Geri

   

 

 

İleri

 

ÜÇÜNCÜ CİLD, 252. ci MEKTÛB

Velîden her an yayılan feyz, nûr, herkese isti’dâdı kadar gelir. İsti’dâd, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak, bid’atlardan sakınmak ve ahkâm-ı islâmiyyeye uymakdır. İsti’dâdı çok olana çok feyz gelir. Gelen feyzlerden, ihlâsı ve muhabbeti kadar feyz alır.

[Dört mezheb imâmına ve bunların yetişdirdikleri, ictihâd derecesindeki yüksek âlimlere (Ehl-i sünnet âlimi) ve bu âlimlerin bildirdikleri îmân bilgilerine (Ehl-i sünnet i’tikâdı) denir. Ehl-i sünnet i’tikâdında olan diğer mezhebler de vardı. Fekat, bunların fıkh kitâbları, şimdi mevcûd değildir. Üç dürlü imâm vardır: Câmi’ imâmı, mezheb imâmı, bütün müslimânların imâmı. Buna Emîr-ül-mü’minîn de denir. Bugün bu imâm yokdur. Bugün müslimânların çeşidli devletleri, hükûmetleri vardır. Müslimânın, bulunduğu memleketin hükûmetine, devletine, Almanya, Fransa gibi, kâfir hükûmet olsalar da, isyân etmemesi, kanûnlara karşı gelmemesi, bölücülük yapmaması, vergilerini vermesi lâzımdır. Kâfir memleketinde dahî, kimsenin mâlına, cânına saldırmaması, herkese iyilik etmesi lâzımdır. Râhatı, huzûru bozmak, fitne çıkarmak harâmdır. Yalan, iftirâ, hîle, hiyânet yapanlara karışmamalıdır. Allahü teâlâ, (ihsân sâhiblerini severim) buyuruyor. Kimseye zarar vermeyeni, hep iyilik yapanı, Allah da sever, herkes de sever.]

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsînin 1931 de Menemende askerî mahkemede berâetinden sonra yazılan bir şi’r:

İki iydin bugün idrâkini bahş etdi Hudâ,

birisi cisme devâdır, diğeri rûha gıdâ.

Birisi magfiret-i hazret-i Hakdır, bî-şek,

diğeri hasta dile hem devâdır, hem de şifâ.

Rûz-i firkat, bizi etmişdi helâke ma’rûz,

kerem-ü rahmet-i Hak etdi, yeniden ihyâ.

Gitme sen, ölme sen, öldürme bizi, hep var ol,

değeri yok, bu hayâtın, bize sensiz zîrâ.

Dâimâ gamla, kederle, o geçen günlerimi,

bir lisân anlatamaz, bir kalem etmez imlâ.

Neydi o felâket zemânı, elemli günler!

nûr-i rahmet kesilip, oldu karanlık dünyâ.

Ne dimâgımda düşünce, ne kalbimde huzûr,

ah idi her nefesim, zikrim idi vâ-esefâ.

Rahm edüp, defter-i a’mâle geçirmez sanırım,

O cünûn içre olan demleri lutf-i Mevlâ.

İki iydi bize bahş ve inâyet eyledi,

Hâkim-i mutlak olan Hakka bugün hamd ve senâ.

                                               Vasfiye Hanım

İslâm dîninin temeli üçdür: İlm, amel ve ihlâs. İlm, îmân, fıkh ve ahlâk bilgileridir. Fıkh bilgilerine (ahkâm-ı islâmiyye), ahlâk bilgilerine (Tesavvuf) denir ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan bilgilerdir. Amel, bu bilgilere uygun olan işlerdir. İhlâs, ilmin ve amelin Allah rızâsı için, ya’nî, Allahü teâlânın sevgisini kazanmak için elde edilmesidir. Bu üç temel şeye mâlik olan müslimâna (İslâm âlimi) ve (Hakîkî müslimân) denir. Bu üç temel şeyden biri noksan olup da, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarına uymıyan yazılar ve konuşmalar yayınlıyarak, kendisini, islâm âlimi tanıtan kimse (Kötü din adamı) ve (Zındık)dır. Meselâ, din bilgisi çokdur ve her ibâdeti yapar, fekat, ihlâs yok ise, ya’nî bunları, mal, mevkı’, şöhret kazanmak gibi dünyâlık elde etmek için yapan kimse, hakîkî müslimân değildir, zındıkdır.