurlarının etkisi altındadır. Kasım ayından mayısa kadar olan sürede iklim genelde kuraktır. Yıllık yağış ortalaması Cardumum Dağlarında 6350 mm, Büyük Yaylada ise 1550 milimetredir. Sıcaklık ortalaması 20-36°C arasında değişir.

Tabiî Kaynakları

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Yıllık yağışların yüksek olduğu dağlar ve platolar, yaprak dökmeyen tropikal ormanlarla kaplıdır. Alçak kesimlerde ve kurak alanlarda ise yaprak döken ormanlar ve savanlar bulunur. Kıyı kesiminde ise Mangrov Ormanları yer alır.

Ülkenin büyük kısmı ormanlarla ve savanlarla kaplı olması sebebiyle, fil, kaplan, leopar, ayı ve timsah gibi birçok yabanî hayvanlar bulunur.

Mâdenler: Ülkede demir, fosfat, manganez, altın ve kömür yatakları varsa da, teknik ve ekonomik güçlüklerden dolayı bu kaynaklardan yeterince faydalanılmaz.

Nüfus ve Sosyal Hayat

8.974.000 olan ülke nüfûsunun % 85’ini Kmerler meydana getirir. Bunun yanı sıra azınlık olarak Çinli ve Vietnamlılar vardır. Ülkede az sayıda Avrupalı, Hindli, Taylandlı ve çeşitli kabilelere mensup kişiler vardır.

% 90’ı köylerde yaşayan nüfûsun kalabalık olduğu yerler Mekong ve Tonle Sap havzalarıdır. Ülkenin başlıca önemli şehirleri arasında başşehir Phnom Pehn ve Battambang yer alır.

Halkın büyük kesimi Budizmin kolu olan Theravada inancına bağlıdır. Halkın kullandığı ve resmî dil Kmer dilidir.

Eğitim: 1975 yılına kadar kapalı kalan okullar, aynı yıl Mayıs ayından îtibâren marksist bir eğitime başlamıştır. Halkın yaklaşık % 50’si okuma yazma bilmemektedir. Ülkede 10 üniversite ve 6000 civârında ilk ve orta dereceli okul vardır.

Siyâsî Hayat

Komünist bir rejimle idâre edilen ülkede, halk tarafından beş yıl için seçilen 250 üyeli Halk Temsilciler Meclisi bulunur. İç ve dış politikayı belirlemek, üç kişilik devlet presidyumunu, Bakanlar Kurulunu seçmek, halk mahkemesini tayin etmek görevi de aynı meclisindir.

Ekonomi

Ekonomi daha çok tarıma dayalıdır. 1970-1975 ve 1979-1982 yılları arasında sürekli askerî mücâdeleler olduğu için ekonomi duraklamıştır. 1975 Nisanından îtibâren zirâî bir programın uygulanmasına başlanmıştır. Ekonominin bütün sektörleri devletleştirilmiştir ve devlet tarafından kontrol edilmektedir.

Tarım: Ülke ekonomisi tarıma dayanır. Yetiştirilen tarım ürünleri arasında başta pirinç ve kauçuk gelmektedir. 1970 yılına kadar pirinç ihracatcısı olan Kamboçya, günümüzde pirinç ithal etmektedir. Tarıma elverişli olan topraklar, ekilen topraklardan daha fazladır. Fakat modern tarım aletleri kullanılmadığı için, ekilen alanlar azdır.

Ekilen arâzinin % 80’i pirinç üretimine ayrılmıştır. Pirinçten sonra en fazla üretilen ürün kauçuktur. Bunlardan başka şeker kamışı, patates, yerfıstığı, mısır, tütün ve manyok yetiştirilir.

Ormancılık: Ülke toprakları gür ormanlarla kaplı olmasına rağmen, orman sanâyi gelişmemiştir. Yıllık ortalama 260.000 metreküp kereste üretilir. Tomrukların nakliyesi ırmaklar vâsıtasıyla yapılır.

Balıkçılık: Ülke halkının beslenmesinde balığın önemli yeri vardır. Daha çok tatlı su balığı avlanır. Ülkenin balık ezmesi ve balık sosları dünyâca meşhurdur. Yakalanan balığın ancak % 10’u dışarıya satılır.

Sanâyi: Ülkenin sanayisi besin, tekstil ve kereste sanâyiine dayanır. Ayrıca çam işleyen, traktör ve kamyon montaj fabrikaları, çimento, lâstik ve şeker fabrikaları da vardır.

En büyük sanâyi merkezi Phnom Penh, Kampong Som ve Kampong Cham’dır.

Ticâret: Kamboçya dışarıya kauçuk, balık, kereste, mısır, pamuk ve hayvânî ürünler satar.

Dışardan ise makina, mâden, tekstil ürünleri ve diğer işlenmiş ürünler satın alır. Kambçoya’nın ticâret yaptığı başlıca ülkeler Hong-Kong, Fransa, Çin, Singapur ve Vietnam’dır.

Ulaşım: Kara ulaşımı 13.500 km’lik karayolları ve 655 km’lik demiryollarıyla sağlanır. Karayollarının ancak % 20’si asfalttır. Ulaşımın büyük kesimi Mekong Irmağının ulaşıma açık kesiminde yapılır. Chnang en büyük nehir limanıdır. Kampong Som ise okyanusa açılacak gemiler tarafından kullanılan önemli bir limandır. Milletlerarası havaalanı vardır.

KAMÇI

Alm. (Fuhrmanns) peitsche (f), Troddel (f) (an der Gebetskette), Fr. Fouet (m), houppe (f) de chapelet, İng. Whip-tuft. Hayvanları harekete getirmek, hızlandırmak, insanları cezâlandırmak için kullanılan, bir sopaya bağlı ip örgü veya sırım. Zırhlı ve düşmanla göğüs göğüse savaşta kullanılan bir harp âletine de kamçı denmektedir. Bu kamçı, yarım metre uzunluğundaki demir çubuğun ucuna tutturulmuş bir zincire bağlı birçok dikenli gülleciklerden meydana gelir. Aynı zamanda “kamçı topuz” adı da verilen bu gülleciklerin ağaçtan bir sapı vardır.

Tesbihin ucuna püskül yerine takılan ince uzun süse de kamçı denmektedir. Bunlar eskiden İstanbul, Halep, Şam gibi yerlerde örülürse de Trabzon’da yapılanlar daha zarif ve sanatlı olurdu. Günümüzde, tesbihlere bu tip kamçı konmadığı gibi kamçı sanatkârı da kalmamıştır.

KAMÇILILAR (Flagellata)

Alm. Flagellaten (m.pl.), Fr. Flagellés (m.pl.), İng. Flagellates. Bir hücreli kamçılı hayvanları içine alan bir sınıf. Şekilleri küre, oval veya mekik şeklinde olur. Hareket organeli olan kamçıları tipiktir. Genellikle bir ile dört arasında değişen kamçıları vücutlarının ön kısmında bulunur.

Serbest, asalak veya çürükçül yaşayan türleri vardır. Serbest yaşayanlarının çoğunun sitoplazmasında şerit, disk veya kadeh şeklinde kromotoforlar bulunur. Kromotoforlar klorofilden yapılmış olup, fotosentez yapımında rol oynarlar. Bâzı parazit flagellatların kamçılarında dalgalı bir zar bulunur. Çoğu boyuna bölünerek çoğalır. Bazılarının ön kısmında, kamçının dibinde ışığa karşı hassas “stigma” denen bir göz noktası bulunur. İnsan veya hayvanların barsak veya kanlarında parazit olarak yaşayabildikleri gibi nehir, göl ve deniz gibi her türlü sularda da bulunabilirler. Toz, toprak ve pislikler içinde dayanıklı kistlerine de rastlamak mümkündür. Hem ototrof hem de heterotrof beslenen serbest flagellatlar vardır. Öglena (Euglena) bunlardan biridir: Kromotofları sâyesinde fotosentez yaparak kendi besinini yapabildiği gibi dışardan da hazır besin alabilir.

Flagellatların on kadar takımı vardır. Öglena (Euglena), tripanozoma (Trypanosoma), layşmanya (Leishmania), noktiluka (Noctiluca), volvoks (Volvox) bu takımların en iyi tanınan cinsleridir.

KAMERA

Alm. Kamera (f), Fr. Caméra (f), İng. Camera. Fotoğraf makinasının daha gelişmiş bir şekli. Fotoğraf makinası sâdece donmuş bir görüntüyü kaydeder, kamera ise göz aldanmasından da faydalanarak hareketlerin devamlı olmasını sağlar. Kamera ile çekilmiş filmler, film gösterme makinasıyla aynı hızla perdeye aksettirildiğinden, filmi hareketli olarak tâkip etmek mümkün olmaktadır.

Kamerada, fotoğraf makinasındaki gibi bir karanlık oda, ışığı toplayıp görüntüyü sağlayan mercekler (objektif) ve ışığa dayalı film bulunur. Kamerada uzun şeritler hâlinde sarılmış filmler kullanılır. Filmin kenarları rahat akışı sağlamak için delinmiştir.

Her kamerada temel olarak şu parçalar bulunur:

1. Mercek: Görüntüyü küçülterek filme ileten kısımdır. Gelişmiş kameralarda birden fazla mercek bulunur. Bu mercek topluluğuna objektif denir. Kameranın değeri objektifin niteliği ile ölçülür. Her objektifin belli bir odak uzaklığı vardır ve mm olarak verilir.Kutu tipi dışındaki kameralarda objektif ayarlanabilir merceklerden meydana gelir. Mercekleri ayarlamaktan maksat, değişik uzaklıktaki görüntüleri film üzerine net olarak aktarabilmektir.

2. Diyafram: Kameranın film üzerine düşen ışık miktarını ayarlayan kısmıdır. Işığın geçebileceği alanı daraltıp genişleterek ışık miktarını ayarlar. Film üzerinde net bir görüntü meydana gelmesi için film üzerine ne çok, ne az, ihtiyaç kadar ışık düşmesi gerekir. Fazla ışık filmi yakar, azı ise görüntü hâsıl edemez. Diyafram açığını kendi ayarlayanlar dışındaki kameralarda çeşitli miktardaki ışık için ayar ölçüleri konmuştur.

3. Obtüratör: Işığın makinaya çok kısa bir süre için girmesini sağlayan ve bu süreyi ayarlayan bir mekanizmadır. Çeşitli şekilleri vardır. Işığın filmin üzerine yeteri kadar düşmesinden başka görüntünün hareketli olup olmamasına bağlı olarak yeterli süre düşmesi de istenir. Hareket eden cisimlerde hareketin hızı ile doğru orantılı olarak obtüratörün de hızı artar. Hareketli görüntülerde konum devamlı değiştiğinden film üzerinde net bir görüntü meydana getirebilmek için çok kısa bir an için abtüratörün açılıp kapanması lazımdır. Bunu da obtüratörün mekanizması sağlar. (Bkz. Fotoğraf Makinası)

Kamerada, kullanılmış ve kullanılmamış filmlerin toplandığı kasetler de mevcuttur. Filmin kamera içindeki hareketini dişli tamburlar sağlar. Dişli tamburlar kamera içindeki küçük bir motorla döndürülür. Cihazın mekanizması filmin kullanılmamış bir bölümünün objektif kapağı önünde bir süre durmasını sağlar. Bu sırada kapak açılır ve görüntü tesbit edilir. Sonra çekilen filim yerini kullanılmamış filme bırakır. Bu işlem sürekli olarak ve saniyede 24 defa çekecek şekilde devam eder. Kameraların çeşitlerine göre hızı saniyede 1 ile 100-150 defaya kadar değişebilir. Fakat standart olarak saniyede 24 defa kabul edilmiştir.

4. Orbiratör: Örtücü, yarım dâire kalebek kanadı veya eski kameralarda olduğu gibi silindir biçimli de olabilir. Günümüzde kullanılan örtücüler çoğunlukla kelebek kanadı veya yarım dâire biçimindedir. Örtücünün görevi dişli tamburun hareketine uygun olarak objektifin önünü açıp kapamaktır. Yarım dâire biçiminde olanlar her turda, kelebek kanadı biçiminde olan ise yarım turda bir görüntü kaydederler.

Bir örtücüde açık olan kısım ne kadar büyükse açık kalma süresi o kadar fazladır. Normal kameralarda açıklık 130°-180° arasında değişir. Bâzı kameralarda ise 230°’ye kadar örtücüler vardır.

KAMERUN

DEVLETİN ADI

Kamerun Birleşik Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ    

Yaunde

NÜFÛSU       

12.662.000

YÜZÖLÇÜMÜ 

465.458 km2 

RESMÎ DİLİ   

Fransızca, İngilizce, yerli diller

DÎNİ  

İslâmiyet, Hıristiyanlık,Animizm

PARA BİRİMİ 

Kamerun Frangı

 Afrika’nın batısında ve ortasında yer alan bir devlet. Kamerun’un doğusunda Orta Afrika Cumhuriyeti, güneybatısında ve güneyinde Kongo, Gabon ve Ekvator Ginesi, kuzeydoğusunda Çad, kuzeybatısında ve kısmen batısında Nijerya, batısında Atlas Okyanusu vardır.

Târihi

On beşinci yüzyılda Portekizli denizci Fernando Poo’nun kıyılarını görmesiyle keşfedilen Kamerun’a Avrupalılar 17. yüzyılda yerleşmeye başladılar. Kıyı kesimlerdeki kabileler, Avrupalıların iç kesimlere sızmalarına yardım ettiler. İlk olarak Almanlar ülkeyi ele geçirdiler. 1916’ya kadar Almanların elinde kalan Kamerun, Birinci Dünyâ Savaşı sonrası İngiltere ve Fransa’nın, Almanya’nın Afrika’daki sömürgelerini ele geçirme çalışmaları sonucu aralarında paylaşıldı. Ülkenin onda dokuzu Fransız, onda biri de İngiliz hâkimiyetine girdi. 1959 yılında iç yönetimde bağımsızlığını kuran Kamerun, 1960’da ise yapılan halk oylamasıyla tam bağımsızlığını kazandı. 1961’de İngiltere yönetimindeki parçası Batı Kamerun’da,Kamerun Cumhûriyeti ile birleşti. 1972’de yapılan bir referandum neticesinde yürürlüğe giren yeni anayasayla federal yönetimden, merkezî bir yönetime geçildi. 1984’te askerî darbe girişimi başarısızlıkla neticelendi. Bağımsızlığını kazandıktan otuz iki yıl sonra 1992’de ilk kez çok partili seçimler yapıldı. 11 Ekim 1992’de yapılan Başkanlık seçimlerini Biya kazandı. Başkanlık seçimlerine hîle karıştırıldığı gerekçesiyle şiddetli gösteriler oldu.

Fizikî Yapı

Yeryüzü şekli bakımından değişik yapı gösteren Kamerun üç bölgeye ayrılarak incelenmektedir:

Güney Kamerun; Atlas Okyanusu kıyılarının nehirlerinden haliçlerle devam eden yer yer sazlık ve mangrov adı verilen bataklık bitkilerile kaplı, sıcak, yağışlı ovalar uzanır. Güney ve doğu boyunca nehir yatakları ile parçalanmış, yüksekliği kuzeye doğru 1000 m’yi bulan yaylalar bu bölgenin başlıca yer şekilleridir. Güneybatıdan başlayan sarp kırıklar kuzeydoğuya doğru uzanırlar. Burada yanardağlar vardır. Eskiden İngiliz Kamerun’u olan bu topraklarda bulunan ve bir yanardağ olan Kamerun Dağı, denizden az içeride 4070 m yüksekliğe sâhiptir ve hâlen faaliyettedir.

Orta Kamerun; kuzeybatı sarp kırıkları ile çevrili olan bir yayladır. Yüksekliği 800-1500 m arasında değişir.

Kuzey Kamerun; Ova, Mandasa Dağları ve kuzeye doğru Çad Gölüne kadar olan kısmı içine alan bir bölgedir. Göllere doğru uzanan bu yer ülkenin, Afrika’nın iç kısımlarına uzanan kısmıdır. Ülkenin önemli nehirleri arasında Atlas Okyanusuna dökülen Nyong, Samağa Canpo ve Dya nehirleri bulunur.

İklim

Kamerun yeryüzü şekilleri gibi iklim yönünden de değişiklik gösterir. Ülkede genel olarak ekvator iklimi hüküm sürer. Kuzeye gidildikçe iklim kuraklaşır. Orta Kamerun’da bol yağış olmasına rağmen 5 ile 7 ay süren bir de kurak mevsim vardır. Güney kesimi dünyânın en çok yağış alan bölgesinden biridir. Yıllık yağış ortalaması 10 m’yi bulur.

Tabiî Kaynaklar

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Güney kesimi ve kıyı şeridi gür Ekvator ormanları ile kaplıdır. Orta kısımda ise savanlar ve küme ağaç topluluklarına rastlanır. Kuzey kesiminde dikenli ağaçlar ve bitkiler çöle geçişi sağlar. Güney kesiminde ormanların yanında sazlık ve manğrov adı verilen bataklık bitkileri ile kaplıdır. Tropikal ormanları bulunan ülkede; fil, şempanze, goril, zürâfa, antilop, aslan gibi yabanî hayvanlar bulunur.

Mâdenler: Yeraltı kaynakları bakımından fakir olan Kamerun’da kaserit, titan oksidi, Duala bölgesinde de petrol bulunmaktadır. Bunun yanında altın, alüminyum ve kalay da bulunur. Gümüş, bakır, tungsten, elmas yatakları da tesbit edilmiştir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Kamerun’un nüfûsu 12.662.000’dir. Halkın büyük kısmını Bantular meydana getirir.Kamerun’da 24 değişik dili konuşan 200 civârında kabile vardır.

Halkın büyük kısmı ülkenin doğu kesiminde ve kırlık bölgelerde yaşar. Başlıca kabileleri arasında Kirdi, Fuble ve Bamilikeler bulunur. Yaounde ve Douala önemli şehirlerinden ikisidir.

Din: Halkın % 40’ı Afrika kabilesinin ananevî dîni olan Animizm’e bağlıdır. Halkın % 35’lik kesimi Hıristiyandır. Müslümanlar toplam nüfûsun beşte birini teşkil etmelerine rağmen, İslâmiyet hızla yaygınlaşarak dinamik bir görünüm arz etmektedir.

Eğitim: Ülkede okullar devlet, misyonerler ve bâzı özel kişiler tarafından kurulmuştur. Devlet okulları ücretsizdir. Devlet diğer okullara devam edenler için de para yardımı yapmaktadır. Okuma-yazma oranı düşük olmasına rağmen, yeni neslin çoğunluğu okula gitmektedir. İlk ve orta öğretim yapılan yüzlerce okulun yanında yüksek okullar ve başşehirde bir üniversite vardır.

Siyasî Hayat

Federal bir cumhûriyet olan Kamerun, Cumhurbaşkanı ve 120 üyeli meclis tarafından yönetilmektedir. Federal meclisin üyelerinin yarısı doğrudan doğruya halk tarafından, yarısı ise federe devletlerin meclisleri tarafından seçilir.

Federal meclis tarafından 5 yıl için seçilen Cumhurbaşkanı aynı zamanda başbakandır.

Tarım: Ekonominin tarıma dayandığı ülkede en önemli ürünler arasında kakao başta gelir. Bunun yanında kahve, pamuk, muz, pirinç, kauçuk da dışarıya satılacak kadar yetiştirilir. Ayrıca susam, çay, baharat, şeker kamışı, mısır ve patetes de yetiştirilir. Ülkenin orta kısımlarında sığır sürüleri bulunur.

Ormancılık: Ülke topraklarının üçte birinin ormanlarla kaplı olması sebebiyle bol miktarda kereste elde edilir. Yıllık ortalama 12 milyon metreküp kereste üretimi yapılır.

Balıkçılık: Atlantik Okyanusu ve iç sularda yapılan balıkçılık ile ortalama senede 70 bin ton balık avlanır.

Sanayi: Ülke sanâyii son yıllarda gelişmiştir. Çıkarılan boksitin işlendiği bir alüminyum fabrikası vardır. Bunun yanında çimento, şeker, sabun, ayakkabı, besin maddeleri ve sigara fabrikaları vardır. Son yıllarda bulunan petrol ekonominin hızlanmasına sebeb olmuştur.

Ticâret: Kamerun’un dış ticâreti genel olarak iyi bir görünüm arz eder. İthâlât, ihrâcâttan fazla olduğu halde, son yıllarda artan petrol gelirleri bu farkı kapatan bir faktördür.

Dışarıya kahve, kakao, ham petrol ve kereste satar; dışardan ise sanayi ürünleri alır. En fazla ticâreti Fransa ile yapar. Bunu Hollanda ve ABD tâkib eder.

Ulaşım: Ülkede ulaşım 52.500 km’lik karayolu ve 1104 kilometrelik demiryolu ile sağlanır. Karayollarının ancak 3200 km’si asfalttır. Ülke, 44 gemiden meydana gelmiş deniz ticâret filosuna sâhiptir. Önemli limanları Duala ve Kribi’dir.

Kamerun’un, Duala’da bir milletlerarası havaalanı ve Yaunde ve Garoua’da iç hat seferleri yapılan birer havaalanı vardır.