BİRÇİM YAPRAKLI BİTKİLER (Monocotyledonae)
Çoğu otsu, pek azı odunlu bitkiler. Embriyolarında bir çim yaprağı vardır. Gövdeleri çoğunlukla yumru veya soğan halinde, çok az olarak dallanır. İletim doku demetleri gövde içinde dağılmıştır. Yapraklar sapsız, basit, tam kenarlı, paralel damarlı, sarmal dizilişlidir. Ana kökün gelişmesi kısa bir süre sonra durur, onun yerine yan kökler gelişerek kök sistemi saçak kök şeklini alır. Çiçek parçaları genellikle 3 parçalı, 5 halkalı, çiçek örtü yaprakları tek çeşittir. Çanak yaprak görülmez. Çiğdem (Colchicum), soğan (Allium), lale (Tulipa), sümbül (Hyacinthus), salep (Orchis), buğday (Triticum) vs. bu gruba örnek olarak verilebilir.
Osmanlı Devleti zamanında yetişen alimlerin büyüklerinden. İsmi; Muhammed bin Ali, lakabı Zeynüddin'dir. Ödemiş'e bağlı Birgi kasabasında yerleştiği için Birgivi veya İmam-ı Birgivi diye meşhur olmuştur. 1521 (H. 928) senesinde Balıkesir'de doğdu. 1573 (H. 981) senesinde Birgi'de vefat etti.
Babası alim bir zat olup, müderris olan Birgivi, önce babasından ilim öğrendi. Daha sonra yüksek ilimleri öğrenmek için İstanbul'a gitti. İstanbul'daki meşhur müderrislerden Ahizade Mehmed Efendiden ve kazasker Abdurrahman Efendiden ders aldı. İcazet (diploma) imtihanını büyük bir başarı ile vererek, müderrislik rütbesini kazandı. Bir müddet İstanbul medreselerinde ders okuttu. Bu sırada Bayramiyye yolu büyüklerinden Şeyh Abdurrahman-ı Karamani'nin sohbetlerinde bulunarak tasavvufta da yetişti. Edirne Kassam-ı askeri (Miras taksim eden kadı naibi yardımcısı) vazifesine tayin edildi. Bir müddet sonra vazifeden ayrılarak, köşesine çekilmek istedi. Fakat hocası Abdurrahman-ı Karamani'nin isteği üzerine ders verip, vaz etmeye başladı. İkinci Selim Hanın hocası Ataullah Efendi, Birgivi'nin ilimdeki kudretini takdir ederek, onu Birgi'de yaptırdığı medresenin müderrisliğine tayin ettirdi. Birgi'ye yerleşip ömrünü, talebe yetiştirmek, vaz vermek ve kitab yazmakla geçirdi. 1573 (H. 981) senesinde burada vefat etti. Türbesi aynı kasabada küçük bir tepe üzerindedir.
İmam-ı Birgivi, haramlardan sakınmanın önemini ve dünyanın faniliğini çok iyi anladığından, dinin emirlerini taviz vermeden açıklardı. Zamanın alimleriyle yazılı ve sözlü, pekçok münazaralara girerdi. Hak bildiğini ilmi delilleriyle söylemekten çekinmezdi. Buyurdu ki:
"Çoluk-çocuğuma vasiyetim olsun ki, üzerime sesli ağlamasınlar. Allahü tealadan rahmet ve mağfiret istesinler. Öldüğüm günde, yedisinde, kırkında, sene-i devriyesinde yemek pişirip ziyafet vermesinler. Fakat sevabını ruhuma hediye etmek üzere sadaka versinler. Dua ederken beni hatırlasınlar, unutup gitmesinler.Yine çocuklarıma vasiyetimdir ki, dünyaya düşkün olup, mal, mevki ve makam peşinde koşmayalar. Allahü tealaya tevekkül edip, faydalı ilimleri öğrenmeye ve bunları yaymaya çalışsınlar. Salih ameller işlesinler ve takva üzere olsunlar, haramlardan sakınsınlar."
Eserleri: İmam-ı Birgivi kıymetli eserler yazmış olup, en meşhur eserlerinden bazıları şunlardır:
1)Tarikat-ı Muhammediyye: Arapça olarak yazılmış olup, Ehl-i sünnet alimleri arasında büyük bir itibar görmüştür. Birçok alim tarafından şerh edilmiştir. Bu şerhlerden en meşhurları; Abdülgani Nablüsi'nin Hadikat-ün-Nediyye fi Şerhi tarikat-il-Muhammediyye ve Hadimi'ninEl-Berika Şerh-ut-Tarika adlı eserleridir. Bu şerhlerden bazı kısımlar İstanbul'da İhlas Vakfı tarafından bastırılmıştır. Tarikat-ı Muhammediyye ayrıca Osmanlı Türkçesine tercüme ve şerh edilmiştir. 2) Birgivi Vasiyyetnamesi, 3)Avamil, 4) İzhar, 5)El-Emsile-i Fadliyye, 6)Ravdat-ül-Cennat fi Usul-il-İtikad, 7)ŞerhuHadis-il-Erbain, 8) Etfal-ül-Müslimin, 9)Ziyaret-ül-Kubur, 10)Dürr-ül-Yetim fi ilm-it-Tecvid, 11)Haşiyet-ül- Hidaye, 12)Risaletün min-el-Adab, 13) Tefsiru Suret-il-Bekara.
Alm. Einheit (f), Fr.Unitè (f), İng.Unit. Bir büyüklüğü ölçmek için o büyüklüğün cinsinden olan ve onunla kıyaslamaya yarıyan temel büyüklük. Bunlar uzunluk, kütle, zaman vs. birimleri olup, başlıca iki gruba ayırmak mümkündür. Birincisi temel birimler, ikincisi ise bu temel birimlerin çarpımı ve bölümleriyle ortaya çıkan türev birimleridir. Gerek temel, gerekse türev birimler olarak birçok sistem vardır. Bu sistemleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
1. Metrik Sistem M.K.S. (Metre, kilogram, saniye sistemi). Buna Milletlerarası Sistem SI de denilir.
2. C.G.S. (Santimetre, gram, saniye sistemi).
3. Teknik Ölçü Sistemi (Metre, kilogram kuvvet, saniye sistemi).
4. İngiliz ve Amerikan Ölçü Sistemi.
5. Osmanlı Birim Sistemi.
Milletlerarası Birim Sistemi SI’nın temel birimlerinin tanımı:
SI’nın temel birimleri şöyle tanımlanır:
1. Uzunluk ölçüsü birimi METRE (SI sembolü, m): Azot’un üçlü noktasında (-210 °C) kripton-86 atomunun 2P10 ve 5d5 enerji düzeyleri arasındaki geçişin mutlak boşluktaki (vakum) dalga boyunun 1.650.763,73 katıdır.
2. Kütle ölçüsü birimi KİLOGRAM (SI sembolü, kg): Fransa’nın Sevres kentinde Milletlerarası Ağırlık ve Ölçüler Dairesi (BIPM) tarafından saklanan, platin ve iridyumdan yapılmış 1 no’lu proto tipinin kütlesidir.
3. Zaman ölçüsü birimi SANİYE (SI sembolü, s): Sezyum-133 izotopunun iki çok ince (hyperfine) düzeyi arasındaki geçiş devir süresinin 9.192.631.770 katıdır.
4. Sıcaklık ölçüsü birimi KELVİN (SI sembolü, K): Bunun üçlü noktasındaki sıcaklığının 1/273,15’idir.
5. Akım şiddeti ölçüsü birimi AMPER (SI sembolü, A): Kesiti ihmal edilecek kadar küçük sonsuz uzunlukta iki silindir iletken tel, boşlukta 1 m aralıkla konulduğunda, 1 m’sinde etkiyen kuvvet 2 x 10-7 N. iken iletkenler üzerinden geçen değişmez akımın şiddetidir.
6. Işık şiddeti ölçüsü birimi MUM (SI sembolü, cd): Platinin 101325 N m2lik basınç altındaki donma noktasındaki (2046,65°K) siyah cismin (black body) bir metre karesinin aydınlanma şiddetinin 1/600.000’dir.
7. Miktar ölçüsü birimi MOL (SI sembolü, mol): 0,012 kg’lık Karbon-12 atomunun içerisindeki atom sayısı miktarıdır. Bunlara ek olarak iki yardımcı temel fizik birimi olup, düzlem açı ve katı açı (solid angle) birimleri olan radyan ve steradyandır.
8. Düzlem açı ölçüsü birimi RADYAN (SI sembolü, rd): Bir dairenin çevresi üzerindeki bir yayın uzunluğunun, dairenin yarıçapına eşit olacak biçimdeki merkez açısıdır. Bir dairenin çevresi p ile çapının çarpımı olduğundan merkez açısı 2p radyandır. Böylece 1 radyan 360/2€ = 57,296 derecedir.
9. Katı açı ölçüsü birimi STERADYAN (SI sembolü, sr): Bir kürenin yarıçapının karesi, bu küre üzerinde alınan alana eşit olacak biçimde, kürenin merkezinden bu alanı karşılayan açıdır. Bir kürenin alanı 4 p ile yarıçapının karesinin çarpımı olduğundan, kürenin merkezinden ölçülen toplam katı açı 4 p sr’dır.
Osmanlı Uzunluk Ölçüleri
1 Hat-0.268 cm
1 Urup-8.5 cm
1 Endaze-65 cm
1 Arşın-68 cm. ( 8 urup)
1 Kulaç-1.89 m
1 Berid-227 m
1 Eski Mil-1.895 m
1 Fersah-5. 685 m
1 Merhale-45.480 m
1 Zirai Mimari (24 Parmak)-75.35 cm
Osmanlı Ağırlık Ölçüleri
1 Zerre-0.0015 gr
1 Krat-0.20 gr
1 Çekirdek-0.40 gr
1 Dank-0.801 gr
1 Dirhem-3.207 gr
1 Miskal-4.807 gr
1 Okka-1.282 kg
1 Çeki-225.632 kg
1 Batman-7.692 kg
1 Kile-176 kg
GÜNÜMÜZDE KULLANILAN ÖLÇÜLER
Uzunluk Ölçüleri
Metre (m)-.1 m
Dekametre (dam)-10 m
Hektometre (hm)-100 m
Kilometre (km)-1.000 m
Desimetre (dm)-1/10 m
Santimetre (cm)-1/100 m
Milimetre (mm)-1/1000 m
Mikron (m)-1/1.000.000 m
Yüzey (Alan) Ölçüleri
Metrekare ( m2)-1 m2
Dekametrekare (dam2): Ar (a)- 100 m 2
Hektometrekare (hm2): Hektar (ha) 10.000 m2
Kilometrekare(km2): 100 Hektar 1.000.000 m2
Desimetrekare ( dm2)-1/100 m2
Santimetrekare (cm2)-1/10.000 m2
Milimetrekare (mm2)-1/ 1.000.000 m2
Hacim Ölçüleri
Metreküp (m3)-1 m3
Dekametreküp (dam3)-1.000 m3
Hektometreküp (hm3)-1.000.000 m3
Kilometreküp (km3)-1.000.000.000 m3
Desimetreküp (dm3)-1/1.000 m3
Santimetreküp (cm3)-1/1.000.000 m3
Milimetreküp (mm3)-1/ 1.000.000.000 m3
Hacim Ölçüleri (Sıvılar için)
Litre (l)-1 l
Dekalitre (dal)-10 l
Hektolitre (hl)-1.00 l
Kilolitre (kl)-1.000 l
Desilitre (dl)-1/10 l
Santilitre (sl)-1/100 l
Mililitre (ml)-1/ 1.000 l
Ağırlık Ölçüleri
Kilogram kuv (kgf)-1.000 gf
Kental (K)-100 kg
Ton (T)-1.000 kg
Kiloton-1.000 ton
Megaton-1.000.000 ton
Gram-kuv (gf)-1/1.000 kgf
Desigram-kuv (dgf)-1/10 gf
Santigram-kuv (cgf)-1/100 gf
Miligram-kuv (mgf)-1/1.000 gf
Kuvvet Ölçüleri
Newton-100.000 dyn
Kilogram-kuvvet-9.81 Newton
1 gram-kuvvet-981 dyn
Zaman Ölçüleri
1 saat (60 dk)-3.600 saniye
1 Güneş günü (24 saat)- 86.400 saniye
1 Güneş yılı (365 gün)- 3.15x 107saniye
Yüzey (Alan) Ölçüleri
Dönüm-919 m2
Büyük dönüm-2.720 m2
1 Hektar-10.779 Dönüm
Cerip (Hektar)-10.000 m2
İran feddanı-183.000 m2
Mısır feddanı-1.200 m2
Mimari arşın kare-0.574 m2
Çarşı arşın kare-0.462 m2
Endaze kare-0.422 m2
Mil kare-2.589 m2
Acre (Eykır) (4.017 m2)-0.401 Hektar
Yarda kare-0.8361 m2
Ayak kare-9.290 dm2
Inch kare-6.452 cm2
Hacim Ölçüleri
İstanbul kilesi-37 litre
Dolu (Yarım)-18.50 litre
Şinik-9.25 litre
Ağırlık Ölçüleri
1 Kile-4 şinik 176 kg
1 Şinik-2 kutu 4 okka
1 Kutu-2 zarf
1 Tıl-.2 okka 2.564 kg
1 Batman-6 okka 3 Tıl 7.692 kg
1 Kantar-22 tıl 44 Okka 56.408 kg
1 Çeki-1 Kantar 176 ok. 225.632 kg
1 Londra-400’de 1 çeki 176 dirhem, 564.08 gr
1 Okka-400 dirhem 1.282 kg
1 Miskal-1.5 dirhem 4.8 gr
1 Dirhem-4 denk 3.207 gr
1 Dank-2 çekirdek 0.801 gr
1 Çekirdek-2 krat 0.40 gr
1 Krat-2 buğday 0.2004 gr.-20 cg
1 Zerre-0.0015 gr
1 Konya çeyreği-.34 kg
1 Konya kilesi-176 kg
İNGİLİZ, AMERİKAN ve DİĞER DEVLET ÖLÇÜLERİ
Uzunluk Ölçüleri ve Miller
Parmak (Inch: Pus)- 2.540 cm
Ayak (Foot: Kadem): 12 Parmak 30.48 cm
Yarda (Yard): 3 Ayak-91.44 cm
İngiliz mili (Kara): 5.380 Ayak 1.609.3 metre
İngiliz mili (Deniz: 6.080 Ayak- 1.853 metre
Türk mili-1.895 metre
Fransız mili-1.852 metre
Alman mili-7.500 metre
Rus mili-7.467 metre
Yunan mili-10.000 metre
Coğrafi mil-7.420 metre
Hacim ve Ağırlık Ölçüleri
Yarda küp-0.764 m3
Ayak küp: 28.316 dm3-0.028 m3
İnc küp-16.387 cm3
Litre Ton: 2.240 libre-1016.05 kg
Libre (Pavund): 16 ons- 453.60 gr
Ons (Ounce): 1/16 libre- 28.350 gr
Grain-0.65 gr
Short ton (Amerikan): 2.000 libre 907.180 kg
Long ton (İngiliz): 2.240 libre 1016.047 kg
Ons (Ounce-Sıvı)-0.030 litre
Pint (İngiliz)-0.568 litre
Pint (Amerikan)-0.473 litre
Quart (Amerikan)-0.946 litre
Gallon (İngiliz)-4.546 litre
Gallon (Amerikan)-3.785 litre
Bushel (Amerikan)- 35.238 litre
Bushel (İngiliz)-36.35 litre
Baril-119.22 litre
Alm. Erste Weltkrieg (m), Fr. Premiere guerre (f), mondiale, İng. World Wars. 1914'te başlayıp, 1918'de sona eren ve Avrupa, Rusya, ABD, Ortadoğu ve diğer bazı bölgeleri içine alan milletlerarası savaş. Birinci Dünya Savaşının sebepleri pek eski ve karışıktır. Bu savaşın sebep ve neticeleri 1789 Fransız İhtilali ve çeyrek yüzyıl süren ihtilal savaşlarının müteakip yüzyıl içinde meydana getirdiği gelişmelerin tabii bir sonucudur. İhtilalin ortaya çıkardığı fikirler ve ictimai müesseseler devletlere olduğu kadar, milletlerin davranışlarına da yeni bir istikamet verdiği gibi, devletlerarası münasebetlerin de yeni bir çerçeve içinde akmasına sebeb olmuştur. Liberalizm ve milliyetçilik hareketlerinin çıkması, İtalyan Birliğinin kurulması ve en önemlisi Alman İmparatorluğunun ortaya çıkması, Avrupa dengesine yeni bir şekil vermekle kalmayıp, Balkanlardaki milli duygular da kamçılanmıştır. Bunun neticesinde Balkanlarda kaynaşma olmuştur.
Savaşın en önemli sebeplerinden birisi de, Alman İmparatorluğunun dış politikasıdır. Bismark’ın Alman İmparatorluğunun kurmak için uyguladığı barış siyaseti, Avrupa'yı bloklaşmaya ve bloklar arasında rekabet ve silahlanmaya götürmüştür. Endüstrileşmenin 19. yüzyılda kazanmış olduğu hız ve bunun neticesinde genişleyen sömürgecilik, diplomatik münasebetlerin alanını Avrupa’dan Afrika ve Uzakdoğu’ya yaymıştır. Almanya’nın denizlerde ve sömürgelerde İngiltere ile rekabete kalkışması ve İngiltere’nin Almanya'yı ezmek istemesi de, savaşın bir diğer sebebidir.
Rusya’nın Balkan siyasetine sarılıp Boğazları ele geçirmek arzusu durmadan küçük Balkan devletlerini imparatorluklara karşı ayaklandırması da savaşın sebeplerinden olup, meselenin doğu cephesini açıklamaktadır.
Bir yandan Almanya-Avusturya, öbür yandan İngiltere-Fransa ve Rusya’nın birbirlerine karşı gruplaşmaları ve ittifak muahedeleri ile bağlanmaları dünyayı şüpheli bir geleceğe itiyordu.
Savaşın ani sebebini 28 Haziran 1914 günü Avusturya-Macaristan veliahdı Arşidük Fransuva Ferdinand’ın Saraybosna’da bir Sırplı tarafından öldürülmesi teşkil eder. Bu olay karşısında Avusturya’nın Sırbistan’a ağır bir ültimatom vermesinden sonra savaş ilan etmesi ve Rusya’nın Sırbistan’ın, Almanya’nın da Avusturya’nın arkasında yer alması Avrupa’yı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa sürüklemiştir. Neticede Almanya Rusya’ya, Rusya’nın müttefiki olan Fransa da Almanya’ya savaş ilan etmişti.
Almanya yıllardan beri savaş planını, önce yıldırım harbi ile Fransa’yı ezmek ve ardından Rusya üzerine yürümek üzere hazırlamıştı. Bu planını gerçekleştirmek için Belçika’dan geçmesi gerekiyordu. Belçika geçiş izni vermeyince Almanya Belçika’ya savaş ilan etti. Belçika’nın tarafsızlığını garantilemiş ve esasen Fransa ile Rusya’nın müttefiki olan İngiltere de bu sırada Almanya ve Avusturya’ya savaş ilan etti.
Almanlar, Belçika’ya girdikten sonra hızla Fransa üzerine yürüdü. İlk anda çekilen Fransızlar Marne nehri üzerinde kuvvetli bir savunma hattı kurdular. Bu hattı yarmaya muvaffak olamayan Almanlar, Doğu cephesine dönüp Ruslar üzerine yürüdüler ve onları iki defa mağlub ettiler.
Avusturya ise, hiçbir başarı sağlayamadığı gibi, Ruslara da yenildi. Galiçya, Ruslar tarafından işgal edildi.
Denizlerde Almanya ile İngiltere arasında meydana gelen iki savaşın ilkini Almanlar, diğerini İngilizler kazandı. İngilizlerin denizlerdeki hakimiyeti kesindi.
Trablusgarp ve Balkan Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti, bir taraftan ordu ve donanmasını ıslaha çalışırken, bir taraftan da bloklara ayrılmış Avrupa’da, kendisini siyasi yalnızlıktan kurtarmak için birtakım ittifak teşebbüslerine girişti.
İtilaf Devletleri safına katılabilmek için yapılan teşebbüslerin netice vermemesi, Osmanlı Devletini Almanya’nın yanına itti. Neticede Vükela ve Meb’usan Meclislerinin haberi olmadan 2 Ağustos 1914’te Türk-Alman ittifakı imzalandı.
4 Ağustos 1914’te Dünya Savaşı patlak verince, Türk-Alman ittifakını bilmeyen İtilaf devletleri, Osmanlı Devletinin tarafsızlığını sağlamak için gayret sarf ettiler. Zaten Osmanlı Devleti ittifaka rağmen hemen savaşa girmek niyetinde değildi ve tarafsızlığını ilan etti. Ancak gelişen olaylar ve Almanya’nın çabaları savaşı kaçınılmaz hale getirdi.
İlk olay Alman savaş gemilerinin Akdeniz’de İngiliz savaş gemilerinin takibine uğramasından sonra Çanakkale’ye sığınmasıdır. Göben ve Breslav adındaki bu gemilerin tarafsız devlet olan Osmanlılar tarafından enterne edilmesi (silahların sökülmesi ve personelinin gözaltına alınması) gerekiyordu. Almanya bu işe şiddetle itiraz etti. Neticede bu gemilerin daha önce Almanlardan alındığı açıklanarak, Yavuz ve Midilli adları verildi. Bu hadiseden sonra Osmanlı Donanması, bu iki geminin komutanı olan Amiral Şuson komutasına verildi ki, bu hadise savaşa girmemizde önemli bir rol oynadı.
Almanya, Kafkaslardaki Rus kuvvetlerinin bir kısmını üzerinden atabilmek için Osmanlı Devletinin bir an önce savaşa girmesini istiyordu. Osmanlı Devleti ise, seferberliğin henüz tamamlanmadığını ve devletin mali durumunun iyi olmadığını ileri sürerek bahane aradı. Zaten, Avrupa’da İngiltere ve Almanya’nın etraflarındaki müttefikleri ile giriştikleri dünya hakimiyeti savaşının Türkiye ile yakından ilgisi görülmüyordu. Hele neticesi belli olmayan bir savaşa katılmanın doğru olamayacağı herkesce paylaşılıyordu. Bununla beraber özellikle Balkan Harbinin kötü hatıralarının silinmesi isteği de mevcuttu. Bu hisleri ayakta tutmaya çalışan ve Alman zaferinden emin olan başta Harbiye Nazırı Enver Paşa olmak üzere kabinenin bazı üyeleri devletin savaşa girmesini istiyorlardı. Neticede Enver Paşanın emri ile Amiral Şuson donanmayı alarak 29-30 Ekim 1914 gecesi Karadeniz’e çıktı ve Odesa ile Sivastopol gibi Rus limanlarını bombaladı. Bu hadiseden sonra İtilaf Devletleri Osmanlı Devletine savaş ilan ettiler.
Savaşın başında Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile Harbiye Nazırı Enver Paşa her ne düşündülerse sabık hükümdar Sultan İkinci Abdülhamid Hanın bu mühim mesele hakkındaki malumatına, bilgi ve tecrübesine müracaat etmeyi uygun bulurlar ve bu maksatla İshak Paşayı Beylerbeyi Sarayına gönderirler. 30 yıl gibi uzun bir müddet Avrupa siyasetine hakim olmuş Abdülhamid Han, cevabında:
"Bu vaziyette artık benim verebileceğim bir fikir, tavsiye edebileceğim bir tedbir kalmamıştır. Zira bu zavallı devlet Harb-i Umumiye sürüklendiği gün münkariz olmuştur (yıkılmıştır). Sizi bana gönderenler, harbe girmeden önce göndermeliydiler. Dünyanın karalarına ve denizlerine hakim olan devletlerine karşı Almanya ve Avusturya ile birleşip ateşe atılmak, tarihin ender kaydettiği hatalardandır." demekten kendini alamamıştır.
Herhalde bu konuşmasından tatmin olmayan Enver Paşayı da Beylerbeyi Sarayına davet ederek nasihatlerde bulunmuş ve şöyle demiştir:
"33 senelik saltanatımda ferdin hürriyetine taraftardım. Lakin gelişigüzel bir hürriyet ve serbestiyi hiçbir zaman istemedim. Meşrutiyeti ben ilan ettim. Ama mebuslarımızın kifayetsizliğini görünce kapattım. Meclis-i Mebusanın 93’te verdiği kararın bize neye mal olduğunu bilirsiniz. Balkanları kaybettik. İstanbul’a gelen Ruslar ile şerefsiz bir anlaşma imzalamaya mecbur olduk. Anlaşma imza ederken Saffet Paşanın ağladığını işitince ben de ağladım. Ama gözyaşı dertlere deva olmuyor. Şimdi siz de acele bir harbe girmiş bulunuyorsunuz. İnşaallah hayırlı ve şerefli olur. Fakat Allah göstermesin, ya felaketle biterse... İster misin, bu da Anadolu’nun kaybına mal olsun... Her devirde devletin düşmanı olmuştur. Siz de bu düşmanlarla işin iç yüzünü bilmeden birleştiniz. Hareket Ordusu ile İstanbul’a geldiniz. İktidarı ele aldınız. İstediğiniz makama geçtiniz. Yapmak istediklerinizi niye yapmıyorsunuz? Bunlara güvenme oğlum, insanı bugün alkışlayanlar, yarın onun aleyhine dönüp parçalamasını da bilirler. Dikkatli ol..."
Ne var ki, büyük hayaller peşinde koşan Enver Paşa, bu çok mühim nasihatlere kulak asmamış, bildiği yolda yürümüştür.
Gerek Almanya ve gerekse Osmanlı Devleti, savaşa katılırken, Rusya ile İngiltere’de bulunan Müslümanları ayaklandırmanın bu iki devlete gaile çıkaracaklarını ümid etmişlerdi. Ancak çeşitli sebepler neticesinde, beklenen ayaklanma gerçekleşmemiştir.
İtilaf Devletleri ile İttifak Devletlerinin karşılıklı savaş ilan etmeleri neticesinde cepheler teşekkül etmiştir.
1 Kasım 1914’te Rusların Doğu Bayezid’den sınırımıza tecavüz etmeleri ile Kafkas Cephesi açıldı. Ruslar ilk iki muharebede mağlub edildi ise de, takib edilip atılamadı. "Dondurucu kışta taarruz doğru olmaz. İlkbahara tehir edelim." tavsiyelerine ehemmiyet vermeyen Enver Paşanın bizzat idare ettiği Sarıkamış Harekatında dondurucu kışın da etkisi ile en değerli birliklerimiz perişan oldu ve 90.000 şehit verildi. Ruslar 1915’e kadar Van, Muş, Bitlis; 1916’dan sonra Erzurum, Erzincan, Trabzon, Bayburt, Gümüşhane’yi zaptederek Şarki Anadolu’yu ellerine geçirdiler.
12 Mart 1917 Bolşevik İhtilali ile Çarlık yıkılınca, Ruslar Brest-Litovsk Muahedesi ile 1914’ten sonra aldıkları yerleri iade ettikleri gibi Batum, Kars ve Ardahan’ı da geri verdiler.
1 Kasım 1914’te İngilizlerin Süveyş’te Akabe’yi bombardıman etmeleri ile Filistin-Suriye Cephesi açıldı. Cemal Paşa serdarlığında 1915’te yapılan kanal geçme teşebbüsü iki defa başarısızlıkla neticelendi ve ordumuz Gazze’ye çekildi. 1917’de meydana gelen üç Gazze Savaşının ikisini ordularımız kazandı ise de, üçüncüsünde Siyonizmin ve İngiliz altınlarına aldanan Arapların ihaneti neticesinde mağlub olduk. 1918 Nablus Meydan Muharebesinde de aynı ihanetle karşılaşarak yenildik. Bu defa Suriye, Filistin, Şam, Haleb ve Beyrut elimizden çıktı.
İngilizlerin 1 Kasım 1914’te Basra Körfezine asker çıkarmaları ile Irak Cephesi kurulmuştur. Kumandanlığına tayin edilen Süleyman Askeri Bey, İngilizlere mağlub oldu ve civar yerler İngilizlerin eline geçti. Albay Halil Bey, Küt Zaferini kazandı ise de, ne yazık ki bu zaferden istifade edilemedi. İngilizlerin bu havalideki askerleri tamamen temizlenmeden, bir İran seferine girişilerek, kuvvetler dağıtıldı. Bundan istifade eden düşman, takviye kuvvetleri alarak 11 Mart 1917’de mukavemet görmeden Bağdat'ı ele geçirdi. Bağdat’ın düşüşü ile Irak bölgesi de elimizden çıktı.
Birinci Dünya Savaşı esnasında Çanakkale’de çok mühim savaşlar oldu. Göben ve Breslav gemilerinin Osmanlılara sığınmasından sonra Çanakkale üzerine tazyik başladı. Muharebeler ise 1915’ten sonra oldu. Çanakkale’de meydana gelen savaşlar şehamet destanları ile doludur. Kirte Muharebeleri, Zığındere ve Anafartalar muharebesi, Kocaçimen, Conkbayırı, Kanlısırt, Kirtetepe, Kanlıtepe, Aslantepe muharebeleri Türk kuvvetlerinin zaferi ile neticelenmiş, muvaffak olamayacağını anlayan düşmanlar, bize belli etmeden gizlice çekilmeye başlamışlardır ve 1916 Ocakında tamamen çekilip gitmişlerdir.
Türk milletinin tarihinde ayrı bir önem taşıyan ve 9 aya yakın süren Çanakkale Muharebelerinde 250.000 civarında şehid verilmiş, yeni yetişen bir nesil burada erimiştir. Neticede Türk cesareti İngiliz soğukkanlılığını, Türk azmi İngiliz inadını ve Türk vatanseverliği İngiliz gururunu yenmiş, şanlı tarihimize “Çanakkale geçilmez” ibaresini yazdırmıştır.
Denizlerde de savaşlar olmuş ve Yavuz ve Midilli gemilerimizin Rus sahillerini bombardıman etmelerinden sonra Ruslar da Trabzon’u bombalamışlardır. İngilizler Gazze ve İskenderun limanlarını, donanmamız Batum’u bombardıman etti. Kanal’da, Gazze’de, Suriye ve Çanakkale muharebelerinde İngilizler tayyareden de istifade ettiler.
1917’de Rusya’nın savaştan çekilmesi ile boşalan yeri Amerika doldurdu ki, bu durum Merkezi Kuvvetlerin aleyhine oldu. Bu tarihte bütün devletlerde bir yorgunluk ve bıkkınlık başgösterdi. Rusya’nın savaştan çekilmesiyle imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlı Devleti, doğudaki topraklarını istiladan kurtardığı gibi, Kafkasya’daki isyanları fırsat bilerek Bakü’yü ele geçirmeye kalkıştı. Ancak 1917 Haziranında Yunanistan’ın İtilaf Devletleri safında savaşa girmesi ve ayrıca 1918 yazı sonlarına doğru İtilaf Devletlerinin bütün cephelerde umumi bir taarruza geçmeleri, Merkezi Devletlerin sonunu getirdi.
1918 Eylülünde, Makedonya cephesinde, Fransız taarruzu neticesinde Bulgarlar yenilince, mütareke istediler. Bulgarların savaştan çekilmesiyle Almanya yolu kesilmiş, daha önemlisi, İstanbul Trakya yönünden bir saldırıya açık duruma gelmişti. Bu sırada sayısı dokuza çıkan Türk orduları hayli uzaklarda savaşıyor, hatta Bakü’de bulunuyordu. Gerek bu durum, gerekse Suriye cephesindeki yenilgi, yıllardır "zafer" vaadiyle aldatılan millete İttihat ve Terakkinin siyasetinin başarısızlığını gösterdi. Savaşa devam etmekte hiçbir fayda yoktu. 1918 Martında Sadrazam olan Talat Paşa, mütarekeyi imzalayarak bir hükümetin kurulmasına imkan vermek için 7 Ekim 1918’de istifa etti. Hükümeti daha çok İtilaf fırkası mensupları ile Ahmed İzzet Paşa kurdu. Bu sırada, dört yıldır Anadolu Türk erkeklerini yutan ve tarla bahçe işlerini ihtiyar ile kadınlara bırakan Birinci Cihan Savaşından yılarak, mütareke istedik. Bağdat-Kerkük arasındaki Kut el-Amare’de Osmanlılarca esir alınan ve Büyükada’daki kampta bulundurulan İngiliz Generali Townshend (Tavnşend) aracılığı ile Londra’ya başvuran Ahmed İzzet Paşa hükumeti, Bozcaada yanında Limni Adasındaki Mondros limanında demirleyen İngiliz Akdeniz donanması amirallik gemisi Agamemnon zırhlısı içinde, bize dikte ettirilen mütareke şartlarını 30 Ekim 1918 günü imzalamak mecburiyetinde kaldı. Amerika Cumhurbaşkanı Wilson’un ünlü 14 maddelik prensiplerini İngiltere ve Fransa kabul etmişlerdi. Bu Wilson prensiplerinde; "Osmanlı İmparatorluğunun Türk olan bölgelerinde, itirazsız olarak Türklerin hakimiyeti sağlanacak ve bir bölgenin halkı, çoklukça hangi idareyi istiyorsa, o idareye tabi olacaktır.” hükümleri de vardı.
Bütün bunlara rağmen, İngilizler müttefikleri Fransızlara bile bildirmeden Akdeniz Başkumandanı Vis-Amiral Arthur Calhorpe (Kaltrop)’a Londra’dan telsizle bildirdikleri, 25 maddelik Mondros Mütarekesini bize dikte ettirerek ve Osmanlının hiçbir itirazına yer vermiyerek imzalattılar. Bu antlaşma, bütün Osmanlı tarihinde görülmemiş korkunç bir "esaret ve teslim oluş vesikası"dır. Bunu imza etmekle 30 Ekim 1918 günü, Osmanlı Devleti resmen çökmüş ve Türklüğün İstiklal Savaşı başlamış oluyordu.
Halkımızın seferberlik dediği, dört yıl süren Birinci Cihan Savaşında Türk ordusu, şu yedi cephede, şan ve şerefle çarpıştı: Kafkasya cephesinde Ruslarla, Karpatlardaki Galiçya’da Ruslarla, Makedonya’da Yunanistan ve Fransızlarla, Çanakkale’de İngiltere-Fransa-İtalya ve (Hintli Avustralyalı) sömürgeleri ile, Suriye-Filistin ve Irak cephelerinde Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan dahil, İngiltere İmparatorluğu orduları ile. Bir halk türkümüzde bu savaş yılları için; “Yedi düvelin önünde Osmanlıydı ki, dayandı” denilmesi pek yerindedir.
İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika vs.) Birinci Dünya Savaşından kazançlı çıkarlarken, Merkezi Devletlerin (Almanya, Avusturya, Türkiye ve Bulgaristan) en değerli toprakları ellerinden alınmış, Osmanlı Devleti de imzalamış olduğu Mondros Mütarekesi ile yıkılmış ve tarihteki rolünü kurulacak yeni Türk Devleti’ne bırakmıştır.