İSVİÇRE
DEVLETİN ADI |
İsviçre Konfederasyonu |
BAŞŞEHRİ |
Bern |
NÜFÛSU |
6.911.000 |
YÜZÖLÇÜMÜ |
41.293 km2 |
DÎNİ |
Hıristiyanlık |
RESMÎ DİLİ |
Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanş |
PARA BİRİMİ |
İsviçre Frangı |
Orta Avrupa’da bulunan bir devlet. Kuzeyinde Almanya, doğusunda Avusturya ve Liechtenstein, güneyinde İtalya, batısında Fransa bulunur. 25 eyaletten meydana gelmiş konfederasyondur.
Târihi
Bugün İsviçre denilen Helvetia’da yaşayan Kelt kabilelerin M.Ö. 58 yılında Roma İmparatoru Julius Caesar’a yenilmeleriyle ülke beş asır boyunca Roma İmparatorluğunun bir bölümü sayılmıştır. M.S. 5. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Burgondlar, Jura’nın Cenevre Gölünün iki yanına yerleştiler. Almanlar ise Ren ile Aşağı Aar havzasına yerleşerek bölgeyi Germenleştirdiler. Bölge sonra Roma Germen İmparatorluğuna katıldı. On birinci yüzyıldan itibaren feodal devletler kurulmaya başlandı. On üçüncü yüzyılda da Habsburglar Sülâlesi orta ve batı İsviçre’ye hâkim oldu. 1291’de üç kanton Schwyzuri Nidwalden birleşerek Habsburglara karşı bir savunma ittifâkı kurdular. Böylece İsviçre Konfederasyonu (adını birleşen kantonların en büyüğü olan Schwzy’den aldı) doğdu. Daha sonraki yüzyıllarda İsviçreliler Habsburglara karşı bağımsızlığı savunmak için birçok kere silâhla saldırdılar. On dördüncü yüzyılda Luzirn, Zürich, Glaruszug ve Bern ilk kurulan üç kantonla birleştiler. 1481’de birliğe Fribourg, Solothurn, 1501’de Basel, 1513’de Appenzell katıldı. Askerî gücünü geliştiren İsviçre tarafsızlık politikasını benimsedi. Reform sırasında kantonlar arası çatışmada Protestanlar yenildi. 1648’de Vestfalya Antlaşmasıyla İsviçre’nin bağımsızlığı resmen kabul edildi. Napolyon savaşları sırasında Fransızlar ülkeyi işgal etti (1798). Napolyon kantonları birleştirerek bir federasyon hâline getirip Helvet Cumhûriyetini kurdu. Napolyon’un yenilmesinden sonra kantonlar birliği bozulmadı. 1815 Viyana Kongresinde İsviçre’nin tarafsızlığı kabul edildi. 1847’de ülkede bir iç savaş patlak verdi. Bâzı kantonlar bir konfederasyon kurulmasını istiyordu, bâzıları ise değişikliğe gerek görmüyordu. Yapılan savaşlarda konfederasyondan yana olanlar kazanınca, 1848’de İsviçre Konfederasyonu kuruldu. İsviçre, Birinci ve İkinci Dünyâ Savaşlarında da tarafsızlığını korudu. Herhangi bir bloka bağlanmamıştır. Buna da sebep dünyânın bütün devletlerinin, devlet adamlarının İsviçre bankalarında açmış olduğu sırdaş hesaplar olmuştur. 1978 yılında yapılan bir referandumla yeni bir kanton kurulması için karar alındı ve 1 Ocak 1979’da Jura Kantonu kuruldu.
Fizikî Yapı
İsviçre Avrupa’nın en dağlık ülkesidir. Toprakların 3/4’ü dağlarla kaplıdır. Kuzeybatı Fransa sınırı boyunca uzanan Jura Dağları ülkenin güney kesimini kaplayan Alplerden Mitteland yaylasıyla ayrılır. İsviçre Alpleri, Mont-Blanc’dan Ortlere kadar uzanan orta kesimini içine alır. Ülkenin büyük kısmını meydana getiren güney bölümü Bern Alpleri, Pennine Alpleri, Lepontine Alpleri ile doğudaki Rehetia Alplerinden müteşekkildir. En yüksek tepeler Pennine Alplerinde yer alan Mente Rosa ve Matterhorn (4478 m) tepeleridir. Bern Alplerinde en yüksek tepeler Finsteraarrhorn (4274 m) ile Jungfrau (4166 m)dur.
İsviçre yüksek yaylası, Alplerle Jura Dağları arasında kalan yayladır. Bu yayla 1000 m yüksekliktedir. İsviçre Tepeleri diye de anılır. Bu yayla çayırlar ve kozalaklı ağaç ormanlarıyla kaplıdır.
Avrupa’nın iki büyük akarsuyu İsviçre Alplerinden doğar. Ren Nehri, Knostanz Gölüne akan iki pınardan kaynaklanır. Rhone’ni kaynağı ise güneybatıdaki buzullardır. Ticino Nehri güneye akar. İsviçre’de çok sayıda göl vardır. Bunların en büyüğü Almanya ve Avusturya’ya sınır olan Konstanz Gölüdür. Diğer önemli gölleri ise Zürich, Lulerne, Neuchatel ve Leman’dir.
İklim
İsviçre’nin iklimi çok değişiktir. Rhetia Alplerinde hava kuru ve açık olmasına rağmen, Ticino Kantonun’da nemli bir sıcaklık, Magiore ve Lugarna Göllerinde ise Akdeniz iklimi hüküm sürer. Dağların yüksek tepeleri yıl boyunca karla örtülü kalır. İklim genellikle mutedildir. Ticinoso kantonu dışında bütün kantonlarda kış sıcaklık ortalaması 0°C’nin altındadır. Yaz aylarında ise ısı ortalaması 27°C’ye kadar çıkmaktadır.
Tabiî Kaynakları
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülke topraklarının % 23’ünü ormanlar meydana getirir. Ormanların % 70’i kozalaklı ağaçlarla, geri kalan kısmı geniş yapraklı ağaçlarla kaplıdır. Ormanlarda meşe, kayın, ceviz, çam ve kestane ağaçları vardır. Ormanlar İsviçre’nin kereste ihtiyacının yarısını sağlar. Yüksek Alp yamaçlarında dağ keçisi, tavşan, dağ sıçanı ve av kuşları yaşar.
Mâdenler: Yeraltı kaynakları bakımından İsviçre fakirdir. Ülkede önemsiz birkaç kömür yatağı vardır. Yalnız tuz yatakları önemlidir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfûsu 6.911.000 olup, nüfûsun büyük bir kısmı şehirlerde ve yayla bölgesinde yoğunlaşmıştır. Önemli şehirleri Bern, Zürich, Basel ve Cenevre’dir. Hâlâ kantonlarda ve köylerde çok belirgin âdet, gelenek ve dil ayrılıkları görülür. İsviçre’de resmî dil olarak dört dil kullanılır. Halkın % 65’i Almanca, % 18’i Fransızca,% 12’si İtalyanca, % 1’i Romanş dillerini konuşur.
Dîni: Halk Hıristiyan olup, % 49,4’ü Katolik, %47,8’i Protestandır.
Eğitim: İsviçre’de eğitim düzeyi çok yüksektir. Okuma-yazma oranı % 100’dür. 6 ile 14 yaş arasında öğretim mecburîdir. Ülkede 25 değişik eğitim sistemini kantonlar yönetimi kontrol eder. İsviçre’de 8 üniversite ve 2 teknik kolej vardır. Üniversitelerinden 7 tânesi dünyâca meşhur olup, çeşitli ülkelerden gelen talebeler bu okullarda eğitim görmektedir.
Siyâsî Hayat
İsviçre’de hâlen yürürlükte olan Anayasa 1848’de yürürlüğe girmiştir. Anayasaya göre İsviçre 20 egemen, 6 yarım kantondan meydana gelmiştir. Federal meclis 44 üyeden meydana gelen bir devlet konseyi ile, doğrudan doğruya halk tarafından seçilen 200 üyeli bir millî konseyden müteşekkildir. Devlet konseyine hâkim kantonlar ikişer, yarım kantonlar birer üye gönderirler. Federal Konsey, Federal Meclis tarafından 4 yıl için seçilmiş 7 üyeden meydana gelir. Federal Konseyin üyeleri olan konfederasyon başkanı ve başkan yardımcısı her yıl Federal Meclis tarafından seçilir.
Ekonomi
İsviçre ekonomisinin temelini tarıma dayalı besin endüstrisi, kimyâ ve ilâç endüstrisi meydana getirir. Bunun yanında hayvancılık büyük önem taşır.
Tarım: İsviçre’de tarıma elverişli topraklar genellikle üstünde çalışılamayacak kadar yüksektir. Topraklarının %6’sı ekilebilmektedir. Halkın ise % 6’sı tarımla uğraşır. Başlıca yetiştirilen önemli ürünleri patates, çavdar ve mısırdır. Bağcılık gelişmiştir. Göl kıyılarında ve dağ eteklerinde meyvecilik yapılır. En çok yetiştirilen meyveleri elma, üzüm, armut, erik ve kirazdır.
Hayvancılık: İsviçre’de hayvancılık ekonomide büyük yer tutar. Topraklarının yarısı otlaklardan ve sürekli yeşeren çayırlardan meydana geldiği için hayvancılık açısından çok değerli bir tabiî kaynaktır. Yüksek bölgelerde keçi ve koyun yetiştirilir. Asıl hayvancılık alanında çalışmalar sığır ve inek gibi kesim ve süt hayvanları yetiştirmek için yapılır. Elde edilen süt miktarı yaklaşık 3.650.000 ton, peynir üretimi ise 129.000 tondur. Peynir sektörü dünyaca ünlüdür. Süt mamullerinden sayılan çikolatada dünyâ çapında söz sâhibidir.
Sanâyii: İsviçre’de iş gücünün % 40’ı sanâyi kesiminde çalışmaktadır. Ülkede çelik sanâyi gelişmiştir. Bu amaçla dışarıdan demir filizi alır. Makina, lokomotif, türbün gibi ağır sanâyi ürünleri imal edilir. Elektrikli makinalar, bilimsel ve optik araç üretimi ülke sanâyiinde önemli bir yer tutar. Kimyâ ve ilâç sanâyii de çok gelişmiştir. Saatçilik ülkenin ünlü bir sanâyi dalıdır. İsviçre saatleri dünyâca ünlüdür. Sanâyi üretiminin % 90’ı ihraç edilir.
Ticâret: Sanâyi ürünlerinin büyük bir kısmı ihraç edilir. İhraç ettiği mallar arasında elektrikli motorlar, makina, lokomotif, türbün, dokuma ürünleri, süt mamülleri, saat, çikolata, ilâç ve kimyâ ürünleri gelir. İsviçre dünyânın mâlî hayâtında önemli rol oynayan büyük bankacılık merkezidir. İsviçre halkının % 10’u bankacılıkla uğraşır. İsviçre bankacılık ve sigortacılık kaynağından büyük gelir sağlar. Diğer önemli gelir kaynağını ise turizm teşkil eder. İsviçre yaz kış bütün yıl boyunca turist akınına uğrar. İthal ettiği maddelerin başında petrol gelir. Bunu diğer sanâyi ham maddeleri ve besin maddeleri tâkip eder.
Ulaşım: İsviçre’de 64.855 km karayolu bulunmaktadır. Bunun 1.057 km’si milletlerarası karayolu şebekesine bağlıdır. Demiryollarının toplam uzunluğu 4991 km’dir. Bunun dışında 830 km özel hatlar bulunmaktadır. Hava ulaşımı 1931 yılında kurulmuş olan Swissair ile sağlanır. Deniz ticâret filosu 30 gemiden meydana gelmiş olup, 294.304 gross ton yük kapasitelidir. En önemli limanı Basel’dir.
Alm. Leistung (f), Fr. Travail (m), İng. Work. Fizikte, bir cisim bir kuvvetin etkisi altındayken yer değiştiriyorsa, alınan yol ile kuvvetin bu yol doğrultusundaki bileşeninin çarpımı. Günlük hayatta iş kelimesi adalelerle yapılan veya zihnî bir çabayı gerektiren faaliyetin herhangi bir şekli için kullanılmaktadır. Bir ağırlığı kaldırmak demek, bir kuvveti bir yol boyunca tesir ettirmek demektir. Ağırlığın kaldırılacağı yüksekliğe göre yorgunluk farklı olur. Tesir ettirmek zorunda olunan kuvvetin büyüklüğüne göre de durum aynıdır.
Bir kuvvetin iş yapabilmesi için, bu kuvvetin cismin hareket doğrultusundaki bileşeni sıfır olmamalıdır. Bu bakımdan, hareket hâlindeki bir cismin hareket doğrultusuna dâimâ dik kalacak şekilde etki eden kuvvetler (Dâiresel hareketteki merkezcil kuvvet gibi) iş yapmazlar. Buna göre bir ağırlık kaldırıldığı, bir yay gerildiği veya bir gaz silindir içinde sıkıştırıldığı zaman bir iş yapılmıştır. Diğer taraftan ağır bir cismi kolları uzatarak hareketsiz olarak tutmak “zor iş” ise de, hareket olmadığı için teknik mânâda bir iş yapılmış değildir.
X ekseni olarak kabul edeceğimiz yatay bir doğrultuda hareket eden bir cisim üzerine, hareket doğrultusu ile aaçısı yapan sâbit bir F kuvveti dışardan uygulanırsa; cisim bir x yerdeğiştirmesi yaptığı vakit, bu kuvvetin yaptığı W işi, yer değiştirme ile kuvvetin yer değiştirme doğrultusundaki izdüşümünün çarpımı olarak târif edilir.
Yâni:
W = (F.Cos a) .x
Bu formülün tipik olarak şu özel halleri mevcuttur:
a) F kuvveti ve x yolu aynı doğrultuda ise a= 0’dır. Bu takdirde iş:
W = F.x’ dir.
b) F ve x zıt yönde ise a = 180°’dir, Cosx = -1 ve W= -F.x’tir. Otomobil fren yaptığı vakit, frenleme kuvveti hareket yönüne zıttır; böyle frenleme kuvvetinin yaptığı iş de negatiftir.
c) F ve x birbirlerine dikse a= 90°, Cosa = 0 ve dolayısıyla yapılan iş W = 0’dır. Bu hâli dâiresel harekette buluruz. Merkezcil kuvvet her an harekete diktir. Planetlerin güneş etrâfındaki dolanımında, kuvvetlerin ve mesâfelerin pek büyük olmasına rağmen hiçbir iş yapılmaz.
İş birimleri: CGS sisteminde 1 dyn’lik bir kuvvetin bir cisme yol doğrultusunda 1 cm mesâfe boyunca tesir etmesiyle elde edilen iştir. Bu işe 1 erg denir. MKS sisteminde ise kuvvet birimi newton, yol birimi metredir. Çıkan iş birimi ise Joule olur. Yâni 1 Joule = 1 newton. 1 metredir. 1 joule = 107 erg’dir. Teknik ölçü sisteminde ise yâni M.K. kuvvet. S. sisteminde kuvvet birimi kgf (kilogram kuvvet) yol birimi metredir. Dolayısıyla iş birimi kgf. metredir. Diğer iş birimleri: 1 Kgf.m = 9,8 joule, 1 Watt. saniye= 1 joule, 1 kW.h= 3,6.106 joule, 1 Beygir. saat= 0,736 kW.h’dır.
Şekil değiştirme (Deformasyon) işi: Buna elastikî iş de denilebilir. Meselâ bir yayı germek için yapılması gereken iş gibi. Helezon bir yayı esneklik sınırları içinde x kadar uzatmış veya sıkıştırmış isek, yaptığımız iş W= 1/2 k.x2dir. Burada k, yayın kuvvet sâbitidir.
Hızlanma işi:Bir tüfek veya top namlusu içerisinde bulunan merminin namluyu terk etmesi için barut gazlarının ona verdiği iş veya m kütleli cismin F kuvvetiyle x yolu boyunca hızlandırılması hâlinde yapılan iştir. Meselâ m kütleli bir cisim sâbit bir F kuvvetiyle x yolu boyunca hızlandırılmış olsun. Bu hâldeki hızlanma işi:
W = F.x’tir. Burada F = m.a olduğundan:
W = m.a.x yazılabilir. (a = cismin kazandığı ivmedir.)
Şâyet hareket düzgün hızlanan bir hareket ise:
x = v2/2a dır. W= m.a.x = m.a. v2/2a, yâni:
W = 1/2 m.v2 olur. m kütleli bir cisme v hızını kazandırmak için yapılması gereken hızlandırma işi W = 1/2 m.v2 ye eşit olur ki, bu da cisme verilen kinetik enerjiye denktir.
Cumhûriyet devrinde özel sermaye ile kurulan ilk banka. İzmir İktisat Kongresinden sonra 26 Ağustos 1914’te kuruldu. Bir milyon liralık sermâyenin ödenmiş sermâyesini meydana getiren 250.000 liralık bölümünün tamâmı Atatürk tarafından ödendi. Bu para, Hindistan’daki Müslümanların aralarında toplayıp, Kurtuluş Savaşında kullanılması için gönderilen paranın kalan kısmıydı. Bu sermâye aynı sene bankanın pay senetlerinin beş ilde satılması ile 410.000 liraya ulaştı.
Bankanın kuruluş ana sözleşmesindeki gâyeleri arasında tarım, sanâyi, mâdencilik, enerji üretimi ve dağıtımı, bayındırlık işleri, nakliyecilik, sigortacılık, turizm ve ihrâcât alanlarında her türlü teşebbüsü kurmak ve iştirakte bulunmak yer almaktaydı. Bankanın ilk yönetim kuruluna Mahmûd Soydan başkanlık etmiş, üyelerini ise İhsan Bey, Ali Kılıç, Râsim Başaran, Rahmi Köken, Sâlih Bozok ve Genel Müdür Celâl Bayar meydana getirmiştir.
Bankanın 1924 yılı sonunda toplam mevduâtı; 2.5 milyon liraya, 1927’de 22.7 milyona, 1930’da ise 43 milyona çıktı. 1927’de Osmanlı İtibâr-ı Millî Bankası ile birleşti. Atatürk’ün ölümü üzerine İş Bankasından Hindistan ve Pakistan Müslümanlarının gönderdikleri paradan meydana gelen % 28,4 nisbetindeki hissesi vasiyetine göre kâr payları Türk Dil Kurumu ve Türk Târih Kurumuna verilmek üzere CHP’ye devredildi. 12 Eylül Harekâtından sonra CHP’nin kapatılmasıyla, Atatürk’ün hisseleri hazineye devredildi.
Zamanla gelişen İş Bankası, büyük bir ticâret bankası olduğu gibi, aynı zamanda yatırım bankası olma özelliğini de sürdürdü. Yatırımların büyük bir kısmını gübre, şişecam, demir-çelik, besin, turizm vb. alanlarında faaliyet gösteren kuruluşların orta ve uzun vâdeli para ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptı. Aynı zamanda devlet tahvilleri ve hazine bonolarının halka satılmasında aracılık etmekte ve hazineye kısa dönemli nakit sağlamaktadır.
İş Bankası, Türkiye’de küçük tasarrufların değerlendirilmesi için kumbara sistemini ve tasarrufu teşvik ikrâmiyesini ilk defâ uygulayarak, halka bilinçli bir tasarruf alışkanlığı vermek için çaba göstermiş; banka kartı, mavi çek ve bankamatik gibi ödeme kolaylığı sağlayan uygulamalar getirmiştir. Kurmuş olduğu Banka ve Ticâret Hukuk Araştırma Enstitüsü ile banka, sigorta ve ticâret hukûku alanlarında ilmi araştırmalar yapmaktadır. Ayrıca Türk eğitim ve sanat hayatına da çeşitli yayın ödülleriyle katkıda bulunmaktadır.
Bankanın ortak olduğu belli başlı kuruluşlar şunlardır: Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ, Soda Sanâyii AŞ, Sınâî Yatırım ve Bankası AO, Türk Dış Ticâret AŞ, Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi, TEZSAN Takım Tezgahları Sanâyii ve Ticâret Şirketi, Türkiye Petrolleri AO, Çukurova Elektrik, Rabak Elektrolitik, Bakır Sanâyi, Akdeniz Gübre Sanâyii, Millî Reasürans AŞ, İpek İş Mensûcât TAŞ.
Alm. Arbeitsteilung (f), Fr. Division (distribution) (f), İng. Division of labour. Bir üretim faaliyetinde veya hizmet biriminde yapılacak işin bölümlere ayrılarak, her bir iş parçasının bir işçinin sorumluluğuna verilmesi.
İş bölümü, yapılacak işin teknik özelliği ile sıkı sıkıya ilgilidir. Bir başka deyimle her işin bir bölünebilirlik sınırı bulunmaktadır. İş bölümü, belli işçilerin, belli iş türleri üzerinde uzmanlaşmasını sağlayarak ve işin yapılabilirlik süresini kısaltarak, işin verimlilik ve etkinliğini artırmaktadır. Ne var ki günümüz dünyâsında olduğu gibi, bu konuda aşırılığa ve ifrata kaçılması, işçinin robotlaşmasına, işin monotonlaşmasına yol açmakta ve sonuçta, başlangıçta artan verimlilik ve etkinlik belli ölçüde azalmaktadır. Zîra, küçük iş parçaları görme ve işin bütününü unutma insan yapısına ve zekâsına aykırı bulunmaktadır.
Alm. Arbeitsrecht (n), Fr. Législation (f) du trawail, İng. Labor legislation. İşçilerle işverenler arasındaki münâsebetleri hukûkî açıdan düzenleyen kânun.
Genel kavram içerisinde iş kânunu, iş kânununa bağlı olarak çıkartılan tüzük ve yönetmeliklerle, genelgeler ve yargıtay ictihatları, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kânunları ve bu kânunlara bağlı mevzuâtı ve çalışma ile ilgili hafta tâtili ve millî, dinî bayramlarla ilgili kânunlarla sâir kânunları da içine alır. Dar mânâda düşünüldüğü zaman sâdece ferdî olarak meydana gelen işçi-işveren ilişkileri ile devletle olan ilişkisi akla gelmektedir. Genel hukuk içerisinde iş kânunu “Özel Hukuk Hükümleri” olarak değerlendirilmekte ve öncelikle uygulama durumu ortaya çıkmaktadır. Yâni bir işçi-işveren arasındaki meselenin hallinde ilk baş vurulacak kânun, iş kânunundaki hükümler olmakta, bu kanunda istenilen hüküm bulunmadığı takdirde “Borçlar Kânunu ve Medenî Kânun” ile diğer kânun hükümlerine başvurma durumu hâsıl olmaktadır.
İş kânununda meydana gelen değişiklikler: Türk Hukukunda iş kânunu ile ilgili mevzuâtın düzenli ve yazılı olarak ilk ortaya çıkışı, Osmanlı Devletinin son devirlerinde İslâm hukukuna göre hazırlanan Mecelle ile olmuştur. Mecelle’nin dördüncü faslında, “İcâre-i âdemî” başlığı altında işçi-işveren münâsebetlerini düzenleyen hükümlerin yer aldığı görülmektedir. Daha sonraları 1881’de Zirâat ve Sanâyi Odaları hakkında kânun, 1889’da Askerî Fabrikalar Nizamnâmesi, 1899’da Amele Tahririne Mahsus Nizamnâme, 1909’da Tersane İşçilerine Mahsus Emeklilik Nizamnâmesi ile Hicaz demiryolu Memur ve Müstahdemleri Hakkında Nizamnâmeler ve “Tâdil-i Eşgal Kânunu”, “Cemiyetler Kânunu”, 1913’te “Teşvik-i Sanâyi-i Kânun-ı Muvakkatı” gibi kânunlar yürürlüğe konmuştur.
1924’te Hafta Tâtili Kânunu, 1926’da Borçlar Kânunu, 1929’da Umûmî Hıfzıssıhha Kânunu yürürlüğe konmuştur. Bugünkü yürürlükte bulunan İş Kânunu’nun ilki 15.6.1937’de 3008 sayılı İş Kânunu olarak yürürlüğe girmiştir. 1961 Anayasası ile çalışma hayâtı yeniden düzenlenmiş; “Çalışma İle İlgili Hükümler” başlığı altında “Çalışma Hakkı ve Ödevi (mad. 42) “Çalışma Şartları” (madde 43), “Dinlenme Hakkı” (mad. 44), “Ücrette Adâlet Sağlanması” (mad. 45), Sendika Kurma Hakkı” (mad. 46) ve “Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı” (mad. 47) gibi hükümlerle yeni temel esaslar belirlenmiştir. Bu anayasaya bağlı olarak da 19.7.1963 târihinde 274 Sayılı Sendikalar Kânunu, 275 Sayılı Toplu-İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kânunları, 3008 sayılı İş Kânunu yürürlükten kaldırılarak 12.8.1967 târihinde 931 sayılı İş Kânunu geçerli kılınmış, ancak bu kânun esastan iptal edilerek Ağustos 1971 târihinde 1475 sayılı İş Kânunu yürürlüğe konmuştur. Yapılan bâzı değişikliklerle hâlen bu kânun yürürlükte bulunmaktadır.
1982 Anayasası ile çalışma hayâtına ilişkin hükümlerde, yeni birtakım düzenlemelere gidilmiş, sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi ile ilgili anayasa hükümlerinde bâzı değişiklikler yapılmıştır. Buna bağlı olarak da 274 ve 275 sayılı kânunlar yürürlükten kaldırılarak 5.5.1983 târihinde 2821 Sayılı Sendikalar Kânunu ve 2822 sayılı Toplu-İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kânunları yürürlüğe konmuştur. Basında çalışanlar ile deniz ve göllerdeki belli tonajlı gemilerde çalışanlarla ilgili iş kânunları da vardır. Ayrıca iş kânunu muhteviyâtı içinde olmasına rağmen ehemmiyetinden dolayı Sosyal Sigortalar Kânunu çıkartılmıştır.
İş kânununun muhteviyâtı: 1475 sayılı İş Kânunu; genel hükümler, hizmet akdine ilişkin hükümler, ücretlere âit hükümler, işin düzenlenmesine âit hükümler, işçi sağlığı ve güvenliği, iş ve işçi bulmaya âit hükümler, cezâ hükümleri gibi hususları ihtivâ etmektedir.
Tarımda çalışanlar, çıraklar, deniz ve hava taşıma işçileri, sporcular, üç kişiden az işçi çalıştıran küçük esnafa âit işyerleri, yardım sevenler dernekleri bu kânun kapsamına girmezler.
Alm. Werkmaschinen. Fr. Operation Machine. İng. Working-machines. Toprak kazımında, yüklenmesinde ve yayılmasında; karayolu yapım, onarım ve bakım işlerinde; su kanalları yapımı vb. işlerde kullanılan makinalar. Genel olarak hareket mekanizmalarına göre paletli (tırtıllı) ve lastik tekerlekli olarak sınıflandırılır. Yaptıkları işlere göre ise çeşitli gruplara ayrılır. Bunların belli başlıları, dozer, ekskavatör, greyder, skreyper, yükleyici (loder), kompaktör, silindir, boru döşeyici ve diğer iş makinalarıdır.
Dozer: Yürüyerek sathi kazı yapmaya yarayan bir ekskavatör tipidir. Yürüyen bir traktör ve önüne kaldırılıp indirilebilir şekilde takılmış bir kazıcı levhadan meydana gelir. Traktör bir dizel motoruyla tahrik edilir ve paletli veya lastik tekerleklidir. Paletli traktörler daha büyük bir itme kuvveti sağlarlar. Lâstik tekerlekliler ise daha hareketlidir. Öndeki kazıcı levhanın alt kısmında aşındıkca değiştirilebilen bir bıçak bulunur. Levhanın yapılışına göre dozerler, buldozer ve angldozer olmak üzere iki tipe ayrılır. Angldozerde levhanın bir ucu ileri diğer ucu geri giderek açılı kazıma yapabilir ve kazılan toprağı sağa sola atabilir. Buldozerde ise sağa sola hareket yoktur, kazılan toprağı öne yığar. Levhanın hareketi hidrolik bir sistemle sağlanır.
Ekskavatör: Toprak zeminleri kazmaya yarayan bir makinadır. Üniversal, kablolu, godeli, yüzen vb. çeşitli tipleri vardır. Üniversal ekskavatörün esas olarak alt, üst ve ön olmak üzere üç kısmı vardır. Alt kısım paletli, lâstik tekerlekli veya kamyon şasilidir. Üst kısımda tahrik motoru ve kumanda tertibâtı bulunur. Ön kısım ise kazmayı sağlayan mekanizmadan ibârettir. Kaşıklı (kepçeli), draglin kovalı, çeneli, ters kaşıklı, düz kaşıklı gibi çeşitli kazıcı tipleri vardır.
Greyder: Yolları tesviye etmek veya hendek kazmak için kullanılan bir iş makinasıdır. Ön kısım, arka kısım, şasi ve kazıyıcı levha tertibâtından meydana gelir. Ön kısım iki tekerlekli aks şeklinde olup direksiyon hareketini sağlar. Arka kısmında tahrik motoru ve kumanda mekanizmaları bulunur. Ön ve arka kısmı bağlayan şasi üzerine kazıyıcı levha bağlanmıştır. Dozerde olduğu gibi levhanın alt kenarında aşındıkca değiştirilebilen bıçak bulunur ve levha hareketlidir.
Skreyper: Toprağı ince tabakalar hâlinde kazarak bir sandığa dolduran ve belirli bir mesâfeye götürdükten sonra yayan bir iş makinasıdır. Paletli veya lâstik tekerlekli bir traktörle çekilir. Yollardaki sathi yarmaların açılıp dolguların yapılmasında, havaalanı gibi yerlerin inşâatında tesviye yapılması, sulama kanallarının açılması, mâden ocaklarındaki üst ince tabakaların kaldırılması vb. işlerde kullanılır. Bir traktörle çekilen dört tekerlekli kazıcı sandık kısmının ön tarafında kazıcı bıçak bulunur. Bıçağın kazıdığı toprak sandığa dolar. Sonra ön kapak kapatılır ve dolan toprak boşalacak yere götürülerek boşaltılır.
Yükleyici (Loder):Kazılması zor olmayan toprakların taşıtlara doldurulmasına yarayan makinalardır. Kesintili ve kesintisiz çalışan olmak üzere iki tipi vardır. Kesintili tip bir traktör ve önde yüklemeyi sağlayan kepçe kısmından meydana gelir. Kepçe kısmı hidrolik sistemlerle hareket ettirilir. Kesintisiz tiplerde yürüme hareketi sayesinde sathi olarak kazı yapılır ve kazılan malzeme aynı hızla giden taşıtlara doldurulur.
Kullanılacak yere göre çok çeşitli tipleri olan bu makinalara ilâveten daha pekçok iş makinası mevcuttur. Kendilerine has farklı özellikleri olan bu makinaların ne işe yaradığını adlarından çıkarmak mümkündür. Zemin gevşetme makinaları, zemin sıkıştırmaya yarayan çeşitli tiplerdeki silindirler, vibratörler, tokmaklar hâricinde beton hazırlama, karıştırma, iletme, yayma vb. işlerde kullanılan inşaat makinaları ve asfalt hazırlama, yayma işlerinde kullanılan makinalar da birer iş makinasıdır.
Alm. Arbeitsamt (n), Fr. Buredu (m) de placement, Office (m) du trawail, İng. Labor exchange, Employment bureau. İş ve işçi bulma faaliyetlerini ve bunlarla ilgili diğer vazifeleri yerine getirmek üzere kurulan ve kuruluş esasları kânunla belirtilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak görev yapan bir kamu kurumu. Kurumun idârî ve mâlî bakımından muhtariyeti vardır. İş ve İşçi Bulma Kurumunun Genel Müdürlük Merkezi Ankara’dadır. Kurum, on iki ilde bölge müdürlükleri, 76 ilde şûbe müdürlüğü ve 36 ilçede büro şefliği ile hizmetini sürdürmektedir. (1993)
Çalışma esasları ile faaliyet göstereceği konular 21.1.1946 târihinde çıkartılan bir kânunla belirlenmiştir. Ancak daha sonra ihtiyaca göre yeni bâzı düzenlemeler getirilmiştir.
Vazifeleri:
1. Her çeşit ekonomik işlemlerle, serbest sanat niteliğinde olan diğer işler için bilgi toplamak,
2. İşçi isteme ve iş oranının düzene bağlanması yolunda gerekli çalışmaları yapmak,
3. İşçi ücretlerinin iniş çıkışlarını takip edip, geçim şartlarındaki yükseklikle karşılaştırılarak sosyal sıkıntıların önüne geçmek için bütün yurtta yahut bir bölgede veya belediye çevresinde alınması gereken tedbirleri tesbit etmek. Uygulamasına yardım etmek,
4. Çeşitli iş kollarındaki işverenlerle işçileri gösteren cetvelleri yayınlamak, işçileri mesleğe yöneltmek,
5. İşçilerin meslekî eğitimlerinin yükselmesi ve kalifiye işçi yetiştirilmesinde gerekli olan tedbirler üzerinde çalışmak ve hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek.
Emek, arz ve talebini ayarlayan kurum tarafından, işçilerin arzu ve kâbiliyetlerine uygun iş, işverenlerin de çeşitli işleri için elverişli işçi bulmalarını sağlamak.
İş ve İşçi Bulma Kurumu, gösterdiği faaliyetlerde ücret talep edemez. Kurumun özel kişi ve bürolarla iş yapması kânunen yasaklanmıştır.
Alm. Hand-) Arbeiter (-in f), (m), Fr. Ouvrier (m), ouvriére (f), trawailleur, Moncevre, salarié (m), İng. Workman, laborer; worker. Hizmet akdine dayanarak, ücret karşılığında, işverene âit iş yerinde, iş yapma fiilini üstlenen gerçek kişi.
Genel olarak ifâde edilirse, hukûkî münâsebetin durumuna göre, değişik kânunlarda işçinin târifi de farklıdır. Meselâ, 657 sayılı Devlet Memurları Kânununa göre, tâyin şekliyle müstahdem yapılan bir kişi memur kabul edildiği hâlde, 1475 sayılı İş Kânunu’na göre aynı işe hizmet akdi yapılarak müstahdem olan bir kişi işçi kabul edilmekte, iş münâsebetinden doğan istihkakları farklı olarak tespit edilmektedir. Genel mânâda işçi, ücret karşılığı emeğini arzeden kimsedir. Farklı kânun kapsamında olması bu özelliğini değiştirmez.
Sanâyinin gelişmesi ile ücret mukâbili çalışanların sayısında önemli artışlar meydana gelmiş, sırf ücreti ile çalışanlar ve geçimini temin edenler, toplum içinde sosyal bir yapı ve özellik kazanmışlardır. Bu bakımdan eskiden emek deyince, sırf bedenî kuvveti ile çalışanlar akla gelirken, ekonomik yapıda meydana gelen bu değişmeler sebebiyle emek tâbirinin içine bedenen ve fikren çalışanların tamâmı girmiş, kânunlarda bu anlayış paralelinde değişiklikler olmuştur. Zaman zaman kimin işçi sayılıp sayılmayacağı tartışma konusu olmuş, kânun ve mevzuatlarda işçi tâbirinin kapsamı genişletilmişse de, tam bir açıklığa kavuşturulamamıştır. Hâlen yürürlükte olan deniz, basın ve iş kânunu kapsamı içinde bulunmayan işçilerin münâsebetleri, genel olarak Borçlar Kânunundaki hizmet akti hükümlerine göre düzenlenmektedir.
Bugün 7 Mayıs 1983 târihli 2821 sayılı Sendikalar Kânunu, hizmet sözleşmesinden başka, bedenen çalışmayı konu alan nakliye, yayın ve âdî şirket sözleşmelerine göre çalışanları da işçi saymıştır (mad. 2/1). İş Kânununun kabul ettiği işçi târifine göre çalışanların bedenî yâhut düşünce grubunda olması gibi bir ayrım ortadan kalkmıştır. Kânunda geçen sözleşme, idâre hukûku alanına giren idârî hizmet sözleşmesi değil, özel hukûku ilgilendiren hizmet sözleşmesidir. 1982 Anayasasının 128. maddesine göre kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, işçiler değil, memurlar ve öteki kamu görevlileri (sözleşmeli personel) eliyle görülür. 1982 Anayasasının 51-54. maddeleri ile sendika kurma ve toplu sözleşme yapma hakkı, grev hakkı sâdece işçilere verilmiştir.
Alm. Hören (n), Fr. Ouie (f), İng. Hearing. Seslerin duyulması. Sesin işitilebilmesi için iç kulaktaki işitme organı (korti organı)na iletilmesi gerekir.
Ses, cisimlerin titreşiminden meydana gelen uzunlamasına dalgalardır. İnsan kulağı saniyede 16-21.000 titreşimli seslerle uyarılabilir. İki sesi birbirinden ayırabilme kâbiliyeti, seslerin perdelerine, yâni saniyedeki titreşim sayısına bağlıdır. Ses tonu ise sesin kalitesinin göstergesidir.
Kulağın görevi, dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirinde elektrik akımına çevirmektir. Dış kulak yolu ile gelen ses dalgaları kulak zarını titreştirir. Bu titreşimler orta kulaktaki kemikçikler vasıtası ile iç kulaktaki sıvıya aktarılır. Bu aktarma sırasında titreşimler 20 kat kuvvetlendirilir. İç kulakta karışık bir yapı vardır. Asıl işitme organı kokleadır (salyangoz). Burada bulunan koklea tünelinin iç ve dış yüzeylerinde destek hücrelerine dayanan tüy hücreleri vardır. Bu hücrelere işitme siniri lifleri dağılır. İç kulaktaki sıvıya iletilen titreşim nihayet tüy hücrelerini titreştirir ve işitme sinirinde elektrikî potansiyel değişikliği meydana gelir (aksiyon potansiyeli). Bu elektrikî akım, işitme siniri ile beyindeki işitme merkezine götürülür ve ses algılanmış olur.
İşitme kayıpları:Korti organına kadar işitme mekanik olarak iletilir. Buraya kadar olan yoldaki sebepler “iletim tipi” işitme kayıpları meydana getirirler. Kulak yokluğu veya küçüklüğü, dış kulak yolunda iltihap, dış kulak yolunda yabancı cisim, katılaşmış kulak kiri, dış kulak yolunda ufak kemik tümörleri, ortakulak iltihâbı ve buna bağlı kulak zarı değişiklikleri ve labirentin kemik kısmının değişiklikleri bu gruptadır.
Korti organından sonra işitme, elektrik enerjisi ile iletilir. Bu sistemdeki hastalıklara bağlı işitme kayıplarına alıcı tip veya sinir tipi işitme kayıpları denir. Doğuştan olabildiği gibi; zehirlenmeler, damar büzüşmesi, tromboz, (pıhtı) kanama, trafik kazâları, âni ses (bomba gibi), devamlı ses (motor gürültüsü gibi), sıtma frengi, verem, kabakulak, grip, kızamıkçık gibi hastalıklar, beyin veya işitme siniri tümörleri de sinir tipi işitme kaybına sebep olabilirler. (Bkz. Kulak)
Alm. Pansen (m), Kuttelflecke (pl.), Fr. Panse, tripe (f), İng. Tripe, pauch. Sığır ve koyun gibi geviş getiren hayvanların dört gözlü midelerinin ilk ve en geniş bölümü. Halk arasında hayvanların midelerinin tamâmına da işkembe denir.
Geviş getiren otçul memelilerin mideleri; işkembe (rumen), börkenek (reticulum), kırkbayır (omasus) ve şirden (obamasum) olmak üzere dört bölmeden meydana gelir. Alınan bitkisel besinlerdeki selülozun sindirimi zordur. Bu sebepten dört bölüm hâlindeki mîdede besinler kısım kısım sindirilir. Her bölümün besin sindiriminde taşıdığı enzimler veya bakteriler sebebiyle ayrı ayrı görevleri vardır. Sindirim enzimlerine yardımcı olarak selüloz parçalayan birçok bakteriler de sindirimlerde rol oynar. Sığır ve koyunlar besinlerini ağızda tükürükle karıştırarak bir miktar ezdikten sonra mîdenin ilk bölümü olan işkembeye ve buradan da börkeneğe aktarırlar. Bu iki bölümde çok miktarda bulunan bakteriler, selülozu parçalamaya başlarlar.
Hayvan genellikle dinlenme hâlinde refleks bir geğirme ile besinlerini ağıza getirerek dişleriyle damak arasında iyice ezer. Bu olaya geviş getirme denir. Gevişten sonra yutulan besinlerin çoğu mîdenin üçüncü bölümü olan kırkbayıra gelir. Burada çalkalanarak bir miktar suyu çıkarıldıktan sonra, son bölüme (şirden) aktarılır. Bu bölüm diğer memelilerin mîdelerine tekâbül eder. Burada hidroklorik asitin etkisi sözkonusudur. Geviş getirenlerin mîdelerindeki bakterilerin faaliyeti dikkat çekicidir. İşkembede selüloz zarlarını parçalayan bakteriler görevlerini bitirdiğinde “demlendirici” denen başka mikro organizmalar tarafından sindirilir. Bunlar da son bölümde hidroklorik asitle öldürülerek sindirilir. Geviş getirenlerin mîdelerindeki sindirim bakterileri hem sindirimde rol oynar hem de besin kaynağı meydana getirirler. Deve, lama ve cücegeyikgillerin mîdeleri üç gözlüdür. Bunlarda kırkbayır bulunmaz.
Alm. Marter, Folter (f),Fr. Torture, supplice (m), İng. Torture, torment. Bir kimseye maddî ve mânevî olarak yapılan aşırı eziyet. İşkence üç değişik gâye ile tatbik edilir: 1) Suçluyu cezâlandırmak. 2) Delil araştırmak. 3) Bilgi elde etmek.
İşkencenin, bir delilin bulunmasına veya yerleşik düzenin korunmasına yarayacak bilgileri sağlamakta kullanılması konusunda değişik fikirler vardır. Bâzı milletler, târih boyunca tatbik ettikleri işkence usûlleri ve ağır işkencelerle nam salmışlardır. Bunlar arasında Çin, Eski Yunan, Roma, Bizans veOrta Avrupa kavimlerine âit işkence âdetleri en çok bilinenleridir. Eskiden Yunanlılar, işkencenin insanın vakarına gölge düşürdüğünü ileri sürerek, işkenceyi yalnız kölelere ve yabancılara uygularlardı. Roma’da ise işkencenin sınırı biraz daha genişletilerek, kölelerin, yabancıların yanısıra sanıklara, şâhitlere ve hattâ şüphelilere de uygulanmaya başlandı. Ortaçağda işkence, Avrupa’da gündelik hayatta sık sık görülen bir cezâydı. Roma veİspanya’da meşhur engizisyon usûlü işkence, uzun zaman devam etti. Kilise, işkenceye karşı görünmesine rağmen ortaçağda yapılan pekçok işkencede mühim rol oynadı veya işkence olaylarına göz yumdu.
On üçüncü yüzyılda Roma Hukûkunun yenilenmesiyle, cezâ uygulanmasında işkence usûlleri tekrar ortaya çıktı. Batı Avrupa ülkelerinde engizisyon usûlü işkence, acımasızca uygulandı. İtirafın ispat edici gücüne öylesine inanılıyordu ki, itiraf edilmiş olayın tersi gerçeğe daha yakın olsa bile hâkim tarafından dikkate alınmazdı.
Avrupa ülkelerinde işkence acımasız bir şekilde yapılırken, İslâm ülkelerinde bunun tam tersine, insanlar arasında sınıf farkı gözetmeksizin herkese adâletle hükmediliyordu. İslâmiyette asıl olan kişinin suçsuzluğu idi. Bir kişinin suç işlediğini iddia eden, ispat etmek mecburiyetinde idi. Mecelle’de “Berâet-i zimmet asıldır.” kâidesi bu gerçeği ifâde etmektedir. Ayrıca cezâ dâvâlarının görüldüğü bir mahkemede, hükümdar ile herhangi bir kimse arasında hiçbir fark yoktu. Kânun önünde herkes eşitti. Yerli, yabancı, köle olan kimselere işkence yapılmazdı.
Zamanımızda artık bu tür işkence usûlleri kalkmıştır. Ancak bâzı ülkelerde uyuşturucu rol oynayan bâzı tıbbî usûllere ve ilâçlara başvurularak sorguya çekip îtiraf ettirme şekli de işkence sayılmaktadır. Bu metod bilhassa demirperde ülkelerinde sistemli bir şekilde hâlen uygulanmaktadır.
Türkiye Cumhûriyeti anayasasına göre, kişi dokunulmazlığının tabiî bir sonucu olarak kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezâya veya muâmeleye tâbi tutulamaz. (Anayasa; mad. 17)
Alm. Bankeisen (n), Fr. Valet (m), İng. Carpenter’s clamp. Marangozlukta, işlenecek parçayı sıkıştırmaya yarayan ve üzerinde vidalı sıkma düzeni bulunan çeşitli el âletleri.
İşkenceler doğramacıların, marangozların, mobilyacıların en önemli âletlerindendir. Vida esâsına göre çalışırlar. Genel olarak, işkencenin kullanıldığı yerler: Üzerinde çalışılacak bir iş veya iş parçasını tezgaha, mengeneye bağlamak imkânı yoksa işkence kullanılır; masif tabla yapımında, cumbaları alıştırmış parçaları tutkallamak için de işkence kullanmak gerekir. İki yüzeyin iyi tutulabilmesi için kuvvetli basınç uygulanır. Bu basınç, ortalama 0,3 kg/cm2 ile 15 kg/cm2 arasında olmalıdır.
Tamâmen ağaçtan veya demirden yapılmış işkencelerden başka, gövde kısmı ağaç, diğer parçalar demirden yapılanlar da vardır. Kullanış kolaylığı ve uzun ömürlülüğü yüzünden mâden işkenceler tercih edilmektedir. Belli başlı işkence çeşitleri: Çerçeve işkenceleri, el işkenceleri, kenar sıkma işkencesi, köşe işkencesi, masif sıkma işkenceleri, putrel işkenceler, tabla işkenceleri, vidalı ağaç işkence gibi.
İşkencelerde ağzın biri sâbit, diğeri ayarlanabilen cinsten olduğu gibi iki ağzı da hareketli olan cinsleri de vardır. İşkenceleri kullanırken dikkat edilecek en önemli husus, kapasitesinin üstünde kullanıldığı zaman özelliğini kaybetmesidir. Bu zamanda dişliler yalama olur, gerektiği gibi sıkıştırmaz.
Alm. (Grund-) rechnungsart, operation (f), Fr. Opération (f), İng. Operation. Matematikte bir A kümesi için, tanım kümesi AxAx... xa, değer kümesi A olan fonksiyon. f: AxA Æ A fonksiyonuna ikili işlem denir. Reel sayılar kümesinde toplama ve çarpma işlemleri ikili işlemdir. Vektörlerde vektörel çarpım, kümelerde birleşim ve kesişim işlemleri de birer ikili işlemdir. f: A Æ A fonksiyonuna birli işlem denir. Karekök alma birli işlemdir. f: AxAxA Æ A fonksiyonu üçlü işlemdir. Vektörlerde karma çarpım üçlü işleme bir örnektir. Değer kümesi A’dan farklı ise, böyle işleme dış işlem denir. A’ya eşit ise iç işlem adı verilir. Vektörlerde skaler ve karma çarpım birer dış işlemdir.