GÜNEŞ SİSTEMİ

Alm. Sonnensystem (m), Fr. Systeme (m) solaire, İng. Solar system. Güneş ve uyduları ile birlikte gezegenler, kuyruklu yıldızlar ve meteor akımları da dâhil olmak üzere, onun etrâfında dönen gök cisimleri.

Kâinattaki büyük astreoit denen gezegenlerin ve daha küçük gezegenlerin muntazam tertibi, düzenli hareketleri ve gerçek bir güneş sistemini teşkil etmesi, bunların tesâdüfen ortaya çıkmadığının açık bir delilidir. Burada diğer bir faktör de, en yakın yıldızın bu sistemin en dıştaki gezegeni olan Pluton’dan 6000 misli daha uzak olmasıdır. Güneş sisteminin elemanlarının müşterek bir orijine sâhip olduğu görülmektedir. Güneş sisteminin orijini ile ilgili teoriler iki genel tiptedir: 1. Düzenli bir değişme sûretiyle ortaya çıkış; 2. Âni bir patlama ile meydana geliş.

Birinci tipe örnek Laplas’ın 1796’da ortaya attığı teoridir. Bu teoride; “Büyük, disk şekilli soğuk bir gaz kütlesinin en uzak gezegenin yörüngesinden ötesine uzanarak yavaş yavaş dönmüş ve kendi kısımlarının karşılıklı çekim etkisi ile büzülmüş ve aynı açılar momentumu korumak için dönme hızı artmıştır. Sonuçta iç çekimin yenildiği bir hıza ulaşıp parçalanarak gezegenler ortaya çıkmış ve yoğunlaşmıştır.” iddiası öne sürülmektedir. Güneş sisteminde bulunan açı momentumun kendine has dağılım gösterdiği görülür. Bu teori reddedilmiştir. Güneşin yüzde birinden küçük kütledeki gezegenlerin güneşin yüzde doksan sekiz açı momentumuna sâhib olduğu bulunmuştur. Mevcut ikinci teorilere de bâzı îtirazlar olmuştur.Modern teorilerde yine büyük soğuk gaz kütlesinin gaz bulutlarına bölündüğü ve büzülmelerle bunların yoğunlaşıp ısındığı ileri sürülmektedir.

Henüz mevcut teorilerden hiçbirisi genel bir kabul görmemiştir. Güneş sisteminde güneş merkezde yer alır. Gezegenler onun çekim kuvvetiyle çeşitli genişlikte elipsler çizerek etrâfında dönerler. Güneş sisteminin bir üyesi olan gezegenlerin uyduları ise (Ay gibi), hem uydusu oldukları gezegen etrâfında, hem de gezegeniyle birlikte Güneş etrâfında dönerler.

Minik gezegen astreoitler ise, Mars ve Jüpiter arasında değişik yörüngelerde bulunurlar. Güneş sisteminin değişken üyeleri olan kuyruklu yıldızlar (bunlardan Halley Kuyruklu Yıldızı 76 senede bir yeryüzüne yakın bir noktadan geçer).

Güneş sistemi, galaksimiz Samanyolunun içinde bulunmaktadır. Sistemin yaklaşık yeri galaksinin merkezinden 30.000 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır. Samanyolu galaksisi büyüklüğünün 100.000 ışık yılı ve bir ışık yılının 9,6 trilyon kilometre olduğu göz önüne alınırsa, güneş sistemini, galaksimiz içinde gerekirse bir futbol sâhası içinde bir mm2lik bir nokta olarak düşünebiliriz (Bkz. Galaksi). Fakat kendi ölçülerinde güneş sistemi çok geniştir (Işıkyılı, ışığın bir yılda gittiği yol olup, 365x24x60x60x300.000= 9.460.800.000.000 km).

En uzakta bulunan donmuş buz gezegeni Pluton, Güneşten yaklaşık 6 milyar km uzaklıkta bulunmaktadır. Bir fikir verme açısından, bu mesâfeyi saatte 50 bin kilometre hız yapan bir uzay aracının 14 yılda alabileceğini söyleyebiliriz. Güneş sisteminde Merkür, Venüs, Dünyâ, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton isimli gezegenler vardır. Merkür ve Venüs gezegenleri, dünyâ yörüngesinin sınırladığı uzay alanı içinde dönerler ve bu sebepten iç gezegenler diye isimlendirilirler. Dünyâya göre Güneşten daha uzakta bulunan Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton, dış gezegenler adı ile anılır. İç gezegenler ve Mars, Dünyâ gibi ağır ve soğuk maddelerden teşekkül ettiği için Dünyâya benzerler. Diğerleri ise esas olarak değişik yapıya sâhiptir. Görülen kısımların çoğunluğu hafif gazlardan meydana gelen atmosferden müteşekkildir. Çok daha büyük olup, dünyâdan daha az yoğundurlar.

Jüpiter, Güneş sistemi gezegenlerinin hepsini berâberce içine alabilecek kadar büyüktür. Merkezi sıcak olan bu gezegenlerin dış yüzeyleri çok soğuktur. Bu sebeple, Dünyâ gibi, Güneşten gelen ışığı yansıtarak görülürler. Bu gezegenleri aynı zamanda 2000 kadar “küçük gezegenler” astreoit veya “planetoit”lerden ayırt etmek için “büyük gezegenler” diye de isimlendirilirler.

Aşağıdaki tabloda gezegenlerin Güneşten uzaklığı ve Güneşin etrâfındaki dönme süresi görülmektedir:

Gezegen

Güneşten Uzaklığı (Milyon km)

Güneşin Etrâfında Dönme Süresi

1. Merkür

57.85

 88 gün

2. Venüs

108.10

 224 gün 3/4

3. Dünyâ

149.50

 365 gün 1/4

4. Mars

227.72

 687 gün

5. Jüpiter

777.6

 11 yıl 86 gün

6. Satürn

 1425.6

 29 yıl 46 gün

7. Uranüs

2868.1

 84 yıl 1 gün

8. Neptün

4494.1

 164 yıl 79 gün

9. Plüton

5900

 248 yıl 317 gün

Güneş, gezegenler, uydular, asteroitler ve göktaşlarının bir araya gelmesiyle meydana gelen Güneş sistemi, hem kendi ekseni etrâfında dönmekte, hem de içinde bulunduğu samanyoluyla birlikte hareket hâlinde bulunmaktadır. Tabiî bu arada bizzat Samanyolu galaksisi de ihtivâ ettiği milyarlarca yıldızla birlikte kendi ekseni etrâfında ilk dönüşünü yaparken bütün hâlinde de belli bir yörüngede hareket hâlinde bulunmaktadır. Kâinâtın en küçük parçası atomda görülen hareket, güneş sisteminden en büyük galaksilere kadar, uzayın her zerresinde var olan fevkalâde nizâmı dile getirmektedir. Gerek kâinâtın en küçüğü olan atomda, gerekse en büyüğü olan gökcisimlerinde fevkalâde nizam ve intizamın bulunuşu, bunların tesâdüfen teşekkül edemeyeceğini göstermekte, bir Yaratıcısının olacağını akıl sâhiplerine bildirmektedir.

Gezegen

Çapı (km)

Ortalama Yoğunluğu g/cm3

Merkür

 4.880

 5,4

Venüs

 12.100

 5,2

Dünyâ

 12.760

 5,5

Mars

 6.800

 3,9

Jüpiter

143.800

 1,3

Satürn

120.000

 0,7

Uranüs

 52.300

 1,2

Neptün

 49.500

 1,7

Plüton

 3.000

 1

Güneş sistemindeki yedi büyük uydu:

Uydunun Adı

Âit Olduğu Gezegen

Çapı (km)

Ortalama Yoğunluk (g/cm3)

Ay

 Dünyâ

 3.480

 3,3

Io

 Jupiter

 3.630

 3,6

Europa

 Jupiter

 3.130

 3,0

Ganymede

 Jupiter

 5.280

 1,9

Callisto

 Jupiter

 4.820

 1,8

Titan

 Satürn

 5.120 

1,9

Triton

 Neptün

 4.000

  2,0

GÜNEŞ TUTULMASI

Alm. Sonnenfinsternis (f), Fr. Eclipse solaire, İng. Solar eclipse. Ay’ın dünyâ ile güneş arasına girmesi. Güneş, ay ve dünyânın bir çizgide bulunmasıyla güneş tutulması ortaya çıkar. Eğer ayın dünyâ etrâfındaki yörüngesi ile, dünyânın güneş etrâfındaki yörüngesi aynı düzlemde olsa idi, her ay, güneş ve ay tutulmaları ortaya çıkardı. Ancak, ayın yörünge düzlemi dünyânınkine göre 5°8’ eğimlidir. Böylece ay her bir dönümde aşağı inerken bir, yukarı çıkarken yine bir defâ olmak üzere toplam iki kez ekliptiki, yâni dünyânın güneş etrâfındaki yörünge düzlemini keser. Ancak bu durumlarda tam güneş tutulması olur. Bu noktalara yerine göre “inme düğüm noktası” ve “çıkma düğüm noktası” denir.

Güneş tutulması sırasında, güneşin ışınlarının meydana getirdiği ayın gölgesi dünyâya düşer. Bu gölge iki bölümden ibârettir. Merkezi olan tabanının çapı ayın çapına eşit bir konidir. Bu kısım, güneş ile ay arası mesâfeye bağlı olarak, 377.600-365.280 km arasında değişen bir boya sâhiptir. Daha az karanlık olan diğer bir ikinci koni de birinci bölgeyi çevreler. Bu kısım aydan uzaklaştıkça genişler.

Dünyânın aya ortalama uzaklığı yaklaşık 380.800 km olduğuna göre pekçok güneş tutulmasında birinci gölge konisinin tepesi dünyâya ulaşamaz. Ancak ayın dünyâya en yakın olduğu durumda koninin ucu dünyâ yüzeyi üzerinde 266 km genişliğinde bir leke meydana getirir. Tam bir güneş tutulmasını ancak bu lekede bulunan bir gözleyici görebilir.

Dünyâ ve ayın hareketleri bu lekenin dünyâ yüzeyinde saatte 1600 kilometreden daha fazla bir hızla hareket etmesine sebeb olur. Bu sebepten lekenin herhangi bir noktasındaki kalma süresi çok kısadır. Bâzan 7 dakikayı biraz geçmesine rağmen, genel olarak iki veya üç dakikadan daha fazla değildir. 11 Temmuz 1990’da olan güneş tutulması 7 dakika sürmüş ve 1973’ten beri gerçekleşen en uzun güneş tutulması olmuştur.

Merkezî kısmın etrâfındaki 3200 kilometrelik bölümde, güneş tutulması ayın belirli kısmının güneşe karşı gelmesiyle ortaya çıkar. Kısmî tutulma ayrıca iki değişik şekilde de meydana gelir. Eğer merkezî kısmın tepesi erişmezse, güneşin dar bir kısmı ayın etrâfında halka olarak görülür. Bu durum “halka tutulması” olarak isimlendirilir. Koyu gölge güneş konisinin tepesi dünyâya erişmez, fakat ona yakın ise ve dünyâ ikinci gölge konisinin içinde ise, kısmî güneş tutulmaları meydana gelir. Normal olarak güneş tutulmaları yılda iki veya üç olmasına karşılık, nâdir olarak daha fazla sayıda olabilir. 1935’te Güneş beş kere tutulmuştur.

Tam güneş tutulmaları astronomlar için iyi bir fırsattır. Bu sırada Güneş’in kromosfer katmanı ile kronası incelenebilir. Güneş kronası koronograf çevresi, güneş çapının iki katı uzaklığa kadar incelenebilir. Güneş tutulması sırasında ise bu imkan 6 katına çıkar.

GÜNEŞ YANIKLARI

Alm. Sonnenbrand (m), Fr. Hâle (m), İng. Sunburn, tan.Derinin güneş ışığına kısa sürede ve aşırı miktarda mâruz kalması sonucunda meydana gelen bir rahatsızlık. Dalga boyu 300 namometre civârında olan ultraviyole ışınları buna sebeb olur. Işığa mâruz kalan deri önce en dış tabakasını kalınlaştırarak ışığın tesirinden kendini korumaya çalışır. Hemen ardından deriye rengini veren bir pigment olan Melanin yapımını arttırır. Derinin rengi bu pigmentin artmasından dolayı koyulaşır. Işığa mâruz kalma daha da uzarsa 1-24 saat içinde rahatsızlık belirtileri kendini göstermeye başlar. Belirtiler hafif bir kırmızılıktan derinin balonlaşmasına kadar değişir.

Yazın ilk defâ güneşlenmeye çıkanlar 30 dakikadan fazla kalmamalıdır. Sabah saat 10.00’dan önce, akşamüstü saat dörtten sonra güneş ışınlarının en az zararlı oldukları zamanlardır. Bulutlar güneşin ultraviyole ışınlarının büyük kısmını zaptederlerse de, bir kısmını bıraktıklarından gölgede de yanma olmaktadır. Atmosferin üzerine sanki özel olarak döşenmiş olan ozon tabakası, güneşin öldürücü şuâlarının büyük bir bölümünü tutmaktadır. Güneş yağları ve kremleri mutlak koruyucu olarak bilinmemelidir. Bunların içinde % 5 amino benzoik asit ihtivâ edenleri en faydalı olanlardır.

Güneş yanığının tedâvisinde ilk yapılacak olan soğuk komprestir. Ağrı giderici pomatlara rağbet etmemelidir. Şiddetli yanıklarda steroit ihtivâ eden haplar doktor tavsiyesine göre kullanılabilir.

GÜNEY AFRİKA CUMHÛRİYETİ

DEVLETİN ADI

Güney Afrika Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ

 Cape Town (Yasama), Pretoria (Yürütme),

Bloem Fontein (Yargı)

NÜFÛSU

 38.160.000

YÜZÖLÇÜMÜ

 1.125.815 km2 

RESMÎ DİLİ

 Afrikaner, İngilizce

DÎNİ

 Hıristiyanlık, İslâmiyet

PARA BİRİMİ

 Rand

Afrika kıtasının güney ucunda 22°10’-34°55’ güney enlemleri ile 16°30’-32°55’ doğu boylamları arasında yer alan ülke. Afrika’nın güneyinin yaklaşık yarısını kaplar. Güneybatıda Atlas Okyanusu, güney ve doğuda Hint Okyanusu, kuzeydoğuda Swaziland, Mozambik ve Rodezya, kuzeyde Botswana, kuzeybatıda Namibya ile çevrili olan Güney Afrika Cumhûriyetinin sınırları içerisinde, topraklarının ortadoğu kesiminde Lesotho Devleti bulunmaktadır. Dünyâda, ırk ayrımının en şiddetli bir şekilde vukû bulduğu ülke olması ile tanınmaktadır.

Târihi

On beşinci asır öncesinde Avrupalılar için meçhul olan ülke, 1488’de Bartholomeu Dias’ın Ümit Burnunu geçmesi ile tanındı. Avrupalılar için yeni bir Hindistan yolu olan Ümit Burnu, stratejik bir önem kazandı. Güney Afrika hakkında târihî bilgiler bu târihten sonra başlar. Avrupa ile Hindistan arasında seferler yapan İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve İngiliz gemiciler için Güney Afrika sâhilleri bir uğrak noktası olmuştur. Hollandalı, Jan Von Riebeek isimli bir doktor, 1652 senesinde çalışmakta olduğu Hollanda-Doğu Hindistan Şirketi adına Güney Afrika sâhilerindeki şimdiki Cape Town şehrinin bulunduğu Tavola Körfezinde, ticâret gemileri için depo ve levâzım istasyonu kurdu. On yedinci yüzyılın ortasında kurulan bu ticârî üs aynı yüzyılın sonlarında koloni (sömürge) hâline getirildi. Bu ülke topraklarını sömürge yapmak isteyen İngilizler, Fransızların bölgeyi işgâl etmelerini engellemek perdesi arkasında, bölgeyi işgâl ettiler ve kendi sömürgeleri arasına kattılar. Bu işgâl, sözkonusu Avrupa devletleri arasında 1815 senesinde yapılan bir anlaşma ile kabul edildi.

Avrupalıların buralarda ilk sömürge kurmaları esnâsında yerli halka karşı yapılan ırk ayrımı politikası, 1807’de İngilizlerin çıkarttığı kânunla kaldırıldı. Fakat azınlıkta olan Boer adı verilen çiftçiler tarafından ırk ayrımı şiddetle tatbik edildi. Bu kânunun kalkmaması karşısında Boerler, 1836’da sömürge topraklarından ayrılarak iç kısımlara doğru göç ettiler ve ırkçılıklarını buralarda sürdürdüler.

İngiltere sömürgesinden sırasıyla 1852 ve 1854 senesinde Orange ve Transvaal adı ile iç işlerinde bağımsız yeni iki sömürge kuruldu. İç kesimlere yerleşen Boerlerle İngilizler arasında ilk zamanlar mevcut olan ılımlılık, gün geçtikçe soğuk harbe ve nihâyet iki Boer Devletinin İngiltere’ye savaş îlânı ile sıcak harbe dönüştü. Sömürgeci İngiltere ile ırkçı Boerler arasındaki kanlı savaşlar, 1902 senesinde İngilizlerin kesin gâlibiyeti ile nihâyet buldu. İngiltere buraları iç işlerinde bağımsız birer sömürge olarak îlân ve savaş tazminatı ödemeğe mahkûm etti. İki İngiliz sömürgesine (Orange ve Transvaal) iki de Boer devleti katılınca (bunlar iç işlerinde bağımsız), Güney Afrika dört devletten müteşekkil bir federasyon oldu.

Birinci Dünyâ Savaşından sonra her geçen gün ağırlık kazanan ırkçılık, 1924’te başa geçen General Herzog’un zamânında çıkarılan kânunlarla meşru hale getirildi. General Herzog 1934 senesinde çıkarttığı kânunlarla zencilerin yurttaşlık ve siyâsî haklarını ellerinden aldı. İkinci Dünyâ Savaşından sonra bu ırkçı politika şiddetini artırarak devâm etmiştir. 1948’de Dr. Molan’ın iktidara gelmesi ile mevcut ırkçı politika had safhaya vardı. Çeşitli dünyâ ülkelerinden yapılan baskılara rağmen, Güney Afrika Cumhûriyeti iktidarları, ırkçı politikadan vazgeçmediler. Ülke bu politikalarını terk etmemek pahasına Milletlerarası bâzı teşkilâtlardan ayrıldı. 1961’de ayrıldığı Commonwealth İngiliz Milletler Topluluğu teşkilâtı da bunlardandır.

1968’de öğrencilerin düzenledikleri ırk ayırımına karşı gösterileri din yetkililerince de desteklendi. Bunun üzerine hükûmet, askerleri en yeni silâhlarla donattı. Güvenlik kuvvetlerini ve istihbârat teşkilâtını kuvvetlendirdi. Böylece Afrika’daki diğer devletlere karşı da üstünlük sağladı.

1969’da Birleşmiş Milletlerin Namibya’dan çekilmesi isteğini reddetti. Namibya, Güney Afrika Cumhûriyetinin fiîlen bir eyâleti oldu. Irk ayrımını burada da uyguladı. Dünyâ devletleri arasında yalnız kalan Güney Afrika Cumhûriyeti, 1970’ten sonra Afrika Devletleri arasında taraftar kazanmak için bâzıları ile ilişkiler kurmaya çalıştı.

1976’daki zenci hareketlerinde yüzlerce zenci öldürüldü. Devâm eden baskı ve öldürmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyi, Güney Afrika Cumhûriyetine silâh satışını yasakladı (1977).

Milletlerarası ilişkileri hemen hemen kopma noktasına gelen yönetim, sert ırkçı yönetiminden tâvizler vermeye başladı. Zencilere sendika kurma hakkı tanındı (1979).

1982’de Namibya’nın sömürgelikten kurtulmak için başlattığı hareket, ülkeyi yeniden karıştırdı. Sorgusuz, yargısız öldürmeler başladı. Yeni anayasa yapılarak başkanlık sistemine geçildi. Buna rağmen ülkedeki çatışmalar durmadı. Cumhurbaşkanı P.W. Botha, ülkesini milletlerarası yalnızlıktan kurtarmak için çeşitli ülkeleri ziyâret etti ve bunda başarı sağladı. Zenci çoğunluğun sesi, baskı ve zulümle susturuldu. Komşu devletlere saldırılar başladı.

Cumhurbaşkanı Botha, lideri bulunduğu Ulusal Parti içinde meydana gelen muhâlefetin de tesiriyle 1989 Ağustosunda istifâ etmek mecburiyetinde kaldı. Yerine Frederik W de Klerk geçti. Eylül 1989 seçimlerinde seçme hakkı bulunmayan zenciler ülke çapında büyük grev yaptılar. Zencilere karşı yumuşama politikası uygulayan Cumhurbaşkanı de Klerk Şubat 1990’da meclisi açarken yaptığı konuşmada Afrika Millî Konseyi, Afrika Komünist Partisi ve 33 muhâlefet örgütü hakkında bulunan yasağın kaldırıldığını açıkladı. Ayrıca 1962’den beri hapiste bulunan zenci lider Nelson Mandela serbest bırakıldı. Afrika Millî Konseyi 1991 senesi “İktidârın halka devredilmesi için doplu eylem yılı” îlân etti. Aynı sene yapılan Afrika Millî Konseyi toplantısında Nelson Mandela başkanlığa seçildi.

Irk ayrımı politikasındaki bu yumuşama sebebiyle birçok ülke Güney Afrika’ya uyguladığı ekonomik müeyyideleri kaldırdı. Komşularıyla arasındaki gerginlik de yumuşadı. Zenciler arasındaki şiddet olayları zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır.

Fizikî Yapı

Fizikî yapı olarak Güney Afrika Cumhûriyeti, sâde bir görünüşe sâhiptir. Ortalama yüksekliği 1200 m’yi bulan geniş yayla, fizikî görünüşün ana hatlarını çizer. Ülkenin üzerinde bulunduğu 1.123.226 km2lik toprak parçasında göze çarpan tek dağ silsilesi, güneyde Ümit Burnu bölgesinde yer almaktadır. Denizlerdeki kıyı şeridi oldukça dar bir yapıya sâhiptir. Kıyı şeridi dik yamaçlarla dağ ve yayla bölgesine bağlanır. Bu dik yamaçlı fizikî yapıya bol miktarda teras ve kayalıklar iştirak ederler. Güneydeki Cape Town bölgesinin kuzeyindeki dağlar, kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu bölgedeki yükseltilerin eski çağlarda yer tabakalarının kırılmaları netîcesinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Dağların en önemlileri Nuweveld Dağları, Sneeub Dağları ve Draken Dağlarıdır. Draken Dağları en fazla yüksekliğe sâhib olan dağlar olup, en yüksek noktası Sources Dağıdır (3299 m). İç bölgelerde arâzi yumuşak bir eğime sâhiptir. Orta bölgelerde yer alan geniş yaylalar, çoğu bölgelerde akarsuların meydana getirdiği derin vâdilerle bölünür. Bâzı küçük dağ sıraları küçük ve büyük Karau ovalarını çevreler. 1200 m yükseklikteki yayla, çok büyük bir tabak şeklindedir. Kuzeybatıda Kalahari Çölünün güney ucu ile batı bölgelerinde Namib Çölünün bir kısmı yer alır.

Akarsular bakımından oldukça zengindir. Denize yakın dağların dış yamaçlarından doğan akarsular, kısa bir yatağa sahiptirler. Fakat bu ırmaklar su bakımından daha zengin, hızlı ve düzensiz bir akışa sâhiptir. Ülkedeki akarsulardan en önemlisi olan Orange, ülkenin belli başlı ırmaklarından Karai, Caledon ve Vaal’i de alarak Atlas Okyanusuna dökülür. Hint Okyanusuna dökülen en önemli akarsu, Limpoopo Nehridir. Bunlardan başka Krokodilrivier, Komati, Pongola, Umfolazı, Tugela, Umzimkulu, Umzimvulu, Ker, Groot Visrivier, Sondağ, Grootrivior ve Gourits nehirleri Hint Okyanusuna dökülen önemli akarsulardır. Ülkenin en büyük akarsuyu Atlas Okyanusuna dökülmektedir. Akarsuları ulaşıma elverişli bir yapıya sâhip değildir. Kıyılarda körfez ve burun miktarı çok az olup, bu sebepten tabiî liman olabilecek yerleri hemen hemen yok denecek kadar azdır.

Tabiî gölleri oldukça azdır. Bunlar arasında önemli bir büyüklüğe sâhib olanı ise yoktur.

İklim

Umûmiyetle tropik ve subtropik (ılıman) bir iklim ülkeye hâkimdir. Afrika’nın diğer bölgelerine nazaran iklim daha yumuşaktır. Bu sebepten dolayı Avrupalılar buraya yerleşmişler ve bu bölgeye uzun zaman hâkim olmuşlardır. İklimin mûtedil olmasındaki en büyük tesir bulunduğu yer ve etrâfındaki denizlerdir. Güney Afrika’da hiçbir yer denizden 800 km uzak değildir. Ortalama sıcaklık kuzey ve güneyde dikkati çekecek kadar düzgündür. Batı kıyısı, Benguela soğuk su akıntısının, Doğu kıyısı ise Mozambik sıcak su akıntısının etkisindedir. Batı kıyılarındaki Port Nolloth’da senelik sıcaklık ortalaması 13°C civârındayken, doğudaki Durban’da bu ortalama 20°C’dir. Ümit Burnunda Akdeniz iklimi özellikleri görülür. Bu bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Kış mevsimi ancak 150 gün kadar sürer. Yaz mevsimi altı ay gibi uzun bir süre devâm eder. Yağışlar umûmiyetle yaz mevsimlerinde görülür.

Bölgelere göre senelik yağış ortalaması büyük farklılık gösterir. Doğu bölgelerinde 1143-1270 mm olan yağış ortalaması, batı bölgelerinde 127 milimetreye düşer. Buharlaşmanın yüksek seviyede olması, ülkede her zaman kuraklık tehlikesinin bulunmasına sebeb teşkil eder. İç kesimlerde yağışlar umûmiyetle fırtınalı ve dolu şeklinde meydana gelir.Kış mevsimlerinde Antarktika’dan gelen soğuk hava akımları, ülke üzerinde bâzan geçici de olsa soğuk ve yağışlı mevsimler hâsıl eder.

Tabiî Kaynaklar

Güney Afrika’da bitki örtüsü; ormanlar, savanlar, otlaklar, yarıçöller, çöller ve makiler olmak üzere beş bölümde toplanır. Genel olarak tropik ve subtropik olmak üzere iki tip orman mevcuttur. Ormanlar, yağışların en fazla olduğu doğudaki dağ yamaçlarında yer alır. Akdeniz ikliminin hâkim olduğu güney bölgelerinde Akdeniz bitki örtüsü olan makiler yer alır. İç bölgelere gidildikçe ormanlık bölgeler yerlerini savanlara bırakır. Savanlar ise yağışların az olduğu batı bölgelerinde otlaklar hâline döner. Ülkenin kuzeyinde yer alan Kalahari Çölünün güneyi ile batıdaki Namib Çölü, çöl bitkilerinin bulunduğu bölgelerdir. Batıdaki Namib Çölünde bol bulunan Cape maunu ve Cape abanozu gibi mobilyacılıkta kullanılan kıymetli ağaçlar, artık kalmamıştır.

Düzensiz avlanma, yabânî hayvanların neslinin tükenmesine sebeb olmaktadır. Bu durum karşısında ülkenin çeşitli bölgeleri Millî Park îlân edilerek, bu bölgelerde mevcut hayvan nesli korunmaya çalışılmaktadır. Yabânî hayvanlardan aslan, antilop, suaygırı, gergedan, zürâfa, leopar, Afrika filleri, zebralar, geyik, ceylan, pars, yaban kedisi, vaşak, tilki, çakal başta gelenleridir. Kokarca, su samuru, sansar, yabânî tavşan ve binlerce yılan çeşidi, ülkenin yabânî hayvanlarındandır. Güney Afrika’nın bu tabiat zenginliğini ağaçlardaki binlerce kuş ile denizlerdeki balık ve kuş türleri tamamlar. Tropik karakterli kuşlardan muhabbet kuşu, papağan, kırlangıç, incir kuşu, bahçe öteğengili, çeşitleri ile penguen, albatros, yelkovan kuşuna benzer deniz kuşları bol miktarda mevcuttur. Ülkenin güney sâhillerinde çıkan fok balıkları da bu tabiî güzelliklerin tamamlayıcı unsurlarındandır.

Tabiî kaynaklarından olan maddelerin en kıymetlileri Güney Afrika’da bol miktarda bulunmaktadır. En önemli mâdenleri altın, vanadyum, elmas, platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest, antimon, kömür, kalay, bakır, tungsten, mika ve nikeldir. Bunların hâricinde otuz beş değişik mâden de bulunmaktadır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

38.160.000 olan Güney Afrika nüfûsu, dört farklı etnik gruptan meydana gelmektedir. Siyahlar ve Bantular % 70 ile en kalabalık grubunu teşkil ederler. Beyazlar % 17, melezler % 10 ve Asyalılar ise % 3 ile nüfûsun kalan bölümünü meydana getirirler. Beyazlar Hollanda, İngiliz, Fransız ve Alman menşelidir. Beyaz halkın hayat şartları ve kültür yapıları Batı Avrupa halkı gibidir. Beyazlar had safhada tatbik ettikleri ırkçılık sebebiyle ülke nüfûsunun çoğunluğunu teşkil eden siyahlara son derece ucuz fiyatlarla ve ağır şartlarda iş yaptırmaktadırlar. Siyahlar ve Bantular umûmiyetle Hotantolar ve diğer Afrika yerlilerinin karışımından meydana gelmişlerdir. Bunlar Cape Town bölgesinde yoğundurlar. Hint menşeili olan Asyalılar; on dokuzuncu asırda Güney Afrika’daki şekerkamışı çiftliklerinde çalıştırılmak üzere getirilmişlerdir.

Irkçılık politikasının bir netîcesi olarak beyazlar, zenciler ve Bantular, melezler ile Asyalılar için birbirinden farklı yerleşim bölgeleri, siyâsî ve iktisâdî haklar mevcuttur. Güney Afrika Cumhûriyetinde her etnik grubun ayrı okulları vardır. Beyazlar için büyük bir serbestlik olmasına rağmen, diğer grupların okulları hükûmet kontrolündedir. Ülkede mevcut olan 16 üniversiteden 11’i beyazlar, 5’i ise diğer gruplara âittir. Okuma yazma bilenlerin oranı % 80’dir. Fakat bu rakam ülke nüfûsunun tamâmına göredir. Nüfûsu meydana getiren gruplarda bu rakam çok düşük seviyededir. Meselâ Bantularda okuma yazma bilenlerin oranı % 50’dir. Resmî dil olarak Afrikaner ve İngilizce kullanılır. Afrikaner dili, Holanda lisanı ile Afrika yerlilerinin lisanlarının karışımından, Hollanda lisanı ağırlıklı beyazlar tarafından türetilmiş bir lisandır. Beyazlar, zenciler, melezler ve Asyalılar dâimâ Afrikaner lisanını kullanırlar. Bantular ise kendi dillerini kullanmaya devâm etmektedirler.

Beyazların Avrupaî bir hayat tarzına sâhib olmalarına karşılık, diğer etnik gruplar sefil ve yoksul bir hayat sürmektedirler. Güney Afrika halkından dînî inanış olarak Bantuların % 32’si Anemist, kalan % 68’i ise Hıristiyandır. Hıristiyan olanlar ise Methodist (bir Protestan mezhebi) Anglikan, Roma Katolik ve Protestan mezheplerine bağlıdır. Beyazların bir kısmı özellikle Hollanda asıllılar Protestan, kalanları ise İngiliz Anglikan mezhebine tâbidirler. Melezlerin ise % 90’ı Hıristiyandır. Umûmiyetle Hintlilerin meydana getirdiği Asyalıların ise yaklaşık % 73’ü Hindu, % 20’si Müslümandır.

Siyâsî Hayat

Cumhûriyetle yönetilir. Yönetime zencilerin, melezlerin ve Asyalıların katılma hakları yoktur. İdârî bakımdan dört büyük eyâlete ayrılmıştır. Bunlar Ümit Burnu, Natal, Transvaal ve Orange eyâletidir. Bantuların dokuz yerleşme bölgelerinden birisi olan Transkei, Ümit Burnu eyâleti içersindedir. Bu bölge bağımsız bir yönetime 1963’te kavuşmuştur. Bantu bölgeleri için 1959’da verilen bağımsız olma hakkı üzerine Transkei bölgesini tâkiben Xhosa, Zula, Tswana, Bapedi ve Sotho bölgeleri de bağımsızlığa kavuşmuştur.

Güney Afrika Cumhûriyetinde, ülkenin yasama başşehri Cape Town, yargı başşehri Bloem Fontein, idârî (yürütme) başşehri ise Pretoria’dır. Komşusu olan Nambiya’nın Caprivi Strip bölgesi, yönetim olarak Güney Afrika Cumhûriyetine, Güney Afrika Cumhûriyetinin bir bölgesi olan Walvis Bay ise Nambiya’ya bağlıdır. Cape Town şehrine güney-doğu istikâmetinde 1900 km mesâfede, Hint Okyanusundaki Marian ve Prince Edward adaları da Güney Afrika Cumhûriyetine bağlıdır.

Parlamento, Millet Meclisi ve Senatodan müteşekkildir. Cumhurbaşkanı parlamento tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı parlamentodan, başbakanı seçer.

Ekonomi

Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomik olarak gelişmiş ülkeler arasındadır. Ekonomik gelişmenin sağladığı refah dağılımı etnik gruplara göre çok farklılık gösterir.

Dünyâda önceleri bir tarım ve hayvancılık ülkesi olarak tanınan Güney Afrika, 19. asrın sonlarında zengin mâden yataklarının bulunmasıyla gelişmiş ülkeler arasında yer almaya başladı.Zirâate elverişli toprakların hemen hemen tamâmına yakın bir kısmı beyazların elindedir. Ülke topraklarının ancak % 10’u zirâate elverişlidir. Temel zirâat ürünlerini mısır, yerfıstığı, patates ve buğday teşkil eder. Tropikal meyveler ve turunçgiller de yetiştirilir. Tâze ve konserve meyve, en önemli zirâî ihraç ürünleridir. Ayrıca önemli ölçüde üzüm yetiştirilir. Zirâî ürünlerden şeker, tütün ve çiçek ihraç edilebilecek bir seviyede üretilir.

Hayvancılıkta dünyâ ülkeleri arasında söz sâhibidir. Güney Afrika, topraklarının % 70’ini otlak olarak kullanır. Yetiştirdiği koyun sayısı ile dünyâda yedinci sırada bulunan ülkede sığır üretimi de önemli bir seviyededir. Yün üretiminde dünyâda beşinci sırada bulunmaktadır. Ülkede yün üretiminin % 60’ı Cape Pravince bölgesinde yapılır. Bu bölgedeki karakul koyunlarının derileri makbuldür. Ülkedeki Angora keçileri ise en güneyde beslenir. Tiftik keçisi üretiminde dünyâda üçüncü sırayı almaktadır. Daha ziyâde kuzey ve batıda beslenen sığırların et ve sütlerinden istifâde edilir.

Balıkçılık önemli bir seviyededir. Balıkçılığın % 90’ı batı sâhillerinin soğuk sularında yapılır. Cape Town, ülkenin en büyük balıkçılık limanıdır. Sardalya, morino, istakoz ve yengeç en çok avlanan su ürünlerindendir. Açık deniz balıkçılığı, özellikle balina avcılığı her geçen gün gelişmektedir. Balık ürünleri sanâyii kurulmuştur.

Mâden rezervlerinin zenginliği ve işletilmesi ekonominin çehresini değiştirmiştir. Dünyâ altın üretiminin % 70’ini, elmas üretiminin % 65’ini, vanadyum üretiminin % 45’ini Güney Afrika yapmaktadır. Ülkedeki mevcut yedi altın yatağı 500 kilometrelik bir yay meydana getirir. Doğudan batıya uzanan başlıca elmas yatakları, Kumberley, Jagersfantain, Finsch, Pratoria’dadır. Transvaal ve Natal’da büyük kömür yatakları vardır. Ülkede büyük miktarlarda platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest ve antimon üretilir. Bunların hâricinde 40 değişik mâden daha üretilmektedir. Gümüş ve Uranyum işleyen 30 kadar tesis vardır.

Sanâyii, tabiî zenginliklerin değerlendirilmesine paralel olarak bir ilerleme kaydetmiştir. Afrika’nın sanâyide en gelişmiş ülkesidir. Yılda beş milyon ton üretim yapan demirçelik tesisleri, modern kimyâ sanâyii, gıdâ sanâyii (konservecilik, şeker, et ve balık), yünlü ve pamuklu dokumacılık sanâyii bu yöndeki en önemli tesisleridir. Îmâlât sektörü dört yerde yoğunlaşmıştır. Transvaal (üretimin % 47’si buradan elde edilir), Durban/Piretown (% 14 üretim oranı), Batı Cape (% 11 üretim oranı) ve Part Elizabeth/Vitenhage (% 8 üretim oranı) sözkonusu bölgelerdir. Azınlık beyazlar, ülke ekonomisinin her sâhasında diğer etnik grupları ucuz işgücü olarak kullanmaktadırlar.Zengin olmasına rağmen, adâletsiz gelir dağılımı, azınlığın çoğunluğa tahakkümü, insanları köle gibi kullanma (Haçlı zihniyeti) sebepleri insanlarını devamlı huzursuz etmektedir.

Afrika kıtasında üretilen toplam elektriğin % 57’si bu ülkede elde edilmektedir. Kömürlü termik santrallerinin yoğunlukta olduğu Güney Afrika’da son zamanlarda hidroelektrik santraller önem kazanmaktadır.

2000 yılında tamamlanacak bir projeye göre, ülke 20 yeni hidroelektrik santrale kavuşacaktır. Ülkede ayrıca kendi çıkardığı uranyumla çalışan bir nükleer santral vardır.

Turizm son senelerde büyük bir gelişme göstermiştir. Son on yılda gelen turistlerin sayısı iki katına çıkarak bir milyona ulaşmıştır. En çok turist çeken yerler temiz ve güneşli plajlar, av için tahsis edilen yerler ve göz alıcı manzaralara sâhip millî parklardır.

Güney Afrika Cumhûriyeti modern ve randımanlı bir ulaşıma sâhiptir. Kaplanmış yollar, ülkenin her yerine girmiştir. 31.500 km’lik demiryolu ağı da yük taşımacılığının büyük bir kısmını üstlenir. Dört büyük liman vardır. Bunlar Durban (yükün % 60’ını); Cape Town, Port Elizabeth ve East London’dır. Güney Afrika havayolları iç ve dış hatlarda çalışır. Johannesburg, en büyük havaalanıdır.

Ticâretini umûmiyetle gelişmiş ülkelerle yapar. Bunlardan ABD, Japonya, İngiltere ve Almanya en başta gelenleridir. Komşu ülkeleri ile olan gümrük birliği sâyesinde bu ülkeler Güney Afrika Cumhûriyetinin pazarıdır. Altın, elmas, bakır ve diğer mâdenler ile meyve, demirçelik, tahıl, yün, şeker, deri ve deri mâmülleri ülkenin ihrâç ürünlerinin başında gelir. İthal ettiği ürünler ise makina ve ulaşım techizâtı, bâzı kimyevî maddeler, petrol, çeşitli gıdâ maddeleri ve metallerdir.

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Türkiye’nin yedi coğrafî bölgesinden biri. Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri ile komşu olan Güneydoğu Anadolu, yüzölçümü bakımından en küçük bölgedir. Yüzölçümü 57.000 km2 olup, Türkiye’nin % 7,5’ini kaplar. Suriye ve Irak’la sınırı vardır. Doğu Anadolu bölgesiyle olan sınırını, bir yay gibi uzanan Güneydoğu Torosların güney etekleri meydana getirir. Bölge, Akdeniz bölgesinden Gaziantep Platosu ile ayrılır. Suriye sınırı Kilis’in hemen güneydoğusundan başlayıp demiryolu hattı boyunca Dicle’ye kadar devam eder. Dicle’ye doğudan katılan Habur Suyu, Irak sınırını meydana getirir.

Diğer bölgelerde olduğu gibi Güneydoğu Anadolu bölgesinde de il sınırları ile bölge sınırları üst üste gelmez. Mardin ilinin tamâmı ile çok küçük bâzı kesimi dışında Şanlıurfa’nın tamâmı bölge içinde kalır.Kulp, Lice, Çermik ve Cüngüş ilçeleri Doğu Anadolu bölgesinde kalan Diyarbakır ilinin büyük kesimi, Siirt ilinin Eruh, Pervari ve Şirvan ilçeleri dışındaki büyük bölümü; Adıyaman ilinin Gerger ve Çelik ilçeleri dışındaki bölümü; Batman’ın Sason ilçesi dışındaki kesimi; Şırnak ilinin Beytüşşebap, Uludere ilçeleri dışındaki kesimi Güney Anadolu bölgesinde kalır. Gaziantep ilinin Kilis, Nurdağı ve İslahiye; Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinin bâzı kesimleri Güneydoğu Anadolu bölgesinin sınırları içinde yer alır. Çermik ilçesinden başlayan, güneyde Mardin ile Şanlıurfa arasındaki il sınırını izleyerek Suriye sınırına varan çizgi Güneydoğu Anadolu bölgesini Dicle ve Orta Fırat bölümlerine ayırır.

Fizikî Yapı

Güneydoğu Anadolu bölgesi toprakları genelde düzlüklerden meydana gelir. Bölgeyi kuzeyde bir yay biçiminde uzanan Güneydoğu Toroslar kuşatır. Güneydoğu Torosların eteklerinden Suriye sınırına doğru hafif bir eğimle inen Güneydoğu Anadolu düzlüklerinin kenarları, vâdilerle yarılmış platolar hâlindedir. Orta bölümleri ise ova görünümündedir. Düz olan bölgeyi Kollubaba Doruğunda 1957 m yüksekliğe ulaşan Karacadağ ile 1500 metreyi aşan Midyat-Mardin eşiği engebelendirir. Karacadağ ile Mardin-Midyat eşiği Diyarbakır Havzası ile Şanlıurfa Platosunu birbirinden ayırır. Şanlıurfa Platosu ile Suriye sınırı arasında Harran Ovası yer alır. Fırat Vâdisinin batısında Gaziantep Platosu uzanır.

Akarsuları: Türkiye’nin büyük akarsularından olan Dicle ve Fırat bölge topraklarından geçer. Gaziantep Platosundan gelen suları Fırat, Güneydoğu Toroslardan kaynaklanan Batman, Garzan ve Botan çayları gibi akarsuları da Dicle toplar. İlkbaharda artan sular, yaz sonunda azalır. Dicle ve Fırat’ın bölgedeki havzaların sulanması ve enerji üretimi gâyesiyle planlanan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) tamamlama çalışmaları devam etmektedir. (Bkz. GAP)

Bölgede tabiî göl yoktur. Sulama ve enerji üretimi için yapılan barajlarda biriken sular, sun’î göller meydana getirmişlerdir. Bu baraj göllerinin başlıcaları şunlardır: Atatürk Barajı, Develi Geçidi Barajı, Ilısu Barajı, Silvan Barajı, Birecik Barajı.

İklim ve Bitki Örtüsü

İklimi: Güneydoğu Anadolu bölgesi, kara iklimi ile Akdeniz iklimi tesiri altındadır. Uzun süren yazlar çok sıcak ve kurak, kışlarsa yağışlı ve Doğu Anadolu’daki kadar olmasa da soğuk geçer. En soğuk ay ortalaması 1,5°C ile 6°C arasında değişir. En sıcak ay ortalaması ise 30°C civârındadır. En yüksek sıcaklık 48°C olarak 17 Temmuz 1978’de Cizre’de ölçülmüştür.

Yağışlar, Suriye sınırına doğru inildikçe azalır.Senelik ortalama yağış miktarı kuzeyde 796 mm iken, Suriye sınırına yakın bölgelerde 331 mm’dir.

Bitki Örtüsü: Bölgenin tabiî bitki örtüsünü bozkır bitkileri meydana getirir. Orman yönünden Türkiye’nin en fakir bölgesidir. Ormanlar bölgenin onda birinden daha az yer tutar. Ormanlarda yaygın olan ağaç türü mazı meşesidir. Meşeler genelde bodur ağaç ve çalı görünümünde olmalarına rağmen, yer yer orman meydana getirirler.

Nüfus ve Yerleşme

Türkiye nüfûsunun % 11.5’i bölgede yaşamaktadır. 1990 nüfus sayımına göre bölge nüfûsu yaklaşık 4.909.000 olup, km2ye yaklaşık 86 kişi düşer. Nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasından yüksektir. Bölge nüfûsunun % 48’i kırsal kesimde, % 52’si ise on bin ve daha fazla nüfuslu şehirlerde yaşar. Yüzey şekilleri ile nüfus yoğunluğu arasındaki ilişki diğer bölgelerden biraz daha farklıdır. Meselâ engebeli olan Mardin-Midyat Eşiği çok kalabalıkken,Diyarbakır Havzasının orta kesimleri seyrek nüfusludur.Nüfûsun en yoğun olduğu kesim Gaziantep’tir.

Ekonomi

Tarım: Güneydoğu Anadolu bölgesi tarım yönünden genelde İç Anadolu bölgesine benzer. Gaziantep bölgesi dışında tarım alanlarının büyük kesimine tahıl ekilir. Tahıl ürünleri arasında birinci sırayı buğday alır. Bunu sırasıyla arpa ve mercimek tâkib eder.Türkiye darı ve mercimek üretiminin yarısı bölgede gerçekleştirilir. Pirinç ekimi başta Diyarbakır olmak üzere sulama imkânı olan bölgelerde yapılır.Sanâyi bitkileri bölgede fazla yetiştirilmez. Bölgenin sanâyi bitkileri arasında yer alan tütün daha çok Adıyaman, Siirt ve Diyarbakır illerinde ekilir. Gaziantep, Diyarbakır illeriyle, Kilis, Islahiye ve Oğuzeli ilçelerinde üzüm bağları yaygındır.

Gaziantep, Akdeniz iklimine sâhib olduğundan, bölgede antepfıstığı ve zeytin de yetişir. Son zamanlarda Siirt’te iri tâneli antepfıstığı üretimi önem kazanmıştır.

Hayvancılık: Güneydoğu Anadolu bölgesinde genelde küçükbaş hayvan beslenir. Canlı hayvan ticâretinde koyun ilk sırayı alır. Şanlıurfa, Siverek ve Diyarbakır’ın yemeklik tereyağları, Türkiye çapında meşhurdur. Tiftik keçisi Siirt ve Mardin çevresinde beslenir. Keçi yününden yapılan Siirt battaniyesi çok meşhurdur. Bölgenin ve Türkiye’nin en iyi atları Şanlıurfa ilinde yetiştirilir.

Mâdencilik: Bölgenin en önemli yeraltı kaynağı petroldür. Raman Dağından çıkarılan petrol, bölgenin en önemli sanâyi kuruluşu olan Batman Rafinerisinde işlenir. Bölgenin diğer yeraltı kaynakları manganez, demir ve Mardin’in Mazıdağı ilçesindeki fosfat yataklarıdır.

Sanâyi: Güneydoğu Anadolu’da sanâyi gelişmemiştir. Sanâyinin en fazla geliştiği il Gaziantep’tir. İlde çeşitli sanâyi kuruluşları vardır. Güneydoğu Anadolu’da geleneksel sanâyi kollarının yanında çimento, gıda, dokuma, mâdenî eşyâ, tarım âletleri gibi sanâyi kuruluşları gelişmeye başlamıştır.

Ulaşım: Güneydoğu Anadolu bölgesi dışında E-5 Karayoluna bağlanan E-24 Karayolu Gaziantep, Şanlıurfa, Kızıltepe ve Silopi üzerinden Habur Sınır Kapısına varır. Ülke ihrâcâtının önemli bölümü bu sınır kapısından yapılır. Bölgede ulaşımı sağlayan demiryolları, Fevzipaşa, Malatya-Diyarbakır, Kurtalan hattı ile Suriye sınırını tâkib ederek Nusaybin’den ülke sınırları dışına çıkar. Güney hattı üzerinde Şenyurt’tan ayrılan bir şûbe hattı Mardin’e gider. Diyarbakır, Gaziantep ve Batman’da hava ulaşımının sağlandığı havaalanları vardır. Eskiden önemli olan Fırat ve Dicle üzerindeki nehir ulaşımı günümüzde önemini kaybetmiştir.