AVRUPA GÜVENLİK ve İŞBİRLİĞİ KONFERANSI (AGİK)
1973'te içerisinde Türkiye'nin de bulunduğu 35 ülkenin arasında Avrupa'da bir savunma güvenlik ve işbirliği sistemi kurmak gayesiyle, konuların tartışıldığı konferanslar organizasyonu. Bu konferanslarda alınan kararların, imzalanan nihai senedlerin, ülkeleri bağlayıcı bir özelliği yoktur. Ancak bu senetler İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan devlet sınırlarını dokunulmaz olarak kabul etmektedir.
Sovyetler Birliği daha 1950'li yıllardan başlayarak, Doğu Avrupa'da egemen olması için yaptığı savaşları meşrulaştırmak sebebiyle Avrupa Güvenlik Konferansının toplanması için uğraşıyordu. 1970'li yıllarda doğu ile batı arasında bir yumuşama başlaması, böyle bir konferansın toplanmasına mani oldu. Daha sonra 1972 ileHaziran 1973 tarihleri arasında gündem tayin edilmek üzere büyük elçiler seviyesinde hazırlık görüşmelerine başlandı.
AGİK'in üç kademede gerçekleşti: 3-7 Temmuz 1973'te Helsinki'de organize edilen ilk toplantı, dışişleri seviyesinde yapıldı. Uzmanların konferans belgelerinin taslağını hazırladıkları 18 Eylül 1973'ten 7 Temmuz 1975'e kadar Cenevre'de süren ikinci safhası oldu. Üçüncü ve son olarak 31 Temmuz-1 Ağustos 1975'te Helsinki'de organize edilen doruk toplantısı oldu. Bu son toplantıya 35 ülkenin devlet veya hükümet başkanları katıldılar. Hazırlanan ve Helsinki Nihai Senedi olarak bilinen belgeyi imzaladılar.
1975'te imzalananHelsinki Nihai (Sonuç) Senedindeki imza altına alınan maddeler şunlardır:
İşletme kurma ve ekonomik faaliyetlere ilişkin karalarda bağımsızlık,
Bireylerin ekonomik faaliyete katılmasında özgürlük,
Kamu ve özel sektör işletmelerine rekabed edebilmeleri için eşit muamele.
Üretim araçlarına ulaşmada, hammadde temininde ve personele ilişkin kararları almada serbest olma.
Bu makro önlemlere ek olarak finans ve hukuk alanlarında aşağıdaki düzenlemeler teklif edildi.
Modern bankacılık sisteminin geliştirilmesi,
Çifte vergilendirme sistemini engellemek için ikili vergi anlaşmaları yapılması ve amortisman konusunda ortak uygulamanın benimsenmesi.
Piyasa ekonomisi modeline uygun şirketler hukukunun düzenlenmesi,
İş hukukunun yeniden gözden geçirilmesi,
İşletmeler arası anlaşmazlıklar olduğu takdirde uluslararası hakemlik sistemine başvurulması,
Üye ülkelerdeki ulusal hukuk sistemlerini mahkeme kararlarının tanınmasını sağlayacak şekilde düzenlemeler.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansında tartışılan konular SEPET adı verilen üç bölümden meydana gelmektedir. Birinci Sepet'te güvenlik, ikinci sepette ekonomik işbirliği, üçüncü sepette ise insan haklarına yönelik konular ele alınmaktadır.
AGİK uzun süreli tesirli olması için 1975'te konferansa katılan 35 devlet, düzenli olarak bir araya gelme kararı aldılar. Bu karardan sonra ilk toplantı Ekim 1977-Mart 1978 Belgrad'da oldu. İkinci konferans 1980 Kasımında Madrid'de güç şartlar altında toplandı. Çünkü bu tarihlerde Sovyetler Birliği Afganistan'a müdahalesi dolayısıyla, Helsinki Nihai Senedinde geçen şartlara uymayışı sebebiyle, konferansın toplanmasını istemiyordu. Buna rağmen AGİK Konferansı toplandı ve dünya meseleleri derinlemesine tartışıldı. 1981 ve 1982 yıllarında AGİK toplantıları yapılamadı. Üçüncü AGİK izleme toplantısı 1986 yılında yapıldı.
19-21 Kasım 1990 tarihlerinde 34 ülkenin katılmasıyla Paris'te AGİK zirve toplantısı yapıldı. 21 Kasım 1990 tarihinde AGİK Toplantısına katılan ve Paris Yasası diye bilinen belgeyi imzalayan devletler şunlardır: Almanya Federal Cumhuriyeti, ABD, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Kanada, Kıbrıs Rum Yönetimi, Danimarka, İspanya, Finlandiya, Fransa, İngiltere ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İzlanda, İtalya, Lihtenştayn Prensliği, Lüksemburg, Malta, Monako Prensliği, Norveç, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Vatikan, İsveç, İsviçre, Çekoslavakya, Türkiye, SSCB, Yugoslavya.
En son olarak 9 Temmuz 1992 tarihinde Helsinki'de 51 ülkenin katılmasıyla AGİK zirve toplantısı yapıldı. Bu konferansta Bosna-Hersek'te Sırpların katliamını durdurmak ve Avrupa'da barışı devam ettirme konusunda devlet ve hükümet başkanları çeşitli görüşleriini açıkladılar. Bu konferansta Yugoslavya'nın üyeliği askıya alındı.
Alm. Menschenrechtsrat Europas, Fr. Conseil Européen des droits humanis, İng. European human rights council. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle kurulan milletlerarası mahkeme. Avrupa Konseyinin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Divanı, 1959 yılında kuruldu. Avrupa Konseyine üye olan devlet sayısı kadar yargıcı bulunan divana yalnızca Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve üye devletler başvurabilirler. Konseyin Danışma Meclisi, bu yargıçları üye devletlerce sunulan listelerdeki adlar arasından dokuz yıl müddetle vazife yapmak üzere seçer. Divana yalnız devletler başvurabilir. Başvuru yolu ferdlere kapalıdır. Ancak, bağlı oldukları devletin divanın mecburi yetkisini kabul etmesinden sonra üye devletin vatandaşları devlet aleyhine komisyona başvurabilirler. Komisyon başvuru üzerine meseleyi divana götürebilir. Divan ancak yetkisini ayrı bir bildiriyle kabul etmiş olan devletler arasındaki uyuşmazlıklara bakar. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi divan kararlarının uygulanmasını denetler.
AVRUPA İNSAN HAKLARI KOMİSYONU
Alm. Menschenrechtskommission Europas, Fr. Comission Européenne des droits, İng. European human rights commission. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre kurulmuş olan yarı mahkeme niteliğinde organ. Komisyonun, sözleşmeye taraf olan devletlerin sayısı kadar üyesi vardır. Bu üyeler, Avrupa Konseyinin parlamenter organı olan Danışma Meclisinin hazırladığı listeye göre Bakanlar Komitesince altı yıllık bir zaman için seçilirler. Üyeler, Komisyonda vatandaşı bulundukları devlete karşı da bağımsız olarak vazife yaparlar. Komisyona hem sözleşmeye taraf devletler hem de fertler başvurabilirler. Sözleşmeye taraf olan her devlet başvurusunda taraf olan başka bir devleti sözleşmeye aykırı davranmakla suçlayabilir. Fertlerin Komisyona başvurabilmesi için iki temel şart vardır: 1) Aleyhine başvurulan devlet, fertlerine bu hakkı tanımış olmalıdır. 2) Komisyona başvurmak isteyen kişi kendi ülkesindeki yargı yollarının hepsine başvurmasına rağmen hakkını elde edememiş olmalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun tam bir yargı organı olup olmadığı tartışılmaktaysa da, komisyon üyeleri ferdi başvurunun kabul edilebilirliği hususunda kesin karar verirken yargıç gibi hareket ederler. Komisyon 1958 senesinde meşhur Lawless olayında verdiği kararda da kendisini milletlerarası bir mahkeme olarak ortaya koymuştur. Bununla beraber komisyon ferdi başvuruları inceledikten sonra önce barışçı yollardan çözüm arar. Böyle bir çözüm bulunamazsa, mesele, Avrupa İnsan Hakları Divanına götürülür. Komisyona yapılan başvuru Divanın yargı yetkisini kabul etmiş olmayan bir üye devlet aleyhine yapılmışsa, bu durumda Komisyon dostça çözüm bulunamadığı hallerde görüşünü bir raporla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine bildirir.
Komisyon, sözü edilen son kararlarının bir hüküm gibi, kesin ve bağlayıcı olmaması sebebiyle, mahkeme değil, yarı mahkeme özelliğinde bir organ sayılmaktadır. Türkiye, 1987 senesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının komisyona ferdi olarak başvuruda bulunma hakkını kabul etmiştir.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Alm. Abkommen der Menschenrechte Europas, Fr. Contrat Européen des droits hummans. İng. European Human rights Agreement. Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında 4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanan İnsan haklarını ve temel hürriyetleri korumaya ilişkin sözleşme. Tam adı; "İnsan Haklarını ve Temel Hürriyetleri Korumaya İlişkin Sözleşme"dir. Bu milletlerarası sözleşme 3 Eylül 1953'te beş ek protokolle yürürlüğe girmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi 10 Mart 1954 tarihinde çıkardığı bir kanunla onaylamıştır. Bu kanun 19 Mart 1954 tarih ve 8662 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Şu anda Avrupa Konseyine üye olan 21 ülkeden 20'si sözleşmeye katılmıştır. Konseyin yeni üyesi Liechtenstein ise henüz sözleşmeye taraf değildir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kişinin belli başlı medeni ve siyasi haklarını geniş bir şekilde garanti (güvence) altına almıştır. Sözleşmenin birinci bölümünde korunması öngörülen hak ve hürriyetler şunlardır:
Yaşama hakkı ve beden bütünlüğünün korunması hakkı; özgürlük ve güvenlik hakkı; adalete uygun bir biçimde yargılanma hakkı; özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı; meskenin (konutun) ve haberleşmenin gizliliğinin korunması hakkı; düşünce, vicdan ve din hürriyeti; ifade hürriyeti; toplantı, dernek ve sendika kurma hürriyeti; sözleşmede tanınan hak ve hürriyetleri ihlal edilen her ferdin milli yargı organlarına başvurma hakkı; mülkiyet hakkı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olan devletler makul zaman aralıklarıyla ve gizli oyla serbest siyasi seçimler yapmayı kabul ve taahhüt etmişlerdir. Sözleşme, işkence, insanlığa aykırı ve onur kırıcı muamele ve ceza uygulamasını, ayrıca köleliği ve ceza kanunlarının geçmişe etkili olarak uygulanmasını da yasaklamıştır.
Kabul edilen bir ek protokol başka hakları da düzenlemiş ve yasaklar koymuştur. Buna göre hiç kimse hukuka uygun olmayan bir yükümlülüğü yerine getirmediği için hürriyetinden alıkonulamaz. Herkes serbest dolaşım ve meskenini seçme hakkına sahiptir. Hiç kimse kendi yurdundan zorla çıkarılamaz; yabancı asıllı olanları kitle halinde göçe zorlamak yasaktır.
Sözleşmede ve ek protokolde sayılan hak ve hürriyetler açık seçik tanımlanmış olmadığı halde, bunların hangi şartlar altında sınırlanabileceği ve hangi durumlarda askıya alınabileceği kesin bir şekilde belirlenmiştir. Sözleşmenin bu konuda kullandığı formül şöyledir: Bir hakkın kullanılması demokratik bir toplumda mecburi tedbir olarak, milli güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması ancak kanunla kısıtlanabilir.
Sözleşmede ayrıca özel sınırlama sebepleri de açıklanmıştır. Bu yüzden sözleşmenin, Avrupa'nın demokratik rejimlerinin korunması, birlik ve bütünlüğünün sağlam temeller üzerine oturtulması gayesinin yanı sıra, devletlerin egemenliğinin pek fazla kısıtlanmamasını sağlama gayesine de yer verilmiştir.
Sözleşmenin milletlerarası hukuk alanında getirdiği en önemli yenilik, kişilerin ferdi başvuru hakkını tanımış olan devlet aleyhine Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna dilekçe verebilmesidir.
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde ideal prensipler yer almışsa da halen uygulanması hususunda pekçok pürüzler bulunmaktadır. Bilhassa Avrupa Konseyine üye olan ülkelerin diğer ülkelere karşı çifte standard uygulamaları sebebiyle insanlık huzur ve mutluluk dolu günleri hasretle beklemektedir. Pekçok insanlar evlerinden ve yurtlarından kovulmakta, kendi dinlerine ve öz değerlerine sahip çıktıkları için ya horlanmakta veya cezalandırılmaktadırlar. İnsan hakları sözleşmesi savunucusu devletler ise bunları zevkle seyretmektedirler.
Alm. Europarat, Fr. Conseil d’Europe, İng. Council of Europe. 5 Mayıs 1949 Londra’da imzalanan Avrupa Konyesi Statüsü ile kurulan siyasi alandaki en önemli Avrupa teşkilatı. Kurucusu 10 devlet olup, bunlar; Belçika, Danimarka, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç ve İngiltere’dir. Kurucu devletlerin çağrısı ile Türkiye ve Yunanistan aynı yılın Ağustos ayında, İzlanda 1950’de, Almanya 1951’de, Avusturya 1956’da, Kıbrıs 1961’de, İsviçre 1963’te, Malta, İspanya ve Portekiz 1977’de ve en son olarak da Liechtenstein 1978’de teşkilata katıldılar.
Yunanistan siyasi rejimi dolayısıyla geçici bir süre için konseyden ayrılıp (1969), daha sonra geri döndü (1974).
Avrupa Konseyi statüsünün birinci maddesi: “Avrupa konseyinin gayesi, üyeleri arasında müşterek varlıkları olan ilke ve prensiplerini korumak, yaymak, iktisadi ve siyasi gelişmelerini (ilerlemelerini) sağlamak için daha sıkı bir birlik meydana getirmektir. Bu gayeye ulaşmak için müşterek meseleler müzakere edilecek (tartışılacak), anlaşmalar yapılacak, ictimai ve kültürel sahalarda, hukuki ve idari meselelerde birlikte hareket edilecek, insan haklarıyla temel hak ve hürriyetler korunacak ve geliştirilecektir. Milli savunma ile ilgili meseleler, Avrupa Konseyinin yetkileri arasına girmemektedir. Konsey’in nihai gayesi tek bir Avrupa devletine ulaşmaktır.”
Avrupa Konseyi üyeliği, Konsey’in statüsündeki belirtilen siyasi rejime ve idare tarzına uygun diğer Avrupa ülkelerine de açık bulunmaktadır. Avrupa ülkesi olmayanlar konseye üye olamazlar.
Konsey’in temel statüsünde ifade edilen Avrupa birliğinin temeli olarak düşünülen kültürel birliğin esasları Avrupa’nın müşterek tarihinden kaynaklanmaktadır. Bu kaynakları kısaca şöylece ifade olunmaktadır:
"Konsey, Avrupa devletlerinin siyasi birleşmelerini gerçekleştirmede; Eski Yunan Felsefesi, Roma Hukuku, Batı Hıristiyan kilisesi, Rönesans Hümanizmi ve Fransız İhtilali gibi ortak geleneklerden faydalanacaktır."
Organları:Konsey’in merkezi, Fransa’da Strasbourg şehrindedir. Resmi lisanı İngilizce ve Fransızcadır. Bazan Almanca ve İtalyanca da yardımcı lisan olarak kullanılır.
Bakanlar komitesi: Üye ülkelerin dışişleri bakanlarından meydana gelir. Senede iki defa toplanır. Kendisine sunulan karar ve raporları görüşür. Komitenin başkanlığı alfabe sırasına göre dönerek değişir. Ayrıca çeşitli teknik bakanlar da zaman zaman kendi sahalarındaki konularda yapacakları işbirliğinin esaslarını görüşürler.
İstişari asamble: Burada 170 üye bulunur. Her ülke nüfusuna göre üye gönderir. Türkiye’nin bu meclise üye 12 parlamenteri vardır. Bu üyelerin milletvekili olmasını gerektiren bir hüküm olmadığı halde tatbikatta bu temsilcilerin parlamenterler arasından seçilmesi veya tayin edilmesi gelenek haline gelmiştir. İstişari asamble, her sene üç defa birer haftalık süreyle toplanır ve her yıl kendisine bir başkan seçer. Parlamento usullerine göre çeşitli konuları görüşür ve tavsiye kararları alırlar. Asamblenin çeşitli komisyonları vardır.
Teşkilatın Genel Sekreterliği Strasbourg şehrindedir. Genel Sekreterlikte üye ülkelerden gelen 800 memur çalışır. Sekreterliğin, genel sekreteri ve yardımcısı Bakanlar Komitesinin tavsiyesi üzerine İstişari asamble tarafından seçilir.
Avrupa Konseyi, kuruluşundan beri çeşitli sözleşmeler hazırlamış ve bu sözleşmeler üye ülkelerin imzasına sunulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:
İnsan Hakları Sözleşmesi (1950, Roma). Türkiye bu sözleşmeye aynı sene katıldı.
Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözülmesine Dair Avrupa Sözleşmesi (Strasbourg 1957).
Avrupa Sosyal Şartı (1961).
Avrupa Hakemlik Sözleşmesi (1966).
Konseyin organlarından olan Avrupa İnsan Hakları Divanı, insan hakları konusunda devlerler üstü bir mahkeme olarak düşünülmüştür. Bu divan, konsey üyesi devletlerin sayısı kadar hakemden teşekkül eder.
Konseyin diğer bir organı da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul eden devletlerin taahhüt ettikleri hürriyetleri ve hakları gerçekleştirmek için kurdukları Avrupa İnsan Hakları Komisyonudur. Komisyona müracaat hakkı üye devletlerden başka, hakiki şahıslara, hükumet dışı teşekküllere ve insan topluluklarına da tanınmış bulunmaktadır. Ancak devlet dışı hakiki ve hükmi şahısların müracaat yapabilmesi için ilgili devletin Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun selahiyetini (yetkisini) kabul etmiş olması lazımdır.
5 Mayıs günü Avrupa Günü olarak her yıl kutlanmaktadır.
ŞEKİL VAR !
AVRUPA NÜKLEER ARAŞTIRMA KONSEYİ (CERN)
12 Avrupa devletinin 1952'de kurduğu bilimseil araştırma merkezi. CERN, İsviçre-Fransa sınırında kurulmuştur. CERN'de yüzlerce bina, 3000 kişilik destek personeli ve nöbetleşe kısa süreler için çalışan 2500 kadar fizikçi vardır. Bunlardan 100 kadarı teorik fizikçilerdir. Diğerleri ise, teorisyenlerin fikirlerinin tecrübe edildiği deney düzeneklerinin (mekanizmalarının) projelerini hazırlayan, yapımını sağlayan ve deneyleri yürüten tatbikatçılardır.
CERN'de en önemli yeri, yeraltındaki parçacık hızlandırıcılarının, yani akseleratörlerin olduğu bölgedir. Tarım arazisinin altında millerce uzanan dev makinalarda atom parçacıkları ya birbirleriyle, yahut atom çekirdeği ile korkunç hızlarda çarpıştırılırlar. 1956'da kurulan 28. GeV'lik eşzamanlı proton hızlandırıcısından sonra 1976'da da 450 GeV$lik bir başka hızlandırıcı daha kulanıma girdi. 1981'de geliştirilerek çarpışma halkası olarak kullanılabilecek duruma getirilen bu cihazdan bugün, dönüşümlü olarak parçacık hızlandırıcısı ve çarpıştırıcı olarak faydalanılmaktadır. Çarpışmalar ile bazı kısa ömürlü garip madde biçimleri bu arada parçacık fizikçilerinin ilgilendiği W ve Z parçacıkları ortaya çıkarılmıştır. CERN, Avrupa'nın fizik alanında Amerika ve Rusya ile yarışa girmesini sağlamıştır.
Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) üye ülkelerin ortak olarak kullandıkları para birimi. Buna ECU denilmektedir. İngilizce Europeon Cuurrency Uinit'in kısaltılmış şeklidir. 13 Mart 1979'da yürürlüğe giren Avrupa Para Sisteminin temel unsuru ECU'dur.
1 ECU'nun değeri 9 AET ülkesi paralarının sabit tutarlarının toplamıdır. Bu sabit tutarlar her üye ülke parası için bir ağırlık katsayısının tespit edilmesi neticesinde elde edilir. Her ülkenin parasının ağırlık katsayısı ise değişmez ekonomik ölçülere göre tesbit edilmektedir. Bu ölçüler; üye ülkelerin gayri safi milli hasılaları, topluluk içindeki ticaret payları, kısa süreli para destekleme sistemi içindeki paylarıdır. Kısaca ekonomik ölçülere dayanan ağırlıklı para tutarlarının toplamı ECU'nun değerini belirlemektedir. Üye ülkelerin paralarının ECU içindeki ağırlıklarını gösteren bu tutarlar sabit olmakla beraber her beş yılda bir veya paralardan herhangi birinin efektif döviz kurunda % 25 nisbetinde bir değişme olduğu zaman talep üzerine yeniden gözden geçirilir. Bu konuda bir değişikliğin yapılabilmesi için bütün üye ülkelerin onayı gerekmektedir.
ECU kambiyo kurları mekanizmasında bir ortak payda, sapmaları belirlemeye yarayan bir gösterge, bütün müdahale ve kredi işlemleri için bir referans ve AET para otoriteleri arasında bir ödeme vasıtası olarak iş görür.
AET üyesi ülkelerden herbirinin parasıyla ECU arasındaki orana Merkezi Kur adı verilir. Merkezi kurlar Avrupa paralarının kendi aralarındaki pariteleri (% 2,25'lik bir dalgalanma marjıyla) belirtir. Avrupa paraları arasında bir istikrar unsuru olan ECU'nun ihdas edilmesiyle uzun vadede telafi meblağlarının ödenmesine gerek kalmayacağı düşünülmektedir.
Alm. Europarat, Fr. Parlement Eeuropéen, İng. European parliament. Avrupa Topluluklarına üye ülkelerin vatandaşlarının katıldığı doğrudan genel seçimlerle teşkil edilen yasama meclisi.
1958'de Avrupa Parlamentosu asamblesi olarak kurulan Avrupa Parlamentosu, önceleri her milletin kendi parlamentosunun seçtiği üyeler tarafından teşkil edildi. 1979'dan sonra üyeliklerin üye devletler arasında orantılı olarak dağıtıldığı ve doğrudan seçimlerle işbaşına gelen 434 üyeli bir yasama organı haline getirildi. İlk seçimi 1979'da yapıldı.
Avrupa Parlamentosu üyeleri milli kimliklerine göre değil siyasi eğilimlerine göre gruplara ayrıldı. Parlamentoda Fransa, Almanya ve İngiltere'nin diğer üye ülkelerden daha çok üyesi vardır. Strasbourg veya Lüksemburg'da birer haftalık dönem oturumları biçiminde yılda yaklaşık 12 defa toplanır. Parlamentonun en yüksek organı, üyeleri arasından 30 aylık bir süre için seçilen bir başkan ile 12 başkan yardımcısından teşkil edilen divandır. Avrupa Parlamentosunun 15 ihtisas (uzmanlık) komitesi vardır.
Avrupa Parlamentosu, kendi iç tüzüğüyle genel anlaşmalarla ilgili olsun, olmasın her türlü konuda görüşmeler yapmaya yetkilidir. Anlaşmalara göre BakanlarKonseyi yasamayla ilgili çeşitli konularda Avrupa Parlamentosuna danışmak zorundadır.
Alm. Europa Gemeinschaft, Fr. Communatue Europeénne, İng. European Community Belirli Avrupa ülkeleri arasında, mal, hizmet ve üretim faktörlerinin (emek ve sermaye) serbestçe dolaşımını sağlamak gayesiyle kurulmuş iktisadi birlik.
1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğunu teşkil eden altı Avrupa ülkesi (Federal Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) 25.3.1957’de aralarında imzaladıkları Roma Antlaşması ile AT’yi kurmuştur. Topluluğa daha sonra İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın katılmasıyla dokuzlar haline gelmiş; Yunanistan’ın katılmasıyla üye adedi ona yükselmiştir. Son üyeler İspanya ve Portekizdir. Böylece toplam üye sayısı on iki olmuştur. Merkezi Brüksel olan AT’nin hedefi topluluk tarafından ortak iktisat politikaları (tarım, ulaştırma, dış ticaret) uygulamaktır. Topluluk nihai olarak üye ülkeler arasında iktisadi ve para birliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu gaye ile topluluk dışından gelen mallara ortak gümrük tarifesi tatbik edilmekte, bu gümrük gelirleri ile ortak tarım politikası takip edilmek istenmektedir. Üye ülkelerin mal ve faktörleri topluluk içinde herhangi bir sınırlama olmaksızın serbestçe dolaşabilmekte ve herhangi bir gümrük veya kontenjana tabi tutulmamaktadır. AT’de 1992 yılında tek pazara (single market) ulaşılması planlanmaktadır.
AT’nin icra organı, ortaklık konseyidir. Üye ülkelerin bakanlarından müteşekkil olan bu konsey, üye devletlerin ortak politikalarını ahenkleştiren ve karar alan bir icra organıdır. AT Komisyonu topluluğun sürekli yürütme organı vasfını taşımaktadır. Bakanlar Konseyi ve AT Komisyonu, Avrupa Parlamentosunun denetim ve gözetimi altında bulunmaktadır. Konsey, Komisyon ve Parlamentoda Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya eşit olarak en büyük oy hakkına sahip bulunmaktadır.
Türkiye AT ile aday üyelik münasebeti içinde bulunmaktadır. 12.9.1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile üç safhadan geçerek tam üye olmayı hedef almıştır. 1.1.1973 tarihinde yürürlüğe giren katma protokolle ilk safha olan hazırlık dönemini geçen Türkiye, halen topluluk üyeliğine geçiş dönemi safhasında bulunmaktadır. Geçiş dönemi ortak gümrük tarifesine uyum sağlanmasını ve dış ticarette mikdar kısıtlamalarının kaldırılmasını hedef almıştır. Geçiş döneminde gümrük vergilerinin veya eş etkili vergilerin kaldırılması için bir süre tanınmış bulunmaktadır.
Türkiye 17.4.1987’de tam üyelik başvurusunu yapmış fakat bu müracaat henüz kabul edilmemiştir. Kabul olunmaması için çeşitli siyasi oyunlara baş vurulmaktadır.
Alm. Eurapas Kaufmann, Fr. Commerçant d'Europe, İng. Europe Merchant. Avrupa ile ahitnameli (antlaşmalı), tüccar statüsünde ticaret yapma müsaadesi verilen Osmanlı tebeası gayri müslim tüccarlara verilen ad. Osmanlı ülkesi sınırları içinde, ahitnameli devletler tüccarı ile Müslüman ve gayri müslim tebeadan olan tüccar farklı şartlarda ticaret yapardı.
Ahitnameli tüccarın dış ticarette daha imtiyazlı durumda bulunması, yabancı elçilik ve konsoloslukların kullanacakları tercümanlardan cizye vb. vergilerin alınmaması gibi durumlar gayri müslim Osmanlı tebeasına çok cazip geldi. Bu gayri müslimler, İstanbul'daki yabancı devlet elçiliklerine ve diğer şehirlerdeki konsolosluklara başvurarak tercümanlık beratı aldılar. Elçiliklerdeki ve konsolosluklardaki vazifeliler bu yolla bazı menfaatler elde ettikleri için zamanla tercümanlık beratı alan gayri müslim tebaa çoğaldı.
Tercümanlık beratı ile ilgili suistimalin önlenmesi için Osmanlı Devleti idarecileri bazı tedbirler aldılar. Sultan Üçüncü Ahmed Han, Sultan Üçüncü Mustafa Han ve Sultan Birinci Abdülhamid Han bu konuyla ilgilenip yabancı elçilere notalar verdilerse de netice alınamadı. Sultan Üçüncü Selim Han devrinde, 1791 senesindeki teşebbüs de istenilen neticeyi vermedi. Bunun üzerine 1802 senesinde Avrupa ile ticaret yapan ve yapacak olan, tüccar kaptan ve gemi sahipleri için özel bir statü kabul edildi. Böylece "Avrupa Tüccarı"denilen bir sınıf ortaya çıktı. Avrupa ile ticaret yapmak isteyen ve güvenilir bir şahıs olduğunu isbat eden gayri müslimler Avrupa tüccarı beratı aldılar. Berat için 1500 kuruş ödenmesi ve beratın İstanbul Kadılığı Bab Mahkemesine kaydı şart koşuldu.
Avrupa tüccarı sınıfına girenlere; iki hizmetkarının bulunması, bunlardan birinin İstanbul dışında oturabilmesi hakkı tanınmıştı. Beratlı tüccara hukuki bakımdan da müste'min tüccar gibi muamele ediliyor, yabancı tüccarla 4000 akçeyi aşan davaları İstanbul'a sevk ediliyordu. Müste'min tüccarla olan davalarında ise davalının tabi olduğu devletin ahitnamesi esas alınıyordu.
1839'da Ticaret Nezaretinin kuruluşundan sonra ise Avrupa tüccarlarıyla ilgili işlere Ticaret Nezaretince bakıldı. Ticaret Nezaretine bağlı bir Ticaret Meclisinin, 1850'de ise Ticaret Mahkemesinin kurulmasıyla Avrupa tüccarının ticaretle ilgili davaları da burada görülmeye başlandı.
Osmanlı Devletinin gayri müslim tebeasını Avrupa devletlerinin himayesinden kurtararak onlara müste'min tüccar hak ve imtiyazları tanımasından ahitnameli devletler rahatsız oldular. Devletin gayri müslim tüccar hakkında kesin tavrını ortaya koyduğu 1806'dan sonra yabancı himayesine giren birkaç tüccar olduysa da gayri müslim tebea artık kendi adlarına ticaret yapmayı tercih etti. Bilhassa Avrupa tüccarı imtiyazının verilişini takib eden yıllarda bu statüye dahil olan Rum kaptan ve gemi sahiplerine büyük menfaatler sağladı.
Müslüman olmayan Osmanlı tebeası, tüccarların büyük imtiyazlarla zengin olması üzerine Müslüman tüccarlar Babıali'ye bir dilekçe sunarak Avrupa tüccarının sahib olduğu imtiyazların kendilerine de tanınmasını istediler. Bu istek, zamanla elde edilen karın Frenklerden Türklere geçeceği hesaplanarak yerinde bulundu. İstek, Sultan İkinci Mahmud Han tarafından da uygun bulununca "hayriye tüccarı" adı verilen yeni bir ticari grup ortaya çıktı. Avrupa tüccarlarına yalnızca batı ülkeleriyle ticaret imtiyazı tanınırken, hayriye tüccarlarının Avrupa'nın yanı sıra Hindistan ve Uzakdoğu ülkeleriyle de ticaret yapmasına izin verildi. Dış ticaretin kolay ve çabuk yürütülebilmesi için hayriye tüccarının iki ortağına da imtiyaz tanındı. Hıristiyan Avrupa tüccarları yurt dışına çıkarılması yasak malları alıp satamazken, hayriye tüccarları gemi kiralayarak veya kendi gemileriyle bu tür malların taşımacılığını, alım ve satımını yapabilirlerdi. Yabancı iskelelerdeki şehbenderler de hayriye tüccarlarına yardımla yükümlüydü. Şehbenderler ve bunlarla çalışan muhtarlar hayriye tüccarları arasından seçilirdi.
Temel ihtiyaç maddelerinin alım satımıyla uğraşan hayriye tüccarları, merkezlerde ve iskelelerde ticaret büroları, mağaza ve depolar açıyor, gemi çalıştırıyorlardı. Devletin savaş ve olağanüstü durumlarda hayriye tüccarlarına başvurması ve yardım istemesi tabiiydi.
Tanzimattan sonra Avrupa tüccarlığı ve hayriye tüccarlığının statülerinde bazı değişiklikler yapıldı. 1876'da ise Avrupa tüccarlığı ile hayriye tüccarlığı kaldırıldı.
Alm. Rechtsanwalt (m), Fr. Avocat, İng. Lawyer, Advocate. Kanunların tam olarak tatbikinde, haklı ile haksızın ayırt edilmesinde, mahkemelerde başkalarının hakkını arama ve korumada, dolayısıyla adaletin tecellisinde bir nevi amme hizmeti gören ve bunu kendisine meslek edinen ve kanunun icabettirdiği şartlara haiz kimse.
Önce Eski Yunan’da, sonra Roma’da mahkemeye düşenlerin akraba ve arkadaşlarına, onları yargı organı önünde savunma imkanı verildi. İlk olarak l274’te Fransa’da avukatlık yemini tatbik edildi.
Türkiye’de avukatlık, başlangıçta “dava vekilliği” şeklinde görülmüştür. Dava vekilliği yüz yıl önce, hükumete vekalet şeklinde başlamış, ancak usul hükümlerinin kabulü, davalarda tarafları temsil edenlerin hukuki bilgiye sahip olmaları mecburiyetini doğurunca, meslek haline geldi ve “muhamat” adıyla anıldı. Dava vekillerine de “muhami” denildi.
Dava vekillerinin durumu l8 Şevval l292 tarihli nizamname ile düzenlendi. 3499 sayılı kanun ve daha sonra l969 yılında kabul edilen ll36 sayılı Avukatlık Kanunu, avukatların ve dava vekillerinin durumunu açıklığa kavuşturdu.
En az üç avukat ve dava vekili bulunmayan yerlerde, baroda tutulan özel listeye yazılmış ve en az l0 sene mahkemelerde, savcılık ve icra dairelerinde katiplik yapmış olan dava takipçileri davada vekil olabilirler. Dava vekilliği kaldırılmıştır, ancak 1 Aralık l939 tarihinde dava vekaleti ruhsatına sahip olanlar devam edebilmektedir.
Avukatlık mesleği, barolara kayıtlı ve belli vasıfları haiz kimselerin yapabileceği ve kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslektir. Avukat olabilmek için, Hukuk Fakültesi mezunu, barolara kayıtlı, bir sene staj yapmış olmak ve kamu hizmetlerinden yasaklanmamış bulunmak gerekir.
DEVLETİN ADI |
Avustralya |
NÜFUSU |
17.350.000 |
BAŞŞEHRİ |
Canberra |
YÜZÖLÇÜMÜ |
7.682.300 km2 |
RESMİ DİLİ |
İngilizce |
DİNİ |
Hıristiyanlık |
PARA BİRİMİ |
Avustralya Doları |
En küçük kıtanın büyük bir bölümü üzerinde kurulan bir devlet. Asya'nın güneydoğusuna doğru, Güney Yarımküresinde uzanır ve dünya milletleri arasında arazi bakımından altıncı sırada yer alır. 10°-44° güney enlemleri ile 112°-154° doğu boylamları arasında bulunur. Topluluğun dış arazileri; Papua'nın Avustralya kısmını 7.450.000 kilometrekarelik Avustralya antarktikini, Hind ve Pasifik okyanuslarında birçok adaları içine alır.
Tarihi
Avustralya'nın bulunuşu da Amerika'nın bulunuşu gibi tesadüfidir. On altıncı yüzyıldan başlayarak Portekiz ve İspanyol gemicileri Avustralya'nın kuzeyindeki adalar bölgesine ulaştılar. Daha sonra 17. yüzyılda Hollandalı denizciler Avustralya kıyısına ulaştılar. Avustralya'nın yeni bir kıta olarak anlaşılması, 1769'da İngiliz kaptanı James Cook'un Yeni Zellanda'ya yaptığı bir seyahat sırasında tesadüfi olmuştur.
Daha sonraları İngiliz kaptanlarından Arthur Pihilip 26 Ocak 1788'de 1000 kişilik kadınlı-erkekli, çocuklu bir toplulukla Sdney'e yerleşti. Bugün, Avustralya Günü olarak her sene kutlanmaktadır. 1820 ile 1850 yılları arasında İngiliz asıllı halkın bütün kıtaya yayılması neticesinde Avustralya tamamen bir İngiliz kolonisi oldu. 1850 seneleri Avustralya altın arayıcılarının hücumuna uğradı. Ancak altın arayıcıları umduğunu bulamadılar. 1890 senelerinde ekonomik zorluklar Avustralya, Tasmania, Qneensland'ın bir federasyon etrafında birleşmesine sebeb oldu. 1901 federasyon anayasası tasdik edilerek Barton başkan seçildi.
Birinci Dünya Savaşında Avustralya federe devleti, İngiltere'ye Hint Okyanusunda yardım etti. 5.000.000 nüfusun 329.000'i gönüllü asker olarak savaşa katıldı. Almanların Emden isimli savaş gemisini batırdılar. İkinci Dünya Savaşında da yine İngiltere yanında savaşa katıldılar. Japonlara New Guinee'de çok zayiat verdirdiler. İkinci Dünya Savaşından sonra Avustralya'nın daha bağımsız olma arzuları belirdi. 1945 senesinden sonra Avustralya'nın münasebetleri İngiltere'den ziyade ABD'ye kaymaya başladı. 1951 senesinde Avustralya, Yeni Zellanda ve ABD arasında "Anzus" Paktı imzalandı. Daha sonra 1954 senesinde bu pakt Güney Asya devletlerini de içine alan Güney-Doğu Asya Paktı SEATO (Southeast Asia Treaty organization) kuruldu. Bu, Avrupa'da kurulan Kuzey Atlantik Paktı NATO'ya eşdeğerdir.
1950 yıllarından sonra ABD, İngiltere ve Avrupa'dan ekonomik ve bilgi yardımı alan Avustralya, sür'atle teknolojik yönde ilerlemeye başladı.
Fiziki Yapı
Avustralya, kıtaların yükseklik bakımından en düşük seviyede olanıdır. Arazinin % 94'ü deniz seviyesinden 660 metreden daha az yüksektir ve tepe meydana getirecek hiçbir zirve yoktur. 16.650 kilometreden daha fazla olan kıyı şeridi, düzgün olmasına rağmen, bazı derin koy ve körfezlere de sahiptir.
Avustralya'nın üç önemli fiziki bölgesinin en genişi olan batı platosu kıtanın yarısından fazlasını meydana getirir. Bölgenin çoğu deniz seviyesinin üstünde 500 m civarında uzanır. Fakat bazı yerlerde küçük dağ grupları, platonun genel seviyesinin üzerine yükselerek seyreder. En önemlileri batı sahili yakınında Hammersley dizisi ve kıtanın merkezindeki Macdonnel ile Musgrave sıra dağlarıdır. Platonun çoğu kuzeydeki büyük kum çölü ile güneydeki Victoria Çölünden ibarettir. Bu bölgede hiç devamlı nehir yoktur ve arazinin çoğu çoraktır. Platonun kıyıları dar kıyı ovalarıdır.
İçteki alçak bölgeler ikinci fiziki sahayı meydana getirir ve kuzeydeki Karpentarya Körfezinden Güney Avustralya'nın güney kenarı üzerindeki Spensyr ve Sent Vinset Körfezlerine kadar uzanır. Bu bölgenin büyük bir kısmının yüksekliği 170 m altında uzanır. Güney Avustralya havzasındaki Lake Eyze, deniz seviyesinden 13 m kadar aşağıdadır. Sahanın orta bölümü büyük artezyen havzasından ibarettir. Güneyde diğer bir artezyen sahası aşağı Murray Nehrindeki dranaj sistemidir.
Avustralya'nın üçüncü önemli fiziki bölgesi doğu yaylaları veya Great Dividing Range'den meydana gelir. Bu bölge yaklaşık 4000 km kadar doğu kıyılarına paralel uzanır. Kıtanın asıl sulak yeri burasıdır. Bu bölge bir seri sıradağlar ve platolar ile önem kazanarak, Tasmanya Adasını da içine alır. En yüksek tepeler, 2.230 metreye kadar yükselen Kosciusko Dağı olup, Güney Avustralya Alplerindendir. Güney yaylaları sahilden dar bir ova ile ayrılırlar.
İklim
Güney yarım küresinde bulunan Avustralya diğer kıtalara nazaran çok değişik bir iklime sahiptir. Türkiye'de kış iken orada yaz vardır. Çöl kısmının bulunduğu batı taraflara yağış az düşer. Senelik ortalama 500 milimetreyi geçmez. Senelik yağışlar çok farklı olup, korkunç kuraklıklar her sene beklenen şeylerdendir. Kuzeyde ülkenin üçte birini teşkil eden bölgede tropikal iklim hüküm sürer. Senelik yağış 700-1520 mm arasındadır. Ülkenin doğu ve kuzey kıyılarında, güney kıyılarının bir bölümünde, yağışlar normal olup, 1000 milimetreyi bulur. İç kısımlarda ise yağış ortalaması az olup, bunun neticesi olarak da nüfus seyrektir.
Kıtanın doğu kenarında nemli ve tropikal bir iklim görülür. Aşağı Murray Nehir vadisi ile Batı Avustralya'nın güney-batı köşelerinde Akdeniz iklimi hakimdir. Buralarda yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise yağışlı ve ılımandır.
Tabii Kaynaklar
Batı platosunun büyük sahaları üzerindeki eski kayaların dış yüzeyi ve doğu bölgelerinin bazı kısımları Avustralya'ya kıymetli madenlerden olan altın, gümüş, kalay, çinko ve bakır sağlamaktadır. Ülke aynı zamanda önemli demir, boksit ve uranyum yataklarına sahiptir. Kömür önemli miktarda bulunur. Surat havzasında ticari bakımdan kıymetli petrol rezervleri ortaya çıkarılmıştır. Avustralya dünyanın başta gelen opal (panzehirtaşı) kaynaklarına sahiptir.
Su, Avustralya'nın tabii kaynaklarının en kıymetlisidir. Suyun olmayışı, iç kısmın çoğunun gelişmesini engelleyen mühim bir faktördür. Yetersiz nehirlerden başka, esas su kaynakları kuyular ve su depolarının olduğu artezyenlerdir. Sadece güney-doğunun yaylalarında, hidroelektrik santrallarının suyunu devamlı şekilde temin edecek kadar yeter su vardır.Tasmania bölgesi ülkenin hidroelektrik potansiyelinin yarısına yakın santrala sahiptir.
Avustralya toprakları genellikle fosfor bakımından zayıftır. En verimli topraklar, bilhassa güney-doğu ve güney-batıdaki nemli kısımlarındaki alüvyonlu ovalardır.
Bitki ve Hayvanlar
Avustralya'nın bitki örtüsü hem değişik, hem de hususiyet arz eder. Kurak olan iç kısımlarında seyrek çöl bitkileri ve fundalar vardır. Yağmurun artmasıyla bitki örtüsü çalılıklardan ormana dönüşür. Doğu sahili ve Tasmania'da ormanlar ve çalılıklar yer alır. Akasya ve okaliptüsler bilinen bitki örtüsü arasındadır. Her ikisinin yüzlerce türü olup, hemen hepsi de Avustralya'ya mahsustur. Kuzeydoğu kıyısının tropik ormanlarında palmiye, çamlar, güneydoğu Asya'nın bitki topluluğuna ait kerestelik ağaçlar ve salep otunun yüzlerce çeşidine rastlamak mümkündür.
Avustralya'nın yerli hayvanlarının hepsi yavrularını kendi mide keselerinde taşıyan Tasmania şeytanı, kaulo, vombat ve kanguru gibi memelilerden meydana gelen garip hayvanlardır. Yumurta yapan, fakat yavrularını emziren, karınca yiyen Ekidualar ve Pleytipuslar da Avustralya'ya mahsus yaratıklardır. Dingo veya vahşi köpek; koyunlar için ciddi bir tehlikedir. Kuş cinsi ormanlık bölgelerde çok olup, çok değişik papağanlar, kakaburra veya balıkçıl çok rastlanan hayvanlardır.Tropikal kuzey sahil nehirlerinde yaşayan timsahlar, yılanlar ve çeşitli kertenkeleler bu ülkede yaşayan hayvanlardandır.
Avustralya'ya sokulan hayvanlardan tilki ve tavşan, çok üremelerinin sonunda memleket için ciddi bir tehlike olmuştur. Tavşanların çoğalmasını ve yayılmasını önlemek gayesiyle uzun çitler yapılmıştır. Fakat kıtanın otlaklarının hemen tamamını istila etmelerine mani olunamamıştır. Daha sık tecrid çitleri, zehirleme, tuzak kurma ve myxomatosis hastalık virüsleri gibi kontrol tedbirleri, istila eden tavşanların azaltılması için kafi gelmemektedir. Avustralya'da aynı zamanda yaban atlarına, develere ve su aygırlarına da rastlanır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Avustralya, dünyanın nüfusça seyrek ülkelerinden biri olduğu halde, şehirlerinden iki tanesi Sydney 3.656.000 ve Melbourn 3.080.000 nüfusuyla yeryüzünde kalabalık 30 şehir arasında yer almaktadır. Nüfus yoğunluğu son senelerde yükselmekle beraber, hala kilometrekareye 2,2 kişi düşer. Bununla beraber, nüfus, batılı ülkelerin çoğundan daha fazla sür'atle artmaktadır. 1946 ve 1960 arasında, sadece göçle 1.600.000 kadar insan katılmıştır.
Kıtanın çoğunun kurak olması, nüfusun 2/3 kadarının sıcak olan güneydoğu köşesinde yerleşmesine sebeb olmuştur. Şehir mıntıkalarına doğru akın gittikçe artmaktadır. Nüfusun % 54 kadarı altı eyalet başkentinde oturur. Bunlar; Sidney (New South Wales), Melbourne (Victoria), Brisbane (Oueensland), Alelaide (South Australia), Perth (Western Australia) ve Hobart (Tasmania)'dır. Bu şehirler ve federal başkent Canberra'dan başka, nüfusu 20.000'den daha fazla olan on iki kadar daha şehir vardır. Kasaba merkezleri 5000 ile 10.000 nüfus arasında olup, genellikle küçüktürler. Çoğu bölgelere hizmet vermek için kurulmuş merkezlerdir.
Göç: 1945'ten beri İngiliz olmayanların büyük akımına ve bunların Avustralya örf ve adetleri bakımından üzerinde yoğunlaşan etkiye rağmen nüfus bakımından yine de baskın olan İngiliz asıllı olanlardır. İtalya, Polonya, Danimarka, Batı Almanya ve İkinci Dünya Harbinden sonra çeşitli Avrupa ülkelerinden insanlar geldiği halde, bütün göç edip gelenlerin hemen hemen yarısının kaynağını, birleşik kraliyet vatandaşları teşkil etmiştir. Avustralya hükumetinden burslu binlerce Asyalı öğrenci üniversitelerde okumaktadır.
Yerliler: Avustralya yerlileri Commonwealth (İngiliz Milletler Topluluğu) nüfus sayımına dahil edilmemiştir. Fakat bugün sayılarının 70.000 civarında olduğu tahmin edilmekte ve bunun 40.000'i safkan, 30.000 kadarı da melezdir. Avrupalılar geldiğinde 300.000 civarında olduğu tahmin ediliyordu. Fakat meydana gelen çarpışmalar, kendilerinden başkasına yaşama hakkı tanımayan İngilizlerin yaptığı toplu katliamlar, salgın hastalıklar ve diğer sebepler kabilelerin azalmasına sebeb olmuştur. Hükumet, yerlilerin eğitim yoluyla, gezici sağlık ekipleriyle tekrar eski haline gelmesine çalışmaktadır.
Din: Kurulmuş kilise olmamasına rağmen, din bakımından Avustralya, İngiliz ve Avrupalıların dinlerindedirler. İngiliz kilisesi, nüfusun % 38'inin kendine bağlı olduğunu iddia etmektedir. Son yıllarda İngilizlerin engellemelerine rağmen, İslamiyet burada da hızla yayılmaktadır. Avustralya'nın birçok bölgesinde camiler yapılmıştır.
Sosyal yapı:Avustralya toplumunun hakim özelliği, kıtanın her tarafında örf, adet ve görünüş bakımından göze çarpacak derecede aynı olmasıdır. Çevre benzerliği, devlet müesseselerinin farklı olmaması, eğitim beraberliği bu durumu meydana getirmiştir. Aynı zamanda iyi eğitilmiş geniş meslek gruplarına sahip bir toplumdur. Kanun, yaşlılık aylığı, sosyal haklar ve maaş gibi yardımlar sağladığından hayat standartları bakımından dünyada en iyiler arasındadır. Halk okumayı çok sevdiğinden Avustralya'da kitap sanayi çok gelişmiştir. Gazete okumaya son derece düşkündürler.
Eğitim: 14 ve 16 yaşına kadar ilk öğretim mecburi olduğu için, eğitim devlet tarafından kontrol edilir. Çocukların çoğu, özel okullardan daha çok devlet okullarında okur. Üç tane önemli üniversitesi vardır.
Hükumet: Avustralya dünyada en ileri ve istikrarlı demokratik ülkelerden biridir. Hükumet sistemi tamamen geleneksel İngiliz parlementer sistemidir. Uygulanan anayasa biraz değiştirilmiş, bir dereceye kadar Amerikan sistemi örnek alınmıştır. Oy kullanma her seçmen için mecburidir.
Federal hükumet: Avustralya, İngiliz Milletler Topluluğu içinde hür bir millettir. Başkenti Canberra, Newsouth Wales'ten alınan topraklar üzerinde 1911'de kurulmuş ve Avustralya Başkent arazisi adı verilmiştir.
Kanun yapma yetkisi, bir senato ve temsilciler meclisi olan, İngiliz kral ve kraliçesinin seçtiği Avustralya genel valisi tarafından temsil edilen federal parlamentonundur. Senato üyelerinin yarısı her üç senede bir yenilenir ve altı sene için seçilir; 60 üyelidir. Temsilciler Meclisi yaklaşık olarak Senatonun iki katı üyeye sahiptir. Bunlar, eyalet nüfusu esasına göre üç seneliğe seçilir. Her eyalet en az 5 temsilciye sahiptir.
Hukuk sistemi: Avustralya hukuk sistemi umumi olarak İngiliz hukuk sistemi üzerine kurulmuştur. Ancak zaman zaman bu kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. Adalet mekanizması, yargı mahkemeleri, eyalet ve federal mahkemelerle Avustralya Yüksek Mahkemesine bağlı birçok mahkemeden meydana gelir. Bazı durumlarda mahkemeler yüksek mahkemelerdeki bazı kararları Londra'daki İngiliz Gizli Konseyine gönderebilir. Bu davalar sulh ve ceza davaları ile ilgilidir.
Federal ve eyalet mahkemelerinin hakimleri, genellikle çalışan tecrübeli savcılar arasından hükumet tarafından tayin edilir. Federal tayinler hayat boyudur. Bütün hakimler icra kontrolünden tamamen serbest olup, sadece parlamento oylamasıyla uzaklaştırılabilirler.
Ekonomik şartlar ve dış ticaret:Avustralya ekonomisi geleneksel olarak hammadde ihracatına dayanır. Hernekadar son yıllarda imal edilmiş malların satılması önem kazanmışsa da, yün, buğday, et ve minareller ihracatta başta gelir.
Önemli ithalat malları ham petrol, makina, metaller, tekstil ve kimyevi mallardır. Avustralya'nın dış ticaretinin yarısından fazlası İngiltere ve diğer İngiliz sömürgeleri iledir. Avustralya malları için Japonya önemli bir pazardır. ABD önemli bir ithalat kaynağıdır.
Ziraat: Avustralya'da 20.000.000 dönümden daha fazla olan ekili arazinin yarısını işgal eden buğday, devletin ana mahsulüdür. Bütün diğer hububatlar yetiştirilir. Arpa ve yulaf en önemlilerindendir. Sulanan bölgelerde pirinç ekilir. Şeker kamışı hem iç tüketim, hem de ihracat için üretilmektedir. Tropikal meyveler, bilhassa muz ve yerelması Qeensland'da yetiştirilmektedir.
Hayvancılık: Avrupalıların yerleşmeleri ile birlikte koyun besleme ve yetiştirmeye önem verilmiştir. Son senelerde tahmin edilen koyun sayısı 175.000.000 ile rekor seviyededir. Et önemli ihraç ürünüdür. Yağ, peynir ve süt ürünleri bu sanayinin ihraç mallarıdır.
Ormancılık:Avustralya tahminen 120.000.000 dönümlük ormanlık sahaya sahiptir. Fakat sadece 44.000.000 dönümü işletilmektedir. Çeşitli okaliptüs türleri ülke kerestesinin % 90'ını karşılar. Batı Avustralya'da bulunan Karri ve Jarrah ağaçları dünyanın en kıymetli keresteleridir. Kuzeydoğu kıyısının tropik yağmurlu ormanları mobilya sanayiinde tercih edilen kıymetli ağaçlarla doludur. 500.000 dönüm kadar bir saha çam ağaçları ile ağaçlandırılmıştır.
Madencilik:Madencilik Avustralya'nın önde gelen sanayilerinden biridir.Yeni maden kaynaklarının tesbiti bu sanayinin önemini arttırdı. Bir zaman dünyanın en büyük altın üreticisi olan Avustralya'da, bugün hala Kalgoorlie'de çok miktarda altın çıkarılmaktadır. Güneydeki Broken Hill, dünyanın en zengin gümüş, çinko ve kurşun kaynaklarından biridir. Tasmania zengin bakır üretim sahasıdır. Kömür, doğu kıyısı boyunca ve biraz daha az ölçüde Güney Avustralya'da ve Batı Avustralya'daki Collie ve Leigh Greek'de çok miktarda çıkarılır. Uranyum, kuzey mıntıkasında çıkarılır ve işlenir. Broksit, tungsten, kalay, molibden titanium, antimon ve rulite gibi her çeşit maden çıkarılmaktadır.
İmalat: Avustralya imalat endüstrisinin hepsine sahiptir. Önceleri nisbeten küçük çapta kurulan bu sanayi dalı, harp sonrası yıllarda üretimini % 300 arttırarak çok gelişmiştir. Üretim; jet uçağından, dizel lokomotiflere, arabalardan elektronik, ilmi ve tıbbi aletler, ilaç, gübre, işlenmiş gıdalar ve her çeşit tüketim maddelerine kadar sıralanır. Ağır endüstri önemli merkezleri Sydney, Hewecastle, Wollongong ve Poxt Kembla'dır. Çeşitli hafif endüstriler, eyalet başkenti civarlarında ve bir çok daha geniş merkezlerde kurulmuştur.
Enerji: Avustralya fabrikalarının enerjisinin çoğunu hala kömür temin ediyorsa da, hidroelektrik de önem kazanmaktadır. Bu konuda Tasmania önde gelir. Fakat Victoria ve New South Wales de önemli hidroelektrik santrallarına sahiptir. Snowy River hidroelektrik santralı saniyede 3.000.000 kilowat enerji üretmektedir. Avustralya Atom EnerjisiKomisyonu Lukas Heights'de iki tane nükleer reaktöre sahip atom enerjisi üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
Taşıma ve ulaşım: 1600 km kadar olan imkansız ve yolsuz çöl, kıtayı ortasından baştanbaşa doğu ve batı Avustralya diye ikiye ayırır. Karayolu uzunluğu 864.000 km kadardır. Perth dışındaki bütün eyalet başkentleri modern karayolları ile birbirine bağlıdır. Ülkede 40.000 km tren yolu bulunmaktadır. Avustralya'nın deniz trafiğini sağlayan deniz nakliyesi en ucuz ulaşım vasıtasıdır. Önemli limanı Fremantle hariç, her eyalette önemli liman, eyaletin başkentidir. Telgraf, telefon sistemleri ve radyonun teknik bölümleri devlet tarafından işletilir. Bunun yanında özel şirketler tarafından işletilen te'sisler de vardır.