ELEKTRİKLİ EV ÂLETLERİ
Alm. Elektrische Haushaltgerate (n.pl.), Fr.Appareils (m.pl.) ménagers électriques, İng. Home appliances. Ev idâresinde kullanılan ve elektrikle çalışan âletler. Elektrik enerjisi günlük hayâtımızda kullandığımız bir enerji çeşididir. Buna sebep, elektriğin kolayca bir başka enerjiye çevrilebilmesi, bir yerden bir yere kolay nakledilmesidir.
Ampuller: Aydınlatmada kullanılır ve elektrik enerjisini ışık enerjisine çevirir. Ampullerin kullanıldığı yere, elektrik enerjisinin değerine ve cinsine göre çok çeşitli tipleri bulunur.
Elektrik süpürgesi: Elektrik enerjisini mekanik enerjiye çeviren yüksek devirli bir motora sahiptir. Bu motorun yüksek devirli olması (20.000 d/d), yüksek emme gücü sağlar. Bu ise temizlenmesi gereken yerlerdeki tozları emer ve bir torbada toplar. Halıyı dövüp tozunu kaldıran ve bu tozları emen tipleri de vardır.
Elektrikli fırın ve ısıtıcılar (sobalar):Elektrik enerjisini ısı enerjisi şekline çevirip çalışırlar. Bunlarda bir direnç teli (rezistans) vardır. Tel genellikle krom-nikel alaşımında bir elemandır. Bu tel, fırının veya sobanın uygun yerine genellikle tuğlaların içine yerleştirilir. Tüp rezistanslı, kuvars sobalar da revaçta olan ısıtıcılardandır.
Elektrikli ütü: Isı enerjisini, elektrik enerjisinden sağlar. Bunun içinde de direnç teli vardır. Son senelerde alüminyumdan yapılan ütüler hafif olmakta ve kolaylıkla kullanılmaktadır. Ayrıca buharlı ütüler, ütüleme sırasında kumaşa buhar üflemekte ve ütünün daha iyi yapılmasını sağlamaktadır.
Elektrikli çamaşır makinası: Bir veya bir kaç elektrik motoru bulunur. Çamaşır kazanının içindeki pervaneyi çalıştıran motor, çamaşırların kazan içinde dönmesini (sağa-sola) sağlar ve çamaşırı yıkar.
Buzdolabı: Besinlerin tâze olarak saklanması için soğuk bir ortam sağlar. Bu maksadı temin eden yine bir motor bulunur. Motor, soğutma işini yapan özel gazı sıkıştırmaya yarayan pompayı tahrik eder.
Bunların dışında çok çeşitleri olan elektrikli araçlardan bâzıları şunlardır: Elektrik çakmakları, vantilatörler, el lambaları, elektrikli su ısıtıcıları, elektrikli battaniyeler, ekmek kızartıcılar, tost makinaları, elektrikli ocak, çeşitli ziller, karıştırıcılar (mikserler), meyve suyu makinaları, bulaşık makinaları gibi.
Alm. Elektrische Fahrzeuge (n.pl.), Fr. Véhicules électrique (m.pl.), İng. Electric vehicles. Elektrik enerjisiyle çalışan vâsıtalar. Patlamalı motorlarla çalışan vâsıtalara göre bâzı avantajları olan elektrikli vâsıtalar pekçok sahada yaygın olarak kullanılmaktadır. Modern patlamalı motorlarda bile yakıt enerjisinin büyük bir kısmı egzoz gazları ve radyatör vasıtasıyla atmosfere atılmaktadır. Aynı zamanda egzoz gazlarının yol açtığı hava kirliliği büyük şehirleri büyük ölçüde tehdid etmektedir. Bu yüzden elektrik motorlarıyla çalışan vâsıtalar, hava kirliliği gibi bir tehlikeden uzak ve gürültüsüz çalışan bir vâsıta olarak tercih edilebilir. İvmelenme kâbiliyeti, yâni âni hız kazanabilmesi, hatta iniş yollarda vâsıtayı tahrik eden motorun jeneratör olarak çalışarak enerji kaynağını beslemesi, elektrikli vâsıtaların diğer faydalarındandır. Bunlara rağmen motoru besleyen akümülatörlerin hacim ve ağırlık olarak çok büyük olması akümülatör ömrünün az, fiyatının fazla olması ve bu vâsıtanın fazla sürat yapamaması, mahzurlarıdır. Saatte 80 km hızla giden bir elektrikli vâsıtanın menzili 110 km olmakta ve motoru besleyen bataryanın dolması için bir gece gerekmektedir. Kalkıştaki âni hareketler, elektronik kontrol sistemleriyle yumuşak hâle getirilse de elektrikli vâsıtalar programlı işler için uygun olup, âni isteklere cevap verebilmesi bakımından pek elverişli değildir. Fakat enerji kaybının önlenmesi bakımından diğer vâsıtalara göre çok üstündür.
1900’lerde Avrupa’da tutulmaya başlayan elektrikli vâsıtalar, içten yanmalı motorların gelişmesiyle yerini bunlara bırakmıştır. Günümüzde havâî hatlarla beslenen doğru veya alternatif akımla çalışan elektrikli trenler, otobüsler mevcuttur. Hatsız elektrikli otomobil, kamyon, otobüs için çalışmalar devâm etmektedir. Hatta 60 km/saat’a yakın hızla çalışabilen 50 kişilik otobüsler yapılmıştır. Elektrikli otomobillerde hız 60 km/saat, menzil 150 kilometreyi geçmiş durumdadır.
Akümülatörün pahalı olması, hızın düşük olması, dolma zamânının hayli yüksek olması gibi problemleri ortadan kaldırmak için dizel elektrikli vâsıtalar yapma yoluna gidilmiştir. İlk dizel elektrikli lokomotif Ford şirketi tarafından yapıldı. Bu lokomotifte bir dizel jeneratör grubu, elektrik motorunu besleyen akümülatörleri devamlı doldurmaktadır. İnişlerde ise motor ters çalışıp akümülatörü beslemektedir.
ELEKTRİKLİ YILANBALIĞI (Electrophorus Electricus)
Alm. Zitteraal, Fr. Gymnote (m) électrique, İng. Electric eel. Familyası: Elektrikli yılanbalığıgiller (Electrophoridae). Yaşadığı yerler: Güney Amerika’da, çoğunlukla Amazon ve Orinoco ırmaklarında.Özellikleri: Elektrik organlarına sâhiptir. Çeşitleri: Familyanın elektriği etkili tek türüdür.
Amazon havzasındaki sâkin, durgun veya yavaş akan akarsularda bulunan, Kemikli balıklar (Teleostei) takımından bir tatlı su balığı. Çamurlu dipleri sever. Yılan gibi uzun vücutludur. Genellikle sönük gri renklidir. Derileri pulsuz ve kaygandır. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri yoktur. Anal yüzgeç karın boyunca uzanır. Bu uzun yüzgeci dalgalandırarak öne ve arkaya doğru rahatça yüzebilir. Vücudunun yan tarafında kuyruğa kadar uzanan iki adet elektrik organı vardır. Baş pozitif kutup, kuyruk ise negatif kutup olarak iş görür. Balığın istediği anda meydana getirdiği deşarj büyük hayvanları bile felce uğratacak kadar şiddetlidir. İnce, uzun vücudunda bulunan elektrik ortalama 450 volttur. İçlerinde 800 voltluk doğru akım meydana getirenleri ve 2,5 metre boyunda, 15-20 kg ağırlıkta olanları da vardır.
Elektrikleriyle sersemlettikleri kurbağa ve balıklarla beslenirler. Dişsiz olduğundan avlarını yutarlar. Bulunduğu sularda, kaplumbağa ve diğer hayvanlar korkudan o suları terk ederler.
Venezuella’da bu balıkları büyük ağlarla avlarlar. Elektriğin çarpmaması için kauçuk eldiven giyerler. Bir denemede, balık negatif ve pozitif iki mâden çubuğun üzerine yatırılmıştır. Vücûdundaki elektrik boşaltıldığında 200 neon ampülü yaktığı tesbit edilmiştir.
İnsan ve hayvanları ürküten yılan balığının zayıf bir tarafı, solungaçlarının kan için yeterli oksijeni sağlayamamasıdır. Ağız tabanıyla damağı atmosferik oksijeni alabilecek özelliktedir. Bu sebeple her 10-15 dakikada bir su yüzüne çıkarak hava yutmak zorundadır. Su yüzüne çıkamadığı taktirde 10-15 dakika içinde boğulur.
Alm. Elektroakustik (f), Fr. Electro-acoustique (f), İng. Electroacoustics. Elektrik enerjisinin akustik enerjiye veya akustik enerjinin elektrik enerjisine dönüşümüyle ilgili tatbiki ilim dalı. Elektrik sinyallerinin uzak mesâfelere iletilmesi oldukça kolaydır. Bu yüzden sesin, elektrik sinyallerine ve tekrar sese dönüştürülmesi çok önemlidir. Telefon ve radyo yayınları, günlük hayatımızda kullandığımız elektroakustiğin iki uygulamasıdır. Sesin manyetik bantlara ve pikap disklerine (plak) kaydedilmesi ve sonradan ses alarak tekrar açığa çıkması da elektroakustik metodlara dayanır.
Modern elektroakustikte en ilginç konu, değişik ihtiyaçları bir arada karşılamak için değişik gayeli salonların yapımında akustik özelliklerin tatbik edilmesidir. Müzik kalitesine bakmaksızın ses dünyâsına en uygun ses düzenini sağlayacak salonlar yapılabilir. Bunun için kullanılan inşât malzemesi ve iç yapı şekilleri uygun olmalıdır. Müzik kalitesi için sesin yankı zamanı, yayıldığı çevre ve diğer akustik özellikler önemlidir. Bu da mikrofon, kulaklık ve amplifikatörlerden meydana gelen bir elektroakustik sistemle sağlanabilir.
Sesi, elektrik sinyaline, elektrik sinyalini sese dönüştürmek için mikrofon, kulaklık, kapı zili, oto kornası gibi elektromekanik âletler kullanılır. Bunların bâzıları iki yönlü, bâzıları ise tek yönlüdür. Elektrodinamik kulaklık iki yönlü bir âlettir. Bu yüzden mikrofon olarak da kullanılır. Bu kulaklık kullanıldığı zaman elektrik akımı bobinde bir manyetik alan meydana getirir. Bu da kulaklık konisini döndürerek ses meydana getirir. İki yönlü olduğundan ses dalgalarıyla, döndürülen koni bobinde bir voltaj meydana getirir. Bu voltaj, koninin hızıyla orantılıdır. Telefonların karbon parçacıkları ile çalışan mikrofonları tek yönlüdür. Kulaklık olarak kullanılamaz. Ses dalgaları karbon parçacıklarının direncini değiştirerek elektrik sinyali sağlar. Tersten mikrofona bir voltaj uygulanırsa, mikrofon membranından ses dalgası elde edilemez.
Diğer bir iki yönlü mikrofon kondenser mikrofonlardır. Bir sâbit, bir de hareketli plakadan meydana gelir. Ses dalgalarının mikrofonun kapasitesini, dolayısıyla çıkış voltajını değiştirmesine dayanır.
Alm. Elektrodynamik (f), Fr. Electrodynamique, İng. Electrodynamics. Elektrik akımlarıyla ilgili olayları, aralarındaki münâsebetleri inceleyen fizik dalı. Bir iletkenin içinde bulunan serbest elektronlar hareket ettiği zaman, elektrik akımı meydana gelir. t zamanda iletkenin bir kesitinden geçen elektron yükü q ise, akım şiddeti I= q/t’dir ve akımın yönü elektronların hareket yönüne zıttır. İletkenin iki noktası arasındaki potansiyel farkı veya voltaj (V) ile akım şiddeti arasındaki alâka V= R.I (Ohm kânunu) ile tesbit edilir. R iletkenin elektrik akımına gösterdiği dirençtir. Birimi ohm’dur. Bakırın demire göre direnci az olduğundan akımı iyi iletir ve kendisi iyi bir iletkendir. Elektrik akımı, iletkenin R direncinden dolayı, onu bir miktar ısıtır. Bu Joule kânunuyla ifâde edilir. İletkene geçen ısı enerjisi, Joule kânununun ifâdesi olarak:
I2.R.t
Q =
¾¾¾¾
cal
4,18
ile verilir. Veya V= I.R olduğundan:
V.I.t
Q =
¾¾¾¾
cal
4,18
şeklinde yazılabilir.
Bir elektrik devresinde bulunan dirençler, birden çok ve paralel bağlanırsa, dirençlerin uçlarındaki gerilimler eşit, fakat üzerlerinden geçen akımlar farklıdır. Hepsine eşdeğer direnci bulmak için dirençlerin terslerinin toplamı alınır. 1/R= 1/R1+1/R2+... Dirençler seri bağlanırsa, hepsinden geçen akım aynı olup, herbirinin uçları arasındaki potansiyel farkı değişiktir. Eşdeğer direnç, dirençlerin cebrik toplamına eşittir. R= R1+R2+... Bir devreden geçen akımı ölçmek için kullanılan ampermetre devreye seri olarak, voltajı ölçmek için kullanılan voltmetre paralel olarak bağlanır.
Alternatif akımda devreye bir de kondansatör ve bobinler girmektedir. Kondansatör ve bobinlerin paralel ve seri bağlanması durumunda, birden çok kondansatörün eşdeğer sığasının hesaplanması dirençlerin tam tersi, bobinlerin eşdeğer endüktansının hesaplanması ise dirençlerin benzeridir. Yâni paralel bağlanmış kondansatörlerin eşdeğer sığası C= C1+C2+..., seri durumda 1/C= 1/C1+1/C2+...’dir. Seri bobinler L= L1+L2+..., paralel bobinler 1/L= 1/L1+1/L2+... şeklinde hesaplanır.
Alternatif akım zamâna göre değiştiğinden, gerilimin efektif değeri maksimum gerilimin Ö2’ye bölümüne eşittir. Yâni V = Vm/Ö2 Efektif akım da yine maksimum akımın Ö2’ye bölümüne eşittir. I = Im/Ö2 Efektif akım, aynı ısı tesiri gösteren doğru akım şiddetidir.
Alternatif akımda devre elemanı olarak kondansatör ve bobin de devreye girdiğinden, direnç olarak Z ile gösterilen empedans söz konusudur. Bu normal dirençlerle (R) birlikte C ve L’nin direncini de temsil eder. Formül olarak elektrodinamik:
Z = √R2 + (ωL – 1/ωC) 2
ile ifâde edilir. Alternatif akımın frekansı f ise w =
2pr’dir. wL endüktif direnç veya endüktans, 1/w C ise kapasitif direnç veya reaktans olarak da adlandırılır.
Alternatif akımın en önemli özelliği trafolarda gerilimin yükseltilip düşürülebilmesidir. Çünkü elektrik akımı geçtiği iletkenleri ısıtarak W= I2.R.t kadar enerjisini bırakır. Bu ısı kayıplarını azaltmak için I’nın küçülmesi gerekir. Bu da ancak gerilimin yükseltilmesi ile mümkündür. Gerilimin yükseltilmesi de ancak alternatif akım için söz konusudur. Trafolarda gerilim ne kadar yükselirse, akım şiddeti o kadar düşer.
Alm. Elektroenzephalgraphie (f), Fr. Electro-encéphalographie (f), İng. Electroencephalography. Saçlı deri üzerine konulan elektrotlarla, beyin hücreleri arasında mevcut olan elektrikî potansiyellerin elektroensefalograf denen cihazlarla kaydedilmesi işlemi. Buna kısaca EEG de denir.
EEG için kullanılan cihazlar tam veya yarı transistörlü olup, hacimleri küçülmüştür. Bu cihazların iki kısmı vardır. Birinci kısmında, beyin hücreleri arasında mevcut olan düşük voltajlı elektrikî potansiyelleri büyütmek için amplifikatörler bulunur. Cihazın ikinci kısmı şilograf olup, gelen elektrikî potansiyelleri kâğıda geçirir. İşte bu potansiyellerin yazdırılması ile elde edilen şeride elektroensefalogram ismi verilir. Bu elektroensefalogramda alfa, beta, teta ve delta ismi verilen ve beyin hücreleri arasında elektrikî potansiyellerin karşılığı olan değişik frekansta beyin dalgaları mevcuttur. Beyin dalgalarını ilk defâ tesbit eden bilgin Canton’dur. Bir İngiliz bilgini olan Canton (1874) tavşan ve maymunların kafatasına veya direkt olarak beynine koyduğu elektrotlardan bu dalgaların mevcûdiyetini anladı. Bu metodun insana uygulanmasını ise ilk olarak 1924’te Viyanalı Berger gerçekleştirdi.
Beyin dalgaları, beyin yüzeyinde bulunan piramit şeklindeki hücrelerden kaynaklanmaktadır. Beyin yüzeyinde ayrıca yıldız şeklinde ve iğ şeklinde de hücreler vardır. Bugün kullanılan EEG cihazları 8-16 kanallı olup, beyin yüzeyinin her bölgesinden gelen elektrikî potansiyel farkları aynı anda tâkib edilebilmektedir. EEG için kullanılan cihazın mühim parçalarından biri de başa takılan elektrotlardır. Çok çeşitli elektrotlar mevcut olup, bugün en çok kullanılanlar, gümüşten yapılmış, disk şeklinde 5 mm çapında, ortası çukur olanlardır.
EEG’nin çekilişi: Tok karnına gelen hasta sessiz odada rahat bir koltukta oturur, uyanık ve gözleri kapalıdır. Baş derisi yağlı ise önceden sabunla yıkanarak temizlenir ve elektrotlar saçlı deri üzerine belirli pozisyonlarda yerleştirilir. Sonra cihaz çalıştırılarak çekime başlanır. Beyin dalgalarının yazdırıldığı kâğıdın hızı saniyede 30 milimetredir. Çekime başlamadan önce cihazın ayarlaması (kalibrasyonu) yapılır. Beyin dagalarının yüksekliği mikrovolt ile ifâde edilir.
EEG beyinle ilgili bâzı bozuklukların teşhisinde işe yarar. Bunlar arasında en mühimi saradır. Beyin dalgaları sara hastalığında normalden farklı özelliklere sâhiptir. Bu özellikler değerlendirilerek teşhise varılır ve ilâç seçimi yapılır. Fakat bâzan saralı hastalarda EEG tamâmen normal olabilir. Şüpheli durumlarda EEG çekilirken bâzı uyarmalar (derin nefes alma, ışık, ses vermek gibi) yapılarak gizli sarayı açığa çıkartmak mümkün olmaktadır.
Beyin apseleri, beyin hasarı veya urlarında beyin dalgalarının yükseklikleri ya çok azalır veya hiç dalga teşekkül etmez. Çünkü harap olan beyin hücrelerinde elektrikî aktivite meydana getirebilme özelliklerini kaybetmiş olurlar. Kazâlardan sonra beyin sarsılması durumunda genellikle bir bozukluk bulunmaz, bâzan yaygın yavaş dalgalar (teta ve delta) bulunabilir. Diğer beyin hastalıklarında ve uyku ilâçlarına da bağlı olarak bunlara benzer dalga değişiklikleri husûle gelir.
EEG’nin geliştirilmiş bir şekli CEEG’dir (Computer Analized EEG). Bu cihaz, New York’ta çalışmalar yapan tanınmış Türk doktorlarından Prof. Dr. Turan İtil ve arkadaşları tarafından bulunmuş ve HZi Nöro-Psikiyatri Vakfı tarafından New York, İstanbul ve çeşitli dünyâ ülkelerine yayılmıştır.
CEEG, esas olarak bir EEG cihazı ile 3 adet (biri merkezî, ikisi yardımcı olmak üzere) mikrokomputerden meydana geliyor. Otomatik bir elektrot kaskı ile oldukça kullanışlı hâle getirilen EEG cihazından alınan grafik, yine otomatik olarak komputerlere verilip 8 EEG kanalı birlikte analiz ediliyor ve aynı zamanda renkli topografik beyin şemaları da çiziliyor. Bu şemalarda, beynin çeşitli bölgelerindeki dalga değerlerini net olarak görmek mümkün.
Sistemin kullanıldığı ilk araştırmalarda psikotropik ilâçların terapik etkileri kesin olarak belirlenebilmiştir. Bu durum şu iki yönden önemli olabilecektir. Hekim hastasına verdiği ilâcın cins ve dozunu ayarlamakta daha isâbetli karar verebilecektir. Ayrıca, patentli ilâcın yerine imâlatına izin verilen yeni muâdil ilâçların tesirlerinin tesbitine yarayacaktır. Amerika’da birçok ilim adamı sağladığı kesin veriler sebebiyle psikotropik ilâçların muadiliyetlerinin tesbitinde CEEG ve pupillometri gibi objektif metodların da kullanılmasını istemektedir.
Bu arada sistemin 2 zaafını da belirtmek gerekir. Bunlardan ilki, EEG çekimi sırasında meydana gelen artifakların da beyin dalgası olarak değerlendirilmesi. Bunun çekim sırasında silinmesi gereklidir. İkinci zaaf da grafiğe çok seyrek akseden anomalilerin oldukça düşük değerde algılanması. Halbuki bu anomaliler genellikle önemli ifâdelerdir. Bu zaafın giderilmesi için de hekimin kâğıt üzerinde kontrolu gerekmektedir.
Alm. Elektrophores, Fr. éléctrophorêse, İng. Electrophores’s. Bir sıvı içinde asılı duran (kolloidal) yüklü katı tâneciklerin uygulanan bir elektrik alanın etkisiyle hareket etmeleri. Bu olay genellikle su içinde dağılmış büyük kolloidal iyon partiküllerine uygulanır.
Elektroforezin kullanıldığı en mühim alanlardan biri kan proteinlerinin (elektriksel yüklerindeki farklılıklara göre) analizidir. Değişik hastalıklarda bu proteinlerin oranı geniş çapta değişir. Dolayısıyle elektroforez, hastalık teşhisi maksatlarında kullanılır. Bunlara karaciğer sirozu, nefrotik sendrom, doku harabiyetleri gibi hastalıklar örnek gösterilebilir. Elektroforez; bakteri, virüs, nükleik asitler, nisbeten küçük moleküllü organik bileşikler ve kompleks metal iyonları karışımlarının analizlerinde kullanılır.
Karışımların analizlerinde ve ayrılmalarında bu partiküllerin elektroforetik hareketlerinden bir çok tarzda istifade edilir. Hastanelerde ve çeşitli tıp merkezlerinde yaygın olarak kullanılan elektroforezde bir selüloz asetat bandı üzerine az miktarda serum uygulanır ve belirli bir süre boyunca bu banta bir elektrik akımı tatbik edilir. Bu usûl kullanıldığında beş ana grup protein birbirinden ayırt edilebilir. Bu ana gruplar: Albümin ile a1 (alfa1), a2 (alfa2), b (beta) ve g (gama) gloubinleridir. Bu fraksiyonları görünür hâle getirmek için serumlu bant boyanır ve daha sonra bu bant normal bir bantla mukâyese edilir.
ŞEKİL VAR!
Sonucun değerlendirilmesinde bir başka usûl de bantın bir ışık yolu üzerinden geçirilmesidir (tarama). Bu usûl kullanıldığında fraksiyonların herbirinin bu ışıkta yaptığı yansıtma veya emilme miktarı bir grafik hâline getirilir ve böylece elektroforetik bir tarama elde edilir.
Alm. Elektrokardiographie (f), Fr. Electrocardiographie (f), İng. Electrocardiography. Kalp adalesinin ve sinirsel iletim sisteminin çalışmasını incelemek üzere kalpte meydana gelen elektrik faaliyetinin kaydedilmesi. Bu kayıt ile elde edilen grafiğe “Elektrokardiyogram” (EKG), kullanılan âlete de “Elektrokardiyograf” denir. Bir akım yükselteci (amplifikatör) tarafından yükseltilen gerilimler ısıya duyarlı kâğıt üzerine kaydedilir.
İlk elektrokardiyografi cihazını bir galvonometreden 1900 yılında geliştiren Hollandalı fizyolog Willem Einthowen bu keşfiyle Nobel mükafatı kazandı. Geliştirilen bu ilk cihaz 270 kg ağırlığındaydı. Elektrokardiyografi cihazı geliştirildikçe küçüldü. Bugün artık elle taşınabilen EKG cihazları 4.5 kg’dan hafif gelmektedir. Ayrıca daha ileri özel kayıt cihazları da mevcuttur. Bu cihazların çalışma prensipleri de Einthowen’in ilk cihazındakine benzer. Son zamanlarda bu sahaya bilgisayarlar da girmiş bulunmaktadır. Ayrıca EKG’yi aynı anda hem kâğıda kaydetmek hem de görüntülemek (bir ekranda) mümkündür. Elde edilen bilgileri anında okuyup teşhisini veren cihazlar da mevcuttur. Bugün gelişmiş ülkelerde elektrokardiyogramın telefon ve radyo ile yüzlerce kilometre ötedeki kalb uzmanlarına ulaştırılması merhalesine gelinmiştir.
Kalp kası(myokard) kendi başına kasılma özelliğine sâhiptir. Kalbin “sinüs düğümü” adı verilen noktasından çıkan düzenli tenbihler (uyarılar) husûsî bir iletim yoluyla adale hücrelerine varır. Dinlenmekteyken elektrik bakımından sâkin (polarize) durumda olan hücreler, gelen tenbihle uyarılarak (depolarize olarak) kasılırlar ve boyları kısalır. Böylece kalp odacıklarını çevreleyen myokardın bütünü büzüşerek içindeki kanı büyük ve küçük dolaşıma atar. Buna kalp kasılması (sistolü) denir. Myokard hücreleri çok kısa süren bu kasılma döneminden sonra hemen eski elektrik yüklerini kazanarak tekrar sâkin (polarize) duruma geçerler. Bu olay nabız sayısı kadar tekrarlanır. Nabız sayısı 60 olan kişide bu “Depolarizasyon-Repolarizasyon” olayı dakikada 60 defa tekrarlanır. Kalbin elektrik faaliyeti ile meydana gelen potansiyel değişiklikleri, kalp çevresindeki dokuların ve bilhassa kanın yardımı ile bütün vücûda aynı anda yayılır. Vücudun çeşitli yerlerine konan iletici uçlar (elektrotlar) vâsıtasıyla ortaya çıkan elektrik değişiklikleri yükseltilerek kaydedilir. Vücudun çeşitli noktaları arasındaki potansiyel farkları kaydedilir ve o bölgeye göre adlar verilir. Her bir değişik bölge için çizdirilen elektrokardiyogram eğrisine “derivasyon” denmektedir. Normalde 12 ayrı yerden kayıt yapılır.
Önce hastanın kol ve bacaklarına elektrotlar bağlanır. 1. derivasyon, sol kol-sağ kol arasındaki farkı; 2. derivasyon, sağ kol-sol bacak arasındaki farkı; 3. derivasyon, sol kol-sol bacak arasındaki farkı gösterir. Bunlara “standard derivasyonlar” denir. Ayrıca yükseltilmiş (augmented) derivasyonlar vardır ki bunlarda vücûdun üç elemanından (kol ve bacakların üçünden) gelen akımlar sıfıra indirgenip dördüncüsünden gelen akım kaydedilir. Bunlar da üç tânedir. aVR (sağ kol), aVL (sol kol) ve aVF (sol bacak). Vücut üyelerinden kaydedilen derivasyonlardan başka göğüs çevresinden alınan 6 çeşit derivasyon daha vardır (V1, V2, V3, V4, V5 ve V6). Bu şekilde kaydedilen 12 derivasyon sırasıyla kâğıt üzerine geçirilir. Kalbin çeşitli bölgelerinin rahatsızlıkları değişik derivasyonlarda belli değişiklikler meydana getirirler ve hekimin kalp rahatsızlığının cinsini ve bölgesini teşhiste yardımcı olurlar.
Elektrokardiyogram denilen bu yüzeysel kayıt işleminden başka, kalbe kadar sokulan ve miyokarda değdirilen kateter yardımıyla yapılan elektrokardiyogramlar da vardır. Bu işlem kalp adalesi ve onun fonksiyon bozukluğu hakkında daha doğru ve etraflı bilgi verir.
Elektrokardiyograf âleti, prensip olarak elektrik gerilimini ölçen hassas bir voltmetre ve bu gerilimi yükselten tertibattan ibârettir. Belli bir hızda geçen EKGkâğıdına gerilim değişiklikleri anında yazdırılmaktadır. EKG kâğıtlarının çoğu sıcaklık karşısında siyahlaşan bir özelliğe sâhip olarak imâl edilir. Yazıcı çubuk da sıcak bir metalden ibârettir.
Normal bir EKG’de p, QRS ve T diye adlandırılan 3 dalga ve bunlar arasında düz çizgiler vardır. Bu dalga ve çizgilerdeki değişiklikler normalden sapmaları gösterir. P dalgası kulakçıkların tenbih ile kasılmasını, QRS dalgası karıncıklara geçen tenbihin bunları kasmasını, T dalgası karıncıkların polarize (sâkin) hâle gelmesini gösterir. Dalgalar arasındaki mesâfeler dalgaların süresi yükseklikleri (voltajları), şekilleri, düzenli olarak birbirlerini tâkip etmelerindeki değişiklikler kalpte olabilecek yapı değişikliğini veya hastalığı gösterebilir.
EKG bugün hekimlere yardımcı olan modern bir tetkik metodudur. Bununla beraber EKG kalpteki rahatsızlıkları tam bir doğrulukla göstermeyebilir. Çünkü EKG kayıtlarının normal sınırları çok geniştir. Ayrıca bir kalp hastasının EKG’si normal görünebileceği gibi EKG’si bozuk gibi görünen kişinin kalbi sağlam olabilir. EKG kalp hastalıklarının teşhisinde hekimin muâyenede bulduğu araz ve belirtiler ile birlikte değerlendiğinde ve diğer tahlil ve filimler de gözönünde bulundurulduğunda yardımcı olur. Aksi takdirde EKG yanıltıcı da olabilir.
Eforlu EKG: Hastanın bir merdiven çıkıp inmesi veya yürüyen bir zemin üzerinde yürütülerek yorulması esnâsında çekilen EKG olup, bilhassa başlangıç hâlindeki kalp damar sertliğinin teşhisinde kullanılır.
Alm. Elektrochemie (f.), Fr. Electrochimie (f.), İng. Electrochemistry. Kimyâsal enerji ile elektrik enerjisi arasındaki bağıntıları, bu iki enerjinin karşılıklı dönüşmelerini ve bunlarla ilgili olayları inceleyen bilim dalı. Bu dönüşmeler, teorik yönden aynı önemde ise de, pratikte elektrik enerjisinin kimyâsal enerjiye dönüşmesi daha önemlidir.
Yukarıda; elektrokimyanın, kelimenin menşei bakımından bir târifi yapıldı. Ancak elektrokimya, elektrotlarda yer alan bütün kimyâsal olayları inceler. Bir metal, kendi iyonlarını ihtiva eden bir çözeltiye batırıldığında, bir elektrot meydana gelir. Meselâ bir bakır çubuğun bakır iyonlarını ihtivâ eden bir çözeltiye batırılmasıyla, bir bakır elektrot (Cu/Cu2+), bir çinko çubuğun çinko iyonlarını ihtivâ eden çözeltiye batırılmasıyla da bir çinko elektrot (Zn/Zn2+) elde edilir. Bu iki elektrot uygun bir biçimde birleştirilirse, Daniel pili denilen bir pil meydana gelir. Eğer elektrotlar, yalnız başlarına (izole) ise, hiçbir akım geçmez ve bir denge hâli vardır. Bu dengenin incelenmesi kimyâsal termodinamiğin bir özel hâli olan elektrokimyâsal termodinamiği meydana getirir. Eğer elektrotlardan akım geçerse, bu halde elektrotla elektrolit arasında bir denge hâli yoktur. Bir reaksiyon meydana gelir. Buna karşılık olayların incelenmesi, elektrokimyâsal kinetiğin konusunu teşkil eder. Böylece termodinamik ve kinetik elektrokimyânın genel incelenmesinde temel iki kısım meydana getirirler. Öte yandan elektrokimyâsal reaksiyonlar elektrolitik bir ortamda meydana geldiğine göre, elektrolitlerin bilinmesi de önemlidir. Buna göre elektrolitlerin termodinamiğini ve kinetiğini ve özellikle bunların iletkenliğinin incelenmesini de elektrokimyânın inceleme alanına sokmak icab eder.
O halde elektrokimyanın inceleme alanına giren konuları şu iki bölümde toplayabiliriz:
1. Elektrolitlerin termodinamiği ve kinetiği: Bu kısımda mikroskobik elektrik olayları sözkonusudur. Genellikle elektrolitlerin özellikleri incelenir ve özellikle sulu çözeltiler önemli bir yer alır. Elektrolitik disosyasyon, çözeltilerde iyonik dengeler, iletkenlik, taşıma sayısı, baz dengeleri ve daha birçok konular bu kısma girer.
2. Elektrokimyâsal termodinamik ve kinetik: Bu kısımda makroskobik elektrik olayları söz konusudur ve elektrot işlemlerinin termodinamiği ve kinetiği incelenir. Bu da ikiye ayrılabilir: Birinci kısımda, denge hâlindeki elektrotlara âit olaylar incelenir ki, elektrot potansiyelleri, elektromotor kuvvet ve bunlarla ilgili hususlar yer alır. İkinci kısımda ise, denge hâlinde olmayan elektrotlara âit olaylar incelenir ki, polarizasyon, elektroliz ve bunlarla ilgili hususlar yer alır.
Teorik elektrokimyâyı teşkil eden bu iki büyük bölüme bir üçüncü bölüm olarak elektrokimyânın gâyet geniş olan uygulamasını katmak icab eder.
Alm. Elektrokoagulation (f.), Fr. Electrocoagulation (f.), İng. Electrocooagulation. Yüksek frekanslı bir elektrik akımının uygulanmasıyla, canlı dokuların kesilmesini veya tahribatını sağlayan işlem. Bu iş için elektrokoter ve elektrikli neşterler kullanılmaktadır. Elektrokoagülasyon, kanın pıhtılaşmasını çabuklaştırır. Kötü huylu urlara âit hücrelerin de etrafa yayılmasını önler.
Elektrokoagülasyondan, tıpta oldukça istifâde edilmektedir. Vücuttaki siğillerin, papillom ismi verilen iyi huylu küçük urların ortadan kaldırılmasında, inatçı burun kanamalarının durdurulmasında (kanayan damarları yakmak suretiyle) işe yaramaktadır. Elektrokoagülasyona, koterizasyon ismi de verilmektedir. Elektrikli neşterler özellikle, fazla kanama gösteren organ veya dokuların ameliyatlarında kullanılmaktadır. Meselâ, beyin ameliyatlarında kafatası ve saçlı deri açılırken, elektrikli neşterler kullanıldığında, çok az bir kanama olmaktadır. Elektrokoagülasyondan, bâzı kadın hastalıklarının tedâvisinde de faydalanılmaktadır.
(Bkz. Elektroliz)
Alm. Elektrolyt, Fr. électrolyte, İng. electrolyte. Kimyâsal biyolojide, vücut sınırlarında su dengesini, osmotik basıncı, asit-baz dengesini ve sinir ve kas hisliliğini düzenleyen iyonlar. Sodyum, potasyum, magnezyum, klorit, kalsiyum bikarbonat, karbonik asit, sülfat, organik ve inorganik fosfatlar, organik asitler ve proteinler elektrolitlerden sayılır.
Sodyum ve potasyumun vücutta değişik görevleri vardır. Sodyum, hücre dışı sıvıların uygun hacimlerde bulunmasını sağlar. Eğer bu oran bozulursa ödem veya su azlığı başgösterebilir. Potasyum ise pekçok enzimlerin harekete geçiricisidir. Sodyum ve potasyum iyonları sinir darbelerinin yayılmasında önemlidirler.
Her ikisi de böbrekler tarafından ifraz edilirler. Eğer sıvının osmotik basıncında önemli değişme yoksa plazmanın sodyum seviyesindeki fazla değişimler zararlı olmaz. Ancak plazmanın potasyum seviyesi kritik yüksek veya düşük seviyeler kalbi, sinirleri ve kasları etkiler ve ciddî dengesizliklere sebeb olur, kalp yetmezliğinden ölüme götürür.
Pekçok enzimin faaliyeti, kanın pıhtılaşması, sinir darbelerinin iletilmesi ve kas kasılması için kalsiyum önemlidir. Pekçok metabolik işlem gören maddelerin ve nükleik asitlerin yapılarında fosfat iyonları bulunur. Kemik, organik bir yapıya yerleşmiş kalsiyum fosfattan ibârettir ve böylece hem kalsiyum ve hem de fosfat deposu olarak vazîfe görür. Magnezyum, metabolizma yağları proteinleri ve karbonhidratlardaki enzimlerin faaliyete geçiricisi olarak iş görür. Sinir hassasiyetine tesir eden magnezyum eksikliği kasların aralıklı kasılmasına sebep olurken, fazlası sinirin hassâsiyetini azaltır ve anestetik olarak etkili olur. Sülfat iyonu bâzı maddelerin zararlı etkisinin azaltılması yönünden önemlidir.
Karbonik asit ve bikarbonat iyonu vücut sıvılarının ön karşılama sisteminin parçaları olup, asit-baz dengesinin kontrolünde etkili olurlar.
Alm. Elektrolyse (f.), Fr. electrolyse (f), İng. electrolysis. Elektroliz kabındaki elektrolite batırılmış, birinci sınıftan iki iletken (elektrotlar) vâsıtasıyle gönderilen akımın, elektrotlar üzerinde meydana getirdiği olayların toplamı.
Elektrotlar, birinci sınıftan iletkenlerdir. Bunlara metalik veya elektronik iletken de denir. Bu tür iletkenlerde akım, serbest hâlde bulunan veya zayıfça bağlı olan elektronların hareketi sâyesinde geçer. Akım geçişi sırasında sıcaklık yükselir. İletkenin etrâfında bir manyetik alan meydana gelir. Fakat tartılabilir miktarda madde taşınması olmaz. Elektrotlar anot ve katot olarak isimlendirilir. Anot, oksidasyonun (elektron verme olayının); katot, redüksiyonun (elektron alma olayının) olduğu elektrottur. Elektrolitler, katı, sıvı ve çözelti hâlinde, ikinci sınıftan iletkenlerdir. Bunlara iyonik iletkenler de denir. Katı elektrolite, RbAg5I6 (oda sıcaklığında iletkenliği 0,27 ohm-1 cm-1) bileşiğini; sıvı elektrolite, alüminyumun eldesinde kullanılan takriben 1000°C’de erimiş kriyolit (Na3AIF6) ve florit (CaF2) karışımını; çözelti hâlindeki elektrolite, sodyum klorürün (NaCl) sulu çözeltisini örnek olarak verebiliriz. Bu tür iletkenlerde akım anyon ve katyonlarla taşınır. Bu iletkenlerden akım geçtiği zaman elektrotlar üzerinde görülen olaylar dışında dâimâ bir madde taşınması vardır. Elektrolitle akımın taşınmasında rol alan anyonlar, net bir negatif yüke sâhip atom veya atom gruplarıdır (F-, CI-, NO-3, ...). Katyonlar ise net pozitif yüke sâhip atom veya atom gruplarıdır (Cu2+, Zn2+, ...).
Meselâ elektrolitik olarak çinko eldesi şöyledir:
Elektrotlara doğru akım uygulandığı zaman şu elektro-kimyâsal olaylar olur:
Anot: 2CI—2e ® CI°2 (yükseltgenme)
Katot: Zn2++2e ® Zn° (indirgenme)
Teori: Elektroliz ürünlerinin miktarı, meydana gelme hızı ve tabiatı, elektroliz şartlarına bağlıdır. Faraday, elektroliz kânunlarına göre; 1) Elektrolitten elektrik akımı geçirildiği zaman serbest hale geçen veya çözünen madde miktarı elektrolitten geçen elektrik miktarı ile orantılıdır. 2) Çeşitli elektrolitlerden aynı miktar elektrik akımının geçirilmesiyle ayrılan veya çözünen madde miktarı bu cismin kimyâsal eşdeğeri ile orantılıdır. Kimyâsal eşdeğer, bir atomun atom tartısının veya bir atom grubunun mol tartısının, bunların dâhil oldukları bileşikteki değerliğe oranıdır. Bir kulon (coulomb) luk elektrik miktarının serbest hâle geçirdiği veya çözdüğü maddenin gram miktarı, bu maddenin elektrokimyâsal eşdeğeridir. Faraday’ın elektroliz kânunlarına göre:
A Q
m =
¾¾¾¾
bağıntısı
yazılabilir. Burada:
n F
m = Ayrılan veya çözünen madde miktarı.
A = Ayrılan maddenin atom ağırlığı (İyon gramı).
n = Ayrılan maddenin bileşikteki değerliği.
Q = Elektroliz sırasında devreden geçen akım miktarı.
F = Faraday (96500) kulon.
Devreden geçen akım miktarı Q, uygulanan akım şiddeti ve elektroliz süresiyle orantılıdır. Eğer akım şiddeti sâbit ise Q= i.t’dir. Devreden geçen akım miktarını hassas olarak ölçmek için kulonmetrelerden faydalanılır. Kulonmetre; gazlı, tartımlı ve titrajlı olmak üzere üç tiptir. Ayrıca elektronik cihazlar yardımıyle de akım miktarı tâyin edilebilmektedir.
Elektrolizin başlıyabilmesi, yâni elektrotlarda indirgenme ve yükseltgenme olaylarının başlayabilmesi, elektrot potansiyeline bağlıdır. Bâzan madde toplanmasının başlayabilmesi için teorik olarak hesaplanan potansiyel değerinden daha büyük potansiyel değerine ihtiyâç duyulabilir. Bu takdirde aşırı potansiyel söz konusudur. Aşırı potansiyel üç sebepten ortaya çıkar ve ohmik, konsantrasyon ve aktivasyon aşırı potansiyeli olmak üzere üç çeşittir. Eğer, toplanan veya ayrılan madde miktarı Faraday’ın elektroliz kânunları ile hesaplanan teorik değere eşitse, akım verimi % 100, eğer değilse % 100’ün altındadır denir.
Elektrolizin birçok uygulama alanı vardır. Başlıcaları analitik ve endüstriyel uygulamalardır. Analitik uygulamaları elektro analizler, voltametrik ve potansiyometrik analizlerdir. Endüstride çok çeşitli uygulama alanları vardır. Bunlar, elektrolitik kaplama, metallerin elektrolitik saflaştırılması, çeşitli kimyâsal maddelerin eldesi, elektrolitik aşındırma, piller ve elektrolitik parlatma alanlarıdır.
Tıpta elektroliz, elektrik akımı ile dokuların yok edilmesinde kullanılır. Genellikle, lüzumsuz kılları, bâzı deri yaralarını ve deri yüzeyindeki kabarmış kan damarlarının yok edilmesinde kullanılır.
Kılları yok etmek için, negatif elektrot olarak görev yapan son derece ince plâtin tel kıl sapı boyunca takriben 3-4 mm, deri altındaki kıl bezciğine kadar geçirilir. Platin tel burada kıl yapan hücrelerle temâsa gelir. Tedricen akım uygulanır. 5-10 saniye sonra kılın mukoza uzantısı harap olur, kıl kolayca çekilip dışarı alınır.
Uygulama sırasında çok az ağrı olur. Anesteziye gerek duyulmaz. Elektroliz, traş olma veya kıl dökücü ilâçların kullanımı gibi değildir. Böyle uygulamanın netîcesinde kıllar tekrar çıkmaz ve uygun şekilde yapılırsa korkutucu değildir.
Alm. Elektromanyetische Welle (f), Fr. Onde (f) électromagnétique, İng. Electromanyetic wave. Elektrik ve manyetik alan tesiriyle, enerjinin dalgalar hâlinde taşınması. Işık, ısı dalgaları, X ışınları, radyo dalgaları, gamma ışınları, ultraviyole ışın, enfrarüj ışınların hepsi birer elektromanyetik dalgadan ibârettir. Elektromanyetik dalgaların karakteristikleri normal harmonik dalgalarda olduğu gibidir. Üç önemli karakteristikleri vardır. Frekans, periyod ve dalga boyu. Frekans bir sâniyedeki titreşim sayısıdır. Birimi Hertz (Hz)dir. Periyot tam bir titreşim süresi, dalga boyu ise iki dalga tepe noktası arasındaki mesâfedir. Dalga boyu ile frekansın çarpımı dalganın yayılma hızını verir.
Hareketsiz bir elektrik yükü etrâfında dâimâ bir elektrik alan vardır. Bu alan civardaki başka herhangi bir elektrik yüküne itme veya çekme şeklinde bir kuvvet tatbik eder. Hareketsiz elektrik yükü, eğer hareket ederse etrâfında manyetik alan meydana gelir ki, bu alan civardaki bir mıknatıs veya manyetik metal parçasına manyetik itme veya çekme kuvveti tatbik eder. Elektrik ve manyetik alan netîce olarak elektromanyetik alan diye adlandırılır. Bir elektromanyetik alan içindeki herhangi bir değişiklik, karışıklık elektromanyetik dalga olarak yayılır. Bütün dalgaların uzaydaki hızı 3.108m/s’ye çok yakındır. (Işık da bir elektromanyetik dalga olduğundan ışık hızı bu değere eşittir.)
Elektromanyetik dalgalar basit olarak frekans ve dalga boylarıyla karakterize edilir. Elektromanyetik spektrumdan dalgaların çeşitli özelliklerini anlamak mümkündür. Spektrumun çok küçük bir aralığını teşkil eden elektromanyetik dalgalar gözle görünür. Işık oldukça önemli bir elektromanyetik dalgadır. Güneş ışığını prizmadan geçirerek elde edilen kırmızı-mor arası renk bandında en uç kırmızı ışığın frekansı 4.1014 Hertz, mor ışığın 8.1014 Hertz civârındadır. Dalgaboyu olarak en uç kırmızı ışık 7500 Å (Angstrom= 10-8 santimetre), mor ışık 3800Å civârındadır. Görünür ışık dalgalarının kırmızı ışık tarafında, dalga boyu uzunluğuna göre sırayla enfraruj (kızıl ötesi) ışınlar ve radyo dalgaları, mor ışık tarafında ise ultraviyole (mor ötesi) ışınları, röntgen veya X ışınları ve gamma ışınları bulunur. En uzun dalgaboyu radyo dalgalarına, en kısa dalgaboyu ise gamma ışınlarına mahsustur. Radyo dalgalarının, dalgaboyu olarak en kısası 103 m (mikron) yâni 1 milimetredir. En uzun gamma ışını dalgaboyu ise 0,01Å’dur.
Dalga boyu en uzun olanın frekansı en düşük, dalga boyu en kısa olanın frekansı yüksektir. Dolayısıyla radyo dalgaları en düşük frekansa gamma ışınları en yüksek frekansa sâhiptir.
Elektromanyetik dalgalar, elektromanyetik alanın uzayda yayılmasından ibârettir. Elektromanyetik alanın kaynağı, elektrik alan ve manyetik alan olduğundan, elektromanyetik dalgaların yönü bunlar yardımıyla bulunabilir. Elektrik alan (E) ve manyetik alan (H) birbirine diktir. Elektromanyetik alan (P) ise, bu ikisinin meydana getirdiği düzleme diktir. Netîcede üç alan birbirine dik üç vektörle gösterilebilir.
Elektromanyetik dalgalarla ilgili ilk deneyler 19. yüzyılda Henrich Hertz tarafından yapılmış, Maxwell tarafından ortaya konan elektromanyetik ışık teorisi, genel olarak bütün elektromanyetik dalgalara tatbik edilmiştir. Elektromanyetik dalgaların çeşitli özellikleri, aralarındaki ilişkiler incelenerek formüle edilmiştir. Elektrostatik yükler arasındaki çekim kuvveti, manyetik maddeler arasındaki çekim kuvvetleri, bir iletkenden geçen akım ile akımın meydana getirdiği manyetik alan arasındaki ilişkiler, manyetik alan ile onun meydana getirdiği elektromotor kuvvetler arası ilişkiler, hep bu formüllere göre hesaplanmaktadır.
Elektromanyetik dalgaların hızı, dolayısıyla dalgaboyları içinden geçtikleri ortama göre değişir. Frekansları ise ortama göre değişmez. Dalgaboyundan bahsedilince, boşluktaki değeri kasdedilir. Boşluktaki hız C, herhangi bir ortamdaki hız da V ile gösterilirse, V= C/mK olur. Burada m, manyetik iletkenlik, K ise ortamın dielektrik sâbitidir. Benzer diğer bir ilişki bir ortamdan bir ortama geçerken dalganın kırılması ve yansımasıyla ilgilidir. Dalganın normal düzleme göre geliş açısı i, kırılma açısı a ve ortamdaki hızlar V1, V2 ise, sini / sina = V1/V2 bağıntısı vardır.
Günümüzde kullanılan radyo, televizyon, radar ve çeşitli uzaklıktan haberleşme cihazlarının hepsi, elektromanyetik dalgaların en uzun dalgaboylusu olan radyo dalgalarıyla çalışır. Vericinin ürettiği dalgalar alıcının anteninde bir elektrik akımı doğurur. Bu akım yükseltilerek dalganın taşıdığı sinyal istenen hâle getirilir. Dalga boyu 1 milimetreden daha küçük olan radyo dalgalarına mikrodalga denir. Aslında enfrarüj dalgalarının da dalga boyu 1 milimetreden küçüktür. Yâni mikrodalgalarla aynı karakteri taşırlar. Aralarındaki fark mikrodalgaların elektronik yolla, enfrarüj dalgalarının ise ısıl olarak meydana gelmesidir.
Alm. Elektromanyetismus (m), Fr. Electromagnétisme (m), İng. Electromanyetism. Elektrik akımı ile manyetik etkilerin berâber incelenmesi. İçinden akım geçen iletken etrâfında bir manyetik alan meydana gelir. Bu iletkenin yanına bir mıknatıs yaklaştıracak olursak, pusulanın iletkenden geçen akımla 90°’lik açı yapacak şekilde saptığı görülür. İşte elektriğin bu manyetik etkisine elektromanyetizma denir. Manyetik alan havadan devresini tamamlayabilirse de, hava onun için çok büyük direnç gösterir. Bu sebeple pratikteki manyetik devrelerde bol miktarda özel çelik malzemeler kullanılır. Bu malzemeler manyetik akıya karşı çok az direnç gösterirler ve manyetik akı bu çelik kısım üzerinden geçmeyi tercih eder.
Elektriğin bu etkisinden istifâde edilerek çok çeşitli elektrik makinaları ve elektromıknatıslar yapılmıştır. Bir demir çekirdek etrâfına sarılmış uygun sayıda sipir (sarım) basit bir elektromıknatısı meydana getirir. Bu devreye akım verilince sipirlerden geçen akımların meydana getirdiği manyetik alan demir çekirdek üzerinde kendisini gösterir ve yakınındaki manyetik malzemeleri kendisine çeker. Rölelerin ve en basit olarak zilin çalışması buna dayanır.
Elektromıknatıs genelde, elektrik akımı ile manyetik bir malzemeye mıknatıslık özelliğinin kazandırılması, elektriğin kesildiğinde ise bu özelliğin kaybolması diye târif edilir. Elektromıknatıslar yük kaldırma (bu yük demir veya manyetik malzeme olursa), röle, kontaktör, zil vb. araçları çalıştırmada kullanılır. Elektromanyetizma sâyesinde elektromıknatıs yardımıyla çalışan transformatörler ve elektrik motorları ile elektrik enerjisini, yine elektrik enerjisine veya mekanik enerjiye dönüştürmek mümkündür. Motorların bâzılarında ve transformatörlerde manyetik alan değişken (azalan-çoğalan) bir alandır. Bu da alternatif akımın yönünün değişmesinden ileri gelir.
Manyetik devreleri elektrik devresine benzetmek ve elektrik devrelerindeki bâzı kânunları buralarda kullanmak mümkündür. Bu benzetmede akım-manyetik akım, elektromotor kuvvet-manyetomotor kuvvet, direnç-reaktans (manyetik direnç) gibi büyüklükleri örnek verilebilir. Ancak manyetik malzemelerin özellikleri daha karmaşık olduğundan hesaplamalar güçleşmektedir.
Alm. Elektrometer (n), Fr. Electromètre (m), İng. Electrometer. Çok küçük doğru akım şiddetini ve voltajını ölçmeye yarayan âlet. Bir kadranlı elektrometre, yüklü iki nokta veya bölge arasında meydana gelen elektrostatik kuvvetleri ölçmeye yarar. 0,01 volta kadar düşük potansiyel farkını ölçmek mümkündür.
Bir vakum-tüp elektrometresi, son derece küçük doğru akım şiddeti ve voltajını ölçmede kullanılır. Elektrometrenin ibresiyle ölçülen değeri görmek için küçük akım veya voltaj yükseltilir. Çok hassas olan bu elektrometreler, 50 elektron/saniye kadar küçüklükteki akımı ölçebilir.
Titreşimli elektrometrelerin, plakalı kondansatörü vardır. Plaklar arasında hareket eden titreşim parçası kondansatörün kapasitesini değiştirir. Bu da bir voltaj değişikliği meydana getirir. Neticede kondansatör doğru akımı, kolayca yükseltilebilen alternatif akıma çevirir.