BOĞULMA (Suda)
Alm. Ertranken (n.), Fr. Noyade (f.), İng. Drowining. Su veya başka bir sıvının akciğerlere giderek kişinin nefes almasını önlemesi. Normal bir erişkin kişi 5 dakikadan fazla su altında kaldıysa hayata döndürülemez. Buna rağmen bazan 15 dakika su altında kalanlardan dahi hayatta kalanlar olmuştur.
Boğulmakta olana yardım edenlerin çok dikkatli olmaları gerekir. Çünkü boğulan şahıs o anda büyük bir korku ve panik hali içindedir. Mümkünse bir ip atılmalı veya ucuna yapışabileceği uzun bir cisimle yardım etmelidir. Kurtaracak olan kimse su içinde ise, boğulanı arkasından alarak yüzmeli, bu arada onun kafasını devamlı su üstünde tutmaya çalışmalıdır.
Kıyıya çıkarılır çıkarılmaz boğulanın elbiseleri çıkarılmalı, ağzında yabancı madde olmamasına dikkat ederek, yüzükoyun yatırılmalıdır. Yuttuğu suyu geri çıkarmaya uğraşarak akciğerlere solunum için hava sahası açılmalıdır. Başını kolunun üzerine yatırılmış ve bir tarafa dönük vaziyette muhafaza etmelidir. Bundan sonra hiç vakit geçirmeden sun'i solunuma başlamalıdır. Sun'i solunuma, kişinin nefes alış verişi düzenli hale gelinceye kadar devam etmelidir. Şahsın şuuru geriye döner dönmez, kan dolaşımını normale getirmek için çalışılır. Kişiyi kuru battaniyelere sarıp, sıcak su şişelerini etrafına koyarak ve kol-bacak gibi organlarına masaj yaparak kan dolaşımını normale döndürmek mümkündür. Bu safhada kahve ve çay, uyarıcı olarak faydalıdır. Şuuru açılan ve normale dönmüş gibi gözüken kişi asla yalnız bırakılmamalı ve yürümesine izin verilmemelidir. Birkaç saat boyunca devamlı olarak hareketleri takip edilmelidir. Nefes almasının durması halinde tekrar sun'i solunuma başlanmalıdır. Bütün bu işlemlerin bir doktorun veya sağlık bilgisi olan bir kişinin gözetiminde yapılması muhakkak ki daha iyidir.
BOĞUMLUCAOTU (Polygonatum multiflorum)
Alm. Salomonssiegel (n.), Fr.Sceau de Salomon (m.), İng.Salomon's seal. Familyası: Zambakgiller (Liliaceae), Türkiye'de yetiştiği yerler: Bütün Anadolu.
20-60 cm boyunda, çok senelik otsu bir bitki. Mührüsüleyman olarak da tanınmaktadır. Yapraklar sapsız, ovaleliptik şekillidir. Çiçekler, aynı sap üzerinde toplanmış 2-6 çiçekli sarkık salkımlar halindedir. Taç yaprakları beyaz renkli, tüp şeklinde, uç taraftan 6 parçalıdır. Meyveleri küre şekilli ve kırmızı renklidir. Bitki genellikle orman altlarındaki nemli kayalarda yetişir.
Kullanıldığı yerler:Bitkinin kullanılan kısımları depo kökleri olup, terkibinde müsilaj, şekerler, saponin, tanen ve asparagin maddeleri vardır.Yapraklarında C vitamini bulunur. Hafif kabız ve romatizma ağrılarını giderir. Kandaki şeker miktarını azaltıcı özelliğe sahiptir. Ezilmiş taze yumru kökleri cilt üzerindeki yaraları iyi etmek için kullanılır. Veteriner hekimlikte atlara balgam söktürücü olarak (taze yumru köklerini yeme karıştırmak suretiyle) verilir.
Polygonatum officinale türünün çiçekleri salkımlarda ikişer ikişer bulunur ve meyvaları mavimsi-siyah renklidir. Aynı yukarıdaki tür gibi kullanılır.
Alm. Schwarze Nieswurz (f.), Fr. Hellebore orientale (f.), İng. Oriental hellebore. Familyası: Düğünçiçeğigiller (Ranunculaceae) Türkiye'de yetiştiği yerler: Trakya, İstanbul, Uludağ, Samsun, Trabzon, (Zigana Dağları), Nur (Amanos) Dağları, Toroslar ve Gaziantep çevreleri.
Mart-eylül ayları arasında sarımsı-beyaz renkte çiçek açan 30-50 cm yüksekliğinde, çok senelik bitki. Karacaotu, Harbak veya Danabağırtan da denilmektedir. Yapraklar 3-9 paçalı, tüylü veya çıplak, çanak yaprakları yeşil ve 5 adet, taç yaprakları ise sarı veya krem renginde 5-10 adettir.Meyve tabanda birbirine yapışık ve 1-5 tanedir.
Memleketimizde bulunan Helleborus orientalis ve Helleborus vesicarius türleri üzerinde çalışılmıştır. Bu türlerin depo köklerinde yağ, reçine, mum, acı madde, saponin, glikozit gibi maddeler tesbit edilmiştir.
Kullanıldığı yerler: Bohçaotu türlerinin depo kökleri eskiden kurt düşürücü ve adet söktürücü olarak kullanılmıştır. Veteriner hekimliğinde hayvan uyuzlarına karşı kullanılır. Yüksek kesafetlerde kullanılması hayvanlar için zehirleyici etki yapar. Dolaşım bozuklukları ve kalp yetersizliklerinde kullanılır.
Bohçaotu türlerinin kökü memleketimizde sığırların muhtelif göğüs hastalıklarına karşı kullanılmaktadır.
Atom ve molekül yapısı için modern bir teori kuran Danimarkalı ünlü fizikçi. 1885'te Kopenhag'da doğdu. Babası Kopenhag Üniversitesinde profesör olduğundan, iyi bir çevrede yetişti. Kendisinin merak ve kabiliyeti yanında, aynı üniversitede baba dostu iyi bir fizikçi bulunması, onun çalışmalarında büyük faydalar sağladı.
İlk çalışması olan, suyun yüzey gerilimi için teorik ve tecrübi araştırmalar, şöhretinin basamağı oldu. Bu başarısı ona 1907'de Kopenhag Akademisinin altın madalyasını kazandırdı. Cambridge ve Manchester'de çalışmalarına aralık vermeden devam etti (1912-1916). Rutherford'un 1911 yılında atom yapısı ile ilgili olarak ortaya sürdüğü fikirler üzerine kendi teorisini kurdu.
Rutherford teorisine göre atom, artı yüklü bir çekirdek ile bunun çevresinde dönen eksi yüklü elektronlardan meydana gelmekteydi. Böyle bir model klasik fizik kurallarına uymuyordu. Çünkü elektronların çekirdek etrafındaki hareketleriyle ışın salmaları sonucu enerji kaybedip çekirdeğe yapışmaları gerekirdi. Halbuki böyle bir olay mümkün değildi.
Öte taraftan Max Planck da enerjinin kuvanta denilen küçük tanecikler biçiminde olduğu teorisini ileri sürmüştü. Bohr, Rutherford ile Planck'ın görüşlerini birleştirerek yeni bir teori ortaya attı. Bohr'a göre elektronlar çekirdek etrafında değişik enerji seviyelerindeki yörüngelerde hareket ederler. Buna göre elektronlar enerji neşretmeyebilir, ancak bir yörüngeden diğer bir yörüngeye atlarken ya enerji alır veya verirler. Böylece bu teori sayesinde tayfların izahı da mümkün oluyordu.
Bohr, tutulan veya neşredilen ışınların frekansının elektron yörüngeleri arasındaki enerji farkından kaynaklandığını ortaya koydu. Bazı bilim adamları tarafından sonradan Bohr teorisine bazı değişiklikler getirildi. Mesela elektron yörüngelerinin elips biçiminde olması ve elektronların bir tanecik değil de dalga olduğu teorisi gibi. Bu başarı ve çalışmalarından dolayı Bohr'a, Kopenhag'da profesörlük ünvanı verildi ve 1920'de Teorik Fizik Enstitüsüne direktör oldu.
Atom ve molekül yapısı için kurduğu modern teori sebebiyle 1922 Nobel Fizik Mükafatını kazandı. İkinci Dünya Harbinin sonlarına doğru İsveç'e, oradan da İngiltere'ye gitti. Nükleer silahların, savaşta kullanılmasına karşı çıktı. Daha sonra Danimarka Fen ve Edebiyat Akademisi Başkanlığına getirildi. Ölümüne kadar bu görevde kaldı. 1962 yılında öldü.
Alm. Boxen (n.), Fr. boxe (f.), İng.boxing. Erkekler arasında düzenlenen yumrukla saldırı ve savunmaya dayanan amatör ve profesyonel olarak sıkı kurallara bağlanan bir spor. Boksta esas olan rakibe belden yukarı net vuruşlar yapmak ve rakipten gelen vuruşlara mani olmaktır. Boks, vuruşlarda yaralanmaya mani olmak için, yumuşak bir maddeyle beslenmiş eldivenlerle yapılır. Boks; güç, dayanma, cesaret, kondisyon istiyen bir spor dalıdır. Müsabakalar ringlerde yapılır. Ringler dört köşe olup, içten içe en az 4.90 m, en çok 6.10 m olur. Ringlerin etrafında sıkı bağlanmış ve bezle sarılı halatlar vardır. Bunlar yerden itibaren 40, 80, 130 cm yüksekliğe gerilmek üzere üç sıra halindedir. Ringin dört köşesindeki direkler yaralanmalara mani olmak için yastıklarla takviye edilmiştir.
Boksörlerin ayakkabıları çok hafif olup, profesyonel olanlar belden üstlerine birşey giymezler. Amatör sporcular ise kolsuz fanila giyerler ve eldivenlerinin ağırlığı 225 gramdır. Profesyonellerin eldiven ağırlıkları değişik olmasına rağmen genellikle 170 gr civarındadır.
Boks maçları, 18. yüzyılda ve 19. yüzyılın yarılarına kadar, boksörlerin ağırlıkları ölçülmeden serbest sıklette yapılıyordu. Bu dönemlerdeki boksörlerin çoğu bugünkü ağır siklet kilosundaydı. 1910'da sıkletler konusunda İngiltere ve ABD arasında belli bir anlaşmaya varıldıysa da, Avrupa ve Dünya Boks Birliği aşağıdaki sıkletler üzerinde ancak 1970'te bir anlaşmaya varabildi.
Ağırlık
(sıklet) Amatörler Profesyoneller
Kategorileri
(kilogram)
(kilogram)
Yarı-sinek- 48'den az- 49,032'den az
Sinek-48-51-49,032-50,801
Horoz-51-54-50,802-53,524
Tüy-54-57-53,525-57,151
Üst-tüy-57,152-58,966
Hafif-57-60-58,967-61,234
Üst-hafif (yarı-velter) 60-63,5- 61,235-63,502
Yarı-hafif (velter)-63,5-67- 63,503-66,677
Üst-yarı-hafif (üst-velter)-67-71 66,678-69,852
Orta-71-75-69,853-72,573
Yarı-ağır-75-81-72,574-79,377
Ağır-81-85-79,378-85
Üst-ağır-85'ten yukarı- 85'ten yukarı
Maç günlerinde boksörler resmen ayarlanmış terazilerde tartılırlar. Kiloları fazla olanlar maç yapamaz.Maç süresi genç ve jüniorlarda iki dakikalık üç raundur. Büyüklerde üç dakikalık üç raund, profesyonellerde üç dakikalık 4-15 raund arasındadır. Raundlar arasında bir dakika ara verilir. Müsabaka ring içindeki hakem tarafından idare edilir. Ayrıca ring kenarında 3 veya 5 adet puan hakemleri vardır. Maçlar gongla başlar, gongla biter.
Kolun ön kısmı, dirsek kafa veya omuzlarla itiş, belden aşağıya, sırta, enseye, başın arka kısmına, böbreklere vurmak, belden aşağı kavramak, yere düşmüş veya kalkmak üzere olan rakibe vurmak yasaktır. Ayrıca rakibi tutup vurmak, belden aşağı eğilmek, kasten yere oturmak, çelme takmak, tekme atmak, ringte konuşmak da yasaklanmıştır. Boksör yediği yumruğun şiddetinden yere düşerse, düştüğü anda ring hakemi birden ona kadar sayar. Kalkmazsa nakavtla yenilmiş sayılır. On dolmadan kalkarsa maça devam edilirSporcuda görülen bazı hallerden dolayı maça devam edemiyeceğine hakem tarafından karar verilebilir.
Nakavtla yenilen boksörü doktor hemen muayene eder. Bu amatör bir sporcu ise bir ay boksa ara verir. Üç ay içinde iki defa bu şekilde yenilmişse üç ay, üç defa yenilmişse son yenildiği tarihten itibaren bir yıl boks maçı yapamaz. Süre bitiminde tekrar muayene edilir.
Her boksörün maç esnasında iki yardımcısı olabilir. Maç esnasında hiç bir suretle yardımda bulunmazlar.Yalnız, boksöre maçı terk etmesi için havlu veya süngeri ringe atabilir.
Sonuçlar:
Puanlı galibiyet: Üç raund sonunda en çok puan alan boksör galiptir. Puanlar "omuzla atılan üç net yumruk 1 puan olarak" hesaplanır. Nakavtta; boksör aldığı bir darbe sonucu yere düşmüş ve orta hakem ona kadar saydığı halde maça devam edememişse, diğer boksör galiptir. Ayrıca sert yumruk alan boksöre, rakibi diğer köşeye gönderilerek, 8'e kadar sayılır. Devam edebilecek durumdaysa maça devam edilir. Devam edemeyecek durumdaysa hakem maçı durdurabilir. Hakem kararı, boksör maça devam edemeyecek duruma geldiğinde hakemin karar vermesidir. Bu durumda diğer boksör galip ilan edilir. Diskalifiye, orta hakemin kaideyi ihlal eden boksörü oyun harici bırakmasıdır. Abondene, boksör veya yardımcısının diğer boksörün üstünlüğünü kabul edip maçı terk etmesidir. Hükmen galibiyet ise herhangi bir sebeple rakibin maça çıkmamasıdır.
DEVLETİN ADI |
Bolivya Cumhuriyeti |
BAŞŞEHRİ |
La Paz Hükümet Merkezi Sucre |
NÜFUSU |
7.528.000 |
YÜZÖLÇÜMÜ |
1.098.581 km2 |
RESMİ DİLİ |
İspanyolca |
DiNİ |
Hıristiyan |
PARA BİRİMİ |
Bolivya Pezosu |
Güney Amerika devletlerinden birisi. Batısında Şili ve Peru, kuzey ve doğusunda Brezilya, doğusunda Paraguay, güneyinde Arjantin yer alır.
Tarihi
Bolivya'nın ilk tarihi hakkındaki bilgiler, Tiahuanaaco bölgesinde Titicaca Gölünün kuzey tarafındaki kalıntılar incelenmek suretiyle elde edilmeye başlanmıştır. Burada, yapılan kazılar sonucu M.S. 100 ile 600 yılları arasına ait olduğu tahmin edilen ileri bir medeniyetin birçok kalıntıları bulunmuştur. Bugünkü Bolivya'da yaşayanların çoğunluğunu teşkil eden Aymarslar muhtemelen bu medeniyeti kuranların torunlarıdır. On beşinci asır ortalarına doğru şimdiki Peru tarafından gelen İnkalar, Aymarsların bir kısmını yenerek Bolivya'nın Altiplano bölgesini ele geçirdiler. Ancak Aymarslar yakın dağlara yerleştiler ve İnkalar ile anlaşarak orada yaşamaya başladılar. Dağı kendi etkileri altına aldılar. 1531'de Francisco Pizarro komutasında buraya gelen İspanyollar, İnkalarla yaptıkları savaşlar sonucu 1528'de Bolivya'nın tamamını ele geçirdiler.
İspanyollar 16. asırda dillere destan olan zengin gümüş yataklarında yerlileri ve Afrika'dan getirilen zencileri köle olarak çalıştırdılar. 1650 yılında koloninin merkezi olan Potosi şehri 150.000 nüfusu ile Latin Amerika'nın en büyük şehriydi. İspanyolların yerli halka yaptıkları idari baskılar üzerine 17 ve 18. asırda bir dizi siyasi ihtilal vukua gelmiştir. 1780 yılında bir grup yerli, La Paz liderliğinde isyan ettiler ve gerilla savaşları yaptılarsa da yenilerek bir çoğu yok edildi. İlk bağımsızlık hareketi, 1809 yılında başlatıldı ve bağımsızlık ilan edildi. Ancak İspanyolların bağımsızlığı kabul etmemesi üzerine başlayan uzun savaşlar sonucunda, 1825 tarihinde İspanyollar Bolivya'nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldılar. Bolivyalılar bir cumhuriyet idaresi kurdular ve Chaguisaca şehrini Sucre ismi ile başşehir yaptılar.
1883 yılına kadar süren savaşta Bolivya ve Peru, Şili'ye yenildi ve Bolivya Büyük Okyanus kıyılarını Şili'ye bırakmak zorunda kaldı. Yaptığı savaşları kaybedince, 1903'te Acre bölgesini Brezilya'ya, Chaconun bir bölümünü 1932'de Paraguay'a bıraktı. Ülke çeşitli iç karışıklıklar içinde uzun müddet çalkalandı. Bir ara madenler 1952'de devletleştirildi ise de 1966'da tekrar özel sektöre devredildi. 1974'te yapılan fiyat ayarlamaları ülkede büyük karışıklıklar çıkmasına sebeb oldu. Yüzlerce yerli öldürüldü. 1976'da ordu idareye el koyarak yönetimi ele aldı. Nihayet çeşitli karışıklıklardan sonra ordunun 1982 yılı Temmuzunda, General Guido Vildoso'yu Cumhurbaşkanlığına getirmesi ile durum sakinleşti.
Fiziki Yapı
Bolivya, göze çarpan farklı bir yapıya sahip olup, üç büyük bölgeye ayrılır. Birincisi:Sayısız kıvrımları, tepelerini örten karlar ile Ilkampane'de 7.000 metreye yaklaşan yükseklikleri ile harika bir güzelliği olan And Dağ bölgesidir. And Dağları Bolivya'da 640 km uzanırlar. Cordillera Occidental Dağları ile Cordillera Criental Dağları arasında 4000 ila 4500 m yükseklikte Altiplano Platosu uzanır. Bolivya halkının çoğu burada yaşar.
İkinci büyük bölge, birçok meskun vadilerle kesilen dağların doğu bölgesinden ibarettir. Bu bölge iki kısma ayrılır. Birincisi, normal sıcaklıklar, az miktarda yağmurlar ve kısır bitkilerin, karakterize ettiği vadilerdir. İkincisi ise kuzeye ve kuzeydoğuya yönelen yarı tropik iklimle, bol bitkilerin karakterize ettiği alçak vadilerdir.
Bolivya'nın üçüncü bölgesi, ülkenin üçte ikisinden daha fazla yer kaplayan düz arazilerdir. Alçak arazilerin güneydoğu kısmını Bolivya'nın en büyük vadisi olan Gron Chaco Vadisi teşkil eder. Bu bölge zengin petrol yatakları bulunmasına rağmen çok az gelişmiştir. Chaco Vadisinin kuzey tarafında tropikal ovalar uzanır, burada sık yeşillikler ve pampa ağaçları bulunur.
Nehirler ve göller: En önemli nehri Desagudero'dur ve deniz seviyesinden 3500 m yukarıdan aşağı doğru akar. En önemli gölü Titicaca Gölüdür. Başka nehirler varsa da önemsizdir.
İklimi
Tropik iklim bölgesinin girişinde yer alan Bolivya'nın yüksek yaylalarında dikkate değer soğuklar; alçak bölgelerinde ise bunaltıcı sıcaklar göze çarpar. Altiplano bölgesi, rüzgarların ve yağışın az olduğu bir bölgedir. Yıllık sıcaklık ortalama 10°C'dir. Bu sıcaklık Cochabamba'da -20°C'ye kadar düştüğü gibi, Sucre'de de 18°C'ye kadar çıkar. Ancak Yungas Vadisi ve düz araziler fazla miktarda yağmur alırlar. Güneyden esen soğuk "Surazos" rüzgaları sıcak ve kurak havayı yumuşatırlar. Chaco bölgesi sıcak ve yaz müddeti boyunca kuraktır. Kışın ise bol yağışlıdır.
Tabii Kaynakları
Bitki örtüsü Bolivya'nın iklimine ve yüksekliğine göre değişir. 4500 metrenin üzerindeki bölgelerde çok az bitki bulunup birçok yerler ağaçsızdır. Altiplano bölgesinde kerestelik az miktarda ağaç, diken ve yosunlu bitkiler bulunduğu gibi, sert otlar da bulunur. Okaliptüs (Sıtma ağacı)yetiştirilir. Yükseklik alçaldıkça, bitki miktarı ve türleri artar. Kuzeydoğuda sık tropikal yağış ormanları bulunur. Bu ormanlarda sedir, maun ve palmiye gibi sert ağaçlar vardır.
Hayvanlardan, alpaka, kartal, kondor, maymun, jaguar, puma bir çok çeşit yılan, çeşitli kuş ve renkli papaganlar ülkenin çeşitli yerlerine dağılmışlardır. Balıkçılık da önemli bir gelir kaynağıdır.
Bolivya maden ocakları bakımından oldukça zengindir. Gümüşle beraber bulunan zengin kalay yatakları, bizmut, kurşun ve diğer metaller, Altiplano vadisinden çıkarılır. Gerçek bir gümüş dağı, Altiplano bölgesindeki Potesi tepesinde bulunmaktadır. Dikkate değer miktarda tungsten, çinko, bakır, antimon ve altın bulunur. Chaco bölgesinde petrol yatakları bulunmuştur.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Bolivya'da halkın yarıdan fazlası yerlidir. Üçte biri de "Cholos" diye bilinen beyazların dedeleri ile yerlilerin karışımıdır (Melezdir). Önemli yerli grubu olan Aymarslar, vadilerde ve Altiplano bölgesinin bazı kesimlerinde yaşarlar. Cholos kabilesi Bolivya'daki en renkli ve çeşitli gelenekleri olan kabiledir.
Nüfusun % 15'i beyazdır. İspanyol asıllıdır. Bunların bir kısmı yerlilerle melezleşmişlerdir. İspanyolca resmi dil olmasına rağmen, nüfusun ancak % 36'sı günlük olarak bu dili konuşmaktadır. İspanyolca konuşanlar aynı zamanda Aymarsların veya Queshuaların dillerini konuşurlar. Ülkenin % 95'i Katoliktir. Halkın % 60'ı kırsal bölgelerde, % 40'ı da şehirlerde yaşar. Çok az sayıda zenci vardır. Başşehri olan La Paz ve Sucre, Potesi, Oruti ve Santa Cruz şehirleri önemli şehirleridir. İlk öğretim mecburidir. Halkın % 65'i okuma-yazma bilmemektedir.
Siyasi Hayat
Bağımsız bir Cumhuriyet olan Bolivya'da siyasi hayat, sık sık olan askeri darbeler yüzünden kesintiye uğramıştır. Halkın seçtiği devlet başkanı bakanlar kurulu ile yürütme yetkisini elinde tutar. Yasama yetkisi ise Temsilciler Meclisi ve Senatodan kurulu 157 üyeli Ulusal Kongre'nin elindedir. Ülkenin yönetim merkezi La Paz, yargı merkezi Sucre'dir.
Ekonomi
Bolivya ekonomisinin temeli madenciliğe dayanır. İspanyollar uzun süre gümüş, kalay, bakır gibi önemli madenleri kendi memleketlerine taşımışlardır. Şu anda Bolivya, mineral bakımından zengin ülkeler arasındadır. On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde gümüş madenleri işletilmiş, 20. yüzyılın başlarında da kalay işletmeciliği gümüşün yerini almış ve Bolivya'nın ihraç ürünlerinin başı olmuştur. Kalay üretimi bakımından dünyada ikincidir.
Tarım: Çalışan nüfusun üçte ikisi tarımda istihdam edilmesine rağmen, ülke gıda ihtiyacının mühim bir kısmını ithal etmektedir. Patates, arpa, kahvaltıda yenilen bir hububat olan quinua yüksek yerlerde yetişen başlıca ürünlerdir. Nohut, buğday, mısır, Altiplano bölgesinde yetiştirilir. Yungos bölgesinde mısır, buğday, yeşil sebze ve meyve üretimi yapılır.
Sanayi: Siyasi istikrarsızlık sanayinin gelişmesine mani olmakta ve kaynakların değerlendirilmemesine yol açmaktadır. Başlıca ürünleri rafine petrol, işlenmemiş şeker ve at etidir. Gemi yapımı, mobilyacılık, tekstil ürünleri sınırlıdır. Son yıllarda madenleri işletmeye yönelik fabrikaların yapımına ağırlık verilmiştir.
Ulaşım: Denize kıyısı olmayan Bolivya'da ulaşım hava, kara ve demiryolu ile sağlanmaktadır. Ulaşıma elverişli su yollarının toplam uzunluğu 14.500 km civarındadır. La Paz ve Santa Cruz'da milletlerarası hava alanları vardır.
(Bkz. Komünizm)
Orman, göl, kaplıca, dağ ve denizlerin kucaklaştığı, fevkalade tabii güzellikleri ile meşhur, Batı Karadeniz bölgesinde yer alan bir ilimiz. Sakarya, Bilecik, Eskişehir, Ankara ve Çankırı illeri ile çevrili olup 45°15' ve 41°05' kuzey enlemleri ile 39°29' ve 32°37' doğu boylamları arasında yer alır. Trafik kod numarası 14'tür.
İsminin Menşei
İki bin sene önce “Bitinyalılar”ın kurduğu bu kente “Claudio” ismi verilmiştir. “Claudio Kenti” (Claudio Poli) zamanla “Poli” olarak anılmış ve 11. asrın başında bu bölgeye sahib olan Türkler bu kente “Bolu” ismini vermişlerdir.
Tarihi
Bolu'nun ilk sakinleri Hititlerdir. M.Ö. 1211 senelerinde bütün Hitit toprakları gibi Bolu da Frigyalıların eline geçti. Frigyalıları yenen Lidyalılar Bolu'ya sahib oldular. Persler M.Ö. 6. asırda (546 senesinde) Lidyalıları yenince kısa bir müddet bölgeye hakim oldular. 200 sene Misya ve Patlagonya isimleri altında genel valilerle idare ettiler. M.Ö. 336'da Makedonya Kralı Büyük İskender, Persleri yenerek Anadolu'nun birçok yeri gibi Bolu'yu da ele geçirdi. Büyük İskender'in ölümü üzerine Makedonya Krallığı yıkılınca, Anadolu'nun bazı yerlerini Yunanlı olmayan fakat Yunan kültürü altında kalan milletler ele geçirdiler. Bugün bazı Afrika ülkelerinin resmi dili İngilizce ve Fransızcadır. Fakat bu ülkenin İngiliz ve Fransız milletiyle ilgisi yoktur. İşte o zamanda Yunanca konuşan, fakat Yunanlılıkla ilgisi olmayan bazı milletler, Anadolu'nun bazı bölgelerine hakim oldular. Bolu'da da Bitinya Krallığı kuruldu. M. Ö. birinci asırda Pers asıllı fakat Yunanca konuşan Pontus Devleti saldırınca, Bitinya'nın son kralı Üçüncü Nikomedes Romalıları yardıma çağırdı. Pontus Krallığı yenildi. Bitinya Kralı Üçüncü Nikomedes ölünce vasiyeti icabı Bolu bölgesi Roma İmparatorluğuna katıldı. Roma 395 senesinde ikiye parçalanınca Bolu, Doğu Roma'nın yani Bizans'ın payına düştü.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler, Anadolu'nun batısına doğru ilerlemeye devam ettiler. Alparslan'ın oğlu Melikşah, Süleyman Şahı Kızılırmak ile İstanbul arasındaki bölgeyi almaya memur etti ve bölgeye yerleştirilmek üzere Türkistan'dan gelen 100.000 Türkmen verdi. Bolu, bölgeye yapılan akınlar sırasında Horasanlı Aslahaddin tarafından fethedildi. 1074'te Bolu'ya yerleşen Türkmenler, Bizanslıların çok önceleri Balkanlardan getirdikleri Bulgar, Peçenek, Uz ve Kuman Türkleri ile kolayca kaynaştılar. Bolu ve köyleri tamamen Türkleşerek Türk isimleri aldılar. Dadurga, Salur, Karken, Yenice, Çatak, Berk, Karaceli, Bayındır, Yuva ve daha pekçok yerin ismi hep Türk boylarının isimleridir.
Balkanlardan gelen Türkler Hıristiyanlaşmış, fakat Türkçe lisanını, örf ve adetlerini unutmamışlardı. Bunlar kısa zamanda Müslüman oldular. Selçuklu Devletinin komutanları Artuk, Tutuk, Danişmend, Karatekin ve Saltuk beyler, Süleyman Şahın emrinde İstanbul sınırına dayandılar.
Haçlı seferlerinde kısa bir müddet Bolu'ya Trobzon Rum İmparatorluğu hakim oldu ise de, bölgedeki halk Türk olduğundan bu işgal kısa sürdü.
1197'de Bolu ikinci defa fethedildi. Selçuklu Devleti yıkılınca (1308) bir ara Bolu Moğolların eline geçti. Osmanlı Devleti kurulunca, Osman Gazi zamanında Bolu, Göynük, Mudurnu ve Taraklı Konuralp tarafından fethedildi. Orhan Gazi zamanında ise Akçakoca, Kandıra, Düzce ve Üsküb fethedildi. Timur Hanın Ankara Savaşı zamanında Bolu, Candaroğulları (İsfendiyaroğulları)nın hakimiyetine geçmişse de, İkinci Murad Han zamanında yeniden Osmanlı Devletinin idaresine geçti. 1324-1694 arasında sancak olarak idare edildi. Bu tarihten sonra Voyvodalık haline getirildi. Kanuni şehzadelik devrinde Bolu'da valilik yaptı. 1811-1864 arasında tekrar bağımsız sancak haline geldi. Kütahya'daki Anadolu Beylerbeyliğine bağlı 14 sancak (vilayet) merkezinden biri oldu. Tanzimattan sonra, sancak olarak Kastamonu'ya bağlandı. Birinci Dünya Harbinden sonra düşman istilası görmediyse de maddi zarar gördü. Nüfus ve ticareti azaldı. Cumhuriyet devrinde vilayet oldu. Son senelerde yeniden her sahada gelişmeye başlamıştır.
Fiziki Yapı
Bolu ilinin toprakları jeolojik bakımdan yerleşmemiş genç topraklar üzerindedir. Saroz Körfezinden Aras Vadisine kadar devam eden ve Bolu'nun da üzerindebulunduğu çöküntü alanı, Türkiye'nin en önemli deprem kuşağı üzerindedir. Bu bölgede sık sık depremler olur. Topraklarının % 60'ı dağlarla, % 30'u plato ve yaylalarla ve % 10'u ovalarla kaplıdır. Ormanlık bölge % 55'e yakındır.
Dağlar: Kuzey Anadolu dağlarının batıya doğru uzanan kolları, birbirine az çok paralel sıralar halinde devam ederler. En yüksek dağı Köroğlu Dağı (2499 m)dır. Diğer dağlar 2400 metreden alçaktır. Başlıca dağları: Bolu Dağı (1577 m), Sünnice Dağları (1829 m), Abant Silsilesi (1748 m), Kızıltepe (1486 m), Çele Tepesi (1980 m), Naldöken Tepesi (1911 m). Ayrıca Orhan ve Kaplan dağları, Elmacık Dağ, Gül Dağı, Ardıç Dağı, Kapıorman ve Kocaman dağlarıdır. Bolu ile Köroğlu Dağları, dağ sırası teşkil ederler. Başlıca yayla ve platolar ise Melen, Bolu, Gerede, Kıbrısçık, Seben, Mudurnu ve Göynük yaylalarıdır. Bolu'da dağlar çam ormanları ile örtülüdür.
Ovalar: Dalgalı olan Bolu arazisinde ovalar ve yaylalar bütün Anadolu'da olduğu gibi dağ silsilelerinin arasında bulunur. Düzce Ovası; 30 km uzunluğunda, 15 km genişliğinde ve 110 m yüksekliktedir. Bol yağmur alan ve Melen Suyu ile beslenen bu ova çok bereketlidir. 725 m yükseklikte bulunan Bolu Ovasının iklimi serttir. Yağış azdır. Yayla durumundadır. Gerede Ovası, 1300 m yüksekliktedir. Bolu Ovasına nazaran daha çok yağmur alır. Düzce, Bolu ve Gerede ovaları kademe kademe yükselir. Bu ovaların dışında, Mudurnu Ovası, Yeniçağa Ovası ve Himmetoğlu Ovası vardır. Bolu Dağı, Düzce Ovası ile Bolu Ovasını birbirinden ayırır.
Akarsular: Bolu'da çok sayıda dere ve çay olmasına rağmen, büyük bir ırmak yoktur. Küçük dere ve çaylar ise üç havza içinde toplanırlar. Bunlar Sakarya, Filyos ve Efteni havzalarıdır. Başlıca akarsular şunlardır: Bolu Suyu, Abant Gölünden çıkar. Bolu Ovasını sular ve Mudurnu Suyu ile birleşir. Mudurnu Çayı, Abant Dağlarından çıkar. Diğer akarsular ise Büyük Melen, Küçük Melen, Aksu, Asar Suyu, Uğur Suyu, Aladağ Göynük Suyu, Büyük Su, Gerede, Ulusu Çayı ve Çatak Suyudur.
Göller: Bolu ili ormanları gibi gölleri ile de meşhurdur. İrili ufaklı birçok gölleri vardır. Başlıcaları:
Abant Gölü: Turizm merkezi olan Abant Gölü, Bolu'nun en meşhur gölüdür. Etrafı çam ve köknar ağaçları ile süslüdür. Kışın tamamen donar. Yazın bir kısmı nilüfer çiçekleriyle kaplıdır. Gölde Alabalık ve mercan balığı boldur. O kadar berraktır ki, en derin yerinde dipteki taşlar bile görünür. Abant Dağları üzerinde 1325 m yüksekliktedir. Abant çevresinde Kirazlıpınar, Boğazpınarı, İkizpınarı, Bederbeyler kaynak suları vardır. Göl etrafınde nefis kokulu dağ çileği, alıç, kuşburnu, böğürtlen meyveleri ile buraya mahsus senelerce kurumayan “çoban yastığı” bitkisi ayrı bir güzellik katar. Abant Gölünün bu güzelliği yanında önemli bir yanı da etrafındaki bitkilerin meydana getirdiği ve insanı adeta heyecanlandıran temiz ve esans gibi kokan havasıdır. Çağa (Yeni Çağa) Gölü: Çağa Ovasının ortasındadır. 989 m yükseklikte ve etrafı ağaçlıktır. Göl kuşları ve karabatak vardır. (Melen) Efteni Gölü: Düzce Ovasında, 25 km2 alana ve 8 m derinliğe sahip bir göldür. Kara ve sarı balık bulunur.Gölcük Gölü: Orman işletmesinin yaptırdığı sun'i bir göldür. Manzarası çok güzeldir. Çubuk Gölü: Göynük yakınındadır. Gölde balık, göl civarında ise av hayvanları boldur. 15-20 hektar civarındadır. Derinliği 13 metredir. Sünnet Gölü: Göynük civarında derin bir çukurun dolması ile meydana gelmiştir. Fevkalade bir manzarası vardır. En derin yeri 22 m olan göl, 18 hektarlık bir alanı kaplar. Denizden yüksekliği 820 metredir. Karagöl: Kıbrısçık-Beypazarı yolu üzerinde olup, etrafı ormanlık, bataklık ve sazlıktır. Çok sayıda yabani ördek bulunur. Gölde balık yoktur. Karamurat Gölü: Mudurnu yakınlarındadır. Dağlarla çevrilidir. Etrafı sazlık ve içi balıkla doludur. Hasanlar Baraj Gölü: Düzce Ovasını sulamak için Küçük Melen Çayı üzerinde kurulan bir baraj gölüdür. 42.5 kilometrekarelik bir alanı kaplar. Bolu gölleri içinde en büyüğüdür. Gölköy Baraj Gölü: Bolu yakınında olup, Mudurnu Çayı ve Büyüksu üzerinde kurulan bir baraj gölüdür. Yedi Göller: Bolu'nun eşsiz orman güzelliği yanında dağlar arasında serpilen gölleri de ayrı bir güzelliktedir. Abant Gölünden sonra en güzel olan göl Yediler Gölüdür. Göynük yakınında 500-600 hektarlıkbir arazide bulunan bu göller 1965'te “Milli Park” haline getirilmiştir. 800-900 m yükseklikte dördü büyük ve üçü küçük yedi gölden ibarettir. En büyüğü olan Büyük Göl 22 dekar yüzölçümünde ve 15 m derinliktedir. Suları birbirlerine şelalelerle akan, etrafı bir ağaç denizi olan ve yüzlerce yeşil rengin kaynaştığı bir yerdir. Sandallarla gezinti yapılıp etrafında kamp kurulur. Göller arasında 50-60 m yükseklik farkı vardır. Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, İncegöl, Sazlıgöl ve Küçükgöl isimlerindeki bu göller heyelan gölleridir. Göllerin etrafı kayın, meşe, karaçam, köknar, karaağaç ve ıhlamur ormanları ile çevrilidir. Bu göllere “Yedi İnci” de denir.
İklim ve Bitki Örtüsü
Bolu'nun iklimi deniz iklimi ile iç Anadolu'nun kara (bozkır) iklimi arasında bir geçiş alanıdır. Her iki iklimin tesiri de vardır. Karadeniz kenarındaki yerlerde yazlar serin ve kışlar ılık geçer. Yaz ve kış arasında fark azdır. İç kısımlarda ise yaz ve kış arasındaki sıcaklık farkı çok fazladır. Hatta gece ile gündüz arasında büyük ısı farkı vardır. Bu kısımda kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Sıcaklık, yaz ve kış aylarında + 39,4 °C ile -31,5°C arasında seyreder. Senelik yağış miktarı 535-1084 mm arasındadır. Yağışın üçte biri kış devresine aittir.
Bolu'nun yarıdan fazlası ormanlıktır. Ormanların arazi içindeki oranı % 55'e yaklaşmaktadır. Ormanlar kestane, kayın, kavak, defne, ıhlamur, dışbudak, karaağaç, gürgen, meşe ve 1200 metreden sonra çam ağaçları ile çok zengin ağaç türlerine sahiptir. Topraklarının % 20'si ekili arazidir. Çayır ve mer'alar % 16'dır. İl topraklarının sadece % 10'u tarıma elverişli değildir. Bolu'da meyve ağaçları da çok fazladır.
Ekonomi
Bolu'nun ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Fakat son senelerde sanayi ve turizm sektörü de oldukça gelişmiştir. Toplam brüt gelirin % 40'ı tarımdan elde edilir. Faal nüfusun % 80'i tarımla iştigal eder. Gelirin % 10'u ormancılıktan elde edilir.
Tarım: Bolu bir tarım bölgesidir ve en mühim özelliği her çeşit ürünün yetişebilmesidir. Tahıl, tarım ürünlerinin başında gelir. Başlıca yetişen ürünler buğday, arpa, çavdar, fasülye, tütün, şekerpancarı, patates, pirinç ve fındıktır. Sebze ve meyve bakımından zengindir. Amasya tipi “starkink” elması, armut, kestane, üzüm (etli beyaz, kadın parmak, narince, çavuş) ve diğer meyveler bolca yetişir. Türkiye fındık üretiminde Bolu üçüncü sıradadır.
Hayvancılık: Çayır ve mer'aların çokluğu sebebiyle hayvancılık gelişmiştir. Koyun, sığır ve keçi beslenmektedir. Arıcılık da gelişmiştir. Balı ve arı sütü meşhurdur. Göllerde genelde sazan, alakbalık, karabalık, yayın ve turna balığı üretilir.
Ormancılık: Bolu ilinin yarısından biraz fazlası ormanla kaplıdır. Türkiye'nin orman varlığının % 3'ü Bolu'dadır. Bolu ormanları ağaç bakımından çeşitli olduğu gibi, verim ve kalite bakımından da çok üstündür. Senede 850 bin metreküp inşaat odunu, 10.000 m3 yonga odunu ve 400 bin ster yakacak odunu istihsal edilir. Bolu'da ve Düzce'de kereste ve mobilya fabrikaları vardır.
Madenler: Bolu ilinin yeraltı serveti de oldukça zengindir. Linyit, mermer, alçıtaşı, demir, manganez, antimon, amyant ve kurşun yatakları vardır. Bunlardan yalnız linyit ve mermer çıkarılmaktadır. Mengen, Seben, Düzce ve Göynük'ten senede 120.000 tona yakın linyit istihsal edilir. Bolu-Mengen yolu üzerindeki linyitin kalitesi yüksektir. Seben'in Hıdırlar köyü ile Göynük ve Mudurnu'da mermer ocakları vardır. Mudurnu civarında civaya ve Mercimek Dağı ile Karadere arasında altına rastlanmıştır. Fakat rezervleri henüz tespit edilememiştir.
Sanayi: Bolu'da sanayi son 15 sene içinde oldukça gelişmiştir. Bu hızla tırmanırsa yakın bir gelecekte bolu bir sanayi merkezi olmaya namzettir. Sanayi iş yerlerinin mühim kısmı orman ürünleri ile ilgilidir. Başlıcaları; Karacasu Devlet Orman Kereste Fabrikası, Düzce Sümerbank Sun'i Tahta Fabrikası, (Gentaş) Mengen Ahşap Yapı Malzemeleri ve çeşitli mobilya fabrikaları tarım araçları ile ilgili fabrikalar, Düzce Ambalaj Fabrikası, Çimento Fabrikası, Arçelik Termosifon Fabrikası, Ardem Ocak ve Fırın fabrikası, Gerede Çelik Konstrüksiyon Fabrikası, Kilit ve Yedek Parça Fabrikası, Çelik Pano ve Radyatör Fabrikası, dokuma, makina ve gıda işletmeleri dokuma atelyeleri ve orman ürünleri ile ilgili küçük işletmeler. Av tüfeği, deri işleme, karoseri atölyeleridir.
Ulaşım: Bolu'da havaalanı ve demiryolu yoktur. Karadeniz'de 33 kilometrelik bir kıyı şeridi olmasına rağmen büyük gemilerin yanaşmalarına müsait limanı yoktur. Fakat İstanbul'u Ankara'ya bağlayan E-5 karayolu Düzce-Bolu-Gerede üzerinden geçer ve E-5 karayolunun 120 kilometresi bu il sınırlarındadır. E-5 karayolu ile her tarafa bağlanır. Yolsuz köy hemen hemen yoktur. Hergün en az beş bin vasıta Bolu'dan transit geçmektedir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
1990 nüfus sayımına göre toplam nüfusu 536.869 olup, bunun 203.122'si şehirlerde ve 333.747'si köylerde yaşamaktadır.Yüzölçümü 11.051 km2 olup, nüfus yoğunluğu 49' dur.
Örf ve Adetler
Bolu 11. asır başından beri Türklerin elindedir. Bölgeye Türk kültürü hakimdir. Halk oyunları ve türküleri ile çok zengindir. Tesbit edilen oyunları kadar, henüz tesbit edilemeyen pekçok oyunları vardır. Bilinen oyunlarının meşhurları Köroğlu, Zeybek, Çiftetelli, Al yemeni ve Meşali'dir. Karaköy Kaşık Havası (Karaköy Sekmesi); ayrılık, hasret, sevgi ve mutluluk hislerini ifade eder. Bolu Halk Edebiyatı bakımından çok zengindir. Köroğlu (Yusufoğlu Ali Ruşen, 1850), Aşık Himmet (1609-1684), Dertli Hilmi (1772-1845), Rumuzi, Geredeli, Figani başta gelen halk şairleridir. Bolu'nun kendi mahalli kadın ve erkek kıyafetleri vardır. Bunlar ancak düğün ve bazı özel günlerde giyilir.
Bolu yemekleri bilhassa aşçıları ile ün yapmıştır. Osmanlı devrinde, sarayın aşçıları Bolulu idi. Mengenli aşçılar dünyaca meşhurdur. Meşhur yemekleri Bolu orman kebabı, Mengen tatar böreği, Mengen talaş kebabı, Gerede küp kebabı, Akçakoca böreği, Mudurnu saray helvasıdır.
Bolu'da eylülün son haftasında Akşemseddin'i anma günü, mayıs ayında Mengen aşçı bayramı, temmuz ayında Gerede'de Köroğlu-Esentepe festivali, Abant bayramı, kiraz bayramı ve fındık bayramı düzenlenir. Bolu'da güreş, atıcılık, atletizm, kış sporları ve futbol büyük ilgi görmektedir. Bolu Kız Öğretmen Okulu 1974'te Okullararası Dünya Voleybol Şampiyonu olmuştur. Kartalkaya Kayak Tesisleri Uluğdağ'dan sonra ülkemizin en önemli kayak merkezidir.
Eğitim: Okur-yazar nisbeti % 70'in biraz üstündedir. Erkeklerde bu nisbet % 85'tir. Bolu ilinde toplam olarak 14 orta, 10 lise, 19 meslek lisesi bulunmaktadır. Bolu'da 3 ve Düzce'de 1 fakülte mevcuttur.
İlçeleri
Bolu'nun biri merkez olmak üzere on dört ilçesi vardır:
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 113.596 olup, 60.789'u ilçe merkezinde 52.807'si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 123 köyü vardır. İlçe toprakları plato görünümündedir. Platonun etrafı dağlarla çevrilidir. Dağlardan kaynaklanan suları Büyüksu toplar. Dağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarım sanayi ve ormancılığa dayanır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa çavdar, patates ve baklagillerdir. Hayvancılık ekonomide önemli yer tutar. Çimento Fabrikası, agaç ürünleri metal eşya, gıda fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe merkezi dağlarla çevrili Bolu suyu vadisinde kurulmuştur. Ankara-İstanbul karayolu ilçe merkezinden geçer. Yeni şehir bu yol kıyısında gelişmektedir. Denizden 725 m yükseklikte olup, ormanlar sebebiyle çok nemli bir havaya sahiptir. Köylerinde Mısır sapından yapılan çanta ve süs eşyaları meşhurdur.
Evliya Çelebi, Bolu'yu şöyle anlatır: “Bu Bolu nam yer, gerçekten mamur büyük bir şehirdir ki, topraklı bir dağ arasında kurulmuştur. 34 mahallesi ve 34 camisi vardır. (Osmanlı devrinde her mahalle 1 cami etrafında kurulan yerleşim merkezi idi.) Üç bin kadar tahta örtülü güzel evleri vardır. Bazı zenginlerin evleri ve hanları kiremit örtülüdür. Camilerin en güzeli çarşı içindeki Mustafa Paşa Camiidir ki, gayet kalabalık cemaati olur. Ferhad Paşa Camii de gayet mamur olup, hepsi Süleyman Hanın, koca Mimar Sinan'ın işidir. 400 kadar mamur süslü dükkanı vardır. 70 kadar mektebi vardır. 200'den fazla hafızı vardır. Bilginleri pekçoktur. Buranın kadısına yıllık 5 bin kuruş, beyine yıllık 10 bin kuruş maaş verilir... Bu Bolu'nun Oğuz adamları (Oğuz aşireti) vardır. Kadınları hep ferace giyip gezerler, gayet kapalıdırlar. Beyaz kirazı ve bozası övülmeye değer... Şehrin güney tarafı dışında bağlara yarım saat yakın bir yerde küçük eski tarzda bir ılıca vardır. Allahü tealanın yarattığı dünyaca meşhur bir sıcak sudur. Son derece sıcak olup, uyuz hastalığına faydalıdır. İçenin midesini düzeltir, vücudunu pamuk gibi yapar... Soğuğu meşhurdur. Soğuk anıldığı zaman; "Erzurum soğuğu: Beni arayan Bolu'da bulur, demiş!" diye bir darbımesel söylerler. Halk diri, iri yapılı Türk taifesidir. Dik başlı, yaman ve yiğit adamlardır."
Akçakoca: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 32.839 olup, 13.582'si ilçe merkezinde 19.257'si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 42 köyü vardır. Yüzölçümü 462 km2 olup, nüfus yoğunluğu 71'dir. İlçe topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. En önemli akarsuyu Büyük Melen Suyudur.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri mısır ve fındıktır. İlde elde edilen fındığın % 70'i bu ilçede yetişir. Fındık dallarından yapılan sepetler, deniz kabukları ve çakıl taşlarından yapılan hatıra eşyaları meşhurdur. Son yıllarda turizm gelişmiştir.
İlçe merkezi Karadeniz kıyısında tepeler arasında bir düzlükte kurulmuştur. Bolu ilinin Karadeniz kıyısındaki tek ilçesidir. Orhan Gazinin kumandanlarından Akça Koca Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Eski ismi, Akçaşehir olup, 1934'te değiştirilmiştir. İl merkezine 78, Düzce'ye 35 km mesafededir.
Cumaova:1990 sayımına göre toplam nüfusu 26.499 olup, 10.244'ü ilçe merkezinde, 16.255'i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 31 köyü vardır. İlçe taprakları genelde düzdür. Dağlık kesimler ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, patates, soğan, mısır ve elmadır. Hayvancılık ülke ekonomisinde önemli yer tutar. Büyükbaş hayvan besiciliği yaygındır.
İlçe merkezi Düzce Ovasının batısında Ankara-İstanbul karayolu üzerinde kurulmuştur. Düzce'ye bağlı Gümüşova bucağı ile bu bucağa bağlı Cumayeri köyünün birleşmesi ile 19 Haziran 1987'de 3392 sayılı kanunla ilçe oldu. İlçe belediyesi 1962'de kurulmuştur.
Çilimli: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 15.969 olup, 3717'si ilçe merkezinde 12.252'si köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları genelde düzdür. Bazı kesimlerde alçak dağlar vardır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, patates, soğan, elma, armut, buğday ve mısırdır. İlçe merkezi Düzce ovasının kuzeyinde tepelerin eteğinde kurulmuştur. Düzce'ye bağlı bucak iken 9 Mayıs 1990'da 3644 sayılı kanunla ilçe oldu. Belediyesi 1956'da kurulmuştur.
Dörtdivan:1990 sayımına göre toplam nüfusu 13.499 olup, 2787'si ilçe merkezinde 10.712'si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 29 köyü vardır. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar gürgen, kayın ve karaçam ormanları ile kaplıdır. Dağlardan kaynaklanan suları Gerede Çayı toplar. Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Akarsu vadilerinde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patatesdir. Hayvancılık ülke ekonomisinde önemli yer tutar. İlçede orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır. Gerede ilçesine bağlı buçak iken 9 Mayıs 1990'da 3644 sayılı kanunla ilçe oldu. İlçe belediyesi 1962'de kurulmuştur.
Düzce:1990 sayımına göre toplam nüfusu 156.326 olup, 61.878'i ilçe merkezinde 94.448'i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 93 Kaynaşlı bucağına bağlı 15, Konuralp bucağına bağlı 26 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Dağların ortasında Düzce Ovası yer alır. Ovayı Büyük ve Küçük Melen çayları ile Aksu ve Uğur suları sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, şekerpancarı patates, soğan, buğday, mısır, fındık, elma ve armuttur. Sebze ve meyve yetiştiriciliği ve kavakçılık gelişmiştir. Hayvancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. En çok büyük baş hayvan besiciliği yapılır. Tavukçuluk çok yaygındır. Ormancılık gelişmiştir. İlçedeki orman ürünlerini işleme tesisleri önemli sanayi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi, Düzce ovasının orta kısmında İstanbul-Ankara karayolu ile Zonguldak-Ereğli Akçakoca yollarının kesiştiği yerdedir. 1970'de ilçe oldu. Nüfus yönünden il merkezinden büyüktür. İlçe belediyesi 1885'te kurulmuştur.
Gerede:1990 sayımına göre toplam nüfusu 41.274 olup, 18.780'i ilçe merkezinde 22.494'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 91 köyü vardır. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlarda yaylalar vardır. İlçenin başlıca akarsuyu Gerede Çayıdır. Bu çayın vadisinde Gerede Ovası yer alır. Dağlar gürgen, kayın ve karaçam ormanları ile kaplıdır.
Ekonomisi, tarım ve ormancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patates olup, ayrıca elma ve armut yetiştirilir. Ormancılık ve hayvancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. İlçe merkezinde Orman ürünleri işleyen atölyeler vardır. En çok koyun ve keçi beslenir. Çelik Konstrüksiyon Fabrikası başlıca sanayi kuruluşudur.
İlçe merkezi İstanbul-Ankara karayolunda kurulmuştur. İl merkezine 52 km mesafededir. Dağlık bir bölgede olması yüzünden gelişmemiştir. İlçe belediyesi 1971'de kurulmuştur.
Gölyaka:1990 sayımına göre toplam nüfusu 19.775 olup, 3931'i ilçe merkezinde 15.844'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 19 köyü vardır. İlçe topraklarının bir kısmı Düzce ovasının batısında yer alır. Diğer kısımları genelde dağlıktır. Ellen Gölü ilçe toprakları içinde kalır. Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Ovada; tahıl, şekerpancarı ve patates yetiştirilen başlıca ürünlerdir. İlçede orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır. Düzce ilçesine bağlı bir bucak iken 19 Haziran 1987'de 3392 saylılı kanunla ilçe oldu. Belediyesi 1967'de kurulmuştur.
Göynük:1990 sayımına göre toplam nüfusu 20.076 olup, 3812'si ilçe merkezinde 16.264'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 64 köyü vardır. Yüzölçümü 1.437 km2 olup, nüfus yoğunluğu 14'dür. İlçe toprakları engebeli bir bölgede yer alır. Dağların alçak kısımlarında yaylalar yer alır. Başlıca akarsuları Göynük Çayı ile Çatak Çayıdır. İlçenin güneyinde 5 km uzunluğunda, 17 km genişliğinde Himmetoğlu Ovası yer alır. Dağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates ve elma olup, ayrıca az miktarda şeker pancarı, soğan, armut ve fındık yetiştirilir. Ormancılık ve hayvancılık ekonomide önemli yer tutar. En çok kıl keçisi ve koyun beslenir. İlçe topraklarında şist ve traverten yatakları vardır.
İlçe merkezi Göynük Çayı vadisinde tepelerin eteklerinde kurulmuştur. Ana yollardan iç kesimde kaldığı için gelişmemiş küçük yerleşmedir. Yönetim açısından Bolu'ya bağlı ise de, ekonomik açıdan Adapazarı ile ilişkidedir. İl merkezine 96 km, Adapazarı'na ise 94 km mesafededir. İlçe belediyesi 1869'da kurulmuştur. Eski ismi Torbalı olan Göynük, 1865'te ilçe olmuştur.
Kıbrıscık:1990 sayımına göre toplam nüfusu 6716 olup, 1632'si ilçe merkezinde 5084'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü 641 km2 olup, nüfus yoğunluğu 10'dur. İlçe toprakları dağlık bir alanda yer alır. Köroğlu Dağlarının en yüksek noktası olan Köroğlu Doruğu (2499 m), ilçe toprakları içindedir. Başlıca akarsuyu Uludere'dir.
Ekonomisi hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır. Tarıma elverişli olanlar son derece azdır. Başlıca tarım ürünleri şeker pancarı, buğday ve arpa olup, ayrıca az miktarda elma, armut, patates ve soğan yetiştirilir. Koyun ve Ankara keçisi en fazla beslenen hayvanlardır. Köylerde kadınlar tarafından örülen yün çoraplar önemli gelir kaynağıdır. İlçe merkezi gelişmemiş ve Bolu ilinin en az nüfusa sahip ilçesidir. İl merkezine 65 km mesafededir. İlçe belediyesi 1958'de kurulmuştur.
Mengen:1990 sayımına göre toplam nüfusu 18.982 olup, 4298'i ilçe merkezinde 14.684'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 20, Gökçesu bucağına bağlı 16 ve Pazarköy bucağına bağlı 18 köyü vardır. Yüzölçümü 883 km2 olup, nüfus yoğunluğu 21'dir. İlçe toprakları dağlık bir alanda yer alır. Dağlar kayın, köknar, kızılçam ve sarıçam ormanları ile kaplıdır. İlçe topraklarını Bolu Suyu ile Mengen Çayı sular. Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayalıdır. Ekime elverişli alanlar azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patates olup, ayrıca az miktarda mısır, soğan, elma, armut ve fındık yetiştirilir. İlçe merkezinde orman ürünlerini işleyen atölyeler vardır. Arıcılık gelişmiştir. Topraklarında linyit yatakları vardır.
İlçe merkezi Ankara-Zonguldak karayolu üzerindedir. İl merkezine 53 km mesafededir. İlçe aşçıları Osmanlı saray mutfağına uzanan bir geleneği temsil ederler ve ülke ve dünya çapında meşhurdurlar. Belediyesi 1948'de kurulmuştur.
Mudurnu:1990 sayımına göre toplam nüfusu 27.153 olup, 5237'si ilçe merkezinde 21.916'sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 74 köyü vardır. Yüzölçümü 1349 km2 olup, nüfus yoğunluğu 20'dir. İlçe topraklarını Köroğlu Dağları engebelendirir. Ormanlarla kaplı olan dağların yüksek kesimlerinde hayvancılık açısından önemli yaylalar vardır. Ormanlar meşe, kayın, gürgen, karaçam, köknar ve sarıçam ağaçları ile kaplıdır. Dağlardan kaynaklanan suları Mudurnu Çayı toplar. Abant Gölü ilçe sınırları içinde kalır.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, patates, arpa ve elmadır. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun kıl keçisi ve sağır beslenir. Tavukçuluk ve arıcılık yapılır. Abant gölünün çevresi turistik tesislerle doludur. Gölde sun'i tohumlama ile alabalık üretilir.
İlçe merkezi Mudurnu Çayı vadisinde kurulmuştur. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 52 km mesafededir. İlçede orman ürünlerini işleyen bazı küçük atölyeler vardır. Belediyesi 1919'da kurulmuştur.
Seben:1990 sayımına göre toplam nüfusu 11.020 olup, 4165'i ilçe merkezinde 6855'i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 30 köyü vardır. Yüzölçümü 665 km2 olup, nüfus yoğunluğu 17'dir. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar köknar, sarıçam ve karaçam ormanları ile kaplıdır. Dağların yüksek kesimlerinde geniş yaylalar vardır. İlçe topraklarını Aladağ Suyu sular.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Aladağ Suyu vadisinde meyvacılık gelişmiştir. Diğer tarım ürünleri ise elma, buğday, arpa, patates ve şekerpancarıdır. Ayrıca az miktarda armut ve fındık yetiştirilir. Hayvancılık ekonomide önemli yer tutar. En çok koyun beslenir. Orman köylerinde yaşayanlar orman işleriyle uğraşır.
İlçe merkezi Aladağ Suyu vadisinde kurulmuştur. Bolu'yu Nallıhan ve Beypazarı üzerinden Ankara'ya bağlıyan karayolu ilçeden geçer. Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 50 km mesafededir. Belediyesi 1946'da kurulmuştur.
Yeniçağa:1990 sayımına göre toplam nüfusu 10.874 olup, 5331'i ilçe merkezinde 5543'ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 15 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli alanlardan meydana gelmiştir. Yeniçağa Gölü ilçe topraklarında yer alır. Dağlık kısımlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve patatesdir. İlçede orman ürünlerini işleyen küçük atölyeler vardır.
İlçe merkezi Yeniçağa Gölü kıyısında, Ankara-İstanbul karayolu üzerindedir. Belediyesi 1962'de kurulmuştur.
Yığılca:1990 sayımına göre toplam nüfusu 22.271 olup, 2939'u ilçe merkezinde 19.332'si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 30 köyü vardır. Yüzölçümü 641 km2 olup, nüfus yoğunluğu 35'dir. İlçe toprakları dağlık olup, Bolu Dağları engebelendirir. Dağlardan kaynaklanan suları Melen Çayı toplar. Yedigöller ve Hasanlar Baraj Gölünün bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Dağlar meşe, kayın, sarıçam ve köknar ormanlarıyla kaplıdır.
Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Başlıca tarım ürünleri buğday, mısır, patates ve fındık olup, ayrıca az miktarda arpa, elma ve armut yetiştirilir. Hayvancılık ekonomide önemli yer tutar. En çok koyun beslenir.
İlçe merkezi gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 56 km mesafededir. 1954'te ilçe olan Yığılca'nın belediyesi 1954'te kurulmuştur. Eskiden, Çayırlı, Ahmetçiler ve Yağlıca adlarıyla anılmıştır.
Tarihi Eserleri ve Turistik Yerleri
Bolu tarihi eserler bakımından çok zengindir.
Kadı Camii:Vilayet meydanındadır. Demirtaş Paşanın oğlu Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimarlık şaheseridir. Minaresi, ahşap geçmeli kapı kanatları meşhurdur. Taş minber, klasik dönem Osmanlı süslemeciliğinin yakın ve güzel bir örneğidir.
Yıldırım Bayezid Külliyesi:Cami, medrese, hamam ve otuz dükkandan meydana gelen külliye, Yıldırım Bayezid Han zamanında yapılmıştır. Günümüzde medrese yıkılmıştır. Hamam ilk şekliyle zamanımıza kadar gelmiştir. Birkaç kez tamir gören cami, ulu camiler üslubu ile yapılmıştır. Çini süsleri gerçek bir sanat eseridir. Çift minareli ve tek kubbelidir.
Karaköy Cuma Camii:İl merkezine 7 km uzaklıkta bir bahçe içinde 1562'de Musa Paşanın hanımı yaptırmıştır. Çini süslemeleri çok değerli olup, kapısı, minberi ve mihrabının ince işçiliği de ilgi çekicidir.
Saraçhane Camii:Belediye meydanında olup, kitabesinde 1750'de Silahdar Mustafa Ağa tarafından onarıldığı yazmaktadır. Caminin iki duvarında kemerli iki çeşme bulunmaktadır.
Yıldırım Bayezid Külliyesi: Mudurnu ilçesinde, cami, mederese ve hamamdan meydana gelen bir külliyedir. 1382'de yapılmıştır. Caminin iç süslemeleri çok değerlidir. Tek minarelidir. Medrese günümüze kadar ulaşamamıştır. Hamam taş duvarlı ve kurşun kaplama kubbelidir.
Gazi Süleyman Paşa Camii: Göynük ilçesindedir. Şehzade Süleyman Paşa adına yapılan camilerin ilkidir. 1331-1335 seneleri arasıda yapılmış olup, İkinci Abdülhamid Han devrinde yenilenmiştir.
Ceneviz Kalesi: Akçakoca ilçesinin 3 km batısında köye hakim bir burunda yapılmıştır. Kalenin kara yönünde yüksek bir kulesi vardır. Kalenin kimin tarafından yapıldığı belli değildir.
Mudurnu Kalesi:Bir savunma kalesi olup, oldukça sağlamdır.
Akşemseddin Türbesi:Göynük ilçesi Gazi Süleyman Paşa Camii avlusundadır. 1464'te yapılmıştır. Sandukası oyma ve kabartma hadislerle süslüdür. İlk dönem ahşap işçiliğinin kıymetli örneğidir. Türbe ise klasik Osmanlı türbe mimarisine geçişin ilk örneklerindendir.
Akçakoca Bey Türbesi:Akçakoca'nın baba köyünde, Karadeniz'e egemen bir tepe üzerindedir. Bölgeye ait mimari tekniğine uygun olarak, çivisiz yontularak birbirine geçen ağaç kütüklerinden yapılmıştır.
Taş Han: İl merkezinde Yıldırım Camii karşısındadır. Aşağı ve Yukarı Taş Han bölümlerinden meydana gelmiştir. 1804'de Serbevvab Hacı Abdullah Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Orta Hamam:1388'de Yıldırım Bayezid Han tarafından Mimar Ömer ibni İbrahim'e yaptırılmıştır. Çifte hamam şeklinde olup, sonradan tamirat görmüştür.
Türkiye'nin en işlek karayolu olan E-5 üzerinde bulunan ve her bölgeden kolayca ulaşılan Bolu, turizme çok elverişlidir. Turizm için otel ve motelleri yeterli sayılır. Bolu ilinin her köşesi piknik, kamp ve dinlenme için müsaittir. Ormanları, denizi, gölleri ve dağları gezilmeye ve görülmeye değer fevkalade güzel yerlerdir. Mesire yerlerinden bazıları şunlardır:
Gölcük: Bolu'ya 14 km uzaklıkta Kıbrıscık yolu üzerindedir. Göl ve orman bütünleşmesi çok güzeldir. Gölde sportif balıkçılık yapılır.
Sünnet Gölü:Mudurnu-Akyazı karayolu üzerinde, Göynük'e 30 km uzaklıktadır. Etrafı ormanlarla çevrili, göl kıyısı piknik yeridir.
Karadere: Bolu ile Ereğli arasındaki sıradağların ortasında ormanlarla kaplı bir piknik yeridir. Derelerinde mercan ve alabalık avlanır.
Cumayeri: Akçakoca'ya 3 km uzaklıkta, Değirmenağzı kıyısında güzel bir mesire yeridir.
Esentepe: Gerede'nin kuzeyinde 1300 metre yükseklikte asırlık çamların süslediği bir yerdir.
Yedi Göller Milli Parkı:Bolu il merkezinin kuzeyinde yer alır. Engebeli bölgede bulunan parkta göller ve orman denizini andıran zengin bir bitki ortüsü vardır. Dinlenme tesisleri bulunur.
Kaplıcaları: Bolu, kaplıcaları bakımından da şöhrete ulaşmış bir ilimizdir. Önemli kaplıcaları şunlardır:
Seben (Bolu) Kaplıcaları:Aladağların eteklerinde 44°C sıcaklıkta suyu olan kaplıcalar. Osmanlı devrinden beri kullanılmış bir sağlık ve şifa merkezidir. Modern bir termal oteli vardır. Bolu'ya 5 km uzaklıktadır. Siyatik, romatizma ve kalp hastalıklarına iyi gelir.
Derdin Hamamı:Düzce'ye 15 km uzaklıkta olan kaplıca ve şifalı suları ile bir çok hastalığa iyi gelmektedir. Safra kesesi rahatsızlığı ve böbrek taşlarına şifalıdır.
Efteni Kaplıcası:Düzce Efteni gölü kıyısındadır. Deri hastalıklarına iyi gelir.
Babao Kaplıcaları:Mudurnu ilçesine 5 km uzaklıktadır. Türkiye'nin çeşitli yerlerinden pekçok kişi bu kaplıcalara gelmektedir. Vücuda zindelik verir.
Bağlum Kaplıcaları:Seben ilçesine 15 km uzaklıkta Kesenözü köyü yanındadır. Çok eski devirlerden beri kullanılmaktadır. Dağ ve kış sporlarına müsaittir. Sinir hastalıklarına faydalıdır.
Sarot Kaplıcaları: Mudurnu'ya 30 km uzaklıkta Sarot köyü yakınlarındadır. Romatizmaya iyi gelir.