Geri

   

 

 

İleri

 

TENBÎH

Eshâb-ı kirâmın temiz hayâtlarını kendimize örnek edinmeliyiz. Onlar gibi olarak, Allahü teâlânın rızâsını kazanmağa çalışmalıyız. Onlar gibi olan müslimân, Allahü teâlânın emrlerine ve devletinin kanûnlarına itâ’at eder. Emre uymamak günâh olur. Kanûna uymamak suç olur. Olgun müslimân, günâh yapmaz ve suç işlemez. Müslimân, iyi insan demekdir. Müslimânların kardeş olduklarını bilir. Vatanını, milletini ve bayrağını sever. Herkese iyilik eder. Gayrı müslimlere, turistlere, kâfirlere de hiç kötülük yapmaz. Onların mallarına, canlarına, ırzlarına, nâmûslarına aslâ saldırmaz. Kötülük yapanlara nasîhat verir. Kimseye hiyle, hıyânet yapmaz. Münâkaşa etmez. Herkese karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Devâmlı çalışır. Din bilgilerini ve fen bilgilerini iyi öğrenir. Çocuklarına, tanıdıklarına da öğretir. Gıybet, dedikodu yapmaz. Hep fâideli şeyler söyler. Halâl kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz. Böyle olan müslimânı Allah da sever, kullar da sever. Râhat ve huzûr içinde yaşar.

 

Geçdi gençlik, tatlı bir rü’yâ gibi, ey çeşmim zâr![1]

Beni mecnûn etdi girye, meskenim olsun mezâr!

----------------------------

[1] zâr=(fârisî) ağla.

 

Baskı: İhlâs Gazetecilik A.Ş.

29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna-İSTANBUL

Tel: 0.212.454 30 00

-2-

----------------------------

Resûlü gören mü’mine, (Sahâbî) adı verildi.

Hepsini bildirmek için, (Eshâb-ı kirâm) denildi.

 

Peygamberi seven her kalb, nûrla dolardı bir ânda,

Ona sahâbî olanlar, medh olundular Kur’ânda.

 

Hepsi Resûlullah için, mâlını, cânını verdi.

Sulhda ilm yayarlardı, harbde ise kükrerdi.

 

Hadîs-i şerîfde Eshâb, benzetildi yıldızlara.

Herhangi birine uyan, erer ışıklı yollara.

 

Eshâbı, çok sevişirdi, birbirini överdi.

Sonra gelen müslimânlar, hepsi böyle söylerdi.

 

Kur’ânı ve hadîsleri, Onlar bildirdi bizlere.

Kalblerin temizliği, güven verdi zihnlere.

 

Söğülse bunlardan biri, yaralanır İslâm dîni.

Sahâbîyi kötüliyen, çürütür Kur’ân-ı kerîmi.

 

Hakîkî müslimân isen, saygı göster herbirine,

Önce salât, selâm eyle, Resûlün Ehl-i beytine!

 

-4-