ÇANAKKALE BOĞAZI

(Bkz. Boğazlar)

ÇANAKKALE SAVAŞLARI

Alm. Kampf von Dardanellen, Fr. Guerre de Dardanelles, İng. Battles of Dardanelles. Birinci Dünyâ Harbi esnâsında Çanakkale Boğazı ve civârında Osmanlı ordusu ile îtilâf devletleri arasında cereyan eden meşhur savaşlar.

1914’te İttihat ve Terakki Partisi ve onun yüksek kademedeki idârecileri (bilhassa Enver-Talat-Cemâlüçlüsü) tarafından affedilmez bir hatâ eseri olarak Birinci Dünyâ Harbine sokulan Osmanlı Devleti, itilâf devletleri ile dört ayrı cephede ve bölgede ayrı ayrı çarpışmak zorunda kaldı. Osmanlı Devleti, âdetâ bir mâcerâ uğruna bu savaşa sürüklenmişti. Ve bunda Enver-Talat-Cemâl üçlüsü baş rolü oynadılar. Osmanlı orduları Rus, Irak, Sina (Filistin-Suriye)ve Çanakkale cephelerinde umûmiyetle müttefik Almanya’nın maksat ve görüşlerine uygun şekilde kullanıldı.

Birinci Dünyâ Harbinde bütün kaynaklarını ve imkânlarını seferber eden Osmanlı Devleti, daha savaşın başından îtibâren Rus, Irak ve Sina cephelerinde başarısızlıklara uğradı. Ancak Çanakkale cephesinde dünyânın gözlerini kamaştıran emsâlsiz zaferler kazandı.

Osmanlı Devletinin savaşa katılmasıyla itilâf devletleri için Boğazlar Meselesi birinci plânda önem kazanmıştı. Bunun üzerine Londra’da toplanan savaş meclisi, Çanakkale Boğazının denizden donanma kuvvetiyle zorlanıp geçilmesine karar verdi. Boğaz kuvvetli bir donanmanın taarruzuna dayanamayacak durumda idi. Dış savunma tertibâtı, Seddülbahir ve Kumkale’ye konmuş 20 toptan ibâretti. Ara savunma bölgesi bu sırada hemen tamâmiyle boştu. Elde mevcut bütün toplar, boğazın en dar kısmına rastlayan iç savunma bölgesinde yerleştirilmişti. Cephâne son derece kıt olduğu gibi, eldeki silâhlar da yeterli değildi. Seferberlik îlânından sonra ara savunma bölgesine bir miktar yeni bataryalar yerleştirilmiş ve boğazın aşağı kısmı mayın hatları ile kapatılmıştı.

Çanakkale tahkimâtının zayıf olduğunu sezen düşman, Boğazı kolaylıkla aşacağını sanıyor ve Türk Milletinin üstün savaş gücünü hesâba katmayı unutuyordu. 3 Kasım 1914’te ilk taarruzu başlatan İngiliz filosu, Seddülbahir istihkâmlarını topa tuttu. Diğer taraftan mayın hatlarının mevcudiyetine rağmen, düşman deniz altı gemileri Marmara’ya girerek gemileri batırmak sûretiyle İstanbul’dan Çanakkale’ye asker ve levâzım sevkine mâni oluyorlardı.

19 Şubat 1915’te, birleşik düşman donanmasının kesin hücumu başladı. Orhaniye ve Ertuğrul tabyaları şiddetli bir ateş altına alındı. Düşman gemileri Osmanlı bataryaları menziline girince ateşle karşılandılar. İngilizlerin meşhûr bir zırhlısı Orhaniye tabyasından atılan bir gülle ile hatırı sayılır bir isâbet aldı. Düşman daha fazla ilerlemeyip ateş kesti ve çekildi.

18 Mart 1915’te İngiliz ve Fransız gemileri tarafından büyük bir hücûm daha yapıldı. 16 harp gemisi 18 Mart sabahı boğaza girip tabyalara karşı şiddetli ateş açtı. Çanakkale ateşler içinde kalmış, tabyalar ile telefon bağlantısı kesilmiş, topların bir kısmı tahrib edilmiş, bâzıları toprağa gömülmüştü. Tam bu sırada Fransız gemileri nöbet değiştirmek üzere manevra yaparlarken, Bouvet zırhlısı, bir torpile çarparak battı. Yerlerini almağa gelen İngiliz gemilerinden Irresistible de çok geçmeden sulara gömüldü. Onun yardımına koşan Ocean da aynı âkıbete uğradı. Inglexible zırhlısı da ağır şekilde yara aldı. Bundan başka, Suftren ve Gaulois zırhlıları da top mermisi isâbeti ile büyük hasara uğradılar. Bunun üzerine düşman donanması geri çekilmek zorunda kaldı. Bundan sonra boğaz bir daha denizden zorlanmadı.

Deniz savaşlarında uğradıkları başarısızlık üzerine itilâf devletleri, karadan taarruza geçmeğe karar verdiler. Bu maksatla Akdeniz müttefik kuvvetleri başkomutanlığına tâyin edilen J.Hamilton’un emrine verilmiş 75.000 kişilik bir ordu adalara yığılmaya başladı. Bu ordu İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer bâzı sömürge askerlerinden müteşekkil idi. Bunlara karşı 80.000 kişilik Türk kuvveti, Alman generali Liman Von Sanders’in emrine verildi. Bu kuvvetlerin kumandanları şunlar idi: Bolayır geçidi civarında 5 ve 7. fırkaların kumandanları miralay Von Sonderstern ve Remzi Bey, 19. Fırka Kumandanı Kaymakam Mustafa Kemâl Bey (Biyak civarında); 11. Fırka Kumandanı Kaymakam Refat Bey.

Düşmanın ana harekât plânı şöyle idi: 29. İngiliz tümeni Fransızlarla birlikte Gelibolu Yarımadasının güney ucuna çıkacak, ilk hedef olarak Alçıtepe’yi alıp, Kilidülbahir üzerine yürüyecek, bir yandan da kuzey tarafta Arıburnu ve civârına çıkarılacak Anzak kuvvetleri Boğaz’ın en dar noktası yönünde kesin taarruzda bulunacaktı. Bu arada Bolayır geçidi, Kumkale ve Beşike’de şaşırtma hareketleri ve oyalama savaşları yapılacaktı.

Çıkarma harekâtları 25 Nisan 1915 sabahı erkenden başladı. Anadolu kıyısında Kumkale’ye çıkarılan üç Fransız taburu oradaki 6 bölük tarafından karşılandı ve geri püskürtüldü. Seddülbahir kıyılarındaki Morto limanı kıyısına çıkan Fransız kuvvetleri ile Teke Burnunun iki tarafına çıkarılan İngiliz birlikleri, oldukları yerden ileri gidemediler. Batıda Zığındere civârına çıkarılan ikinci tabur, Türk kuvvetlerinin tazyiki karşısında burayı terk etmek zorunda kaldı. Arıburnu’nun hemen güneyindeki köye çıkan düşman kolordusu 19. Fırka Kumandanı Kaymakam Mustafa Kemâl Bey tarafından durduruldu.

Güney (Seddülbahir)cephesinde düşman ilk defâ 26 Nisan’da taarruza geçti. Fakat müdâfaa kuvvetlerimiz tarafından geri püskürtüldü. 6 Mayıs’ta İngiliz ve Fransız kuvvetleri yeni bir taarruz düzenlediler. Türk askerleri açık arâzide ve üç taraftan donanma ateşi altında, eşsiz bir müdâfaa savaşı yaptı ve 3 gün süren taarruz hedefine varmadan kırıldı. Düşmanın 4 ve 5 Haziran’da giriştiği 8 günlük bir taarruz da netîcesiz kaldı. Cephenin doğu kısmında bulunan Fransız kuvvetleri başarı sağlayamadıkları gibi, bunların solunda bulunan İngiliz kuvvetleri de bir adım ileri gidemediler.

Kuzey cephesinde karaya çıkan kolordunun ilk kademesi, 25 Nisan sabahı, Kemal yeri adı ile anılan mevkıe kadar ilerlemiş ve taarruza geçmişti. Bunu 27 Nisan’da Türk karşı taarrruzu tâkib etmişti. İki taraf da bu kanlı taarruzlardan bir netîce alamadılar. Mareşal Von Sanders 42.000 kişilik bir Türk kuvvetine 19 Mayıs’ta taarruz emrini verdi ise de, Anzak kuvvetleri şiddetli müdâfaada bulundular. Bu taarruzda Türkler 10.000’den fazla zâyiât vermişti. Düşman başkomutanlığı, bir netîce alabilmek için, büyük takviyeler getirtip, bunların bir kısmını Arıburnu cephesine çıkararak, yarımadanın kilit noktası olan Koca-Çimen Tepesine taarruz etti. Diğer kısmını da Türkleri arkadan çevirmek maksadı ile Suvla limanı sâhillerine çıkardı. İngiliz taarruzu, 6-7 Ağustos gecesi başladı. Aynı gece 9. İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısına çıkartma yapmağa başladığı haberi geldi. Düşmanın 4 gün süren bu taarruzu, miralay Mustafa Kemâl Bey (Atatürk) tarafından durduruldu. Bundan sonra düşman kuvvetlerinin bütün hücumları neticesiz kaldı. Çanakkale Savaşlarının son safhası, hemen hemen mevzi harpleri şeklinde oldu. Türkün sarsılmaz müdâfaası karşısında mıhlanıp kalan düşman kuvvetleri, 19-20 Aralık 1915 gecesi Anafartalar ve Arıburnu cephesinden, 8-9 Ocak 1916 gecesinde Seddülbahir’den çekilip gittiler.

Çanakkale Savaşları sırasında İngilizlerin zâyiâtı 205.000 Fransızlarınki ise 47.000’dir. Türklerin zâiyâtı ise 253.000’e ulaşmıştır. İngilizleri, Osmanlı Türklerinin üzerine sürenlerin başında büyük Türk düşmanı Churchill gelmektedir. Osmanlı Devletini lüzumsuz yere savaşa sokan İttihat ve Terakki liderleri (Cemâl-Talat-Enver), Mondros Mütârekesi sonunda, devleti yüzüstü bırakıp yurt dışına kaçtılar. Cemâl ve Talat, Ermenilerce öldürüldü.

ÇANAKLIK

Alm. Mastkorp, Mars, Fr. Hune, İng. Mast top. Eski gemilerde bulunan gözetleme yeri. Radar sistemi bulunmazdan önce etrâfı tedkik etmek için gemi direklerinin üstüne çevresi delikli yerler yapılırdı. Çanak şeklinde olduğu için çanaklık tâbiri oradan gelmiştir. Bâzı gemilerde çanaklık, sepet gibi veya câmi şerefesi biçiminde de olurdu. Gözetleme yeri olarak kullanılan çanaklıklar savaş esnâsında düşman gemilerine ok, silah ve yanan ok atmak için de kullanılırdı. Bilhassa yanan okun yüksekten atılması düşman gemisi için her zaman büyük tehlike teşkil ederdi.

Osmanlı mîmârisinde çok kullanılan sütûnların başlarındaki çanak biçimindeki şekillere sütûn çanaklığı denir.

ÇANÇİÇEĞİ (Campanula)

Alm. Glockenblume (f), Fr. Companule (f), ing. Bell-flower. Familyası: Çançiçeğigiller (Campanulaceae), Türkiye’de yetiştiği yerler: Anadolu

Çiçek taç yaprakları mâvi, büyük ve gösterişli, çan veya boru şeklinde olan kır ve süs bitkileri. Yaprakları çoğunlukla şerit şeklinde olan otsu veya odunsu bitkilerdir. Memleketimizde 87 türü bulunmaktadır.

Kullanıldığı yerler: Büyük köklü çan çiçeği (C.rapunculus)nin yaprakları ülkemizde yara iyi edici ve kabız giderici olarak kullanılır.

ÇANDARLI ÂİLESİ

Osmanlı Devletine hizmet etmiş asil bir Türk âilesi. Bu âileden en yüksek ilmî, idârî, mülkî, askerî makamlarda vazîfe almış şahsiyetler çıkmıştır.

Çandarlı âilesinin atası Kara Halil Hayreddîn Paşa, Eskişehir’in Sivrihisar kazâsının Cendere köyündendir. Kara Halil HayreddînPaşa, ahîlerden olup, Şeyh Edebâlî’nin akrabâlarındandı. Bilecik, İznik ve Bursa’da kâdılık yaptı. Bursa kâdısıyken Birinci Murad Han zamânında 1362’de Osmanlı Devletinin o devirdeki en yüksek ilmiye makâmı olan Kazaskerliğe tâyin edildi. Sultânla Rumeli’ye geçip Karaferya, Serez ve Selânik fethinde, Arnavutluk’ta da askerî harekâtlarda bulundu.

Kara Halil Hayreddîn Paşa iyi bir teşkilâtçıydı. Beyliğin ilk askerî teşkilâtı olan yaya ve müsellem teşkilâtını kurarak muntazam askerî birliklerin ilk temelini attı. Ancak fetihlerin ilerlemesi ve elde fazla kuvvet bulundurulması zarûret hâline gelince, yine Kara Halil’in tavsiyesiyle muhârebede esir düşen genç Hıristiyanların Türk köylüsünün yanına verilmek sûretiyle, İslâm terbiyesi üzere yetiştirilip, Türkçeyi de öğrendikten sonra acemi ocağına verilmesi ve oradan da yeniçeri olmaları usûlü kabul edildi. Bu sûretle kurulan ocağa yeniçeri ocağı denildi. Kara Halil ulemâdan Kara Rüstem’le birlikte mâliye teşkîlâtını kurdu. Osmanlılarda vezirlerin idârî, mâlî işlerinden başka, mülkî ve askerî bütün işlerine bakan ilk veziri Kara Halil Hayreddîn Paşadır. O, Balkanlarda fetihler yaparken oğlu Ali Paşa da Sultan Birinci Murad Hanın yanında Anadolu’da gazâlara katılıyordu.

Çandarlı Kara Halil Paşanın Osmanlıya hizmetleri devlet içinde bu âileye verilen değeri arttırdı. 1387’de Paşa’nın Serez’de vefâtıyla oğlu Ali Paşa vezirliğe getirildi. Ali Paşadan sonra, kardeşi İbrâhim Paşa, Fetret devrinden sonra Çelebi Mehmed Han tarafından önce vezirliğe sonra da vezîriâzamlığa getirildi. Vezîriâzam İbrâhim Paşa, ölüm târihi olan 1429’a kadar bu görevde kaldı. İbrâhim Paşanın iki oğlu vardı. Büyük oğlu Halil Paşa babasından sonra vezîriâzam olmuştur. Küçük oğlu Mahmud Çelebi de Çelebi Mehmed’in kızı Hafsâ Sultanla evlenmiştir.

Sultan İkinci Murad’ın fevkalâde îtimâdı olan vezîriâzamı Çandarlı Halil Paşanın, 1444’te Osmanlı tahtının yeni sâhibi küçük yaştaki İkinci Mehmed Han devrinde de devleti bildiği gibi idâre etmesi, genç Sultan’ın dikkatinden kaçmıyordu. Bu arada Macar kralı, Osmanlı tahtında genç birisinin bulunmasından faydalanmak istedi. Fâtih’in şahsiyetine bütünüyle vâkıf olmayan vezîriâzam Çandarlı, Osmanlı menfaati için Segedin Antlaşmasından sonra Manisa’ya çekilmiş olan İkinci Murad’ı tekrar hükümdâr îlân ettirmek için çâreler aradı ve Osmanlı sarayındaki devşirmeleri harekete geçirip, İkinci Mehmed Han aleyhinde propagandaya sebeb oldu. Sonunda İkinci Mehmed Hanı da iknâ edip, babası İkinci Murad Hanın tekrar tahta çıkmasını temin etti. Murad Han Osmanlı ordusuna 1448’de Kosova’da büyük bir zafer daha kazandırdı. İkinci Murad Hanın ölümünden sonra yerine ikinci defâ tahta geçen İkinci Mehmed Han (Fâtih)zamânında da vezîriâzamlık görevini sürdürdü. İstanbul’un fethi öncesi ve fetih esnâsında aleyhinde yapılan propagandaların netîcesinde Haziran 1453’te azledilerek çocuklarıyla berâber Yedikule zindanına hapsedilip, mallarına da el konuldu. Bir süre sonra Çandarlı Halil Paşa öldürüldü. Çocukları serbest bırakılıp malları da geri verildi. Halil Paşanın kabri İznik’tedir.

Halil Paşanın iki oğlu vardı. Büyüğü Süleymân Çelebi kazasker, küçüğü İbrâhim Çelebi de Bursa kâdısı idi. Çandarlı Halil’in oğlu İbrâhim Paşa önce kâdılıktan azledilip zindana atıldı ise de serbest bırakıldı. Fâtih Sultan Mehmed Han, Çandarlı İbrâhim Paşayı Amasya kâdılığına tâyin etti. Şehzâde İkinci Bâyezîd Han babasının vefâtından sonra lalası Çandarlı İbrâhim Paşayı İstanbul’a götürüp önce kazasker sonra da vezîriâzam tâyin etmiştir. 1499 İnebahtı Seferi esnâsında vefât eden vezîriâzam Çandarlı İbrâhim Paşa, İznik’teki babası Çandarlı Halil Paşanın türbesine nakledilmiştir.

Çandarlı âilesinden 1499’da vefât eden İbrâhim Paşadan sonra vezîriâzam tâyin edilmemiştir. İbrâhim Paşanın oğullarından Hüseyin Paşa Diyarbakır, Îsâ Paşa da Şam Beylerbeyliklerinde vazîfe yapmışlardır. Îsâ Paşanın oğlu şâir ve edebiyâtçı Halil Beyden sonra Çandarlı Sülâlesinden 1791’de vefât eden vezir Ali Paşadan başka kayda değer bir devlet adamı görülmemiştir.

ÇANKAYA KÖŞKÜ

Atatürk’ün İstiklâl Savaşı ve Cumhûriyetin ilk yıllarında oturduğu ve şimdi de müze olarak kullanılan binâ. İsmini bulunduğu Çankaya semtinden almıştır. Köşk, Ankara Belediyesi tarafından 1921 senesinde Atatürk’e hediye edilmiştir ve 1932 senesine kadar burada ikâmet etmiştir. 1932’de şimdiki Cumhurbaşkanlığı Köşkü tamamlanınca, bu köşk orduya devredilmiş ve “Ordu Köşkü” ismini almıştır. Sonradan müze hâline getirilen binâ, bugün de müze olarak kullanılmaktadır.

Binâ iki katlıdır. Şehre bakan yönünde kepenekli iki sıra pencere ve balkonu vardır. Giriş kapısı arka tarafta olan binânın giriş katında mermer bir havuz bulunmaktadır. Her iki katta ikişer oda ve bir sofa bulunan köşk, 1924 senesinde Mîmar Mehmed Vedat tarafından ilâveler yapılarak bugünkü hâline getirilmiştir. Bu ilâveler; ön cephede câmekânlı giriş ile soldaki odanın öne doğru büyütülmesi, arka cephede ise giriş katında uzunlamasına bir ofis ve mutfak ile yan tarafta kule denilen çıkıntıdır.

Çankaya’da yapılan ikinci köşk ise hâlen Türkiye Cumhurbaşkanlığı ikâmetgâhı olarak kullanılan binâdır. 1935 senesinde şehre tamâmen hâkim olan bir tepede ve 438.620 m2 üzerine Avusturyalı Mîmar Clemens Holzmeister tarafından inşâ edildi. Resmî dâireler, lojmanlar, diğer gerekli binâlarıyla bir site şeklinde yapılan köşkün birinci katında geniş bir salon, çalışma odaları ve bütün Ankara’yı gören teras vardır. İkinci katta ise Cumhurbaşkanlarının ikâmetine ayrılan kısım bulunur.

ÇANKIRI

Orta Anadolu’nun kuzeyinde Kızılırmak ve Batı Karadeniz havzaları içinde yer alan bir ilimiz. Çankırı toprakları 40°30’ ve 41° kuzey enlemleri ile 32°30’ ve 34° doğu boylamları arasında kalır. Çorum, Ankara, Bolu, Kırıkkale, Zonguldak ve Kastamonu illeri arasında kalır. Trafik kod numarası 18’dir.

İsminin Menşei

Çankırı’nın târihi Hititlere dayanır. Şehri “Çangra” isimli bir Hitit beyi kurduğu için bu isimle anılmıştır. Bölgeye gelen Oğuz Türkleri bu ismi kendi dil ve lehçelerine uydurarak “Kengiri” dediler. Cumhûriyetin îlânından sonra ilin ismi Çankırı olarak değiştirilmiştir.

Târihi

Çankırı’nın bilinen târihi Hititlere dayanır ve bir Hitit beyi tarafından kurulmuştur. Hitit İmparatorluğunun merkezi olan Hattuşaş’a yakın oluşu sebebiyle önemli bir şehirdi. M.Ö. 1200 senelerinde iç savaşlar sebebiyle Hitit İmparatorluğu parçalanıp zayıflayınca, Çankırı, Frikyalıların eline geçti. Daha sonra şehri Lidyalılar ele geçirdiler. M.Ö. 6. asırda Persler bu bölgeyi Lidyalılar’dan aldılar. İki asır sonra Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek bu bölgeyi de eline geçirdi. İskender’in ölümü üzerine Çankırı Galatların eline geçti ve “Gangaris” (keçisi bol ülke) ismi ile başkent oldu. Roma İmparatorluğu Anadolu’nun bir kısmı ile berâber Çankırı’ya hâkim oldu. Roma’nın ikiye bölünmesi üzerine bu kısım Doğu Roma (Bizans)elinde kaldı.

1071 Malazgirt Savaşından sonra Çankırı Türkler tarafından fethedildi. Selçukluların önemli beyliklerinden olan Danişmendoğulları bölgeye hâkim oldular. Danişmend Devletinin kurucusu olan Melik Ahmed Danişmend Gâzi, Alparslan’ın komutanıydı. Çankırı’nın fethini Emir Karatekin’e vermişti. Bu komutan 1082’de Çankırı’yı fethetti ve 1106 senesine kadar Çankırı vâliliğini yaptı. 1134’te Bizanslılar bir ara Çankırı’yı işgâl ettilerse de, kısa bir müddet sonra Selçuklu Sultanı Birinci Mes’ûd, Çankırı’yı 1137’de yeniden fethetti. Selçuklu devletinde mühim bir şehir olan Çankırı, Moğol ve İlhanlıların istilâsına uğradı. Daha sonra Candaroğulları bölgeye hâkim oldular.

Birinci Murad, Çankırı’yı Osmanlı Devletinin topraklarına katmıştır. 1402 Ankara Savaşında Candaroğulları şehri tekrar ele geçirdiyse de, 1439’da Çelebi Sultan Mehmed, Çankırı’yı yeniden Osmanlı Devletine kattı. Merkezi Kütahya olan Anadolu beylerbeyliğinin 14 sancağından biri de Çankırı idi. Tanzimattan sonra Kastamonu, vilâyetinin 4 sancağından biri olmuştur. İstiklâl Harbinde İnebolu-Kastamonu yolu ile gelen cephâneyi Ankara’ya ulaştırmada Çankırı erkek ve kadınlarının, cephânenin Ilgaz Dağını aşmada Kale ve Kıyısın köylerinin hizmetleri çok büyük olmuştur. Çankırı, Cumhuriyet devrinde il olmuş ve 1925’te Kengiri (Kangri)ismi “Çankırı” olarak değiştirilmiştir. 1050 ve 1944’te büyük deprem geçirmiştir.

Fizikî Yapı

Çankırı arâzisi dağlık bir arâzidir. Ovaları arâzinin ancak % 8’ini teşkil eder. % 64’ü dağlar ve yaylalardan ibârettir. Geri kalan % 28’i platolardır. Bu arâzinin % 2 gibi çok az kısmı ekime müsâit değildir. Arâzinin beşte biri ormanlıktır. Çankırı, dağların ve bozkırların kapladığı şirin bir ildir.

Dağları: Ilgaz Dağları Çankırı’nın kuzeyini kaplar. En yüksek tepesi 2560 metredir. Ilgaz Dağları üzerinde bulunan diğer yüksek tepeler, Çatalılgaz Tepesi (2546 m), Küçük Hacet (2311 m), Kulpi (1980 m), Altunsivrisi (1934 m), Kocadağ (1763 m) ve Bulancak (1935 m)tır.

Batısında Köroğlu ve Işık Dağları uzanır. Işık Dağının en yüksek tepesi (2015 m)dir. Ayrıca Aydos, Eldivan ve Erikli tepeleri vardır. Yaylaları azdır. Başlıcaları Karapınar, Mülayim, Dede, Sanı, Eldivan ve Aydos’tur.

Ovaları: Akarsuların etrâfında bulunur. Kızılırmak havzasındaki ova, alüvyonlu topraklarla örtülü olduğu için çok verimlidir. Her türlü ürün yetişmeye müsâittir. Devrez, Tatlıçay ve Melan çayları etrâfındaki ovalarla, Orta, Eskipazar ve Çerkeş ovaları vardır.

Akarsuları: Kızılırmak’ın en büyük kollarından olan Devrez Çayı ilin en büyük akarsuyudur. 186 kilometrelik bu çay Ilgaz ve Işık dağlarından çıkan iki kolun birleşmesiyle meydana gelir. Kızılırmak güneyden geçer ve Çankırı ilindeki uzunluğu 30 kilometredir. Diğer akarsuları, Soğanlı Çay (Melan Çayı), Çerkeş Çayı, Acı Çay ve Tatlı Çaydır.

Gölleri: Önemli bir göl yoktur. Yazın sularının çoğu kuruyan ve hayvan ve tarla sulamak için kullanılan küçük gölcükler vardır. Bunların önemli olanları Kamış, Kayı, Bulancak, Çardak, Osman, Çivi ve Sülük gölleridir.

İklim ve Bitki Örtüsü

Orta Anadolu (kara) ikliminin husûsiyetleri tamâmen görülür. Kışları sert (soğuk), yazlar sıcak ve kurak geçer. Yağışlar kışın kar şeklinde olur, senelik yağış miktarı 397-410 milimetredir. Sıcaklık ise +41,8°C ile -25°C arasında seyreder.

İlin düz olan güney kısmı tamâmen çıplaktır. Kuzeyindeki dağlar kısmen ormanlıktır. Vâdiler kavak ve söğüt ağaçları ile örtülüdür. Akarsu civârları meyve ağaçları ve bağlarla örtülüdür. Arâzinin % 18’i ormanlık, % 35’i çayır ve mer’a, % 35’i ekili arâzidir. Ormanlarda; çam, köknar, meşe ve ardıç ağaçları vardır. Kurt, tilki, tavşan ve sincap gibi yabânî av hayvanları bulunur.

Ekonomi

Çankırı ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Sanayi yeni gelişmektedir. Gelirinin % 50’ye yakını tarım sektöründen temin edilir. Çalışan nüfusun % 70’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşır. Leblebisi, el dokuma bez ve peştemalıyla, balı meşhurdur. Buğday, çeltik ve tuz ekonominin temelidir.

Tarım: Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, mısır, fasulye, mercimek, burçak, fiğ, patates ve şeker pancarıdır. “Fiğ” ekiminde Çankırı önde gelir. Akarsu kenarlarında bol miktarda sebze, meyve yetişir ve bağcılık önde gelir. Kavun ve karpuz da çok yetişir. Sulanan arâzi azdır. Devres vâdisinde inci tânesi gibi pirinç yetişir.

Hayvancılık: Çankırı ilinin % 35’i çayır ve mer’a ile kaplıdır. Koyun üretimi her sene artarken, tiftik keçi sayısı azalmaktadır. Arıcılık da gelişmekte olup, kovan sayısı 40.000’e yakındır.

Ormancılık: Yüzölçümünün % 18’i ormanlarla kaplıdır. Erozyonu önlemek için ağaçlandırmaya önem verilmektedir. 80 hektarlık fidanlık kurulmuştur. Her sene 80.000 metreküp sanâyi odunu ve 90.000 ster yakacak odunu elde edilmektedir.

Mâdenleri: Çankırı mâden bakımından zengin ise de çıkarılan mâdenler en çok alçıtaşı, tekel tarafından çıkarılan kayatuzu, betonit ve linyittir. Kayatuzu bir mağara içinden çıkarılır. Bu mağaraya ise 160 metrelik bir tünelle girilir.

Sanâyi: Çankırı’da sanâyi gelişme hâlindedir. Henüz fabrika sayısı azdır. Çankırı Süt Fabrikası, Çankırı Yem Fabrikası, Eskipazar Kereste Fabrikası, Kaya Tuzları, Bayramlar Alçı Fabrikası, Çivi Tel Fabrikası, Un ve Tuğla fabrikaları ve DDY Yeni Makas Fabrikası önemli olanlardır.

Ulaşım: Ankara-Zonguldak demiryolu Çankırı, Eskipazar, Çerkeş ve Kurşunlu’dan geçer. Ankara-İnebolu karayolu Çankırı’dan geçer. Birkaç köy dışında bütün köylerin yolları mevcuttur.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfûsu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 279.129 olup, 113.855’i ilçe merkezlerinde, 165.274’ü köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 8.351 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. Çalışma sebebiyle erkeklerin başka yerlere gidişi yüzünden “kadınların erkeklerden fazla olduğu il” olarak isim yapmıştır.

Örf ve âdetleri: Çankırı’da asırlar boyunca Hititler, Frigya, Lidya, Galatlar, İskender (Makedonyalılar), Persler, Roma ve Bizanslılar, Türkler (Selçuk ve Osmanlılar)hâkim olmuşlardır. Türklerin dışındaki milletler, târihî eserlerin dışında kaybolup gitmişlerdir. Türklerin bölgeye yerleşmesiyle Hıristiyan azınlık zamanla bu bölgeden göç etmişlerdir. Bölge 11. asır başından bu yana Türk İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. Mahallî kıyâfetler ancak düğün ve millî oyunlarda giyilir. Mahallî meşhûr yemekleri tarhana, erişte, bulgur, gözleme, cızlama ve tatar böreği, Çankırı kadayıfı, hindi dolması, çekme helvası, şabanözü bazlaması ve çöreği, ovacık kavurması, sütlü kurabiye, peynir helvası ve kabak tatlısıdır. El dokuma çok gelişmiştir. Tiftik yününden güzel motifli renkli çoraplar örülür. Dokumalar kök boyalar ile boyandığından güzeldir. Keçe ve kilim dokunur. Şalvar, yağlık ve bohça işlemeleri yapılır. Halk edebiyâtı zengindir. Yûnus Emre ve Hacı Bektaş-ı Velî’nin tesiri büyüktür. Âşık Ali, Cevriye Bânu, Bezlî ve Efkârî başlıca halk şâirleridir. Uzun hava ve türküleri meşhurdur. Türkülerinde sohbet ve oyun işlenir. Çankırı zeybeği, halay, kaşık oyunu, sepetçioğlu zeybeği ve şakırdım başlıca oyunlarıdır.

Eğitim: Son senelerde eğitim faaliyeti çok hızlanmış ve okur-yazar nisbeti % 87’ye yükselmiştir. İlde 28 anaokulu, 504 ilkokul, 37 ortaokul, 6 meslekî ve teknik ortaokul, 11 lise, 7 meslekî ve teknik lise vardır.

İlçeleri

Çankırı, biri merkez olmak üzere 14 ilçeden meydana gelmiştir.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 67.620 olup, 45.496’sı ilçe merkezinde, 22.124’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 49 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikteki engebeli düzlüklerden meydana gelir. Kuzey ve batısında Köroğlu Dağları yer alır. Dağların bir kısmı çam ormanları ile kaplıdır. İlçe topraklarını Tatlıçay sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa olup, ayrıca az miktarda fasulye, nohut, baklagiller ve soğan yetiştirilir. Yem fabrikası, süt fabrikası ve un fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, eğimli bir alanda, dar bir vâdide yer alır. Şehri Tatlıçay ikiye böler. Ankara’yı Batı Karadeniz’e bağlayan kara ve demiryolu ilçeden geçer. Bir kale şehri olarak kurulan ilçe, kalenin bulunduğu tepenin eteklerinde güneye doğru genişlemiştir. İlçe merkezi 1941-1942 senesinde Piyâde Okulunun Çankırı’ya gelişiyle gelişmiştir.

Atkaracalar: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 11.235 olup, 6263’ü ilçe merkezinde, 4972’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13 köyü vardır. Kurşunlu ilçesine bağlı bucak iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarıma elverişli arâzisi azdır. Çankırı-Zonguldak demiryolu ilçe yakınından geçer.

Bayramören:1990 sayımına göre toplam nüfûsu 7310 olup, 2042’si ilçe merkezinde, 5268’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 26 köyü vardır. Kurşunlu bucağına bağlı bir bucak iken, 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İlçe gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. Gürgenli Dağı eteklerinde kurulmuştur.

Çerkeş: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 22.145 olup, 8579’u ilçe merkezinde 13.566’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 51 köyü vardır. Yüzölçümü 990 km2 olup, nüfus yoğunluğu 22’dir. İlçe toprakları İç Anadolu platosunun kuzey kesiminde yer alır. Batı ve güneyini Çit, Karataş, Işık, Aydos, Eldivan, Bozkır Dağları, kuzeyini ise Ilgaz Dağları engebelendirir. İlçe topraklarını Melan Çayı sular. Melan Çayının kolu olan Çerkeş Suyu vâdisinde Çerkeş Ovası yer alır. Dağlar zengin ormanlarla kaplıdır.

Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, şekerpancarı olup, ayrıca az miktarda sebze ve meyve yetiştirilir. Tiftik keçisi ve koyun en çok beslenen hayvanlardır. Arıcılık ve tavukçuluk yaygındır. Tuğla ve kereste imalathâneleri küçük sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında traverten kökenli mermer yatakları vardır.

İlçe merkezi Çekreş Suyu kıyısında yer alır. Belediyesi 1878’de kurulmuştur. Târihi Bağdat yolu üzerinde bulunan eski bir yerleşim merkezidir. Dörtyol kavşağı “ciharköşe” veya “çeriçeken” (asker toplayan)kelimelerinden dolayı Çerkeş denildiği söylenir.

Eldivan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 9707 olup, 4403’ü ilçe merkezinde. 5304’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 15 köyü vardır. Yüzölçümü 346 km2 olup, nüfus yoğunluğu 28’dir. İlçe toprakları dağlık ve engebeli olup, Kızılırmak havzası içinde yer alır. Güney ve güneybatısında Eldivan Dağı olup, doğu kesimi düzdür.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, mercimek, şekerpancarı, elma, erik, kiraz ve üzüm olup, ayrıca az miktarda nohut, sarmısak, soğan ve fasulye yetiştirilir. Verim düşüktür. Hayvancılık ikinci derecede gelir kaynağıdır. Koyun ve Ankara keçisi beslenir. İlçe topraklarında çıkarılan bentonit ihraç edilir.

İlçe merkezi Eldivan Dağı eteklerinde Dümeli Ovasında yer alır. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 20 km mesâfededir. 1959’da ilçe olan Eldivan’ın belediyesi 1930’da kurulmuştur.

Eskipazar: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 22.686 olup, 8272’si ilçe merkezinde 14.414’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 50 köyü vardır. Yüzöçümü 690 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları derin vâdilerle bölünmüş dağlardan meydana gelir. Dağlar zengin bir orman örtüsü ile kaplıdır. Eskipazar Çayı kıyısı boyunca uzanan taşkınları ile meydana gelen Eskipazar Ovası küçüktür.

Ekonomisi tarıma ve ormancılığa dayalıdır. Eskipazar kıyısında sebze ve meyve yetiştirilir. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates, soğan, sarımsak, elma, armut ve cevizdir. Verim genelde düşüktür. Kereste Fabrikası ilçenin en büyük sanâyi kuruluşudur. İlçe topraklarında çıkarılan balas taşı, işlenmek üzere Karabük Demirçelik Fabrikasına gönderilir.

İlçe merkezi Eskipazar Çayı kıyısında kurulmuştur. Ankara-Zonguldak demiryolu ile Bolu-Karabük karayolu ilçenin kıyısından geçer. İl merkezine 161 km mesafededir. Çerkeş’e bağlı bucak iken, 1949’da ilçe oldu ve aynı sene belediyesi kuruldu. Eskiden kasabada pazar kurulduğu için ismi buradan kaynaklanmaktadır.

Ilgaz: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 23.281 olup, 8136’sı ilçe merkezinde 15.145’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 55, Belören bucağına bağlı 18 köyü vardır. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar ormanlarla kaplıdır. İlçe topraklarının tamamını Ilgaz Dağları engebelendirir. Dağlardan kaynaklanan suları Devrez Çayı toplar. Bu çayın vâdisinde 40 kilometrekarelik alanı kaplayan bir ova vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Devrez Çayı kıyısında tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, patates, arpa, elma ve eriktir. Hayvancılık ekonomide önemli yer tutar. En çok Tiftik keçisi beslenir. Ayrıca sığır ve koyun da beslenir ve arıcılık yapılır. Ormanlardan elde edilen kereste küçük atölyelerde işlenir. İlçe topraklarında bentonit ve magnezit yatakları vardır.

İlçe merkezi, Ilgaz Dağı eteklerinde Devrez Çayı kıyısında kurulmuştur. Kastamonu-Çankırı-Ankara karayolu ilçenin doğu kıyısından geçer. İl merkezine 49 km mesâfededir. Denizden yüksekliği 798 metredir. İlçe belediyesi 1888’de kurulmuştur.

Kızılırmak: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 14.878 olup, 2492’si ilçe merkezinde, 12.386’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 24 köyü vardır. Merkez ilçeye bağlı bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Ekonomisi tarıma dayalıdır. İlçe merkezi Kızılırmak Nehri kıyısında kurulmuştur.

Korgun: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 7233 olup, 3558’i ilçe merkezinde, 3675’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 12 köyü vardır. Merkez ilçeye bağlı bucakken, 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Çankırı-Zonguldak demiryolu ilçe sınırları içinden geçer.

Kurşunlu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 25.145 olup, 10.605’i ilçe merkezinde 14.540’ı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 28 köyü vardır. İlçe toprakları fazla yüksek olmayan dağlık bir alanda yer alır. Kuzeyinde Ilgaz Dağlarının batı uzantıları vardır. Dağlardan kaynaklanan suları Devrez Çayı toplar.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarıma elverişli alanlar azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patates olup, ayrıca az miktarda elma, erik, ceviz, soğan ve sarımsak yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynaklarındandır. Koyun ve Ankara keçisi en çok beslenen hayvanlardır.

İlçe merkezi, Kurşunlu Çayının geçtiği geniş bir vâdide yer alır. Çankırı-Karabük demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 83 km mesâfededir. Eski ismi Karacaviran’dır. İlçe belediyesi 1944’te kurulmuştur.

Orta: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 26.457 olup, 5887’si ilçe merkezinde, 20.570’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 28 köyü vardır. Yüzölçümü 513 km2 olup, nüfus yoğunluğu 52’dir. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Dağlardan kaynaklanan suları Devrez Çayı toplar.

Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday ve arpa olup, ayrıca az miktarda patates, soğan, elma, erik yetiştirilir. Akkaraman koyunu ve Ankara keçisi en çok beslenen hayvanlardır. İlçe topraklarında diyatomit ve linyit yatakları vardır.

İlçe merkezi, Devrez Çayının suladığı bir ovada kurulmuştur. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 65 km mesâfededir. Şabanözü ilçesine bağlı bir bucakken 1959’da ilçe oldu ve aynı sene belediyesi kuruldu.

Ovacık: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 7099 olup, 1451’i ilçe merkezinde, 5648’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 42 köyü vardır. Yüzölçümü 376 km2 olup, nüfus yoğunluğu 19’dur. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Ilgaz-Bolu Dağlarının kolları toprakları engebelendirir. İlçe topraklarını Soğanlı (Melan) çayı toplar.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patates olup, ayrıca az miktarda sebze ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemlidir. İlçe merkezi, ulaşımı güç ve sapa bir kısımda yer alır. Gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 184 km mesafededir. İlçe belediyesi 1959’da kurulmuştur.

Şabanözü: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 11.779 olup, 3002’si ilçe merkezinde 8777’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 21 köyü vardır. Yüzölçümü 590 km2 olup, nüfus yoğunluğu 20’dir. İlçe toprakları orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden meydana gelir.Topraklarını Terme çayının başlangıç kolları toplar. Yüksek kesimlerinde çam ormanları vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, patates , arpa ve şekerpancarıdır. Hayvancılık ikinci derece gelir kaynağıdır. En çok Ankara keçisi ve sığır beslenir. İlçede çanakcılık ve tuğla üretimi yapılır. Endâze olarak bilinen Şabanözü yazmaları meşhurdur. İlçe topraklarında magnezit yatakları vardır.

İlçe merkezi Terme Çayı vâdisinde yer alır. İl merkezine 41 km mesâfededir. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. Çankırı’yı Çubuklu üzerinden bağlayan karayolu ilçeden geçer. İlçe belediyesi 1944’te kurulmuştur.

Yapraklı: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 22.554 olup, 3669’u ilçe merkezinde, 18.885’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 16, İkizören bucağına bağlı 23 köyü vardır. Yüzölçümü 785 km2 olup, nüfus yoğunluğu 29’dur. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Dağlardan kaynaklanan suları Uluçay ve küçük dereler toplar. Dağlık kesimlerde karaçam ormanları vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, patates, arpa ve üzüm olup, ayrıca az miktarda elma, erik, soğan ve sarımsak yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemlidir. En çok koyun ve sığır beslenir. İlçede orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır.

İlçe merkezi gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 30 km mesâfededir. Eskiden Togat, Toht veya Tuht adlarıyla bilinirdi. İlçe belediyesi 1955’te kurulmuştur.

Târihî Eserler ve Turistik Yerleri

Çankırı ilinde turizm sektörü henüz gelişmemiştir. Turizm bakımından çok zengin târihî eserlere sâhip olmasına rağmen konaklama ve alt yapı tesisleri azdır.

Çankırı Kalesi: Şehrin kuzeyinde Karatekin Tepesi üzerindedir. Romalılar, Bizanslılar Danişmendliler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde kullanılan kale, sağlamlığı ile ün yapmıştır. Günümüzde yıkık vaziyettedir. Kale içinde Romalılar döneminden kalma tüneller ve Danişmend kumandanlarından Emir Karatekin’in türbesi vardır.

Eskipazar Hisarı: Selçuklular devrinde yapılmıştır. Günümüzde harâbe hâlindedir.

Ulu Câmi: Kânûnî Sultan Süleymân tarafından mîmâr Sâdık Kalfa’ya yaptırılmıştır. 1522’de yapımına başlanan câmi, 1558’de bitirilmiştir. Zelzeleden zarar gören câmi, 1936’da tâmir edilmiş ve ilk yapı özelliğini kaybetmiştir.

İmâret Câmi: 1397’de Candaroğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. 1916’da tâmir görmüştür.

Ali Bey Câmii: Ali Bey Mahallesindedir. 1609 târihli kitâbesi vardır. Mihrab ve minberi alçıdan olup, süslemesizdir.

Mirahor Câmii: 1797’de Tüfekçibaşı İsmâil Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde harab bir hâldedir.

Taşmescid (Şifâhâne):Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubâd tarafından 1335’te sağlık tesisi olarak yapılmıştır. Bir bölümü kalmıştır.

Çerkeş, Eskipazar ve Ilgaz ilçelerinde çeşitli kaya mezarlar vardır.

Mesire yerleri:

Ilgaz Dağları: Şiirlere ve türkülere konu olan Ilgaz Dağları, ormanlarla kaplı, yaylalarının havası ve suyu çok güzel olan bir dinlenme yeridir. Ilgaz Dağı millî park îlân edilmiştir. Çamlık, Fidanlık ve Korgun; ağaçlık, soğuk ve bol suları, temiz havası ile meşhur mesire yerleridir. Başdut köyünde kayalara oyulmuş mağaralar vardır.

Kaplıcaları:Çankırı, şifâlı sular bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Fakat, bu suların bir çoğundan tesis yetersizliği sebebiyle faydalanılamamaktadır.

Acısu: Kurşunlu’nun 5 km kuzeybatısında Hacımuslu köyü yakınlarındadır. Mîde, barsak, karaciğer, safrakesesi ve pankreas hastalıklarına faydalıdır. Vücudun asit-baz dengesini düzenler.

Şerâfettin İçmesi: Eskipazar’ın Beytarla köyündedir. Karaciğer, safrakesesi, pankreas, mîde, barsak hastalıklarında faydalıdır.

Akkaya Hamamı:Eskipazar’ın İmamlar köyü yakınlarındadır. Kronik iltihaplarla, romatizma ve akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

Şıhlar Nezle Suyu: İl merkezine 20 km uzaklıkta Bozaklı köyündedir.

Kazancı Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Kazancı köyündedir. Mâden suyu, karaciğer, safrakesesi, mîde ve barsak rahatsızlıklarının tedâvisinde kullanılır.

Bozan Hamamı: Ilgaz ilçesinin, Aşağı Bozan ve Yukarı Bozan köyleri arasındadır. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Ilısılık Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Ilısılık köyündedir. Mîde, karaciğer, barsak ve safrakesesi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Çavundur Kaynakları: Kurşunlu ilçesinin Çavundur köyündedir. Banyoları deri hastalıklarına iyi gelir.

Bayramören İçmesi: Bayramören ilçesindedir. Mîde, karaciğer, safrakesesi ve barsak hastalıklarında faydalıdır.

Kükürt Köyü Kaynağı: Kurşunlu ilçesine bağlı Kükürt köyündedir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Hışıldayı İçmesi: Kurşunlu ilçesine 30 km uzaklıkta Melan Deresi yakınındadır. Sindirim sistemi ve karaciğer hastalıklarının tedâvisinde faydalıdır.

ÇAP

Alm. Durchmesser (m), Fr. Diamétre (m), İng. Diameter. Kapalı bir eğrinin veya bir dâirenin merkezinden geçen ve eğri üzerinde sınırları olan bir doğru parçası. İkinci derece yüzeyler üzerinde alınan iki noktaya teğetler paralel ise, bu iki noktayı birleştiren doğru parçası da bir çaptır. p (pi) sayısının yaklaşık değeri, bir çemberin çevresinin çapına bölümüne eşittir.

 

ŞEKİL VAR!

ÇAR

Bulgar ve Rus hükümdarlarına verilen ünvan. Eski Roma İmparatorlarına verilen “Caesar” ünvanının değişik söylenişidir. Bu ünvan, Bizans imparatorları 10 ve 14. yüzyıllardan başlayarak sırayla kendilerini imparator îlân eden Bulgar ve Sırp kralları ve Altınordu ile ondan olan devletlerin hanları için kullanıldı. 1547’de Rus hükümdârı korkunç İvan “Çar” ünvânını benimsedi. Ondan sonraki Rus imparatorları bu ünvanla anılmaya başladı. Çar ünvânı 1721’de Büyük Petro tarafından “İmparator” olarak değiştirildiyse de, 1917 Bolşevik İhtilâline kadar gelen Rus hükümdârları için kullanıldı. Çarın karısına çariçe, oğluna çareviç, kızına çarevna, 19. yüzyıldan başlayarak en büyük oğlu ve veliahtına da çezareviç ünvanları verildi.

Çar ünvânıyla anılan Rus imparatorları şunlardır:

Korkunç İvan IV

1547

1584

Feodor I (İvanoviç)

1584

1598

Boris Gudonov

1598

1605

Feodor II (Boriseviç)

1605

 

Dimitri (Sahte Dimitri)

1605

1606

Vasili Şuyski IV

1606

1610

Vladislav

1610

1613

Michail (Fedoroviç Romanov)

1613

1645

Aleksey (Michayloviç)

1645

1676

Feodor III (Alekseyeviç)

1676

1682

Petr I

1682

 

Petr I ve İvan V (müştereken)

1682

1696

Petro I (Petr Alekseyeviç)

1696

1725

Katerina I

1625

1727

Petro II

1727

1730

Anna

1730

1740

İvan VI

1740

1741

Yelizaveta

1741

1762

Petro III

1762

 

Katerina II

1762

1796

Pavel

1796

1801

Aleksandr I

1801

1825

Nikola I

1825

1855

Aleksandr II

1855

1881

Aleksandr III

1881

1894

Nikola II

1894

1917